Şuurumuzu şimdiki farkındalığımızın ötelerine genişletme gücü hepimizin içinde saklı olarak vardır. ‘Psişik Okuma’nın en kısa tanımı da şuurumuzu şimdiki farkındalığımızın ötelerine genişletme gücü demektir. Bu yönümüze ya da bu yeteneğimize aslında “Psişik Yetenek” denir. Aslında herkesin psişik yeteneği vardır, fakat çok az sayıda insan bu yeteneklerini nasıl kullanacağını ya da nasıl kontrol edebileceğini bilir.
Pek çok insan gibi görme, işitme, tatma, koklama, dokunma gibi bilinen beş duyunun ötesindeki algılama, görme, duyma, sezme yeteneği gibi yetenekleri olan insanlarda vardır ve onlara yapılan tanım rahatlıkla “Psişik Okuma” yapan insanlar tanımı olabilir.
Bazılarında çok küçük yaşlardan itibaren ortaya çıkarlar bazılarında ise zaman içinde tek tek ya da hepsi bir arada belirmeye başlayabilirler. Yağmura hazırlıksız yakalananlar gibi el çantanızda minik bir şemsiyeniz ya da yağmurluğunuz yoksa bir anda sırılsıklam olabilir ve karşılaştığınız şeyden ilk anda hiç hoşlanmayabilirsiniz. Ama bu yetenekler yağmurun yağması ya da güneşin doğması gibi doğal olaylardır.
Psişik Yeteneklerin nasıl kullanılacağı konusu binlerce yıl içinde hep saklı tutulmuştur. Bunun nedeni de bilinmeyen durumlara pek alışık olmayan günlük dünya içindeki kişileri ürkütmemek ve bazı bilgilerin kötüye kullanılmasını engellemek olmalıdır. Oysa şimdi UYANIŞ zamanında olduğumuz için tüm bilgiler ve kullanım alanları iyisi ile kötüsü ile ortalık yerdedir.
Olur olmaz herkes bu yeteneklerini daha fazla güç ve maddiyat elde edilmesi konusunda nasıl kullanacağımızı parlak, gösterişli ve tabi ki yüksek ücretli seminerlerle bize tanıtmaya çalışmaktadır.
“Yeteneğini kullan, en kısa yoldan bilgeliğe uzan onunla da yetinme istediğin ne varsa onu elde et” tarzındaki popüler seminerlere ve toplantılara öyle sık rastlar olduk ki, gerçekten Psişik Yetenek ve Psişik Okuma nedir? Nasıl kullanılmalıdır? soruları, hırs ve kariyer gürültü-patırtıları arasında cılız sorulara dönüştü. Kullan da nasıl kullanırsan kullan mantığının en geçersiz olduğu alan bu alandır ve zararlı sonuçlarla karşılaşmamak için baştan dikkatli olmakta, bilgiyle hareket etmekte, ağır ve emin adımlarla gitmekte çok yarar vardır.
Psişik Yeteneklerin Eğitimi:
Yaygın bir kanıya göre bazı insanlar, Allah vergisi ihsanlar ‘la doğarlar sözü her zaman geçerli olmayabilir. Pek çoğumuz zekâmızı, bedenimizi, aklımızı, bilgimizi geliştirmek için ne kadar uğraş veriyorsak, psişik yeteneklerimizi de ciddiye alıp onları da aynı ciddiyetle geliştirme gayreti içinde olmalıyız.
Yeteneklerin eğitimini hafife almak hiçbir yetenek için kabul edilir bir şey değildir. Psişik yeteneklerimizi geliştirmek istiyorsak, iç benliğimizle çalıştığımızı unutmamalı ve onun dilinin dış benlikten farklı olarak kısa iç konuşmalardan ve telkinlerden oluştuğunu öncelikle bilmeliyiz.
İç benliğimiz, sadece şuurumuzun inandığı bir sınır varsa, işte onunla sınırlıdır. Bir şeyi yapamayacağımıza dair şuurlu bir kanımız varsa içsel benlik bunu kabul eder ve uygulamaya koyar. Kararı gerçekleştirmek için tüm gücünü ortaya koyar ve inanın ki onun gücü haylidir.
Örneğin ben asla piyano çalamam derseniz hiç şüpheniz olmasın ki çalamazsınız ama neden olmasın, dünyanın en ünlü piyanisti olmasam da çalmak ve o notaların tınılarını duymak istiyorum derseniz, bir süre sonra epey hüner kazanmanız mümkündür.
Psişik yeteneklerinizi eğitmek ve geliştirmek istiyorsanız öncelikle daha önce yapamadığınız için belli bir şeyi yapamayacağınızı söylemekten kaçınmalısınız. Eğer bir şeyi denememişsek ve o şey olmamışsa, bu o işi yapamayacağımız anlamına gelmez; sadece biraz daha çalışmaya gerek olduğu anlamına gelir. Kazanmak istediğimiz beceride ustalık kazanmış birini gözlemlemek, fevkalade bir öğrenme yoludur. İç benliğin doğasında olan taklit etme becerisi, becerileri geliştirmede kullanılabilir. Diğer iki yol ise öğrenme yani o konu hakkında okuma ve bilgilenme ve denemeden geçer.
Hepimiz Psişik Yeteneğe Sahibiz:
Bize, başkalarının beğenisini kazanacak şekilde düşünmek ve davranmak üzere, iç hissedişlerimizi dikkate almamayı öğrettiler. Sezgisel zihnimizden gelen mesajlara açık olmak, psişik yetenek pratiklerinde büyük önem taşır. Sezgisel zihin, beynin sağ yarıküresinde yerleşmiştir. Şuurumuzun bulunduğu rasyonel zihin ise soldadır.
Hemen bu ikisinin altındaki limbik bölge de programlamalı zihne aittir. Programlamalı zihin şuuraltıdır. Burası rasyonel zihin tarafından alınan dış dünya hakkında sezgimizden ve hissedişimizden gelen materyali absorbe eder. Limbik bölgenin altında, tüm bedensel fonksiyonları yöneten objektif zihin bulunur. Bu zihinlerin tümü pozitif ve yansıtıcı yönüyle enerji yayınlar. Aynı şekilde, negatif ya da alıcı tarafının bir fonksiyonu olarak da enerji çekerler. Bu enerjiler farklı frekanslarda hareket ederler ya da titreşirler. Frekans yavaşladıkça mantal madde kabalaşır.
Objektif zihin, şuuraltı programlamalı zihinden daha düşük frekansta titreşir. Benzer şekilde şuuraltı programlamalı zihin, şuurumuzun rasyonel düşünen zihninden daha düşük frekansta titreşir. Sezgisel zihin ise şimşek hızıyla çalışır. “Evrensel” düşünceleri, gelişsinler ve kuvvetlendirilsinler diye şuura aktarır.
Herkes bu zihin seviyeleri ve yayınladıkları frekanslarla donatılmış durumdadır. Başkalarından gelen düşünceleri, duyguları, heyecanları toplamak üzere hepimizin “alıcı cihazı” vardır. Ama herkes cihazlarını nasıl kullanacağını maalesef bilemez. Köpek nasıl birçok insanın duymadığı sesleri duyuyorsa, arılar nasıl bizim asla göremediğimiz renkleri görüyorlarsa, bazı insanlar da diğerlerinin algılayamadıklarını algılarlar. Çevremiz, titreşimlerin farkına varışımızın seviyesi, doğrudan doğruya geliştirdiğimiz psişik becerilerin seviyesine bağlıdır.
Şuur dışı seviyede, psişik becerilerin zaten büyük ölçüde gelişmiş olduğunu bilmek önemlidir. Düşündüklerimiz ve hissettiklerimiz bizden çıkıp sessizce yayınlanırlar. Bu duygu ve düşünceler, bilmediğimiz bir şekilde, çevremizde etki yaratırlar. O sıradaki ilişkileri ve kendi kişiliğinizi etkilerler. Biz çevremizi ne derecede etkilediğimizin farkında değilizdir. Yansıtıcı şuur dışı ve algılayıcı şuur dışı arasındaki etkileşme, dünyamızı yaratmak üzere devam ede gelen bir süreçtir. Psişik becerilerin gelişmesi, sadece bu süreci şuurlu yönlendirme alanına getirir. Böylelikle hem giren hem çıkan akışı kontrol etmeyi öğrenebiliriz.
Yansıtıcı ve Algılayıcı Yeteneklerimiz:
Gelişecek iki temel psişik beceriden birine yansıtıcı beceriler ve diğerine algılayıcı beceriler adını verebiliriz. Bu iki tür beceriye en iyi örnek, mantal telepatidir. Telepatide iki kişiye ihtiyaç vardır. Biri gönderici, biri de alıcıdır. Bu da gösterir ki, bu kişilerin her biri, farklı bir beceriyi tezahür ettirmektedir. Psişik mesajları ya gönderirsiniz ya da alırsınız; ama ikisini de aynı anda yapamazsınız.
Tüm psişik becerileriniz bu sınıflandırmanın bir bölümüne ya da diğer bölümüne dâhildirler. Ya ruhsal şifa yaparsınız ya da size ruhsal şifa yaparlar. Ya bir fenomeni tezahür ettirirsiniz ya da o fenomenin tezahürünü algılarsınız.
Yansıtıcı beceriler, kendi titreşimlerinizin yayınımını kontrol etmenizi sağlar. İki benliğimiz de aynı işe senkronize olduklarında yansıma oluşur. Bu becerilere zihnin madde üzerine etkisi denebilir. Bu beceriler arasında şunlar vardır: Telepati, psikokinezi, teleportasyon, materyalizasyon ve demateryalizasyon, ruhsal ameliyat, ruhsal şifa, levitasyon ve ruhsal fotoğrafçılık. Tekinsiz evler, insanlardaki bu becerilerin kontrolsüz tezahürlerinden başka bir şey değildir. Ama o kişiler bunun farkında değillerdir. Yansıyı beceriler için kullanılan diğer bir terim, “yaratıcı beceriler” dir. Çünkü her yansıma ile bir şeyler yaratırız. Yaratıcı şuur, psişemizin pozitif tarafıdır.
Algılayıcı beceriler, bilgileri ve enerjiyi almanızı sağlar. Bunlar sizin farkındalık becerilerinizdir. Bunlar arasında, DDA (Duyular Dışı Algılama, İngilizcesi ESP-Extra Sensory Perception), durugörü, duruişiti, sezgi, telepati, prekognisyon (önceden bilme, geleceği bilme, kehanet), geçmişi bilme, psikometri, radyestezi, psişik okuma, psişik tanı ve kristal kürede vizyon görme vardır.
Daha sonra küreye de gerek kalmaz zaten küre sadece konsantrasyon için bir aracıdır. Algılayıcı ve yansıyıcı beceriler beraberce çalışırlar, ama aynı anda değil. Önce biri çalışır, sonra diğeri. Algılayıcı ve yansıyıcı becerilerle çalışırken, biri diğerinin çizgisini geçmemelidir. Yani, birbiriyle uyumlu olmalı ve karışıklık meydana gelmemelidir.
Birçok insan, algılayıcı ve yansıtıcı becerilerinde bu ahenkli bütünlüğü elde etmişler ve de psişik alanda meşhur olmuşlardır. Bir süre başka şeylere bağlanmışlar, ama psişik yeteneklerinin eğitilmesi üzerine bu yönlerine önem vermişler ve kendilerine yeni yollar açmışlardır.
Psişik Okuma:
Ara sıra yaşanan sınırların ötesine taşmış farkındalık deneyimleri, bazı şeyleri sezgisel olarak, duyusal algıların desteği olmaksızın bilmemizle sonuçlanabilir. Nasıl olduğuna pek dikkat etmesek de bunu sık sık yaşıyor olabiliriz. Telefon çaldığında kimin aradığını bilebiliriz. Bir mektubun veya paketin yolda olduğunu biliriz. Telefon çaldığında kimin aradığını bilebiliriz.
En doğru zamanda en doğru yerde olmak gibi harika bir yeteneğe sahip olabilir kolayca park yeri bulabilir, girdiğimiz ilk dükkânda aradığımız malı bulabiliriz. Problemlerin nasıl çözümleneceğini bilebiliriz. Okuduğumuzu hiç çaba harcamadan kavramada fevkalade yetenekli olabiliriz. Kişisel bazda veya dünyanın herhangi bir yerinde olacak olayları önceden bilme durumlarıyla karşılaşabiliriz. Telepatik ve önceden haber veren rüyalar görebiliriz. Bir insanı düşünerek onun düşüncelerini ve içinde bulunduğu koşulları bilebiliriz.
Bazı kişilerin içsel yetenekleri öyle gelişmiştir ki bu şeyleri ve daha birçoklarını iradi olarak yapabilirler. Bulundukları yerden çok uzak yerlerde olan hadiseleri iç vizyonlarıyla görebilirler. Bir başka kişinin zihnini veya bedenini görebilir, hastalık ve psikolojik rahatsızlıkların tezahürüne neden olan iç şartları teşhis edebilirler. Bazıları doğanın sübjektif seviyelerine nüfuz edebilir ve evrenin daha ince işlerini ayırt edebilirler. Bazıları da Hakikatin Özünü görür ve tezahür halindeki yaşamın kaynağını bilirler.
Bu yeteneklerle, farkındalığı arttırmak ve işlevleri gerçekleştirmek amacıyla bir süre uğraşmak ve deneyim yapmak faydalı olabilir. Fakat bunları ruhsal büyümeyi ihmal etme noktasına gelecek kadar çok kendini kaptırmak ve aşırı meşgul olmak zararlıdır. Bizim yalnızca bir beden veya zihin olmaktan öte bir yanımız olduğunu bize kanıtlamaları bakımından ara sıra deneyimlenen duyular dışı idrak diğer adıyla DDA olaylarının faydası olabilir.
Bu sayede ruhsal potansiyelimizi gerçekleştirmeye götüren daha yüksek bilgileri kazanma olasılıklarını keşfetmeye esinlenebiliriz. Kendi kendine şifa vakalarına ve bunların belli koşullarda meydana getirdiği belirgin düzelmelere ve hatta odaklanmış bir niyet vasıtasıyla fizik nesnelerin materyalize oluşu vakalarına tanık olmuş veya deneyimlemiş birçok kişi, bunların sonucundan yaşamlarını daha olumlu yönde değiştirmişlerdir. Fizik evrenin hiç de sanıldığı gibi katı ve hükmedilemez olmadığının aksine akışkan, esnek ve içsel nedenler gerektiği gibi ayarlandığında dönüşüme açık olduğunu kendi gözüyle görmüşlerdir.
PSİŞİK SÜJELER NEYİ NASIL ALGILAR?
Gezegenimizde Psişik Yetenekleri gelişmiş olan milyarlarca insan yaşamaktadır ve bu süjelerin pek çoğu, psişik yeteneklerinin acemisi oldukları ilk dönemlerde oldukça büyük şaşkınlık geçirip; bu doğal ve evrensel bilgilere açılmalarına ve daha sonrada başkalarına destek olmalarına neden olacak, belki de en değerli yeteneklerini yok saymaya çalışırlar hatta onları durdurmak, kapatmak, beş duyunun sınırlı dünyasına dönmek isteyebilirler.
Oysa tüm bu olup bitenler evrensel büyük bir programın bizlerdeki minicik yansımalarıdır, telaş ve şaşkınlık yerine sevinç ve istekle kabul edildiklerinde hızlı gelişim yollarının açılmasına neden olurlar. Ve hiç de sanıldıkları gibi günlük yaşama engel değil aksine yarar sağlayıcı yeteneklerdir bu yetenekler.
NEYİ NASIL ALGILARIZ?
Psişik yetenekler alanında üç bilme ya da algılama yolu vardır: Duru sezi-Duru görü-Duru işiti.
Şu konuya çok dikkat etmek gerekir, hiçbir yöntem diğerinden daha iyi değildir, her insanın kendi psişik yeteneklerini geliştirme konusunda kendine has becerileri ve özellikleri vardır. Tek bir formül vermek mümkün olmadığından en yararlısı, tarafsız şekilde bilimsel verilerle de açıklanan ve parapsikolojinin tanımları içinde yer alan bilgiyi ortaya koymak ve ondan herkesin kendi ihtiyacı kadar yararlanmasını sağlamaktır. Yöntem farklılıkları da önemlidir, yeteneklerden birine karşı doğal bir eğilim olsa da, uygulamayla diğerlerini geliştirebilirsiniz. Nasıl algıladığınız önemli değildir; önemli olan tek şey algılamanızdır.
DDA:
Bu üç öğeye topluca Parapsikoloji biliminin literatüründe DDA denir. DDA ya da duyular dışı algılama; görme, işitme, tatma, koklama ve dokunma gibi beş fizik duyunun ötesinde duyular aracılığıyla algılama yeteneğidir. Burada duyular dışı derken, “dışı” demek, “beş duyuya ek olarak” demek değil, aksine “beş duyunun ötesi” demektir. Gerek beş fizik duyu ve gerekse DDA, tüm insanlarda mevcut standart donanımlardır.
DURU SEZİ:
Bu üç psişik algılama şeklinden en yaygın olanı “açık seçik sezmek” anlamına gelen Fransızca bir sözcük olan duru sezidir (Clairsentience). Bu, beş fizik duyuyu kullanmaksızın bir şeyi içsel olarak bilmek ya da farkında olmak yeteneğidir.
Örneğin, arkadaşınızla birkaç gündür konuşmadınız, en son konuşmanızda her şey iyiydi, birdenbire yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğu “duygusuna” kapıldınız. Bu algıyı beş duyu ile yapamazsınız, bu aşamada beş duyunun dışına taşan yeteneğiniz devreye girmiş demektir.
Yani, duru sezi, DDA yeteneğiniz aracılığıyla bilmişsiniz, o yetenek o anda siz hiç farkında olmadan devreye girmiş demektir. İlk başlarda bunun önemi ve değeri pek fark edilmese de, gelecekte bu yetenek bir avantaj olarak ortaya çıkacak, sizin görünende olup bitenlerden daha derindeki algılarınız nedeniyle neyi nasıl niçin ve nerede yapmanız gerektiği konusunda da size destek verecek, daha güvenli ve emin adımlar atmanıza yol açacaktır.
DURU GÖRÜ:
Duru görü, maddi gözlerle görülmeyen, genellikle sizinkinden farklı bir yöredeki insanları, yerleri, eşyaları ya da olayları görme ya da algılama yeteneğidir.
Örneğin, bir anne gecenin bir vaktinde uyanır ve dünyanın öbür ucunda bulunan oğlunun savaş alanında vurulduğunu “görür”. Daha sonra “vizyon”unun doğru olduğunu öğrenir. Ya da kişi asla bulunmadığı bir yerdeki bir nesneyi görür ve tanımlar, tanım da mutlaka doğru çıkar.
DURU İŞİTİ:
Duru işiti, psişik olarak duyma yeteneğidir. Eğer yaralı askerin annesi savaş seslerini, özellikle silah seslerini ve oğlunun yardım isteyen çığlıklarını “işitirse”, bu duru görüden çok bir duru işiti deneyimi olur. Birtakım sesler duymak özellikle can sıkıcı olabilir ve bu sesleri işiten kişi, hem onlarla nasıl uyum sağlayacağını, hem de uyumu nasıl bozacağını öğrenmek ihtiyacı duyar.
Duru işiti yeteneğinin uygun gelişimi, realiteyi kavrayışınızı kaybetmeksizin, bu deneyimden zevk almanızı sağlar. Ruh ve Madde Yayınlarının “Psişik Becerilerinizi Geliştiriniz” adlı kitabında konu ile ilgili pek çok bilgiye rastlamak mümkün, genel tanımların dışında daha spesifik tanımlamalar için başvuru kaynaklarını ve araştırma yapmayı göz ardı etmemenizi öneririz.