İlk kez 1970’lerde ortaya atılan “indigo” fikri, 1982’de Amerikalı bir pedagog olan, Nancy Ann Tappe tarafından yazılan, “Yaşamımızı Renk Yoluyla Anlama” isimli kitapta kullanılmıştır. Nancy Ann Tappe, bilimde sinestezi olarak kabul edilen (birleşik duyum) bir sendroma sahipti. Nancy, bu hastalığı sayesinde, insanların normalde göremediği, aura olarak isimlendirilen, bedenlerini çevreleyen elektromanyetik enerji alanların renklerini Kirlian fotoğraf makinesi gibi görmekteydi. 1970’lerde yeni doğan çocuklarda yeni bir tür aura rengi görmeye başlamıştı. Bu, onun yaşamı boyunca daha önce hiç görmediği bir renkti. Bu, indigo rengiydi ve yalnız dünyaya gelen bazı çocukları kuşatıyordu. Bu yüzden Nancy onları “indigo çocuklar” olarak isimlendirdi. Daha sonraki incelemeler bu çocukların ayrıca olağandışı kişilik tiplerine ve paranormal niteliklere de sahip olduklarını göstermeye başladı.
İndigo rengi elektromanyetik spektrumda 420 ila 450 nanometre dalgaboyunda, maviden mora kadar olan tonları içermektedir. Elektromanyetik tayfın insan gözü tarafından saptanabilen aralığı olarak bilinen Optical Spektrumda, geleneksel renk bilimcileri indigo rengini 7 bölümden biri olarak kabul ederken, modern renk bilimciler bu rengi ayrı ve kesin bir bolüm olarak kabul etmeyip, mordaki 450 nanometreden düşük dalgaboyları aralığı olarak kabul etmektedirler.