Dünyanın çeşitli bölgelerinde tabletlere çizilmiş olarak bulunan bu sembol, Atatürk’ün araştırmalarında da yeralmaktadır. Sembol genel olarak Evren’in anahtarı konumundadır. Dört kutsal kuvvetin, evrenin meydana getirilişindeki fonksiyonunu dile getirir. Her parçası ayrı bir anlama sahiptir. Sembolün içerdiği sırrı daha iyi anlayabilmek için şimdi bunları sırasıyla ele alalım: 1. Ezoterizm’de daire, başı ve sonu bir arada bulundurması ve sürekliliği göstermesi bakımından her şeyden önce mükemmelliyetin sembolüdür. Mısır’da Ra’yı yani güneşi sembolize eder. Dinsel metinlerde dairenin içi yaradanı, dış çizgisi yaratılmış olanı ve her ikisinin birliğini anlatır. 2. Mu alfabesinde bu şekil H harfi olarak kullanılmıştır. Dairenin ortasında kullanılması dört kuvvetin dairenin merkezinden ilk çıkışlarını gösterir.
Birlikten çokluğa geçişin ilk adımıdır. Fizik evrenin ve varoluşun başlangıcıdır. 3.Birden çıkan ve dört farklı kuvveti ya da bir başka ifadeyle dört farklı enerjiyi ifade eder. Bunlar sırasıyla Ruh Enerjisi, Zaman Enerjisi, Fizik Enerji ve Hayat Enerjileridir. Bunlar, Evreni meydana getiren dört temel enerji olduklarından dolayı dinsel metinlerde kutsal varlıklar olarak sembolleştirilmiştir. Antik bilgilerde: Ateş, Hava, Toprak ve Su olarak ifade edilmiştir. 4. Her bir kuvvetin ortasına konulan bu işaret, kuvvetlerin aktif olarak çalışmakta olduklarını ve yaradılıştan sonra da faaliyetlerine devam ettiklerini gösterir. Faaliyet sembolüdür. 5. Her bir kuvvetin merkezden aldıkları gücün bağlantısını sembolleştirmektedir. Şeklin tamamı ise varolan tüm evrenin sembolü konumundadır.
Soldan sağa doğru dönüşü göstermesi, aynı zamanda evrenin, gezegenlerin ve galaksilerin hareket halinde olduğunun da bir işaretidir. Kısacası bu sembol bizzat varoluşun ve varoluşu meydana getiren dört büyük kuvvetin sembolü olarak Mu Kültürü’nde şifrelendirilmiştir. Gamalı haç ve artı şeklindeki haç işaretinin de kaynağı olan bu sembol, Naziler tarafından asıl anlamından çok farklı bir şekilde kullanılmış olması bir çok araştırmacı tarafından bir talihsizlik olarak nitelendirilmiştir. Bütün bu gelişmeler, Naziler’in bazı sırları ele geçirdiklerini ama bu sırları karanlık güçlerin hizmetinde kullandıklarını göstermiştir. Ele geçirdikleri bazı bilgiler vasıtasıyla yoğun kara maji uygulamalarını gerçekleştiren Naziler, bu güçle büyük halk kitlelelerini kendi ideolojileri peşinden sürükleyebilmişlerdir.
Nazi Partisi mensuplarının ve özellikle de partinin kurucu üyelerinin yaşamlarındaki gizem perdesi günümüzdeki birçok araştırmacı için hala araştırma konusudur. Örneğin, Tibet’te gizli eğitimden geçtiği saptanan Karl Haushofer’in yaşamındaki sırlar, ölümü üzerinde de kendisini göstermiştir. Esrarengiz bir şekilde ölen Karl Haushofer’in hem yaşamı, hem de ölümü hala cevaplanamayan sorularla doludur: Karl Haushofer’in çıkartıldığı mahkemeden sonra, kendisini incelemelerine vermek için, toplum hayatını terk ederek inzivaya çekildiği biliniyor.
Bir yıldan az bir zaman sonra ise hiç bir zaman açıklanamayan esrarengiz haller içinde öldü. Yapılan araştırmalar, kendisinin kara maji yöntemleriyle uzaktan öldürülmüş olabileceği hakkında iddiaların ortaya çıkmasına sebebiyet verdiyse de, yine de cevaplanamayan pekçok soruyu arkasında bırakarak bu hayattan göç etmiştir... Gizli Thule Tarikatı’nın gizemi günümüzde hala tam olarak çözülememiştir. İşin en ilginç
yönlerinden biri de, Thule’nin Eski coğrafi bilgilere göre, dünyada mevcut olan meçhul bir yer olarak geçmesidir...