Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 971 kullanıcı aktif
» 1 Kayıtlı
» 970 Ziyaretçi
ceylaninreallife

Son Aktiviteler
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 339
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 312
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,018
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,147
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,084
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,007
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,156
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,525
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,287
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,175

 
  Bio frekans ile hastalık ve mutsuzlukları iyileştirmek
Yazar: EvrimBilge - 14-07-2017, Saat: 03:57 - Forum: SAĞLIK - Yorum Yok

Evrendeki her şey frekans yani titreşimdir. Hastalık ve mutsuzluklarımızda. Mutsuzluk ve patoloji yaratan frekansladüzeltmek dengelemek mümkün. Bunun günümüzdeki adı bio rezonans. Artık maddelerin elektromanyetik bilgilerinin terapi amaçlı kullanılabildiği bir dönemde yaşıyoruz. Yaşayan sistemler-organizmalar- şu veya bu şekilde dışarıya açıktırlar ve her şekilde sürekli bir madde enerji ve bilgi alışverişi içindedirler. Yaşam ancak üç faktörün ilişkisi ile mümkündür;

Madde – Enerji – Bilgi (enformasyon)

Enerji ile maddenin eşitliğini meşhur E=MC2 ile formüle edilmiştir. yani insan varlığı sadece yoğunlaşmış enerjidir ve bir elektromanyetik alandır çevresiyle sürekli etkileşim ve dönüşüm halindedir.İnsan vücudu Madde-Bilgiden (DNA) oluşmakta ve enerji ile canlanmaktadır. Vücut kendisini, elektromanyetik parçacıklar veya elektromanyetik dalgalar (titreşimler) olarak gösterir. 

Regülasyonu düzenlenmesi ve kontrolü ise DNA hücre hafızasındaki bilgiyle sağlanmaktadır. Vücutta tüm fonksiyonlar fiziksel olarak gerçekleşirken, bunların düzenlenmesi Hücrelerin taşıdığı bilgi ile sağlanmaktadır – metobolizmamızdan başlayarak, elektrolit, su ve asit baz dengesi gibi farklı fiziksel dengelerin sağlanmasına dek-. Madde düzeyinde bio kimyasal, enerji düzeyinde bio fiziksel ve Bilgi-enformasyon (DNA) düzeyinde ise bio sibernetik süreçler söz konusudur.

Bio-Frekans-ile-hastal%25C4%25B1k-ve-mut...24x614.jpg

Bio frekans tedavisi ile  bilgi alanındaki (DNA) bozulmuş bilgiyi düzeltmek için yeni mesajlar ve bilgiler hücreye gönderilir. Bunun için klasik homeopatik düzlem kullanılır.Bu bağlamda alıcı ve vericinin uyum içinde olması (rezonans) gereklidir. Rezonans aynı zamanda sağlık demektir. Tıpkı akordu bozulmuş bir enstrüman gibi bedenimizde dengeden çıktığında bozuk  frekanslar yayar.

Biorezonans terapisi insan vücudunun bir enerji alanı olduğu, elektromanyetik dalgalar alıp yayabildiği gerçeğinden yola çıkmış ve bozuk frekansları tespit ederek geri frekans yolu ile yeniden denge bulması için kullanılan bir terapidir. Her bedenin kendine has bir müziği vardır. Bu müzik bozulduğu zaman sağlıkta bozulur.

Biorezonans ile vücuttan da değişik bölgelerinden değişik titreşimler ve enerji değerleri algılanır. Vücudu oluşturan bütün içindeki hücreler ve farklı yapılar da birbirleriyle belirli dalga boyundaki frekanslarla iletişim kurar.Bozuk frekans vücudun her hangi bir bölümünde bir farklılaşmayı veya problemi gösterir. Bu bozuk zararlı frekans hücreler arasındaki diyaloğu bozar. bu bozulmada vücudun fonksiyonlarının bozulmasına sebep verir.

Bio frekans yöntemi, insanlardaki ruhsal, duygusal, zihinsel ve fiziksel düzlemdeki frekans dengesizliklerini bulan ve ileri derece ince ayarlı frekansları kullanarak bu dengesizlikleri dengeleyen ileri bir teknolojidir.Kişiden alınan bilgiler, ihtiyaçları, fonksiyon bozuklukları ve mevcut hasarları hakkında bize geniş kapsamlı bilgi verir. Danışanın tüm düzlemlerdeki sorunları ile ilgili geniş bir resim sunar ve bundan da öte bu bozulmuş alanları frekansları, enerjetik seviyede yeniden dengeler.

Vücudun doğası elektrikseldir. Doğru koşullar veya uyaranlar sağlandığında kendi kendini iyileştirme yeteneği vardır. Kişinin farkındalığı arttıkça kendi kendini iyileştirecek değişiklikler yapar.

Bio Frekans kuantum fiziğinin prensipleri ile çalışır. Kuantum bio-feedback tedavisinin yaklaşımı, insan bedeninin temel dinamiğinin frekanssal olduğu, doğru ve uygun koşullar ve/veya uyaranlar sağlandığında, kişinin organizmasının, kendi kendini iyileştirme yeteneğinin olduğu ve kişinin farkındalığı ve enerjisel olarak frekansı yükseldikçe, kendi kendisine doğal ve kolay değişiklikler yapacağıdır.

Seans esnasında ve seanslar arasında kişinin duygusal, zihinsel, fiziksel ve ruhsal düzlemlerdeki titreşimlerini ve yanıtlarını algılar. Duygu düşünce spekturumlarını bedenin bunlara ve diğer etkilere, reaksiyonlarını ölçer ve bir önceki ölçüm ile sonraki ölçüm arasındaki farkları tespit edip, titreşim değerlerini sağlıklı titreşim değerlerine getirmek için dengeleme yapar. Tüm faydalı sağlıklı titreşim değerleri korunurken, bozulanlar tekrar düzenlenirler ve frekansların çoklu dengeleyicileri ile sinerjetik ve kuantumsal düzeyde doğal, kendiliğinden ve kalıcı bir iyileşme sağlar.

Alıntı:Şeniz Doğan

Bu konuyu yazdır

  İSMİNİZİ SİZ Mİ SEÇTİNİZ?
Yazar: EvrimBilge - 14-07-2017, Saat: 03:50 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Evet, diyeceğinizi hiç sanmıyorum çünkü hiç birimiz “ismimizi” kendimiz seçmiyoruz…

Daha doğru “seçmiyorduk”

Anne babamız ya da “büyüklerimiz” bir isim buluyorlar bizim için, dualarla “kulağımıza” üflüyorlar…

Ve başlıyor “isim” maceramız…

Bu benim bildiğim ve din anlayışımıza göre böyle, başka şekilde koyan da olabilir elbette…

Yazıyı okurken “bizimkiler” böyle koymuş, demeniz kafi…

Peki, hiç anne babamızın bizler için koyacakları “ismi” nasıl seçtiklerini hiç düşündünüz mü?

Hadi gelin “özetle” bakalım…

Dünyaya geldikten sonra hepimiz bu hayatta iyi veya kötü güzel veya çirkin çok şeyler yaşarız ve kendi bildiğimiz doğrulara ve yanlışlara göre aldığımız derslerle kendimizi geliştiririz.

Kendimizi geliştirme şeklimize göre de olmasını istediğimiz çocuk/ çocuklarımızla ilgili “hayaller” kurarız…

Nelerden hiç etkilenmesin,

Nasıl bir hayatı olsun

Neler yapsın ya da yapmasın

Hangi takımı tutsun,

Sahip oldukları özellikler ne olsun…

Dünyalar tatlısı güzeli evladımızın nasıl bir hayat yaşamasını uygun görüyorsak ona göre isimler arar ve buluruz…

Ama hep kendi doğrularımıza ve yanlışlarımıza bağlı olarak…

isminizi-siz-mi-seciyorsunuz.jpg

Örneğin;

Saadet ismini koyarken aklımızdan geçen “bizlere” saadet getirsin,

Nur ismini koyarken bize evimize “ışık” getirsin

Onur ismini koyarken, onurlu gururlu biri olsun bizi “onurlandırsın”

Elif ismini koyarken “sevdiğine” kavuşan, mutlu bir hayat yaşayacak biri olsun

İsmi “Hasan” olsun, “peygamberimizin oğlunun adıdır, kutsal hakkaniyet sahibi biri olsun,

Diye, düşünür ve koyarız…

Elbette çok daha fazla isim var, hepsini yazamıyorum. Özellikle son yıllarda “kız çocuklarına” koyulan “dini temalı” isimler revaçta…

Burada yazdıklarım birer örnektir, diğer isimlerinde koyulma sebebi neredeyse aynıdır…

Ancak, kimi zaman bizim çocuğumuza yüklediğimiz anlamla “koyduğumuz” ismin anlamları bazen değişebilir hatta çatışabilir.

Siz çocuğunuza Nur ismini koyarken “ışık getirsin” diye düşünürsünüz ama bir bakarsınız ki “almadan sürekli veren” bir güce sahip diğer anlamını çocuğunuz alır…

Aslında çocuk hangisini almak isterse onu alır ve bir bakar ki farkında olmadan o konulan isim gibi davranıyor…

Yani her ismin pek çok dilde hatta kendi anadilimizde bile birden çok anlamı var. Örneğin Nur “ışık” demektir ama aynı zamanda Allah’ın isimlerinden biridir…

Adı Nur’dur “ışık” saçan biri olarak bilir ama aynı zamanda almadan veren biri haline gelmiştir, işte bu halde kendini “kurtarıcı” olarak görmeye başlıyor…

Uzun lafın kısası; pek çok kelimenin tanımı yorumu kişiden kişiye değişir. Aynı şekilde “size” koyulan isminde tanımı ve yorumu anne babanızın ya da isminizi koyan “büyüklerinizin” yorumuna göre değişir.

Bana göre önemli olanı “onların” içinden sizin neleri hangilerini aldığınızdır…

Anne babanızın sizin için uygun gördüğü, doğru bulduğu hayatın dışında siz kendiniz için, nasıl bir hayat yaşamak istiyorsanız “öncelikle” isminizin anlamı üzerinizde düşünmenizi öneriyorum.

Karşınıza birden çok tercih ya da formüller gelecektir ve hayal ettiğiniz hayatı yaşamanızı engelleyen,

İsminizle ilgili engelleri fark edip, yerine kendi koymak istediğiniz yorumları eklerseniz, işleri kendi lehinize değiştirebilirsiniz…

Kaldı ki “hükümetin” oy çoğunluğu ile aldığı son kararların içinde “bireylerin” kendi ismini değiştirme ve seçme hakkını tanıdıklarını görüyoruz…

Bu da hukuki gerçekler dışında bir başka gerçeğin gerçekleşmesi demektir; isminize bağlı hayallerinizin üzerine gidebilir ve gerçekleştirebilirsiniz. Ya da hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.

Dedim ya hepimiz iyi ya da kötü, güzel ya da çirkin çok şeyler yaşarız…

Bu vesile ile bizim neslin “şeker bayramı”  yeni neslin Ramazan Bayramı dediği, bayramınızı en kalbi duygularımla kutluyor,

Her anınızın her gününüzün “bayram sevinci” içinde olmasını diliyorum…

Sevgilerimle…


Kaynak:Erdoğan Özgenç

Bu konuyu yazdır

  Giyilebilir Telepati Cihazları 10 Yıl İçerisinde Yaygınlaşacak!
Yazar: Emka - 13-07-2017, Saat: 23:01 - Forum: TELEPATİ - Yorum Yok

Bir şirket, teknolojiyi akıl okumak için kullanacağı bir telepati cihazı geliştiriyor ve araştırmacılarına göre 10 yıl içerisinde birbirimizin aklını okumaya başlayacağız.
Telepati kurmak, bir kişinin aklını onunla iletişim kurmadan okumak ve düşüncelerini anlayabilmek demektir. Son zamanlarda özellikle Elon Musk’ın kurduğu beyin-makine arayüzü üretim amacı taşıyan Neuralink şirketi, bu konudaki iddialı açıklamalarıyla dikkat çekmişti. Temel olarak bir insan, beynini bilgisayara bağlandığında eşleniği olan bir diğer platformla bağ kurabilir. Böylece makinelere bağlı iki insan beyni birbirine bağlanmış olur.

Telepati, her zaman bilim kurgu dünyasının en önemli malzemesi olmuştur. Bu bilim kurgu dünyalarını gerçek kılmaya çalışan tek şirket Neuralink değil. ABD’li Openwater firması yaptığı açıklamada çok detaya girmese de, “vücudumuzun ve beynimizin işleyişini yüksek çözünürlükte görebilmemize olanak tanıyan giyilebilir teknoloji üretimi” sözleriyle dikkat çekmişti.

giyilebilir-telepati-cihazlari-10-yil-ic...940200.jpg


Şirketin kurucusu olan Mary Lou Jepson, Facebook ve Oculus'da eskiden mühendislik birimlerinde yönetici olarak çalışıyordu. Kendisi geliştirdikleri teknolojinin, önümüzdeki 10 yıl içerisinde karşımızdaki insanların ne düşündüklerini tam olarak anlamamızı sağlayacağını söylüyor. Şirket, ilk prototipleri önümüzdeki yıl görücüye çıkarmaya hazırlanıyor ve Openwater, bu teknolojiyi herkes için erişilebilir kılmayı planlıyor.


Jepson "Bu teknolojiyle hangi kelimeleri düşündüğünüzü, hangi şarkıyı aklınızdan geçirdiğinizi, hangi görüntüyü hayal ettiğinizi söyleyebilirim. Şu an sadece donanımı olabildiğince küçültmeye çalışıyoruz” dedi.

Bu konuyu yazdır

  Nostradamus’un 2017 İçin Bulunduğu, 7 Kehanet!
Yazar: Magnetho - 13-07-2017, Saat: 21:53 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Nostradamus, kehanetleri birçoklarına göre doğru çıkan bir kahin. Peki bu yıl için neler söyledi? 7 büyük kehaneti sizlerle paylaşıyoruz.
Nostradamus, belki de tarihin gelmiş geçmiş en büyük kahini. Bunun esas nedeni yalnızca zamanında ünlü biri olması değil, birçok kişinin onun gelecek hakkında söylediklerinin doğru olduğuna inanması. Kehanetleri içinde Fransız Devrimi, Hitler’in iktidara gelmesi, 9/11(9 Eylül Olayı) gibi insanlık tarihi için önemli tarihleri çağrıştıran ifadeler var. Bazıları şu kehanetinin  Donald Trump’ı işaret ettiğini söylüyor: “Büyük bir utanmaz-arlanmaz olan o adam ordunun ve devletin başına seçilecek. Onun bu cüretkar, cahil cesareti yüzünden insanlar birbirine girecek. Köprü yıkılacak, şehirler solup kaybolacak”. Bu kehanetin bulunulduğu yıl için ise 7 adet daha kehaneti mevcut. Nostradamus, kehanetlerini şiir olarak kaleme alıyordu.

KEHANETLER.jpg

1-Seller ve Kuraklık - Küresel İklim Değişimi

73f88feed8bd83249fd2f10b4af8f216de803be2.jpeg

Görülmeyecek gökkuşağı 40 yıl boyunca, 
Görülecek sonraki 40 yıl boyunca,
Hava kuruyacak, toprak kavrulacak,
Sonrasında büyük sel baskınları olacak.


2-Fırtına ve Çatışmalar - ABD, Rusya Arasında Olabilecek Bir İletişim Eksikliği(Nükleer Savaş)

59ced6cffdaed3443d2282b3df9cdac5beb95312.jpeg


Büyük bir adamı yıldırım çarpacak,
Bir kuryenin taşıyacağı mesajda kötü bir niyet olacak,
Gece vakti düşecek yeni bir yıldırım
Çatışma Londra ve Toskana’da olacak.


3-Savaş ve Gün Batımı - Pasifik'te Çin ve Japonya Arasında Bir Deniz Savaşı

2bdda39a65aa910f4e153b3b2222495014b7380a.jpeg

Gün batmadan kısa süre önce savaş başlayacak,
Büyük bir millet kararsız kalacak,
Bunu yenmek için limanlar cevap olmayacak
Köprü ve mazarlık baştan sona yabancı kalacak.


4-Küçük Bir Ara - Küresel Çatışmaların Bir Süre Durması

ebc0e863d0e2073c5254960fb0b043de8c2a5ae6.jpeg

Hüzünler sönükleşti, dünya küçüdü
Uzun süre ülkeler sulh içinde yürüdü
Ne deniz ne kara güvensiz artık
İşte tekrar savaşın vakti geldi artık


5-Bir Kraliyet Ailesinin Skandalı - İngiliz Kraliyet Ailesi’nde Skandal

f6bd81cb02854827f1c552ed1423043327601022.jpeg

Kraliçe’nin sandığında mektuplar bulunacak
Ne bir isim ne bir imza yazılı olacak
Teklifleri gizleyen çöplük,
Sevgiliyi de gizleyen yer olacak.


6-Tuhaf Bir Hayvan Çiftliği - Kim Olduğu Belirsiz Yeni, Güçlü Bir Lider

8f50a3d59d3aac86268151c63501f0ee2db4f2f0.jpeg

Bir tilkiyi seçecekler, tek kelime etmeden
Bir derviş gibi yaşayıp, nefes bile almadan
Sonrasında birden bu adam, dönüşecek tirana
Ayağını dayayıp en büyüklerin gırtlağına


7-Batı’daki Bir Zayıflık - Suriye’li Göçmenler

f6bd81cb02854827f1c552ed1423043327601022.jpeg

İki koyup iki kere atarak
Doğu’dan gelen Batı’yı zayıflatacak
Birkaç küçük dalga ile
Denizden gelenlerin yaşam alanına ihtiyacı olacak.


Kaynak : ewao.com

Bu konuyu yazdır

  Ne Unutulup Yok Olabilir ki
Yazar: Neval Ercan - 13-07-2017, Saat: 18:59 - Forum: NOTLAR - Yorum Yok

Ne iyilikler unutulur ne de kötülükler. Yaşam zaten bu ikisinin arasında yaptığınız tercihle devam etmiyor mu...dünyevi sıfatlarınızı buna göre belirlemiyor musunuz? 
Siz neyi tercih ederseniz o yolda izler bırakıyorsunuz.
Çalıyor, yalan söylüyor, kıskanıyor, öldürüyor, iftira atıyor, dolandırıyor, taciz ediyor, rol yapıyor, insanları birbirine düşürüyor ve tüm bunlara rağmen iyi insan rolü oynayabiliyorsunuz. Çünkü ruhunuz; o olamadığı sıfata kıskançlığını ancak bu  şekilde tatmin edebiliyor. Kötü olmanıza rağmen daima üzerinizde size yapışık olan sıfatlarla başkalarını yaftalıyorsunuz ...biliyor musunuz; yediği fıstığın kabuğunu yere atıp yürüyen bir adamdan & kadından daha çok kirletiyorsunuz dünyayı. Hatta bırakın dünyayı, o düşüncelerinizle evren kirleniyor. 

Kronik bir yalancının karşısındaki kişilerde hep yalanı görmesi, hasta kişiliklerin herkesi istisnasız bu sıfatla yaftalamaya çalışması, hep mağduru, hep kurbanı oynaması, hak etmediği bir şeyi yaşıyormuş gibi hak verecek taraftarlar toplamaya çalışması ...oysa gerçeklerin üstünü örtmeye kimin  gücü yeter. Bunu da bilenler vardır ya da bilmek istemeyip gülenler...

Ne iyilikler unutulur ne de kötülükler. Yaşam sadece hangisi olmak istediğinizle ilgileniyor. Siz seçiyorsunuz kutbunuzu... https://www.youtube.com/watch?v=DRumxfam3Pg
Ve yine ne iyilikler yok oluyor ne de kötülükler. Hiç -bir -şey yok OLMUYOR? Zamanı gelince size idrak ettirmek için.

Bu konuyu yazdır

  Varlığın Tekliği
Yazar: Neval Ercan - 13-07-2017, Saat: 14:48 - Forum: OSHO - Yorum Yok

Aklın ve içgüdün arasında bir çatışma olmadığı zaman ilk kez olarak insan olursun. Artık hayvan krallığının bir parçası değilsindir. Ve bu, bence gerçeği, hayatı, varoluşu bilmek isteyen herkesin yapması gereken bir şeydir; kendini bilmek isteyen herkesin.


Zihninin yüzde doksanını bastırarak kendini nasıl tanıyacaksın? Sadece kendinin çok büyük bir bölümünü bodruma kapatmışsın ve oraya inmek istemiyorsun. Bütün dindar insanlar korku içinde titreyerek yaşıyor. Korkuları nedir? Bilinçlerinin kapısını çalan kendi bilinçaltlarından ve bastırılmış içgüdülerinden korkuyorlar: “Kapıyı aç! İçeri girmek istiyoruz! Bizi fark etmeni istiyoruz! Doyurulmak istiyoruz!” Ne kadar aç kalırlarsa, o kadar tehlikeli olurlar. Aç kurtlar tarafından kuşatılmış olursun, her içgüdü bir aç kurda dönüşür. Kendilerine dindar diyen insanlar işte böyle bir işkence altında yaşıyor, aç kurtların kuşatması altında. Ben bilinçaltınla dost olmanı istiyorum. Bırak biyolojin sonuna dek tatmin olsun. Bu noktayı görmeye çalış: Eğer biyolojin tatmin olmuş durumdaysa, bilincinle bilinçaltın arasında bir çatışma olmaz. Zihnin söz konusu olunca, bir bütün olacaksın. Zihnin bir bütün olacak. Bu sayede aklının büyük bir bölümü serbest kalacak çünkü aklının büyük bir bölümünü bu bastırma işlemi için kullanıyorsun. Bir yanardağ üstünde oturmuş, o yanardağın patlamasına engel olmaya çalışıyorsun. O yanardağ patlayacak. Gücün o kadar az ki, onu sonsuza dek tutamaz; tam tersine, patladığı zaman o kadar küçük parçalara dağılacaksın ki, bir daha toplanamayacaksın..

İÇGÜDÜ BEDENE AİTTİR VE KABADIR.
SEZGİ İSE RUHA AİTTİR VE İNCEDİR.
...İKİSİNİN ARASINDA İSE UZMAN OLAN ZİHİN BULUNUR..
VE ZİHİN ASLA DOĞAL TEPKİ VERMEZ. ZİHİN, BİLGİ DEMEKTİR. BİLGİ DOĞAL OLAMAZ…

İÇGÜDÜ AKILDAN DAHA DERİNDEDİR. SEZGİ İSE AKILDAN DAHA ÜSTTEDİR. İKİSİ DE AKLIN ÖTESİNDEDİR. VE İKİSİ DE İYİDİR…
SEZGİ VAROLUŞÇU DUR, İÇGÜDÜ İSE DOĞAL…

AKIL, KARANLIKTA YOL BULMAYA ÇALIŞMAK GİBİDİR…
AKLIN ÖTESİNE NE KADAR HIZLI GEÇERSEN O KADAR İYİ OLUR. ÖTESİNDE HİÇBİR ŞEY OLMADIĞINI DÜŞÜNENLER İÇİN AKIL BİR DUVAR OLUŞTURABİLİR. AKIL ÖTESİNDE BİR ŞEY OLDUĞUNU ANLAYANLAR İÇİN İSE ÇOK GÜZEL BİR GEÇİŞ YOLU OLABİLİR..

BİLİM AKILDA DURMUŞTUR.

O YÜZDEN BENLİK HAKKINDA HİÇBİR ŞEY ORTAYA KOYAMAMAKTADIR. SEZGİNİN UYANIK OLMADIĞI BİR AKIL, DÜNYANIN EN TEHLİKELİ ŞEYLERİNDEN BİRİDİR.
VE SEN AKLIN TEHLİKELERİ ALTINDA YAŞIYORSUN. ÇÜNKÜ, AKIL BİLİME ÇOK BÜYÜK BİR GÜÇ VERMİŞTİR. ANCAK BU GÜÇ ÇOCUKLARIN ELİNDEDİR, BİLGE İNSANLARIN ELİNDE DEĞİL.
SEZGİ, BİR İNSANI BİLGE YAPAR.
BUNA AYDINLANMA DE, UYANMA DE, NE DERSEN DE, BUNLAR SADECE BİLGELİK İÇİN VERİLMİŞ OLAN İSİMLERDİR. ANCAK BİLGELİĞİN ELLERİNDE OLDUĞU ZAMAN AKIL,

GÜZEL BİR UŞAK OLARAK KULLANILABİLİR…

ZEKA, GÖRME VE KAVRAMA KAPASİTESİDİR. KENDİ HAYATINI, DOĞANA UYGUN YAŞAMAKTIR… ZEKA BUDUR.

PEKİ YA APTALLIK NEDİR? BAŞKALARINI TAKİP ETMEK. BAŞKALARINI TAKLİT ETMEK. BAŞKALARINA İTAAT ETMEK. ONLARIN GÖZLERİYLE GÖRMEK. ONLARIN BİLGİSİNİ, KENDİ BİLGİN GİBİ GÖRMEK… APTALLIK BUDUR…
VARLIK TEKTİR.. DÜNYA ÇOKLUDUR…
BU İKİSİNİN ARASINDA İSE, BÖLÜNMÜŞ ZİHİN BULUNUR. İKİLEMDE KALMIŞ BİR ZİHİN…
TIPKI BÜYÜK BİR MEŞE AĞACI GİBİ; GÖVDESİ TEKTİR, AMA SONRA İKİ ANA DALA AYRILIR, İLK ÇATALLANMA. BURADAN BİNLERCE FARKLI ÇATALLANMALARA GİDER VE DALLAR ORTAYA ÇIKAR…


VARLIK, TIPKI AĞACIN GÖVDESİ GİBİDİR. TEKTİR, BÜTÜNDÜR.

ZİHİN, AĞACIN İKİYE AYRILDIĞI İLK ÇATALLANMADIR. ORADA İKİLEŞİR…

DİYALEKTİK ORTAYA ÇIKAR..

TEZ VE ANTİ-TEZ…

KADIN VE ERKEK…

YİN VE YANG…

GÜNDÜZ VE GECE…

ALLAH VE ŞEYTAN…

YOGA VE ZEN…

BÜTÜN BU DÜNYEVİ İKİLİKLER, ASLINDA ZİHİNDE OLUŞMUŞ İKİLİKLERDİR. BU İKİLİĞİN ALTINDA İSE VARLIĞIN TEKLİĞİ BULUNUR. EĞER BU İKİLİĞİN ALTINA ULAŞABİLİRSEN, O TEKLİĞİ BULURSUN…

OSHO

Bu konuyu yazdır

  21.YÜZYIL KEHANETLERİ HAYRETE DÜŞÜRÜYOR
Yazar: Magnetho - 13-07-2017, Saat: 14:05 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Nostradamus un kehanetleri, Nostradamus un neleri bildi? Nostradamus’un öngördüğü hangi olaylar günümüzde gerçekleşti? Nostradamus kimdir? Nostradamus ve günümüde gerçekleşeceğini söylediği kehanetler şaşkınlık verici. İşte o kehanetlerin bazıları,okuyunca hayrete düşeceksiniz..

Nostradamus un kehanetleri

Nostradamus’a göre 2006 yılında yağmur ormanlarının yok olmasıyla birlikte 2007 yılı itibariyle kuraklık baş gösterecekti. Yağmur ormanlarının sayıları azalmış olsa da hala varlar. Bunun ardından 18 yıl boyunca Dünyayı depremlerle dolu bir süreç bekliyor. 2025 yılından sonra baş gösterecek salgın hastalıklarda devamında meydana geliyor. Bu salgın hastalıkların en ölümcül olanı ise ”Büyük Neptün” diye adlandırdığı Amerika’da baş gösterecek olan hastalık. Bunların ve depremlerin akabinde Nostradamus’a göre Dünyanın ekseni değişecek.

Peter Lorie, New York’lu bir şifre çözücü. Nostradamus için geleceğin mühendisi diyen Lorie, Nostradamus’un yazdığı dörtlükleri yorumluyor ve insanların bu dörtlüklere bakarak 2012 yılına odaklandığını ancak bunun yanlış olduğunu, ilk etapta 2007 yılına ehemmiyet verilmesi gerektiğini söylüyor. Nostradamus’un kehanetlerine göre 21. y2ın başı yeni ve daha ciddi olaylara gebe.. Peki bu olaylar neler?

Dünya’nın merkezinden çıkan volkanlar, New York civarında sarsıntılara sebep olacak sonra Syracuse yeni bir nehri kızıla boyayacak Mars, Merkür ve Ay bir araya geldiğinde, Hindistan’ın güneyine ve Asya’ya doğru büyük kuraklıklar olacak. Dünya depremlerle titreyecek. Lorie, dörtlüklerde bu yüzyılın sorunlarının anlatıldığını söyleyerek insanları uyarıyor; “Bu hızla gidersek, 2006 yılından sonra hiç tropikal orman kalmayacak. Böylece ağaçlar havayı temizlemek görevini yerine getiremeyecek. Asıl sorunlar 2007 yılından itibaren kendini hissettirmeye başlayacak.” Ünlü şifre çözücü, iklim bilimcilerin yeni bin yılın ilk yıllarında dünyanın şimdiye kadar görülen en büyük kuraklığa sahne olacağını söylediğini de belirtiyor ve ekliyor; “Fırtınalar her zamankinden daha sık olmakta. Yakın zamana kadar büyük fırtınalar birkaç yılda bir olmaktaydı. Ancak şimdi neredeyse altı ayda bir görülmekteler.” Lorie’ye göre, kahin dörtlüklerinde 2025 yılına kadar sadece depremlerden değil, belki dünyanın ekseninin bile değişimine sebep olabilecek sismik aktivitelerden bahsetmekte. Baharda bunlar olacak ve bunu diğer olağanüstü gelişmeler izleyecek. Ülkelerin altının üstüne gelecek ve büyük depremler yaşanacak… Ekim ayında da en büyük hareket olacak ve insanlar gezegenin yerçekimini kaybettiğini düşünecekler. New Yorklu yazar, 21’inci yüzyılda amansız hastalıkların insanoğlunun başını çok ağrıtacağını da, Nostradamus’un dörtlüklerinden örnekler vererek açıklıyor.

İngiliz Kahine Shipton Ana’nın kehanetleri..

İngiliz Kahine Shipton Ana’nın kehanetlerinin o dönemde çoğaltılan kopyaları Güney Galler’de Mitchell Eyalet Kütüphanesi’nden çalınalı ve bir daha haber alınamayalı 30 yılı aştı.Orjinal el yazmaları ise aynı yerde kilitli bir odada saklı ve ziyaretçiye kapalı bir şekilde muhafaza ediliyor.
Shipton Ana günümüzden söz ederken bazı yerlerde ne demek istediği açıkça belli oluyor. Yorum yapmıyor, çevirileri sunuyorum…

Gelecek zamanda nelerin olacağına dair, 
Dünyanın altüst olduğu zaman geldiğinde,
Alevli yıl kısa zamanda gelirken,
Aşk ölecek ve evlilik sona erecek, (Beraber yaşamak) 
Ve uluslar azalacak, bebekler azalırken, (Kürtaj)

Fırtınalar ve okyanuslar kükreyecek,
Eski ülkeler ölecek, yenileri doğacak,
Kızgın canavar göklerden geçecek,
Dağlar kükremeye başlayacak,
Depremler düzlüğü kıyıya ayırıyor,
Ve sel gibi sular içine saldırıyor,
Karalarda tufan olacak, gürültüyle,
İnsanoğlu çamur bataklığına gömülüyor,

Fışkıran sular azalıyor,
Ve insanlar ölecekler, susuzluktan evvel,
Okyanuslar kıyılardan yükseliyor,
Ve ülkeler çatırdıyor, yırtılıyor, yeniden,
Ve bir uzak soğuk yerde,
Bazı insanlar, oh, ne kadar az bir grup,
Kendi sağlam yerlerini terk edecekler,
Ve dünyada kısa bir süre, çok az sayıda,
İnsan ırkı yeniden başlıyor,

Toprak denizden yeniden yükseldiğinde,
Kuru ve temiz olacak, yumuşak ve özgür,
İnsanoğlu kirli, pis ve orada,
İnsanın kaynağı, yeni soy,
Ve orada her korku yaşanacak,
Fakat zaman belleği siliyor,
Sıcaklık, soğuk ve bunlar insan eseri, (Küresel Isınma)
Geleceğin insanının düşünceleri aydınlık,

Üç uyuyan dağın nefesi hızlanıyor, (volkanlar)
Ve çamur içine gömülü ve buza ve ölüme,
Ve depremler kentleri ve kentleri yutuyor,
Ve uluslar iç çekiyorlar, yapacak bir şey yok,
Ve sarı adamlar büyük güç alıyorlar, (Çin)

Oh, herkesin görmesi için işaretler,
Bu gerçek kehanetin gerçeği.

7. ve 21. Yüzyıllar arasındaki dini yorumlar (Onaylanmış kilise kayıtları…)

Ortadoğu çok karışacak, yöresel savaşlar sürerken savaş küreselleşecek.
Sonra insanlar kentleri terk edecekler, soluk almak ve su bulmak için dağlara sığınacaklar, kendilerini ve ailelerini kurtaracaklar…
Dev dalgalar Güney İngiltere’deki üç kıyı kentini yok edecek, kıyılar sular altında batacak. İngiltere çok sıcak bir yaz yaşayacak ve sivrisinekler çok fazla olacaklar.

Üç günlük karanlık sırasında kasırgalar ve depremler olacak. Salgın hastalıklar yayılacak, sülfür buharı her yere yayılacak.
Hiçbir araç çalışmayacak ve eski dönemdeki her şey durmuş olacak.
Modern yaşam, teknoloji ve refah unutulacak.
Bütün uluslar hukuken ortadan kalkacak, insanlığın üçte ikisi yok olacak.
Din adamlarına rastlanmayacak.
Peki ya sonra…?

Bütün bunların olmamasını tabii ki diliyoruz fakat gidişi görerek geleceği tahmin etmek için kahin olmaya da hiç gerek yok. Aslında bütün bunlar zaman faktörü ile ilgili yani Astrolojik verilere dayanan bir hesaplama yöntemi yani bilimsel temellere dayanmıyorlar. Ama tüm bu verilerin ışığında bizi asıl ilgilendiren ve şu anda gelinen yer gezegenimizin ve İnsanlığın karşısında çok ciddi sorunların varolması…

Nüfus patlaması ve doğumların durdurulamaması,
Beslenme krizi ve besinlerin paylaşım adaletsizliği,
Kaynakların tükenmeye başlaması. Ekolojik sorunlar, çevresel dengesizlikler, fosil yakıtların yarattığı kirlenme, ormanların tükenmesi, asit yağmurları,
Nükleer tehlike, bir çılgınlık veya nükleer silah ya da santrallerden gelebilecek bir kaza olasılığı,
Bilim ve teknolojinin kontrol altına alınamaması,
Dünya çapında politik erozyon, siyasi anarşi ve terörün yükselişi,
Doğada ve iklimlerde katastrofik değişimler,
Ahlak kurallarındaki yıkım, dostluk, sevgi, anlayış, sadakat, vefa, doğruluk, dürüstlük gibi kavramların aptallık olarak tanımlanması ve kötülüğün bilerek “Ne yapalım, düzen böyle…” anlayışıyla geçerli olması..
Yukarıdaki tehlikelerin kaçışı olamaz, birisi dahi sonumuzu getirebilir, sonuncu tehlike ise zaten ötekileri daha tehlikeli hale getirmektedir. Acaba gerçekten değişebilir miyiz? Bu mümkün mü? Dinsel ve politik ideolojiler şu ana kadar dertlerimize çözüm olamadılar, çözümler getiremediler, barış, huzur mutluluk, hak ve adalet hiçbir zaman gerçek anlamda bu gezegen üzerinde yaşanmadı. Dinleri Yaratıcı ile İnsan arasında özel ruhsal bir ilişki olarak görmek kaydıyla acaba bütün denenmiş siyasi ve sosyolojik ideolojileri, rejimleri kaldırıp atarsak, yerine neyi koyabiliriz? Paranın ve çıkarın egemen olduğu bir dünyayı nasıl değiştireceğiz? Ama en önemlisi zihniyetleri nasıl değiştireceğiz? Cevap yoktur ve kötü bir şey olmadan da olmayacaktır fakat o zaman da cevabın anlamı kalmayacaktır…

32.jpg

Prag Kahinesi… (? – 1658)

Bohemyalı yetim bir kız olan Kahine hakkında fazla bir bilgi yok, genç kızlığında çingenelerle beraber yolculuk yaparak, Kutsal Topraklar’a, Orta Doğu’ya. İtalya’ya gitti ve ileri yaşlarda Prag’a yerleştiği biliniyor. Kehanetlerini bahçıvanı yazmıştı…

… Kalplere karanlık girecek. Halk çok garip, tüm bilgiler zararlı ve dünyayı tehdit ediyorlar…. ve yıldızları yöneteceklerine inanıyorlar. Bu onların küstahlığı, insanlık haddini bilmeyip uzaklara gitmek istiyor ve zorluklara üzülüyor. İnsanlar çok acı çekiyorlar çünkü insan ruhu her şeyi fethettiğini sanıyor ve doğa değişiyor (İklimsel değişimler, küresel ısınma gibi…
Tanrı ile alay edecekler, onların suçları Tanrı’yı iğrendirecek çünkü onlar yapay insan yapmak isteyecekler (Clonlama). Yapay insanların ruhları zavallı, beyinleri kalacak…
Yeni dinler doğacak (Yeni Çağ öğretileri)…
Karanlık zamanlar gelecek, iki beş ve çapraz 19’da (???) Yaşananlar daha önce hiç yaşanmamış olacak. Dünya hareket edecek, sallanacak, derin çatlaklar açılacak, ölüler ve canlılar içine düşecekler… her şey karanlıklara gömülecek (Üç günlük karanlık?).
Garip zamanlar, garip insanlar dünyayı dolduruyor. Hiç kimsenin şansı yok, doğa şiddet dolu ve insan ruhu kendisini evrenin üzerinde hissediyor… Niçin karanlık dalgalar kıyıları dövüyor ve yakıyor? … her yerde yaban otları, hava zehirli, kentler kır gibi. Bu insanlığın hasat günü mü?

Baba Vanga;

O bir kahin… Bulgaristan’ın bir köyünde yaşayıp orada öldü. Gerçek adı Vangeliya Pandeva olan Baba Vanga, 31 Ocak 1911’de bugün Makedonya topraklarında bulunan Strumitza köyünde dünyaya geldi.

16 YAŞINDA GÖRME YETENEĞİNİ KAYBETTİ

16 yaşındayken bir fırtına sırasında yıldırım çarpması sonucu görme yeteneğini kaybeden Baba Vanga, bu tarihten sonra Orta Çağ’ın ünlü kahini Nostradamus gibi, sonradan gerçek olan kehanetlerde bulunarak, uluslararası üne kavuştu. Hayattayken kehanetleri Bulgar hükümeti tarafından kaleme alınarak saklanan Baba Vanga’nın söylediklerinin büyük bölümü doğru çıktı.

OBAMA’NIN BAŞKAN OLACAĞINI BİLDİ

İkinci Dünya Savaşı’nın sonucundan Gandi’nin ölümüne, 11 Eylül saldırılarındanObama’nın ABD Başkanı olacağına kadar pek çok kehanette bulundu. Baba Vanga,Bulgaristan’da 1989 yılında devrilen eski komünist diktatör Todor Jivkov dahil çok sayıda devlet adamını kehanetleri ile etkiledi.

HİTLER TARAFINDAN BİZZAT ZİYARET EDİLDİ

İkinci dünya savaşı sırasında Nazi lideri Adolf Hitler tarafından bizzat ziyaret edilen, Rus gizli servisi KGB’nin bile tavsiyeler aldığı Baba Vanga, 1996 yılında 84 yaşında hayata veda etti.
Vangelia Gushterova ya da kısaca Vanga Sovyetler’in çöküşünü bildi. Prenses Diana’nın ölümünü de.. Önümüzdeki yıllar için öngördükleri ise oldukça ilginç.

İşte Baba Vanga’nın 2015 sonrası için kehanetleri…

– 2015 Savaş yüzünden Kuzey Yarımküre’de oluşan radyoaktif kalıntılar, hayvan ve bitkilerin yok olmasına neden olacak. Nükleer savaştan canlı çıkan Avrupalılar ise Müslümanlar tarafından başlatılacak kimyasal saldırıyla karşı karşıya kalacaklar.

– 2018 Dünyanın yeni süper gücü Çin Cumhuriyeti olacak. Sömürenler sömürge haline gelecek.

– 2023 Yerkürenin yörüngesinde belli belirsiz bir değişiklik yaşanacak.

– 2026 Avrupa’nın nüfusu tükenme noktasına gelecek.

– 2028 Yeni bir enerji çeşidi geliştirilecek (büyük olasılıkla kontrol altına alınmış termonükleer reaksiyon). Yavaş yavaş açlığın önüne geçilecek. İçinde insan bulunan bir uzay gemisi Venüs’e yollanacak.

– 2033 Kutuptaki buzullar eridikçe yerkürenin su seviyesi artacak.

– 2043 Dünya ekonomisi çok iyi durumda olacak. Müslümanlar Avrupa’nın hâkimi olacak.

– 2046 Tüm vücut organları yeniden üretilip çoğaltılabilecek. Hastalanan organın yerine yenisinin konması en çok kullanılan ve en basit tedavi yöntemi olacak.

– 2076 Sınıfsız bir toplum düzeni sunan Komünizm tüm dünyaya hâkim olacak.

– 2088 İnsanların saniyeler için yaşlanmasına sebep olan yeni bir hastalık türeyecek.

– 2111 İnsanlar, androide benzer yaşayan robotlara dönüşecek.

Hz. Muhammed (sav) ‘in Kıyamet Öngörüleri…

“… Adam tekrar sordu: ‘Bana kıyametin ne zaman kopacağı hakkında bilgi ver?’ Hz. Peygamber: ‘Kıyamet hakkında kendisinden sorulan, sorandan daha fazla bir şey bilmiyor!’ karşılığını verdi. Adam ‘Öyleyse kıyametin alametinden haber ver!’ dedi. Hz. Peygamber şu açıklamayı yaptı: ‘Köle kadınların efendilerini doğurmaları, yalınayak, üstü çıplak, davar çobanlarının yüksek binalar yapmakta yarıştıklarını görmendir.” Yahya Ibnu Ya’mur

“Allah’a yemin olsun! İmamınızı öldürmedikçe, kılıçlarınızı birbirinize kullanmadıkça, dünyanıza şerirleriniz varis olmadıkça kıyamet kopmaz.” Hz Muhammed-Tirmizi, Fiten 9, (2171)

“Resulullah bir gün: ‘Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelmesi vacip olur!’ buyurmuşlardı ve saydı; Milli servet, fakir fukaraya hiç verilmeden sadece zengin ve mevki sahibi kimselerin elinde kalırsa… Emanetleri alanlar, sorumlular emanetleri kendilerine kullanırlarsa… Zekat vermeyi, ibadet saymayıp, bir angarya ve ceza telakki ettikleri zaman…. Babasının yerine, arkadaşını koyduğunda… İbadethanelerde, düşmanlık, ticaret ve siyaset yapıldığında… Devletin başına en kötüsü geldiğinde… Devletin aciz kalıp otorite kuramaması sonucunda, zorbaların zulüm ve baskısından korkup saygı gösterildiğinde… Çok içki içildiğinde… İnsanları atalarını suçlayıp inkar ettiklerinde… Sizler artık kızıl rüzgarı, depremleri, yere batışı, gökten taş yağmasını bekleyin…” Hz. Ali

“Öyle bir devir gelecek ki, insanoğlu, aldığı şeyin helal mi, haram mı olduğuna hiç aldırmayacak.” Hz. Muhammed -Ebu Hureyre-Buhari, Büyü 7, 23; Nesai, Büyü 2, (7, 243)

Dindar olun ya da olmayın, bunlara bir itirazınız var mı?

 


 

Bu konuyu yazdır

  NEDEN DEJAVU HİSSİNE KAPILIYORUZ?
Yazar: Magnetho - 13-07-2017, Saat: 13:54 - Forum: DEJAVU - Yorumlar (1)

Araştırmalara göre insanların üçte ikisi hayatında en az bir olayı, daha önceden yaşadığı hissine kapılıyor. Peki dejavu neden yaşanıyor?

Bilim insanları, 23 yaşındaki İngiliz bir erkeğin yaşadıklarının dejavunun neden olduğuyla ilgili açıklamalara yardımcı olabileceğini düşünüyor. 

İngiliz genç, "Her şeyi daha önceden gördüğü için" televizyon seyretmekten, radyo dinlemekten ve gazete okumaktan bile kaçınacak hale geldi. Bu durumu inceleyen Fransız, İngiliz ve Kanadalı bilim insanları ilk kez dejavunun nedenleri arasında anksiyeteye işaret ettiler. 

Araştırmayı yapan uzmanlardan Bourgogne Üniversitesi’nde Bilişsel Nöropsikolog Dr. Chris Moulin, hastanın geçmişte depresyon ve aşırı stres yaşadığını ve bir kez de uyuşturucu madde olan LSD'yi kullandığını bildirdi. Şu an için sağlık durumunda herhangi bir anormallik olmadığını ekledi. 

Dr. Moulin’in açıklaması şöyle: “Çok çarpıcı bir vaka. Genç adam dejavu dışında olanların farkında. Ama aklının sürekli olarak kendisine oyun oynadığı duygusu yüzünden travma yaşıyor. Hasta artık dejavunun dejavusunu görmeye başladı. Bu vaka tek başına anksiyete ile dejavu arasında bağ olduğunu kanıtlamaya yetmese de, gelecekteki araştırmalar için ilginç bir kapı aralayacak”

55eb0b32f018fbb8f8a75a59.jpg

Dejavu ile ilgili diğer görüşler
Dejavu Fransızca'da 'daha önce görüldü' anlamını taşıyor. İlk kez 1876'de Fransız Fizikçi Emile Boiraç tarafından kullanıldı. 

Dejavunun nedeni tam olarak bilinmiyor. Diğer hafıza sorunlarının aksine, gençlerde daha fazla görülüyor.

20.yy boyunca psikiyatrlar, dejavuyu Freud'çu açıklamalarla bastırılmış duyguların geri çağrılmaya çalışılması olarak anlamlandırdılar.

Bugüne kadar ortaya atılan teoriler arasında, tıpkı göz seğirmesi gibi istem dışı olarak beynin hafızaya aşinalık sinyali göndermesi olabileceği de var.

St Andrews Üniversitesi'nden Dr Akira O'Connor, bu görüşün epilepsi ve demans hastalarının daha sık dejavu hissini yaşamasını da açıklayabileceğini düşünüyor.

Colorado State Üniversitesi'nden Profesör Anne Cleary ise, dejavunun, bir odanın şekli gibi gerçekten aşina olan birşeyin, hafızayı yanıltması olabileceği görüşünde.

Bu konuyu yazdır

  ZİHİN KONTROLÜ "CENNET CEHENNEM"
Yazar: Magnetho - 13-07-2017, Saat: 13:51 - Forum: Zihin - Yorum Yok

Zihin kontrolü genelde çok konuşulur. İzahatı pek (detayları saklı kalır) yeterli değildir. Nedir bu zihin kontrolü? Var mıdır? Nasıl zihin kontrolüne karşı önlem alınabilir?
 
Çok fazla bu yönde zihin kontrolü oluşumu ile ilgili bilgim olmadığı aşikaredir. Ahkam kesecek bir hünerim yoktur. Ama internet olumlu yönde kullanıldığında insan bilmedikleri ile karşılaşıyor. Soru işaretleri doğuyor. Belki öğrenme arzusu ile irdeliyor. Konu hakkında bilgi toplayabiliyor. Küçük ebced büyük ebced hesapları her zaman frekans ile alakalı ilgi odağım olmuştur. Bu yönde araştırmalar ise kolay konular değildir. Dikkat ettim Kuran bu kolay olmayan sistemleri anlatıyor. Rehberlik yapıyor. Bakınız cehennem sözü küçük ebced ile 17 etmektedir. Bu sayı neyi ifade eder bizim için!

Mecazi anlamı; Çok sıkıntılı yer:
"Kafamın çatlaklığı yüzünden bir anda orasını zindana, cehenneme çevirdim."- (R. H. Karay.)
 
Sıkıntılı yer. Dehşet. Korku. Cehennem denilince aklımıza bunlar gelir. Aklımda bunlar kalmış. 17 sayısı… internette gezinirken şöyle bir habere denk geldim:

brain-650x508.jpg
 
- İngiltere de bir disko da 17 hertz içerisinde bir ses dinletilmiş. Bu ses oradakilere kabuslar ve işkenceler yaşatmış. Yapılan araştırmalar ile analiz edilen o insanlarda etkiler ölçülmüş! “Son zamanlarda 17 Hz ötesi, modern müzik konserleri korku ve kaygı duyguları teşvik etmek için kullanılır olmuştur. 17-20 Hz aralığı ve elektromanyetik alanın yüksek düzeyde Infrasound ile paranormal ilişkili bulunmuştur
 
Cehennem kelimesi 17 sayısı ve 17 hertz! Tuhaflık yok. Allah Kuranında bunu açıklıyor. Aynı zamanda normal 17 hertz olan frekanslar bu tür zihin kontrolüne karşı kişiye koruma sağlayacaktır. Korku ve kaygı düşüncelerinin tesir etmesine engel teşkil edecektir. Bu yönde geniş bilgiyi Şifacılığın Sırları adlı kitaptan elde edebilirsiniz.
 
Cehennem kelimesinin dünya ile alakalı olan bir konumunu anladık. Ya Cennet!

Bakara suresi 25. ayette CENNATİN kelimesi ebced değeri 454’tür. Madem cehennem sözünde saldırı frekansı gördük. Bu sefer bu sayı ile yine bilinen bir frekans varsa yine internette kesin olarak bir bağlantı bulabileceğiz demektir. Araştırınca  Bir harp tekniği gibi saldırıya karşı (H.A.A.R.P) şu açıklamaları buldum:
- Daha az güç * 100 milliwatts (MW) ile iç ve dış mekanda kullanılacak bant 2 400 -2 454 MHz; Orijinali ise şu şekildedir:
- The band 2 400 -2 454 MHz to be used indoors or outdoors with less power * 100 milliwatts (MW);

HAARP teknolojiye karşı anladığımız kadarı ile bu tür elektroniklere karşı savunma frekansı veriliyor.. hiç anlamadığımız bir konu bile Kuran ile mucizeye dönüşüyor. Size bunu öğretiyor!

Bu konuyu yazdır

  ÖLÜM ANINDA GÖRÜLEN DÜŞLERİN SIRRI
Yazar: Magnetho - 13-07-2017, Saat: 13:39 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER - Yorumlar (1)

Ölümün kıyısından dönen bazı kişilerin aktardığı sıradışı zihinsel deneyimlerin sırrı, kanın kimyasında gizli olabilir.

Slovenyalı bir grup araştırmacının kalp  krizi geçirip ölümden dönen hastalar üzerinde yaptığı bir çalışma, tıp ve psikoloji  literatüründe “ölüm eşiği deneyimi”  olarak adlandırılan “yaşamın film gibi akması”, “büyük mutluluk hissi” “yüce kişilerle konuşma” gibi zihinsel deneyimlerinin, kandaki yüksek karbondioksit  düzeylerinden kaynaklanabileceğini gösterdi.
 
Bir tanıma göre bunlar, ölüme çok yaklaşan ya da yoğun fiziksel ve duygusal tehlike durumlarında yaşanan ve gerçekliğin ötesine geçme ya da mistik karşılaşmalar gibi motifler içeren deneyimler. Bunlarda hızlanmış düşünce  süreçleri, “yaşamın sinema şeridi gibi akması” gibi bilişsel; huzur ve sevinç gibi duygusal; ya da mistik varlıklarla ya da ölmüş kişilerle karşılaşmalar gibisinden gerçeklik ötesi bileşenler olabiliyor.

Ölüm eşiği deneyimlerinin mekanizmalarıyla ilgili çeşitli teoriler öne sürülmüş bulunsa da bunların hiçbiri bu olguyu tam olarak açıklayabilmiş değil.

Fizyolojik teoriler, ölüm eşiği deneyimlerini ölüm sürecine eşlik eden fizyolojik süreçlerin bir parçası olarak görüyor. Bu açıklamaya göre bu deneyimler, oksijensiz kalma, kanda karbondioksit artışı, endorfin, serotonin, ketamin düzeyleri, beynin şakak lobunun ya da duygularla ilişkili limbik sistemin anormal çalışması gibi faktörlerce tetikleniyor.

Psikolojik  teoriler, ölüm eşiği deneyimlerini olaylar arasında bağların kopması, kişilikten soyutlanma, doğum anılarının canlanması ile açıklamaya çalışıyor.

Gerçeklik ötesi teoriler ise bu deneyimleri ölümden sonra yaşamın ve bedenden ayrı bir varlık olarak ruhun kanıtları olarak görüyor.

%25C3%25B6l%25C3%25BCm%2Ban%25C4%25B1nda...BCsler.jpg

Araştırmacılar kalp krizi geçiren hastalarla görüştüklerinde cinsiyet, yaş, eğitim  düzeyi, dini inançları, ve kalp krizi öncesinde ve sonrasında ölümden duydukları korkunun derecesi gibi verileri, hastane dosyalarından da aldıkları ilaçlar, yaşama döndürülüş süreleri, kan değerleri vb. detayları toplamışlar.

Veriler üzerinde yapılan çalışma, 52 hastadan 11’inin, yani yaklaşık beşte birinin ölüm eşiği deneyimi yaşadığını ortaya koymuş.

Araştırmacıların vardığı sonuç, yaş, cinsiyet, inanç, eğitim, ölüm korkusu vb etkilerden bağımsız olarak kriz öncesi ve sırasında kandaki karbondioksit gazı düzeyinin yüksekliğinin başat rol oynadığı. Kan serumundaki potasyum düzeyinin görece düşüklüğünün de kısmi bir etkisi gözlenmiş. Ayrıca bu deneyimleri daha önce de yaşamış kişilerin aynı deneyimlere yatkınlığı da bir başka bulgu.


Araştırmacılara göre sonuçlar, karbondioksitin beyindeki asit-baz dengesini bozması ve bozulan dengenin parlak ışınlar, hayaller, vücut dışına çıkma hatta gerçeğin ötesine geçme duyguları gibi deneyimleri tetiklemesiyle açıklanabiliyor.

Bu konuyu yazdır