Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 1016 kullanıcı aktif
» 1 Kayıtlı
» 1015 Ziyaretçi
ceylaninreallife

Son Aktiviteler
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 340
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 312
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,018
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,148
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,084
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,008
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,156
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,525
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,287
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,175

 
  DOĞUM TARİHİNİZDEKİ BÜYÜK SIRRI,BU METODLA ORTAYA ÇIKARIN
Yazar: Archilles - 18-07-2017, Saat: 20:20 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Bu sırlar küpünün anahtarları da sayıların sihirli dünyasındadır. Doğum tarihinizin gün kısmı doğal yeteneklerinizi ve karakter özelliklerinizi gösterirken, ay kısmıda sosyal yaşantınız ve ilişkilerde bağ kurma şeklinizi anlatır. Doğum yılınızda sizin dünya görüşünüzü ve olayları algılama şeklinizle ilgili bilgiler verir.

Ancak doğum tarihinizin en önemli göstergesi yaşam yolculuğunuzla ilgili derslerinizin ve fırsatlarınız saklı olduğu Yaşam Kodu sayısıdır. Yaşam Kodu sayısında saklı dersleri öğrendiğiniz andan itibaren fırsatlarınızı yakalamaya ve kullanmaya başlarsanız. Bu sebeple bu sayının bilinmesi ve öğrenilmesi herkes için çok önemlidir.Yaşam Kodu Sayısı Nasıl Hesaplanır ?
Yaşam kodu sayısı doğum tarihiniz içinde tüm rakamların toplanmasıyla bulunur. Aşağıdaki örnekleri inceleyiniz ve sizde kendi doğum tarihinizden Yaşam Kodu sayınızı hesaplayınız.

ÖRNEK 1

10.05.1984
Yaşam Kodu Sayısı = 1 + 0 + 0 + 5 + 1 + 9 + 8 + 4 = 28
Çıkan toplam eğer 11 veya 22 sayısına eşitse devam etmiyoruz . 11 ve 22 sayıları numerolojiide özel sayılar olarak anılır ve yorumlanır. Eğer toplam 11 veya 22 değilse o zaman sadeleştirme işlemine devam ediniz. Çıkan sayının rakamlarını tekrar toplayınız.
Yaşam Kodu Sayısı = 2 + 8 = 10 (Bunu da yine sadeleştirmeye devam ediniz)
Yaşam Kodu Sayısı = 1 + 0 = 1

ÖRNEK 2

12.03.1958
Yaşam Kodu Sayısı = 1 + 2 + 0 + 3 + 1 + 9 + 5 + 8 = 29
Yaşam Kodu Sayısı = 2 + 9 = 11
11 sayısı özel sayıdır artık sadeleştirmiyoruz. Ancak yaşam kodu sayısı 11 olan kişilerin mutlaka 2 sayısını da okumaları gerekir. 11 en sade haliyle 2’ye eşittir ve 2 sayısının da bir çok özelliğini taşımakta ve göstermektedir.

ÖRNEK 3

11.11.1971
Yaşam Kodu Sayısı = 1 + 1 + 1 + 1 + 1 + 9 + 7 + 1 = 22
Yaşam Kodu Sayısı = 22 (Bu sayıyı sadeleştirmiyoruz)
22 sayısı özel sayıdır artık sadeleştirmiyoruz. Ancak yaşam kodu sayısı 22 olan kişilerin mutlaka 4 sayısınıda okumaları gerekir. 22 sayısı en sade haliyle 4’e eşittir ve 4 sayısının da bir çok özelliğini taşımakta ve göstermektedir.

640xauto.jpg


Yaşam Kodu Sayısı 1 (Bir) Olanlar
BİREY OLMA, BAĞIMSIZLIK, BECERİ ve KAZANIM

Bu hayatta “bağımsız” olmanın faydalarını öğrenmek için bulunuyorsunuz. Bu iki yönlü bir öğrenme sürecidir. Öncelikle, başkalarına yaslanarak yada onlara bağımlı kalarak yaşamak yerine kendi ayaklarınız üzerinde durmayı öğrenmeli ve bilmelisiniz. Bunu öğrendikten ve gerçekten bağımlı olmaktan kendinizi özgürleştirip bağımsız olmayı deneyimledikten sonra ise yaratıcı yönlerinizi kullanarak liderlik etme sürecine geçebilirsiniz.

Siz yetenek ve kabiliyetlerinizi kullanmaya başlayınca diğerleride bu yeteneklerinizin farkına varmaya başlar. Bu süreçte siz ve çevrenizdekiler için bir çok fırsatın oluşmaya başladığını görürsünüz. Bu fırsatlar hem size başarı getirirken, hem de maddi kazançları da elde etmenizi sağlar.

Yaşam Kodu Sayısı 2 (İki) Olanlar
İLGİ, ALAKA, İLİŞKİLER ve BİRLİKTE HAREKET ETME

Bu hayatta organizasyon ve destek yeteneklerinizi bir grup içinde kullanarak bunun tatminini yaşamayı öğrenmek için bulunuyorsunuz. Her ne kadar bu yönde girişiminiz çok olsa da bunun tam olarak sağlandığı durumlar nadiren oluşabilir.
Kendi fikirlerinizi başkalarının fikirleri ile birleştirip daha dinamik olmayı kabul ederseniz o zaman gerçekten tüm gücünüzü kullanmış olursunuz. Fikirlerinizin karşılığını (maddi ve manevi ) başkalarından aldığınız durumların farkında olmayı ve bundan dolayıda mutlu olabilmeyi becerebilirseniz yaşamınızdaki önemli bir dersi öğrenmiş olursunuz.
Başkaları ile çalışırken, daha duyarlı olmayı başaracak şekilde kendinizi geliştirebilir ve varlığınızla dünyanın daha iyi bir yer olmasanı sağlayabilirsiniz. Başkaları ile birarada hareket edebilmeyi öğrenmilisiniz. O zaman bir şeyi yapmanın sağlayacağı içsel tatmin duygusu sizin yıldızını parlatacaktır.

Yaşam Kodu Sayısı 3 (Üç) Olanlar
İFADE ETME, ANLATMA, YAŞAMA SEVİNCİ

Bu hayatta kendinizi ifade etmenin keyfini öğrenmek için bulunuyorsunuz. Yeterince açık, sıcak ve keyifli olduğunuz zamanlarda başkaları tarafından hayranlıkla izlenirsiniz ve size eşlik etmek isteyen çok olur. Birçok açıdan baktığımızda öğrenmeniz gereken şeyler hayattaki en kolay derstir.Yapmanız gereken kısaca dünyada zaten var olan tüm güzelliklerin tadını çıkarmaktır.
Sahip olduğunuz özel yeteneklerin farkında olmalısınız. İyi bir hayal gücüne ve sanatsal yeteneklere sahip olabilir, müzik, resim, heykeltraşlık gibi yaratıcı işlerde çalışabilirsiniz. Çoğu zaman yazarlık, oyunculuk yada benzer işlerin içinde “kelimeleri kullanma ve ifade etme” ile ilgili yeteneklerinizi gösterirsiniz.
Yaptığınız yaratıcı işlerin içindeki muhteşemliği açık şekilde anlatmadaki beceriniz ile yaşamının en büyük kazanımlarını elde edersiniz.

Yaşam Kodu Sayısı 4 (Dört) Olanlar
SINIRLAR VE KISITLAR, DÜZEN VE HİZMET ETME

Bu dünyada düzenli ve sistemli çalışarak başarıya ulaşmanın ne demek olduğunu öğrenmek için bulunuyorsunuz. Başkalarına hizmet etmeyi ve bu hizmetin karşılığı olarak ödüllerinizi almayı yaşam içinde öğrenirsiniz. Genellikle yaşamınız süresince pratik ve uygulanabilir işlerin içinde olursunuz. Güvenilir ve sabırlı şekilde çalışarak zorlu işlerin üstesinden gelirsiniz. Bu anlamda görev ve sorumluluklarınızın önceden belirlenip tarif edilmiş olması gerekmektedir.
Kısıtlamalarla yaşamanın ne demek olduğunu da deneyimleyerek öğrenirsiniz. Çoğu zaman başkalarının sizin kadar kısıtlı şartlar içinde olmadığını düşünür ve hissedersiniz. Bu da size tüm kısıtlara rağmen onlarla barışık ve uyum içinde nasıl yaşayacağınızı öğretir. Eğer sınırlarla ve kısıtlarla boğuşmak yerine onları kabul etmeyi seçerseniz o zaman muhteşem ve derin bir yaşamın içinde ilerleyebilirsiniz.

Yaşam Kodu Sayısı 5 (Beş) Olanlar
YAPICI VE GELİŞTİREN ÖZGÜRLÜK

Özgürlüğün yapıcı ve çoşkulu şekilde kullanılmasını öğrenmek için bu dünyada bulunmaktasınız. Yaşamınız bir çok heyecanlı fırsatla doludur ve bu fırsatlar bir çok yeni ve farklı insan, yer, olay ve maceralarla değişim içinde yaşanır. Hemen hemen her işte farklı yönlerde olan bir çok yeteneğinizi kullanarak başarılı olabilirsiniz.
Dünya sizin için heyecanlı şeylerin yapılacağı bir yer olarak görünür ve tabi ki bunlarda zorluklar getirir. Bu sebeple neyi nasıl seçeceğinizi , hangi deneyimlerin size fayda sağlayacağını araştırarak , işe yaramayan verimsiz aktiviteleri hayatınızdan çıkarmayı ve her deneyimizden kazançlar elde ederek ilerlemeyi öğrenmelisiniz.
Öğrenmeniz gereken diğer önemli konular ise zamanınızı boşa harcamamak ve enerjinizi odaklayarak kullanmaktır. Fiziksel zevk ve keyiflerin (yemek, içmek, madde kullanımları, seks) içinde kendinizi kaybolmuş bulabilirsiniz. Bir insandan başka bir insana, bir yerden başka bir yere, bir fırsattan başka bir fırsata koşuştururken işin keyfi kaçabilir.

Yaşam Kodu Sayısı 6 (Altı) Olanlar
SORUMLULUK BİLİNCİ
Bu hayatta sorumlulularınızı yerine getirmekten mutlu olmayı öğrenmek için bulunuyorsunuz. Zayıf olan ve yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım etmek ve onları feraha çıkarmak için içsel bir yeteneğiniz bulunmaktadır. Etrafınızdaki insanlar sizin bu özelliğinizi hemen farkedecek ve yardım almak için size geleceklerdir. Bu sorumluluğu kabul ederek ailenize, dostlarınıza ve arkadaşlarınıza yardımı etmeyi öğrenmelisiniz.

Arkadaşlık, dostluk ve sevgi ile verdiklerinizi yine aynı şekilde geri alabilirsiniz. Bazen sizin zararınıza bile olsa yardım etmek için olmanız gereken yerde bulunmalısınız. Bu arada “müdahale etmek” ile “yardım etmek” arasındaki farkı da öğrenmek zorunda kalabilirsiniz.

Her ne kadar evlilik içinde denge sağlamak için düşündüğünüzden daha çok uğraşmak zorunda kalsanızda , genellikle yakınlık ve samimiyet ararsınız. Denge ve uzlaştırma ve uyum sağlama yeteneğiniz aynı zamanda sanatta, müzikte ve edebiyatta yaratıcı ve üretken olmanızı sağlarken size çok fazla keyif katabilir.

Yaşam Kodu Sayısı 7 (Yedi) Olanlar
ANALİZ VE ANLAYIŞ

“Kendini tanımanın ve bilmenin” anlamını öğrenmek için bu dünyada bulunmaktasınız. İyi bir zihne ve yüksek sezgilere sahipsiniz. Görüntüye bakarak yargılama yapmamayı mutlaka öğrenmeli ve bu konuda hem çalışmalı hem de düşünmelisiniz. Kendi dünyanızı analiz etmeye adanmış bir yaşamınız vardır. Sezgilerinize güvenmeyi , bilgeliğin en üst seviyelerine ulaşana kadar kendinizi geliştirmeyi sürdürmelisiniz.
Bu dünyanın sadece maddi şeylerden oluşmadığını aynı zamanda spiritüel güçlerin de olduğunun farkına varmalısınız. Kendinizi izole etmeden ve yalnızlaştırmadan da zaman geçirebilmelisiniz. Aktif şekilde fırsatlar kovalamak yerine, önünüze fırsatların çıkmasını beklemeyi öğrenmelisiniz. Etrafınızı saran gürültülü patırtılı dünyadan, barış, huzur ve güven bulacağınız kendi iç dünyanıza çekilebilirsiniz.

Yaşam Kodu Sayısı 8 (Sekiz) Olanlar
MADDİ TATMİN

Kazanılan maddi varlıklardan ve ve bu maddi varlıkların sağladığı güçten tatmin olmayı öğrenmek için bu dünyada bulunmaktasınız. Gerçekçi ve uygulanabilir işleri yaparsınız. Hırsınızı, organizasyon becerilerinizi, verimli ve çalışkan yaklaşımlarınızı kendiniz için sürekli kazanca dönüşürecek şekilde kullanmak istersiniz. Parasal konularla ilgili endişelerinizi, paranın doğru şekilde kullanımını öğrenerek giderebilirsiniz.

Kendiniz için en rahat, en mükemmel ve uygun olan şeyleri elde etme isteği sizi materyal konularla ilgili endişelendirir. Var olduğunuz konumla başkalarının konumları arasındaki fark yine sizi çok ilgilendirir ve düşündürür. Gelişerek ve ilerleyerek arzuladığınız gücü kazanırsınız.

Yaşam Kodu Sayısı 9 (Dokuz) Olanlar
ÖZVERİLİ, YARDIMSEVER, İNSANCIL

Bu hayatta bir karşılık beklemeden vermeyi ve bundan mutlu olmayı öğrenmek için bulunuyorsunuz. Görünürde çok basit gibi olan fakat pratikte uygulanması çok zorlu bir derstir. Bütünün hayrına maddi varlıklarınızdan ve kendi arzularınızdan vazgeçerek özverili olmayı deneyimlemelisiniz.

İçinizdeki sevgiyi tüm saflığıyla sadece insanlık için kullanmalısınız. Sevginizi, yardımınızı ve anlayışınızı hiç karşılık beklemeden ihtiyacı olana vermeyi öğrenmelisiniz. Bu yolda en büyük zorluk herhangi bir geri dönüş alınmamasıdır. Tüm sevinciniz ve mutluluğunuz başkalarından karşılık beklemeden bir şeyler yapmaktan geçiyor.Bundan daha fazlası olsun istersenizde yolu farklı şekilde ilerleyip karşılık almaya çalıştıkça hem mutsuzluk ve doyumsuzluk yaşarken hem de az gelen bir karşılık olabilir.

Yardımlarınızı yada yaptıklarınızı bazen sevgili olarak,bazen arkadaş olarak, bazen de öğretmen ve yardımsever olarak yaparsınız.Her ne yapıyorsanız da bunları yaratıcılığınızı yeteneklerinizle birleştirip kullanarak yaparsınız.

Yaşam Kodu Sayısı 11 (On Bir) Olanlar
AYDINLATAN, YOL GÖSTEREN

Spiritüel dünyanın farkında olmak ve spiritüel dünyanın maddi dünya ile arasındaki ilişkiyi öğrenmek için bu dünyada bulunmaktasınız. Farklı anlayış, farklı algılama ve yine farklı farkındalık düzeyi ile diğer insanlardan ayrılırsınız. Bu özellikleri geliştirmek ve ortaya çıkarmak için çokca zaman harcasanız bile bir kere bu seviyeye ulaştınız mı, diğer insanlardan başarı ve yetenek olarak çok öne geçersiniz. Kendi sezgilerinize güvenmeyi ve onları geliştirmeyi mutlaka öğrenmelisiniz.
Okült(gizemli, sırlı) ve şifa ile ilgili çalışmalara katıldıkça kendi yeteneklerinizi kullanırsınız. Öncelikle kendinizi, insanlarda farkındalık yaratan , bu anlamda onlara kanal olan saf bir kaynak ve aynı zamanda onlara ilham veren bir kişi olarak kabul etmeniz gerekir. Yaşam yolculuğunuzda büyüyüp kendinizi geliştirdikçe, size verilmiş olan özel yeteneklerin farkında olursunuz. Önemli olan size verilen tüm bu yetenekleri başkalarını aydınlatmak için kullanmak ve onların yararlanacağı şekilde sunmaktır.

Yaşam Kodu Sayısı 22 (Yirmi İki) Olanlar
DÜZEN KURUCU , BÜYÜK USTA

Bu dünyada büyük ideallerle gücünüzü birleştirip çok büyük maddi kazanımları ve düzenleri elde etmenin ustalığını öğrenmek için bulunuyorsunuz. Herkesten fazla ve farklı bir algılama ve kavrama yeteneği, daha fazla farkındalık ile büyük maddi kazanımları elde edebilecek tüm yeteneklere sahipsinizdir. Bu çok üst düzey yeteneklerinize rağmen, bu yeteneklerinizi üretken bir şekilde kullanmayı öğrenmek oldukça zorlu bir derstir. Ancak insanlığın yararına çalışarak kendi gelişiminizi tamamlayabilirsiniz.

Önemli ticari veya siyasi güç birliktelikleri oluşturup etkili ve ses getiren girişimlerde bulunabilirsiniz. Büyük bir potansiyele sahipsiniz ve bütün ilerleme ve gelişiminiz bu güç ile başedebilmenize ve onu nasıl kullandığınıza bağlıdır.

Bu konuyu yazdır

  ESKİ MISIR YAZITLARINDAKİ DÜNYA DIŞI YAŞAM
Yazar: Archilles - 18-07-2017, Saat: 15:26 - Forum: ESKİ MISIR - Yorumlar (1)

AKHENATON ‘nun Bebekleri
Eski Mısır Tarihiyle ilgili tüm kayıtlar bir zamanlar bu yörenin yoğun olarak “ Dünya Dışı Varlıklar “ tarafından ziyaret edilmiş olduğunu göstermektedir… Örneğin Eski Mısırlılar, kendi semalarında ortaya çıkan uzay gemilerini “ Gökyüzünde seyreden güneşin kayıkları “ olarak isimlendirmişlerdir. Konunun ilginç bir başka yanı da , yine eski kayıtlarda açıkça yazıldığına göre ; Büyük Piramidin yapımı sırasında bu “ Güneş Kayıkları”dan bir tanesi yapının içinde bir yere gömülmüştür.

AKHENATON
Mısır kökenli kaynaklarda dünya-dışı astronotlar sorunu daha belirgin olarak karşımıza çıkmaktadır. Menfis’de firavunu ziyaret eden Tanrı PTAH , uçan bir gemi kullanırdı. Güneş Tanrısı RA için , “Yıldızlarla ay arasında dolaşırsın… gökyüzü ile yeryüzü arasında Aton’un gemisini yönetirsin…” der eski bir yazıt. Yakutlar’ın cenazesinde okunan bir duada “ Işıldayan arabalarıyla yıldızlardan inen ruhlar…” dan söz edilir. Çok eski bir geçmişte Nil ülkesine üstün bir varlığın geldiği ve oradaki insanlara uygarlık aşıladığı Mısır’da hala söylenir. Bu üstün varlık, Mısırlılara seslerle, fikirleri kaydedebilmeleri için simgeler gösterdi. Müzik çalabilsinler diye ellerine arp verdi. Yıldızları gözleyip , krokilerini çıkarmasını , rakamlarla sayı saymasını , şifalı otlar ve ilaçlarla hastaları iyi etmelerini öğretti. Mısırlılar bütün bunları öğrenince , yabancı , onlara veda ederek, göklere uçtu gitti. Adı Tanrı THOT’ tu. Eski Mısırlıların güneşle ilgili bir inanca bağlı oldukları da çok iyi bilinen bir gerçektir. Eski krallığa ait Piramit yazıları, firavunun tanrılar ve gemileri aracılığıyla göklerde tanrısal gezintilere çıktığından söz eder. Bunlara göre Güneş Tanrısı Ra göklerde gemisiyle yolculuk yapardı. Yine bu yazıtlarda gökyüzünü gemilerle aşan yüce yaratıklardan söz edilmektedir. İşte Güneş Tanrısı Ra için yazılmış yazıdan bir bölüm:

“Sen, yıldızların ve ayın altında dolaşansın. Sen, Aton gemisini yorulmak bilmeden dönen yıldızlar ve Kuzey kutbundaki batmayan yıldızlarla yeryüzü arasında sürensin.” Ve bir Piramitten alınan bir bölüm: “Sen, güneş gemisini milyonlarca yıl yönetensin.”

egypt_in_the_spacejpg.jpg

NEFERTİTİ
Mısır’daki resim ve destanlar, tanrıların yıldızlardan geri gelerek, iyi korunmuş gövdeleri yeni bir hayata uyandıracaklarını söylerler. Mezar odalarından çıkan mumyaların gövdelerinin kusursuz bir biçimde muhafaza edilmiş olması ve mezarın ötesindeki bir hayata ulaşma inancı da buradan gelir. Eski Mısır’ın İncil’i olarak kabul edilen 3500 yıllık Ölüler Kitabı’nda ise birtakım insanların bilgileri sayesinde uzaya sıçrayabildiklerinden söz edilmektedir, hatta yıldızlarda yaşayan varlıklardan bahsedilir. Tanrı Thot, Nil halkına tıp, edebiyat, matematik ve fen’in esaslarını öğretmiş bir kültür taşıyıcıdır; görevini bitirdikten sonra yıldızlı göğe doğru yükselip gitmiştir.

Mısırlılar yıldızlara da özel bir ilgi göstermekteydiler. Köpek yıldızı da denilen ikili yıldız Sirius’un hanedanlar dönemi Mısır’ın erken gelişim ve kültüründe büyük rol oynadığı bilinmektedir. Eski Mısırlılar Sirius’u dünyanın gelişiminde evrimsel bir anahtar olarak görmüşlerdir. Amerikalı bilim adamı Robert Temple, “Sirius Gizemi” adlı kitabında yeryüzünün binlerce yıl önce Sirius sisteminden gelen varlıklar tarafından ziyaret edildiği varsayımını ortaya atmış ve M.Ö. 4500-3400 tarihleri arasında Eski Mısır’da gerçekleşen ilkellikten yüksek kültür standartlarına doğru gerçekleşen bu ani sıçramayı bu varlıklarla yapılan doğrudan temasın bir sonucu olarak nitelemiştir. Temple, Mısır ve Sümer kayıtlarından bilgiler sunarak hanedanlık dönemi Mısır’ın yükselişinden önce dünya dışı varlıkların ortaya çıktığına dair ikna edici bir tez öne sürmektedir.

Eski Mısırlılar, Tanrıların tapınaklarda yaşadığına inanmakta ve tapınakları yaratılışın merkezi olarak görmekteydiler. Tapınakların bu sembolik rolü, gerek konumlarıyla gerekse dizayn ve iç dekorasyonlarıyla ifade edilmiştir. Eski Mısır tapınaklarının duvarları ve tavanları, bazıları diğerlerinden daha ilginç ve dikkate değer pek çok resimle süslenmiştir.

Firavun Seth’in mezarında bulunan hiyerogliflerde “Tanrı’nın gemisinde dinlendiği” yazılmaktadır ve bu yazıya bir “Uzay Gemisi” figürü eşlik eder. Abydios Tapınağında bulunan bir duvar panosunda ise (üstteki  resimde helikoptere ve uçağa benzeyen şekiller yer almaktadır. Panoda bu şekillerin yanısıra başka uçan cisimler de resmedilmiştir. Kahire’deki bir müzede bulunan eski çağlardan kalma küçük planör modeli ve yine Mısır’da ve Güney Amerika’da bulunan diğer uçak modelleri de aynı ölçüde merak uyandırıcıdır. Bu veriler ışığında şunu çok net bir şekilde söyleyebiliriz ki, ya geçmişte dünya üzerinde teknolojik açıdan çok gelişmiş uygarlıklar yaşamış ve daha sonra yok olmuşlardır; ya da dünyamız dünya dışı varlıklar tarafından eski çağlarda da ziyaret edilmiştir.

Alıntı: İnsan ve Evren

Bu konuyu yazdır

  ASTRAL GEÇİŞ KAPILARI
Yazar: Archilles - 18-07-2017, Saat: 15:17 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Tüm kozmik evreni oluşturan metafizik evrenler arasında sürekli geçişi sağlayan kozmik astral geçiş kapıları vardır. Bu kapılardan geçerek daha ileriye veya daha üst boyutlara geçmek; hatta orada yaşayan bilinç ötesine sahip varlıkları ziyaret etmek ve onlarla birlikte bir güç oluşturarak kozmik bilince sahip olmak mümkündür.
Ana kapı insanın bilinç ötesi (astral beden) chakraları ile olur. Daha üst boyutlara geçiş ise (8. boyut ve daha sonra ileri seviye mor ötesi alemler) ana tac chakra merkezinden öteye geçmek suretiyle gerçekleşebilir.

astral-fountain.jpg

Astral geçiş kapıları tüm insanlara açık olup, sadece üst bilgi (levh-i mahfuz bilgisi) ile yönetilmekte ve insanlara her daim sonsuz bilgiler verilmektedir. Yeter ki, doğru kapıyı bulmamız için bize yol gösterilmiş ve anahtarı elimize verilmiş olsun. Tüm alemlere geçiş ancak ileri seviyede bir bilgi ile mümkündür ve ancak ilm-i ledun sayesinde olacaktır. Kapılar sonsuzdur ve birbiri ardınca açılırlar. Kozmik evrene açılan bu kapılardan; bir boyutdan diğer boyuta ışık hızı ile geçmek mümkündür. Bu üst evrenlerde kozmik enerji ve ışık dünyadakinden daha fazla ve yoğundur. Sistemin dışına çıkıldığından, zaman kavramı yok olmuştur.

İnsan sonsuz kozmik evren içersinde bir balık misali astral ruhu ile bu kapılardan geçer ve diğer mor ötesi kozmik evrenlere açılan kapılardan, uzay araçları ile ışık hızında seyahat edebilir. İnsana bu bilgi ve yücelik, Allah tarafından direk bahşedilmiştir. Ruhen gerçekte, ne kadar yüce bir varlık olduğumuzu anlamamız için, bu kapılardan geçmek ve üst mertebelere çıkmak gerekir. Aksi takdirde dünyada esir kalır ve hayatımızı boşa harcamış oluruz. Sonsuzluk içerisinde yüzen bir balık olduğumuzu düşünürsek, neden bir akvaryum içersinde kalmak isteyelim?

Alıntı: blog.milliyet

Bu konuyu yazdır

  3. BOYUTTAN 5.BOYUTA GEÇİŞ
Yazar: Archilles - 18-07-2017, Saat: 15:08 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

5.boyut

Bilinç, aslında zamanın kendisidir. Çok boyutluluğunda ve tamamlanmış ve bütünlenmiş hali ile Kozmik Zekânın da 3.boyut realitesinde ifadesinden başka bir şey değildir.

“Gizli bir hazine idim, bilinmek istedim.”

Bilinç denen zaman perdesi açılır ve katman katman tüm boyutlara serilir.

Şimdi içinde bulunduğumuz çok sınırlı olan 3.Boyut bilincinin zamanından, 5.boyut  bilinç genişliğine tekâmül ediyoruz.
Dünyamızda, yeniçağa geçişimizden ve birlikte yeni bir gerçekliği olduruşumuzdan dolayı her şey çok belirsizdir. Etrafımızda her şey eski gibi dursa da, aslında her şey yeni genişlemiş bir bilinç alanında olduğumuzdan  farklı bir konseptle farklı bir düzlemdedir.

3.Boyuttan (eski ve dar bilinçten) çıkmak ve 5.Boyuta yeniye ve genişlemiş bilince geçmek, kaçıp kurtulmaya çalışmakla meşgul  olan nefsin küçük “beni” ile oldurulacak bir şey değildir. 5.Boyut âlemi veya bilinci, BİZ denen bir boyutta veya Bizlik Vadisinde kurulmakta olan bir meskendir. “Biz” kavramının gerçekliğini insanoğlu henüz kavrayamadığı için sözcüklerde ne kadar eskitmeye de çalışsa, yeniçağın içinde devineceği zaman aralığı bizlik vadisinde mekân tutmuş ve mekânları yuvası kılmış durumda. Fiziksel bedenimizde ise çok büyük bir evrimsel sıçramayı gerçekleştirmek üzereyiz.
Uzun süredir konuşulan bir konu var.

conscious_universe245_01.jpg

Boyut atlayacağız.

Üçüncü boyuttan beşinci boyuta geçeceğiz.

Bu ne zaman olacak?

Maya Takvimine göre 2012 tarihinde olacak.

Beşinci boyut nedir? Bizler için yazılan kıyamet senaryoları varmıdır?

Böyle çok sorular olunca, bu konuda bende bir kitap yazınca dahada bir üzerine eğilince!

Kalıyorsunuz.

Nasıl kalıyorsunuz?

Denildiğinde! Gerçekten kalıyorsunuz.

Beşinci boyuta geçince ne olacak – mış – biliyor musunuz?

Konunun özetini sizlere aktardığımda sizlerin aklına mevlana Celaleddin-i rumi geliyor.

Onun sevgi üzerine sözleri geliyor.

O diyor ki:

· Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi

ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol…
Şimdi de sizlere bilir kişilerin yazdıklarından bir bölümü aktaracağım.

·Bir kişi sevgiyse kendi ile insanlarla barışık ise  

·Kalbi ferah zihni berrak ise ve ışıklı ise ferahlatıcı ise,

·Alacağı vereceği yoksa

·Geçişte olduğunun bilincinde,

·Liyakatini kendine verebiliyorsa,

·Kendinden kendine dolabiliyorsa,

·Kendini de her An’da sonsuz kabul,

·Sonsuz şükran ve sonsuz şefkat ile aşabiliyorsa

·Sözlerin bittiği,

·Keşfin başladığı yerdedir.

Özünde 5. Boyuta geçmek ve sır ‘sevgi’ kelimesinin içindeki tarifi pyazılara yetmeyecek kadar çok anlatılarda…

·Mevlana'nın ünlü dizeleridir: ‘‘Sen düşünceden ibaretsin.

·Geriye et ve kemiksin.

·Gül düşünür gülistan olursun.

·Diken düşünür dikenlik olursun.''

Size aktaracağım yazıyı okuduktan sonra benim düşündüğüm gibi düşünürseniz eğer sizler içinde anahtar kelime ‘SEVGİ’ olacaktır.

Aslında son zamanlarda sevgiyi unuttuk.

Kardeşliği tümden, insan olduğumuzu çoktan unuttuk.

İçimizdeki güzelliklerin sayısını azalttık.

Şimdi hatırlatılıyor. Bütün bunların kıymetini bilmemiz için uyarılıyoruz.

5. Boyun sevgi boyutudur…

Zaman ve mekân boyutu oluştururmuş.

Mekânın bir gerçekçiliği yokmuş. Varlık olarak zamanın bir gerçekçiliği varmış.

En önemlisi de mekân, her zamanın içindeymiş.

Boyutlar da yüksek realitelerin mekân kavramını oluşturuyormuş.

Sonsuzda şimdinin denklemi içindeymiş.

Aklınız iyice karıştı değil mi?

Aslında oldukça sakin tek – tek okuyunuz lütfen. Belki ilk başlarda karışık gibi geliyor ama sonradan daha iyi anlaşılıyor.

Sizlerde tümünden sonra gülümseyeceksiniz. %. Boyuttan korkup kaçılmayacağını anlayacaksınız…

Ucunda SEVGİ olduktan sonra nasıl kötü olabilir ki…

Dünya gezegeninde var olmak istiyorsak, gezegeni yuvamız kılabilmeliyiz. Gezegeni sömürmeden, parçalamadan, yok etmeden, dünyanın kölesi olmadan ve sahibi olmadan, gezegene “Yoldaş” olabilmeliyiz. Bu gezegende var olan her şeye yoldaş olmak; gezegenimizi yuvamız, insanları “kardeşimiz”, gezegendeki Bitki ve Hayvan Âleminin üyelerini de dostumuz kılmaktır.

Dostluğun, kardeşliğin ve barışın ve huzurun yaşandığı bir gerçeklik var. Bu gerçekliğin adresi “biz” kavramında saklı.
Fiziksel bedenimizde ise çok büyük bir evrimsel sıçramayı gerçekleştirmek üzereyiz. 3.Boyut realitesi dualite âlemi olduğundan sistemler ve ilgili içerikleri kaotik bir düzensizlikte devinerek, özgür irade yasasını gerçekle kılmaya alan açarlar. Ki varlıklar da ne olduklarının gerçeğine bireyselliklerinde inebilsin ve kendini gerçekleyebilsinler.

 Etrafımızda her şey eski gibi dursa da, aslında her şey yeni genişlemiş bir bilinç alanında olduğumuzdan  farklı bir konseptle farklı bir düzlemdedir. Haliyle dulaite âleminin bilinmezlikler içinde olması ve varlığın bu bilinmezlikten doğan hali korku olarak deneyimlemesi ve ifadesi, varlıkta bir takım kalıpları da oluşturur. Korku karşısında verilen en büyük tepki kaçıp kurtulma tepkisi ve kalıbıdır. Varlık dualite âleminde 5.Boyuta göre, 3 Boyutta kör sağır ve dilsiz gibi olduğundan, bilişe olanak veren zekâ ile ilgili hiç bir melekesi de gelişmemiş olduğundan her zaman için bir tehlike karşısında kaçıp kurtulma otomasyonuna düşmektedir. Her insan ruhu da bunu bilinçli olarak bilmese bile az çok algılayabildiğinden tepkisi de bu olan ne ise ondan kaçarak kurtulmaya çalışarak tepki vermeye çalışmaktadır. Yeni olan bilinemez ve tanımlanamaz olarak algılanmaktadır içsel realitelerde. Fakat varlık tepkisini evrildiği ve geride bıraktığı realitenin kalıpları ile karşılık vermektedir. Çaresi ise olanı anlamak ve yeniçağ realitesinin fiziksel davranış kalıplarını oluşturmak için gayretli olmaktır. Küçük benin kavramları, yokluk, ikilik, açlık, sefalet, mücadele, rekabet, ayrılık ve daha başkaca kavramlar iken, Bizlik kavramları bolluk, bereket, kardeşlik, sulh, dostluk, işbirliği, paylaşım gibi Tek’lik kavramları ve idrakleri ile ilgilidir.(alıntı)
Boyutlar varoluşun  büyük- kap-ları gibidir.

Bu nedenle dünyanın geçişinde veya insanlığın bilincinde yarattığı deneyim alanından yükselişinde, börtüsü- böceği dâhil, göğü ile yeri arasında buluna her şey,  5.Boyuta zaman içinde intikal ederek orada ikamet edecektir. Zaman içinde -Şimdide- hep Birlikte 5. Boyuta yerleşeceğiz. Bir elbise gibi düşünürsek 3. Boyutun algısının, derinleşmiş birleşmiş ve genişlemiş Ol’An İnsan Varlığını tutamayacağını eninde sonunda çatlayacağını ve dağılacağını anlayabiliriz. Bu nedenle görülenin ardındaki gerçek, hiçbir şeyden kaçıp kurtulamayacağımızdır. Kaçıp kurtulacağımız bir şey bulunmamaktadır.

Her An dönüşmekte olan bir insanlık vardır.

Küçük benlerden ‘Biz’ olmaya ilerleyen bir insanlık.

Büyümüş genişlemiş ve derinleşmiş Varlığımızla daha büyük bir kıyafetin (5.Boyutun) içinde olacağız. Haliyle de alışmamız, yeni elbisemizi algılamamız, özelliklerini ve kolaylıklarını keşfetmemiz biraz güç olabilir ve zaman alacaktır. Neşe ve keşif tutkusu, küçük bir çocuğun meraklı gözleri ve yeniyi araştırma-keşfetme ruhu, keşfin muhteşemliğini ve tüm bu güzelliklerin hayranlığı bizleri Yaşama bağlayan yeni -neden- yollarımız olacaktır.

Geçiş; sonsuz şimdinin sonsuz An’ında gerçekleştiği için bir süreci kapsamaktadır. Süreç tıpkı bir kelebeğin kozasındaki belirsiz zaman gibi -dönüşümün- benzersiz kendine has zamanıdır.

Geçiş, kendi içinde tekamüldür.

Eski kendimiz; 3.Boyut alışkanlıklarımız; sürekli acıyı korkuyu ve ayrılığı yaratan deneyim kalıplarında devinme alışkanlıklarımızdır.

Yeni kendimiz ise belirsizdir. Belirliliği ise basitçe yeni Ol’masıdır.

Bizlerin 5.Boyut kıyafetinin üzerinde Biz yazılıdır.

Bizler, 5.Boyuta taşınıyoruz.

5.Boyut; bir diğerinin içinde yaşam sevincini çoğalttıkça  ve diğerlerine hizmet ederek yaşamı destekledikçe görünür olacaktır. Bizler aynalara bakarak kendimizi görebilenleriz. Aynalarımızda yaşam sevinci neşe coşku ve anlamları var ettikçe var olabiliriz.(alıntı)


Yazan:Nazan Şara Şatana

Bu konuyu yazdır

  GENLERİMİZ BAŞKA VARLIKLAR TARAFINDAN MI DÜNYA'YA GETİRİLDİ?
Yazar: Archilles - 18-07-2017, Saat: 14:58 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER - Yorum Yok

DNA’nın muazzam yapısını keşfeden ekipteki bilim insanından gelen iddialar akılları karıştırıyor. Kendisine göre, moleküllerimizin yeryüzünde oluşması için bir kaynak yoktu ve Dünya’ya yaşam, dünya dışı varlıklar tarafından getirildi. 1953'te DNA moleküllerinin dizilimi ve yapısını keşfeden ekipte yer alan ve sonraki çalışmalarıyla Nobel ödülüne layık görülen bilim insanı Francis Crick’in şu sözleri ile başlayalım: "Organizmalar kasıtlı olarak başka bir gezegende yaşayan ‘akıllı’ varlıklar tarafından dünyaya gönderildi. Yaşamın bu şekilde dünyaya ulaşmasının mümkün olduğunu söyleyebiliriz, ancak şu anda bu konudaki bilimsel kanıtları yetersiz buluyoruz.”

Yaşamın kökenini araştırırken Dünya üzerindeki yaşamın birden var olmadığını ve gelişmiş bir yabancı uygarlığın hayat tohumlarını gezegenimize getirdiği ihtimalini düşünmek, bilim insanları için olası bir durum. 1953'te James D. Watson ile birlikte DNA molekülünün ve DNA yapısının kaşifi olarak tanınan İngiliz araştırmacı Francis Crick, insan DNA'sı hakkında söylenecek çok daha ilginç şeylere sahip. Ayrıca Francis Crick "Nükleik asitlerin moleküler yapısının ve canlı materyallerdeki bilgi aktarımı için önemi" konusundaki keşifleri sebebiyle 1962 Nobel Fizik Ödülü'ne layık görüldü.

3f3e3c1ab9735a003c4bc28f9ed245f4d0f56473.jpeg

Yeryüzündeki Yaşamı Getiren Gelişmiş Uzaylı Uygarlıklar mı?

İlginçtir ki, “Hayatın Kendisi” adlı kitabında Francis Crick, DNA molekülünün Dünya'da sıfırdan ya da kendi halinde var olabilmesi için herhangi bir şartın olmadığını savunuyor.  Ana akım bilim insanları, insanlığın gerçekte birbiriyle rastgele bir araya gelen elementlerin, bize hayat veren molekül yığınlarını oluşturduğuna inanırlar. Fakat Francis Crick, iddialarıyla bu bilim insanlarından oldukça farklı bir konumda bulunuyor. Crick'in “bir grup elementin veya molekülün birbirine çarpması” sonucunda kurulan teorilere oldukça sert çıkışıyor. Aynı görüşe sahip İngiliz kimyager Leslie Orgel, Crick'le birlikte Temmuz 1973'te konuyla ilgili Directed Panspermia bir bildiri bile yayımlamışlar.Aynı şekilde İngiltere'de bulunan Buckingham Üniversitesi'ndeki Astrobiyoloji Merkezi direktörü Chandra Wickramasinghe, Cricks'in düşüncesine katılan önemli araştırmacılardan. Kendisi verdiği bir röportajda şunları söylüyor: "Ekibim ve ben, eski teorilerin yerini alması için uzaydan gelen karbon teorilerine öncülük ettik. Başlangıçta bu araştırmalarımız astronomi toplulukları tarafından şiddetle reddedildi. Birkaç yıl içinde yeterli kanıtlarla yeryüzündeki yaşama benzer bir şekilde bulunan ve biyo-malzeme görevi gören materyallerin uzayda var olduğu anlaşıldı. 

Mikrobiyolojik canlıların evrensel bir yayılım göstermesi ihtimalini düşündük ve şu ana kadar hiçbir deney veya gözlem bu görüşümüzün aksine kanıtlar sunamadı. Eğer gözümüzü açmazsak bilim, Ortaçağ’daki kaderine doğru sürüklenebilir.”  Ayrıca araştırmacılar, 2012'de "Karasal Olmayan Yaşam Kaynağı: Dönüşümlü bir Paradigma Kayması 

Araştırması” olarak adlandırılan bir makalede şunları belirtiyorlar:

"Yaklaşık beş yıllık çalışmalar boyunca karasal olmayan bir yaşam kaynağı lehine kanıtlar birikmiş ancak doğru şekillerde değerlendirilmemişlerdir. Bu konu artık biyologların ilgisini yönlendirmeli ve birçok disiplinin, yanılgıları düzeltme girişiminin başlangıcı olmalıdır.”Bilim dünyasında bir azınlık olan araştırmacıların söz konusu görüşleri insanı düşündüren cinsten. Nitekim hiçbir inanca karşı saygısızlık ya da toplumun düzenine karşı gelen bir iddiaları da yok. Belki de çok çok uzaklarda aradığımız yabancı yaşam, aslında bizi Dünya’ya getiren bir uygarlıktır. 

Alıntı: webtekno

Bu konuyu yazdır

  Mooji-BU AŞK HERKESİ SEVİYOR
Yazar: Emka - 18-07-2017, Saat: 10:08 - Forum: MOOJİ - Yorum Yok

Ben şimdi buradayım, sizinle konuşuyorum, çünkü bugün bana bir davet geldi ve bu güzel bir girişimdi. O girişim, o davet dünyadaki herkesi çağırıyordu. Dünya barışı için dua edecek kadar etkilenmiş olanları, halihazırda talip olmuş olanlara katılarak duaları ile katkıda bulunmaları için çağırıyordu. Bu benim kalbimi çok derinden etkiledi çünkü kalbimin içinde tuhaf bir sessizlik ancak kükreyen bir huzur ve aşk var. Ve sevmek için birini aramıyor. Herkesi seviyor.



Hayatında ne yapmış olduğunun önemi yok. Hırsız olmuş olmanın veya yanlış bir şey yapmış olmanın bir önemi yok, veya kendini değer görmemenin. O bütün bunların ötesine bakar. O sadece bizim rüyalarımız. O sizi olduğunuz gibi seviyor. Ben sizi olduğunuz gibi seviyorum. Sağda da, solda da olsanız, sizi seviyorum, politikacı da olsanız, rahip de, dilenci de olsanız, hırsız da. Bu aşk ayrım gözetmiyor.



Bu aşk insanoğlunun kalbinde büyük değişim yaratır. Dünya da büyük değişim yaratır. Biz mucizevi varlıklarız, bu mucizevi bir evren ve muazzam bir hayat. Biz onun bir parçasıyız, biz onun tam ortasındayız. Ben size söylemek isterim ki, ona ilişkin muazzam bir şey var. Burada olman muazzam bir şey ve içinde bu muazzam güce sahipsin, bu kocaman sevgiye, bu kocaman yetkinliğe. Evet, tabii ki biz aptalca şeyler yapabiliriz. Çok yanlış şeyler yapabiliriz. Çok yıkıcı olabiliriz. Ama bugün ne kadar güzel olabileceğimize odaklanmak istiyorum, ne kadar açık ve nazik olabileceğimize. İhtiyacı olan için çok küçük bir nezaketin bile etkisi çok uzun sürer.


2013_04_09_London_Moojis_Flat_Advaita_an...erview.jpg


Dünyanın her neresinde iseniz, size sesleniyorum kardeşlerim, kalbinizi açmanız ve sadece şunu demeniz için: “Evet, eğer bu mümkünse bu aşkın hayatımda çiçek açması mümkünse, ve kokusunun herhangi birine ulaşması ve onları biraz olsun mutlu etmesi, ben buna dahilim.” Onu hissediyorsan şayet, bunu içtenlikle hissetmen haricinde, senden daha fazlasını istemiyorum. Ve şimdi gerisini, kendini kalbine çağırmış olduğun rahmete bırak ki, bahsettiğim mucizeleri ortaya çıkarsın. Dolayısıyla sizi bu mesajla bırakmak istiyorum.



Sizi seviyorum. Sizi, kendiniz ve dünyadaki herkes adına seviyorum, her kim iseniz. Ve çok, çok mutluyum, böyle bir şeyin mümkün olmasından dolayı. Birini sevmeniz ya da affetmeniz size bir şeye mal olmaz. Fakat kalbinizi açmanız ve herkese iyilik dilemeniz, her bir kişiye neşe ve mutluluk dilemeniz; ondan daha muazzam bir şey daha yok. Gerçek kavrayışın neşesi, şefkati ve kardeşlik sevgisi ve merhameti ile dolu ol. Teşekkürler.



Eğer insanlarla birlikte olmayı çok önemsersen gerçek varlığını keşfedemezsin.



Hakikate dayanmayan ilişkiler hiç bir zaman bütünüyle



güvenilir değildirler ve nadiren sürdürülebilir.



Kendini keşfe zaman ayırmak, zamanın en iyi biçiminde kullanılmasıdır.



Bunu önceliğine al.



İnsan partner ya da arkadaşlık aramaya düşkünlük göstermemeli, insan kendini bilmeyi ve kendi olmayı aramalı.



Hakikate uyanmaya başladığınızda, hayatın nasılda kendiliğinden güzelce aktığını ve size ne kadar özen gösterildiğini fark etmeye başlarsınız.



Kendini keşfe açık bir insanın fiziksel, duygusal ve ruhsal gereksinimlerine hayat destek olur.



Güven, bunu anlamanız için gözlerinizi açar. Teslimiyet kendi sonsuz benliğinizle eriyip birleşmenize izin verir.



~~~~~



Mooji




SEVİNÇ GÜRSÖZER

Bu konuyu yazdır

  Mooji-Bir Güç Her Şeyi Yönetmekte
Yazar: Emka - 18-07-2017, Saat: 10:05 - Forum: MOOJİ - Yorum Yok

Sevgili, hiçbir zaman bir şey olduğumu zannettirme bana.
Hiçbir şey olduğumu hiçbir zaman unutturma bana.
Nasıl bir rahmet ile yıkadın mevcudiyetimi,
yalnızca Sen ile doldurarak bu alanı~Mooji

Doğaya bakıyorum, düzenini ve dengesini hissediyorum. Bu çarpıcı doğa, bütün çeşitliliği ile ve incelikler içindeki açık işleyişinin birçok katmanını gözler önüne seriyor, ve bu insan aklı için tamamen hayret verici. Bir güç her şeyi  yönetiyor olmalı. Aslında bir gücün her şeyi yönettiği sağduyu ile görülmektedir. Tek bir güç olmalı. Bu tür şeyler üzerine tefekkür ettiğinde, Tanrı’nın sâfi muhteşemliği, yaratıcılığı açıkça gözler önüne serilmekte olan işleyişin yaratıcı ile eş zamanlı olarak bizatihi kendisi ve de ifade şeklidir. Bu ifade şekli, ondan ayrı değildir, inceliklerle doludur ve fiziksel duyular ve zihin aracılığıyla gördüğümüz her yeri kuşatmıştır.

Hayret verici! Hayrete düşüren bir güzellik! Görünen çirkinlikte dahi, olağanüstü bir bilgeliğin güzelliği, parça parça, atom atom yaratılmış olamaz. İnsan zihninin düşündüğü gibi bir şeyi başka bir şeyle birleştir. Bu gücün yüceliği şudur ki; o bir şeylerin şekil ve işleyiş olarak var olmasını sadece irade eder. O sadece irade eder, çünkü yaratmaya devam etmektedir ve sen bir yaratıcının onu yaratmakta olduğunu göremezsin. Sanki, yaratma eyleminin ta kendisi yaratan yaratıcıdır.

~~~~~

Eğer kalbinin içinde özgür olmak arzusu varsa,

bu arzuyu yaratan da, senin içine yerleştiren de O’dur,

ve bunu gerçekleştirecek olan da O’dur.

‘Sen’ algısı ise, sadece, O’nun kendisine olan sevgisini

ifade etmesi için bulduğu bir bahaneden ibarettir.
~~~~~

Yaradılış sadece açığa çıkmakta, kendi içinden dökülmektedir. Bağımsız bir yaratıcı nerede? Zihin bir yerlerde bağımsız bir yaratıcıya atfetmek istiyor. Ama nerede? Nerede? Eğer yaratıcı bir “yerde” ise o zaman sınırlıdır. Bu, onun başka yerlerde olmayacağı anlamına gelir ki, bu şekilde olamaz. Yaratıcı, Yaradılışın içinde tamamen mevcuttur ve yaradılışın, çeşitli şekillerde ifade bulmakta olan işlevselliğinde tamamen mevcuttur. Ayrıca algılayan olarak da oradadır, açık işleyişi algılamaktadır ve bundan haz duymakta hatta görünüşte acı çekmekte ve yine de tamamen dokunulmamış haldedir. O tamamen dokunulmamıştır. O kendi içinde bunu biliyor ve bu O’nun yaratıcı neşesinin bir parçası. Aslında bu bile açıklamanın kabaca bir yolu, onun dokunulmamış kalması. Sanki ifadesinin herhangi bir yönünden acı çekebilirmiş gibi… O acı çekemez O, her şeyde sevgiyle bulunur. Ama insan zihninin dar sınırları içindeki “sevgi” değil. Varlığın uyumu olan bir sevgi ve bu gücün bir ifadesi olarak bu varoluşun halidir. Çok harika!

~~~~~~

Yaşam benim işim değil. Hayat benim nefesim.

Sen bir kişi olduğuna inandığında,

hayat senin sahip olduğun bir şeymiş gibi hissedersin,

ve böylece onu bir işceymişcesine, korumak ve kontrol etmek istersin.

Ancak sen kendi Hakiki Öz’ünü fark ettiğinde,

hayatın senin yaptığın bir şey olmadığı ancak Sen olduğu anında netlik kazanır.

Aynı senin nefesin gibi, kendiliğinden akar, ve sen onunla birsin.

Sen bunun farkındasın, ve sen Hareket etmeyen Farkındalık olarak

sadece onunla birlikte akıyorsun.

mooji_sanghagroups.jpg

Sadece burada durup gölete bakarak buraya konmuş bütün varlıklarla, onlar ki büyümek, yaşamak, dans etmek, oynamak, üremek için ve ölmek için hiçlikten geldiler. Çok çok harikulade. Peki maksat ne? Tabii eğer bir maksat varsa. Sadece bu muazzam ilkenin huşusu içinde olmak. O hayatın ta kendisi. Fakat hayatın şekli sürekli, devamlı değişiyor. Buna rağmen şekilsizliğinde, o çok saf.

Bundan yıllarca önce şunu dediğimi hatırlıyorum “Bir ağacın içinde ağaç yoktur. Bulutun içinde bulut ruhu yoktur, bir atın içinde at yoktur. Bir adamın içinde adam yoktur. Bütün bu şekiller, bilinç dans eden yaşam güçleridir”. O bilinç, ama bilinci kim görebilir ki? Rüzgar gibi onu hissedersin, fakat kimse onu görmez. Onun etkisini sadece hisseder ve algılarsın. Ağaçların kıpırdadığını görerek, ağaçların sallandığını, vücuduna değen serinliği hissederek, fakat rüzgarı kimse göremez. Tıpkı ruh gibi. Başka bir insanoğlunu gördüğünde, veya herhangi bir yaşam biçimini, şekli görürsün, fiziksel duyularınla. Şekilden başka algılanacak o kadar çok şey vardır ki, algılanandan çok daha fazlası var, fakat anlaşılmıyor veya kavranmıyor. Kendi içimizde bu sabit inanç olduğu müddetçe, sadece öğesel maddeler olarak somutluğumuzun bulunduğuna dair, incelikli olan şeyleri göremezsin. Onlar ikincil olurlar. Hatta onlar fark edilmeyebilir bile, hiç algılanmayabilir. Bilincinde ne kadar incelikli hale gelirsen, o kadar incelikli görünürsün. İlla ki ödün vermek zorunda değilsin, somut şeklin algısından, yüzeydeki şeklinden. Bütün şekilleri görürsün ve içinde işlevini yerine getiren ruhu, o ifadenin kalitesini, o ifadenin ima ettiklerini, ruh gücünü, neşeyi, sevgiyi tüm bunları sıklıkla görürsün. İşte bütün bunlar aynı anda varlığın içinde algılanır. Ne kadar harika!

~~~~~

Her şey yalnızca şimdidir. Varoluşun yalnızca şimdidir.

Sadece zamansız ŞİMDİ. Geri kalan her şey koşullanma ve

bellekten dolayı olan bir rüyadır sadece.
~~~~~

Kendini algılayan yaratıcı güçtür. O Tanrı’dır, O Hakikattır. İnsanoğlu olarak ifadende veya bağımsız bir varlık olarak, veya hatta ego olarak, algın kirlenmiştir. Çünkü kişisel hale geldiğinde kişiselleşir. Şeklin bizzat kendi olduğuna dair bir inanç vardır. Bu şekilsiz ve sınırsız olan bilinç üzerinde ciddi bir sınırlamadır. Ve şimdi kendi kavramının tadını bakmaya başlar. Sınırlılığa inanır, sınırlılığı tadar ve sınırlılıkla mücadele eder. Bunu görmek çok harika! Bana böyle görünüyor.

Ben bütün bu harikuladeliği algılıyorum. Ama ben algılayan olarak harikuladeliği algılamaktayım, ve bu da harikuladeliktir. Harikuladelik algısının tüm işlevselliği içinde, harikuladelik kendini algılamalı. O her şeyi kuşatandır. Fakat bu sözler ve bu kavramlar her zaman sınırlıdır. Eğer o her şeyi kuşatan ise, onun kuşatıcılık hali onun kuşattığı, tek şeydir. Bununla nereye varmalı? Bu bilgi ile ne yapmalı veya bu algılama veya bilme haliyle? Hiçbir şey. Sadece daha özlü ol. Daha çok ya da daha az, daha takdir dolu, daha şenlikli, iç gözlemlerinde daha incelikli, daha sevgi dolu, daha takdir dolu, daha her şey, daha hiçbir şey. Bu sâfi bir neşe! Sâfi neşe, sadece neşe. Yine de büyük acılarla dolu anlar, üzüntüler ve karışıklık olacaktır. İşleyişin tezahür etmekte olan oyununda böyle zamanlar olacaktır. Fakat bu an, bu andır. Bu an nasıl ölçülür veya değerlendirilir? Ölçülmesi gerekmez. O ölçülemeyendir. Ayrıca hiçlik olarak da hissedilmesi mümkündür. Bunu belirleyecek olan nedir? İrade veya niyet diyebilirsin. Niyet sözcüğünü kullanabilir miyim bilmiyorum. Bütün sözcükler çok, çok sınırlı hale dönüşüyor. Bu anı ne belirler veya değerlendirir? Neden değerlendiresin. Sadece zevkini çıkar veya çıkarma, çünkü bizim bilinç olduğumuz ve bilinçli olduğumuz gerçeği, illaki ikili ilişkiye mecbur değildir. Zihin devam edebilir, kendi doğal bütünlük hâli, varoluş haliyle, ölçmeden veya karşılaştırma yapmadan, ki bunlar zihnin alışılagelmiş işlevleridir. Ölçmek, karşılaştırmak ve yorumlamak, algıladığını veya algıladığını düşündüğünü… Bilmiyorum. Tefekkür için zaman ayırıyorum. Bu tefekkür benim dışıma çıkmaz ve üzerine tefekkür edilen de benim içimde, dışımda değil. Dileğim odur ki, bundan benim aldığım kadar siz de keyif alasınız.

~~~~~

Bir zamanlar herkesin beni sevmesi gerektiğine inandım, ancak bu inanç artık yok.
Bir zamanlar özgür olmak için, olabileceğim en iyi insan (kişi) olmam gerektiğine inanıyordum, ama artık değil.
Bir zamanlar inandım ki, ilk önce bu dünyadaki yapmam gereken her şeyi yapıp, tatmin olduktan sonra dikkatimi kendini-keşife çevirebilecektim… Bir zamanlar buna inandım!
Bir zamanlar beni mutlu edebilecek bir insan olduğuna inandım… Sanki çook uzun zaman önce gibi.
Bir zamanlar değersiz …olduğuma inandım, ancak şimdi görüyorum ki bu çok anlamsızmış.
Bir zamanlar hazır olmadığıma inandım, şimdi görüyorum ki bu gerçek değil.
Bir zamanlar daha çok çalışmam ve daha çok meditasyon yapmam gerektiğine, daha içten olmam gerektiğine inanıyordum, ama gördüm ki böyle değilmiş.
Hayat bu kadar güç veya zalim değil.
Gerçek olmayan o kadar çok şeye inanmışım ki.
Ve sonra fark ettim ki, hiçbir şey Ben Olan özgürlüğe engel teşkil edemez.

Mooji


SEVİNÇ GÜRSÖZER

Bu konuyu yazdır

  Dejavunun Sırrı Zaman ve Mekan Sadece Bir İlizyon mu
Yazar: Mutlakguc - 17-07-2017, Saat: 14:53 - Forum: DEJAVU - Yorum Yok

Yaşanan bir olay; daha önce yaşamış gibi geliyorsa, bilim buna dejavu diyor. Beyninizin yaşadığı bu olay için bilim beyinde yaşanan anlık bir algı karmaşası diyor. Belki öyle, ama derinlere baktığımızda kuantum teorisinin izlerini görebilir miyiz? Öncelikle dejavu yaşamış insanlar bunu bilirler. Bu öyle sıradan bir his değildir. O anı veya olayı kesinlikle daha önce yaşıyormuşuz gibi gelir. Bu his çok güçlüdür.

!Önemli bir sağlık uyarısı Dejavu duygusunu çok sık yaşıyorsanız bir uzman doktora başvurmalısınız. Bu duygu beyinde yaşanan bir problemin habercisi olabilir.

Peki bir "anı" yaşamadan daha önce yaşamak mümkün mü? Cümle biraz kompleks ama kuantum fiziği de öyle. Paralel evrenler teorisine göre bu kesinlikle mümkün. Alternatif evrenlerde yaşanmış bir olayı bizim algılamamız ve tekrar yaşıyormuş gibi hissetmemiz; kuantum teorisine göre mümkün. Kısaca paralel bir evrende yaşadığımız olayı tekrar yaşadığımızda beynimiz bu sinyali almış olabilir.

dejavu.jpg

Teori olarak konuşalım. Kuantum fiziğine göre her şey tamamen enerji. En küçük parçacık enerji. Kısaca yaşadığımız evren tamamen bir enerji evreni. Peki biz her şeyi neden gayet katı algılıyor ve newton fizik kuralları ile hareket ediyoruz. Çünkü kuantum fiziği bunu tercih ediyor. Kısaca gerçek algımız bu şekilde gelişti ve biz bunu gerçek olarak algılıyoruz.

Dejavu duygusunu yaşayan insanlar için bu çok şaşırtıcı bir deneyimdir. O anda yaşanan his kesinlikle o olayı daha önce yaşamış gibi gelir. Tüm mesele zamanı algılayışımızla ilgilidir. Biz zamanı düz bir çizgide tek boyutlu olarak algılarız. Ama gerçekte zaman sürekliliği bundan çok daha farklıdır.

Ermişler için zaman ve mekan kavramı çok farklıdır. Hacı Bektaş Veli vefatından sonra cenazesine beyaz atlı yüzü peçeli bir adam gelir. Cenazeyi yıkar ve tek başına kefenler. Saru İsmail bu kişiyi merak eder ve peçesini indirir. Görür ki peçenin altındaki Hacı Bektaş Velidir. Hacı Bektaş Veli der ki "Er odur ki, ölmeden önce ölür ve kendi bedenini yıkar. Buna ermeye çalış" ve hızlıca uzaklaşır. 

Esinlenilen Kaynak:
isoulscience.com


Alıntı:bilgierdemdir.com

Bu konuyu yazdır

  Hayatın Sırrı Titreşimlerde Gizli
Yazar: Mutlakguc - 17-07-2017, Saat: 14:25 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Ne isterseniz onu değil, Neyseniz onu çekersiniz! Hayatın sırrı titreşimlerde gizli!

Evrende her şey enerji. Enerji titreşerek salınır ve var olan her varlığın bir frekansı var.
Aynı şekilde bedenimizdeki her organın her hücrenin de kendine göre bir frekansı var.

Fiziksel çevremizden gelen tüm olumsuz frekanslar hücresel parçalanmaya ve düşüşe neden olduğu için hücreyi kendi doğal frekansına yükseltecek şeyleri öğrenip uygularsak daha kaliteli ve sağlıklı bir yaşama sahip olabiliriz.

Yaşayan her varlığı sağlıklı tutan var olan yaşam gücümüz.
Sahip olduğunuz enerjiyi temizler dengeler ve arınırsanız yaşam enerjiniz de yükselir.

Buna Çinde ve Japonyada “ki”
Hindistan ve Tibet’te “prana”
Sufizm de “Baraka” denir.
Ki zayıflarsa hastalıklar ortaya çıkar, tamamen bittiğinde ise varlık ölür!

Peki Frekans nasıl yükseltilir?

En çok sorulan sorulardan biridir. Aşağıda maddeler halinde yazmaya çalışacağım.
Aura temizliği, Olumlamalar, Olumlu duygu ve düşünceler, Dualar, Meditasyon,
(Namaz da bence bi şekilde meditasyon ve ben namaz kılarım daha çok)

Bir kere en başta ruh halimizi pozitife çevirmeliyiz. Öfke endişe ve korku gibi duygular frekansın aşağıda olduğunun en büyük göstergesidir. Ve frekansı 12 mhz düşürür.

Bunun için kendinize sık sık kendimi nasıl hissediyorum diye sorabilirsiniz.. Huzurlu, sakin, öfkeli, kızgın? Kendinize dürüst olun.

Derin bir nefes alıp verin – bunu 3 defa tekrarlayın.

“Hayatının akışına güveniyorum, her ne oluyorsa benim hayrıma her şey yolunda ve her şey tam olması gerektiği gibi ”

Bedeninizdeki tıkanmış enerjileri serbest bırakın.

Farkında olarak ya da olmayarak kendimde yarattığım tüm engellemeleri iptal ediyorum. Farkında olarak ya da olmayarak kendime koyduğum tüm blokeleri kaldırıyorum. Geçmişi, geçmişimdeki herkesi ve kendimi sevgiyle affediyorum ve serbest bırakıyorum.

Lütfen bunu kulağınızın duyacağı şekilde kendinize inanarak söyleyin.
İnsanları da yargılamayı bırakın lütfen. Herkes kendi hayatını ve kendi seçimlerini yaşıyor.
Sevgi dolu, hoş görülü ve şükür enerjisi içinde olmaya çalışın çünkü bunlar yüksek frekanslı düşünce halleridir.

Ayrıca Zihninizi kendinize dair kötü inanç ve düşüncelerle doldurarak gezdiğinizde etrafınıza sürekli ben değersizim mesajı yayacağınız için doğru insan ve kişileri de çekmeniz mümkün değildir. Sevilmek istiyorsanız önce kendinizden nefret etmekten vazgeçin.

titresim-nedir1.jpg

Auranıza yapışmış negatif enerjileri temizlemek. Gün içerisinde dışarıdan sürekli negatif enerjiye maruz kalıyoruz.

Düzenli aralıklarla aura temizliği yapılması gereklidir.
Duşta bir kase içine biraz sirke koyup su ile karıştırıyorsunuz. Ve başınızdan aşağı döküyorsunuz. Hepsi bu! Aynı uygulamayı Kaya tuzu ile de yapabilirsiniz. Bu defa sirke yerine tuz ile suyu karıştırıyorsunuz.

Ayrıca Adaçayı enerjiyi temizlemenin en etkili yollarından bir diğeri.
Adaçayı titreşimi çok yüksek bir bitki, yakıldğı yani tütsü yapıldığı ortamda tüm negatif etkileri alandan uzaklaştırır enerji bedeninizi de temizler.

Olumsuz enerjileri bir kap içerisine koyacağınız tuz ile toplayabilir ve bunu mutlaka 15 günde- en fazla ayda lavaboya dökerek yenisini koyabilirsiniz.

Bu tuz kaplarını salonunuza, yatak başucunda komidinin üstüne, yatağın altına koyabilirsiniz.

Yatak demişken de ne yazık ki yatağımızda üzerimizdeki ve çevremizdeki olumlu olmayan enerjiyi emen noktalardan biri. Özellikle altını sık sık tozdan arındırmak ve eşyalarla doldurmamak gereklidir. Yatak altına doldurulmuş eşyalar, özellikle eski eşyalar bütün gece sahip olduğu titreşimi yayar, Vücudun enerji alanı sürekli bu enerjilerle boğuşur, ertesi gün bize gerekli olan enerji burada harcar.

Renklerin enerjisi de çok önemlidir, biliyorum bir çoğunuz koyu renkleri çok seviyor. Bende çok seviyorum, sarışın olduğum için siyah rengini kendime daha çok yakıştırıyorum mesela ve giyimimde çok fazla kullanıyorum. Ama ben işin tekniğini bildiğim için başka renklerin enerjisi ile de bilahare çalışıyorum ve telafi ediyorum Oysa bilmeyen biri sürekli siyah ve kahve gibi renklerle hayat enerjisini düşürebilir. Çünkü koyu renklerin frekansları çok düşüktür.

Canlı tonlar ve ve özellikle pembe rengi sevgi enerjisi çok yüksek bir renktir. Ev dekorasyonunda ve kıyafetlerinizde canlı ve pastel renklerin enerjisinden destek alın. Koyu renk giydiğinizde bile örneğin kahve ağırlıklı bir kıyafete turkuaz fular katarak enerjiyi dengeleyebilirsiniz. Yada kahverengi koltuklarınız varsa yine turkuaz objeler gibi..

Bunun dışında esanslar özellikle gül frekansı çok yüksek bir bitkidir. 320 mhz.
Ondan sonra önerebileceğim bir bitki lavantadır 118 mhz,
Nane 78 mhz ve fesleğen 52 mhz gelir..

Bu bitkilere dokunmak, koklamak varsa yağını sürmek frekansınızı artırır. Hatta lavantayı kaynatıp bulunduğunuz odaya koyun buharı odada yayılsın bu bile ortamın huzurunu artıracaktır. Bu arada lavanta gerek kokusu gerek rengi gerek faydaları benim ennn sevdiğim bitkidir ve o kadar çok bahsettim ki artık takipçiler lavanta görünce sizi hatırlıyoruz derler hep 

Müzik! Havadaki titreşimi enerjiyi hareket ettirmek için yardımcı olan bir başka şey MÜZİK!
Dinlediğiniz şarkılar. Ahhh, hemde ne kadar etkiliyor frekansınızı biliyor musunuz

Çok tecrübe etmişsinizdir gayet normalken radyoda çalan acılı bir şarkıyla birden efkar bastığını.. İşte hooop düştü frekansSmile

Sadece sözler değil müziğin temposu yaydığı frekans.
Ses frekanslarının etkisi şimdi değil çok uzun yıllar önce keşfedilmişti. Akıl hastanelerinde hastalar müzikle tedavi edildiğini duymuş muydunuz?

Mesela bunun bir örneği Amasya’da bimarhane de eskiden böyle bir uygulama varmış. Yapılan araştırmalara göre o dönemde hastalara burçlarına göre farklı makamlar dinletirlermiş mesela bu makamlardan Uşşak makamının gut hastalığı, uykusuzluk ve ayak ağrısı tedavisine, buselik makamı baş ağrısına, Hüseyni makamının kalp ve ciğerde oluşan iltihaplar ile mide rahatsızlıklarına, rast makamının felce, Irak makamının ateşli hastalıkların tedavisine iyi geldiğini okudum..

Ve en son olarak frekansı yükselten en önemli şeylerden birisi de DUA. MEDİTASYON. ve ESMA Çalışmalarıdır.

Bu da 15 mhz kadar yükseltiyor. Mesela Arapça çok zengin bir ses frekansına sahip olduğu için duaları Arapçasından okumak çok daha fazla etki gösterdiğiniz biliyor muydunuz. Bir yerde okumuştum Arapça dualar incelendiğinde kelimelerin yan yana gelişi insanın üzerinde çok olumlu etki bırakacak şekilde düzenlenmiş olduğu ortaya çıkmış..
Ya Rafi enerjiyi yükselten esmalardan birisidir.

Bu arada son olarak; çok önemli bir bulgu ise frekansı yüksek bir kişinin beraberinde pek çok kişiyi de dengelediği araştırmalarla ortaya çıkmış

Buna göre sevgiyi gerçek anlamda yaşayan bir kişi 750 bin insanın yaydığı düşük enerjiyi dengeliyor.

Yine yapılan araştırmalardan çıkan sonuca göre frekans seviyesi 200 ‘ün altında olan bir kişi de aynı şekilde çevresindeki insanların enerjisini de aşağıya çekiyor!

Dolayısıyla eğer bunu başarmakta zorlanıyorsanız enerjisi yüksek insanların yanında olmaya çalışın. Onların bu ışığı ve enerjisi size de yansıyacaktır.

Yaydığınız frekansa dikkat edin çünkü;

NE İSTERSENİZ ONU DEĞİL, NEYSENİZ ONU ÇEKERSİNİZ!

Bu konuyu yazdır

  MAJİSYEN PEYGAMBERLER
Yazar: Mutlakguc - 16-07-2017, Saat: 20:45 - Forum: MAJİ - Yorum Yok

Hz Musa´nın firavunun büyücülerine karşı büyü yapması (Kuran/Ta-Ha Suresi) iyi bir örnektir yani bir Majikal Güç kullanmıştır, aynı surenin 61. Ayeti´nde “Tahyil” sözcüğü ile, hipnotik tesir vurgulanır. Bakara Suresi´de ise (102.Ayet), Maji ile ilgili ciddi bir uyarı görülür; “İnsanlar canlarına karşılık elde ettikleri bu bilginin ne kötü bir şey bulunduğunu bir bilselerdi…” Bu ciddi bir uyarıdır ve hem de da Maji´nin anayasa maddelerinden birini ima etmektedir; gücü kullanmanın bir faturası vardır fakat iyi mi? Buna daha sonra geleceğiz; Hz. Süleyman mukaddes Kitap tanımıyla tam bir Majisyendir, ruhları, cinleri tüm Maji enerji alanlarını kullanır ama dinsiz olarak tanımlanmaz; Gazali için tüm Maji güçleri kesindir, bunları vurgular ama dilimize çevrilen kitaplarında ilgili bölümlerin çıkartıldıkları görülür; işte bu Maji´nin altın yasasıdır, herkese her şey verilemez; Nostradamus bunu; “İncilerinizi domuzlara atmayın…” diye tanımlar. Doğrudur çünkü geçmişteki ve günümüzdeki şarlatan büyücü, falcı, şifacı, hipnozcu bozmalarının tümü bu tarifin içinde yer alırlar. İslami Maji tanımlaması için Gazali bir çalışmasında “Bir şeyi istediğin süre, onu zihninde tasarım et, o gerçekleşecektir…” der. Bu yaklaşım Maji´nin yukarıda anlatılan yasalarından biridir ´Gazali / Mafatih”.

hz-musa-peygamber-752x440.jpg

Endülüs İslam Gizemciliği;

Katı bir müslüman olan İbni Haldun, velilik düzeyinde tabiatüstü güçlerin kullanılabildiğini belirtirken; İbni Sina´nın Magrip´te bir mağarada, uzun yıllar majikal çalışmalar yaptığı anlatılır. Majikal düşüncenin en önemli İslami adı olan Muhiddin Arabi ise, “Fütühatı Mekkiye” adlı eserinde açık açık KAT´ları doğrusu bilinç alanları anlatır. Hatta Miraç´ı bu tarzda tanımlar. Endülüs İslam Gizemciliği, majikal kültürün ve hatta mimarinin mükemmel göstergesidir ve kurallara uygun olarak uygulanmıştır; bir tür masonik içerik taşıyan “İhvanı Sefa” örgütü gizli bir maji grubudur. Fakat elbet ki, “İhvanı Sefa”nın günümüz masonlarıyla aslabir ilgisi yoktur hatta çok farklı ve çok üst düzeyde olduğu görülür. Kısacası örnek din olarak kullanılan İslamiyet, Maji Sanatı´nı kurallara uygun olarak yeterli ellere bırakılmasını uygun görmüş, avama doğrusu kitlelere yasaklamıştır. Bu yaklaşım, bununla beraber da kitlelerin şarlatanlar tarafından istismar edilmesini engellemek içindir çünkü Majikal data sadece yüksek bilinç alanlarında yararlı ve etkindir.

İnsanın üstünlüğü ama iyi mi?

Bir başka platforma geçelim; Wilhelm Reich´a; Reich;”Herşeyin başı olan enerji, evrenin dört bir yanına yayılmıştır; her şeyin içine sızar, her türlü devinen enerjinin kökenidir; canlı varlıktaki yaşam enerjisi, evrende galaksilerin kökenidir.” diyor. Reich, evrensel enerjinin veya kendi tanımıyla Evrensel Yaşam Enerjisi´nin farkındaydı ve en büyük üzüntüsü insan oğlunun kişilik adlı zırhı takmaları sebebiyle bu enerjiyi alamamaları ve kullanamamalarıydı. Kısaca Reich, psikozlu kişiliklerin, inançlar, tabular ve şartlanmalar yüzünden saf enerjiye ulaşamadıkları görüşündeydi kısaca Güç´e, Maji Gücü´ne… Bir öteki usta; Freud daha cüretliydi; yaşam enerjisinin bilgili olmasını istiyor ve koşullarını ortaya koyuyordu. Ona nazaran, beklentilerini öte dünya saplantılarından kurtarıp, tüm evrensel enerjilerini dünyadaki yaşamlarına yönlendiren insanoğlu yaşamı kolaşlaştıracak ve o zaman baskıcı olmayan, psikozsuz bir uygarlığa ulaşılacaktır. O andan sonrasında ise, aden serçelere ve meleklere bırakılabilir çünkü Freud´a göre, insan evrensel anlamda cennete sığmayacak kadar yüksektir. Freud bu noktada düşündürür zira Maji´nin diğer bir temel yasası olan insanın evrensel üstünlüğüne değinmektedir. Reich ve Freud´un üstün insan tanımlarını asla Nietsche, Wagner yada Rauschning´in “üstün ırk” farkıyla karıştırmamak gerekir. Anlatılmak istenen, insanın genel olarak canlılar evrenindeki üstünlüğüdür ve şu anda akla Mevlana gelir;

Bu konuyu yazdır