Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 943 kullanıcı aktif
» 1 Kayıtlı
» 942 Ziyaretçi
ceylaninreallife

Son Aktiviteler
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 339
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 312
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,018
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,147
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,084
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,007
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,156
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,525
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,287
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,175

 
  DEJAVU NASIL OLUŞUR?
Yazar: Magnetho - 13-07-2017, Saat: 13:29 - Forum: DEJAVU - Yorum Yok

Dejavu Nedir ?
Deja vu terimi Fransızca bir kelimedir ve kelimenin tam anlamıyla 'daha önceden görülmüş' anlamına gelir. Yaşanılan bir olayı daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma duygusudur. Ânı daha önceden yaşamışlık halidir.

Örnek verecek olursak, Antalya'ya arkadaşlarınızla bir geziye gidiyorsunuz.Sahilde arkadaşlarınızla gezerken aniden yan tarafta bulunan kadının içeceğini yere düşürdüğünü gördünüz. Gerçekleşen bu olay size içinizde o anı önceden yaşamışlık hissi veriyor ve kendi kendinizi ben bu anı yaşamıştım diye sorgulamaya başlıyorsunuz.

OLUMCUL-DENEY-DEJAVU---Tell-Me-How-I-Die...er.jpg.jpg


Dejavu Nasıl Oluşur ? - Dejavu  Neden Olur ?
Fenomen oldukça karmaşık, dejavu bir sağlık sorunu olan ve olmayan bireylerde görülebilmektedir. Araştırmalar insanların %70’inin bu deneyimi hayatlarında en azından bir kez yaşadığını göstermektedir.Yani bu yazıyı okuyanların çoğunluğu bu deneyimi şahsen yaşadı.

Her ne kadar Deja Vu olayları önceden görebilmek veya 6.his gibi psişik yaklaşımlara, önceki hayata ait hafızanın canlanması gibi daha da gerçek üstü yaklaşımlara konu olsa da, 

Bilimsel yaklaşıma göre: Deja Vu beynin hafıza merkezi ile alakalı bir hatadır. İncelenen örneklerde yaşanan olay daha önceden yaşanmışlık hissini verse de, hiçbir örnekte daha önce yaşanan olayın nerede, nasıl, ne zaman yaşandığına dair bilgiler bulunmamaktadır. Bu durumun muhtemel nedeni beyindeki kısa-zamanlı hafıza (şu ana ait bilgileri kaydeden) ve uzun-zamanlı hafıza (geçmişe ait bilgileri kaydeden) merkezlerinin farklı olmasıdır. Bir anomali sonucu beynin bilinçli kısmındaki kısa-zamanlı hafıza merkezi daha bilgiyi alıp işleyemeden aynı bilgi uzun-zamanlı hafıza kısmında işlenirse aradaki fark beynin anlık olayları işlemesinde bir hata yapmasına ve o an yaşanan olayın daha önceden yaşanmış gibi algılanmasına neden oluyor olabilir.

Ayrıca bilim, Deja Vu deneyiminin bilinen hastalıklarla ilişkisini de incelemiştir. Şizofreni, kişilik bozuklukları, anksiyete gibi nörolojik bozukluklarla ilişkili olabileceği düşünülen bu deneyim, bu bahsedilen hastalıklarla bir bağlantı göstermemiştir. En büyük yakınlık temporal lob epilepsisi ile olmuştur. 

Araştırmalar göstermiştir ki, temporal lob krizleri (Epilepsi) gelmeden hemen önce Deja Vu yaşanabilmektedir. Bu yakınlık, nörolojik düzeyde anomoli yaratacak elektrik akımlarının Deja Vu'ya neden olduğu sonucunu güçlendirmektedir.

Farmakolojik araştırmalar dopaminergic etkilerin Deja Vu görülme ihtimalini artırdığını göstermiştir. Amantadine ve phenylpropanolamine içerikli gribin semptomatik tedavisinde kullanılan bazı ilaçların karıştırılması sonucunda Deja Vu deneyimini belirgin şekilde arttırdığı rastlantı eseri tespit edilmiştir.

Bu konuyu yazdır

  Saçlarımız Uzarken Kaşlarımız Neden Uzamaz
Yazar: Magnetho - 13-07-2017, Saat: 03:23 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Vücudumuzdaki kıllar (saç, kaş, kirpik, vücut kılları, vs.) yer aldıkları bölgelere göre farklı görevlere sahiptir ve farklı boylardadır. Saçlarımız bir metrelik bir uzunluğa bile erişebilirken, kaşlarımız oldukça kısadır. 

Kirpikler Neden Uzamaz ?

Saçlarımız ve kıllarımız, "keratin" adı verilen bir proteinle dolu olan ölü hücrelerden oluşurlar. Derinin hemen altında bulunan köklerine de, "folikül"  adı verilir. 

Vücudumuzda çeşitli bölgelerde bulunan kılların boyları, genetik olarak programlanmıştır. Bu nedenle hepsi, belirli bir uzunluğa kadar uzarlar ve bu "son uzunluğa" eriştikten sonra da periyodik olarak dökülürler. Ancak yaş etkisiyle, saç ve kıl köklerinin bu programlı büyümesinde bozulmalar görülebilir.Yaşlılarda kaşların normalden daha uzun olması, bu nedenledir.   

i-tock-000075425303-mall-728x728.jpg


Saçlarımızın gövdesi boyunca ölü hücreler bulunur. Saçın dış kısmı sert yapılı proteinlerden, iç kısmı ise uzayabilen esnek liflerden oluşur. Saçta herhangi bir sinir hücresi bulunmaz. Bu nedenle, saç kökleri, saçın ne denli uzun olduğuna dair bir bilgiye sahip değildir. 

Saçlarımızın uzama potansiyeli, diğer tüm kıllardan daha fazladır. Bu nedenle de onların maksimum boya erişmeleri çok daha uzun zaman alıyor. Arada sırada saçlarımızı kesmemiz (ya da kestirmemiz) nedeniyle de, sanki sürekli olarak uzuyorlarmış gibi görünüyorlar. Ancak, kaş ve kirpikleri de ucundan ya da köke yakın bir yerden kestiğinizde yine belirli bir boya gelinceye kadar uzadıklarını göreceksiniz. 

Bu konuyu yazdır

  DİKKAT! Patates Cipslerde Zehirli Madde Bulundu
Yazar: Magnetho - 13-07-2017, Saat: 02:29 - Forum: SAĞLIK - Yorumlar (1)

CİPSLERLE İLGİLİ KORKUTAN GERÇEK

Avrupa Birliği Gıda Maddelerini Denetleme Dairesi, patates cipslerde "akrilamid" olarak adlandırılan kanser yapıcı zehirli maddeler buldu.

Avrupa Birliği Gıda Maddelerini Denetleme Dairesi (EFSA) patates cipslerdeki gizli tehlikeye dikkat çekti. EFSA, Akrilamid olarak adlandırılan kanser yapıcı zehirli maddelere rastlandığını açıkladı. 

Açıklamada 43 bin 419 ayrı yiyecek maddesinde yapılan araştırma sonucunda patates cipsi, patates kızartması, ekmek, tahıl bazlı yiyecekler ve kahvede kanser yapıcı maddeye rastlandığı bildirildi.

Açıklama, Finlandiya, İsveç, Norveç ve Danimarka gibi ülkelerden oluşan İskandinavya'da endişe yarattı.

patates_cipslerde_zehirli_madde_bulundu_h43244.jpg

 ZEHİRLİ MADDE ORANI YÜKSEK

İsveç Gıda Maddeleri Kontrol Dairesinden, Toxikolog Lilianne Abramsson Zetterberg, "rapora göre bahsi geçen yiyecek maddelerinde olması gerekenin çok ötesinde tehlikeli madde var. Ancak sınır nedir bu konuda bir açıklama yapılmıyor. Rapora bakıldığında her maddede, değişik miktarlarda kanser yapıcı tehlikeli madde var. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki tehlikeli olmadan yiyebildiğimiz bir şey var mı bilmiyorum"dedi.

İsveç Gıda Maddelerini Kontrol Dairesinden gelen bu açıklamanın ardından diğer İskandinav ülkeleri de söz konusu gıda maddelerinin daha iyi kontrol edilmesi için harekete geçtiler.

Bu konuyu yazdır

  RUHUMUZUN PENCERESİ DMT (RUH MOLEKÜLÜ)
Yazar: Magnetho - 13-07-2017, Saat: 01:21 - Forum: Bilinçaltı - Yorumlar (1)

Ruhumuzun penceresi: ruh molekülü (DMT), yani dimethyltryptamine, üçüncü göz…

Birçok bilim-kurgu filmlerinde rastlamışızdır bu kelimelere. Son olarak ünlü oyuncu Erdal Beşikçioğlu’nun başrolünü üstlendiği “46 Yok Olan” dizisiyle sıkça gündeme gelmeye başlandı. Dizide Murat Günay isimli genetik mühendisi profesör, komada olan kız kardeşini uyandırmak için yeni bir ilaç arayışındadır. İlaç çalışmalarını ruh molekülü yani DMT üzerinden yapmakta ve dizinin ana konusunu DMT molekülü  oluşturmaktadır…

Dmt dediğimiz molekül, beynin epifiz bezinden (Pineal gland) salgılanan bir bileşen olup doğadaki bütün organizmada az yada çok bulunur. Psikoaktif bir maddedir. Epifiz bezi insanlarda anatomik olarak sağ ve sol lobun birleştiği yerde yani tam ortada yer alır. Merkezde bulunun epifiz bezinin büyüklüğü ortalama bir mercimek tanesi kadardır. Birçok spiritualist kuruluş bu bölgeye ”Üçüncü göz” ismini de verir.

Peki Epifiz bezi’nin başlıca görevi nedir?

Uyku düzenini ve vücut ritmini dengeleyen MELATONİN hormonunu ve DMT (dimethyltryptamine) hormonunu salgılar. Zaten bilirsiniz melatonin hormonu, mutluluk hormonu olarak da bilinir.

Epifiz bezi yalnızca insanlarda mı bulunur?

Hayır, hayvanlarda da bulunur. Ancak hayvanlarda insanların tam tersine melatonin hormonu az, DMT hormonu fazla salgılanır. Bu yüzden hayvanlar, insanlara göre çok daha psişik özellikleri yüksek varlıklardır. (Örnek olarak, halk arasında da bilinen kedi ve köpeklerin cinleri görme yeteneğinin olduğu söylentisinin kökünde esasen bu vardır)
Bununla birlikte bitkilerde epifiz olmamasına rağmen hepsinde az yada çok Dmt molekülü bulunur.

ruh-molekulu.jpg

Dmt molekülü hangi durumlarda salgılanır?

Bu molekülün salgılanması bizim kontrolümüzde değildir. İnsanda en fazla doğarken ve ölürken salgılanır. Ancak uyku halinde de salgılanmasının arttığı bilimsel verilerle açıklanmıştır.

Dmt molekülünü dış yollardan almak mümkün mü?

Evet, doğada bazı bitkilerde bulunan bu molekül saf halinde içerisinde toksik maddeler barındırdığı için oldukça risklidir. Yani söz konusu bitkilerin belirli işlemlere tabi tutulup arındırılması gerekir. (Eski şamanların ayinlerde kullandıkları içecekler bu bitkilerden elde edilir ve şamanlar belli bir trans haline girerlerdi).

Bu bitkilerden rastgele kullanılması veya dozunun aşılması halinde önüne geçilemeyecek kötü sonuçlar doğurabilir. Bu bitkiler şunlardır :

Psychotria viridis (yem kanyaşı)
Phalaris arundinacea
Phalaris (kuş otu)
Acacia (akasya)
Arundo donax (kargı kamışı)
Desmanthus illinoiensis.
Arındırılmış DMT, şu an dünya piyasasında UYUŞTURUCU madde sınıfında girdiği için bulunması çok çok zordur ve yasaktır. Ve LSD olarak bildiğimiz halusülojen madde aslında bir DMT kırmasıdır. DMT kadar etkili değilse bile hatrı sayılır bir etkisi vardır ve günümüz istihbarat örgütlerinin kişiyi konuşturmak için kullandığı başlıca ilaç LSD’dir.

En Önemli DMT kaynağı, AYAHUASCA

Ayahuasca, “banisteriopsis caapi” bitkisinin dal ve yapraklarının kaynatılmasıyla elde edilen çok güçlü halüsinojen içecek. İçerdiği dimetiltriptamin (dmt) nedeniyle çoğu ülkede tıbbî zorunluluklar dışında kullanımı yasadışıdır.

psychedelic-substance.jpg

Çayın özellikleri;

Peru ve Brezilya’da yetişen ayahuasca, şamanlar tarafından toplanıp çay gibi kaynatılıyor ve ardından da bazı başka bitkilerle karıştırılıyor. Asıl marifet ise bitkinin içinde bulunan dmt molekülünde… Dmt, vücuda ayahuasca içerek alındığında mistik zevk ve ruhani tecrübelere neden olup zihin açıcı, algı değiştirici, diğer alemlerle iletişim kurucu tesirlere yol açıyor.
Bu maddenin ‘yuvası’ olan epifiz bezi kimileri tarafından kalp gözü, gönül gözü veya üçüncü göz olarak adlandırılıyor.

Şamanların çok eskilerden beri şifa niyetine kullandığı ayahuasca bitkisi İngiltere ve ABD’de şimdilik yasal olmamasına rağmen, önde gelen psikologlar, psikiyatristler, bilim tarafından inceleniyor, kullanılıyor, tavsiye ediliyor. Son 10 yıldır da peru ve brezilya’da açılan ayahuasca merkezlerinde düzenlenen seremoniler, binlerce insanı ağırlıyor.

Bu çay, Peru amazonları’ndaki conibo kızılderileri başta olmak üzere, Güney Amerika’nın farklı bölgelerindeki şamanist kabilelerce yüzyıllardır hastaların tedavisinde kutsal bir iksir olarak kullanılıyor.

DMT, beyin dolaylarındaki pineal bez tarafından uyku sırasında salgılanan bir çeşit halüsinojendir. Salgılanması rüyaların görüldüğü evreye denk gelir. Halk arasında “üçüncü göz” diye tabir edilen yerin denk geldiği yer aslında DMT’nin salgılandığı pineal bezin tam üstüdür. Bir insanda en çok doğum ve ölüm anında salgılanır ve insan bilinci üzerinde çok etkilidir. Öyle ki, ruhun vücuda girip çıkmasını sağlayan hormon olarak adlandırılır.

Bilim dünyasının yıllardır gözlemlediği ve tartıştığı konulardan biri şudur : ”Acaba fizik ötesi bir alem var mı ? Normal şekilde algılayamadığımız bir alem var mı ?” işte bu noktada devreye parapsikoloji giriyor. Bunu DMT üzerinden açıklayacak olursak Dmt sayesinde bir insan ölüm ve doğum duygularını deneyimleyebilir, ölüm korkusunu yenebilir ve hiç bilmediği-görmediği alemlere yolculuk edebilir. Yani bir anlamda kişi, gerçeklik boyutuna bir adım daha yaklaşır.

Eski zaman Afrika, Asya ve diğer tüm şaman ayinlerinde kullanılan Dmt içerikli bitkilerden elde edilen sıvılar sayesinde şamanlar bir çeşit trans haline girerlerdi. Burada genellikle farklı bir aleme geçiş söz konusu olmuştur.

Hastane ortamında yüksek dozda dimethyltryptamine verilen deneklerin anlattıklarını sizler için derledik :

“…işte burda psikedelik sersemleme başladı. öldüğümü sandım. beyaz bulutları gördüm. uyanış, bembeyaz pamuk gibi bulutlar, tanrılar, melekler gördüm. ölüyor olduğumu düşündüm. ama sindy ve rick’e şöyle bir baktım da her ikisi de sakin sakin beni izliyorlardı. “iyi haber, bedenim gayet iyi görünüyor” diye düşündüm. doğuyor muydum ya da henüz gerçekleşmemiş ölümü mü deneyimliyordum anlayamadım.. çünkü biliyordum ki, bu gibi durumlarda zaman unufak olur, zaman doğrusalının hiçbir anlamı kalmaz. zamanın çöktüğü ilahi makamdır burası. insaniyetime ait tüm tabakalar gittikçe soyulup, dökülüyor. nihayet, sonunda, nerdeyse son tabakada, bu tabakanın ne olduğunu tarif bile edemem ama sanki seni insan olarak tanımlayan bu son tabaka, ve puf… o da gitti. artık bir insan değilsin, aslında artık tanımlayabileceğin hiçbir şey değilsin zaman kavramı yok, kafam çok karışmıştı. çok korktum, hayatım boyunca bu kadar korkmamıştım. bedenimden kovulmuştum.”

Diğer bir deneğin anlattıklarına bakalım :

“…bedenimi geride bırakarak, sapma hızında giderken, geriye doğru dna’larımın içinden geçip diğer taraftan evrene açıldım. bu beyaz ışığın tam altından girdim. içine girer girmez, ayrı olduğuma dair tüm hislerim yok oldu o an ne yapıyor olduğum, geçmiş ve gelecek hissi de… o kadar keyifliydi ki, hissettiğim şey, bu ben değildim, ben her şeydim. lşığın ta kendisiydim, ne ayrılık, ne gölgeler, ne de farklılık geçmiş, gelecek hissi de yoktu.. sadece şu an ve beyaz-sarı bir ışık. sonra bu ışıktan aşağı düşüyor olduğumu hissettim. lşığın dışındayken, ışığın tıpkı güneşten kopan alevler gibi olduğunu fark ettim. düşerken, bu muhteşem ayrılmayı hissedebiliyordum diğer tarafa vardığımda, birdenbire evrendeydim, bu kocaman boşluk ve varlıklar.. benimle bu varlıklar arasında uzanan pembe ışıklı gökkuşağına dokundum. ve onu beyaz ışığa döndürmek istiyordum. ama bu inanılmaz pembe ışık, aşk enerjisi ve sevgi kapasitesi, insanoğlu olarak bizim sahip olduğumuz bir şeydi ve ben onlara bunu yollamaya çalışıyordum.”

ABD’li oyuncu ve model Lindsay Lohan da geçtiğimi aylarda bu aydınlanmayı yaşayanlardan. Lindsay Lohan çayı içtikten sonra: “Sanki ölüp, tekrar dirildim. Yaşamımdaki hataları gördüm ve artık hepsini geride bıraktım.” açıklamasında bulunmuştu.

Ülkemizden de son zamanlarda bu çayın seanslarına bir ilgi oluşmuş ve model Ece Sükan da bu seanslara katılmış.
Ece Sükan yaşadıklarını şöyle anlatıyor; “Çayın tadı hayli fena. Etkisi içtikten 1-2 saat sonra hissediliyor. Böylece başlanıyor ve bir anda başka bir boyuta geçiyorsunuz deyim yerindeyse. 4-5 saat’lik deneyimde bilinciniz yüksek bir yerden hem size hem bedeninize hem de ruhunuza bakıyor. Benim de önce yüzleşmelerden sonra mutluluktan ağlayıp tüm sorularıma cevap aldığım, müthiş mutlu ve huzurlu hissettiğim, sevgi dolu iki seremoni geçti. Diğer ikisi kötü geçti diyebilirim.”

Bütün deneklerin anlattıklarına baktığımızda hemen hemen hepsi yaşadıkların anlatmakta zorlanıyor. Hatta bir uyuşturucu bağımlısı bunun uyuşturucu kafasıyla hiçbir alakasının olmadığını bizzat itiraf ediyor. Yani tamamen farklı bir deneyim…

Bu molekülün etkisinde kalan her birey istisnasız olarak şöyle bir inanışa sahip oluyor;
“Sosyal toplum insanoğlunu maddi aleme mahküm etti, ama biz gidip gördük ki bir mana alemi var.”

DMT kullanmış ya da bu maddeye maruz kalmış kişiler, bir tür birlik hissiyatı deneyimlediklerini savunuyorlar.

DMT kullanan bireylerin yaşadıkları deneyimler birbirine çok benziyor. Tüm evrene bakış açılarının değiştiğini ve her şeyin bir olduğu hissiyatının güçlendiğini söylüyorlar.
Yani bir anlamda tanrısal etkileşimler yaşadıklarını ima ediyorlar…

Ve modern felsefenin kurucularından olan DESCARTES : ”Epifiz bezi, ruh ile bedenin birleştiği noktadır” diyor.

Hz. Mevlana’nın “Üzerlik tohumu karanlığı örttü ve gerçek göründü. demiştir. Üzerlik tohumuda aynı şamanların içkisi ayahuasca gibi bol miktarda dmt içerir.

Ayahuasca aslında, DMT içeren Kargı kamışı ile Maoi inhibitörü içeren “Üzerlik Tohumu”nun(peganum harmala) karışımı ile elde ediliyor. Kargı kamışı ile bir başka ilgimiz de var ki o da Ney. Ney yapımında kullanılıyor kargı kamışı ve yine ilginç gelir mi bilmem ancak Mevlana’nın kargı kamışıyla oldukça içli dışlı olduğu bilinir. Fazla bahsini etmiştir. “Ölmeden önce ölümü tatmak“tan ve “vahdet”ten bahseder ki bu da yine Ayahuasca etkileri arasındadır. Aynı şekilde Musa’nın gittiği ve 10 emri aldığı şu kutsal dağdaki mağarada da yine DMT içeren bitkilerin yetiştiği iddiaları vardır.

Filmlerde ve Dizilerde Ayahuasca

Enter The Void, Blueberry, Matrix, Solaris, Avatar, Andrei Rublev, The Truman Show, Groundhog Day, Wings of Desire, adlı filmlerde, tümünde adı geçmese de; kendisi ve etkileri işlenmiştir ayahuascanın. Özellikle Enter the Void komple bu maddenin etkisi altında geçiliyor neredeyse.

“Dünyada her şey için, uygarlık için, yaşam için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fen haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delalettir.”
Mustafa Kemal Atatürk

Bir Biyomühendis’in Defterinden…

Mehmet Alper Gökçe

Bu konuyu yazdır

  İMGELEME İLE HARİKALAR YARATIN
Yazar: şahsına münhasır - 12-07-2017, Saat: 22:32 - Forum: Bilinçaltı - Yorum Yok

DİSİPLİNLİ BİR İMGELEME NASIL HARİKALAR YARATIR?

Bilinçaltından karşılık almanın en iyi yolllarından biri disiplinli ya da bilimsel hayal gücüdür. Bilinçaltı vücudun mimarı ve inşaatçısıdır. Bütün hayati fonksiyonlarınızı kontrol eder.
İnanmak, birşeyi doğru kabul etmek, o varmış gibi yaşamaktır. Bu ruh halini koruduğunuz sürece, dileklerinizin gerçekleşeceğine tanık olmanın keyfini yaşarsınız. Bir dileğin gerçekleşmesi için 3 aşamaya 

ihtiyaç vardır:

Sorunu fark etmek ya da kabul etmek

Sorunu, en iyi çözümü ya da çıkış yolunu bilen bilinçaltına devretmek

Gerçekleştiğine derinden inanarak huzur bulmak

Kuşkular ve tereddütler dileğinizin gerçekleşmesini engeller. Kendi kendinize, “keşke iyileşebilseydim” ya da “umarım işe yarar” demeyin. Yapılacak iş hakkındaki duygunuz, gidişatı belirler. Uyum sizindir. Sağlığında sizin olacağını bilin.
Bilinçaltının sınırsız iyileştirici gücü için araç olarak etkin hale gelebilirsiniz. Sağlık fikrini tam bir inançla bilinçaltınıza devredin; sonra gevşeyin. Kendinizi onun gücüne bırakın. Duruma ve koşullara, “bu da geçecek” deyin. Gevşeme ve inanç yoluyla, bilinçaltınızı aşılayın. Bu fikrin altındaki kinetik enerjinin devreye girmesini ve fikri hayata geçirmesini sağlayacaktır.

ZORLAMA TERS ETKİ YAPAR

Emile Coue konferansları sayesinde ABD’de pek çok hayran ve takipçi kazanan önemli bir psikologdur. En önemli görüşlerinden biri şudur:
Arzularınızla hayal gücünüz çatıştığında, kazanan kaçınılmaz olarak hayal gücünüz olur.

Buna ters etki yasası adını veriyordu.
Yerde duran dar bir tahtanın üzerinde yürümeniz gerektiğini düşünün. Bunu hiç kuşkusuz kolayca yaparsınız. Bir de aynı tahtanın yerden beş metre yukarıda ve iki duvar arasına asılmış olduğunu düşünün.
Üzerinde yürür müsünüz?  Yürüyebilir miydiniz?
Herhalde hayır. Tahta boyunca yürüme arzunuz, hayal gücünüzle çatışırdı. Tahtanın üzerinde yalpaladığınızı ve baş aşağı düştüğünüzü hayal ederdiniz. Yürümeyi çok isterdiniz, ama düşme korkunuz size engel olurdu. Hayal gücünüzün üstesinden gelmek ve bunu bastırmak için çaba sarf ettikçe, düşme fikri daha güçlü hale gelirdi.
“Başarısızlığımın üstesinden gelmek için irade gücümü kullanacağım” düşüncesi, başarısızlık düşüncesini güçlendirir. Zihinsel çaba, istenen şeyin tersini yaratarak kişinin kendi yenilgisine neden olur. İrade gücünü arttırmak üzerinde yoğunlaşmak, güçsüzlük durumunu vurgulamaktadır. Bu yeşil bir hipopotamı düşünmemek için elinizden gelen herşeyi yapmaya karar vermeniz gibidir. Karar, yeşil hipo fikrini zihninde baskın hale getirir; bilinçaltı baskın fikre her zaman daha fazla tepki verir. Bilinçaltınız, çelişen iki önermeden daha güçlü olanı kabul edecektir.

Kendinizi şunları düşünürken bulabilirsiniz:

İyileşmek istiyorum. Neden iyileşemiyorum?

Çok uğraşıyorum, neden sonuç alamıyorum?

Kendimi daha fazla zorlamalıyım

Sahip olduğum bütün irade gücünü kullanmalıyım.

Hatanızın nerede olduğunu görmelisiniz. Çok fazla uğraşıyorsunuz! İrade gücünüzü kullanarak bilinçaltınızı fikrinizi kabul etmeye zorlamayın. Bu tür girişimler sizi başarızlığa mahkum eder. Bu durumda dilekleriniz ters tepebilir. Çaba sarf etmediğiniz bir yol daha iyidir.

Daha önce başınıza böyle birşey geldi mi? Bir sınava girmek zorundasınız. Ders çalışarak ve konuları gözden geçirerek çok zaman harcadınız. Herşeyi çok iyi bildiğinizi hissediyorsunuz. Ancak boş sınav kağıdıyla yüz yüze geldiğinizde, zihninizin daha boş olduğunu fark ediyorsunuz. Bütün bildikleriniz kafanızdan uçup gitmiş. Aklınıza konuyla ilgili tek birşey gelmiyor. Dişlerinizi sıkıyor, iradenizin tüm gücünü topluyorsunuz; ama siz çaba sarf ettikçe, bilgiler daha da uzaklaşıyor sanki.

Hayal kırıklığına uğramış bir halde sınav salonundan çıkıyorsunuz. Zihinsel baskı sona eriyor. Birkaç dakika önce umutsuzca bulmaya çalıştığınız cevaplar birden zihninize hücum ediyor. Kendinize konuları bildiğinizi söylemiştiniz, biliyordunuz da; ama ihtiyaç duyduğunuz anda değil. Hatanız, kendinizi hatırlamaya zorlamanızdı. Aksi etki yasası gereği bu sizi başarıya değil, başarısızlığa sürükledi. Dualarınızın tersiyle karşılaştınız.

Mental-imagery-2.jpg

ARZULARIN HAYAL GÜCÜYLE ÇATIŞMASI NASIL ÖNLENİR

Zihinsel güç ya da irade gücü kullanmak, karşıtlığın olacağını varsaymaktır. Ancak karşıtlığı hayal etme eylemi, karşıtlığı yaratır. Eğer dikkatinizi arzunuza kavuşmanızı önleyen engeller üzerinde yoğunlaştırırsanız, bu arzuya kavuşmanızı sağlayacak unsurlar üzerinde yoğunlaşması mümkün olmaz.

Herhangi bir fikir, arzu ya da zihinsel imge konusunda bilinç ve bilinçaltınız uyum içinde ya da anlaşma halinde olmalıdır. Zihninizin farklı bölümleri arasında çatışma kalmadığında, dileklerinizin karşılaştığını görürsünüz. Siz ve duygularınız, düşünceniz ve duygunuz, fikriniz ve duygunuz, arzunuz ve hayal gücünüz arasında da anlaşma olmalıdır.

Bütün çabayı minimuma indiren, uyku haline geçerek, arzularınızla hayal gücünüz arasındaki bütün çatışmalardan kaçınabilirsiniz. Uyku halindeyken, bilinç büyük ölçüde geri çekilir. Bilinçaltınızı aşılamak için en uygun zaman, uykudan hemen öncesi ve sonrasıdır. Bunun nedeni bilinçaltının en üst düzeyde performansını uykudan hemen önce ve uyandıktan hemen sonra gerçekleştirmesidir. Bu aşamada arzularınızı etkisiz hale getiren ve bilinçaltı tarafından kabulünü engelleyen olumsuz düşünce ve imgeler kendini göstermemektedir. Yerine gelen arzunun gerçekliğini hayal ettiğinizde ve başarının heyecanını hissettiğinizde, bilinçaltınız arzunuzun hayata geçmesini sağlar.

Pek çok kişi ikilemlerinive sorunlarını, kontrollü, yönlendirilmiş ve disiplinli hayal gücü sayesinde çözer. Doğru olduğunu hayal ettikleri ve hissettikleri herşeyin hayata geçeceğin, geçmek zorunda olduğunu bilirler.

Shara adındaki genç kadın bana geldiğinde, umutsuzluğun eşiğindeydi. Sürekli ertelenen ve sonu görünmeyen, uzun, karmaşık bir davayla uğraşıyordu. En büyük arzusu, bu davanın uyum içinde bir çözüme kavuşmasıydı. Ancak zihni başarısızlık, kayıp, iflas, yoksulluk imgeleriyle doluydu. Böylece Shara’nın hayal gücü arzusuna üstün geliyor ve dava uzuyor da uzuyordu.
Benim önerim üzerine, Shara her gece yatmadan önce sorun için en iyi olası sonu hayal etmeye başladı. Elinden geldiğince iyiyi düşünüyordu. Zihnindeki imgenin yüreğinin arzusuyla uyuşması gerektiğini biliyordu.

Yavaş yavaş uykuya geçerken, davanın halledilmesinin ardından avukatla yapacağı olası görüşmeyi hayal ediyordu. Sonuç hakkında ona sorular sorduğunu ve onun açıklamalarını dinlediğini duyuyordu. Avukat tekrar tekrar aynı şeyi söylüyordu “Dava mahkeme dışında haloldu. Mükemmel, ve son derece uyumlu biz çözüm yolu bulundu”.
Gün boyunca, korku dolu düşünceler aklına geldiğinde, Shara zihninde avukatla yapacağı görüşmeyi, sözleri ve mimikleriyle canlandırıyordu. Avukatın gülümsemesini, davranışlarını, sesinin tonunu, kullandığı belirli sözcükleri hayal ediyordu. Bunu öyle sık ve öyle büyük bir inançla yapıyordu ki, korkularını daha bunlar zihninde toplanma girişiminde bulunmadan yenmeye başladı.
Birkaç hafta sonra, avukatı onu aradı. Shara’nın hayal ettiği ve doğru olduğunu hissettiği şeyi doğruladı. Dava halolmuş ve Shara’nın uyumlu kabul edebileceği bir çözüm bulunmuştu.

HATIRLAMAYA DEĞER FİKİRLER

Zihinsel zorlama ve aşırı çaba, endişe ve korkuyu göstererek dileklerinizin karşılığını almanızı engeller. Rahatlık işi çözer.

Zihniniz gevşediğinde ve bir fikri kabul ettiğinizde, bilinçaltınız bu fikri hayata geçirmek için işe koyulur.

Geleneksel yöntemlerden bağımsız düşünün ve plan yapın. Her sorunun bir cevabı ve çözümü olduğunu bilin.

Kalbinizin atışı, ciğerlerinizin soluk alışı ya da vücudunuzdaki herhangi bir organın fonksiyonları ile gereğinden fazla ilgilenmeyin. Bilinçaltınıza güvenin ve sık sık ilahi doğru eylemin gerçekleşmekte olduğunu ifade edin.

Sağlık duygusu sağlığı, zenginlik duygusu zenginliği doğurur. Siz ne hissediyorsunuz?

Hayal gücü en büyük yeteneğinizdir. Güzel ve iyi olanı hayal edin. Siz hayal ettiğiniz kişisiniz.

Uyku halinde, bilinç ve bilinçaltınız arasındaki çatışmalardan kaçının. Yine uyumadan önce, arzunuzun gerçekleştiğini tekrar tekrar hayal edin. Huzur içinde uyuyup keyifli uyanın.

Olumlama, öyle olduğunu söylemektir. Zihnin bu tutumunu doğru kabul ettiğiniz sürece, bunun aksi yönündeki bütün etkenlerden bağımsız olarak, dileklerinizin gerçekleştiğini görürsünüz.

Bilinçaltının Gücü
Joseph Murphy

Bu konuyu yazdır

  İLİŞKİ SORUNLARI İÇİN MEDİTASYON ÇALIŞMASI
Yazar: şahsına münhasır - 12-07-2017, Saat: 22:29 - Forum: Bilinçaltı - Yorum Yok

Sevgili Canlar,

Hayatınızda hangi yöne gideceğini bilemediğiniz bir sevgili adayı var mı?
Belki de hiç ilişkiye dönemedi.
Belki de ilişkiye döndü ama çok kısa sürdü.
Ya da harika giderken aniden ve habersizce kesiliverdi.
Sizi arayıp sormuyor ve ne olduğunu bilmiyorsunuz.
Kalbinizin acıdığını, ne kadar üzüldüğünüzü hatırlayın. Bir yandan öfke, öte yandan kabul edememek…
“Başka biri bunu bana yapsa, tekmeyi basar çeker giderim, ama bu kişiye hiçbir şey yapamıyorum” diyerek acı çekmek…
Hani, aniden duvarlar örülür ya… Birbirine ulaşamazsın. Telefonlar açılmaz, mesajlara cevap yazılmaz. Buluşma sözleri tutulmaz. İşte tam da bu zamanda uygulayabileceğiniz bir çalışma vermek istiyorum.
Bu uygulamam, son derece popüler hale geldi, çünkü bahsettiğim tıkanıklıklar yaygın şekilde yaşanıyor. Hatta sayıları artıyor.

PARALEL EVRENLER VE TÜM OLASILIKLAR

Biliyorsunuz. Geçmiş yaşamlarınızdan getirdiğiniz tüm borçlar, sözler, yeminler, olumsuz düşünceler, korkular, yargı ve önyargılar, ve en önemlisi edindiğiniz ego taktikleri, bu hayatınızda ayaklarınıza dolanır.

Eğer geçmiş yaşamlara inanmıyorsanız, öyleyse atalarınızın genlerinden getirmiş olduğunuz inanç kalıpları ve aile karmaları olabilir.

Ona da inanmıyorsanız, size kuantum diliyle anlatmalıyım. 26.000 yıllık zaman döngüleri vardır. Her 26.000 yılda bir, başlangıç noktasına döneriz. Nasıl ki ilkbahar, yaz, sonbahar, kış döner ve yeniden ilkbahar gelirse, aynı şekilde güneşin, başka güneşler ya da galaksiler etrafında dönüş süresine göre bir büyük döngü daha vardır.

Bu döngü içerisinde, ÖZ, yani içimize üflenen Nefes, belirli sayıda yaşamlar ve bedenler sunar. Bu bedenlere aslında aynı AN’DA gireriz. Ama bilincimiz sadece 1 tanesine hakim olur. Diğerleri de bizimle birlikte arınır ve temizlenir.

Yani tüm geçmiş şimdi ve gelecekteki yaşamlarımız aynı anda varlar ve hepsi de çeşitli paralel gerçeklikler, hayatlar sunuyor bize. Üstelik de şu anda problem yaşadığımız kişi her kimse, onunla ortak olan bazı hayatlar da mevcut olabilir.

indir.jpg

BU NEDEN ÖNEMLİ?

Çünkü siz, sevdiğiniz birisiyle problem yaşıyorsanız, bunu başka bir hayatta aynı kişiyle birlikte başka deneyimler yaşarken, ona karşı borçlanmış olabilir, ona kötülük yapmış olabilir, ve bu hayatınızda borç ödüyor bile olabilirsiniz.

Ya da hayatların birinde, bir başka ruh parçanız, büyü yaparak tüm sevenleri birbirinden ayırmış olabilir.
Elbette ki bilinçaltınız bu hikayeleri uyduruyor da olabilir.

Ama bu önemli değil ki…
Önemli olan, sizin bilinçaltınızdan kendinizi suçlu hissediyor olmanız ve cezalandırıyor olabileceğiniz.
Öyleyse, sevdiğiniz kişiyle her şeyi yaptığınız halde, hala hep aynı kısır döngünün içinde duruyorsanız, aşağıdaki çalışmayı basitçe yapabilirsiniz. Bu yazacağım çalışma, ne yazık ki kişiye özel olamıyor. Genel bir çalışma yaptırıyorum. Ama iptal etmeniz gereken ego davranış modellerini kişiye özel hazırlamak gerekir. Bu yüzden, döngünüzü çok iyi anlamalı ve ona göre çalışma yapmalısınız.
Bir sonraki yazımda, bu örnek çalışmayı sizlerle meditasyon bölümünde paylaşacağım.

MEDİTASYON ÇALIŞMASI (İLİŞKİ SORUNLARI İÇİN)
 
ÖRNEK ÇALIŞMA
Bu örnekte, genç kadın, kendisine yalan söyleyen, duygularını maskeleyen, uzaklaşmanın gerçek sebebini söylemeyen, iletişime kendisini bir anda kapatan erkekleri hayatına çekiyordu. Ön çalışmamızda, genç kadının egosunun cezalandırıcı, yargılayıcı, suçlayıcı, affetmeyen, kabul veremeyen tavırlar yaptığını fark ettik.
Bu durumda, çalışma şu şekilde olabilir

MİNİ MEDİTASYON

Gözlerini kapat. Burnundan derin bir nefes al.
Gevşe ve rahatla.
Olanca ağırlığını koltuğa bırak. Güvendesin.
Kendine şifalandırıcı bir hologram aç ve bu hologramın orta noktasına kendini yerleştir.
Karşına sevdiğin kişiyi getir ve onun yüzüne bak.
Önce kendi ÖZünü sonra da sevdiğinin ÖZünü çağır.

Ve de ki:
“Egodan egoya, insan kimliğimden insan kimliğime konuşmak istemiyorum.

Şu andan itibaren ÖZümden ÖZüne konuşuyorum. Allah Allah parçasına zarar vermez. Lütfen burada alacağımız kararları, ÖZün sana söylesin. Ve sen de herkesin en yüksek hayrıyla uygula. “
Sonra sana bu şekilde davranmış aynı döngüyü yaşatmış başka her kim vardıysa, onları da grup olarak çağır. Bu annen bile olabilir. Ve her birinin de ÖZlerini davet et.
Ve konuşmaya şöyle devam et. Sesli olarak.

“Ben artık beni benden ilgisini, iletişimi çeken, aniden beni yarı yolda bırakan, yalan söyleyen, arkamdan iş çeviren, gerçek duygu ve sebeplerini bana söylemeyen ve maske takan ilişkiler istemiyorum. Bu oyunlar benim oyunlarım değil. Bundan sonra oynamayacağım. Bu oyunlar, artık bana hizmet etmiyor.

Bu kısır döngüye beni hapseden tüm ceza verme, suçlama, yargılama, aşağılama, affetmeme, kabul vermeme gibi davranış modellerimi şu andan itibaren yapmayacağıma söz veriyorum. Sevgili Allah2ım, sen de bana yardımcı ol. Her yapmadığımda acı çekeceğimi biliyorum. Ama cesaretle yürüyeceğim. Elimden sen tut ve beni ışığına sen çıkar. Kolayca ve zahmetsizce, sevgiyle ve şefkatinle çıkart.
Beni bu döngüde tutan ve tüm zamanlardan, tüm hayatlardan, tüm boyutlardan ve tüm paralel olasılık ve gerçekliklerden gelen, hayallerimin de ötesinde doyum içinde yaşayabileceğim aşkıma engel olan her türlü kontratımı, inancımı, yargımı, sözlerimi, duvarlarımı, egolarımı, davranış modellerimi şimdi iptal ediyorum.

Sevgili Allah’ım, sevdiğim insanla beni bu alt ve yarım, eksik olan tüm paralel gerçekliklerden çıkart. Düzeltmeye götür. Senin hakikatine götür. Senin mükemmelliğinde yeniden yarat.
Bu oyunu oynamadığımız zaman hayallerimin de ötesinde aşkı yaşayabilmemiz için neler mümkünse bize getir. “
Bu kadar…

Sonda mor alev görüntüle. Bu tüm hologramı da kapsayacak genişlikte bir silindir olsun. Silinirin üst ucu Allah katına, alt ucu ise dünyanın merkezine bağlansın. Ve mor alevden tüm karmaların ve engellerin temizlemesini isteyin.
Eğer ekleyebiliyorsanız, harika bir kundalini çalışması ekleyin. Sadece göbeğinize kadar. Ve kundaliniden size niyetlerinizi getirmesini ve gerçekliğinize sokmasını isteyin.

Ve gözlerinizi açın.

Alıntı Seda Diker

Bu konuyu yazdır

Wink ESKİŞEHİR Spirituel Arkadaşlar Buraya!
Yazar: şahsına münhasır - 12-07-2017, Saat: 22:26 - Forum: ESKİŞEHİR SPİRİTÜELLERİ - Yorum Yok

Biliyorsunuz Eskişehir diyer Büyükşehirlerimize göre biraz zayıf kalıyor bu spirituelizm konusunda.. Burada Eskişehirde yaşayan, bilgisi, sorusu olanlar, edindiği deneyimleri anlatmak isteyen, başından değişik durumlar geçmiş arkadaşlar ile  konuşmak muhabbet etmek isteriz. herkes bilgilerini paylaşırsa bu konuda nerelere gelebiliyoruz görelim.

Bu konuyu yazdır

  İNANILMAZ KEHANET "ORTA DOĞU'DA SAVAŞ ÇIKACAK" VE...
Yazar: Magnetho - 12-07-2017, Saat: 20:59 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER - Yorum Yok

Dünyadaki değişimler ve oluşumlar şuan bilmediğimiz ya da farkında olmadığımız bir olay için zemin hazırlıyor olabilir. Geçmiş yıllarda yaşamış kahinler, günümüzde yaşanacak olayları tahmin edebildi mi?

Yakın tarihte meydana gelen bir çok tarihi olay öncesinde, geçmiş yıllarda yaşamış ve kahin olduklarına inanılan insanlar acaba günümüzde neler yaşanacağını nasıl tahmin etti? İşte dönemin kahinlerinden iddialı gelecek tahminleri

Alois Irlmaier Irlmaier, üçüncü dünya savaşı hakkında kehanetlerde bulunan sıradan bir alman vatandaşıydı. Fakat onu diğer kahinlerden ayıran en önemli özelliği üçüncü dünya savaşının orta doğu’da patlak vereceğini düşünmesiydi.

Hildegard von Bingen 11. yüzyılda yaşamış olan Hildegard Von Bingen kehanetlerinden çok, besteciliği ve şairliği ile bilinmektedir. Kehanetlerinden birinde Amerika Birleşik Devletleri’nin yıkılacağını öne sürmüştür.

Bu yıkımında doğal afetler tarafından olacağını, depremlerin, fırtınaların ve medcezirin yol açtığı dev dalgaların birbiri ardına sıralanarak bu ülkenin ortadan kalkacağını belirtmiştir. ABD ile ilgili yaptığı müthiş kehanet haricinde, dünya barışı ile ilgili de tahminlerde bulunmuştur. Hildegard von Bingen’e göre Fransız tahtı tekrar kurulup, Fransa dünyaya hakim olduğu zaman, dünya barışı sağlanacaktı.

1324_pt1_1.jpg

Baba Vanga 1911 ve 1996 yıllarında yaşamış olan Baba Vanga şifalı otlar satan ve mistik güçlere sahip olduğuna inanılan görme engelli roman bir kadındır. Vanga, halk arasında mistik güçlere sahip olduğu duyulduktan sonra ciddi derecede ün kazandı.

Baba Vanga bir kehanetinde, yeryüzünde 4599 erkeğin ölümsüzlüğe ulaşacağını ve 100 yıl sonra, yüzlerce nüfuslu diğer gezenlerde yaşayan yabancılar ile biraraya geleceğimizi ve hep birlikte asimile olmuş bir biçimde yaşayacağımızı belirtmiştir.

4509 tane insanın Allah ile doğrudan iletişim haline geçmeye çalışacağını ve sonucunda başarılı olacağını düşünen Baba Vanga, 2010’lu yıllara gelirsek, 2023 yılında dünyanın yörüngesinde bir değişiklik olacağını öngördü. En ilginç kehaneti ise, üçüncü dünya savaşının 2010 yılında başlayacağı ile ilgili olandır. Vanga’nın takipçileri, açıkça belli olmasa da bu durumun gerçekleştiği görüşündeler.

Mitar Tarabich Mitar Tarabich Sırbistan’da 1829 – 1899 yıllarında yaşamış az bilinen bir kahindir fakat Sırbistan’ın 19.yy’daki politik olayları ile ilgili bir çok öngörüsü doğru çıkmıştır ve ikinci dünya savaşını tahmin etmiştir. Kehanetlerinden bazıları ise şöyledir:

Kendi topraklarımızdan gittiğimiz zaman kuzeye yöneleceğiz.Ve aptalca davranışımızı idrak ederek dönüşüm geçireceğiz.O zaman aramızdan,”adil olmayanı” atayacağız.

Tüm dünya,garip bir hastalıkla boğuşacak ve kimse ona tedavi bulamayacak.(AİDS) Herkes,ben biliyorum,çok akıllıyım,bilim adamıyım der ama kimse bir şey bilmez..İnsanlar düşünüp duracaklar ama doğru sonuca ulaşmaları olanaksızdır.Çare:Tanrı’nın yardımıyla,etrafımızda ve içimizdedir..

“İnsanlar,temiz havadan,tanrısal tazelik ve güzellikten haz etmeyecekler ve sadece kariyerlerini büyütme peşinde koşacaklar.Kimse,bunları yapmaları için zorlamıyor;onlar gönüllüdür..”

“Adamlar,bir kutucuk icad edecekler.İçinde görüntülerle ilgili tertibatlar bulunacak(televizyon).Ama aletler,artık hayatta olmayan benimle irtibata geçemez..Halbuki görüntü cihazları,o hayata saç tellerinin birbirine yakınlığı kadar yakın olacaklar.. İnsan bu görüntü cihazları sayesinde dünyada olan biten her olayı izleyebilecek.”

Bu konuyu yazdır

  Papa: Ateistler Cennet'e gidecek
Yazar: EvrimBilge - 12-07-2017, Saat: 20:34 - Forum: GÜNCEL HABERLER - Yorum Yok

Vatikan'dan Katolik Kilisesi'nde tartışma yaratabilecek bir açıklama geldi. Papa Francis inançsızların da cennete gidebileceğini söyledi.

Katolik Kilisesinin Ruhani Lideri Papa Francis çarpıcı açıklamalarıyla tartışma konusu oldu.

Papa, İtalya'nın önemli gazetelerinden Le Republica'nın kurucusu Yucenyo Skalfari'nin sorularına yazdığı bir mektupla yanıt verdi. Mektubun öne çıkan başlıklarından biri inançsızlıktı.

Papa Francis inançsız insanların da vicdanlarının sesini dinledikleri takdirde cennete gidebileceklerini söyledi.

papadan_sasirtan_charlie_hebdo_aciklamas...9_5978.jpg

Papa mektubunda bunun manevi bir durum olduğunu ve Tanrı'nın merhametinin sınırsız olduğunu belirtti. Papa Francis mektubunda "Günah tanrıya inanmamak değil vicdanına aykırı hareket etmektir" dedi

Papa Francis'in mektubu kiliseye getirdiği yenilikçi yaklaşımın son perdesi olarak değerlendiriliyor.

Zira, Papa bundan önce de eşcinsellere yönelik yenilikçi açıklamalarıyla dikkat çekmişti.

Bu konuyu yazdır

  NEYİ GÖRÜYORSANIZ ONU ALIRSINIZ
Yazar: EvrimBilge - 12-07-2017, Saat: 20:23 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

İmgeleme işin sırrıdır. İmgeleme fikrinin sizi uçurmasını izin vermeyin. İmgelem yapmak gereklidir çünkü zihin gücünüzü bu şekilde kullanırsınız. Zihninizde bir şeyi doğru bir şekilde görmeyi bilirseniz dünyanızda bunu gerçekleştirebilirsiniz. Daha önce bahsedildiği gibi daha yüksek bir boyuttaysanız zihninizde yarattığınız düşünceleriniz ya da imgeler hemen çevrenizde gerçekleşecektir. İmgeleme fikri insanları şaşırtır oysa bu kavram insan hayatında sürekli kullanımdadır.

Mesela; teknik bir ressam bir evi tasarlarken neye benzemesini istiyorsa onu hayal etmek zorundadır. O zaman bu tip bir imgeleme “ezoterik” görülmez.

Zihniniz düşüncelerinize itaat eder ve arzunuzu gerçekleştirir. Zihninizin aynı parçası tüm fiziksel fonksiyonlarınızın sorumluluğunu alarak kozmosla ve etrafınızdaki enerji alanlarıyla nasıl iletişim kuracağını bilir. Zihin gözünüzle bir şey gördüğünüzde (imgelemenizle) yüksek benliğiniz işe koyulacak ve bunu sizin için gerçekleştirecektir. Zihniniz zihin gözünüzde neyi tuttuğunuza dayanarak düşüncelerini oluşturur. Yani acil durumlar, aksilikler ve sorunlar olabilir. Hepsi imgelemeyle çözülebilir ama becerinizi yaşamınızın tek bir aşamasında kullanmak isteyeceğinizi anlayacaksınız. Ben çok önemli şeyler için kullanırım diğer şeyleri “akışa” bırakırım. Araba kullanırken tüm yeşil ışıkların yandığını imgelemekle vakit kaybetmem…bunlar önemli değil. Sizinde yapmanız gereken bu; neyin önemli olduğunu bulun ve bilginizi bundan yana kullanın.

Teknikler üzerinde iyileşene kadar tek bir kişi üzerinde odaklanmak en iyisi olacaktır. Biraz pratikle, başka bir sürü insan üzerinde de kolayca etki sahibi olabilirsiniz. Kitaptaki teknikler pratik yapar ve kullanırsanız işe yarar. Çalışmaya başladığınızda pratik yapana kadar imgeleme yeteneğinizin sınırlı olduğunu fark edeceksiniz. Sesleri imgelemede zorlanabilirsiniz. Etkili imgeleme için sessiz bir yerde olmalısınız. Çevreniz sessiz olmalı. İmgelemeyi öğrenmeye başlamanın en iyisi ışıkların olmamasıdır. İlk başta yapmanız gereken tek şey gözlerinizi kapatmaktır. Neticede, gözlerinizi açık tutabilirsiniz (kalabalık yerlerde) ve imgeleme beceriniz gün ışığında da gelişecektir.

Çevrenizde dağınıklık olmamalı, rüzgar esmemeli, yüksek ses ve diğer bölücü şeyler olmamalı.

Unutmayın imgeleme üzerine olan bu bölüm önemlidir önce bundan başlayın ve bunu uygulayın.

Her gün en az üç kez ve her seferinde 15 dakika olmak üzere imgeleme üzerinde çalışmalısınız. Oturarak imgeleme yapmak daha iyidir. Uzanırken fazla rahatlayarak uyuyabilirsiniz. Ayrıca dik olacağınız için imgeleme yaparken iç realitenizde dikey konumda olmak imgelemeniz açısından daha iyi sonuç verecektir. Özel bir pozisyona gerek yok. Sadece oturun.

İstenen kişi veya olay üzerine imgeleme yaparken zihninizde gerçekten oluyormuş imgesini yaratın. İlk başta zor gelecektir. Ama etkilerini yaşayacaksınız. İmgeleme üzerindeki becerim o kadar gelişti ki gözlerim açıkken bile zihnimde 3. boyut dünyasındaki şeyler kadar gerçekçiymiş gibi şeyleri görebilirim. Başkalarının göremediği sadece kendimin görebildiği bu dünyada kendi imgelerimi yaratarak eğlenirdim. Bunu hayatımı şekillendirmek için kullanabileceğimi bilmiyordum. Etkilerini gördüğümde ise çok şey değişti.

2-e1371557723277.jpg

Zihninizde durumları gerçekten oluyormuş gibi imgelemek aşağıdaki noktaları hesaba katarak pratik gerektirir. İmgelemeye başladığınızda kendiniz olayın bizzat içinde olun. Kendini bir filmde izliyormuş gibi uzaktan izlemeyin. İmgelerken bir aynaya bakmadığınızın sürece yüzünüzü görmeyin. Tıpkı günlük yaşamın içindeymişçesine hayal etmelisiniz. Sokakta kendinizi yürürken imgeliyorsanız yüzünüzü, başınızı ve sırtınızı göremezsiniz…aşağıya bakarak bacaklarınızı, kollarınızı ve tıpkı “gerçek” yaşamda olduğu gibi göğsünüzü görebilirsiniz.

Küçük bir pratikle başlayın. Gözlerinizi kapatın ve geçmişteki bir anınızı zihninizde canlandırın. Detaylar konusunda endişelenmeyin. Pratikle netleşir. Şu anda gitmeyi istediğiniz yerleri imgelemeye çalışın. Bir yerde çalışıyorsanız iş yerinizde olduğunuzu imgeleyin.

Başlangıçta fiziksel gözlerinizle imgeyi gerçekten göremezsiniz. Zihninizde, hayal gücünüzde var olur. Fiziksel gözleriniz, göz kapaklarınızın içindeki “siyahlığı” görür. İmgeleme yeteneğiniz pratikle daha iyiye gider bu yüzden acele etmeyin. Gerçekten oluyormuş hissini yaşamanız gerektiğini unutmayın. İlk başta iyi olamayabilirsiniz ama zihninizi buna inanması için kandırabilirsiniz.  Şöyle ki; yüzünüzdeki hafif bir sırıtışla zihninizi kandırın ve bu becerinin çok kolay olduğunu düşüncenizde belirtin. O kadar kolay ki gerçek dünyaymış gibi hayal edebilirsiniz. Geliştikçe yüzünüzdeki sırıtış doğal bir biçimde olacaktır çünkü bu harika yeteneğe sahip olmaktan büyük mutluluk duyacaksınız…aynı zamanda koku, dokunma, tatma ve hissetme gibi duyularınızı kullanarak da zihninizi kandırabilirsiniz. Güzel bir yerde olduğunuzu hayal ediyorsanız sadece görmekle yetinmeyin koklayın, dokunun, duyun, duygusal açıdan hissedin. % 100 gerçek olmayacaktır. Ama zihniniz yeterince çaba sarf edecektir.  İş yerini hayal ediyorsanız hissedin duvarını masaları kapıları havayı koklayın fotokopi kokusunu koklayın iş yerinde olduğunuzu hissedin. Zihin gözünüzle bir şey yaptığınızı ya da bir yerde olduğunuzu yarattığınızda bilinçaltı zihniniz işe girişir. Ve yaşamınızdaki realiteyi şekillendirmeye başlar. Zihninizde patronunuzun sizi kovduğunu görürseniz, ertesi gün kovulmazsınız. Ama buna devam ederseniz er ya da geç başınızı derde sokarsınız.

Deli gibi imgeleme yapın, ilk 2 hafta sıkı tutun hedef belirleyip çalışın 2 haftalık pratikten sonra daha ileride olacaksınız 2 aydan sonra şu anda bulunduğunuzdan çok daha ileride olacaksınız. Kendinizi motive edemiyorsanız o zaman şansınız yok, bu satırları okumayı başkalarına bırakın.
Günde 3 kez 15’er dakika imgeleme öneriyorum. Daha fazla yaparsanız hızlı bir gelişme kaydedersiniz. Sizden yapmanızı istediğin ilk şey (tabi ki istediğinizi yapmakta özgürsünüz) imgelemedeki ilk 5 dakikanızı zihin gücüyle ayartmak için kullanın. Ya da bir nesne üzerine odaklanıp tüm duyularınızı kullanarak onu hatırlama üzerine olsun. Belki bir yanınızda bir köpeğin oturduğunu imgelenebilirsiniz. Ona uzanıp evcil hayvanınızmış gibi onu okşayabilirsiniz. Postunun kokusunu alabilirsiniz hatta köpekle yürüyüşe çıktığınızı bile hayal edebilirsiniz. Karşınızdaki masada bir portakal imgeleyebilirsiniz. Onu alır kabuklarını soyarsınız. Suyu yüzünüze sıçrayabilir ve sonra onu midenize indirebilirsiniz tabii çekirdeklerinin çıktığını hayal etmeyi unutmayın. Sonra da bir kedinin portakal kabuklarını kokladığını ve yüzünü ekşiterek koşturduğunu hayal edebilirsiniz. Bu kitabı hayalinizde canlandırabilir bir masanın üzerine koyup sayfalarınızı çevirdiğinizi hayal edebilirsiniz. Bu ilk 5 dakikalık süreçte neyi imgeleyeceğinizi size bağlı. Pratik insanların en çok yapmak istediği ama yapmaktan en çok kaçındığı şeydir. Bu nedenle, dışarıda sadece bir usta ve bir yığın vasat insan harika zihinsel yeteneklerden yoksundur.

İmgeleme pratiğinde daha iyi hissettikçe pasif imgelemekten ziyade aktif imgelemeye geçin. Portakal imgesini kullanmışsanız o zaman portakal kabuklarını sınıfınızdaki tahtaya fırlatın ya da portakalı bir arabanın tekerleğinin altına koyun ve suyunun fışkırdığını imgeleyin! Zihin gözünüz her seferinde daha yaratıcı olacaktır. En iyisi yaratıcılıktır ve bu konuda gerçekten iyi olmak için en önemli yoldur.

Neyi imgelediğinizin ve pratik seanslarının nasıl olduğunun kaydını mutlaka tutmalısınız. Ne üzerinde çalışabileceğinizin listesini yapın. Uzaktan kumandayla televizyonu açmak gibi alelade bir şey bile pratik seansında yaratıcı bir imgeleme olabilir. Hayalinizde kumandayı elinize alın, onu görün ve hissedin. Bir düğmesinin üzerinde ne yazdığını görün. Sonra aktif olun ve imgeyi değiştirin. Düğmenin üzerindeki kelimelerin farklı görünmesini sağlatın ses + düğmesi yerine kırmızı duvarlar yazdığını görün basın düğmeye etrafınızdaki duvarlar kırmızı olsun. Kanal düğmesi tuşunun üzerinde kelepçe yazısını görün. Düğmeye basın ellerinizin kelepçelendiğini hayal edin. Başka düğmeye basıp kelepçeleri açı, kelepçeleri ellerinizde hissedin, televizyona fırlatın, ekran çatlamasını duyun. İmgelem üzerinde çılgınca şeyler düşünün çünkü imgelemede ne kadar yaratıcı olursanız, zihin gücü becerilerinde o kadar hızlı ve kolay ilerleme kaydedersiniz.

İlk imgeleme seansında yapmanız gerekenler bunlardır.

Bu konuyu yazdır