Öncelikle şunu kabul edelim: İnsan beyni olağanüstüdür. Rastgele 4-5 tane çizgi çizin, bunları eninde sonunda bir şeye benzetirsiniz. Bulutlara bakın, biriniz koyun görürken, biriniz oradaki çiçeği fark eder. İnsanoğlunun beyni daha evvelden bilmediği veya görmediği bir nesneyi, çok iyi bildiği bir nesneye benzetmeye çalışır. Bunu yaparak, anlamadığı bir olaya, kendisinin anlayabileceği bir anlam yükler. Psişik ameliyatlarda ve iyileştirmelerde yapılan şarlatanlıklar tamamen bunun üzerine kurulmuştur.
“Hastalıklar tamamen beyinde başlar ve beyinde biter.“ demiş eskiler. Kesinlikle doğrudur.
Buna en güzel örnek olarak 2. Dünya Savaşı sonrası Doktor Jellinek’in yürüttüğü deneyler gösterilebilir: Dr. Jellinek, baş ağrısından dolayı kendisine gelen 199 hastayı incelemeye almıştır. O zamanlar en fazla kullanılan ağrı kesiciyi incelemiş ve içinde aktif olarak kullanılan 3 tane kimyasal olduğunu bulmuştur. (Bunlara a,b,c diyelim.) Kendisi 4 tane ağrı kesici ilaç hazırlamıştır. İlkinde a+b+c bulunurken, ikincisinde a+b, üçüncüsünde ise a+c bulunmakta, dördüncü ise laktik asittir – ki laktik asidin ağrı kesici özelliği bulunmamaktadır. ( Bu tarz ilaçlara tıp dilinde placebo denir.) Kendisi rastgele olarak ayırdığı gruplara sırasıyla bu dört ağrı kesiciyi vermiştir. Yaptığı düzenli kontrollerde placebo’ya verilen olumlu tepkinin %54 gibi yüksek bir rakamda olduğu ortaya çıkmıştır. Deneklerin bazılarının aslında psikolojik baş ağrısı çekmekte olduğu ve iyileşeceğine inandığı için iyileştiği ilk o yıllarda kanıtlanmış olur.
Bir sürü doktorun söylediği bir laf vardır: “Nezle ilaçlı 7 günde geçer, ilaçsız bir haftada.” İlaç aslında, nezlenin verdiği rahatsızlığı ortadan kaldırmak için kullanılmaktadır.
Dikkatlice inceleyin, fark edeceksiniz, Amerika’da ve Avrupa’da “alternatif” tıp yöntemleri artık çok daha fazla ilgi görmektedir. İnsanlar artık vücutlarını kimyasallarla pompalamak yerine, doğal ilaçlarla ve beyin gücüyle tedavi etmeye çalışmaktadırlar. Bu konu ile ilgili bir sürü kitap vardır ve bir sürü örneğe de rastlanabilir.
Psişik şarlatanların en fazla gezinmeyi sevdikleri alanlardan birine hoşgeldiniz. Oğlu ya da kızı tedavisi olmayan bir hastalığa tutulan bir anneyi, ya da babayı kandırmak hiç de zor değildir. Eğer modern tıp çare bulamıyorsa, çaresiz veli, mecburen bulabildiği veya duyabildiği her yolu deneyecektir. Ne kadar inandırıcı olup olmadığı çok önemli değildir. Ama bu şarlatanlar derslerini o kadar iyi çalışmışlardır ki, aklı çaresizlikten bunalmış bir kimseyi değil, gözleri çok iyi gören ve aklı çok iyi çalışan birini, düpedüz gündüz gözünde bile kandırabilirler. Şimdi size bunlarla ilgili bazı örnekler vereceğim.
Öncelikle bu “şifacıları” ikiye ayıralım.
1-İnanç Şifacıları (Faith Healing)
2-Psişik şifacılar ve aletsiz ameliyat edenler (Psychic Surgery )
1-İnanç Şifacıları ( Faith Healing)
Bu hem ülkemizde hem de yurtdışında sıkça uygulanan bir şifa yöntemidir. Bazen belli bir temeli olan (rahip okulundan yetişmiş ya da zamanında imamlık yapmış) insanların; ama çoğunlukla “ilahi bir güçten vahiy aldıkları “ için içlerine güç doğmuş, halktan kişilerin yaptıkları bir uygulamadır.
Yurt dışında, çoğunlukla İncil’den alıntılar yapan ve karavanlarla gezen bu şifacılar, genelde bir karnaval havasında düzenlenen gösterilerde, saf insanların dini duygularını kullanırlar. Bu şifacılar büyük çadırlarda, insanlarla konuşurlar, kısa vaazlar verirler, sonra da mucizelerini göstermeye başlarlar. Hasta insanlar onlara yaklaşırlar, şifacılar da ellerini genelde hastaların alınlarına koyarak, İsa’dan ya da Tanrı’dan aldıkları gücü onlara aktarırlar. Hastaların iyileşip iyileşmemesi ise çok fazla araştırılmaz.
Bu inanç, İncil’den gelmektedir. İncil’e göre İsa, uzun bir süre şifa gücüyle insanları iyileştirmiş, o öldükten sonra yerini Aziz Peter ve Aziz Paul almıştır. Günümüzdeki şifacılar da, genelde o soydan geldiklerini iddia ederler ve bu şekilde inanç şifacılığı inancını da sürdürürler. Peki, bu adamların hangisinin sahte, hangisinin gerçek olduğunu nasıl anlayacağız? Çok basit, eğer adam bunu büyük bir şova dönüştürüyorsa, büyük ihtimalle sahte bir şifacıdır.
En meşhur sahte papazlardan biri Peter Popoff’tur. Peter Popoff, gezici bir sahte rahipti. Gösteriden önce, adamları ve karısı, seyirciler içine dalar ve onlardan bazı bilgileri alırlar, sonra bunları bir yere not ederlerdi. Popoff içeri girdiğinde kulağında bir dinleme cihazı olurdu ve karısı kapalı devre televizyon yayından kocasını yönlendirirdi. “Önünde sağda duran adamın ismi John, kulaklık takıyor ve sağ ayağında büyük bir ağrı var,” bilgisini alan Popoff, önündeki kitleyi yara yara gelir ve elindeki mikrofona bağırırdı: “Yüce Tanrı bana yardıma ihtiyacı olan kişinin ismini söylüyor… John… Aranızda John var mı? John, kulağındaki aygıtı at, Tanrıyla aramıza hiçbir mekanik cihaz girmesin. Sağ ayağındaki ağrıya aldırma John, burada hepimiz tanrı ve İsa önünde eşitiz.”
John’u görmeden bunları söyleyen Popoff, dehşet bir prim yapar, elini John’un alnına koyduktan sonra “İsa adına” diye bağırıp adamcağızı tüm gücüyle yere yıkardı. Adam ayağa kalktığında psikolojik olarak, yürüyemese bile “Ağrım azaldı” diye bağırırdı ve o zaman da sürü psikolojisi işler, kitlesel halüsinasyonlar yaşanır, ağrım azaldı diyen adam, onların gözünde yürümüş hatta koşmuş olurdu. Tabii ki, papazın foyasının ortaya çıkması uzun sürmedi, Popoff yakalandı ve suçunu itiraf etti. Hapisten çıktıktan sonra ise, bu işi yapmaya devam etti ve bu olay ulusal televizyonda duyulmasına rağmen, yine de etrafına inançlı bir kesim insanı toplamayı başardı.
Şimdi, “aptal Amerikalılar” diye hemen küçümsemeyin, bu tarz olaylar ülkemizde de olmaktadır. İslam inancına göre, maddi ve ruhani dünya dengede yürümelidir. Bu yüzden Müslümanlığın söylediklerine uymayan insanların hasta olma olasılığı çok daha yüksektir. Saf halkı Kuran’ı Kerim’den birkaç ayet okuyarak aldatan şarlatanlar da bu bilgiyi çok iyi kullanırlar. Bir ara Konya’da bir şeyh türemişti. İddia’ya göre, kendisiyle aynı evde bir gün geçiren ve hocanın yaptığı çorbayı içen kişi, alkol, kumar, gibi haramlardan uzaklaşmış oluyordu. Alkolik bir arkadaşım bu hocaya ziyarete gitmiş, hoca evde uyurken, yan odada kendisi gibi alkolden kurtulmak için gelen 20 kişiyle beraber kalmıştı. Sabah sabah karşılarına gelen, içinde ne olduğu belli olmayan çorbaya, 20 kişiyle beraber hücum etmiş, artık içinde kıl, saç ne varsa içmişlerdi. Çorbadan sonra, hocayla beraber sabah namazı kılmış ve hoca efendinin vaazını dinlemişti. İşte o anda Arapça bilen arkadaşım bu adamın hoca olmadığını bir sahtekâr olduğunu anlamıştı, çünkü “hoca” kesinlikle Arapça bilmiyor ve saçma sapan cümleler kuruyordu. Arkadaşımın alkol sorununun hala sürdüğünü sanırsam anlatmama gerek yok. Peki bu hocanın, ya da az önce bahsettiğim Papaz Popoff’un hiç mi iyileştirdiği adam yoktu? Vardı tabii ki. Kimbilir belki gerçekten de ikisi de ilahi güçlere sahip kişilerdi ve ortama ayak uydurmak için dini kimliklere bürünmek zorunda kalmışlardı.
Yazımın başında verdiğim “placebo” örneğini hatırlatmak isterim. Bir insan, eğer iyileşeceğine inandırılırsa, bazı hastalıkları beyin gücüyle yenebilir. Bazen bu inanç, bu “sahte” rahiplere olan güvenden gelir. Bir sürü insanı iyileştirdiği bilinen bir papazın, kendisini de iyileştireceğine inanan bir kişi için, sırf o papazı ya da hocayı görmek bile tetikleyici bir harekettir.
2-Psişik şifacılar ve aletsiz ameliyat edenler (Psychic Surgery)
Aletsiz ameliyat ülkemizde çok bilinmeyen bir hadisedir. Lobsang Rampa ilk olarak kitabında kendisine yapılan bir aletsiz ameliyattan bahsedilir. Daha sonra ortaya çıkan Rampa kitapları fırtınasında Tibetli rahiplerin aletsiz ameliyatlarından sıklıkla bahsedilir. Tabii Lobsang Rampa’nın bir şarlatan olduğu düşünülürse, çıkan kitapların doğruluğundan da şüphe etmek gereklidir.
Bilinenin aksine aletsiz ameliyatlar 1900lü yıllarda özellikle Filipinler ve Brezilyada popüler olmuştur. Bu ülkelerde özellikle Voodoo ve Santeria uygulaması yapan papazların bu ameliyatları gerçekleştirdiği bilinir. Filipinlerde yapılan aletsiz ameliyatta, hasta düz bir masa üzerine yatırılır, doktor ellerini hastanın karnı üstünde gezdirir, ondan sonra işaret parmağıyla, sanki hastanın karnını kesiyormuş gibi yapar, ellerini o yarıktan içeri daldırır, etrafa kanlar fışkırır ve bir süre sonra doktor elinde o zararlı vücut parçasını bedenden çıkartıp izleyenlere gösterir. Sonra o parçayı bir kenara koyar, hastanın karnına elini bastırarak yarayı iyileştirir. Hasta ayağa kalktığında vücudunda hiçbir yara izi yoktur.
Brezilya’da uygulanan biraz daha farklı bir türevidir. Brezilya’daki papazlar, mutfak bıçağı gibi aletler de kullanabilirler. Son yıllarda bu tarz ameliyatlar karışık yapılmaya başlamıştır. Bir doktor gelip hastanın karnını açar, daha sonra papaz gelir ve o parçayı çıkartır, iş bitince de doktor o yarayı diker. Özellikle kanser gibi tedavisi zor ya da mümkün olmayan hastalıklarda, bu aletsiz ameliyatlara çok başvurulur. Artık hiçbir umudu kalmayan hastaların, ne olursa olsun deyip uğradıkları yerden biridir. Jim Carrey’in başrol oynadığı ve Andy Kauffman’ı canlandırdığı “Aydaki Adam” filminde de bu ameliyatı görürüz. Filmin sonlarına doğru iyice hasta olan ve doğaüstü şeylere inanan Andy Kauffman, bu ameliyatı olur. Fakat daha ameliyat esnasında, bunun bir aldatmaca olduğunun farkına varır.
Çoğunlukla bu ameliyatlar birer illüzyondur. Şu ana kadar gerçek bir ameliyat, resmen görüntülenmemiş olmasına rağmen, bu ameliyatı olup da sağlığına kavuşanların sayısı da az değildir. O yüzden hala şüpheyle yaklaşılan bir yöntemdir. Ama genelde yapılan şarlatanlık şudur. Ameliyat öncesi, doktor bir tavuk alır ve tavuğu keser. Tavuğun kanını dondurucuya koyar. Tavuktan “c” ve “j” şeklinde minik parçalar keserek bunları kırmızı ve mor boyalar kullanarak renklendirir. Daha sonra plastikten küçük torbacıklar hazırlar. Torbacıklara bu tavuk parçalarını koyar ve de kanla doldurur. Bu torbacıkları cam bir sürahinin arkasına koyar ve sürahinin ön tarafına da bunları gizlemek için küçük pamuk toplarıyla doldurur. Genelde ameliyat yapılan yer loş olduğu için (ama güpegündüz aydınlıkta olsa bile, usta bir illüzyonistin kolaylıkla yapabileceği bir numaradır bu. ) bunları gizlemek kolaydır. Hasta yatağa uzandığında, doktor sürahiye elini daldırıp bir pamuk top alır, arkasına da o torbacığı sıkıştırır. Hastanın karnını pamukla temizlerken, küçük torbacığı eline alır ve hastanın karnına parmağıyla kesme işlemini uygularken torbacığı patlatır. Ortaya çıkan kan herkes tarafından görülür ve işin inandırıcılığı bu şekilde sağlanır.
Kısacası net bir şekilde yapılan şarlatanlıklar ortaya çıkartılmış olsa da, hala bu tarz insanlara giden ve iyileştiğini iddia eden kişiler var.
Şüpheci karaktere sahip birisi olduğum için, bahsettiğim iki psişik iyileştirme yöntemine de kafamda soru işaretiyle yaklaşıyorum.
Takdir size kalmış.