08-02-2017, Saat: 23:25
(Son Düzenleme: 08-02-2017, Saat: 23:26, Düzenleyen: Archilles.)
Şaman uluları, seçtikleri mağaranın içinde, birbirlerine galerilerle bağlanan kireçtaşı kovuklarda, küçük birer lahdi andıran düzgün dikdörtgen çukurlar kazdırıyorlar. Bir hafta boyunca her gün seher vakitleri soğuk suyla yıkanıp, hiç bir şey yemeden oruç tutuyor; beden ve ruhlarını ayin için uygun hale getiriyor ve bu sırada da, yalnızca kendilerine malum bazı zikirlerde geçiriyorlar vakitlerini. Bir haftanın sonunda, kaldırdıkları çukurlara giriyorlar. İşte ayin bu noktadan sonra iyice tuhaflaşıyor. Şamanlar çukurlarda, dulavrat otu ve lotusun başta geldiği bir takım zehirli ve hayal gördüren oyları tutuşturuyorlar. Sonra gövdeleri dimdik, çarprazlanmış bacaklarının altından uzanan ayakuçlarını elleriyle kavrayarak oturuyor, üzerlerine örtülen yeşil dallardan yığınların içinde, o kesif dumanların arasında derin nefesler alarak öylece bekliyorlar. Düşüp bayılmana kadar dumanları soluyor, o esnada gördükleri hayalleri ve işittikleri gaibten sesleri de sonradan tüm ayrıntılarıyla yazıya döküyorlar.
Bu tekniği onlara öğretenin Talas Muharebesi öncesi bölgeye kervanla gelen bir Arap olduğu söyleniyor. Heybesinde kendisinin olduğunu iddia ettiği bir kitap varmış. Ulular adama hürmet etmiş ve bir dediğini iki etmemişler. O da kitabın tek bir nüshasının çıkarılarak onlara verilmesine müsaade etmiş. Ancak bu kitabın tek suretinin yakılarak, küllerinin bu kirletirmiş mağaranın içine gömülmesine kadar geçen süreçte, bir çok masum insanın kurban edildiği bazı kara ayinler düzenlenmiş bölgede.