Kolektif bilinçle insanlık adına yapılan her doğru davranış, çaba ve özveri; yalnızca kendimizi değil, tüm insanlığı ileri taşıyacak birer sacayağı niteliğindedir. Gezegenimizdeki tüm bilinçler, şu an hiçbir teknolojinin tespit edemeyeceği bir nüveye sahip olan 'gümüş kordon'larla yani sanal bağlarla, bizleri denetleyen sistemlere entegre edilmiştir. Yeni yeni anlaşılmaya başlanan Kuantum sisteminde, aralarında bir bağ olan iki atomu, birbirinden çok uzak iki noktaya gönderdiğimizde, ki bu evrenin çok uzak iki ayrı ucu dahi olabilir, bir atoma yapılan herhangi bir müdahalenin, diğer atomu da aynı biçimde etkilediği gözlemlenmiştir. İşte bu görünmez, anlaşılmaz bağ bizi evrene bağlayan nüvenin ta kendisidir.
Düşünce zincirlerimizden geçen her bir düşünce, pozitif veya negatif eylem ya da bu eylemleri yapıp yapmama kararını verecek olan hücre bilincimiz, yani atomaltı Kuantum mekaniğimiz, bu sistem tarafından denetlenerek kontrol edilir. Dini doktrinlerde adından sıkça söz edilen "günah ve sevap" defterlerindeki kayıtlarımız, işte bizleri denetleyen bu sistemin, o dönem insanının anlayabileceği dildeki tezahüründen başka birşey değildir. Peki, öyleyse bunca kötülük, bunca acı neden var? Var, çünkü ürettiğimiz tüm negatif düşünce ve eylemler, gezegenimizi çevreleyen manyetik tülü (manyetosferi) aşamamakta, sistem gereği ya aynen sahibine veya menfi düşünce ve eylem içindeki bilinçlere geri yansıtılmaktadır. Manyetik tülü tek bir güç aşabilir: Pozitif düşünce. Pozitif düşüncenin, evrende ulaşamayacağı hiçbir nokta veya dehliz yoktur. Sevgi, aşk, barış, merhamet.. Yani, bize bahşedilen tüm o güzel hasletler, asıl sahibiyle kuracağımız bağın anahtarlarıdır.