Astroloji uçsuz bucaksız bir alan ama bir çoğumuzun özellikle de kadınların en sevdiği konulardan biri Astrolojiyi tanımlamak da kolay değil aslında çünkü kimileri astrolojiyi kısmen ustalık, kısmen sanat, kısmen bilim ve kısmen de sözlü ve yazılı olarak aktarılan bir şey olarak tanımlıyorlar. Ayrıca astroloji biryandan da matematik sanatını da kullanma becerisine sahip olmayı gerektiriyor. Neyse biz astrolojinin tanımı ile değil bilmediğimiz ilgi çekici gizemli yanlarıyla ilgilenelim Astrolojinin en belirgin özelliği sonradan yaşanacak olası olumlu ya da olumsuz gelişmelerin önceden habercisi olması ve hatta önlem alınmasını sağlayan uyarıcı bir etkiye sahip olduğunun düşünülmesi. Bu yazıda astroloji ve burçlarla ilgili ilginizi çekeceğini düşündüğümüz bazı bilgileri paylaşacağız.
Astroloji Tarihi, Astroloji Nasıl Ortaya Çıkmış?
Astroloji tarihine bakıldığında binlerce yıl öncesine dayandığını görüyoruz. Çok eskiden ışığın şimdiki gibi kullanılmadığı zamanlarda insanlar gökyüzünü çok daha net görebiliyorlardı. Kapkaranlık bir gecenin ortasında yıldızları o kadar parlak ve yakın görüyorlardı ki bugünkü gibi teknolojileri olmamasına rağmen gözlem yaparak göksel bilgilere ulaşabildiler. Binlerce yıl önce insanlar gökyüzündeki ritmi saptamak için kayıtlar tutmaya başlamışlar. Bu kayıtları Güneş'in ve Ay'ın hareketlerini saptayan aynı zamanda tapınak işlevi de gören gözlem alanlarında yapmışlar. Güneş'i sadece gündüzü ve geceyi kontrol etmekte değil, aynı zamanda mevsimlerin sürelerini ve zamanı ölçmekte kullanmışlar. Aslında kendisi hareket etmeyen ama Dünya'dan bakıldığında hareket ediyormuş gibi görünen Güneş'in bir turunun yaklaşık 365 gün sürdüğü saptarken, bu 365 gün içinde iki gün gündüz ile gecenin uzunluğunun eşitlendiğini ve bir gün gündüzün geceye, bir gün de gecenin gündüze egemen olduğunu görmüşler. Ve bu dört günü kullanarak Dünya'nın çevresindeki dairesel uzayı dörde bölmüşler. 21 Haziran (Yengeç burcu- yazın başlangıcı) en uzun günü, 21 Aralık (Oğlak burcu- kışın başlangıcı) en kısa günü ve 21 Mart (Koç burcu- ilkbaharın başlangıcı) ile 21 Eylül (Terazi burcu- sonbaharın başlangıcı) gündüz ile gecenin eşitlendiği günleri gösteriyor. Ve işte astrolojinin kalbinde aslında bu günler yatıyor. Zamanla bir çok toplum ve farklı kültürlerden insanlar, edindikleri astrolojik bilgileri günümüze kadar getirdiler. Geçmişe göz atıldığında astrolojinin ilk Mezopotamya'da ortaya çıktığına dair veriler elde edilmiş.
Güneş Burcu ve Ay Burcu Nedir? Aralarındaki Fark Nelerdir?
Eski kitaplar Güneş'in bizim "bireyliğimizi", Ay'ın ise "kişiliğimizi" temsil ettiğini söylüyorlar. Güneş burcu özelliklerimiz içgüdüsel değilmiş, Güneş ile birlikte asıl özümüzü ortaya çıkarıp bilinçli bir şekilde özümüzün farkına varmamız sağlanıyormuş. Güneş'in aldığı açılar bize benliğimizin büyümesini besleyecek deneyimler edinmemizde ipuçları veriyormuş. Düşük öz-güven duygusu mevcut toplumumuzda neredeyse salgın hastalık boyutlarında olduğuna göre, başarıyla geliştirilmiş bir Güneş burcu bunun panzehiri olabiliyormuş. Ego dürtülerini dengelemek hepimiz için çok zor ve iddalı bir durumdu, Güneş burcu bize bu gibi dikkat etmemiz gereken davranışsal tavırlarımızın ipuçlarını sunuyormuş.
Güneş burcu özelliklerimizi tam olarak 30 yaşından sonra anlayabiliyor ve onlardan faydalanabiliyormuşuz. Doğduğumuz andan beri hep bizimle olan özellikler sonrasında gelişmeyi ve yönlendirilmeyi bekliyorlarmış. İşte bu değişim anında Güneş burcu devreye giriyormuş. Güneş burcu teması bizi gelecekteki büyümeye doğru itiyormuş.
Ay bizim dünyevi deneyimimize ve bedenin içindeki canlı yaşamın doğal yolları ve ritmlerine aşina olan bir yönümüzmüş. Ay günlük fiziksel yaşamımızın önemli bir bölümü olan döngüleri "hisseder"miş. Ay üzerinde yürüdüğümüz zeminle temas kurmamıza psikolojik açıdan yardım ediyormuş. Eh sağlam bir desteğimiz olursa kendimizi güvenli hissederiz. Güneş yola bu kadar emin hissederek çıkmaz; o içimizde ruhun daha soyut alemlerine ait olan canlı bir bölümü temsil ediyormuş ancak yaşam süresince daha gerçek ve somut hale getirmemiz gereken bir bölüm bu.
Ay burcumuz Güneş burcumuza kendi enerjilerini içsel ve dışsal yaşam deneyimlerimize bağlamak için ihtiyaç duyduğu uygun bir esasa dayandırma konusunda yardımcı oluyormuş. Ay'a özgü özelliklerimizi bastırmaya çalışmamamız gerekiyormuş (zaten ne kadar bastırmaya çalışırsak çalışalım, asla bir yere gitmiyorlarmış).
Doğum anındaki Ay safhaları incelendiğinde her birimizin 8 Ay safhasından birinde doğmuşuzdur ve karakteristiriğimiz Ay burcudan kalıcı ol etkilenir. Bir çoğumuzda Ay burcuna özgü karakteristiklerin çocuklukta daha etkili olduğu, Güneş burcunun etkili olmadığı saptanmış.
Yani sonuç olarak Ay burcumuz bizim özümüzü ne olduğumuzu Güneş burcumuzdan daha iyi anlatıyormuş, en azından çocuklukta. Ay burcu özelliklerimiz çocukluk deneyimlerimiz ve ailemizin koşullandırmalarıyla güçlendirilir. Dış dünyayla her temas kuruşumuzda, alışılmış biçimde, Ay enerjimizi kullanıyormuşuz; o bizim kişilerle bağ kurarken kullandığımız ilk tarzımızmış. Ay niteliklerimizin bazıları çevreden gelen uyarıcılara içgüdüsel tepkilerimiz olarak ortaya çıkıyormuş, beden dili de dahil.
Ayrıca, Ay'ı bir burçta bulunan insan o burcun özelliklerini, Güneş'i o burçta bulunan bir insandan daha iyi temsil ediyormuş. Örneğin Ay'ı Akrep'te bulunan bir insan, Güneş'i Akrep'te bulunan birisine oranla daha Akrepsel davranışlarda bulunuyormuş.
Eğer alışkın olduğumuz tepki biçimimize meydan okunmazsak, Güneş burcumuzun büyümesini engelliyormuşuz. Doğamızın bu iki bölümünü söz konusu burçların tamamlayıcı yönlerini bularak, bunların enerjilerini nihai amacımıza doğru çekerek birarada çalıştırmamız gerekiyormuş. Bu sayede Güneş ve Ay'ın işbirliği ile ruhsal ve spiritüel büyümemiz gerçekleşiyor ve hayat daha da tatlılaşıyormuş benden söylemesi.
(kaynak: Bill Tierney makalesi - Astroloji Dergisi)