Farklı tecrübeler ile bugünlerimize geldik. Öncelikle ailemizde gördük bolluk ve bereket inancını… Örneğin; ben küçükken bayramlık almak diye bir kavram vardı. Yeni giysiler sadece bayramlarda alınabilirdi. Yine eskilerden devam edelim; belki yolda canınızın çok istediği bir şeker için ağladınız, anneniz ilk defa “paramız yok” dedi. “Para” ve “yok” işte ilk o zaman bir arada aklınıza kazındı belki.
Sonra çok kez duydunuz “para ile saadet olmaz” cümlesini. Çocuk aklınızla “para” ve “saadetin olmaması” yani mutlu olmamak kavramını aynı cümle içinde aklınıza kazıdınız. Bugün yıllar geçti ve o çocuklar birer yetişkin oldu, fakat çoğumuz için aslında bolluk ve bereket inancı işte o çocukluk günlerimizde topladığımız ve aklımıza kazınan mesajlara dayanıyor.
Kendi tecrübemi çok dürüstçe paylaşmak istiyorum bu yazımda bana eşlik eden sizlerle… Hayatımda çok kısa bir süreye kadar bolluk ve bereket inancımın, bugüne kadar biriktirdiğim birçok farklı “olumsuz” mesaj ile iç içe olduğunun ben de farkında değildim.
Bolluk ve bereket inancımıza etki eden olumsuz mesajlar
Öncelikle ailemde babam, yani “erkek” paranın kaynağı olmuştu. Bu yüzden çocuk aklımla edindiğim en temel inanç erkek kadından daha fazla bolluk ve bereketi hak eder; “kadın para kazanamazdı” yani aslında “kadın parasal olarak erkekten aşağıda olmalıydı”. Hayatımı dönüştüren ve bana çok şey öğreten ilişkimde, her ne kadar para kazanırsam kazanayım, bolluk ve bereket adına hayatımda daha fazla arkadaşım, daha fazla sevgim veya daha fazla tecrübem olursa olsun, sürekli ilişkide olduğum kişiden “bolluk ve bereket olarak ve tabi ki para kazancı da olarak daha aşağıda olmalıyım, ben daha fazlasını gerçekleştiremem çünkü kadın hep daha azını hak eder” inancına sahiptim. Bugün geldiğim noktada ise para kavramının ve hayatımdaki bolluk ve bereketin ana yaratıcısı olduğumu, hiçbirimizin diğerinden “az” olmadığını ve evrenin tüm bolluk ve bereketiyle hepimizi ve tabi ki beni de “aynı” şekilde koruduğunu biliyorum.
Diğer bir inancım ise ailemin kadınlarında gözlemlediğim “paraya ihtiyacını ifade etmeme ve parayı kabul etmeme” bakış açısıydı. Yani gerek öğrenciliğimde gerekse hayatımın çok zor noktalarında, her ne kadar ihtiyacım olursa olsun ve insanlar bana yardım etmeye, gerek para gerekse bolluk bereket anlamında benimle olmaya ve bana vermeye hazır olsalar da “kendin o an kazanmadıkça hak etmezsin” yani “yalnızca kendi kaynaklı para hayatına dahil edilir” inancım, bolluk ve bereketi hayatıma kabul edememe ve para akışına, sevgi akışına ve hatta insanların akışına izin vermemeye kadar gitmişti. Bu yüzden hayatımın zor anlarını hep tek başıma yaşadım, insanların bana eşlik etmesine veya benimle bolluk ve bereketlerini paylaşmalarına izin vermedim. Bugün bana gelen tüm bolluk ve bereket öğelerini (bir çikolatadan tutun da çok değerli bir hediyeye kadar) minnetle ve tamamiyle apaçık bir kalple kabul ediyorum.
Çok önemli bir diğer inancım ise kendi bolluk ve bereketim hakkındaydı. Ailemin kadınları genel olarak “sadece kendilerini memnun etmek için parayı kullanabilmek” veya “parayı harcayabilmek” kavramına sahip değillerdi; yani para “eş için çocuk için ev için harcanabilir”di, fakat “sadece kendi zevki kendini şımartmak için” para harcamak mümkün değildi. Hayatımda çok önemli bir yeri olan son ilişkimde, birlikte olduğum kişi için “hiç düşünmeden” para harcayabiliyorken kendim için harcama yapamaz hale gelmiştim. Adeta bolluk ve bereket anlayışım “kendi” söz konusu olduğunda verdiğim tüm emek ve çabayı görmezden gelerek başka bir kişiye kolaylıkla akarken, “ben” olan her durumda bu akış duruyordu. Sonunda çok sevdiğim uzun seyahatlerime yani sadece kendim için kendi zevkim için para harcayabilmeye yaklaşık iki yıl ara vermiş olduğumu dehşet içinde fark etmiştim. Bundan sonra yaptığım ilk şey geçtiğimiz yılın son altı ayında neredeyse her ay beni derinden dönüştüren birçok seyahat gerçekleştirmek ve emek ile edindiğim bolluk ve bereketi kendime akıtmak oldu.
İnançlarınız hayatınızı etkiliyor.
Burada paylaştığım örnekler her ne kadar kişisel tecrübelerim olsa da, bu yazımda bana eşlik eden sizlerin de okurken evet ben de aynı şekilde düşünüyorum dediğinizi duyabiliyorum… Farkında olmadığımız tüm bu inançlarımız, bugün sevgili evrenin bizlere ulaştırdığı bolluk ve bereket seviyesini derinden etkiliyor; bu hayatlarımıza kazandığımız paradan hayatımızda hissettiğimiz sevgi ve aşk seviyesine kadar çok farklı kavramları etkiliyor. Bu yüzden hayatımıza “daha fazla” bolluk ve bereket çekebilmemiz evrenin bereket akışını anlamak ve buna göre inançlarımızı dönüştürmekten geçiyor. Eğer bu yazımda bana eşlik ediyorsanız, hayatınıza daha çok bolluk ve bereket akma ihtiyacında demektir, çünkü hiçbir karşılaşma sadece tesadüf değildir. Şimdi ve tam şu anda öncelikle hayatınızda daha fazla bolluk ve bereketin oluşmasına “izin vererek” ve “kabul ederek” başlayın.
Bu yıl sevgili evrenin muhteşem akışıyla sizlere daha fazla bolluk ve bereketi ulaştırmasını gönülden diliyorum. Ve işte hayatınızdaki bolluk ve bereketin her alanda daha çok tezahür etmesine yardımcı olabilecek öneriler:
Evrenin size karşılıksızca vermeye hazır olduğu “bolluk ve bereketi” hayatınıza kabul etmek noktasına nerede olduğunuzu bilin. Daha fazla “kabul” edin.
Hayatınızın hangi alanında daha fazla bolluk ve bereket istiyorsunuz; öncelikle kendinize bu soruyu sorun. Örneğin; daha fazla dost kazanmak mı istiyorsunuz, daha fazla para kazanmak mı istiyorsunuz veya daha fazla seyahat etmek mi istiyorsunuz? Bu alan her ne ise, bu konu ile ilgili “kabul” durumunuzu analiz edin. Böylece daha fazla dost kazanmak istiyorsanız yeni bir insanın size önereceği birlikte kahve içmek, birlikte çalışmak veya birlikte sinemaya gitmek teklifine hayır demeyin. Kabulünüz arttıkça yani kendinizi evrenin bahşetmesine daha fazla açtığınızda hayatınızda bolluk ve bereketin akışı da farklılaşacaktır.
Evrenin size sunmuş olduğu mevcut bolluk ve bereketiniz için daha fazla minnet ve teşekkür edin.
Görmezden geldiğimiz en önemli noktalardan bir tanesi mevcut bolluk ve bereketimiz için minnet duyabilmektir. Yani çok basit bir şekilde gün içerisinde bize ulaşan bir bardak su, yediğimiz güzel bir yemek veya bir arkadaşımızla geçirdiğimiz güzel bir sohbet için bile teşekkür edebilmek. Hangi alanda bolluk ve bereketimiz artsın istiyorsak bunun için günlük hayatımızda daha fazla minnet duygusu besleyebiliriz, böylece evrenin sunduğu değerlerin kıymetini bir kez daha teşekkürümüz ile kabul etmiş ve onurlandırmış oluruz. Şükür inancı ve teşekkür bilinci, hayatımızda bolluk ve bereket akışını geliştirecektir.
Evrenin size sunmuş olduğu bolluk ve bereketinizi daha fazla bolluk ve bereket üretmek üzere karşılık beklemeden ve daha fazla paylaşın.
Daha fazla bolluk ve bereket bekliyorsak, bunun hayatta bir yansıması olabilmeliyiz. Örneğin; eğer sevgiyi hayatımızda daha fazla tezahür ettirmek istiyorsak bu kavramı daha fazla paylaşabilmek ve evrenden beklediğimiz sevgiyi kendimizin nasıl verdiğine odaklanmamız gerekir. Biz daha fazla sevgi verebildikçe, evren bize daha fazla sevgi ile geri dönecektir. Sevgili Deepak Chopra güzel eseri “Başarının Yedi Spiritüel Yasası” adlı eserinde bunu, “Alma ve Verme Yasası” başlığında açıklar ve şu uygulamayı önerir;
…”Gittiğim her yere bir hediye götüreceğim, karşılaştığım herkese bir hediye vereceğim. Bu hediye bir iltifat, bir çiçek veya bir dua olabilir. Bugün temas kurduğum herkese bir şey vereceğim ve kendi hayatımla diğer insanların hayatlarında mutluluk ve zenginliğin dolaşmasına katkıda bulunacağım”
Evrenin size sunmuş olduğu bolluk ve bereketinizi daha fazla “ihsan etmek” niyeti geliştirmek üzere dönüştürün.
En kadim inançlardan biri olan Kabala felsefesine göre bizler Yaradan’ın yansımaları olarak “almak” üzere yaratılmışken, bu “alma” enerjimiz, Yaradan ile olan ilişkimiz dolayısıyla aslında Yaratıcı’nın asıl özelliği olan “ihsan etmek” bilincinin gelişmesine evrilir. İhsan etmek anlayışı hayatımızda “almadan verebilmek” kavramının kökleşmesini sağlar. Bolluk ve bereket bilincimizin hangi alanda artmasını istiyorsak o alanda “ihsan etme” enerjisiyle bağ kurmamız ve bu kavramı içselleştirmemiz hayatımızda dönüşümler sağlayacaktır.
Sevgili Michael Laitman güzel eseri Kabala’nın İfşası’nda ihsan etmek anlayışını şöyle açıklar;
…”Kabala kelimesi almak anlamındadır. Aslında daha doğrusu nasıl alınmalı anlamındadır, almanın doğru yolu.
…Yaratılışın alma arzusu olan doğamızı ele alır ve bunu almaya uygun bir forma getirerek değiştirir, öyle ki almanın doğru yolu olan ihsan etme yada özgecil verme haline getirir.
…Dolayısıyla doğamız olan alma niteliğini evirip çevirip ihsan etmeye getirebilmeye mucize denir”
Kaynak:uplifers