Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Forum İstatistikleri |
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065
Detaylı İstatistikler
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 999 kullanıcı aktif » 1 Kayıtlı » 998 Ziyaretçi ceylaninreallife
|
Son Aktiviteler |
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 340
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 312
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,018
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,147
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,084
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,007
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,156
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,525
|
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,287
|
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,175
|
|
|
MAJİ VE İSLAMİYET |
Yazar: Mutlakguc - 16-07-2017, Saat: 20:37 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER
- Yorum Yok
|
|
Herkesin yapabileceği yakarış yöntemi, ki bunun dili önemlidir ama çelişkili görünen iki tarz vardır; ya duanın orjinal dili kullanılmalıdır kısaca temel ses titreşimleri sağlanmalıdır fakat bu olanaksız denecek kadar zordur çünkü duaların orjinal sesleri kulaktan öğrenilemez sadece temel öğretmenden öğrenilebilinir. Ya da, fikir yoluyla dua edilebilir, bu da imajinasyondur. Bu farklı iki yöntem aynı noktada buluşabilir ama kolay olmaz. Duanın majikal anlamı, Majikal Güç´ün Tanrısal simgeyle elde edilebilmesidir; dünyasal fakatçlarla oluşan dilek, kazanılacak güçle daha gerçekçi olabilecektir; eğer günahtan söz edersek, ruhsal rahatlık ve doğru bir vicdani hesaplaşmadan doğacak olan affedilme yakarısı, Majikal Güç´le Tanrısal simge altında buluşabildiğinde, bilince nüfuz edecek ve rahatlatacaktır.
İlk bakışta, klasik inançlarla çelişen bir vaziyet ortaya çıkar gibidir fakat bu böyle değildir; din genel olarak sosyolojik düzeyde kabul edilmiş en yüksek inançtır; Örneğin İslamiyet, matematiksel olarak ruhsal ilişkilere karşı tavır alır benzer biçimde görünür; eş düzeyde büyüyü de yasaklar ama öte yanda İslamiyet´in temelinde ve kalıcılığında Majikal Güç ana fikirdir. İslamiyet´de inanca destek olan, itikadi güçlendirecek tüm unsurlar majikaldir. Bunlar din bilgeleri ve otoriteleri tarafından perde ardında reddedilmez aksine savunulur fakat perde ardında basit halka yer yoktur; majikal alan dinsel otorite için özerktir ve genelleştirilmemelidir. Aslen tüm dinler benzer biçimde, İslamiyet´de tabiatüstü güçleri kabul eder esasen dinin ana fikri Ruhlar Alemi´nin yani bir KAT´ın dinsel olarak savunulması ve tanımlanmasıdır. İslam´ın büyüye ve büyücülere şu demek oluyor ki Majisyenliğin bir türüne karşı çıkması ortaya çıktığı devrin politik ve toplumsal gereğidir; bir peygamberi yıpratabilecek tek otorite o dönemde egemen olan, Arap Yarımadası´ndaki büyücüler ve kahinlerdiler.
|
|
|
MAJİLİK HAKKINDA BİLMEDİKLERİNİZ |
Yazar: Mutlakguc - 16-07-2017, Saat: 18:59 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Kelime anlamında Maji´nin Türkçe karşılığı yoktur; en yakın yaklaşım sihir olarak bir ihtimal düşünülebilir; büyü sözcüğü ise genel anlamda Maji´nin karşılığı sanılır ama sadece lügat karşılığıdır. Demek ki, Maji´ye Türkçe karşılık bulamıyoruz ama kavram olarak açıklayabilir ve anlamlandırabiliriz. Maji sözcüğü, Grekçe´dir; Magein; Megas büyük bilim anlamındadır veya en büyük yada ana bilim anlama gelir. Maji Paleolitik çağlardan beri vardır, Fransa´da Aurigignac´da, cenup Afrika´da Buşmenler´de Majikal ayinlerin izleri bulunmuştur. Atlantis, Mu inançları dışında, bilinen tarihte Eski Mısır´da Maji çok geniş şekilde kullanılmıştır. Özellikle de Mısır Panteonu´daki tanrılara çok dikkat etmek gerekir; tümü belli majikal güçleri simgelemektedirler. Yine tüm Mezopotamya uygarlıklarında, Aztek, Maya ve İnkalar´da Majikal yaptırımlar çok geniş ve çeşitlidir. Majinin gücünden korkan ve insanın yeterince bilgilenmesini istemeyen Hristiyan Kilisesi, MS 364 Laodicea Konsülü´nde Maji´yi, matematiği ve Astroloji´yi yasaklamıştı. 525´de Oxia´da, 721´de Roma´da alınan kararlarla Maji Sanatı´nı bilmek ve kullanmak hakkı yalnız belli bir rahip derslikına verildi. Ama sonra, bu hak yanlış yola sapacak ve insanoğluı yakan sapık bir inancın şu demek oluyor ki engizisyonun temeli olacaktır. Budizm´in tüm kolları majikal deneylerle doludur, Zen Budizm insanın sıradanlığını, kontr tepki olarak ele alır; Yoga her türünde Majikal terbiye enerji birikimini düzenler; Akapünktür bedendeki sağlıklı enerji akımını öğretir; şamanlar geçmişin en güçlü Majisyenleriydiler; Heraklit, Platon, Demosten, Pliny, Pisagor, Agrippina, Marcus Aurelius, Jül Sezar, Bruno, Paracelsus, Nostradamus, Lüther, Calvin, İ bni Sina, İ bni Rüşd, İbni Hud, Cübeyr, İbni Semah, Muhiddin Arabi, Mevlana Rumi, Hallac, Yunus Emre, Casanova, Don Juan, Meyer, Pascal ve daha sayısız isim Majisyen olarak tanımlanabilirler. Onların yaşamlarını okumak okuyucuya daha iyi data verecektir.
Maji´nin temelinde sır var…
Majikal Gizem yada Güç, akıllı varlıklar içinde farklı boyutlarda, psiko-fizyolojik olarak bir birlikteliğin sağlanması anlama gelir, birlikteliğin amacı karşılıklıdır. Maddenin açıklanamayan bir boyutunu varsayarak, düzgüsel sınırların haricinde algılanması ihtiyaç duyulan bir yer olarak düşünün ama bu algı nasıl elde edilecektir? Bunun için operatif bir çalışma bilinci ve bilinçdışı uygulamalar gerekir. Fakat herşeyden önce Maji´nin temel sözcüğünü anlamamız ve öğrenmemiz gerekir; bunun adı ise “sır” dır, “sır” ön anlamda, bilginin, öğrenilenin kasıtlı olarak tahdit edilmesi, kısıtlanması ve de bir sistem ve özel bir ekip içinde olabildiğince saf ve naturel halinde korunmasıdır. Birazcık daha iyi anlamaya çalışalım; saflık oluşumun ilk koşullarının aynen kalması anlama gelir; kısaca bir bebek ruhunun ilk anı gibi veya suyun doğadaki saflığı şeklinde düşünülmelidir. Saflık çok önemlidir ve “sır”ın da giriş kapısıdır, Maji gezegenine buradan gidilebilir fakat saflık veya tek bir amaca nötr olarak egemen olmak bu yolu açacaktır; işte büyük mistiklerin, ustaların ve büyücülerin geçtikleri yol budur. Saflık için, temel disiplin Maji öğretisine sadık kalmak ve asla içsel öğretilere bağlanmamaktır fakat onların da tam olarak bilinmesi elzemdir.
Yaşamı sürdürmenin ve hissetmenin gerekliliği…
Dozu ne olursa olsun, Maji etkisi Kozmos´un partikül enerjisinin bir türü, bir frekansı, bir titreşimidir, Maji´de KAT isminde olan bilinç alanlarında bu enerjiyle buluşulduğu takdirde iş bir tek kullanmaya kalır, bu da öğretinin sonucuyla mümkün olacaktır. Eğer öteki bilinçli şuurlarla söz mevzusu bilinç alanında imajinatif olarak buluşulursa çeşitli etkiler yapılabilir, buradan da büyü tesiri anlaşılabilir. Fakat eğer inançlardan ve içsel temayüllerden etkilenilmişse, cennetler, cehennemler, araflar, spatyomlar (Ruhlar Alemi) imaj olarak oluşacak ve gerçekleşecektir. Öyleyse, Maji Gücü´nün düzeyini doğrusu bilinç alanındaki varlığını tam olarak tanıyabilir ve hissedebilirsek, öteki bilgili şuur yada varlıkları o alanın içinde sınıflandırmamız mümkün olabilir; bu tanımlama dünyasal değerlendirmeden çok değişikdır. İşte burada, hangi yoldan giderseniz gidin, eğer objektif kalabildiyseniz ana temayı buldunuz anlamına gelir. Maji enerjisini idraklamanın ötesinde, yönlendirme aşamasına ulaştığınızda Majikal etkiyi madde dünyasında psikolojik veya fizyolojik olarak kullanabilirsiniz. Bunu yapmak için çok çalışma kısaca antreman gerekir; KAT´ın şu demek oluyor ki imajine edilen bilinç alanının çok sık ziyaret edilmesi önemlidir asla birkaç gözlem yada kitap okumayla, kulakdan dolma bilgilerle bir sonuca ulaşılamaz aksine daha aptalcası zanlar adım atar; fert birşeyler meydana getirdiğinı doğrusu enerjiyi kullandığını sanır ve eninde sonucunda saçmalar. Majikal gerçek dışı çok çabuk ortaya çıkar ve kimi zaman de gerçek Majisyenler tarafından cezalandırılır. Özetle büyük güç ve deneylere bayağı sözlerle ulaşılamaz, gezip görmeden, bizzat yaşamadan, hissetmeden cenup Kutbu anlaşılması imkansız ve tanımlanamaz. Bilinç kendi realitesi oranında yaşayarak öğrenmelidir; fakat önce kabiliyet ve çalışma olmalıdır.
Majinin hüzünlü kişilikleri…
Biraz daha zorlayalım ve ilerlemeye çalışalım; geçmişin büyük Maji Ustaları, Maji Gücü´nü tanımlamak için simgesel hüzünlü kişilendirmeler yapmışlardır. Hatta bunun için, geçmişteki dünyadışı ilişkilerin izleri, uzak bilinmeyen geçmişin efsanevi kişiliklerini kullanan Maji Ustaları vardır. Türev ve etki yönlerinden tanrılar, tanrıçalar, azizler, mitolojik kahramanlar, şeytani ve ruhsal kişilikler gerçekte Maji alanında gücün çeşitli etkilerini simgelerler. Sümer Tanrısı Pazuzu´nun negatif etkiyi, Artemis´in doğanın enerjisini, Afrodit´in aşk tesirini, Ra´nın güneş enerjisini simgelemeleri birer örnektir; Maji Gücü´nü şekillendirmek, yoğurmak Majisyenin kişiliğine, temayülüne, amacına bağlıdır ama eğer Majisyen etkisiz olma düzeyine erişmişse etki çok daha fazla olacaktır. Hüzünlü enerji kişilendirmelerinin şu demek oluyor ki simgelerin doğaları, etkileri sınırı olandır; mitolojik bir tanrının yada tanrıçanın çaresiz kalması benzer biçimde yada bir azizin… Ve bu güç kişilikleri yani güç türleri birbirlerini olabildiğince etkilememeye çalışırlar ama çok gelişmiş ve usta bir yönetici güç, tümünü denetim edebilme ve karıştırma düzeyinde olabilir. Örneğin, Zeus, Zülkarneyn, Rama, Tao yada Hızır simgeleri yada adı bilinmeyen büyük maji ustaları şeklinde…
Ruhsal değerin aynası…
Peki, Maji Gücü ile ilişki kurmak için ihtiyaç duyulan sistem nedir, iyi mi elde edilir? Bunun için özel bir dil gerekir; bunu bir bilgisayar diline benzetebiliriz yani bir yazılım dili olmalıdır. Maji´de bu dile Simgeler Dili denir ama bu dil farklıdır; alfabemizi, trafik işaretlerini, sayılarımızı düşünün veya para sistemimizi; bunlar dünyasal bilincimizin tanımlama değerleridir; bizlere çevreyi tanımamız ve algılamamız için yol gösterirler. Majikal dil öğreniminin temelinde istisnasız tüm mistik öğreti bilgilerinin algılanması, kavranması ve takılmadan geçilmesi olmalıdır. Merak, öğrenme ve uygalama çıkardan ve iktidardan önce gelmelidir, arzulara Güç sayesinde aslına bakarsanız ulaşılacaktır. Maji´nin dili önce düşüncede öğrenilecektir ya da Krisnhamurti´nin söylediği gibi akıl düzeyinde anlaşılamaz, yolun başlangıcı ise imajinasyon ve konsantrasyon deneyleridir ve doğal gerçek bir ustanın öğretisiyle yola çıkılmalıdır fakat sonra kendi kanatlarınızla uçmak kaydıyla… Majikal etkinin çapı ve alanı, kişinin ruhsal kıymetini gösterir; her erişilen bilinç alanı ve kazanılan kıymet, KAT alanlarında kullanacağınız seyahat çekleri gibidir, her kazanılan güc düzeyi kişinin evrensel düzeyidir fakat yerinde ve gerektiği dozda kullanılmalıdır. Nasıl mı? Maji, adına ritüel denen bir özel seremoniye kısaca vakaya dayanır; ritüel determinizmaya doğrusu neden/sonuç ilişkisine bağlarımlıdır; işte Maji´nin çıkış ve uygulama noktası tam buradadır. O vakit sistemi gözden geçirebiliriz;
1. Önce Semboller Dili öğrenilir ve kullanılır;
2. Ritüelin kendisi ve nedeni bilinir;
3. Ihtiyaç duyulan Majikal Güç sağlanır ve tanışılır;
4. Öğretiler aracılığı ile Kozmolojik sistem algısı geliştirilir;
5. Bilinç sürekli koşullandırılır;
6. Duyular devamlı geliştirilip, hissediş arttırılır;
7. Amacın olumlu yada negatif olduğu kavranır;
8. Arada bir farkın bulunmadığı düzeyi fakatçlanır;
Maji´de hazıra konulmaz…
Bu dizi ilk bakışta. Birşey ifade etmez gibidir; hala ne yapılacağı belirsizdir; ortada sadece bir mühendisin anlayabildiği karmaşa bir makine vardır; mühendis olmayan birinin, karşısına ise anlaşılmaz bir sistem çıkar. Temel merak, gücün nasıl sağlanacağıdır aslen bu metod veya yöntem, dinsel dualardan, Ruhçular´ın spiritüel çalışmalarından, ruhsal şifa deneylerinden, sanat olaylarındaki ilhamdan yada yaratıcı çalışmalardan, büyü uygulamalarından, meditasyon yada benzeri bilinç eğitim öğretilerinden farklı değildir; zaten bunlar kısıtlı bilinç alanları oluşturmak için yapılan uygulamalardan başka birşey değildirler. Bir lamanın, hoca efendinin, rahibin, dua, meditasyon yada zikr kanalıyla yaptığı şey sistematik olarak kısıtlı bir majikal ritüeldir; şu demek oluyor ki Majikal Güç´le buluşma çabasıdır; lama, guru, rahip veya hoca bunu bir oranda başarır yada başaramaz fakat genel anlamda saflık düzeyine ulaşamamış olduğundan başardığını sanır; çevresinde bulunan hazırcı tembeller ise, onun herşeyine inanmaya hazır olduklarından bilinçüstü imajinasyonlara değil, madde dünyasında inandıkları ve nazır bekledikleri hayallere kapılarak zanlara düşerler; gerçek Maji´de hazırcılık yoktur; öğreten de, öğrenen de uygulayıcıdır…
|
|
|
ÇEKİM YASASI VE HAYATIN SIRRI |
Yazar: Mutlakguc - 16-07-2017, Saat: 18:37 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Hayatınızdaki her şeyin çok kötü olduğunu, aileniz ile, arkadaşlarınız ve sevgiliniz ile aranızın kötü olduğunu düşünüyor, dünyanın adeta başınıza yıkıldığınımı söylüyorsunuz? Ama düşüncelerinizin size hayatınızın en büyük hediyesini verebileceğini biliyormusunuz? Sır size istediğiniz her şeyi verebilir, mutluluk, sağlık, servet neyi seçerseniz ona sahip olabilirsiniz.
Gerçekten Neyi İstiyorsunuz?
İnsanların hayatında her türlü mucize gerçekleşebilir, bütün bu mucizleri hayata geçirmek sırrın nasıl uygulanacağını bilmek ile alakalı. Eminim nedir bu sır diye merak ediyorsunuzdur, size ne düşündüğümü söyleyeyim Sır = Çekim yasası başınıza gelen her şeyi siz çekiyorsunuz (iyi veya kötü) ve hepsi zihninizde tuttuğunuz düşüncelerden dolayı size geliyor ne düşünürseniz kendinize çekersiniz.
Çekim yasasına en basit bakış şekli = kendinizi bir mıknatıs gibi düşünmenizdir, biliriz ki mıknatısın bir çekim kuvveti vardır. En çok neyi düşünürseniz, onu çekersiniz ve o hale gelirsiniz, düşündüğünüz şey elinize geçer. Bu prensip 3 basit kelime ile açıklanabilir, düşünceler nesnelere dönüşür. Her düşüncenin bir frekansı vardır, bir araba almayı, ruh ikizinizi bulmayı veya bir alanda çok başarılı olmayı sürekli ister ve düşünürseniz o düşünce ile ilgili frekansları uygun temellere yerleştirirsiniz. Düşünceler etrafa manyetik sinyaller yayar, bu sinyaller tekrar size döner. Bolluk içinde yaşadığınızı düşünün kendinize çekeceksiniz.
Sorunu Anlayın !
Sorun şu ki çoğu insan istemedikleri şeyleri düşünür, çekim yasası sizin bir şeyi iyi veya kötü algılamanızla veya isteyip istememeniz ile ilgilenmez, eğer bir şeye bakıp kendinizi berbat hissediyorsanız evrene yolladığınız sinyal budur, siz kendinizde tamamen hissedersiniz ve düşünceniz size fazlası ile geri döner. İstediğiniz bir şeye bakıp “evet” dediğinizde bir düşünceyi harekete geçirirsiniz, çekim yasası bu düşünceye cevap verir ve uygun şeyleri size getirir. İstemediğiniz bir şeye bakıp, hayır diye bağırdığınız’da onu uzaklaştırmaz aksine onunla ilgili düşünceyi harekete geçirirsiniz ve bu defa çekim yasası o düşünce ile ilgili şeyleri önünüze sıralar.
Çekim yasası her zaman işliyor, inanın, inanmayın, anlayın yada anlamayın her zaman işler. Geçmişi, bu anı, geleceği düşünüyor olabilirsiniz bu esnada dahi o düşünceyi harekete geçirirsiniz ve evrenin en güçlü yasası olan çekim yasası bu düşüncenize cevap verir. Bir şeyden yakınıyor olman, yakındığın şeyi sana daha çok yaklaştırır bilinçli veya bilinçsiz aklınızda tuttuğunuz sizi etkileyen düşüncelerden kurtulun, asıl zor olan budur. Çevrenizde çekim yasasının kanıtlarını görürsünüz, en çok hasta olan hastalıktan en çok bahseden dir, bolluktan en çok bahseden bolluk içindedir.
Alıntıdır
|
|
|
Bu Bitkiyi Evinize Koyarsanız Muazzam Bir Bolluğa ve Zenginliğe Kavuşabilirsiniz |
Yazar: Mutlakguc - 16-07-2017, Saat: 18:16 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Ben denedim, inanması zor ama gerçekten işe yarıyor!
Evinizden sıkıldınız, içeride basılıyor gibi hissediyorsunuz, enerjisinden de memnun değilsiniz. Bir yeniliğe ihtiyacınız var. Sorun evde olsa bile hemen evinizi değiştiremeyeceğinize göre şansa ve berekete giden yolu evinizden geçirebilirsiniz.
Feng Shui'ye göre evinde Crassula bitkisi olan kişinin yolları berekete ve şansa çıkar, bitkinin toprağına bozuk para koymak ise hane sahibine para ve bereket getirir.
Yaşlandıkça kalınlaşan bu ağacın yeşim yeşili yaprakları etli, parlak ve pürüzsüz bir yapıya sahip. Yeni çıkan dalları da yapraklarla aynı dokuya sahip oluyorlar ancak daha sonra kahverengiye dönüp odunsu bir yapıya bürünüyorlar.
Sık sık bakıma ihtiyaç duymayan Crassula'yı mutlaka büyük bir saksıya ekin, çok çok daha hızlı büyüyor. Çoğu ev bitkisinde olduğu gibi Crassula da çok güneş ışığı istiyor, evin en aydınlık yerine koyun Çok az suya ihtiyaç duyan bir bitki olduğundan fazla su vermek anında çürütür. Sulamak için en iyi zaman toprağının kuruduğunu fark ettiğiniz zamandır. Kışın sadece toprağı nemli tutmaya çalışın, onun dışında dokunmayın.
Feng Shui dediğimiz eski Çin felsefesine göre evinizde bu bitkiyi koyabileceğiniz en iyi yer girişin sağ tarafıdır. Bitkinin daima kuzeye bakması gerektiğini de aklınızdan çıkarmayın.
İyi şans ve bereket getirmesinin dışında Crassula insanın ruhuna ve vücuduna denge getiren, pozitif enerji veren yağlar da barındırıyor. Enerjisi güçlü ve sağlam köklü oluşları, Feng Shui bitkilerinin parayı çekme enerjisinin kaynağıdır.
|
|
|
DR. BEDRİ RUHSELMAN & İlahi Nizam Ve Kainat |
Yazar: Neval Ercan - 16-07-2017, Saat: 14:45 - Forum: NOTLAR
- Yorum Yok
|
|
“Bir insan rahatça yemek yiyebiliyorsa bu rahatlığı içinde, aç kalan komşusunu da düşünmekle yükümlüdür.
Bir insan para kazanıyorsa yoksul (sefil) olan insanlara yardım etmekle yükümlüdür.
Akıl, fikir, bilgi sahibi ise aklı ermeyenlere, bilgiye ihtiyacı bulunanlara hiçbir çıkar gözetmeden, yani maddi ve manevi hiçbir karşılık beklemeden, bildiklerini öğretmekle yükümlüdür.
Hekim olmuşsa lüzum ve ihtiyacından fazla bir şey beklemeden hastalarının şifa bulmasını, istirahat etmesini, ıstıraplarının durdurulmasını düşünmekle ve bunun için emek sarf etmekle yükümlüdür.
Avukatlık yapıyorsa yardıma muhtaç ve mağdur gördüklerini onları istismar etmeden korumakla yükümlüdür.
İdareci ise kişisel bütün iyiliklerini idaresi altında bulunan kimselerin maddi ve manevi kalkınmaları uğrunda feda ve sarf etmekle yükümlüdür vs.
Bütün bu işler böyle yapıldığı takdirde hem maddi hem ruhsal faaliyet yükümlülükleri, büyük bir başarıyla, ‘birlikte’ yerine getirilmiş olur.”
Bedri Ruhselman
|
|
|
ATATÜRK'ÜN GİZEMLİ VASİYETİ |
Yazar: EvrimBilge - 14-07-2017, Saat: 18:22 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Türkiye’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 71. Yıl dönümünde, 1950’li yıllardan bu güne tartışılagelen ölüm nedeni ile birlikte suikast iddiaları birbiri ardına eklenen çeşitli senaryolar ile son olarak vasiyeti gündeme geldi. Bunlardan birçoğu sadece söylentide kaldı; ancak günümüzde hala tartışılan bir vasiyet meselesi devletin zirvesine kadar ulaştı.
Atatürk’ün Gizlenen Vasiyeti ile ilgili Meriç Tumluer adında Mersinli bir vatandaşın yıllardır Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı ve siyasi parti liderleri ile yaptığı görüşme ve yazışmalar bugüne kadar sonuç vermemiş olsa da konuyu mahkemeye taşıyarak Tumluer’in iddia ettiği Gizlenen Vasiyetin açıklanması noktasında girişimlerde bulunması konuyu takip edenlerin aklına soru işaretleri getiriyor.
ACABA GERÇEKTEN AÇIKLANMAYAN BİR VASİYET VAR MI?
Bugüne kadar Türk yargısının aldığı takipsizlik kararlarının üzerine konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyan Meriç Tumluer Atatürk’ün Gizlenen Vasiyetinin varlığını iddia etmekten vazgeçmek bir yana, elinde delil olarak nitelendirdiği tüm belgeleri de ifşa etmekten çekinmiyor. Konu ile ilgili devlet erkanından bu güne kadar açıklama gelmezken hiç kimse bu iddiaların lehine veya aleyhine bir cevap niteliğinde söylemde bulunamıyor.
Meriç Tumluer’in bu iddiası cevap niteliğinde bir görüş veya ilmi bir yaklaşım ile fikir beyan edilmediği sürece de kafalarda hep “acaba” soru işaretinin yer almasına sebep oluyor.
Konunun baştan beri takipçisi olduğum için sizlerle bu belgeleri paylaşmakta sakınca görmüyorum. Ben de herkes gibi elbette konuyla ilgili yetkili bir ağızdan varsa böyle açıklanmayan ve sır gibi saklanan bilgilerin, Türk Milletinin bağrından kopmuş ve bu millete malolmuş bir liderin bilinmeyen bir sırrı kalmaması için elimden gelen çabayı sarf edeceğim.
Mustafa Kemal hiçbir zaman bir kuruma endeksli bir yaklaşımla değerlendirilemez. O Türklüğün tartışılmaz liderlerinden biridir.
Meriç Tumluer’in iddiasıyla bahsettiği Atatürk’ün Gizlenen Vasiyetinin içeriği konusunda aldığım bilgiler beni dehşete ve dikkate düşürürken önemle üzerinde durduğum konu, Vatikan’ın bu vasiyetten haberdar olduğuydu. Dolayısıyla ülkemizde son dönemlerdeki gelişmeler Avrupa Birliği yaklaşımıyla iktidar partisinin demokratik açılımları, ılımlı İslam modeli ile birlikte hareket eden dinler arası diyalog ve kanunlarda yapılan bazı değişiklikler vasiyetin içeriğinde bahsedilen tehlikelerin ve yapılması gereken işlerin ne kadar savsaklandığı konusunda bana işaretler verirken bir taraftan da konu ile ilgili ne yapılması gerektiği soruları aklıma takılıyor!
Bu vasiyet nasıl ortaya çıktı?
Atatürk’ün Jandarma İstihbarat Subaylarından Teşkilat-ı Mahsusa (MİT) kurucusu ve Türk Polis Teşkilatının da kurucusu olan Mehmet Rıfat Efendi’nin günümüze kadar sakladığı belgelerin Atatürk’ün gerçek mirası ve vasiyetinin halen açıklanmadığını alelade gözler önüne seriyor.
28 Kasım 1938’de yani Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından 15 gün sonra açılan bu vasiyette iki zarf olduğu, birinin içinde bugün herkes tarafından bilinen 6 maddelik vasiyeti içerdiği, diğerinin ise Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği üzerine, vefatından 50 yıl sonra yani 1988 yılı Kasım ayına müteakiben açılması belirtildiğinden, Ankara Ulus’taki Ziraat Bankası kasalarına kilitlenmekle birlikte, anahtar uydurulup açılır düşüncesiyle kasanın ağzı kaynakla kapatılarak beklemeye alınıyor… İşte bu tarihten itibaren bir yetkili tarafından bugüne kadar açılıp açılmadığı konusunda bilgi sahibi olmanın imkânı olmadığı gibi, Mehmet Rıfat Bey’in bugünkü varisleri yani oğlu Alaaddin Tumluer ve Torunu Meriç Tumluer 1963 yılından itibaren gayriresmi olarak makamlara konu ile ilgili “günü geliyor” diyerek bilgiler vermiş ancak vasiyetin 1988 yılı Kasım ayına müteakiben açıklanmaması üzerine, 2005 yılından itibaren de konuyu mahkemeye taşıyarak Atatürk’ün 50 yıl sonra açılmasını istediği vasiyetinin açıklanması ve Türk Milleti ile paylaşılması için çaba sarf etmişler. Dava Türk yargısında her defasında takipsizlik kararı verilerek kapatılsa da konunun üzerinde önemle duran Meriç Tumluer babasından aldığı bu emaneti AİHM’ ye taşıyarak inatla savunduğu bu vasiyetin açıklanması konusunda mücadelesini vermeye halen devam ediyor…
GİZLENEN VASİYETTE NELER VAR?
Atatürk’ün vefatından 50 yıl sonra açılmasını istediği vasiyette neler olduğu konusunda aldığım bilgiler beni bir taraftan sevindirirken diğer taraftan bu vasiyetin bu güne kadar neden bekletildiği, normalde vasiyetin ölümünden 50 yıl sonrası tarih olan 1988 yılında açılmış olması gerekirken neden açılmadığı sorusuna da, günümüze ve geçmişe bakarak cevap bulmanın zor olmadığını söyleyebilirim. Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı bir konuşma sırasında bize verdiği bir işaret de ekonomik bağımsızlıktı. Asıl egemenliğin ve savaşın ekonomi alanında verileceğini söyleyen Mustafa Kemal düşünceleri ve eylemleri ile tam bir lider ve devlet adamıydı.
Atatürk’ün Gizlenen Vasiyetinin içeriğinden edindiğim birkaç önemli hususa dikkat çekmek istiyorum. Bu konuda bu tür bilgileri önümüzdeki günlerde de sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.
Vasiyetin yeni Türkçeye çevrilmiş bir kısım metnini gördüğümde ATATÜRK, TÜRKİYE’DE YOK DENİLEN PETROL SAHALARINI DAHA O DÖNEMDEN TEK TEK ADRESLERİYLE BİRLİKTE BELİRTMİŞ. GAZİ PAŞA, DERİNDE ANCAK PEK ÖNEMLİ PETROL REZERVİNE SAHİP BİR ÜLKE OLDUĞUMUZU AÇIKLAMIŞ...
Ayrıca Mustafa Kemal bir konuya dikkat çekerek şöyle diyor “Ülkenin manevi bataryaları boşaltılmıştır. Büyük Türkiye Hareketi’ne yeniden başlanmalı ve Türkiye Demokratik Cumhuriyetler Birliği yeniden kurulmalıdır ve kesinlikle bu bir gün gerçekleşecektir”…
Mustafa Kemal bu cümleleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ileriki tarihlerde yeniden büyük bir Türk İmparatorluğu olacağının sinyallerini vererek tüm Türkî Cumhuriyetlerin Türkiye Demokratik Cumhuriyetler Birliği çatısı altında toplanacağını öngörüyor…
Ve son olarak çok önemli bir husus daha: “Ayasofya”.
Ulu önder Mustafa Kemal vasiyetinde Kuran-ı Kerim’de adı geçen Mehdi’nin Ayasofya’ya ineceği kanaatine varmış. Bu yönde bazı tarihi işaretlerden ve ayetlerden yola çıkarak bilgiler vermiş. Yani Mustafa Kemal dünyanın tek merkeze sahip olmadığını Anadolu Medeniyetinin insanlık tarihi ile denk bir medeniyet olduğunu ve çok büyük bir değer olduğunun üzerinde durarak Dünya’nın bilinen merkezleri haline gelen Mekke ve Kudüs şehirlerinin yanı sıra İstanbul’a önemle dikkat çekmiştir.
Alıntı
|
|
|
11 Eylül saldırısı Kur'an'da geçiyor |
Yazar: EvrimBilge - 14-07-2017, Saat: 18:01 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Dr.Ömer Çelakıl, 11 Eylül saldırılarının Kur'an'da geçtiğini iddia etti.
Kur'an-ı Kerim üzerine matematiksel çalışmaları ve Kur'an'daki matematiksel sistemin açığa çıkartılması üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınan Dr. Ömer Çelakıl, 11 Eylül saldırılarının Kur'an'da geçtiğini iddia etti.
"TARİHLERE BAKINCA DA 9/11/1"
Dr. Ömer Çelakıl , Posta gazetesinde yazdığı köşesinde, 11 Eylül saldırılarıyla ilgili, "11 Eylül 2001'de Amerika'da yaşayan sivil ve askerleri hedef alan terör saldırıları gazete ve televizyonlarda 9/11 şeklinde yazılır. Kur'an-ı Kerim'de 9:111 numaralı ayete baktığımız zaman karşımıza Tevbe suresi çıkıyor. 109'uncu ayette bir binanın yıkılmasından söz ediliyor. Kur'an-ı Kerim'de bir binanın yıkılmasından çok nadir anlatılır, binlerce ayet arasında bir iki yerde geçer. Devamında 110'uncu ayette yine 'bina' kelimesi geçiyor. Sonra 9:111'inci ayette savaş, ölüm kelimesi geçiyor. Sonuçta ben diyorum ki, Kur'an'da sık sık geçmeyen 'savaş', 'ölüm', 'binanın yıkılması' gibi ifadelerin burada toplanmasının bir anlamı var. Tarihlere bakınca da 9/11/1. Yani 1 Eylül 2001 yılına işaret ediyor. Bu da ayetin numarası 9:111 ile aynı." ifadelerini kullandı.
|
|
|
Bilinçaltı Engellerinizi Fark Edin! |
Yazar: EvrimBilge - 14-07-2017, Saat: 04:03 - Forum: Bilinçaltı
- Yorum Yok
|
|
Bilinçaltımızda ne varsa enerji olarak onu yayarız, onu yaşarız. Daima kendi hakkımızdaki en derin inancımız ve en derindeki gizli isteklerimiz gerçekleşir; bu hep böyle olmuştur ancak derindeki bu isteklerin farkında olmadığımız için hayatımız istediğimiz gibi şekillenmiyor gibi görünür ve biz bu durumu bir türlü çözemeyiz. “Öyle olmasını istemiyordum ki ben!” der dururuz oysa içimiz tam da öyle olmasını istiyordur.
Değişimi istiyoruz ama bilmediğimiz bir nedenden dolayı değişime direnç gösteriyoruz. Her zaman altta yatan bir başka neden vardır; zihin onun üzerini bir şekilde örter. O nedeni bulup çözdüğümüz zaman üstte duran ve sorun gibi görünen durum kendiliğinden çözülür.
Yıllarca psikologlara, psikiyatrlara gitmesine ve ilaç tedavisi görmesine rağmen depresyondan kurtulamamış bir danışanım, çalışma sırasında, aslında depresyondan kurtulmak istemediğini fark etti; bilinçaltı depresyonu bırakmak istemediği için onca tedavi hiçbiri işe yaramamıştı. Egomuz kendini etiketlerle tanımlamayı sever çünkü ancak öyle var olur; ben şuyum, ben buyum, şunun eşiyim, bunun annesiyim, şurada müdürüm der durur… Bunların hiçbiri olmayınca, ego hiçbir değeri olmadığını düşünür, bu kez de varlığını yitirmekten korkar.
Bu danışanım, evlenmemiş ve çocuk sahibi olmamıştı. Bu yüzden topluma karşı bir etiketi olmadığını düşünüyordu; kimliksiz olmaktansa “depresyonlu bir kadın” kimliğine sahip olmak ona kendini iyi hissettiriyordu.
Çalışma sırasında ortaya çıkan ikinci bir farkındalık da depresyonu kendisine kalkan olarak kullanmasıydı. ”Benim depresyonum var,” diyerek kendisine üzücü, sıkıcı şeyler iletilmesinin önüne geçiyor, böylece sorumluluk almaktan kaçabiliyor ve kendisinden fazla bir şey beklenmemesini sağlıyordu. Bunları fark ettiği anda hayatını nasıl sabote etmekte olduğunu gördü.
Bir diğer danışanımda, kilo konusunda çalışırken bilinçaltının kiloyu tutma sebebi ortaya çıktı. “Eğer kilo verirsem çekici bir kadın olurum, o zaman da eşimi aldatırım diye korkuyorum.”; konu buydu yani bilinçaltı aslında kilo vermek istemiyordu ve tabii fiziksel dünyasında aynen bu gerçekleşiyordu. Zihin kilo vermek istediğini söylüyor, buna inanıyor ve o, ne yaparsa yapsın kilo veremiyor, bunun için de kendine kızıyordu.
Eğer yaptığınız çalışmalar işe yaramıyorsa, sorununuzun altındaki asıl neden bulunup çözülememiş demektir. İçinizde ‘ikincil kazanç‘ diye adlandırılan ve kendini iyi saklayan bazı alt nedenler, korkular ve bilinçaltınızın gizli istekleri olabilir. Bilinçaltımızın neye tutunduğunu bulmaz ve onunla yüzleşmezsek durumun değişmesini sağlayamayız yani anlam veremediğimiz engeller bizimle, bizim yaydığımız enerji ile ilgilidir.
Diğer bir danışanım, evlenip çocuk sahibi olmak istiyor, bunun için karşısına çıkan adaylara sıcak bakıyor, ancak hiçbir ilişkisinde dikiş tutturamıyordu. Bu durumun nedenini bulmak için çalıştık ve altından gerçekte evlenmek istemediği çıktı. Annesinden aşağılama görerek büyüdüğü için özdeğer duygusu zedelenmişti. İçindeki çocuk, kendisine kötü davranan, şiddet uygulayan, onu aşağılayan annesine karşı nefret besliyordu. Evlenip bir de çocuk sahibi olursa annesinin kendisinden beklediğini yapmış, onu mutlu edip kendisiyle gurur duymasını sağlamış olacaktı. Zihin, evlenip çocuk sahibi olmayı istediğini söylemesine rağmen bilinçaltı, annesini mutlu etmemek için evlenmek istemiyordu ve hayat bilinçaltının istediği gibi şekilleniyordu.
Başka bir danışanım, çalışmak istediğini, iş başvuruları yaptığını ama bir türlü kabul görmediğini söylüyordu. Onunla yaptığımız çalışmada bulduğumuz sonuç, daha önce çalıştığı işyerinde çok kötü bir patronla çalışmış olduğu ve “Ya yine öyle bir patronum olursa, çalışma hayatım yine kabus olursa?” gibi bir korkusu olduğu, bu korku yüzünden de bilinçaltının aslında işe kabul edilmeyi istemediğiydi. Burada da zihin ”çalışmak istiyorum, para kazanmak istiyorum,” derken bilinçaltı ”sakın ha, kendini ya yine öyle bir kabusun içine sokarsan?” diye korku yarattığı için iş başvuruları kabul edilmiyordu. Kendi kendimizi sabote etmemiz ne garip değil mi?
Sonuç olarak, istiyorum dediğimiz şeyi bilinçaltımızın da isteyip istemediğini anlamamız gerekir. Eğer istiyorum, gayret sarf ediyorum, elimden gelen her şeyi yapıyorum, harekete geçiyorum, yapmam gerekenleri yapıyorum, adımlar atıyorum ama yine de durum değişmiyor diyorsanız bilinçaltınıza iyi bakmanız gerekiyor. Hayatımızın en derinde yatan korku ve arzularımıza göre şekillendiğinin farkına varıp bu derindeki duygularımızla yüzleşmemiz gerekiyor.
Herkesin tüm isteklerinin gerçekleşmesi dileğiyle…
Kaynak: Özlem Hatipoğlu
|
|
|
İmgelemenin Gücü; Kendi Gerçekliğimizi Nasıl Yaratırız? |
Yazar: EvrimBilge - 14-07-2017, Saat: 04:01 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Hazırlık Aşaması:
* İçinde bulunduğunuz ve size bağlı olan durumları değiştirin!
Yeni bir gerçeklik yaratmak istiyorsanız, öncelikle düşüncelerinizi, davranışlarınızı, hayatınızda üstlendiğiniz rolleri, koşulları ve çevrenizi değiştirmelisiniz; köklü bir dönüşüm için bu faktörlerden en az birinin değişmesi gerekir.
* Değişim ve dönüşüm kavramlarının ne olduğunu iyi öğrenin!
Değişim, farklılaşmak demektir; olumsuz ya da olumlu yönde olabilir. Dönüşüm, sadece olumlu yönde olan değişimdir; büyümek, gelişmek ve ilerlemek için dönüşmek gerekir. En önemlisi, değişmeden dönüşülemez; bunu aklınıza yazın ve öyle adım atın.
* Zihninizde yer etmiş olan doğru bildiğiniz yanlışları düzeltin!
Amaçlarınıza ulaşarak değişmezsiniz, değişerek amaçlarınıza ulaşırsınız.
Birçok kişi karşılaştığı durumları sorun olarak görür oysa bunların her biri birer sonuçtur.
Yine pek çok kişi değişimi sahip olmak, yapmak ve olmak şeklinde işleyen bir süreç zanneder oysa bunun tersi doğrudur.
Eylem Aşaması:
* Gerçek niyetinizi ortaya koyun ve dillendirin!
Bazı niyetler gerçek niyeti maskeler ancak biz bunu fark edemeyebiliriz. Örneğin; ev almak için para isteyen birinin paraya odaklanması bir işe yaramaz; o kişi ev almaya odaklanmalıdır.
* Niyetlerinizi açık, belirgin, net ve sade bir dille söyleyin!
Karmaşık ve belirsiz ifadelerle niyet koymak bir işe yaramaz; ‘yapmaya çalışmak, denemek vs.’ gibi olasılık içeren söylemler evrensel sistem tarafından algılanmaz.
* Direnç, olasılık, pişmanlık, zorlama sözcükleri içeren cümleler kurmayın!
‘…ama, …lakin, …fakat’, ‘eğer…, keşke…’, ‘didinmek, savaşmak, uğraşmak’ gibi sözcükleri dağarcığınızdan çıkarın ki söylemleriniz çöpe gitmesin.
* Bu süreçte olabilecek sorunları birer fırsat olarak görün!
Sorunlar görünüşte sizi niyetinizden uzaklaştırıyor gibi görünse de aslında sonuca gitmek için farklı yolları da izlememiz gerektiğini bize söyleyen birer işaret olabilir; konuya böyle yaklaşırsanız sorunlar da çözülecektir.
* Daima olumlu cümleler kurun; sadece istediklerinizi dile getirin!
Şunu hep hatırlayın: Evrensel sistem, her emrinizi -sorgulamadan, sizin için iyi mi kötü mü diye değerlendirmeden- yerine getiren, size körü körüne itaat eden hatta aklınızı bile okuyabilen sadık ve çok zeki bir uşaktır, siz ne düşünür ne söylerseniz o onu yerine getirir; ”yap!” derseniz yapar, ”yık!” derseniz yıkar.
* Niyetlerinizi dingin, rahat, serbest bir anınızda ortaya koyun!
Öfkeli, kaygılı, üzüntülü olduğunuz anlarda ilk yapmanız gereken bu yıkıcı ve olumsuz duygulardan çıkmaktır. Bu duygular sizi geçmişte ve gelecekte yaşatır oysa ne geçmiş vardır gerçekte ne de gelecek. Duygular öyle olduğu gibi bu iki zaman dilimi de birer yanılsamadır. Gerçek olan ise sadece şimdidir; nötr bir ana geldiğinize emin olduğunuz anda niyet koyun.
* Niyetlerinizi sonsuz, sınırlamasız kendinizi kısıtlamadan dile getirin!
Evrensel sistemde olasılıklar sonsuz ve sınırsızken siz kendinizi kısıtlarsanız, bu evrensel sistem tarafından kendinize güvenmediğiniz, değer vermediğiniz, kendinizi bir şeylere layık görmediğiniz, bir şeyleri kendinize hak görmediğiniz, kısaca alıp kabul etmeye hazır olmadığınız şeklinde yorumlanır ve size verilmez.
* Ne istiyorsanız onun ihtiyacından çıkın ve mış gibi yapın!
Bu cümle bazılarına tuhaf gelir ama işin asıl kırılma noktası burası çünkü paraya, bir işe ya da eşe ihtiyaç duyarsanız yokluk ve kıtlık enerjisi yaymış olursunuz. Oysa ortada henüz bir şey yokken dahi ”Bende var!” duygusuyla davranırsanız bolluk enerjisini tetiklemiş olursunuz, niyetleriniz de size bol bol gelir.
* Niyetlerinizin gerçekleşeceğinden emin olun; sabırla bekleyin!
Ben buna kendi dramanızı çekmek diyorum; güçlü bir imgeleme gerçekliği yaratmakta çok etkilidir.
* Niyetlerinizi sadece size gönül desteği verecek kişilerle paylaşın!
Haset, kıskanç ve olumsuz insanlar sizi yolunuzdan alıkoyarlar; bu nedenle olabildiğince ketum olun ve niyetlerinizi olabildiğince az kişiye söyleyin.
* Niyeti koyun, nasıl gerçekleşeceğini sorun ve unutun!
Enerjinizi konunun üzerinden çekin ancak uyanık ve tetikte olun. ”Ne zaman olacak, ne zaman olacak?” diye her an odağı oraya yönlendirirseniz kaygı enerjisi yayarsınız, bu da o niyeti sizden uzak tutar.
* Kat ettiğiniz her adımda kendinizi takdir edin, sonuçlara şükran duyun!
Kendini takdir etmek yaratıcılığınızın, şükran duymak da bolluk bereket kapılarının sonuna kadar açılmasını sağlar; niyetleriniz çok daha çabuk gerçekleşir.
Sonuç Aşaması:
Bu bilgiler oradan buradan toplama gibi görünebilir ancak ben kendi yaşam imbiğimden süzülenleri paylaştım, dolayısıyla sıralama böyle oluştu.
Herkesin niyetinin bir an önce gerçekleşmesini dilerim.
Sevgiyle kalın…
Kaynak: Şems Terlan
|
|
|
Rüyalar Bilinç Boyutu Dışında Da Var Olduğumuzun Kanıtıdır |
Yazar: EvrimBilge - 14-07-2017, Saat: 03:58 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Birçok kişi rüya görür ancak ya çoğu bunları hatırlamaz ya da anlamsız ve saçma bulduğu için önemsemez.
Oysa rüyalar, hayatımıza ilişkin önemli ipuçları veren habercilerdir.
Rüyalarda, birbiriyle ilgisiz kişiler, ilgisiz olaylar ve durumlarda, ilginç rol ve kimliklerde karşımıza çıkar; tuhaf simgeler, garip kurgular içinde senaryolar izleriz.
Sonra da bunları yorumlamaya çalışırız; makul ve mantıklı çıkarımlar bulmak için uğraşır dururuz.
Yanlışlık da buradadır; rüyalar bilinç seviyesinde, zihin, akıl, mantık üçgeninde çözümlenecek fenomenler değildir.
Rüyalar, bize birlik ve bütünlük bilincini hatırlatan araçlardır.
Evet, kimse birbirinden ayrık, kopuk ve yalnız değildir, olamaz da çünkü biz birbirimize enerjisel olarak bağlıyız ve dediğim gibi, belki de rüyalar bize bunu göstermek için varlar.
Ben rüyaları, zihnin, gün içinde tamamlayamadığı süreçleri, uykuda birbiriyle ilgisizmiş gibi görünen kurgularla, uç uca ekleyerek birleştirme ve tamamlama çabası olarak tanımlarım.
Siz de rüyalara böyle yaklaşın; bakalım ‘rüya yorumcularına’ gerek kalmadan konuyu kendi başınıza çözebilecek misiniz?
Kaynak: Şems Terlan
|
|
|
|