Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Forum İstatistikleri |
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065
Detaylı İstatistikler
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 1055 kullanıcı aktif » 1 Kayıtlı » 1054 Ziyaretçi ceylaninreallife
|
Son Aktiviteler |
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 342
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 312
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,019
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,148
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,085
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,008
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,156
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,525
|
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,287
|
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,175
|
|
|
256 yıl yaşayan Çinli bitki bilimcinin sırrı neydi? |
Yazar: Spiritüeller - 27-07-2017, Saat: 12:40 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER
- Yorum Yok
|
|
Günümüzde ortalama insan ömrü 80 yıl. Çinli bitki bilimci ve dövüş sanatları ustası Li Ching Yuen’in tam 256 yıl yaşadığı belirtiliyor. Peki Yuen’in sırrı neydi?
Çinli Li Ching-Yuen’in 256 yaşında öldüğü iddia ediliyor. Üstelik bu iddia dünyanın en prestijli dergisi olan Time’da bile yer buldu. Dergi Yuen’in 256 yaşına kadar yaşamasının sırrının ‘Köpek, güvercin, kaplumbağa’ üçlüsünde olduğunu yazdı.
256 yıl yaşayan Li Ching-Yuen’i kim keşfetti?
1930 tarihli New York Times makalesinde, Chengdu Üniversitesi profesörü ‘Wu Chung-chieh’, Li Ching-Yuen’i 1827 yılında 150’nci doğum gününde tebrik eden Çin İmparatorluğu hükümeti kayıtlarında keşfetti. Daha sonra bulduğu dökümanlar aynı adamın 1877 yılında 200’üncü doğum gününü tebrik ediyordu. 1928 yılında New York Times muhabiri Li’nin komşusu yaşlı erkeklerle görüştü ve pek çoğu Li’nin dedelerinin arkadaşı olduğunu söyledi.
1677 yılında doğmuş, 1933 yılında ölmüş
Çinli bir bitki bilimci, dövüş sporcusu ve taktik veren olan Li Ching-Yuen, 1736’da doğduğunu söylese de kayıtlarda 1677 olarak gözüküyor. Bu doğum tarihlerine göre 1933 yılında öldüğünde ya 197 ya da 256 yaşında olması gerekiyor. İki halde de dünyanın en çok yaşayan insanı. ‘Li Ching-Yuen 1677’de Chyi Jiang Hsie, Szechuan (Sichuan) köyünde doğmuş. Hayatının çoğunu dağların eteklerinde bitkiler toplayarak ve uzun yaşamın sırlarını araştırarak geçirdi.
Bitki bilimci Yuen nasıl beslendi?
Li Ching Yuen, bitki bilimi kariyerine 10 yaşında başladı, burada dağ aralarında otlar topladı ve ömrü uzatma özelliklerini öğrendi. Neredeyse 40 yıl Reishi Mantarı, kurt üzümü, vahşi ginseng, he shou wu, Gotu kola ve pirinç şarabı gibi gıdalarla beslendi.
200’den fazla çocuğu var
1749’da 71 yaşında, dövüş sanatları öğretmeni olarak Çin ordusuna katıldı. Li’nin 23 kez evlendiği, 200’den fazla çocuğun babası olduğu çok sevilen bir figür olduğu söyleniyordu.
Kendisinden daha uzun yaşayan biri daha var
Li’nin öğrencilerinden birine göre, o bir zamanlar ondan da yaşlı 500 yaşındaki bir erkeğe rastladı ve ondan Çigong egzersizleri ve beslenme önerileri aldı. Li, Çin’in Szechuan eyaletinde 6 Mayıs 1933 tarihinde vefat etmiştir. Ölüm döşeğinde son sözleri “Bu dünyada yapmam gereken her şeyi yaptım” olmuş.
İnanması güç ama gerçek!
Batılı dünyanın ortalama ömrü şu anda 70-85 yaş arasında, 100 yaşın üstünde yaşayan birinin düşünmek biraz masal gibi geliyor. Hele 200 yaşın üzerinde yaşayan birinin düşüncesi son derece şüpheli görünüyor. Ama neden insanların bu kadar yaşayabileceğine inanmıyoruz?
Bu dünyadaki bazı insanların yorucu bir sabah 9 – akşam 5 yaşam tarzı yaşamayacaklarını, borç stresleriyle uğraşmak zorunda kalmadıklarını, kirli şehir havasını solumayacaklarını ve düzenli olarak egzersiz yaptıklarını akılda tutmak zorundayız.
Rafine şekerler veya unlar veya böcek ilacı püskürtülmüş yiyecekler yemiyorlar. Standart Amerikan diyetinden uzak değiller. Yağlı et, şekerli tatlılar ve genetiği değiştirilmiş gıdalar yemiyorlar. Antibiyotik yok. Alkol yok, tütün yok. Diyetlerinde abur cubur gıdalar olmadığı gibi organlarımız ve bağışıklık sistemimiz için steroidler içeren süper gıdalar ve otlar içeriyor.
Uzun yaşamın sırrı ‘Köpek, Güvercin ve Kaplumbağa’
Kaynak:indigodergisi
|
|
|
BİLİNMEYEN EN KORKUNÇ KEHANETLER |
Yazar: Spiritüeller - 27-07-2017, Saat: 12:32 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Dünyadaki değişimler ve oluşumlar şuan bilmediğimiz ya da farkında olmadığımız bir olay için zemin hazırlıyor olabilir. Peki ya bu değişimleri, bizlerden önce gören ve insanlığı uyaran kahinler doğruyu söylüyorsa? İşte, Dünya tarihinde en önemli ilk 10 kahin ve kehanetleri...
10 - Alois Irlmaier
Irlmaier, üçüncü dünya savaşı hakkında kehanetlerde bulunan sıradan bir alman vatandaşıydı. Fakat onu diğer kahinlerden ayıran en önemli özelliği üçüncü dünya savaşının orta doğu'da patlak vereceğini düşünmesiydi.
21. yüzyıldan bu yana bir çok insan, üçüncü dünya savaşının Orda Doğu'da başlayan sorunlar ile ortaya çıkacağını düşünmektedir, tıpkı 1950'li yıllarda yaşamış ve bunu tahmin etmiş olan Alois Irlmaier gibi.
9 - Hildegard von Bingen
11. yüzyılda yaşamış olan Hildegard Von Bingen kehanetlerinden çok, besteciliği ve şairliği ile bilinmektedir. Kehanetlerinden birinde Amerika Birleşik Devletleri'nin yıkılacağını öne sürmüştür. Bu yıkımında doğal afetler tarafından olacağını, depremlerin, fırtınaların ve medcezirin yol açtığı dev dalgaların birbiri ardına sıralanarak bu ülkenin ortadan kalkacağını belirtmiştir.
ABD ile ilgili yaptığı müthiş kehanet haricinde, dünya barışı ile ilgili de tahminlerde bulunmuştur. Hildegard von Bingen'e göre Fransız tahtı tekrar kurulup, Fransa dünyaya hakim olduğu zaman, dünya barışı sağlanacaktı.
8 - Baba Vanga
1911 ve 1996 yıllarında yaşamış olan Baba Vanga şifalı otlar satan ve mistik güçlere sahip olduğuna inanılan görme engelli roman bir kadındır. Vanga, halk arasında mistik güçlere sahip olduğu duyulduktan sonra ciddi derecede ün kazandı.
Baba Vanga bir kehanetinde, yeryüzünde 4599 erkeğin ölümsüzlüğe ulaşacağını ve 100 yıl sonra, yüzlerce nüfuslu diğer gezenlerde yaşayan yabancılar ile biraraya geleceğimizi ve hep birlikte asimile olmuş bir biçimde yaşayacağımızı belirtmiştir.
4509 tane insanın Allah ile doğrudan iletişim haline geçmeye çalışacağını ve sonucunda başarılı olacağını düşünen Baba Vanga, 2010'lu yıllara gelirsek, 2023 yılında dünyanın yörüngesinde bir değişiklik olacağını öngördü. En ilginç kehaneti ise, üçüncü dünya savaşının 2010 yılında başlayacağı ile ilgili olandır. Vanga'nın takipçileri, açıkça belli olmasa da bu durumun gerçekleştiği görüşündeler.
7 - Fatima'nın üç sırrı
26 Haziran 2000 tarihinde Kardinal Ratzinger (şimdi ki papa Benedict XVI) tarafından dünyaca ünlü Fatıma'nın üç gizli sırrı teorik bir şekilde açığa çıkarıldı. Bu sırlardan birisi, papanın öldürüleceğini ve yağlamalanmış ve yok edilmiş bir şehrin olacağını bildirmektedir. Çoğu insan bu sırlardan habersizdi, ta ki bu sırların bazı kısımları sızdırılana kadar yada "kardeş Lucia" lakaplı rahibeyle konuşan bazı kişilerin daha sonra bu sırları halka söylemesine kadar. Bu bilgi sızdırılmalarına Vatikan'dan bir onaylama gelmemesine rağmen içeriği açısından bir çok kişinin korkmasına sebep olmuştur.
Fatıma'nın mesajından açıklanan bir bölüm ise şöyle: "Yirminci yüzyılın ikinci yarısında büyük, çok büyük bir savaş çıkacak. O zaman gökten ateş ve duman düşecek ve denizlerin suları , göğe doğru köpüklerini kusarak buharlaşacak, ayakta olan her şey baş aşağı gelecek."
6 - Ursula Southeil
Ursula Southeil hiç kuşkusuz insanlık tarihinde bilinen en büyük kehanetçi olarak görülebilir. Samuel Pepys zamanında bazı kesimler tarafından peygamber gibi görülen Ursula, İngiltere'nin Nostradamus'u olarakta düşünülebilir.
Kehanetlerinden bazıları ise şöyledir.
"At olmadan ilerleyen bir at arabası gelecek ve tüm dünyaya keder ve üzüntü salıcak."
"Hızlı bir göz kırpma gibi, erkeklerin düşünceleri her yerlerde uçuşacak. Ve büyük mucizeler su ile gelecek, ne ilginç, bu hala doğru."
5 - Mitar Tarabich
Mitar Tarabich Sırbistan'da 1829 – 1899 yıllarında yaşamış az bilinen bir kahindir fakat Sırbistan'ın 19.yy'daki politik olayları ile ilgili bir çok öngörüsü doğru çıkmıştır ve ikinci dünya savaşını tahmin etmiştir. Kehanetlerinden bazıları ise şöyledir:
Kendi topraklarımızdan gittiğimiz zaman kuzeye yöneleceğiz.Ve aptalca davranışımızı idrak ederek dönüşüm geçireceğiz.O zaman aramızdan,''adil olmayanı'' atayacağız.
Tüm dünya,garip bir hastalıkla boğuşacak ve kimse ona tedavi bulamayacak.(AİDS) Herkes,ben biliyorum,çok akıllıyım,bilim adamıyım der ama kimse bir şey bilmez..İnsanlar düşünüp duracaklar ama doğru sonuca ulaşmaları olanaksızdır.Çare:Tanrı'nın yardımıyla,etrafımızda ve içimizdedir..
"İnsanlar,temiz havadan,tanrısal tazelik ve güzellikten haz etmeyecekler ve sadece kariyerlerini büyütme peşinde koşacaklar.Kimse,bunları yapmaları için zorlamıyor;onlar gönüllüdür.."
"Adamlar,bir kutucuk icad edecekler.İçinde görüntülerle ilgili tertibatlar bulunacak(televizyon).Ama aletler,artık hayatta olmayan benimle irtibata geçemez..Halbuki görüntü cihazları,o hayata saç tellerinin birbirine yakınlığı kadar yakın olacaklar..
İnsan bu görüntü cihazları sayesinde dünyada olan biten her olayı izleyebilecek."
4 - Robert Nixon
Robert Nixon, 15. yy da İngiltere'nin Cheshire şehrinde yaşamış küçük bir çiftçi idi. Çok az konuştuğu ve konuştuğunda da sessizce mırıldandığı için bir çok kişi tarafından zihinsel engelli olarak düşünülürdü. Fakat buna rağmen, gelecekle ilgili bir çok kehaneti doğru çıkmıştır. Bir kaçını sıralamak gerekirse;
"Herkesin ağzında bacaları olacak (sigara)."
"Bir tınaz ve iki ağaç arası büyük bir savaş olacak (St. Albans savaşı)."
bunlara ek olarak Ay'a roketlerle yolculuğun mümkün olacağını, ses kayıt cihazlarının ve ampüllerin üretileceğini idda etmiştir. Sarayda, bir aşçının yanlışlıkla dolaba kitlemesi sonucu, kendisinin ölümünü tahmin ettiği biçimde yani açlıktan ölmüştür.
3 - Papa kehanetleri
Papalar kehaneti, Aziz Malachy adına atfedilen ve 112 tane kısa latince kısa kehanetlerin bulunduğu bir listedir. Bu listeye göre, tüm katolik papalar (bir kaç anti-papa ile birlikte) tahmin edilmiş ve bu listede yer almıştır
Bu kehanetlerle ilgili en ilginç olan kısım, şuan ki papa Benedict XVI ile ilgili olan kısımdır. Listede, papa Benedict XVI'ten "zeytin şöhreti " olarak bahsedilir. Papa, 1054 yılında ki büyük bölünme de ayrılan doğu ortodoks kiliselerinin tekrar kurulması için uğraş vermiştir. Zeytinde Yunanistan'ın simgesidir ve papada bu bölgelerde ki kiliselerin tekrar kurulmasını istemiştir.
2 - Beyaz at kehaneti
1843 yılında, Mormon dininin kurucusu olarak görülen Joseph Smith tarafından ortaya atılan kehanettir. "Rocky dağlarına gidin ve güçlü ve ihtişamlı insanlar haline gelin " kehaneti, St. john'a gelen vahiyde simgelendiği gibi beyaz at olarak tarif edilmiştir.
Bu kehanete göre, Amerika'da daha önce hiç görülmemiş büyüklükte korkunç bir devrim olacak . Bu devrimde Amerika yüksek hükümetini kaybedecek, yeryüzünde ki tüm kötülükler bu ülkede deneniyor olucak. Baba, oğluna karşı ve de çocuk babasına karşı savaşacak, aynı şekilde anne kız çocuğuna, kız çocuğu da annesine karşı duracak. En kötüsü ise, adam öldürme, tecavüz hiç tahmin edilemeyecek oranda artış gösterecek.
1 - St. Nilus kehanetleri
St Nilus, 5. yy da yaşamış St John'un öğrencisi olan münzevi bir keşiş idi. Kesin tarihleri belli olmamakla birlikte 20. yy ile ilgili bir çok kehanette bulunmuştur. Bu kehanetlere göre; 1900 yılından sonra, insanlar anlaşılmaz bir tavır takınacaklar. Deccalin gelme zamanı yaklaştığında, insanların kafasında şehvetli tutkular bir bulut yığını gibi büyüyecek, kanunsuzluk halk arasında yaygınlaşacak. Daha sonra, dünya anlaşılamaz bir hal alıcak. İnsanların görünüşleri de değişecek, elbiselerde ve saç stillerinde ki edepsizlikler yüzünden kadınları erkeklerden ayrımak imkansız olucak.
Bir zaman sonra, erkekler de kuşlar gibi uçabilecek ve balık gibi denizin dibine inebilecek. Tüm bu felaketler meydana geldikten sonra, Bu mutsuz insanlar Deccal'in aldatmalarını farketmeden hayatlarına devam edecekler.
Kaynak: sabah.com.tr
|
|
|
Bolluk Bereket ve Zenginliği hayatına çekmek için kendini değiştir |
Yazar: Emka - 25-07-2017, Saat: 23:12 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Bolluk seviyen, kendini ifade etmenin temel yollarından biridir. Bolluk içinde olmak, özündeki doğal özgürlükle olan bağlantını ifade etmektir. Paranın kendisi özgürlük değildir. Bolluk enerjinin bolca alkışıdır. Bu akış kendisini para, destek, eşzamanlılık ve sevgi olarak ifade eder. Bolluk akışı içinde olduğunda istediğin şeyi yapmakta, olmak istediğin kişi olmakta özgür olursun. Tüm bunlar aynı zamanda büyük değişim potansiyelini ifade eder.
İster para, ister özgürlük ister sevgi yoksunluğu olsun, yoksunluk inancıyla kendi hikayemizi tanımlarız. ”Eğer bolluk içinde olsaydım, şunları şunları yapardım” diye sıklıkla konuşuruz. Rüyalarımızı neden yaşayamadığımızın, niye bize doyum vermeyen durumlar içinde hala kaldığımızın ya da neden mutlu olmadığımızın mantıksal açıklamalarını yapmak için yoksunluk mazeretini kullanırız.
Yoksunluğa odaklanmak kişinin kendisini tanımlamasında çabucak çok güçlü hale gelebilir. Yoksunluk içinde ne kadar mutsuz ve sefil olursak,aynı zamanda hayatımız statik ve rahat hale gelir. Yoksunluk, bilinmeyen korkusunu ( kontrol edilemeyen değişimi ) bizden uzakta tutar. Mutsuzluk ve sefalet inanılmaz derecede rahat olabilir.
Bu alışıldık güvenli mutsuzluk ortamında, bolluk akışını açmak,hikayemiz için büyük boyutlarda tehdit edici olabilir. Yoksunlukt an dolayı birçok şeyi yapmamızın mümkün olmadığına dair inancımızla direndiğimiz tüm değişimler için ayağımızı frenden çekmek,çok tehdit edici olabilir. Yoksunluk inancı,bolluğun getireceği tüm değişikliklere karşı gösterilen direncin inancıdır. Açılım ve bolluk birbirinden ayrılamaz ; ikisi de akışın ve değişimin sembolleridir. Onlar akışını kontrol edemeyeceğiniz nehirlerdir. Hayatında akışa ve değişime izin vermek,onları kontrol edemesen bile güvenli olduğunu kabul etmektir.
Bolluğun özgürlüğüyle, hikayemizi tümüyle yok etme yeteneğimizi acilen kullanabiliriz. Bu nedenle hayatımızda bolluğun olmaması bir hata değildir ; bir anlamı vardır.
Bolluk seviyen sana bir mesajdır. Eğer mesajı işitirsen, temsil ettiği değişime de izin verirsin. Bolluk, direnç gösterdiğin değişimin taşıyıcısıdır. Mesajı işitmek, bolluktan mahrum olmanın sana nasıl hizmet ettiğinin farkında olmaktır. Bunu görebilmek için yoksunluğu reddetmekten vazgeçmen gerekir.
Yoksulluk da bir hata değildir ; yoksulluğu seçtik çünkü hikayemize bir şekilde hizmet ediyor. Yoksulluk bizi,kendimizi yok edici eğilimlerden koruyor olabilir, işi bırakıp inzivaya gömülmekten koruyor olabilir. Yoksunluk bizi korkularımızla yüzleşmekten koruyan bir mazeret olabilir,rüyaları mızı gerçekleştirmenin sorumluluğundan bizi koruyabilir. Terk etmekten korktuğumuz bir kişiye bizi suni olarak bağlayabilir. Evdeki hayatla yüzleşmek istemediğimiz için, bizi uzun saatler çalışmak zorunda bırakıyor olabilir. Kendi değersizlik duygumuzun direkt yansıması olabilir. Yoksulluğun doğal durum olduğuna inanıyor olabiliriz. Nedeni her ne olursa olsun, yoksulluk inançlarımızın bir yansımasıdır.
Yoksunluk durumunun mesajını işit. Realiteni dönüşüme açtığında bolluk gelir. Bolluğun realiteni kontrol edemeyeceğin biçimde değiştireceğini bil.
Genellikle insanlar realitelerinin fazla değişmeden aynı kalmasını ama daha çok paraya sahip olarak daha konforlu yaşamayı isterler.Bolluk akışı böyle kontrol edilebilen bir şey değildir. Kontrol bolluk akışını kapar.Bolluk hayatınıza kontrollü biçimde gelmez.Bolluk özgürlüktür ; kontrol,ö zgürlüğü bastırmak ister. Değiştirmek isteyeceğiniz şeyler listesi ve aynı kalmasını istediğiniz şeyler listesi işe yaramaz. Para hayatınızı hiç beklemediğimiz biçimde değiştirir.Bu öngörülebilen ve belirlenebilen bir enerji değildir. Para hayatınıza yeni şeyler getirir,hayatı mızdan bazı şeyler götürür. Bolluk kontrol edilemeyen değişimdir. Bu kadar basit.
Değişimi istemek ile değişime ihtiyaç duymak arasındaki farkın farkında ol. Eğer bolluğu arzu ediyorsan,nası l geleceğine ve seni nasıl etkileyeceğine dair bir tanımlama yapmadan kendini değişime aç. Bolluğu değişim , güçlenme ve özgürlük enerjisi olarak hisset. Bu duyguyu kontrol ihtiyacından özgürleşerek tüm varlığınla hisset. ve doğanda zaten var olan bolluğun akmasına izin ver.
Tıpkı açılım gibi,bolluk bilinci, kendimizi ve realitemizi tanımlamalardan özgürleştirme bilincidir. Bolluk bilinci varlığımızın bol enerjisini hissetmektir. Bolluk bilinci dışsal zenginlik değildir; kendi sınırsızlığımızın içsel bilincidir.
Bolluk bilincini hissetmek, bolluğu dış realitemize de yansıtmaktır. Realitem iz bolluk bilincinin akışında ise, zavallı, fakir, silik, ezik, değersiz, kibirli, kendini beğenmiş, despot olamayız. Bolluk bilinci, kendi harikuladeliğinin varlığından akmasıdır. Olmak istediğin her şey,içindeki bu akışla olur. Realite seni mutlu edemez. Realite ancak kendi içindeki mutluluğu sana yansıtabilir. Kendi değerini içinde hissettiğinde,dış dünyada da değerli bulunacaksın. Kendi değerini biçen sensin.
Bolluğu hayatına sokmak için, yoklukla özdeşleşmeyi bırak.Yoksunluğa tepki duyduğun ölçüde,kendini yoksunluğa mahkum edersin.Bolluk, yoksunluğun yadsınması değildir. Yoksunluk, doğal halimiz olan bolluğun yadsınmasıdır. Kontrolü elden bırakmadan yoksunluktan çıkamazsın.
Kontrolle inşa edilen zenginliğin temelleri yoktur. Bu tür zenginlik,onu korumak için sürekli çaba gerektirir. Daima onu kaybetme korkusu ile kuşatılmıştır. Gerçek bolluk,öylesine kolaylıkla akar ki,asla kaybetme korkusu hissedilmez. bolluğun zorluğu sadece ne kadar bolluğa sahip olma konusunda kendimize izin vereceğimizdedir. Hayatı ndaki değişimlerin akışı karşısında ne kadar güçlüsün ? Ne kadar dönüşüme, özgürlüğe ve sevgiye izin verebilirsin ? Hikayenden ne kadar vazgeçebilirsin ?
Hayatında bolluğa izin vermek için, şu andaki bolluk seviyenin anlamlı olduğunun farkında ol. Anlamını bildiğinde, neden mükemmel olduğunu da netlikle görebileceksin. Anlam bize bolluğa niçin ve nasıl direndiğimizi de gösterir. Eğer direncimizin temsil ettiği korkuyla yüzleşmeye hazırsak, realitemizi değişime açmaya da hazır oluruz. Yokluk ve sınırlılıkla özdeşleşmek sona erer.
Bolluğun akışının içinden akmasına izin ver. Kendi gücünü ve harikuladeliliğini hisset. Enerjinin bolluğunu hisset. Bu gücün ve harikuladeliğin hiçbir beklenti ve kontrol olmadan realitene yansımasına izin ver. Varlığının açılımında kendine özgürce yaratma iznini ver. Dünyayı etkilemek,iz bırakmak senin hakkın. Dünyayı değiştirmek hakkın. Kendi özgünlüğünün ifadesine izin ver.Bolluk, sahip olduğun dış zenginlik tarafından belirlenemez. Bolluğun kaynağı sensin. Bolluk, özgürlüğünün ifadesidir.
|
|
|
Ergün ARIKDAL |
Yazar: Neval Ercan - 24-07-2017, Saat: 19:24 - Forum: NOTLAR
- Yorum Yok
|
|
...Ruh, kendisine bağlı her şeyle beraber, yani bütün sonsuzluk ve ebediyetleriyle beraber, maddî bir kâinat kadar ve hatta ondan daha büyük, kapsamlı ve sonsuz bir kâinattır. Zira onda olan müessiriyet kudretiyle beraber şuur ve idrak, bütün maddî kâinatın ve kâinatların ne küçük parçasında, ne de bütününde mevcut olmayan bir kudrettir ki, o bu kudretiyle maddî kâinata nispeten Allah'a daha yakındır (ruh varlığının şuurlu ve idrakli olması keyfiyeti)
Ve işte bunun içindir ki, bir tek ruh kâinatı, maddî kâinatlardan fersah fersah yüksek, büyük, kapsamlı ve güçlüdür. Ve işte bunun içindir ki, madde kâinatına, Allah'ın her yönden üstün olarak yarattığı bu kadar büyük kudreti, yani öz varlığını, insan, maddelere esir kılmaktan İlâhî Kanunlarla menedilmiştir."
Öz varlık, yani ruh, maddî kâinatlara esir olamaz, çünkü YARATAN bunu menetmiştir. Nasıl menetmiştir? Ruha şuur ve idrak vermek suretiyle (menetmiştir). Şuur ve idraki olan varlığın maddeye esir olması söz konusu değildir. Eğer biz bugün maddeye esir vaziyette isek, bu, şuur ve idrakimizi kullanamayışımızdan ileri geliyor; şuursuzluğumuzdan, uyur gezer hâlde oluşumuzdan, dolayısıyla idrak edemeyişimizden, anlayış kabiliyetimizin eksilmesinden ve gerilemesinden ileri geliyor. Bunun sonucu olarak ortaya paracı ve maddeci, ekonomik bir insan tipi çıkmıştır: Homo Ekonomikus!
Ama, insan ne yaparsa yapsın, bu esarete müsaade edilmeyecektir. Yani şuurunun ve idrakinin kullanılması için her türlü yolu deneyecekler. Bu bizim canımızın pahasına dahi olsa, bunu yapacaklar. Bundan kaçınmanın imkânı yok; kıyam şarttır, uyanmak şarttır. Deniyor ki, ruhun maddeye esir olması İlâhî Yasalarla menedilmiştir. Yani, ne yaparsanız yapınız, şuurlu ve idrakli bir varlık hâline geleceksiniz; vazifeniz budur. Eğer, insan herhangi bir madde ile aynı tutulmak istenseydi, ona şuur ve idrak verilmezdi ve onlar gibi atalet içerisinde, kör bir sebeplilik kanununa bağlı olarak, taş gibi, ağaç gibi, hayvan gibi yaşar giderdi ve ondan hiç bir şey beklenmezdi. Ama madem ki insana şuur ve idrak verilmiştir, öyleyse maddenin esaretinden kurtulma yetkisi ve yeteneği de verilmiş demektir. Tekâmül bunun doğal bir sonucudur. Şuur ve idrakin kullanılma kapasitesi derecelenirse, bunun başka bir anlamı, tekâmülde de derecelenmenin olmasıdır. "Tekâmül var mıdır, yok mudur?" sorusuna bile gerek yoktur. Şayet şuur ve idrak sahibiysek (tekâmül) vardır.
Kaynak: Ergün Arıkdal'ın hazırlık aşamasındaki RİM (Ruhsal İdare Mekanizması) adlı kitabından alıntıdır.
|
|
|
Yoksa bir Şaman mısın? |
Yazar: Archilles - 20-07-2017, Saat: 20:52 - Forum: ŞAMANİZM
- Yorum Yok
|
|
‘’Gidiyoruz’’, ‘’geliyoruz’’, yine başa dönüyoruz..Ve bir türlü kadim kültürlerden vazgeçemiyor yeryüzü insanı. Bunların içinde en sık başvurulanı ve merak edileni de ‘’Şamanizm’’. Neden?, cevabı çok basit: İnsan, çoğu zaman unutsa da ‘’Doğa Ana’nın kopmaz bir parçasıdır.
Son zamanlarda ‘’şamanlık’’ adetlerine olan ilgi oldukça artmış görünüyor. Çünkü, Adem oğlu, Havva kızı, yapaylıktan nasibini fazlasıyla almış olarak, özüne dönme telaşı içinde, hevesle çareler arıyor. Bir çok kişi; iyi gelen bir şeyler bulma ümidiyle, yüz binlerce yıldır, orada köşesinde gururla duran ve yerini bir kere olsun terk etmemiş ‘’şamanizm’’ e yönelmiş durumda. Belki de zaten birer ‘’şaman’’ lar ve sadece bunu onlara birilerinin hatırlatması gerekiyordur.
Bu yazımda, bir şamanın özelliklerinden söz ederek, kendisiyle ilgili ipuçlarını değerlendirmeyi okuyucuma sunuyorum:
1.Halihazırda devam etmekte olan global bilinç değişimini fazlasıyla hissetmek.
Şüphesiz, bir uyanma hali tüm dünyada yayılırken bir şaman, biraz daha farklı olarak bu uyanışı sadece hissetmekle kalmıyor, bir şekilde uyandırma pozisyonlarında liderlik yaparak mıknatıs gibi, diğer kişileri kendine çekiyor. Bilinç dönüşümünün ve tekamülün gelişimine aktif olarak önde yol açıyor.
2.Onu, şamanik liderlik rolüne hazırlayan zor bir inisiyasyondan geçiyor.
Şamanın yaşadığı duygusal travmalar ve karşılaştığı dünya zorlukları diğerlerinden daha zorlayıcı ve bununla beraber güçlendirici olabiliyor. Çünkü; derdin ‘’dermanını’’ bulup, bunu daha sonra hayatlara uygulayabilmesi açısından engebeli bir inisiyasyondan geçmesi bazen neredeyse şart oluyor.
3.Ne olursa olsun hep naziksin ve içinde yaşarsın.
Şamanlar, çok boyutlu varlıklardır. Görünen ve görünmeyen dünyalar arasında tabiri caizse dans ederler. Eğer; şamanik bir arketipin varsa 3.boyuttaki zaman navigasyonun, diğer dünyalılardan önemli derecede farklıdır ve diğer boyutlarda kendini daha çok ‘’yuvada’’ hissedersin.
4. Doğa, evindir.
Şaman, doğa ve insanlar arasında bir köprüdür. Dağların, okyanusların, ağaçlar ve hayvanların tercümanıdır. Doğanın kendisiyle konuştuğunu hissede ve en mutlu olduğu anlar, doğada kaldığı saatlerdir.
5. Çok hassassın.
Başkalarının gördüğünden daha çok şey görür, duyduğundan daha fazlasını duyar bir şaman. Kokulara aşırı duyarlıdır ve hemen tanır. Toplumda bu yüzden garip karşılanabilir. Ama aslında bu ona verilmiş bir hediyedir.
6. Acı çekmekte olan insanlara, hayvanlara ve doğaya çekilirsin.
Doğal şifacı olmaları şamanları, ruhsal bir çekimle acı çekenlere doğru yönlendirir. Doğa Ana’nın tüm hünerlerini bilme merakında ve bazen de iyi bir uygulayıcısı olarak şifalarından vermeyi ruhsal görev edinmişlerdir.
7. ’’Şaman hastalığı’’ belirtileri.
Aşırı hassasiyetlerinden dolayı ve modern kültürün onlarda yarattığı depresif etkiler sebebiyle, uyumsuzluklarının sonucu olarak, kronik yorgunluk, migren, bel ağrıları çekerler. Bu durum, kendilerinin ‘‘bir şaman’’ olduğunu biri onlara hatırlatıncaya dek devam eder. Çağrıyı aldıklarında özlerini farkederler.
8.Canlı rüyalar.
Görünmeyen diyarlar, bir şamanla rüyalarında iletişime geçer. Hatta şamanik totemi ona yol gösterir. Bir hayvan figüründe çoğu zaman rüyalarında belirgin olarak onunla konuşur. Şamanın rüyaları oldukça canlı ve 3. boyuttan bile daha hissedilir olabilir.
9.Psişik güçler.
Telepati, şifalı eller, hayvanlarla konuşabilme, onları anlayabilme ve anlaşılabilme, hatta telekinezi bir şamanın özellikleri olabilir.
10.Bir yere ait hissedememek.
Şaman, modern toplumda ve yerleşim birimlerinde yabancılık çeker. Ancak; kendisi gibi olan diğer şamanları bulduğunda ve onlarla iletişim halinde olduğunda biraz olsun teselli bulur. Hiçbir yere ait hissedemez çünkü; içinde bir yerde, rolünün sadece‘’bir köprü’’ olduğunu bilir.
Bu ipuçları ışığında, ‘’Yoksa bir Şaman mısın?’’ Çağrısını aldıysan, “Evet !!!”
Kaynak:yuvayayolculuk
|
|
|
Yüksek titreşimli çiçek özleri ile şifalanma |
Yazar: Archilles - 20-07-2017, Saat: 20:42 - Forum: SAĞLIK
- Yorum Yok
|
|
Toprak Ana her baharda yüksek titreşimleri ile etrafa neşe saçar. Kış mevsiminin depresif hali, sıcak güneş ışıkları, güzel kokulu çiçekler ve meyvelerle süslenir. Tıpkı bir ödül gibidir baharın gelmesi. Tüm uykuların arınmış bir enerji ile yeniden doğması gibidir. Çiçekler yüzyıllardır bizimle her bahar açarlar. Rengarenk ve çok sesli kokuları ile adeta sinir sistemimize denge getirirler. Terapi olarak Çiçeklerin kullanımı Şaman kültürlerine kadar dayanmaktadır. Hepimizin evinde yılda bir kez bile olsa bir bitki çayı içilir, kapıya sarımsak asılır, çekmecelere Lavanta koku keseleri konur. Fokurdayan, demlenen bitki özleri her sorunda Şifa Anne olarak sarmalar bizi.
Çiçeklerin iyileştirici gücünün sistematiğini kuran ilk adam olarak tanınan E.Bach İngiliz bir bakteriyologtur. Onun bundan neredeyse seksen yıl önce kurduğu sistematik üzerine, günümüzde bir çok Çiçek Terapi yöntem ve uygulamaları doğmuştur. Avusturya Çalı Terapisi, California Çiçek Terapisi ya da Şamanik Çiçek Terapisi gibi.
Bach çiçekleri; özenle seçilmiş 38 farklı psikolojik rahatsızlık için tespit edilmiş yüksek titreşimli çiçeklerdir. Çiçeklerin kullanımı kürler halinde terapist gözetiminde yapılır. Konsültasyon, analiz kartları, analiz testi aşamalarından geçen danışan üzerinde kür hazırlanır. İhtiyaç doğrultusunda hazırlanan özler, homeopatik sistem yöntemi ile çalışır.
Çiçeklerin inceltilme ve güçlendirme yöntemi nasıl kullanılır?
Bach Çiçek özleri ile hazırlanmış sıvı preparatlar, homeopatik özellikte olup, sadece çiçek özleri ile hazırlanmış remedy’lerdir.
Rahatsızlığın hikayesi ve başlangıç zamanı oldukça mühimdir. Kronikleşmiş bir sorunun çözümlenmesi için bazen dört ya da beş çiçek özü karışımı hazırlanır. Homeopatik çalışma ile en doğru Çiçek özlerinin bir araya getirilmesi gerekir. Çiçek özlerinin güçlü çalışması için en az dört öz gerektirmektedir. Çiçekler bir araya getirilip seyreltilirken yapılacak oranlama her çiçek için her sorun için farklı dozlar taşır.
Hepimiz farklı titreşim ve frekans gücüne sahibiz. Benzer ruhlar olarak nitelendirilen eşler, aynı titreşim alanına sahiptirler. Bu yüzden birbirimizi eş frekanslarda yakalar, birbirimize çekeriz. Benzerini bulmak, aynı ruh titreşimine sahip olmak bizi mutlu kılar. Çiçeklerin dünyasında da benzer çiçek gurupları birbirine eş titreşime sahiptir. Örneğin çalı gurubu olarak nitelendirilen Lavanta, Kekik, Nane, Katır tırnağı gibi çiçekler eş değer frekanslara sahiptirler. Yüksek titreşimler barındıran Çiçekler kimi zaman kronikleşmiş sorunlarda ( panik atak, depresiflik gibi) uzun süreli çalışmaya ihtiyaç duyar. Çakra alanlarında oluşmuş blokajların temizlenmesi, saplantı derecesine varan ruhsal sorunlarda, fiziksel ağrılarda verimli çalışabilmesi için, tedavi sürecinde alkol gibi maddelerden uzak durulması gerekir. Özler büyük bir özenle seyreltilirken Brendi ya da Elma sirkesi gibi likitlerle korunma altına alınır.
Vaka üzerinde çalışırken, başlangıç özünü hazırlamak oldukça mühimdir. Başlangıç tentürü (anne tentür) ile danışanınız arasında oluşturulacak bağ, titreşim kalitesi özenle düşünülmelidir. Bağışıklık sistemi oldukça düşük olan bir danışan ile çalışırken, verilecek olan çiçek özlerinin kişinin an ki titreşim değerinin çok üzerinde olmamasına dikkat edilmesi gerekir. Aşırı yükleme negatife dönüşebilir. Unutmayalım ki Paracelcus’un dediği gibi “Evrende ki her şey zehirdir, mühim olan ise dozdur. ”
Bach Çiçek terapisi içinde yer alan 37 güçlü titreşimde ki özlerin, basit kullanım kürleri ile bedensel uygulama çalışmaları tedavi sürecini hızlandırmaktadır. Karahindiba olarak tanıdığımız, özellikle Likya coğrafyasının bahar çiçeği olarak da bilinen bu Çiçek türü, Bach Çiçek terapisi içinde Chicory adı ile Aşırı hassasiyet gurubunun şifa çiçeğidir. Bu çiçeğin taze olarak toplanması ve solarizasyon yöntemi ile özün elde edilme aşaması onu benzersiz güçlü kılacaktır. Elbette ki Bach Çiçek özlerinin dünya marketi içinde ki yeri de tartışılmazdır.
Çiçek Terapilerinde kullanılan çiçek özlerinin neredeyse tümü yüksek titreşim taşırlar. Hasarlı alanda çalışma konusunda oldukça ustalardır. Ezoterik çalışmalarla desteklediğim çiçek terapisinde koku kavramı önemli bir terapötik destekleyicidir. Örneğin Yaban Gül’ü ile yapılan Meditatif çalışma yönteminde, nefes ve konsantrasyon çiçeğin güçlü titreşimleri ile sizi yormadan üzerinize oturur. Zihin kapılarını aralayan Çiçek özü, ruhsal temasa geçer. Farkındalık kapılarını aralayan her Çiçek özü, çakra alanları üzerinde blokajları temizlemeye başlar.
Kaynak:Ayşegül Savaş
|
|
|
Türklere Göre Günlerin Anlamı |
Yazar: Archilles - 20-07-2017, Saat: 19:49 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Dünyanın her yerinde olduğu gibi Anadolu´da da günler kendine has yöntemlerle ayrılıyor.
Türk insanı yılların birikimlerinden de etkilenerek günleri özelliklerine göre böyle ayırıyor.Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü Türk Halk Edebiyatı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erman Artun, toplumların kültürlerini etkileyen en önemli unsurun inanç sistemleri olduğunu, bu kapsamda yöresel farklılıklar göstermesi ve değişikliklere uğramasına karşın “Halk Takvimi” oluşturulduğunu ve günlere özel anlamlar yüklenildiğini bildirdi.
Prof. Dr. Artun, takvimin, zamanı, yıllara, aylara ve haftalara göre ayırdığını, Anadolu´da da insanların yılların birikimlerinden de etkilenerek günleri özelliklerine göre ayırdıklarını söyledi.
“Halk Takvimi” nde, günlere iyi ya da kötü özelliklerin yüklendiğini belirten Artun, insanların yaşama biçimleri ve coğrafi yapısıyla yüklenen anlamların, yöreden yöreye, toplumun yaşayışı, inancı, sosyal yapısı, tarihi, ekonomisi ve doğal koşullarına göre yeni ögeler alarak değişip, geliştiğini ifade etti.
İnsanların bazı günleri uğurlu, bazılarını uğursuz olarak nitelediklerini anlatan Prof. Dr. Artun, ´´İnsanlar, işlerini ona göre ayarlarlar. Bu inanış eski Türklerde de vardı. Bir toplumun inanışlarının oluşumunda, bağlı bulunduğu inanç sisteminin şekillendirici etkisi vardır. Eski inanışlardan olduğu gibi çeşitli diğer adet ve inanmalardan etkilenme de vardır´´ dedi.
GÜNLERE YÜKLENEN ANLAMLAR
Prof. Dr. Artun, günlerle ilgili inanışları şöylece sıraladı:
Pazartesi: Bir işe başlanacağı zaman bugün beklenir. Pazartesi çok uğurludur ve ayrıca çamaşır günüdür. Yorgan kaplanır, her iş yapılır. Soğan, biber, tütün gibi acı şeyler hiç kimseye verilmez.
Salı: Bugün bir işe başlanmaz. Başlanan iş sallanır. Çünkü bugün olumsuzluk olur, çabuk bitmez. Uğursuz gündür. Badana yapılmaz. Çamaşır yıkanmaz. Göç yapılmaz.
Çarşamba: Çarşamba günü dikiş dikilmez. Çarşamba Anası dikiş dikenlere kötülük yapar. Çamaşır yıkanmaz ve gecesi iş yapılmaz. Gece iş yapılırsa Çarşamba Kadınları gelip kötülük yapar.
Perşembe: Perşembe günü erken lamba yakanın ölüsü kalkar. Çamaşır yıkanır, badana yapılır. Perşembe günü uğurlu bir gündür, her iş yapılır.
Cuma: Cuma namazına kadar çamaşır yıkanmaz, oda kaldırılmaz. Üç cuma arka arkaya yıkanan çocuk ölür. Cuma günleri kız istemeye gidilir. Yeni dikilen bir elbise ilk kez cuma günü giyilirse onun sorgusu sorusu olmaz. Cuma günü örümcek alınmaz, badana yapılmaz. Sela ile öğle arası hiçbir iş yapılmaz. Cuma günü mübarek bir gün olduğu için ava gidilmez.
Cumartesi: Cumartesi günü elbise kesilmez. Dünyanın kurulduğu gün olduğu için çamaşır yıkanmaz.
Pazar: Pazar günü çamaşır yıkanır, gezmeye gidilir.
|
|
|
Kader Sayınız Size Ne Fısıldıyor? |
Yazar: Archilles - 20-07-2017, Saat: 19:42 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Herkes kaderini merak eder çünkü kaderi bilmek hayatınızı değiştirir. Kaderinizi kendiniz de kader sayınızdan öğrenebilirsiniz.
Kader Sayısı Nedir
Kader insanın hayatı boyunca çizilmiş yaşam yoludur. Kaderinizin size ne göstereceğini bulmak için kader sayınızı bilmek gerekir.
İnsanın doğum tarihi ve ismi kader sayısını etkiler. Çünkü yıldızlar siz doğar doğmaz kaderinizi gökyüzüne çizmiştir.
Kader sayısı ile hangi mesleği seçmeniz gerektiğini, yaşamınız boyunca karşılaşacağınız zorlukları, nasıl insanlarla dost olmanız gerektiğini öğrenebilirsiniz.
Eski zamanlarda insanlar kader sayısı dedikleri Ebcet hesabı ile uygulama yaparlardı. Bu sayede büyük yıldız kitabından sizin hakkında bilgi sahibi olurlar ve size yardımcı olurlardı.
Bu yöntemin daha kolaylaştırılmış hali olarak karşımıza çıkan kader sayısı da aynı görevi görmekte ancak herkesin kendine bakabiliyor olması da daha bir güzel yanı.
Bazı insanlar hayata neden geldiklerinin farkına varmazlar. Aslında içlerinde yapabilecekleri kadar büyük güçler taşıdıklarını bilmezler.
Kader sayısı sayesinde size uygun olan ve yapabileceğiniz güçte bütün konuları zorluk çekmeden yapabileceksiniz.
Yaşadığınız iyi ve kötü olayların neden başınıza geldiğini ve bir amacı olup olmadığını kader sayınızı öğrendikten sonra daha iyi anlayacaksınız.
Kader Sayısı Nasıl Hesaplanır
Kader sayınız doğduğunuz gün olan tarih ve size verilen isim ile şekillenir. Çünkü o tarihlerde siz bir kişi olup diğer bireyler ile etkileşime geçmeye başlamışsınızdır.
İlk aldığınız isim ne ise onu kullanmanız gerekmektedir, doğru doğum tarihini de seçtikten sonra kader sayınızı kolayca hesaplayabilirsiniz.
Doğum yılınızın yanında günü ve ayını da tam olarak bilmek gerekir. Ayların hepsi ayrı bir sayı değeri alır, Ocak ayı 1, Şubat 2, Mart 3, Nisan 4, Mayıs 5, Haziran 6, Temmuz 7, Ağustos 8, Eylül 9, Ekim 1, Kasım 2, Aralık 3 sayı değeri olarak alınmalıdır.
Örneğin, 30 Mart 1990 yılında doğmuş olan bir kişi 3+0+3+1+9+9+0 = 25, 2+5 = 7
Yani bu kişinin doğum kader sayısı 7dir. 1 ile 9 arasında çıkan her sonuçların bir açıklaması vardır. Daha sonra bunların anlamlarına bakabilirsiniz.
Gerçek kader sayınızı ise doğumunuzda verilen ilk isim ile bulunur. Her harfin bir değeri vardır. Bu değerler şöyledir:
A, J, S harfleri 1 değerini alır, B, K, T harfleri 2 değerini alır, C, L, U harfleri 3, D, M, V harfleri 4, E, N, W harfleri 5 değerindedir. F, O, X harfleri 6, G, P, Y harfleri 7, H, Q, Z harfleri 8 değerindedir ve I, R harfleri ise 9 değerini almaktadır.
Örneğin; Cansu Bal ismindeki bir kişinin kader sayısı 3+1+5+1+3+2+1+3 = 19, 1+9 = 10, 1+0 = 1 yani bu kişinin kader sayısı 1dir.
Çıkan sayının tek basamaklı sayı olması çok önemli, çünkü değerler tek basamaktan oluşuyor.
Kader Sayısı Uyumu
Kader sayınız size evleneceğiniz kişi ile nasıl bir geleceğiniz olacağı konusunda da bilgi vermektedir. Bu bilgiler sayesinde mutlu bir evliliğin kapılarını aralayabilirsiniz.
Kader sayınızın uyum sağladığı belli numaralar vardır, sevgilinizin ve ya hoşlandığınız kişinin kader sayısını yukarıdaki yöntemler ile bulabilirsiniz. Bu sayede kolayca kişilik uyumunuza bakabileceksiniz.
Eğer aynı duyguları hisseden bir kader sayınız var ise olumlu bir ilişkiniz olabilir. Kader uyumunuzu da hazır testlerden faydalanarak yapabilirsiniz.
İsmini bildiğiniz bir kişi ile ikinize ortak bakacağınız bu uyum falı sayesinde yüzdelik bir dilim çıkar ve eğer yüzdeniz yüksek çıkarsa uyum dereceniz de yüksek demektir.
Ancak düşük yüzde ile karşılaşırsanız o kişiden uzak durmanızda ve kaderinizde o kişinin yeri olmadığını bilmeniz gerekir.
|
|
|
Yediğimiz besinlerin vücudumuzun titreşim frekansını bozabileceğini biliyormusunuz? |
Yazar: Archilles - 20-07-2017, Saat: 17:31 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorumlar (1)
|
|
Yediğimiz besinlerin de bir titreşimsel enerji frekansı olduğunu ve bundan dolayı vücudun genel enerji frekans titreşim ahengini bozabildiğini biliyor muydunuz?
Yediğimiz besinlerin de bir titreşimsel enerji frekansı olduğunu ve bundan dolayı vücudun genel enerji frekans titreşim ahengini bozabildiğini biliyor muydunuz? Frekans dört bir yanımızdadır ve her şeyin içinde bulunabilmektedir. Her ne zaman bir nefes alıyorsak, içimize frekans çekiyoruz. Ne zaman müzik dinlesek, frekans ile etkileşim halinde oluruz. Hatta düşündüğümüz zaman bile, düşüncelerimizi ifade etmesine yardım etmek üzere frekansın kuvvetinden faydalanıyoruz. Frekansın bizi şifalandırma veya bize zarar verme becerisi vardır; bu yüzden, sağlıklı kalmak istiyorsak, bunun genel sağlığımızı nasıl etkilediğini anlamamız gerekir. Düşük frekans içeren bir yemek yiyor olmamız da, enerji seviyemizin bozulmasına sebep olur. Teorik olarak, bedenimizin frekans oranını 60 MHz’in üzerinde tutabilirsek, hemen hemen hiç hasta olmayız. Bunun için ‘düşük’ titreşimli gıdalardan kaçınmamız ve bunun yerine ‘yüksek’ titreşimli gıdaları tercih etmemiz söylenir.
Yüksek titreşimli gıdalar:
Taze, sertifikalı organik meyveler ve sebzeler
Raw beslenme, filizlenmiş besinler, buğday çimi
Spirulina gibi doğal takviyeler
Bitkisel Çaylar
Otlar ve baharatlar
Saf veya filtrelenmiş su – ters osmoz veya yeni toplanan kaynak suyu en iyi seçenektir
Zeytinyağı ve hindistancevizi yağı gibi sağlıklı yağlar
Fındık ve tohumlar
Fermente gıdalar
Kakao
Saf gerçek bal
Bakliyatlar
Karabuğday, kahverengi pirinç, amaranth gibi tahıllar
Düşük titreşimli gıdalar:
Genetiği değiştirilmiş (GDO) gıda maddeleri ve kimyasallar ve pestisitlerle tedavi edilen konvansiyonel gıda maddeleri
Beyaz pirinç ve unlar
Şekerler, tatlandırıcılar (yapay vb.)
Kahve
Soda
Alkol
Et, balık ve kümes hayvanları
İşlenmiş paketlenmiş konserve ve fast food
Kanola, pamuk tohumu, margarin ve bitkisel yağlar gibi sağlıksız yağlar
Dondurulmuş gıdalar
Pastörize edilmiş inekler süt, yoğurt ve peynir
Pişmiş yemekler, fast food, kızartılmış gıdalar ve mikrodalga fırın yemekleri
Kaynak: İntelligent infinity- Merve Karacaoğlu sayfasından alınmıştır
|
|
|
Frida Kahlo’nun Çok Sevdiği Diego’dan Vazgeçme Eşiğini Anlattığı Nefis Mektubu |
Yazar: Archilles - 20-07-2017, Saat: 17:26 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
47 yıllık yaşamı boyunca resimlerinin yanı sıra inişli çıkışlı özel hayatıyla da sık sık gündeme gelen Frida, bu inişli çıkışlı özel hayatının önemli mihenk taşlarından biri olan kocası Diego’dan vazgeçişini bu mektupta öylesine güzel, öylesine şairane bir dille ifade etmiş ki, gerçekten de o büyük aşkın kopma anlarına şahitlik eden bu gizli ve hüzünlü hazineden etkilenmemek elde değil;
Kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.
Canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Bana yalan söylediğini ve benim bunu anlamadığımı sandığın zaman vazgeçtim.
Gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
Her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.
Ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.
Sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.
Tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden sen olduğun icin vazgeçtim.
Bencil oldugun icin vazgectim.
Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgeçmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.
Bu yüzden ben de senden vazgeçtim…
Kaynak: seyler.eksisozluk.com
|
|
|
|