Tıpkı cep telefonunun yaydığı frekanslar gibi, insanların zihnindeki düşünceler de uzaya kadar genişleyen bir titreşim yayar ve etraftaki diğer insanların düşüncelerini etkiler. Gerçekten mutlu insanların yanında nasıl hissettiğinizi hatırlayın, ya da gergin birinin diğerlerini nasıl etkilediğine bakın. Hisler bulaşıcıdır.
Her şey kendine özel titreşimine sahiptir ve bizler kendi titreşim frekansımıza göre bir şeyleri kendimizi çekeriz.
Kadim bilgilerden bilimselliğe kadar gelen süreçten bu yana evrendeki her şeyin sürekli bir hareket halinde olduğu bilinmektedir. Vücudumuzun her bir organının kendine özgü titreşimi vardır. Her titreşimin ölçüsü bir frekans değeriyle hesaplanır. Evrendeki her şeyin farklı frekanslarda titreştiği tespit edilmiştir. Belirli bir frekansta titreşen bir sistemin, aynı frekanstaki dış titreşimin tesirinde kalarak yüksek genlikle titreşmesi olayına rezonans deniyor. Depremlerde binaların yıkılmasının sebebi de da rezonans olayıdır. Salınımlar binanın doğal frekansına eşit olduğunda, bina artan genliğe ve bunun neden olduğu gerilime dayanamayarak yıkılır. Rezonans Kanununa göre evrendeki canlı cansız bütün varlıklar çevrelerine yaydıkları titreşimler sayesinde birbirleriyle etkileşime geçer. Titreşimlerin birbirleriyle iletişime geçmeleri için gerekli esas: “benzer olmak” Kişinin frekansını belirleyen şey: onun ürettiği duygu ve düşüncelerdir. Olumsuz, karamsar, depresif ve umutsuz durumdayken yaşamınıza çektiğiniz olayları ve kişileri düşünün. Sürekli korkular yaşayan kişiler de “Aklıma gelen başıma geldi” der, kahinmişçesine. “ Kötü şeyler üst üste gelir” sözü; başından istemediği olaylar geçen kişinin, bu deneyimin etkisini taşıdığı sürece, buna benzer enerjileri kendisine çekmeye devam etmesini açıklar.
Hayata güzel bakan ve güven duyan kişilerin çektiği enerjiler de yine bekledikleri gibi güzel ve menfi yönde olacaktır. Çevrenizde şanslı diye tabir ettiğiniz kişiler istedikleriyle rezonansa geçtikleri için öyledir. İkramiye kazanan insanların ikinci kez ve daha sonra yeniden ikramiye kazanmaları da rezonansla ilgilidir.
Duygu, düşünce ve inançlarınızı değiştirdiğinizde frekansınız değişeceğinden farklı olay ve kişilerle rezonansa girmeye başlarsınız.
Hala istediğiniz sonuçlara ulaşamıyorsanız duygu, düşünce ve inançlarınız istediğiniz şeyle aynı frekansta değil demektir. Çünkü düşündüğünüz, hissettiğiniz, inandığınız her şey bir rezonans alanı oluşturur. Dünya çapında saygınlığı bulunan Hearthmath Enstitüsü 1993 yılında duyguların vücudumuza etkisini incelerken şaşırtıcı bir sonuca ulaşmıştır. Kalp etrafında çapı yaklaşık olarak 2,5 metre olan bir enerji alanı fark etmişlerdir. Son derece karmaşık sinirsel bir sisteme sahip olan kalbin, beyinden ve otonom sinir sistemimizden bağımsız yaklaşık 40bin nörondan oluşan bir ağa sahip olduğu ve çeşitli yollardan beynimizle irtibat içerisinde olduğu sonucu çıkmıştır. Kalbin elektrik akımı, beyinde oluşan elektrik akımından 60 kat daha kuvvetlidir, manyetik alanı ise beynin manyetik alanının 5 bin katıdır. Bilim adamları araştırmalarını derinleştirdikçe, kalbin bu manyetik alanının gücünü inançlarımız, düşüncelerimiz ve korkularımızdan aldığını keşfettiler. Kalbimiz, bütün inançlarımızı, düşlerimizi veduygularımızı, titreşimlerin ve dalgaların kodlanmış diline çevirir ve bunları evrene gönderir. İsteklerimizin gerçekleşeceğine kalpten inanmayıp sadece istiyoruz diye haykırsak da imgelesek de beyin elektromanyetik dalgalar yayarken, kalbimiz isteğimize yönelik sahip olduğumuz korku, vesvese gibi asıl inançlarımızı beynimizden 5 bin kat daha güçlü bir şekilde yayar.
Duygu, düşünce ve inançlarımız aynı seviyede titreştiğinde isteklerimiz gerçekleşir.
Tıpkı dinlemek istediğimiz radyo kanalına göre frekans ayarlaması yaptığımız gibi istediğimiz olay ve kişileri hayatımıza çekmek istiyorsak onlarla aynı frekansa geçmemiz gerekiyor.