Deniz kızları, belinden yukarısı dişi bir insan görünümünde olan, aynı zamanda bir balık kuyruğuna sahip olan efsanevi deniz yaratıklarıdır.
Deniz kızlarını konuşmayan, yeşil, siyah, kahve rengi veya sarı saçlı, balık kuyruklu, genelde okyanuslarda ve bazen de nehirlerde yüzen doğa üstü insansılar olarak tanımlarlar.
Birçok kültürde farklı anlatılsa da genel özellikleri bakımından aynı oldukları söylenmiştir.Bazı hikayelerde deniz kızları denizcilere büyüleyici şarkılar söyleyip işlerinden alıkoyarlar ve güverteden denize düşmelerine ya da geminin batmasına neden olurlar.
Bir başka hikayede de deniz kızları boğulmakta olan erkekleri kurtaran iyi kalpli deniz canlılarıdır.
Deniz kızları erkekleri su altındaki krallıklarına da davet ederler fakat erkekleri denizin altına çekerlerken insanların deniz altında nefes alamadıklarını bilmedikleri söylenmektedir.
Deniz kızlarının efsaneleri M.Ö. 5000 yılına kadar dayanır. Genel bir düşünceye göre bu efsanelerin oluşmasında deniz ineklerinin etkisinin olduğudur. Deniz ineklerinin kolları yavrusunu sarabilecek şekilde insan kollarına benzemektedir.
Denizcilerin bu deniz memelilerini görüp deniz kızı olduklarını düşünmeleri mümkündür.
Bu güne kadarki deniz kızlarının uzun saçlarının ise deniz ineklerinin denizin tabanında yüzerken kafasına takılan yosunların oluşturduğu saç görüntüsü olabileceğidir.
Bilinen ilk deniz kızı hikâyesi M.Ö. 1,000 yılında Asurlularda görülmüştür.
Asur kraliçesi Semiramis’in annesi Atargatis, ölümlü bir çobana aşık olan ölümsüz bir tanrıçadır. Fakat aşık olduğu genç çoban ölür ve o da bir balığa dönüşmek için bir göle atlar. Ama su, onun mükemmel vücudunu ve doğasını gizlemez, bunun yerine ona bir balık kuyruğu ve suda nefes alabilme yetisi verir. İlk Atargatis betimlemeleri insan kafası ve bacakları olan bir balık şeklindedir.
Popüler bir Yunan efsanesine göre Büyük İskender’in kız kardeşi Thessalonike, öldükten sonra bir deniz kızına dönüşmüştür. Deniz kızı formunda Ege Denizi’nde yaşadığı ve denizciler onu bulduğunda onlara tek bir soru sorduğu söylenir: “Kral İskender yaşıyor mu?”, ve denizcilerin de ona “Yaşıyor ve hâlâ yönetiyor” dedikleri anlatılır. Bu cevaptan başkası, gemiyi batırıp üzerindeki denizcileri öldürmesine yol açacaktır.
Efsanelerden farklı olarak, Bin Bir Gece Masalları’nda bu deniz insanları karada yaşarlar, ama suya girdiklerinde de hiçbir zorluk çekmeden nefes alabilirler ve denize girdiklerinde kıyafetleri ıslanmamaktadır.. Aynı zamanda insanlarla cinsel ilişkiye girdiklerinde doğacak çocukları da kendileri gibi “Deniz insanı” olarak doğacaktır. Deniz insanlarının, insan görünüşünden farkları yoktur. Bu efsane hâlâ yaşamaktadır.
Deniz kızları İngiliz kültüründe uğursuz, felaketlerin habercisi yaratıklar olarak gözükmüşlerdir. İngiliz kaynaklarında, aynı zamanda deniz erkeklerinden de bahsedilmiştir. Deniz erkekleri deniz kızlarından daha vahşi ve çirkindir.
Aynı zamanda, bazı insanlar İskoçya, Malezya ve İngiliz Kolumbiyası gibi yerlerde ölü deniz kızları gördüklerini iddia etmişlerdir. En yaygın iki görüntü ise Kanada’da yakalandığı iddia edilenlerdir.Deniz kızları bir efsaneden mi ibarettir yoksa denizin altında kendi şehirleri var mıdır?
Bu konu da dünyadaki bir çok olay gibi gizemini korumaktadır.