Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Forum İstatistikleri |
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065
Detaylı İstatistikler
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 932 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 932 Ziyaretçi
|
Son Aktiviteler |
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 342
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 312
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,020
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,149
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,087
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,009
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,157
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,526
|
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,287
|
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,175
|
|
|
TELEPATİ HAKKINDAKİ GERÇEKLER |
Yazar: Magnetho - 13-08-2017, Saat: 21:50 - Forum: TELEPATİ
- Yorum Yok
|
|
Parapsikoloji alanı dönüm noktasında. 30 yıldan uzun bir süredir yapılan yüzlerce deneyin sonucu bir araya getiriliyor ve yeniden değerlendiriliyor. Ancak, araştırmacılar sonuçlar üstünde henüz fikir birliğine varamadılar...
Bilim insanları, beynin ancak yüzde 10'unun kullanıldığını söylüyorlardı. Ancak, günümüzde bu iddia aşılmış durumda. düşünceleri kullanarak iletişim kurmak mümkün mü? Telepati konusu, yüz yılı aşkın bir süredir bilim dünyasını ikiye bölmüş durumda. Kimilerine göre, bu tür zihinsel güçlere sahip olabileceğimiz fikri dahi gülünç. Kimilerine göre ise, telepatinin gerçekliğinin tartışılması bile gereksiz. Bu iki uç noktanın arasında yer alan parapsikologlar, telepati konusunu ciddiye alan, kanıtlar bulmak için deneyler yapan bilim insanları.
1970'li yıllardan itibaren, dünyanın önde gelen üniversiteleriyle araştırma enstitülerinde çalışan parapsikologlar, çeşitli iddialar ortaya attılar ve iddialarını ciddi bilimsel çalışmalarda test etmeye başladılar. Testlerin sonuçları ise, konu üstünde çalışan bilim insanlarını bile fikir ayrılığına düşürecek nitelikte. Bazı araştırmacılar, elde edilen sonuçları telepatinin varlığını kanıtlamak için yeterli buluyor. Bazıları da, araştırma sonuçlarının geçerli bilimsel kanıtlar sunamadığını söylüyorlar. İşte bu yüzden, bir bilim dalı olarak parapsikolojinin sonunun yaklaştığı iddia ediliyor.
Evde telepati gücünüzü test edin Telepati ile ilgili ikna edici kanıtlar, ancak otomatik ganzfeld deneyleri gibi titizlikle hazırlanmış deneylerde elde edilebilir. Yine de, evinizde iskambil kâğıtları, rahat bir koltuk ve "yollayıcı" olmayı kabul eden bir arkadaşınızla basit bir deney yapabilirsiniz. Bunun için sıradan bir iskambil destesinden as, dört, on ve papazları ayırın. Size yardım eden kişi bunları karıştırsın. Siz de başka bir odada (kartlarla ilgili ipucu almamak için), rahat bir koltuğa oturun. 15 dakika gözleriniz kapalı, nefes alıp vermeye odaklanın. Burada amaç, telepatik sinyalleri algılamak için zihninizi boşaltmak. Daha sonra "yollayıcı" kartlara konsantre olarak, üzerlerindeki resimleri iletmeye çalışsın. Birkaç dakika sonra, iletilen kartın hangisi olduğunu söyleyebilmelisiniz. Bu sırada yardımcınız doğru ve yanlış tahminleri not etsin. 16 kart bittikten sonra kartları karıştırıp, deneyi üç defa daha tekrarlayın. Rastlantısal tahmin yapılırsa, 64 tahmin içinde 16 civarında doğru bilme olasılığı var. 23 ya da daha fazla doğru ise, bilim dünyasınca istatistiksel açıdan anlamlı bulunabilecek kanıt olacaktır.
Parapsikoloji alanı bir dönüm noktasında. İnsan bilincinin anlaşılması ile ilgili büyük bir gelişmenin eşiğinde olduğumuz söyleniyor. Öte yandan, konuya kuşkuyla yaklaşanlar haklılarsa, parapsikoloji düşüşe geçmek üzere. Kuşku duyanların ve savunanların uzlaştıkları tek bir alan var: Bugüne dek en geçerli kanıtların elde edildiği "ganzfeld" deneyleri. Sözcük, Almanca'da "tüm alan" anlamına geliyor.
1970'li yılların ortalarında, meditasyon yapan insanların telepatik deneyimleriyle ilgili raporlar, zihinsel konularda araştırma yapan bilim insanlarının merakını uyandırmıştı. Raporlar, telepatinin insanlar arasında iletişim sağlayan sinyaller içerebileceği düşüncesini doğurdu.
Sinyallerin normal beyinsel çalışma ile algılanamayacak kadar belirsiz olduğu, meditasyon gibi çalışmaların ise algılanmalarını kolaylaştırabileceği düşünülüyordu. Bu düşünce, ışık, ses ve sıcaklığı kapsayan bir "tüm alan"da rahatlayan insanlar üstünde deneyler yapılmasına yol açtı. Deneylerden sonra "ganzfeld", telepatinin test edilmesinde en popüler yöntem haline geldi.
Ganzfeld deneylerinde, katılımcılar, özel olarak yalıtılmış bir odada 45 dakika boyunca yumuşak bir koltukta oturup, kulaklıkla rahatlatıcı sesler dinliyorlar. Bu sırada, gözlerinde yalnızca yumuşak pembe ışık geçiren filtreler bulunuyor.
|
|
|
Pratik Telepati Çalişmalari |
Yazar: Magnetho - 13-08-2017, Saat: 21:46 - Forum: TELEPATİ
- Yorum Yok
|
|
1- Karşılıklı Telepatik Alış - Veriş
Sakin, sessiz bir odada seçmiş olduğunuz bir arkadaşınızla birlikte karşılıklı gelecek şekilde oturun. Çalışma öncesinde ılık bir banyo yapmanız faydalı olacaktır. Eğer buna o anda imkan bulamadıysanız hiç değilse ellerinizi yüzünüzü mutlaka yıkayınız.
Arkadaşınız hoşlandığı bir meyveyi zihninden seçsin. Sadece onu düşünsün ve seçmiş olduğu meyveye konsantre olsun. Arkadaşınız meyvenin ismini zihninde bir kaç kez tekrar-lamalı ve aynı zamanda o meyveyi zihninde canlandırmalıdır.
Örneğin, "erik" kelimesini zihninde bir kaç kez tekrarladıktan sonra, eriğin yuvarlaklığını, açık yeşil rengini ve görüntüsünü gözünde canlandırarak size zihinsel olarak bu imajları göndermelidir. Aynı zamanda onun ekşiliğini de hissetmelidir...
Arkadaşınızın düşünce yoluyla gönderdiklerini alacak şekilde zihninizi temizleyin. Zihninizi mümkün olduğu kadar sakin ve boş tutmaya özen gösterin. Genellikle zihninizde ilk beliren sezgileriniz size doğru cevabı verecektir. Bu telepatinin çok önemli bir prensibidir. Zihninizde beliren cevaplar üzerinde mantık yürütmeyin. Sadece sakin, kendinize güvenli bir zihin hali içinde, içinize doğacak cevabı bekleyin.
Arkadaşınız 1 dakika boyunca seçmiş olduğu meyveyi düşünürken, sizde bu süre içinde algıladığınız meyveyi bir kenara not edin.
Sonra arkadaşınız başka bir meyve seçsin ve siz tekrar bunu algılamaya çalışın. Toplam beş adet meyveyi telepatik olarak algılamaya çalıştıktan sonra cevaplarınızı kontrol edin. Sonuçlar pek iyi değilse, hem alanın hem de gönderenin aynı derece kusurlu olduğunu unutmayın. Bunun sebebi çok az uygulama yapmış olmanız olabilir. Bu alıştırmayı zaman buldukça tekrarlayın.
İlk denemelerinizde mümkün olduğu kadar basit imajlar üzerinde çalışmalarınızı sürdürün. Örneğin: Bitkiler, çiçekler, renkler ve sayılar ilk uygulamalarınız için en ideal çalışma imajlarınız olabilir. İlerki çalışmalarınızda birbirinize çeşitli objeler, kelimeler hatta cümleleri bile zihnen kolaylıkla yollayabilirsiniz. Ancak unutmayın. Telepati yeteneğinizin gelebilmesi; yapacağınız düzenli çalışmalara ve uygun çalışma arkadaşlarınıza bağlıdır. İlk denemelerde başarılı olamazsanız, hemen pes etmeyin. Çalışmalarınız başarıyı da beraberinde getirecektir. Pratiklere devam edin...
Eğer belli bir süre çalışıp da başarı elde edemezseniz, çalıştığınız arkadaşınızı değiştirin. İlk başta aranızda sevgi ve sempati bağı bulunan kişileri seçmeniz daha uygun olacaktır.
2- Telepatik Algılayış
Telefon çaldığı zaman ahizeyi elinize almadan önce 5-10 sn durun ve kimin aradığını önceden tahmin edin. Eğer belli bir kimseden telefon bekliyorsanız bu telefonu çalışmanıza dahil etmeyin. Gün içinde çalan bütün telefonları önceden tahmin etmeye çalışın ve bir gün boyunca kaç telefon geldiğini, buna karşılık önceden kaç tanesini önceden algılayabildiğinizi not edin. Bu notlarınızı atmayın bir kenarda biriktirin. Her güne bir tarih verin ve çalışmalarınızın nasıl gittiğini kendi kendinize kontrol edin. İlerleyen günlerde hissedilir bir oranda tahminlerinizin sayısında bir artışın meydana geleceğini göreceksiniz.
Bazı günlerde telepatik algılayışlarınızın bir diğer güne nazaran daha fazla ya da daha az olduğunu tespit ederseniz, bu o günkü psikolojik halinize bağlı olabileceği gibi aynı zaman da Biyoritmleriniz'e de bağlı olarak değişim göstermiş olabileceğini unutmayın. Fiziksel, zihinsel, duygusal ve sezgisel olarak bir günümüzün bir diğer günümüze uymamasının nedenlerinden biri de söz konusu ettiğimiz Biyoritmleriniz'den dolayıdır.
Telefonla yapabileceğiniz bir diğer alıştırma da, aklınıza birisi geldiğinde onu arayıp o sırada sizi düşünüp düşünmediğini sormaruzdır. Zihninizdeki düşüncelerin ne kadar sık olarak sizden kaynaklanmadığını, onları telepatik olarak aldığınızı farketmek sizi bir hayli şaşırtacaktır.
Ancak gelecek telefon faturası sizi daha fazla şaşırtabilir... Dikkatli olun... Bu nedenle telefon yerine çalan kapılarınızı da bu alıştırmanın içine dahil edebilir ve kapınızın zili çaldığında kimin gelmiş olabileceğini önceden algılamaya çalışabilirsiniz...
Halk arasında "aklıma gelen başıma geldi" diye bir söz vardır... İşte siz bunu tespit etmeye çalışacaksınız... Bakalım ne kadar aklınıza gelen, başınıza geliyor?... Bunu yaşamınızın her anında gözlemleyebilirsiniz...
3- Grup Çalışması
Bir odaya grup halinde toplanın. Sekiz-on kişi çalışmanın başarısı için en uygun adettir. Siz odanın dışındayken, onlardan hep birlikte odada bulunan bir objenin üzerinde konsantre olmalarını isteyin. Hazır oldukları zaman, odaya dönün ve hangi objeyi seçtiklerini tahmin etmeye çalışın. Telepatik algılayışınız arkadaşlarınızın yoğun konsantrasyonuna bağlı olduğu için, grup içinde bu konuyu hafife alanların olmamasına dikkat edin. Önceleri meydana gelecek aksaklıklara hazırlıklı olun. Aldırmayın. Gevşediğiniz, sakinleşebildiğiniz ve konsantre olabildiğiniz ölçüde başarı ihtimaliniz artacaktır. Zihninizden kendi düşüncelerinizi uzaklaştırın. Kendinizi diğerlerinin yansıttıkları düşüncelere ayarlamaya çalışın. Belki bir renk, belki de bir şekil. Aldığınız zihinsel imajları odadaki bir objeye bağlayıp bağlayamayacağınıza bakın. Sonra tahminde bulunun. Gruptaki herkes teker teker sırayla odadan çıkıp, sonra dönmeli ve diğerlerinin yansıttıklarını almaya çalışmalıdır.
4- Zener Kartları ile Telepati Çalışması
Telepati çalışmalarında en fazla kullanılan metotlardan biridir. Bu egzersizler için Parapsikoloji'de "zener" adı verilen kartlara ihtiyacınız olacak. Yurtdışında bunları kolaylıkla kitapçılardan bulabilirsiniz. Ancak Yurdumuzda kolaylıkla bulabilmeniz mümkün değildir.
Bilgisayarınız varsa zener kartlarını kolaylıkla kendiniz
hazırlayabilirsiniz.
Aşağıdaki şekilleri bilgisayarda hazırladıktan sonra beyaz kağıda basınız. Düzgünce kestikten sonra daha önceden hazırladığınız 4x8 cm ebadındaki kartonlara yapıştırınız. Her bir şekilden 5'er adet olmalıdır. Toplam 25 adetten oluşan kartlarınızı hazırladıktan sonra çalışmaya başlayabilirsiniz.
Zener kartlarının orijinali her bir şekilden Kırmızı, Mavi, Sarı, Yeşil ve Siyah olmak üzere 5 ayrı renkten oluşmaktadır. Ancak ilk deneylerinizde renklerin önemi yoktur. Tümü siyah olarak hazırlanabilir.
Telepati egzersizlerinde derin gevşemeye ihtiyaç yoktur. Zihninizin boşaltılıp, sakince oturup, günlük yaşamın düşüncelerinden arınmak yeterlidir.
Bir masaya karşılıklı olarak iki kişi oturunuz. Kartlarınızı iyice karıştırınız. Sırayla önce biriniz sonra diğeriniz kartları elinize alarak, her bir kart üzerinde en az 30 sn konsantre olarak sadece o şekli düşünsün. Vericinin konsantrasyonu çok önemlidir. Verici o şekilden başka hiç bir şeyin zihnini meşgul etmesine izin vermesin.
Buna karşılık alıcı pozisyonunda olan şahıs, hiç bir surette mantık yürütmeden içine doğacak olan düşünceyi beklesin. "Acaba 'artı' mı? Yoksa 'daire' mi"? gibi düşüncelere zihninde yer vermesin. Genellikle ilk içinize doğan düşünceye önem veriniz. İlk içinize doğan düşüncenin doğru cevap olma olasılığı çok yüksektir. Deneyerek bunu siz de göreceksiniz.
Her bir karta 30 saniye süre ayrılacak demiştik. Yeni bir karta geçmeden önce telepati deneyinde verici olan kişi gönderdiği şekli yanındaki kağıda not etsin. Aynı şekilde alıcı da 30 saniyenin sonunda algıladığı şekli kağıda not ederek, yeni şekli beklemeye başlasın. Çalışmanın sonunda bunlar karşılaştırılarak durum değerlendirmesi yapılmalı ve başarı oranlan sürekli kontrol edilmelidir.
Bu çalışmada hem alıcı hem de verici için gözler açık ya da kapalı olabilir. Ancak verici için gözlerin açık olarak şekle bakması daha iyidir. Böylelikle konsantrasyonunu daha kolay sağlayacaktır.
25 kart üzerinden başarı oranının değerlendirilmesi:
2-3 Adetin doğru bilinmesi tesadüfle açıklanabilir. Eğer bu oranın üzerine çıkılamıyorsa çalışmadan gerekli verim alınamıyor demektir. Bu alıcıdan ya da vericiden kaynaklanıyor olabilir. Böyle bir durumda eşler birbirine uyum sağlayamamış demektir. Eşlerinizi değiştirin.
5 Adet kritik bir rakkamdır. Bu sayıya sınır rakkamı denir. Bu sınır mutlaka aşılmalıdır. İlk çalışmalarda belki yeterli görülebilir. Ancak birkaç ay içinde bu sınır aşılamıyorsa yine çalışmalarınızın verimininin düşük olduğunu düşünebilirsiniz. Eşler değiştirilmelidir.
5 - 10: Telepatik algılama yeteneğiniz çalışmaya başlamış durumdadır. Egzersizlere devam ediniz. Oranınızın hızla yükseleceğini göreceksiniz. Başka eşlerle de denemeler yaparak daha verimli algılamalar yapabilip yapamadığınızı kontrol ediniz. Oranınızı yükseltemiyorsanız aynı eşle çalışmalara devam ediniz. Bu noktada kesin olarak bir ayırım yapmanız gerekir. Siz verici olmaya mı yoksa alıcı olmaya mı daha yatkınsınız. Bunu karşılıklı olarak yaptığınız çalışmalardan rahatlıkla anlayabilirsiniz. Hangisine daha yatkınsanız o yönde çalışmalarınızı sürdürünüz.
10 - 15: Yeterli orandır. Telepatinin varlığını gösterir.
15-20: İleri seviyede telepati yetenekleri hem alıcıda hem
de vericide gelişmiş demektir.
20-25: Tam başarının yakalandığı ve çok ender olarak görülebilen en üst seviyedir. Bu oranın yakalanabilmesi eşler arasındaki büyük uyumu da gösterir.
|
|
|
MEVLANA VE TELEPATİ |
Yazar: Magnetho - 13-08-2017, Saat: 21:41 - Forum: TELEPATİ
- Yorum Yok
|
|
Mevlana'nın yaşadığı dönemlerde şehir dışına gidecek olanlar medreselere uğrayarak alimlerden müsaade isterler ve öyle giderlerdi.
Konya'da eski hal,yada buğday pazarı civarındaYağlıtaş Medresesi vardır.Bu Medresenin Hocasına bir kervancı gelerek İstanbul'a gideceğini söyleyerek izin ister.Hoca düşünceye dalar ve bir süre sonra konuşmaya başlar.''İstanbul dönüşü kervanınSöğüt yakınlarında soyulacak,gitme,''der.Adam bir kaç gün sonra tekrar gelir ve bir kez daha gitmek zorunda olduğunu bir kere daha izin istemek için geldiğini söyler.Hoca bir süre düşündükten sonra''Gitme senin için hayırlı deil,kervanın soyulacak''.Adam çaresiz çıkar gider.Aklına da Mevlana'ya uğramak gelir.Mevlana'nın huzuruna çıkarak İstanbul'a gitmesi gerektiğini ve izin istediğini söyler.Mevlana Hazretleri gidebilirsin diyince sevinçle kervanını hazırlar ve yola çıkar.İstanbu'a gider ve işlerini yoluna koyar.İstanbul'dan dönerken Söğüt yakınlarında,Yağlıtaş Medresesi'ndeki Efendinin soyulacaksın dediği yerde konaklar.Gece olunca kervancı başı rüyasında eşkıyalar tarafından soyulduğunu görür.Rüya okadar gerçek gibi görünür ki,kan ter içinde uyanır.Sabahın ilk ışığıyla korku ile yola koyulur.Soranlarada rüyasında kervanının soyulduğunu,o yüzden erkenden yola çıktıklarını anlatır.Konya'ya döner dönmez uğradığı ilk yer Yağlıtaş Medresesi olur.Hoca efendiye kervanının soyulmadığını anlatır.Ama Mevlana Hazretlerinden izin aldığını,rüyasında soyulduğunu anlatarak Hoca Efendi'den bu işin aslını öğremek ister.Hoca bir müddet sonra kervancıya şunları söyler:''Senin taktiri ilahinde kervanının soyulması vardı,ama öyle bir zattan izin istemişssinki O bu hadiseyi rüyasında geçiştirmiş,''der ve ilave eder:''Biz evlana deilizki rüyada geçiştirebilelim.''
Telapati,düşünceler arasında doğrudan doğruya bağlantı kurulmasını esasına dayanan parapsikolojik bir olaydır.İki zihin yada ruh arasındaki imaj,fikir,sembol şeklinde ortaya çıkan etki alış verişidir.
Ergün Candan'ın ''Türklerin Kültür Kökenleri''adlı kitabında anlattığı bir olayı aktaralım:
Selçuklu Sultanı Rukneddin,şehre gelen bir yaşlı şerefine Sema düzenler(bu kişinin adı bazı kaynaklarda Buzagu,bazılarında ise Şeyh Babay-ı Marendi olarak geçmektedir.)Çevresindekiler herkece kendisini ruhlar ziyarete geliyor diyerek Sultan'a bu kişiyi methederler.
Söz konusu şahıs,sık sık sohpet esnasında Sultan'a''Oğul!)diye hitap eder.Sultan!a karşı ''Oğul''diye hitap etmesi,Mevlana'nın kulağına gittiği zaman bu konuşmayı yadırgar,''Kolaydır.Bizde başka bir Oğul seçeriz,''diye sitemini bildirir.
Mevlana'ın bu sitemi Selçuklu Sultanı Rukneddin'e iletilir.Sultan Rukneddin kendisine ''Oğul''diye hitap edilmesine izin verdiği için yanlış davrandığını anlar.Hatasını düzeltmek için büyük bir ziyafet ve Sema Ayini düzenler.Ziyafette tabaklar hep altındandır.Ziyafet esnasında Mevlana semaya kalkar ve ardındanda yemeye içmeye ve altın benzeri şeylere eğilimi olmadığını ifade eden bir gazel okur.Sonrada Çelebi Hüsamettine dönerek,''Görüyor musun?''diye sorar.O da''Görüyorum''diye cevap verir.Bu konuşmanın hemen ardından Mevlana oradan ayrılır.
Konuşmaya şahit olanlar Çelebi Hüsamettin'e ''Ne gördünüz,''diye sorarlarÇelebi Hüsamettin,''Sulatanı gösteriyordu.Baktığımda Sulatan'ın başsız olduğunu gördüm,''der.
Aradan günler geçer.EmirlerMoğollar'la bazı konuları görşmek isteğiyle,Sultan Rukneddin'i Aksaray'a davet ederlerYola çıkmadan önce Sultan,Mevlana'nın yanına gelir.Mevla bu konuşmaya kesinlikle gitmemesini uyarırsa da,Sultan kendisini dinlemez ve gider.Sulatan Rukneddin'in bu son yolculuğudur.Çünkü bir komployla karşılaşacak ve boynu vurularak kadledilecektir.
Sultan'ın tam boynu vurulduğu an sema halinde olan Mevlana,Sultan'ın feryadını telapatik olarak hisseder,hatta bu algılamanın şiddetinden rahatsız olur.Semanın sonunda çevresindekileri cenaze namazına davet eder.Oğlu,''Bu cenaze namazıda nereden çıktı?''diye sorduğunda;''Evet Bahettin!Biçare Rükneddin'i boğuyorlardı.O da boğulurken bizim adımızı söyleyip bağırıyordu,''der.
Birbirinin içine girmiş olaylar zincirinde,Mevlana'nın hem gelecekle ilgili kahanet niteliği taşıyan bir bilgiyi alıp aktardığını hem de telapati adı verilen evrensel bir görüşme metodunu son derece net bir şekide kullanabildiğini anlıyoruz.
İşte kedisinin telapati yeteneğinin ne derece gelişmiş olduğunu gösteren ,başından geçen bir başka olay:
Kadı Siraceddin önderliğinde toplanan dönemin uleması,Mevlana'yı sınamak için çeşitli dini konularda çeşitli sorular düzenleyip gönderirler.Soruların bulunduğu mektubu alan Mevlana,mektubu açmadan masanın üstüne koyar.Cevapları bir kağıda yazdıktan sonra açılmamış mektupla birlikte geri yollar.
Sn.Burhan Yılmaz'ın ''Bilinmeyen Mevlana''isimli eserinden alıntıdır.
|
|
|
TELEKİNEZİNİN GÜCÜ VE KULLANIMI |
Yazar: Magnetho - 13-08-2017, Saat: 21:15 - Forum: TELEKİNEZİ
- Yorum Yok
|
|
GENEL TANIMLAR VE ANLAMLARI
BEYNİN YAPISI
11 Boyutlu makro evreni ve atomlardan oluşan mikro kozmosu anlamaya çalışmamız, beynimizdeki her hareket, nöronlar tarafından oluşturulan her hücre yumağı, edindiğimiz her yeni bilgi ve sonrasındaki her yeni bir anlayışta bu hücresel yumak başka bir şekil alarak daha sıkı,daha komplex bir hal alır. Bunun sonucu olarak ta daha çok kimyasal aktivite harcar ve daha çok enerji tüketiriz.Yani bir fabrikanızda yüzlerce işçi çalışıp, yılda milyonlarca dolar harcadığınız bir fabrika size ne kazandırır?
Beyin toplam metabolik enerjinin %25 inin harcar.
ZİHİN MADDE DENEYLERİNE BAŞLAMADAN ÖNCE BİLMEMİZ GEREKENLER
TK.FORMULU
TK=CFe + VC + ZPE – SD – E +
TK= Telekinezi
CFe= Cerebro Iron ( Beyinke ilgili demir miktarı )
VC= Visual Contact (Görsel Temas )
ZPE= Zero Point Emotion ( Sıfır Duygu Durumu )
E= E vitamini
TELEKİNEZİ DENEMELERİNDE ORTAM KOŞULLARI
Telekinezi her ortamda her hava koşulu,atmosfer veya lokasyonda(bulunduğunuz yerleşim bölgesi)farklı etkiler gösterebilir.Yaptığım araştırma ve deneylerin sonuçlarına göre denmelerinizi ağaçlık,oksijenin bol olduğu doğal alanlarda,ormanlarda,şehir dışı alanlarda yaptığınızda daha iyi sonuç alınmasıydı.Bunun nedeni bir ortamda ne kadar fazla negatif iyon varsa beyindeki serotonin düzeyinin o kadar düşmesidir. Bunu çeşitli zaman aralıklarında ve çeşitli bölgelerde yaptığım ölçümlerlede doğruladım.
Eğer şehirde yaşıyorsanız odanızda bir iyonizatör kullanarak bunu da sağlayabilirsiniz.Telekinezi labaratuarım için geliştirdiğim iyonizatörü kitabın sonundaki ekte bulabilirsiniz.
EVREN DEKİ TOPLAM ENERJİ FORMULUM:
EVREN(Sonsuzluktaki Herşeyin Toplam Yaşam Enerjisi)= (-)Sonsuzdan (+)Sonsuza Tüm Enerji Düzeylerinin (Frekansların) Hareketi.
DÜŞÜNCE BİR ENERJİ TÜRÜDÜR.
Elektrik,Su,Gaz ve diger Enerji Kaynakları gibi Düşüncede bir Enerji türüdür.Düşüncenin maddenin temeldeki üç hali (katı,sıvı,gaz) üstündeki etkisi çeşitli bilimsel deneyler aracılığı ile ölçülmüş ve kanıtlanmıştır.
-Her enerjinin iki kutubu olduğuna göre: (pozitif (+),negatif (-),nötr) Düşünce enerjisininde kutupları oldugu teorisine göre Mental enerjinin de iki kutubu vardır.
Mental Etkiyi gerçekleştirebilmek için de düşünce enerjsinin iki kutubu da kullanılması gereklidir.Bunu,hedef nesnenize konsantre olduğunuzda Zihni tek bir noktaya odaklamak(-) ve sonra zihni olmayan bir noktaya odaklamak (+) gibi düşünebilirsiniz.
NOT:Bu konu daki çalışmalar için MENTAL ETKİ bölümüne bakınız.
-TK.Etkileşimi Kendi enerji alanınızın titreşimiyle hedef nesnenizin titreşiminin akord olmasıdır.
-Enerji alanınız etrafınızdan yayılarak tüm canlı ve cansız nesnelerle bir enerji alşverişi ve etkileşimi içindedir.
-Telekinetik enerjiniz,strese,o anda bulunduğunuz yere,saate,hava kosulullarına ,biyolojik faktörlerinize ve henüz tespit edilememiş bazı etkenlere bağlı olarak zayıf veya güçlü olabilir.
NOT:Bu bilginin detayları için ENERJİ KORUNUMU bölümünü inceleyiniz.
-TK.Enerji fizik yasalarındaki sürtünerek oluşan kinetik elektriklenme gibi bendenimizde oluşarak hücrelerimizde yoğunlaşarak vücudumuzun sivri uçları olan parmak uçlarımızda yoğunlaşır.
ENERJİ KORUNUMU
MENTAL ETKİ
TELEKİNEZİ TEKNİKLERİ
Burada Dünyadaki son araştırmalara parelel olarak belli başlı TK.tekniklerini inceleyeceğiz ve kişisel tecrübelerimizi paylaştığımız bir köşemiz olacak.
Bu çalışmalara başlamadan önce stresten uzak rahat ve sessiz bir ortam tercih etmeniz daha verimli sonuçlar almanızı sağlayabilir.
PSİŞİK ETKİ
-Zihin madde etkileşimi sırasında PSİŞİK ETKİ yi ölçebilmek için cam yüzey üzerine yerleştirilmiş hedef nesnenizin (aleminyum folyo) 10-20cm uzağına küçük bir parça daha aleminyum folyo yerleştirin ve arada sırada dikkatinizi hedef nesnenizden ona kaydırarak hedef nesnenizdeki etkiye dikkat edin;zamanla etkinin artıığını göreceksiniz.Bu size Psişik enerjinizin iki kutbunu da kullanmanızda yardımcı bir teknik olabilir.aslında tam olarak iki kutup tan bahsettigimizde zihni bir noktaya odaklamak ve tam tersi olan zihni olmayan bir yere odaklamamız gerekiyor.İşin büyük bir bilmeceside burada yatıyor.Bu konu hakkında ayrı bir bölümde PSİŞİK ETKİ yi inceleyeceğiz.
TEKNİKLER
-Avuç içleri yukarı gelecek sekilde çevrildiğinde Enerji avuç içlerinde toplanarak çoğalır.
-Enerjinizi etkili olarak kullanabilmeniz için rahat bir ortam ve pozisyonda olabildiğince zihinsel olarak dingin olmanız gereklidir.
-(0) Duygu durumuna gelebilmek için nesneye odaklandığınızda zihninizden sizi rahatlatan ve hoşunuza giden bir melodiyi hatırlayın ve zihnen tekrarlayın veya bunun yerine Meditation,relaxation muzik te dinleyebilirsiniz.
-Hedef nesnenizde hareketlenme ve kıpırdanma gördüğünüzde,DOĞAL BEYİN ENERJİNİZİN nesneye nasıl aktığını hissetmeye çalışarak bu akışa konsantre olun.
-Parmak uçlarınız yukarı gelecek şekilde aleminyum folyaya uzatın.Eller ve parmak uçlarında elektriksel bir titreşim hissedildiğinde ve bu titreşimin aynı anda aleminyum folyoyu titreştirdiği gözlemleniyorsa,işaret parmaklarınızdan birini ucu aşağı doğru gelecek şekilde çevirin ve aleminyum folyonun üzerinde tutun.
-Başlangıçta işaret parmaklarınızla çalışmak yararlı olabilir.Eğer işaret parmaklarınızla çalışıyorsanız birinden diğerine parmak uçlarınızdan bir ip gibi enerjinin sürekli aktığını düşünün,hissedin ve bunu sağlayın.Enerji parmak bir parmak ucundan diğerine net olarak akmalı.Parmaklarınızın arasında sanki ince iletken bir tel varmış gibi hissettiğinizde etki %100 dür.
-Büyük yüzeyli aleminyum folyolarda etki bazen küçüklere göre daha kolay olur.
Beynimizi düşünsel olarak sınırladığımız için enerji yüzey etkisi yaratıyoruz.küçük nesnelerde ve yüzeylerde daha az enerji geniş yüzeylerde ise doğru orantılı olarak daha çok etki ediyoruz.
PSİ ÇARK
MATRİX-THERE İS NO SPOON-(KAŞIK DİYE BİR SEY YOK)
Unutmayınki gerçekten başarmak istiyorsanız buna gerçekten inanmalısınız.İnanmak yeni çağın terminoloji si içinde değerlendirirsek kuantum dünyaya enerjinizin geçmesini sağlayan bir tünel diyebilirim.Benimde kayda değer ilk etkileşimi deneyimlediğinde olduğu gibi:24-haziran-2006 saat 03:00 civarında TK.egzersizleri yaparken cisme odaklanmaktan yorulup cisme bakıp ama tamamen başka bir şeyi (Nina Kulaginayı) düşürken deneyimlemiş olmam.Aleminyum folyoya bakıyor ama tamamen başka birsey düşünüyordum ve yaklasık 6.cm2 lik bir aleminyum folyo kinetikleşerek parmak uçlarıma doğru çekilmeye başladı onu rahatça levite edebileceğim kadar enerji oluşmuştu.Bu deneyimden sonra çalışmalarımı ve araştırmalarımı genişletmeye başladım.
KAŞIK BÜKME TEKNİK-1
1-Kaşık paslanmaz celik elle bukulemeyecek sertlikte olmalıdır.
2-Kaşığı Sol elinizle tutunuz.
3-Kaşığı tutarken hiçbir sey düşünmeyiniz.Sadece dikkatinizi kaşığa verin (KONSANTRASYON AŞAMASI)
4-İşaret ve Baş parmagınızın arasında Başınızın ust kısmından akıttığınız enerjiyi hızla parmak uçlarında toplayıp yogunlastırın ve kaşıgın icine aktıgını dusunun.
5-Parmaklarınızla cok nazik bir sekilde bastırmadan ovalayın ve bunu yaparken kasıgın sadece bukulmesini istediginiz yone dogru enerjinizi yonlendirerek yapın.
SINIRSIZ ZİHİN POTANSİYELİ
Beynimiz bir enerji dönüşüm mekanızmasıdır.Beyin Algıladıgımız sesleri kokuları renkleri tatları ve dokunsal iletileri elektriksel sinyallere cevirerek algılamamızı saglar.Beynin bu algılayışı su an icinde bulundugumuz kuantsal bir enerji havuzunun dışıdır.yani hepimiz sonsuz bir enerji havuzu icinde yuzen birer zihiniz.Yapmamız gereken oldukca basit bir calısma.
FORMUL:Enerjiyi kendine cek,duzenle kendinden bir sey kat ve tekrar evrene gonder.Bunu zaten tum canlılar dogal bir sekilde yapmaktadir.ama yinede evrende bazı enerji dengesizlikleri mevcuttur.
BAŞARI=DENGE (enerjileri dengeleyebildigin surece onları yonlendirebilirsin).elektrik enerjisini pozitif ve negatif olarak dengeleyemezsek hic bir elektronik cihazımızı calıstıramayız.Denge ve balans evrende en temel ve en onemli bir unsurdur.Evrendeki cekim yasaları gezegenlerin yorungeleri ve donus hızları tum devasa evrensel düzenekler muazzam bir denge üstüne kuruludur.
TK formulumuzu gelistirmek icin denge kuramı ustunde biraz calısmalıyız...Bunu Kendi kitabımda acıklıyorum.TK Beynimizdeki denge merkezi ile ilgili bir mekanızmayla birlikte calısır.Tai chi deki denge ying ve yang,temeldeki felsefesi evrenin enerji dengesinin once zihnimizde sonrada beynimizde ve dış dünyada olusmasıdır.
ANATOMİK VE ENERJİK YAPIMIZ
İnsan dokusunda 26 element mevcut bunların 6 sı yoğun olarak bulunur ve toplamın %95 ini oluşturur.
1.Karbon
2.Oksijen
3.Hidrojen = % 95
4.Nitrojen
5.Fosfor
6.Sülfür
KUANTUM DÜŞÜNCE
Beynimizde insanoğlunu evrenin ve Bilinmeyenin çok ötelerine götürecek olan DÜŞÜNME GÜCÜ mevcuttur.Kendimizi bu evrende seyahat eden bir UFO olarak düşünürsek,rotamızı belirleyecek olan daima düşüncelerimiz olacaktır.Peki bu düşüncelerimizi yönlendiren hareket yani komuta merkezi sizce neresidir?Sanırım bu sorunun yanıtını bulduğumuzda Evrende şu anda olmakta olan ,gelecekte olacak olan ve gecmişte olmuş olanlarında sorumlusunu bulmuş olacağız.
Şimdi burada sizlerle KUANTUM DÜŞÜNCENİN,biraz psikopatolojimizle birazda insan zekasının felsefi kıvraklığı ile ilintilendirmek istiyorum.Düşüncelerimizi yönlendiren şey bu kadar önemli ise,her şeyin başlangıcı olan bu komuta merkezini etkileyen nedir?Eğer komuta merkezimizi birileri yada herhangi bir şeyler etkiliyorsa bu rotamızı tamamen etkiler demektir.Yani kendimizi istemediğimiz bir yerde,herhangi bir zamanda,herhangi bir konumda bulabiliriz demektir.
Yapmamız gereken,düşüncelerimize ilerlemek istediğimiz yönde küçük bir kıpırtı ve hareket vermemizdir.Bu hareket düşünce ışınımızın ucunu birçok yere temas ettirerek hedef düşünemize ulaşmasını sağlamak için yeterlidir.
11 Boyutlu makro evreni ve atomaltı parçacıklardan oluşan mikro kozmos’u anlamaya çalışmamız,beynimizdeki kimyasal hareketliliğin neronlar tarafından oluşturulan bir hücre yumağını yeniden şekillendirirken,edindiğimiz her yeni bilgi ve sonrasındaki her yeni anlayışta bu hücresel yumakta başka bir şekil alarak daha sıkı komplex bir yapı oluşturur.Bunun sonucu olarak ta daha cok enerji harcar ve daha cok enerji tüketiriz.Peki bu enerji tüketiminin bize kazandırdığı nedir?Düşünün ki;200 kişilik bir fabrikanız var gunde 2000 watt enerji harcayan makineleriniz var,peki günün sonundaki üretiminiz nedir?Bu soru ile beynimizi kıyaslarsak bazı seyleri anlamamamızı daha da kolaylaştırabilir.
Beynimizde oluşturduğumuz sonsuzluğun bu kimyasal haritasında Biz yani gerçekteki kişiliğimiz nerededir?Ve bu harita gösterdiği bütünü ne kadar etkileme gücüne sahiptir?
|
|
|
Durugörü/Durubili için Pratik Egzersizler |
Yazar: Magnetho - 13-08-2017, Saat: 21:04 - Forum: DURUGÖRÜ
- Yorum Yok
|
|
1. Bir sokakta yürüken bir dükkan vitrini köşesinde bulunan bir nesneyi “görmeye” çalışın (tabi daha önce hiç gitmediğiniz, görmediğiniz yer olmalı)
2. Arkadaşınızın dinlediği, sizin duymadığınız, müziği bilmeye çalışın
3. Kendinize gelecekte bir gün ve saat seçin, o saate nerede bulunacağınız yeri çizin ve tarifleyin ama kendinizi kandırmayın!
4. Hiç tanımadığınız insanların yüzlerini çizmeyi deneyiniz. Ya da tanışmaya gideceğiniz insanların neler giydiğini ya da yüzünü çizmeyi deneyin.
5. Doğmamış bir çocuğun cinsiyetini önceden bilmeye çalışın.
6. Kaybolan nesnelerin yerlerini bilmeye çalışın (Kaybolan nesneyi hedef nesne yaparak).
7. İnternetten tanıdğınız bir arkadaşınızla, nesne ya da resim tutup çizmeye çalışabilirsiniz.
8. Durugörü yeteneği olan biriyle çalışmanız başarı oranınızı yükseltir. Oldukça güçlü durugörüye sahip olan birinin bulunduğu yerde diğer kişilerde durugörü yaşayabilirler. Bu tür bir çalışma arkadaşı edinmek en iyisidir.
9. Durugörüyü ya da uzaktangörüyü hayatınıza, diğer hobileriniz gibi bir renk olarak ekleyip, onunla eğlenin. Her zaman başarılı olmaz iseniz de yine de onunla oynayın!
|
|
|
ŞAMANİK ASTROLOJİ |
Yazar: Magnetho - 13-08-2017, Saat: 20:59 - Forum: Astroloji
- Yorum Yok
|
|
Altımızda Dünya üstümüzde Gökyüzü, bir bütün olarak baktığımızda her an devinen bu sistemden ayrı olduğumuz düşünülebilir mi? Yaşamımızın her anında çeşitlilik var. Astrolojide de böyle. Bu ayki konumuz: Kabalistik Astroloji, Hint astrolojisi gibi popülerlerinin yanı sıra Amerika’da yaygınlaşmaya çalışan Şamanik Astroloji.
Şamanik astroloji, Daniel Giamario tarafından geliştirilmiş bir sistemdir. Kendisini bir şaman olarak düşünmeyen Daniel, 1981 yılından bu yana Şamanik Astroloji'nin gelişmesi için çalışmalarda bulunmakta ve yeni astrologlar yetiştirmektedir. Daniel’e göre: Gerçek Şamanik Astroloji Hermes’ in zümrüt tabletlerinde yazılı olan "Yukarıdaki aşağıda, içimdeki dışımda" cümlesiyle hayat bulur. Şamanizm’in telkin ettiği iki temel motif doğum ve ölümdür. Anlayış doğal ritmi içerir.
Şamanik Astroloji okumaları; orijinal ve öyküselin içinde nedenin ve büyük esrarın olduğu yaşama katılımcılıkta bilinçle haberdar olarak daha büyüğü yaratabilecek bir yapıyı işaret eder. Böylece haberdar olma anlayışını benzersiz ve gerçek özü yaratıcı bir şekilde ifade edebilmeye yardımcı olur. Bu şekilde özü, gerçek niyeti kucaklayabiliriz. Şamanik Astroloji, bireylerin kendi yaşamlarını tasarlarken sorumluluk almalarına yardımcı olur.
Şamanik Astroloji’de de klasik astrolojiye benzer chart sistemi, güneş, ay ve tüm gezegenler birbirleriyle etkileşimleri göz önüne alınarak yorumlar yapılıyor.
GÖKSEL ZAMANLAMA
Kolektif aklımızı tamamen değiştirmeden, onun özel bağlantılarını laikleştirememenin paradigması; kronolojik zaman ve başlangıç soğurmasının kutsal zamanı işlememesidir ki o holografiktir ve zamanın mitle, ruhla, ruhsal olanla manalaşarak titreşmesidir.
Geraldine Hatch Hannon Şubat / Mart 1996 sürecinde “Mountain Astrologer”da “Thoth’un Hermes’deki Zümrüt Tabletleri”nin açılımıyla ilgili “Zaman hakkında değişen fikirler” başlıklı yazılarında “Yukarıdaysa aşağıda, dışımdaysa içimdedir” ifadelerine yer vermiştir.
Şamanik Astroloji “yukarıdaki aşağıdadır” gizemini anlamaya başlamanın bir yolunu sağlar. Kutsal zaman ve kutsal ritim gizemi kodlanır. Dünyanın kutsal devinimleri, deneyimlediğimiz gökyüzü konumlarıyla yakından ilişkilidir. Gezegenler Dünya temelli, biz gözlemcilerle bulunduğumuz yerde gökyüzündeki hareketleriyle konuşurlar. Kutsal zamanı ifadelendirmek, ilişkileri hatırlamak ve bağlantıları anlamlandırmak için göksel zamanlamaya başlamanızı öneriyorum. Bu zamanlamalar bizim, yukarıdakinin aşağıdakiyle nasıl ilişkili olduğu gerçeğini hatırlamamıza yardımcı olur.
Gökyüzü alıştırmaları; yaşamdaki kişisel ilişkilerimizle bütün olarak alakalı ve ilişkili olduğumuzun alıştırmalarıdır. Biz yıldızlarız ve onlar da biz. Enerjilerle bilinçli katılımcılık için izlenimlerim; göksel zamanlamanın semavi olayların akımsal etkilerini betimlemesidir. Sizi bu gizemleri kendiniz için keşfetmeye davet ediyorum. Cesaretlenin. Kendi bağlantınızı açığa çıkarmaya, gezegenlerle yıldızlarla dansa davet ediyorum. Kutsal zamanla, benzersiz ilişkinizi bulmaya davet ediyorum.
İçimizdekileri paylaşmaya, tecrübelerimizi birbirlerimizle paylaşmanın yararlarını görmeye ve büyümeye davet ediyorum.
Kaynak: shamanicastrology
|
|
|
ATATÜRK'ÜN DOĞUM HARİTASI |
Yazar: Magnetho - 13-08-2017, Saat: 20:52 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Arkadaşlar Atatürk'ün doğum tarihine dair kesin bilgiler tartışmalı olduğu için . Aşağıda bir batı astrolojisi dergisi tarafından rektifiye edilmiş , Türkiyenin haritası ile birlikte birçok şeyle uyuşmuş . Benim çok güvendiğim uluslarası çapta türkiyeyi temsil eden astrolog Hakan Kırkoğlu tarafından onaylanmıştır bu harita .
Öz burcu Balık , Ay Burcu Aslan , Yükselen Burcu da Akrep çıkmıştır bu haritada Atatürk'ün .
Bakmak isteyen Astrotheme den bu tarihi girebilir ; Saturday, March 12 1881, 09:45 PM
Bundan 2 yıl önce yabancı bir Astroloji kitabını karıştrırken bize çok ilginç gelebilecek bir doğum verisiyle karşılaştım. Bu tarih Atatürk'ün doğum tarihine ilişkin olarak 12 Mart 1881 tarihini veriyordu. Konu son derece hassas olduğu için ve bu konuda yazılanları da okumak ve ayrıca bu haritanın gerçekten Atatürk'ün kişiliğini ve hayatını yansıtıp yansıtmadığını görmek gerektiğinden aceleci davranmak istemedim.
Konuyla ilgili Andrew Mango'nun yazmış olduğu Atatürk kitabının 26. sayfasında Atatürk'ün doğum günü ile ilgili en olası aralığın 1880-1881 yılı kışı olduğu yazılıdır. Aynı sayfada Atatürk annesinin onu baharda doğurmuş olabileceğini ifade ettiği yazıyor. Diğer bir ifade de 40 gün soğuklarıdır. Şevket Süreyya Aydemir'in Tek Adam adlı üç ciltlik eserinin ilk cildinde de, 32. sayfada, Atatürk hakkında araştırmalar yapan bir dernek doğum zamanı olarak Mart ayını bulmuş ve daha sonra bunu 13 Mart 1881 olarak değerlendirmiştir diye yazmaktadır. (Haluk Şehsüvaroğlu, Cumhuriyet, Mart 1962)
Sözünü ettiğim Astroloji kitabında (Sabian Symbols, Marc Edmund Jones) verilen doğum bilgileri ise Atatürk'ün dehasını ve karakterini oldukça yakın biçimde betimlemekte. Size bu haritadan söz ederek ilginç temalarını aktarmak istiyorum.
Haritada Akrep burcu yükselmekte, Ay ise Aslan burcunda, haritanın tepesinde yer almaktadır. Yükselen burçta Akrep etkileyici bakışlar, yüksek konsantrasyon ve derine inen bir kişilik verir. Aslan ise kraliyetle, yönetimle ve liderlikle yakından ilişkili bir burçtur. Daha önemlisi Ay Astroloji'de annenin göstergesidir ve burada haritanın tam tepesinde yer alarak annesi Zübeyde Hanım'ın hayatı üzerindeki güçlü etkisini de göstermektedir.
12 Mart 1881 tarihli bu haritada Atatürk'ün askeri ve politik dehasını gösteren pek çok astrolojik işaret yer almakta. Haritada savaşı ve fizik gücü, kararlılığı açıklayan Mars Kova burcunda yer almaktadır. Kova sabit bir burçtur ve özgürlükler için mücadele eder, reform getirir. Ayrıca Mars haritada yuvayı, evi ve genel olarak vatanı temsil eden 4. evde yer alarak, bu savaşın vatan ve topraklar için de olduğunu göstermektedir. Mars Kova burcunda olduğu için karşısında kalan burç ise Aslan'dır ve bir bakıma bu burç Aslan'a yani sultana karşı da verilmiş mücadeleyi açıkça ortaya koymaktadır.
Haritalar incelenirken, gezegenlerin belirli kombinasyonları özel önem taşırlar. Bu bakımdan aynı dikkat çekici kombinasyon Atatürk'ün haritasında da gözükmektedir. Mars ve Satürn gezegenleri kendi aralarında burç değiştirmektedirler. Mars Satürn'ün burcu Kova'da, Satürn ise Mars'ın burcu Koç'ta yer almaktadır. (Karşılıklı etkileşim) Tüm bunlara ek olarak Astroloji'de yetenekleri, gelişme ve şansı temsil eden Jüpiter yine liderler burcu olan Koç'ta yer almakta, Mars ve Satürn kombinasyonu ise yüksek askeri yetenek ve etkin karar verme ustalığına işaret etmektedir. Zira Mars askeri konuları, Satürn ise disiplini, sorumluluğu ve dayanıklılığı simgeler.
Atatürk Balık burcundan olabilir mi ? Bu tarihi kaynaklara göre de olası bir tez olarak görülürken, Balık burcunun kendini feda eden yönünü de göz ardı etmemeliyiz. Böylesine güçlü askeri ve politik yetenekler, liderlikle örülü bir haritada Balık amaca kendini adamak, hatta kendini düşünmemeyi de göstermekte. Balık tüm vizyonunu, hedefelerini idealist bir amaç üstüne yerleştirebilecek ruhsallıkta bir burçtur. Bu idealist ve reformist özellik Atatürk'ün tüm hayatı boyunca izlenebilir.
Balık burcu aynı zamanda sezgilerin de önemli bir role işaret ettiğini göstermektedir. Askeri taktiklerinde dayanıklılığın ve kararlılığının yanı sıra güçlü sezgilerin yer almış olması da mümkün.
Bu haritada dikkat çeken diğer güçlü bir özellik de uyumu, güzelliği ve zerafeti açıklayan Venüs'ün konumudur. Venüs kendi burcu Boğa'da güçlüdür, ve evlilik evinde Neptün'le birleşmektedir. Güçlü Venüs zevkleri, estetiğe düşkünlüğü arttırır. Haritada Neptün'le birleşmesi ise Atatürk'ün evliliğindeki idealist tutumu ve gerginlikleri de açıklamaktadır. Bu alanda hayal kırıklıkları, kayıplar ve huzursuzluklar Mars ve Neptün açıları ile açıklanabilir.
Genel olarak bakıldığında Atatürk'ün haritası Türkiye Cumhuriyeti'nin haritası ile de ilginç biçimde örtüşmektedir. Ülkemiz 29 Ekim'de kurulduğu için Akrep burcundandır, Atatürk'ün haritasında da Akrep yükselmektedir. Ülkemizin haritasında Balık burcu yönetimi anlatan evde, en tepede yer almaktadır. Söz konusu tarih de Balık burcuna işaret etmektedir.
Ayrıca hemen şimdi 10 Mart tarihinde Uranüs Balık burcuna geçmektedir. Bu gezegen ülkemizin haritasında da yine Balık burcundan olduğu için önümüzdeki 7 yıl içinde önemli değişim ve reformların işaretçisi olacaktır. Atatürk'ün söz konusu haritası O'nun hem dayanıklı özelliklerini ve askeri dehasını hem de güçlü sezgilerle birlikte reformcu, idealist yönünü açık biçimde özetlemektedir.
|
|
|
Burcun Ne Kadar Önemli? Tıkla Öğren! |
Yazar: Magnetho - 13-08-2017, Saat: 20:48 - Forum: Astroloji
- Yorum Yok
|
|
Eğer "Ay bakalım benim Aslanıma ne yazmışlar ))" diye girdiyseniz çok üzgünüm Lethal sizi Burak Yılmaz gibi ofsayta düşürdü.
Siz agresif bir Koç burcu olduğunuza inanabilirsiniz,
Dostane bir Yengeç burcu olduğuna inanabilirsiniz,
Başarılı bir Oğlak burcu olduğunuza inanabilirsiniz,
Başak burcu bir insanın bencil olabileceğini düşünebilirsiniz,
Ama üzülerek söylemek istiyorum ki siz "X burcuyum" dediğiniz zaman bu benim için hiçbir şey ifade etmiyor. Üstelik İnternette dolaşan, popüler nice burç yorumunun safsata olduğunu söylemek istiyorum. Mesela "Burçlar" yazdığım zaman Google'da çıkan ilk sitede (Astroloji.org'da) ilk çıkan yorumu size kopyalamak istiyorum:
"Astrolojide 12 güneş burcu vardır. Burçlar sizin karakteriniz iş hayatınız kariyeriniz nelerden hoşlandığınız uğurlu sayılarınız hatta sağlığınız hakkında bile geniş bilgiler sunar. Aşağıdan kendi burcunuzu bularak burçların özelliklerine kolayca ulaşabilirsiniz."
Hayır, ulaşamazsınız. O kadar bilgi sunmaz. Zira sizin kendi burcunuz olarak tanıdığınız burcunuz doğum haritanızda sadece bir detaya işaret eder, o da Güneş burcudur. Güneş burcu ise sadece bilincinizi, sizin sosyal anlamda kendinizi tatmin etme şeklinizi, kendinizle nasıl övündüğünüzü ve kendinizi nasıl bir kahraman olarak gördüğünüzü gösterir. Örnek?
Mesela "Hiçbir şeyi beğenmeme timi" ve eleştirici yazarlarıyla ünlenmiş Ekşi sözlüğün Güneşi Kova burcudur. Kova burcu da genel olarak toplumu eleştirme, topluma aykırı gelme ve kendisi gibi düşünenlerle hareket etme gibi başlıklara sahiptir. Gnoxis'in Güneş'i İkizlerdedir, bu yazıyı okuduğunuz sitenin temel amacının bilgi alışverişi olduğunu ve çok fazla Copy-Paste konu içerdiğini rahatlıkla açıklar. (İkizler: Bilgiyi olduğu gibi başka kanallara aktarmak.)
Yani Güneş burcunuz size karakterinizi belki sunabilir. Ama iş hayatınızı (Ay ve 6. ev), kariyerinizi (10. Ev), nelerden hoşlandığımızı (Venüs), uğurlu sayınızı (O ne monşer?) ve hatta sağlığımızı (6. ev) açıklamaz. Yanında parantez içinde açıkladığım detaylar ana başlıkları verebilir.
Ben bir Yay burcuyum. İnternette Yay burcu ne diye sorarsanız elde edeceğiniz sonuçlar aşağı yukarı şöyle olur (Kaynak: Astroloji.org)
" Olumlu Özellikleri: Keyifli. Neşeli, îş bilir. Açık zihinli. Adapte olur. İyi yargılar, Felsefik. Özgürlüğüne düşkün. Dışa dönük. Dindar. Eğitimli. Olgun. İyi niyetli. Sportmen. Yüksek hayal gücü. Şanslı. Neşeli.
Olumsuz Özellikleri: Aşırı iyimser. Gürültücü. Sorumsuz. Kaprisli. Ani ilgi. Çabuk bıkmak. Sabırsızlık"
Bunların çoğuna beni iyi tanıyan bir insan bu özelliklerin neredeyse tam tersine sahip olduğumu iyi bilir. Kaldı ki Yay burcunun semboliğine yaklaşmış olsa da, pekala hakkını verelim yeni başlayan biri için yay burcu epey de iyi detaylar var, demeliyim ki bunlara her Güneş Yay sahip olamaz. Bu özellikler ancak ki yay burcunun içinde olduğu yorumlarda fikir yürütmek için kullanılabilir fakat lanse edilme şekli her birine her yay burcunun yakından sahip olduğu şeklindedir. Güneş Yay'ın temsil ettiği tek şey şudur; Öğrenmeye kapalı, deneyimlerle öğrenen, her öğrendiğini yorumlayan ve öğrendiklerini insanlara anlatan insan. (Alakasız not: İkizler burcunun kolayca yorum eklemeden öğrenip başkasına aktaran yapısına zıttır.)
Kaldı ki, Güneş burcunuzu yöneten gezegen ve Güneş'inizin (ve yöneticisinin) diğer gezegenlerden aldığı açılar çok şeyi değiştirir. Yani her Güneş burcu aynı etkisi veremez. Örnek mi istiyorsunuz?
Ben bir yay burcuyum. Verebileceğim yorum tam olarak karşılamasa da üç aşağı beş yukarı yukarıda olabileceği şekilde olabilir. Ama detaylara inelim: (Kendimizi de ifşa ediyoruz çaktırmadan. O kadar da detaylara inmedim aslında. Heheh.)
-Güneş Yay'ın yöneticisi Jüpiter Kova'da (Fikir beraberliği ile hareket etme, seçicilik, sempati)
-Jüpiter Uranüs ile kavuşum yapıyor. (Genel kabul edilmiş klişelere karşı aykırılık, marjinallik)
-Güneş Pluto ile kavuşumda (Gizli kalma isteği, manevi anlamda kısıtlama ve zorluk)
Yani Yay burcunu epey baskın olarak haritasında taşıyan Dan Bilzerian'dan beni ayıran başlıca detayların bunlar olduğunu söylemek istiyorum.
|
|
|
KABALANIN KÖKENİ |
Yazar: Magnetho - 13-08-2017, Saat: 20:34 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Kabala’nın fikri ve felsefesi üzerinde inceleme yaptığımız zaman akıllara şu soru gelmektedir: Kabala ne oranda İbranilik’le alakalıdır? Aslına bakılırsa, Kabala Avrupa’da geliştirilmiş ve köklerini Helenistik düşünce sisteminden almıştır. Kabala-öncesi (pre-Kabalistik) olarak adlandırabileceğimiz düşünceler (gnostisizm ve hermetizm gibi) de aslında aynı coğrafyada şekillenmiştir. Kabala’ya baktığımız zaman, büyük oranda Neo-Platonizm ve Pitagorasçı sayı mistisizminden etkilenildiğini görebiliriz. Tüm bunlara bakıldığı zaman şu iddia dile getirilebilir: Kabala, Helenistik Grek felsefesinin İbrani terimleriyle giydirilmiş halidir. Amerikalı okültist / akademisyen Dr. Stephen Flowers kitabı “Hermetic Magic”te şu iddiayı öne sürer: “İbrani Kabalası Helenistik dünya görüşünü devam ettirmiştir fakat bundan önce bir de Pagan Greklerin orijinal Kabalası vardır.”. Benzer düşünceler Yeni Zelandalı akademisyen Kieren Barry’nin “The Greek Qabalah” adlı kitabında da bulunabilir.
“Kabalistik numerolojinin özünü teşkil eden alfabetik numaralandırma sistemini aslen M.Ö 8. yy’da Grek’ler bulmuştur. (…) Grek Kabalasının örnekleri, M.Ö 3. yy’da Yunanistan’ın ötesinde, Mısır’daki tılsımlarda / muskalarda, Roma duvar sanatında, Gnostik felsefede, ve erken Hıristiyan yazılarında bulunabilir. Bu tarih İbrani Kabalasının bilinen ilk eseri olan Sefer Yezirah (Oluşum Kitabı) için de yaklaşık olarak verilen en erken tarihtir. Üstelik İbrani Kabalasının bu en erken eserinde bile bir çok Grek tesiri görülebilir. Birkaç örnek vermek gerekirse: Yaratılışın Gnostik yorumu, Pitagorasçı On’luk Sistemi, Platoncu felsefe, Batlamyusçu astroloji, ve Empedoklesin dörtlü element sistemi. Bu yorumların / felsefelerin hepsi Sefer Yezirah’a girmeden önce hali hazırda Grek harf sembolizmasının birer parçası durumundaydılar.”
Kabala’nın İbrani olup olmadığı tartışması doğal olarak en çok İbrani olmayanlar ve Kabala’yı İbranilikten ayrı çerçeveler içerisinde uygulamak isteyenler tarafından tartışma konusu edilmiştir. Kabala’nın bu noktada duruşu önceleri, Helenistik sayı ve harf mistisizmine yakınken sonraları İbrani toplumunun tarihsel süreç içerisinde edindikleri misyona da bağlı olarak daha dışlayıcı bir karaktere büründü ki bunda diğer milletlerin İbraniler tarafından Şeytan’la özdeşleştirilmesinin de katkısı vardır. 14. yy’da İbranilerin İspanya’dan atılması hadisesi Kabala’nın neden daha dışlayıcı bir karakter içerisine girdiğini tarih felsefesi açısından daha iyi kavramamızı sağlar.
Rönesans sırasında ise bir Hıristiyan Kabalasının geliştiğini görüyoruz. Bu noktada Kabala, İbrani terimlerinden çok Hıristiyan terimleri ve Hıristiyanlık üzerine inşa edilmiştir. Bu çağda Hıristiyan Kabalasının merkezi Floransa iken Hıristiyan Kabalanın babası ise Pico de la Mirandola kabul edilmiştir. Pico, Kabala’da şunları bulduğunu iddia eder:
“…Musayla alakalı olduğundan daha az Hıristiyanlıkla alakalı değil. Üçleme gizemi, Kelam’ın tecessüdü, Mesih’in ilahiliği var; ayrıca, İlk Günah hakkında okudum, Mesih’in günahlarımız için bir kefaret olması, göksel Kudüs, İblislerin düşüşü, Meleklerin düzeni, Araf ve Cehennemdeki cezalar… Paul ve Dionysius’da veya Jerome ve Augustine’de her gün okuduğumuz şeyler.”
Pico’nun erken yaşta ölümüyle birlikte Hıristiyan Kabalası üzerine bıraktığı büyük mirası onun öğrencilerinden biri olan Alman Johann Reuchlin devam ettirdi. Pico ile 1494 yılında tanışmasından kısa süre sonra Reuchlin ilk Kabalistik kitabı olan “De Verbo Mirifico”yu, “The Miraculous Word”u yayınladı. Bu kelime, Tanrı Tetragrammaton YHVH ile aynı değildi. Bu kelime, İbrani Kabalasında daha merkezi bir rolü olan Pentagrammaton yani YHSVH idi (Mesih’in İbranice yazılışı). Reuchlin’in bu çalışmaları daha sonra hem Erasmus hem de Luther üzerinde büyük etkilerde bulunacaktı. Genç Henry Cornelius Agrippa da Reuchlin’in okuyucularından biriydi ve 1509 senesinde “De Verbo Mirifico” üzerine bir ders verdi. Agrippa’nın Kabalaya olan ilgisi onun büyük eseri “De Occulta Philosophia”ya da yansıdı. Bu kitap İbrani-dışı Kabala üzerine Batı okültizmini etkileyen en önemli eserlerden biri olmuştur.
17. yy’da İsveç’te ise rünolojik Kabala yaratıldı. Bu Gotik Kabala olarak da adlandırılacak, başlangıçta bir milletin milliyetçi duyguları, rünler ve Nordik tanrıların bir karışımıydı. Bu Kabala’nın yaratıcısı / ana karakteri İsveçli dil bilimci Johannes Bureus’du. Uppsala’da etkin olan bu çalışmalar Gotik Kabala adıyla birlikte “Cabal Upsalica” olarak da adlandırıldı. Kabala ve rünler arasında kurulan bu bağlantının özü rün mistisizmine dayanır. Gotik Kabala’nın temel yapısı 22 İbrani harfi yerine 24 Gotik rüne dayanırdı fakat bu zaman zaman 15′li rün dizisi (Bureus tarafından kullanıldı), Anglosaksonların 33′lü rün dizisi, İskandinavların 16′lı rün dizisi olarak da kullanıldı. Bununla birlikte Almanya’da Guido von List’in 18′li rün dizisi popüler oldu. Guido von List Kabala öğretisinden derinden etkilenmişti ve bu öğreti aracılığıyla Nordik Armanen Rahiplerinin gizli bilgeliği / geleneği arasında bir bağlantı kurmaya çalıştı. Ona göre; Nordik rahipler Hıristiyanlar tarafından baskı ve zulüm gördüklerinde bilgeliklerini gizlediler ve daha sonra Rabbi’ler bu gizli bilgeliği Kabala vasıtasıyla işlediler ve bugünkü İbrani Kabalasını meydana getirdiler. Yine von List’e göre Armanik bilgeliği tarihten bugüne taşıyanlar ise başta Hıristiyan Kabalasının kurucusu Pico de la Mirandola olmak üzere, Bruno, Reuchlin, Trithemius ve Agrippa’ydı. Hatta o kadar ki daha sonra von List kendisinin Johann Reuchlin’in enkarnesi olduğunu iddia edecekti. Tüm bunların üzeirne Guido von List bu rünik bilgeliği de kullanarak Sefirot’a dayalı ve masonluktan ilham alan bir cemiyet meydana getirdi. Armanen-Orden adındaki bu cemiyetin en üstteki üçlüsü antik Armanen inisiyelerinin aydınlanmış elit kademesini temsil ediyordu.
Bazı zamanlarda İbrani-olmayan Kabala geleneksel İbrani-Kabalasından daha fazla yayılmış gibi görünmektedir. 19. yy boyunca Kabalistik fikirler okült camia arasında hızla yayılıyordu. Bu dönemin ünlü karakterlerini sıralamak gerekirse: Alphonse Louise Constant ve Gérard Encausse, daha bilinen isimleriyle Eliphas Levi ve Papus, bunun yanısıra, S. L MacGregor Mathers, Aleister Crowley ve Arthur Edward Waite’i sayabiliriz. Bu isimlerin hepsi modern Kabala ve senkretik okültizmden etkilenmişlerdir. Bu Kabala sistemlerinin ilginç noktası bunların hem İbrani hem de Hıristiyan Kabalalarından bağımsız sistemler olmalarıdır. Bu Kabala sistemi çoğunlukla Hermetik olarak adlandırıldı ve bir çok sistemin / inanışın karşılığı olduğu iddia edildi. Çeşitli yazarlar Kabalistik tradisyonun üç biçimini (İbrani, Hıristiyan, Hermetik) genelde üç farklı kelimeyle karşılamışlardır: İbrani-Kabalası için “Kabbalah”, Hıristiyan-Kabalası için “Cabala” ve Hermetik Kabala için “Qabalah”. İsveççe metinlerde ise böyle bir ayrım göze çarpmamaktadır.
Bir Kabalacı ve akademisyen Lawrence Fine’a göre Kabala’yı şekillendirebilmek için çeşitli yollar vardır. Bunlardan bir tanesi Kabala’nın başlı başına İbrani mistisizmi olduğudur. Fakat bu tanımlamanın eksik noktaları, onun belirsiz olması ve İbrani-Kabalası dışındaki diğer sistemleri dışlamasıdır. Bunun yanı sıra öteki tanımlama ise İbrani mistisizmi dışında olsun veya olmasın Kabala adıyla Sefirot’ta sistemleştirilen her şeyin Kabala olduğunu savunur. Daha akademik bir tanıma göre ise: Kabala 12. ve 13. yy’larda Kuzey İspanya ve Provans’da gelişmeye başlamış, ana kaynakları Bahir ve Zohar kitapları olan spesifik bir literatürdür. Bu tanımda eksik olan husus 12. ve 13. yy’lardan önce gelişen devasa Kabalistik literatürün -gerek İbranilikle alakalı olsun, olmasın- Grek Kabalasının / sayı-harf mistisizminin, Hıristiyan Kabalasının, veya modern Hermetik Kabala’nın dikkate alınmamasıdır. Kabala’nın daha faydalı bir tanımı Sefirot ve onun sembolizması olan Hayat Ağacı’na odaklanmalıdır. Bu bağlamda Kabala bir anlamda hem diğer sistemlerden ayrılırken hem de Hıristiyan ve Hermetik felsefe açısından da değerlendirilebilir. Gerschom Scholem “On the Kabbalah” adlı kitabında şöyle yazar:
“Pek çok Kabalistik söylem ve doktrin sefirotun ilahi yayılımıyla ilişkiliyken, bazıları da Tanrı’nın yaratıcı gücünün yayılımıyla ilişkilidir.”
Biz Dragon Rouge’da Kabala’nın kökeninin yalnızca İbrani veya yalnızca monoteistik mistisizmin kuruluşuyla alakalı olduğunu düşünmüyoruz. Kabala ve onun kökeni Avrupa Pagan Felsefesi’nde aranmalıdır. Kabala’nın temel prensipleri evrensel olmakla birlikte, matematiksel ve geometrik parametrelerin üzerine kurulmuştur. Kabala, üçlünün öğretilerine ve genellikle on sefiradan oluşan (Sefirot) sisteme verilen addır. Kabala, Batı okültizminde çok önemli rol oynayan bir ezoterik gelenektir. Antik veya Germenik mitolojiyle ilişkilendirilebileceği gibi aynı zamanda rünzofi, simya, ve çok çeşitli diğer ezoterik tradisyonlar ile de ilişkilendirilebilir. Yalnızca, geleneksel Kabala -o da sıklıkla ortodoks İbranilik ile ters düşüp onlar tarafından sapkınlıkla suçlanılarak- İbrani literatürüyle muhafaza edilmiştir. Bu Kabalanın üstünde yükselen Hristiyan Kabalası da monoteistik bakış açısı ve aydınlık öğretileri üzerine kuruluyken, Kabalanın diğer yanı, yani antik dünyadan beri süregelen sistemler, Kabala’daki demon isimlerinin de işaret ettiği, Kabalanın karanlık yönüne vurgu yaparlar.
Kaynak:www.dragonrouge.net
|
|
|
KABALA VE 12 BURÇ |
Yazar: Magnetho - 13-08-2017, Saat: 20:31 - Forum: Astroloji
- Yorum Yok
|
|
Astroloji ve Kabala hakkında yazdığı son kitabı ‘Kozmik Gezgin’ şimdiden çok satanlar listesine girdi. Gahl Eden Sasson, burçlar ve İbrani alfabesi ile birlikte size yol gösterici detaylar sunuyor.
KOÇ - HE: Antik İbranicede He, bir öncünün ve keşifçinin içinden bakarak uzaktaki ufku görebildiği ‘penceredir’. Gözler ruhun pencereleridir. Bu tarz bir görsel meditasyon, sadece yaşamınızı canlandırmayacak aynı zamanda yüksek nefsinizin ihtiyaçlarına ve dürtülerine ulaşmanıza olanak tanıyacaktır.
BOĞA - VAV: İbranice’de Vav, ‘çengel veya ‘çividir’ ve şekil de gerçekten keskin bir çiviyi andırır. Sağlam bir şekilde toprağa oturmuş olan Boğa burcu, bir merdiven veya bir bezelye ağacı gibi ilahi güce yükselir. Vav harfi, ‘ve’ sözcüğü gibi bağlaçtır. Boğa burcu da aynı şekilde iki ayrı şeyi birbirine çiviler.
İKİZLER - ZAYİN: İbranicede Zayin ‘silah’ anlamına gelir, kılıcı akla getirir. Kılıcı nesneleri ikiye bölmek için kullanırız. Bu silah aynı zamanda kılıç ucu seklindeki dil ile de ilişkilendirilir. Dil tabiî ki konuşur; konuşmak ikizlerin varolma nedenidir ve ikizlerin dili bir kılıç gibi belki de daha kesin olabilir.
YENGEÇ - KHET: İbranicede Khet ‘duvar’ veya ‘çit’ demektir. Bu harf yengecin kabuğunu, nüfusu koruyan ve güvence altına alan şehir duvarlarını, aile evinin çevresindeki çiti simgeler.
ASLAN - TET: İbranicede Tet ile başlayan ilk sözcük ‘iyilik’, ‘iyi’ veya güzellik anlamna gelen gelen Tov’dur. Diğer bir deyişle Aslan burcu iyiliği ve iyi niyeti yönetir.
BAŞAK- YOD: İbranicede ‘Yod’ el anlamına gelir. Yod başak burcunun alçakgönüllü enerjisini simgeler. Küçücüktür ve az dikkat çeker. Ama tüm diğer harfler görkem ve şekillerini Yod harfine borçludurlar. Tanrı’nın eli olarak Tanrının işini yapmakla meşguldürler. Başak burçları ayrıntılara dikkat ederek, temiz ve düzenli olarak ve hizmete kendini adayarak görevlerini yerine getirir.
TERAZİ - LAMED: İbranicede Lamed alfabenin tam ortasındadır. Yükseklik sınırını aşan tek şekildir ve en uzun harftir. Tüm arazinin en değerli göbek süsünde dalgalanan bir bayrak gibi her yere tepeden bakan bir dağ zirvesine benzer.
AKREP - NUN: ‘Derinlerin Balığı’ anlamına gelir ve akrebin, duygu ve bilinçaltı okyanusunda derinlere dalma eğilimini simgeler.
YAY - SAMEK: ‘Güvenmek’ veya ‘desteklemek’ anlamına gelir. Yaşama güvendiğinizde, karşılaştığımız eş zamanlılıklarla birlikte aktığımızda doğruyu buluruz. Güven iyimserlik getirir.
OĞLAK - AYIN: Bu harf ‘göz’ anlamına gelir. Kuşkuculuğunu ve gözü görmediği hiçbir şeye inanmadığını anlatır. Derin bir spritüel sır saklar. Yahudiliğin antik alfabesinde göz, tüm evreni simgeler.
KOVA -TZADİK: Bu harf balıkçının balık tutarken kullandığı ‘kanca’ anlamına gelir. Bu işaret nehir kenarında sakin ve hareketsiz bir şekilde oturan balıkçının bilinçaltında içgörü ve aydınlanma için avlanışını belirtir.
BALIK - KUF: Harfin yuvarlak kısmı başın arka kısmına veya hayal gücünü ve hayal kurmayı yöneten bir insan korteksine benzer. Dik çizgi ise buradan çıkan mesajları bedeninin geri kalan kısımlarına gönderen omuriliği simgeler.
- Ünlü astrolog - GAHL SASSON Türkiye’deydi - ^alom Gazetesi nden alıntıdır.
|
|
|
|