Son zamanlardaki buluşlara göre insanların gerçekten auralarının olduğu doğrulandı. Vücutlarımızın etrafında birer elektromanyetik alan oluşur. Bu alan, bizim
biyolojimiz ve canlılarla olan bağımızı etkiler.
Kalbin tüm organlar arasında en büyük elektromanyetik alanı oluşturduğunu biliyor muydunuz? Bu alanlar ve içlerine gömülü bulunan bilgiler, düşüncelerimize ve
hislerimize göre değişiklik gösterebilir. Kalp kısa ve uzun belleğe sahip nötronlar vasıtasıyla beyne sinyaller gönderir ve bu sinyaller bizim hislerimizi
etkileyebilir. Bizi çevreleyen elektromanyetik alan ve taşıdığı bilgiler değiştikçe, etrafımızdakiler de bundan etkilenebilir. The HearthMath Enstitüsü Direktörü
Profesör Doktor Rollin McCraty, “Temelde ve derin bir şekilde hepimiz birbirimizle ve gezegenin kendisi ile bağlantılıyız,” demiştir.
“Bulgulara göre kalbi sevgi ve şefkat gibi olumlu hislere yönlendirdiğimizde kalpten sosyal çevremizi (ev, iş, okul, …) etkileyecek manyetik bir dalga yayılır. Farklı
bireylerin kalpleri benzer dalgalar yaydıklarında oluşan enerjik alan sayesinde insanlar daha kolayca bir araya gelebilir. Yani teorik olarak yeterli sayıda kişiden
oluşan bir grubun senkronize bir şekilde aynı dalgayı etrafa yayması, tüm dünyayı etkileyebilir.”
Yukarıdaki sözler, Quantum Intech Genel Müdürü Dr. Deborah Rozman’a ait. Her gün yeni bir şeyin bulunduğu bir çağda yaşıyoruz ve bu konuya istediğimiz kadar ağırlık
verilmese bile bilim, hepimizin Güneş Sistemi’ni bile aşan büyük bir enerji ağının parçası olduğumuzu doğruluyor.
Peki, frekans uyumu tam olarak nedir? Adından anlaşılacağı üzere bir uyum ve örüntü söz konusu. Dr. Rozman bu uyumu şöyle tanımlıyor: “Kuantum parçacıkları,
organizmalar, kişiler, sosyal gruplar, gezegenler ya da galaksiler fark etmeksizin sistemlerin içinde ve arasında bulunan bir anlaşma haline frekans uyumu denir.”
Kısacası sevgi, minnettarlık, kanaatkarlık gibi “pozitif” duygular sadece kendi sinir sistemimizi değil; aynı zamanda çevremizdekileri ve hatta tahminimizin ötesinde
başka sistemleri bile etkilemektedir.
Bu biraz da toplu meditasyon ve duanın etkileri üzerinde yapılan çalışmaları andırmıyor değil. Bunların görülebilir fiziksel etkilerinden ziyade önemli verileri ortaya
koyan yayınlar mevcut. Bu tarz çalışmaları inceleyen, kolaylıkla erişip indirebileceğiniz, uzman elinden geçmiş yayınları internette bulabilirsiniz.
Dünya çapında çeşitli organizasyonların toplu meditasyon, dua, enerji yayma gibi faaliyetlerin etkilerini araştırması frekans uyumunun önemini gözler önüne seriyor.
Pek çok araştırma gösteriyor ki belli bir niyetle yapılan bu tarz toplu faaliyetler ölçülebilir etkiler yaratabiliyor.
Örneğin, 1980’lerdeki İsrail-Lübnan savaşı sırasında benzer bir deney yapılmıştı. Harvard Üniversitesi’nden iki profesör Kudüs, Yugoslavya ve Amerika’da 27 ay
süresince aralıklarla savaş alanlarına odaklanmak üzere deneyimli meditasyoncu grupları oluşturdu. Çalışma boyunca orada her ne zaman bir grup meditasyon yapsa
Lübnan’daki şiddet oranı %40-80 arası azaldı. Savaşta bir günde ölen kişi sayısı 12’den 3’e düştü. Savaş kaynaklı toplam yaralanma oranı ise %70 azaldı.
(Childre;Martin;Rozman;McCraty, 2016)
Washington’da 1993’te yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre ise barış enerjisi yayarak belli zaman aralıklarında 2,500 kişi meditasyon yaptığında suç oranlarında
%25’lik bir düşüş yaşandı.
“Her bireyin enerjisi, kolektif alanın bütünlüğüne katkıda bulunur. Yani her bir kişinin duygu ve düşünceleri bir şekilde bu alanı da etkiler. Toplumsal stresi küresel
enerji alanından ayırt etmenin ilk adımı, kendi enerjimizi kontrol etmekten geçer. Kendimize düşeni yerine getirerek çevremizi etkileyen düşüncelerimiz, hislerimiz ve
davranışlarımızın daha çok bilincinde olabiliriz. İstediğimiz her an enerjimizi kontrol altına alabiliriz. Bu da küresel uyumu sağlayacak bireysel/yerel özgürlüğe denk
gelir.” (Childre;Martin;Rozman;McCraty, 2016)
GCI – Küresel Uyum Organizasyonu
GCI, insanlığın iyi enerjisini ve küresel bilinci artırmaya yardımcı olan uluslararası bir kuruluştur. Bu organizasyonun öncelikli fonksiyonu, insanları küresel enerji
alanına daha bilinçli bir şekilde sevgi ve şefkat gibi pozitif enerjilerle katkı sağlamaya davet etmektir. GCI aynı zamanda birbirimiz ve gezegenimizle olan bağa
odaklanıp bunu daha iyi bir dünya yaratmak için ne şekilde kullanabileceğimiz üzerine bilimsel çalışmalar da yürütmektedir.
Bilim insanı ve araştırmacıların süreç öncesi hipotezleri şu şekildeydi:
Dünyanın manyetik alanları tüm canlıları birleştiren biyolojik bilgi taşır.
Her birey bu küresel alanı etkiler. Pek çok insanın uyum halinde sevgi, minnet, duyarlılık ve şefkat gibi olumlu hislerin enerjisini yaymasıyla içinde bulunduğumuz
karmaşa halinden kurtulabiliriz.
İnsanlar ve dünyanın enerjik/manyetik sistemleri arasında karşılıklı bir etkileşim vardır.
Dünyanın hepimizi etkileyen birden çok manyetik alan kaynağı mevcuttur. Bunlardan ikisi, çekirdekten kaynaklanan geomanyetik alanla Dünya ve iyonosfer arasında
kalan kısımlardır. Dinamik ekosistemin bir parçası olan bu alanlar, gezegenimizi çevreleyerek bizi güneş ışığı radyasyonundan, kozmik ışıklardan ve uzayın diğer
zararlı etkilerinden korur.
Dünyanın şu an içinde bulunduğu durumu düşününüz. Kafamızı çevirdiğimiz her yerde bu kadar şiddet, savaş, nefret ve açgözlülük varken küresel bir uyum kesinlikle söz
konusu olamaz. Bu hususta bize yapacak çok şey düşüyor. Düşünce ve duyguların dünyayı nasıl etkilediğini, onun manyetik alanına ne tarz mesajlar işlediğini ya da
onunla ne şekilde etkileşime girdiğini henüz bilmiyoruz. Ama burada, hayatlarında değişiklik yaratmak ve daha kaliteli yaşamak isteyen insanların arttığından eminiz.
Bilim insanları bu manyetik alanların farkında olsalar da henüz bilmediğimiz pek çok şey mevcut. Bilime göre bu manyetik alan, sağlığımızı ve davranışlarımızı bile
etkilemektedir. (McCraty, 2012; Rosch, 2014)
Bilimsel kaynaklara göre psikolojik ritim ve küresel kolektif davranışlar yalnızca güneş ve geomanyetik aktiviteyle bağlantılı olmakla kalmaz, aynı zamanda bu
alanlarda problem yaşanması insan sağlığı ve davranışları üzerinde olumsuz etkiler de yaratabilir. (Doronin, 1998; Kay, 1994; Mikulecky, 2008)
“Dünyanın manyetik alanı bir şekilde zarar gördüğünde uyku bozukluklarına, akıl karışıklığına, sebepsiz halsizlik veya can sıkıntısına neden olabilir. Manyetik alan ve
güneş aktivitelerinin dengeli bir kombinasyonu sağlandığında insanlar daha iyi, pozitif ve yaratıcı hissettiklerini bildirmişlerdir. Bunun sebebinin insan beyni,
kardiyovasküler ve sinir sistemlerinin geomanyetik frekanslarla senkronize olması olasıdır.” (Childre;Martin;Rozman;McCraty, 2016)
Dünya ve iyonosfer 0.01-300 Hertz arasında değişen bir frekans yayar. Değişkenlikleri sayesinde manyetik alanlar bazen beynimiz, kardiyovasküler ya da sinir
sistemimizle senkronize olabilir. Bu da Dünyanın ve Güneşin manyetik alanlarının bizim üzerimizdeki etkisini açıklayabilir. Bu alanlarda değişiklik olursa beyin
dalgalarımız, kalp ritmimiz, hafızamız, atletik performansımız ve genel anlamda sağlığımız bundan etkilenebilir.
Ayrıca, aşırı güneş aktivitesinin dünyanın manyetik alanına etkileri yüzünden insanlığın hem en büyük sanat eserleri hem de en trajik olaylarından bazılar meydana
gelmiştir.
Artık bu alanların bizi nasıl etkilediğiniz biliyoruz. Peki ya biz de onu etkilemeye karar verirsek? GCI bilim insanlarına göre kalp ritmi ve beyin dalgalarının
dünyanınkiyle eşleşmesi sayesinde biyolojik bilginin hem alıcıları hem de kaynağıyız.
“Araştırmaya göre insan duyguları ve bilinci geomanyetik alana biyolojik bilgi transferi sağlar ve bu bilgiler dünyanın her yerine dağıtılır. Manyetik alan tüm
canlıları ve toplu bilinci etkileyen bu bilgileri taşır.”
Hala tamamlanmamış bulunan bu araştırma şüphesiz dallanıp budaklanacak. Davranışlarımız, duygularımız ve asıl niyetimizin oldukça önem arz ettiği gerçeğini
destekleyecek ve hepimizin birbirimizi etkilediğine dikkat çekecektir. Uyum içinde ve ortak bir amaç çevresinde buluşulduğunda dünyada olup bitenleri ve hayat
kalitemizi değiştirebiliriz. Yukarıda bahsi geçen olumlu pek çok duyguya odaklanıp daha iyi kişiler olmaya çabalayarak gezegenimizi de daha iyi bir yer haline
getirebiliriz.
Peki, Siz Ne Yapabilirsiniz?
Mesela üzgün ya da kızgın hissettiğinizde verdiğiniz tepkileri gözlemleyin. Bu şekilde duygularınızın kontrolünü kazanmanız ve kendinizi geliştirmeniz mümkün
olacaktır. İyi hissetmek için elinizden geleni yapın. Bunlar spor yapmak, sağlıklı beslenmek, elektronik aletler başında olabildiğince az vakit geçirmek,
arkadaşlarınıza zaman ayırmak ya da herhangi bir şey olabilir. Daha az yargılayıcı olmayı ve kökenlerini araştırarak niyetlerinizi iyileştirmeyi deneyebilirsiniz.
Sahip olduklarınızla mutlu olabilir, başkalarına yardım edebilir ve böylelikle sevdiklerinizi gülümsetebilirsiniz.
Bu süreçte –meditasyon gibi– size yardımcı olabilecek pek çok şey de mevcut. Asıl unutmamanız gereken nokta şu: Kendinizle mutluysanız ve duygularınız sizin
kontrolünüz altındaysa hem dünyaya hem de çevrenizdekilere iyilik etmiş olursunuz. Eğer sürekli kızgınsanız ya da kötü niyetlerinizle başkalarına zarar veriyorsanız da
yaptıklarınızın tam tersini yapmak için çok geç değil.
Bu konuda daha fazla şey öğrenmek istiyorsanız HearthMath Enstitüsü’nün internet sitesine bakabilirsiniz. HearthMath Enstitüsü uluslararası bir üne sahip, kar amacı
gütmeyen bir eğitim organizasyonudur ve insanlara stresi azaltma, duyguları yönetme ve daha sağlıklı ve mutlu bir hayat yaşama konusunda destek olmayı amaçlar.
Yazan: Arjun Walia
Çeviren: Nejla Nur Güney
Yayınlanan Site: koloktiif-kozmos.com