Zaman zaman karanlığın içinden bu dünyaya ait olmadığı düşünülen insanlar gelir ve bir sır olarak yaşayıp sır olarak da ortadan kaybolurlar. Bu insanlar içinde en ünlüleri şüphesiz Yeşil Tenli Çocuklardır.
1883 senesinde İspanya’nın Banjos kasabası yakınında iki küçük çocuk bulunacaktır. Bunlar ne kaybolmuş ve ne de aileleri tarafından terk edilmiş çocuklar değildiler. Çocuklar tarlada gündelikçi olarak çalışan işçiler tarafından korku içinde ağlarlarken bulunmuşlardı. Sesleri duyan işçiler çevreyi araştırmışlar ve bir mağaranın hemen ağzınada birbire sarılmış korku içinde ağlayan iki küçük çocuğu görmüşlerdi.Dilleri İspanyolca olmadığı için anlaşılamamaktaydı. En ilginçi elbiseleri garip bir metalden yapılmıştı…
Çocuklardan biri kız diğeri erkekti ve her ikisinin de rengi yeşilin değişik bir tonuydu. Çocuklar bakılmak için kasabaya getirildiyse de erkek olanı hiç bir şey yemediğinden bir süre sonra öldü. Kız çocuğu hayatta kaldı ve kendisini kurtaran İspanyol köylüleri ile birlikte yaşamaya başladı. Onların dilini öğrenince güneşi olmayan, devamlı karanlığın hüküm sürdüğü bir yerden geldiklerini söyledi. Nasıl geldikleri sorulduğunda; büyük bir patlama duyduklarını, “bir şey” tarafından fırlatıldıklarını ve kendilerini mağaranın önünde bulduklarını anlatıyordu.
Yukarıda anlatılan olayın neredeyse aynısı 12 yüzyılda yaşamış olan İngiliz tarihçi Newburgh’lu William’ın vakarüsnamelerinde de anlatılmaktadır. Bu kez yer İspanya değil İngiltere’nin küçük bir kasabası olan Woolpit’tir;
1100 yıllarında Kral Stephen zamanında (1135-54) bu küçük kasaba yakınlarında iki küçük yeşil çocuk bulunmuştur. Rahip Newburgh’lu William kayıtlarına olayı şöyle geçirmiştir: “Hiç kimse dillerini anlamıyordu. Kasabanın yargıcı olan Sir Richard de Calne’nin evine götürüldüklerini de her iki de çaresizlik içinde ağlıyorlardı. Önlerine konulan ekmek ve diğer yiyeceklerin hiç birine dokunmadılar. Daha sonra kız çocuğunun anlattığına göre bu sırada neredeyse ölecek kadar açtılar. Biraz ileride bulunan baklaların için açarak yediler. Bunun üzerine yanlarına yeni baklalar getirildi ve içleri verildi. Bunları büyük bir iştahla yediler. Bundan sonra başka da bir şey yemediler. Erkek çocuğu oldukça uyuşuk duruyor ve devamlı tedirgin davranıyordu, zaten bir süre sonra da ölmüştür. Kız çocuğunun sağlığı gittikçe iyileşecektir. Türlü yiyecekler yemeye başlayacak, zamanla derisi yeşil rengini kaybedecektir“. Kız İngilizceyi öğrendi ve nereden geldikleri sorulduğunda; tüm yaşayanlarının yeşil tenli olduğu güneşi olmayan bir yeri tarif etti. Büyük bir mağara içinde gezerlerken, erkek çocuk ile birlikte kalabalıktan ayrıldıklarını, kaybolduklarını güneşini gözlerini alan aydınlığını gördükleri yere yöneldiklerini ve böylece mağaradan dışarı çıktıklarını anlattı. William’ın kayıtlarına göre kız geldikleri yerin Aziz Martin ülkesi olduğunu ve orada herkesin hıristiyan olduğunu söylediğini yazmaktadır.
Heyecanlı bazı yazarlara göre bu çocuklar uzaydan veya yer altı medeniyetlerinden gelmişlerdir. Şüphecilere göre bunlar yolunu kaybetmiş yakındaki kasaba olan Fordham St.Martin’li çocuklardı. Açlıktan renkleri yeşile dönmüştü.
Saklı Site’nin görüşü: Bize göre her iki olay aynıdır. Banjos’ta geçtiği anlatılan olay aslında Woolpit’teki olayın bir kaç yüzyıl sonraki versiyonudur. O tarihlerde bölgede arsenik yatakları vardır ve bunların işlenmesi konusunda çok fazla bir bilgi yoktur. Arsenikten zehirlenerek akli dengelerini kaybeden ve yolunu şaşırmış komşu kasaba çocukları hurafelere pek düşkün olan İngiliz köylüleri tarafından bulunmuş olmalıdır. Yeşil renkli deri, halsizlik, iştahsızlık arsenik zehirlemesinin karakteristik özelliğidir. Nitekim öykünün sonunda yeşil tenli kız normal insan davranışlarına geri döner, hatta evlenir ve çocuk sahibi olur.