Tantra, beraber olmak, bütünleşmek anlamındadır. Bir sistemi çağrıştırır ve bu sistem Hindu bir yoga sistemidir, aynı zamanda da erkeksi ve kadınsı prensiplerin bütünleştirilmesi anlamındadır. Pratik olarak, seksüel eylemin ya da yaşamın yavaşlatılmış hali veya orgazmik amacı olmadan yerine bir tür mistik deneyimin getirildiği yöntem olarak düşünülebilir. Hinduist Tantra´nın kökenlerinde Tibet Budizm´i bulunabilir ama versiyon değişiktir. Tantra, sözcük anlamda mistik seksüel birlik veya mastürbasyon ya da ruhsal vecd deneyimi anlamına gelir. Batıdaki uygulamalar, 19. Yüzyıl´da başlar ve bilindiği kadarıyla raslantısal ve de bireysel girişimlerin sonucudur. Alice Bunker Stockham´ın Hindistan´da Tantra´yı araştırması, başlangıç olarak düşünülebilir. Her Tantracı, kendince bir tanımlama getirmiştir; "Erkeksi Ilımlılık", "En İyi Yol", "Karezza", "Antik Gizem", "Zugassent´ın Keşfi" veya "İhtişam" gibi... Dinsel içeriğe rağmen modern dünyanın çeşitli ülkelerinde seksüel bir olay olarak tanımlanmasının nedeni sosyo-kültüreldir, temelde insan bedeniyle ilgili bazı nörolojik ilişkiler bulunabilir, amaç veya sonuç seksüel eşin kişiliğinin fiziksel ve ruhsal olarak çözümlenmesi veya tam olarak tanımlanmasıdır.
Tantrik bir örnek
Bu yaklaşım veya kabulün etkisiyle Tantra´yı Hinduizm´in dışında uygulayanlar ortaya çıkmış yani mistik içeriği dışlanmıştır. Tantra ile ilgilenen batılılar, orgazm kavramına yönelmişler ve amaç olarak orgazmı bastırmayı, engellemeyi ya da olabildiğince geciktirmeyi seçmişlerdir. Temeldeki anatomik ve mistik olmayan tantra teknikleri öncelikle merak edilmekte ve öğrenilmektedir. Örneğin bir kadın ilk kez 48 yaşında Tantra´yı duyar ve birşeyler okur, ilgilenmiştir ama bir eşe ihtiyacı vardır. Bu arayışın içinde mistisizm olmadığı için, olay kısa zamanda seksüel bir ilişkiye dönüşür, farklılık sadece estetiğin öncelik taşıması ve ille de hemen orgazm peşinde koşulmamasıdır. Bir tantracı anlatıyor; "1977´de bir kadın arkadaşım tantrayı denemek istedi, aramızda duygusal bir geçmiş yoktu sadece arkadaşça bir sempati vardı, ne yapabileceğimizi uzun uzun tartıştık sonra olayı görünüşte temelinde çok önemli olmayan biyolojik bir eylemin yer aldığı ruhsal bir deney olarak kabul ettik. Ama sıradan bir eylem değildi, kabulün içten olması gerekliydi, o zaman yararlı ve geçerli olacaktı. Öte yandan, işin bir de aksi yönü vardı; tantrik deney başka yani bu konuyla ilgisi olmayan bir eşle yapılamıyordu, bu da kısıtlanma anlamındaydı. Yaşadığımız deney olağanüstüydü ve yeterince uyum sağlayabildiğimiz için yaşamımızı değiştirdi. Bu arada, aramızdaki uyum sayesinde yepyeni şeyler keşfettik, bunlar yazılı şeyler değildiler. Okuduğumuz kitaplarda anlatılanlar ise, temel biyolojik ve ruhsal gerçeklerin sosyo kültürel cilalanmış halleriydiler."
Beyindeki dört merkez
Çarpıtılmış gerçek neydi? Araştırmacı John C. Lilly, 1950´lerde maymunlarla deneyler yapmış (Daha sonra yunusların beyinlerini inceledi), "The Center of the Cyclone" adlı kitabında beyindeki dört merkezden sez ediyor ve bunları bir sıraya diziyordu. Erkek maymunlar seksüel tepkilerini kontrol edebiliyor, ereksiyonu ve boşalmayı geciktirebiliyorlardı. Dişilerde kontrol yetisi daha da belirgindi ve iki türde de mekanizma aynıydı. Lilly´nin bulduğu beyindeki ilk sinirsel merkez uyanmayı yani ereksiyonu, ikinci merkez kasların genişleyip daralmasını yani boşalma ya da fışkırmayı, üçüncü merkez orgazmın kendisini yani doruğa ulaşma duygusunu kontrol etmekte. Dördüncü merkez ise "Ana Kontrol" yani uyarıcı merkezdi, diğer üçünü kontrol ediyor, sırasıyla da ereksiyon, boşalma ve orgazmı bilinen sırada uyarıyor. Beyindeki dört merkezin keşfi bilinç aracılığı ve öğrenme kontroluyla giriş merkezinin yani Ana Kontrol´a ulaşılarak merkezlerden birisinin ayrıca kontrol edilebileceğini yani sıralı aşamalardan ayrılabileceğini gösterdi. Böylece, ereksiyon yani kan dolaşım sistemi, boşaltım yani kas sistemi veya orgazm yani sinirsel sistem birbirlerinden bağımsız olabiliyorlardı. Ana Kontrol´un yani Dördüncü Merkez´in bütünlüğü sağlama yani geleneksel sırayı sağlama işlevinin belli bir zamanda durdurulması kendiliğinden de olmaktadır (yani bunun için daima bilinçli irade gerekli değildir) örneğin ereksiyon gerçekleşebilir ama orgazma ulaşılmaz veya istenmeden boşalım gerçekleşebilir ya da tatmin olunamayan bir orgazma ulaşılır yani zevkin algı düzeyi düşüktür. Tantra bu merkezlerin veya dört olayın nasıl kontrol edilebileceğini öğretir, orgazm deneyimi yalancı veya yetersiz olmadan normal biyolojik düzenin ötesinde uzatılabilir, bu bir zorlama veya aldanma değildir, öyle sanılsa bile yetersiz 25 orgazmın toplamından fazladır. Böylece tantra pratiğinin bir anlamda biyofeedback bir alıştırma olduğu anlaşılır. Dikkat edildiğinde farklı bir şeyin çalıştığı anlaşılır çünkü iradi kas kontrolu güncel yaşamımızda normal olarak varolan birşey değildir. Acaba konunun ruhsallık tarafı nereden gelmektedir? Bildiğimiz kadarıyla söz konusu olan şey, bizlerin nörolojik iletişim yanımızdır. İnsanoğlu doğal olarak metafizik dünyanın deneyimlerine göre donatılmıştır. Çağlar boyunca ruhsal alanı anlamak için kullanılan eski tekniklerde, daima tekrarlamalar (dualar, ilahiler, şarkılar, danslar) vardır, bu şekilde bireysel düşünce kozmik güçlerle meşguldur veya konsantredir. Ama bu yol ruhsal mutluluğu elde etmenin tek yolu değildir, aynı şeyi dinsel otoriteler de iddia ederler. Yine de birçok insan için tantrik yol yeterlidir.
uygulama...
Şimdi ilk olarak, öğrenmeniz gereken şey orgazm refleksinizin ne boyutta olduğudur. Bunu gözleyin ama birçok kez yapın, örneğin ondan fazla olsun, tüm dikkatinizi verin ve orgazmınızın nasıl çalıştığını anlamaya çalışın. Bunu mastürbasyon yoluyla da anlayabilirsiniz, eşinizle beraberken karışıklık olabilir. Özellikle orgazmın başlangıcının hemen öncesinde kısa bir an vardır, o anda şuur uyanıktır ve kaçınılmaz noktaya henüz gelinmemiştir. Dikkatinizi o ana verin. Tipik orgazm kadında veya erkekte ortalama 8 ile 25 kas hareketiyle oluşur, kadınlarda bu sayı fazladır ve siz bu sayıyı öğrenmelisiniz. Yani orgazm sırasında ilgili kas hareketinin kaç defa olduğunu bilmelisiniz. Örnek alınan bir kadında kasılma sayısı 18-20 olarak belirlenmiştir, bazen artmaktadır ama 30 yıl boyunca bu sayıda kalmıştır. Daha sonra bir orgazmı bastırmaya çalışacaksınız, bir veya iki aldatıcı oluşuma izin verin ve sonra rahatlayın. Eğer bir veya iki orgazm dalgasının gelmesinden (kaçınılmaz noktanın öncesinde) sonra nefesinizi kontrol edin, yavaşlatın, dikkatli olun, karın kaslarınızı kontrol edin ve rahatlatın.
Ve en önemlisi kendinizden başka birşeyi düşünmeyin, tüm konsantrasyonunuz size yönelik olsun. Yılmayın, bunu tekrarlaya tekrarlaya öğreneceksiniz. Kırılan zevk dalgasının kenarında olduğunuzu hayal edin ve surf yapar gibi kayarak, dalganın içine dalmayacağınızı düşleyin. Bunu mastürbasyon yerina eşinizle daha kolay yapabilirsiniz, size yardımcı olabilir çünkü o sizi dalganın kenarında tutabilir, yavaşça pozisyonunu değiştirebilir veya sizi yavaşlatarak pelvik ileri-geri hareketi iradenizle kontrol etmenizi kolaşlaştırabilir, bu destek sizin orgazmı bastırmaya çalıştığınız o anda çok yararlıdır.