18-07-2017, Saat: 14:58
(Son Düzenleme: 18-07-2017, Saat: 14:58, Düzenleyen: Archilles.)
DNA’nın muazzam yapısını keşfeden ekipteki bilim insanından gelen iddialar akılları karıştırıyor. Kendisine göre, moleküllerimizin yeryüzünde oluşması için bir kaynak yoktu ve Dünya’ya yaşam, dünya dışı varlıklar tarafından getirildi. 1953'te DNA moleküllerinin dizilimi ve yapısını keşfeden ekipte yer alan ve sonraki çalışmalarıyla Nobel ödülüne layık görülen bilim insanı Francis Crick’in şu sözleri ile başlayalım: "Organizmalar kasıtlı olarak başka bir gezegende yaşayan ‘akıllı’ varlıklar tarafından dünyaya gönderildi. Yaşamın bu şekilde dünyaya ulaşmasının mümkün olduğunu söyleyebiliriz, ancak şu anda bu konudaki bilimsel kanıtları yetersiz buluyoruz.”
Yaşamın kökenini araştırırken Dünya üzerindeki yaşamın birden var olmadığını ve gelişmiş bir yabancı uygarlığın hayat tohumlarını gezegenimize getirdiği ihtimalini düşünmek, bilim insanları için olası bir durum. 1953'te James D. Watson ile birlikte DNA molekülünün ve DNA yapısının kaşifi olarak tanınan İngiliz araştırmacı Francis Crick, insan DNA'sı hakkında söylenecek çok daha ilginç şeylere sahip. Ayrıca Francis Crick "Nükleik asitlerin moleküler yapısının ve canlı materyallerdeki bilgi aktarımı için önemi" konusundaki keşifleri sebebiyle 1962 Nobel Fizik Ödülü'ne layık görüldü.
Yeryüzündeki Yaşamı Getiren Gelişmiş Uzaylı Uygarlıklar mı?
İlginçtir ki, “Hayatın Kendisi” adlı kitabında Francis Crick, DNA molekülünün Dünya'da sıfırdan ya da kendi halinde var olabilmesi için herhangi bir şartın olmadığını savunuyor. Ana akım bilim insanları, insanlığın gerçekte birbiriyle rastgele bir araya gelen elementlerin, bize hayat veren molekül yığınlarını oluşturduğuna inanırlar. Fakat Francis Crick, iddialarıyla bu bilim insanlarından oldukça farklı bir konumda bulunuyor. Crick'in “bir grup elementin veya molekülün birbirine çarpması” sonucunda kurulan teorilere oldukça sert çıkışıyor. Aynı görüşe sahip İngiliz kimyager Leslie Orgel, Crick'le birlikte Temmuz 1973'te konuyla ilgili Directed Panspermia bir bildiri bile yayımlamışlar.Aynı şekilde İngiltere'de bulunan Buckingham Üniversitesi'ndeki Astrobiyoloji Merkezi direktörü Chandra Wickramasinghe, Cricks'in düşüncesine katılan önemli araştırmacılardan. Kendisi verdiği bir röportajda şunları söylüyor: "Ekibim ve ben, eski teorilerin yerini alması için uzaydan gelen karbon teorilerine öncülük ettik. Başlangıçta bu araştırmalarımız astronomi toplulukları tarafından şiddetle reddedildi. Birkaç yıl içinde yeterli kanıtlarla yeryüzündeki yaşama benzer bir şekilde bulunan ve biyo-malzeme görevi gören materyallerin uzayda var olduğu anlaşıldı.
Mikrobiyolojik canlıların evrensel bir yayılım göstermesi ihtimalini düşündük ve şu ana kadar hiçbir deney veya gözlem bu görüşümüzün aksine kanıtlar sunamadı. Eğer gözümüzü açmazsak bilim, Ortaçağ’daki kaderine doğru sürüklenebilir.” Ayrıca araştırmacılar, 2012'de "Karasal Olmayan Yaşam Kaynağı: Dönüşümlü bir Paradigma Kayması
Araştırması” olarak adlandırılan bir makalede şunları belirtiyorlar:
"Yaklaşık beş yıllık çalışmalar boyunca karasal olmayan bir yaşam kaynağı lehine kanıtlar birikmiş ancak doğru şekillerde değerlendirilmemişlerdir. Bu konu artık biyologların ilgisini yönlendirmeli ve birçok disiplinin, yanılgıları düzeltme girişiminin başlangıcı olmalıdır.”Bilim dünyasında bir azınlık olan araştırmacıların söz konusu görüşleri insanı düşündüren cinsten. Nitekim hiçbir inanca karşı saygısızlık ya da toplumun düzenine karşı gelen bir iddiaları da yok. Belki de çok çok uzaklarda aradığımız yabancı yaşam, aslında bizi Dünya’ya getiren bir uygarlıktır.
Alıntı: webtekno