Herkesin birbirini sevdiği, etrafta sorun çıkartan hiç kimsenin olmadığı bir dünya düşünün. Negatif duygulardan arınmış; sevgi, neşe, huzur, aşk, dostluk gibi kavramların somutlaşarak hayat bulduğu bir dünya! İnsanların birbirine derin duygularla bağlandığı, kimsenin arkadan konuşmadığı, sevilmemek ne demekmiş bunun bilinmediği bir dünya… Kulağa ne kadar da hoş geliyor değil mi? Düşünmesi gerçekten çok güzel. Güzel de gel gör ki gerçekler bu kadar tozpembe değil. Bütün insanların birbirine sevgi ile yaklaştığı bir dünya olamaz çünkü. 10 kişilik küçük bir grupta bile birbirini sevmeyen insanlar çıkarken, nasıl olur da hayatınıza giren herkesi sevebilirsiniz ki? Bunun için ya bir deli olmalısınız ya da ne bileyim insanüstü güçleri olan başka bir şey. Sonuçta yeni doğmuş bir bebek bile herkesi aynı derecede sevmiyor. Birinin kucağında avaz avaz ağlarken, bir başkasının güzel enerjisiyle anında susuveriyor. Keza hayvanlar da öyle. Hayvanları da bir kenara bırakın bitkiler bile kişiye göre çiçek açıp, kişiye göre solabiliyorlar. Yani yukarıda bahsettiğim türde herkesin birbirini sevdiği bir dünya yok ve olmayacak. Belki cennette herkes birbirini sever, ama bu dünyada asla!
Eminim, sizin de etrafınızda sevmediğiniz insanlar vardır ya da olmuştur. Sınıfınızda, iş yerinizde veya özel hayatınızda siz de bu durumu yaşamışsınızdır. Sonuçta yaşı belli bir olgunluğa eren ve “daha önce hayatımda hiç sevmediğim biri olmadı” diyen kişinin dürüstlüğünden açıkça şüphe ederim. Çünkü 4-5 yaşındaki çocuklar bile okul öncesi gruplarında bazılarını severken, bazılarındansa hiç mi hiç hoşlanmıyorlar. Bu nedenle sizin şimdiye kadar hayatınıza giren herkesi koşulsuz olarak sevmenizin hiçbir şekilde mümkünatı yok. Mesela; dedikodu yapmaktan hoşlanmayan yan komşunuzu sevmiyor olabilirsiniz, size yan gözle bakan bakkalı sevmiyor olabilirsiniz, yan masanızda oturup samimiyetine güvenmediğiniz iş arkadaşınızı sevmiyor olabilirsiniz, sınıfınızdaki aptal sarışından hoşlanmıyor olabilirsiniz… Anlayacağınız bu liste sonsuza kadar uzatılabilir. Zaten uzaması da gayet normaldir. Zira dünya üzerinde ne kadar çok insan varsa, o kadar çok farklı özellik vardır ve herkes herkesi sevemez.
Dünyanın en iyi insanını bile sevmeyecek insanlar çıkacaktır. Dört dörtlük de olsanız, herkesin huyuna da gitseniz, herhangi bir nedenden dolayı sizden hoşlanmayanlar mutlaka olacaktır. Evet, şimdiye kadar karşılaştığınız herkesin sizi sevdiğini düşünmüyorsunuz sanırım? Yani belki bunu hissetmemiş olabilirsiniz, ama hayatınızdaki herkesin sizi anneniz babanız gibi içten sevdiğini zannetmeyin. Bu kişilerin arasında emin olun sizden hoşlanmayan, ama aynı ortamda bulunduğunuz için size tahammül eden insanlar da vardır. Demek istiyorum ki bir insan hayatı boyunca ne herkes tarafından sevilebilir ne de karşılaştığı herkesi sevebilir. Bugün, işte bu konuya değinmek istedim. Tabii, herkes tarafından sevilmekten değil de herkesi sevmemekten bahsedeceğim. Anlayacağınız şimdi sevmediğiniz insanlarla başa çıkmanın 10 etkili yolunu inceleyeceğiz. İsterseniz hemen başlayalım:
Herkesi Sevmek Zorunda Olmadığınızı Bilin!
İş hayatınızda, eğitim yaşantınızda ya da yakın çevrenizde sevmediğiniz kişiler olabilir. Öncelikle bunun gayet olağan bir durum olduğunu kabul etmelisiniz. Mesela, hemen yanı başınızda çalışan mesai arkadaşınızdan hiç; ama hiç hazzetmiyor olabilirsiniz. Ama bu sizin işi bırakmanıza ya da performansınızı düşürmenize neden olmamalı. Sonuçta hayatınızın her döneminde sevmediğiniz insanlarla karşılaşacaksınız. Bunun gayet insani bir durum olduğunu aklınızdan çıkarmamalısınız. Siz de başarılı insanların yaptığı gibi hayatınızdaki herkesi sevmek zorunda olmadığınızı kabul ederek, bu konuya daha mantıklı bir şekilde yaklaşmalısınız.
Tahammül Etmeyi Öğrenin!
Sürekli aynı ortamda bulunmak zorunda olduğunuz o sevilmeyen kişiyi görmezden gelemezsiniz. Evet, bunu biliyorum. Ama en azından ona tahammül etmeyi öğrenmelisiniz. Bu tahammülü sadece o kişiyi düşünerek değil, hayatınızda sürekli olarak karşılaşacağınız problemlere ve can sıkıcı durumlara karşı gösterilecek dayanma gücü olarak düşünmelisiniz. Sonuçta sorunlarla yüzleşmek yerine onlardan kaçmayı alışkanlık haline getirirseniz, hayatınızın hiçbir alanında başarılı olamazsınız. Öte yandan unutmayın ki siz de dört dörtlük bir insan değilsiniz. Ama insanlar size tolerans göstermek için hala çaba harcıyorlar.
Onlara Karşı Kibar Olun!
Sevmediğiniz birini gördüğünüz zaman tüylerinizin diken diken olduğunu hissetseniz bile, yine de ona karşı kibar olmaya çalışmalısınız. Yani bir anlamda rol yeteneğinizi konuşturmanız gerekiyor. Sonuçta taş devrinde yaşamıyoruz, değil mi? Birini sevmeseniz bile ona karşı saygılı olmayı öğrenmelisiniz. Diğer taraftan karşınızdaki kişiye karşı aldığınız tavırlar, söylediğiniz sözcükler, hatta ve hatta cümle içindeki vurgulamalarınızla ona karşı kaba olduğunuzu hissettirirseniz; durum sizin için çok daha can sıkıcı olacaktır. Çünkü karşı taraftan alacağınız tepki de tıpkı sizinki gibi kaba olacak ve zaten sevmediğiniz bir kişinin size böyle davranması neticesinde küplere bineceksiniz. O yüzden siz iyisi mi efendiliğinizi koruyun ve kibar olmaya devam edin.
Kendinizi Hazırlayın!
Yani sevmediğiniz bir kişiyi neden sevmediğinizi önce bir düşünün. Onun saçma hareketleri mi canınızı sıkıyor, olumsuzluğundan dolayı mı ondan hoşlanmıyorsunuz, sürekli dedikodu yapıp başkaları hakkında yalanlar mı söylüyor, yani nedir sizi böyle irrite eden? Öncelikle buna bir karar vermelisiniz. Daha sonra işiniz bir anlamda kolaylaşıyor. Çünkü o insanın sizi rahatsız eden yönünü bulduğunuz için bir anlamda kendinizi buna hazırlamış oluyorsunuz. Her seferinde canınızı sıkmak yerine o kişiyi gördüğünüzde hissedeceğiniz şeye karşı bir anlamda gardınızı aldığınız için, olacaklara karşı direnç kazanıyorsunuz.
Bu Hazırlığın Yetmediği Noktalarda Durun ve Kendinize Odaklanın!
Bazı insanlara karşı kendinizi önceden hazırlamış olsanız bile, onun gelip gidip sizi sinir etmesine engel olamazsınız. Çünkü onlar bir şekilde işinize müdahale eder, adeta kanınızın donmasına neden olurlar. İşte bu gibi durumlarda, o kişiye odaklanmak yerine kendinize odaklanmanın ne kadar eğlenceli olduğunu bir bilseniz, işin bütün inceliğini de kavramış olurdunuz. Bu kolaylıkla öğrenilebilir bir şey. Mesela, onunla konuşuyormuş gibi yapıp aslında kendinizle konuşmayı deneyin. Ya da onu kulaklarınız ve zihninizle değil de sadece gözlerinizle duymayı öğrenin. İşte o zaman karşınızdaki kişinin rahatsız ediciliğinin gittikçe azaldığını göreceksiniz.
Öfkeyle Kalkanın Zararla Oturacağını Aklınızdan Çıkarmayın!
Biliyorum biliyorum, bazen “o” itici insana karşı tolerans göstermek imkansızlaşabiliyor. Ancak ne yapalım ki mevcut durumla idare etmeyi öğrenmeniz lazım. Yani sevmediğiniz kişiye karşı sabrınızın son damlasını harcamış olsanız dahi, harekete geçmeden önce mantıklı düşünmelisiniz. Sonradan pişman olacağınız şeyler söylemeden önce derin bir nefes alarak kendinizi sakinleştirmeli ve kelimelerinizi düşünerek seçmelisiniz.
İsteklerinizi Karşı Tarafa Anlatmaya Çalışın!
Mesela, o kişinin başkaları hakkında ileri geri konuşmasından haz etmiyorsunuz. Ya da yapılan toplantılarda sizin sözünüzü kesmesinden hoşlanmıyorsunuz. O zaman bunu ona güzel bir dil kullanarak anlatmayı deneyin. Atıyorum “sen şunu yaptığında ben böyle hissediyorum” deyip, sorunu ve sizin ne hissettiğinizi anlamasını sağlayın. Belki de o sevmediğiniz kişi yaptığı hataların farkında değildir, belki sizin konuşmanız onun için bir dönüm noktası olacak ve kendini değiştirmesini sağlayacaktır. Kim bilir?
Önemli Olan Şeyin Sizin Mutluluğunuz Olduğunu Unutmayın!
Sevmediğiniz insanı istediğiniz kadar sevmeyebilirsiniz. Bu durum onun için pek fark yaratmayacaktır. Yani onun bir hareketi yüzünden sizin gününüz heba olurken, o gülüp eğlenmeye devam edecektir. Bu nedenle o kişiyi gözünüzde çok fazla büyütmeyin. Bu şekilde düşünürseniz eğer, sorunlara karşı çok daha farklı bir açıdan yaklaşacak ve hiç kimsenin sizi üzecek kadar değerli olmadığını görebileceksiniz. Unutmayın ki öncelik sıralamanızda bir numarayı her zaman kendi mutluluğunuz almalı.
Araya Mesafe Koyun!
Yukarıda söylediklerimin hiçbiri işe yaramıyorsa, araya mesafe koymayı deneyin. Gerekli olmadıkça o kişiyle konuşmayın, hatta durum daha da kötüyse göz teması bile kurmayın. Günaydın ve iyi günler gibi kelimeler dışında muhabbete girmekten kaçının. Bu şekilde davrandığınızda o da sizden uzak durması gerektiğini anlayacak, belki de sizin bu davranışlarınız neticesinde durup düşünecektir. Hatasını bulabilirse ne ala! Bulamazsa da sizin için bir sorun yok, zaten aranıza görünmez bir duvar ördünüz değil mi?
Hayat Bu Kadar Kısayken, Üçüncü Şahıslar için Canınızı Sıkmayın!
Evet, işte en önemli nokta bu! Şimdi bana söyleyin! Şu üç günlük dünyada oturuşundan kalkışından, duruşundan konuşmasından, şeklinden şemalinden, kılından tüyünden hoşlanmadığınız biri için üzülmek neden? Eee zaten sevmediğiniz kişi hayatınızın her alanında yanınızda değil. Diyelim ki bu kişi iş yerinizde. O zaman bu kişiyi düşünmeyi bir kenara bırakıp, işinize odaklanmanız gerektiğini bilmelisiniz. Onunla sürekli iletişim halinde olsanız bile, hayatınızda her zaman her şeyin istediğiniz gibi olmayacağını anlamalısınız.
Siz sanıyor musunuz ki milyonlarca dolarlık iş anlaşmaları yapan ortaklar birbirlerinden çok hoşlanıyor? Aynı sınıfta olan öğrencilerin hepsi birbirini seviyor? Ne yazık ki hayat bu kadar toz pembe değil. Öte yandan hayat öyle yüzyıllar sürecek kadar uzun da değil. Yani sorunları gözünüzde ne kadar çok büyütseniz de ya da ne kadar tiye alsanız da taş çatlasın 90 sene yaşayacaksınız. Uzun lafın kısası, hayat bu kadar kısayken hayatınızdaki üçüncü şahıslar için canınızı sıkmaktan vazgeçin. İnanın bana buna değmezler!
Kaynak:paratic.com