Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Forum İstatistikleri |
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065
Detaylı İstatistikler
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 861 kullanıcı aktif » 1 Kayıtlı » 860 Ziyaretçi ceylaninreallife
|
Son Aktiviteler |
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 339
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 311
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,018
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,145
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,084
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,007
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,156
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,525
|
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,287
|
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,175
|
|
|
DR. BEDRİ RUHSELMAN & İlahi Nizam Ve Kainat |
Yazar: Neval Ercan - 10-07-2017, Saat: 15:42 - Forum: NOTLAR
- Yorum Yok
|
|
Spatyom, bedenden kesin olarak ayrılan ruhun gittiği bir mekandır. Ahiret, öte dünya, öte alem ya da ruhlar evreni de denen bu yer, ruhun imajinasyonuna ve serbest düşüncesine göre en uygun formları oluşturacak bir yapıdadır.
Spatyom mekanı, fizik alemimizin hem içinde, hem de dışındadır. Yani insan bir yönüyle spatyomun yüzeyi ile temasta, diğer yönüyle de fizik alemin içindedir. Bunlar birbirinin içine girmiş sınırı belli olmayan iki ayrı alemdir.
Spatyomun da maddesi ve atomu vardır, ama, fizik madde ve atomdan farklıdır. Fizik dünyamıza oranla daha yüksek ve ince tertipteki maddelerden oluşmuş bir madde alemidir. Spatyomdaki planları ve düzenleri gözlemleyen bir insan, oradaki eşyanın geçirgen nitelikte olduğunu, daha parlak, daha ışıklı durumda bulunduğunu görür. Spatyom alemi, Dünyamızın fizik araç ve gereçleriyle keşfedilemez. Fakat o alemi insanın, kendi kişisel deneyimleriyle tanıması mümkündür.
Aslında spatyom bir şuur halidir. İnsan, ya farkına varmadan ya da belirli yöntemleri kullanarak, bu şuur halini yaşayıp, spatyomdan izlenimler edinebilir. İnsan ölüm olayı ile, bedene bağlı şuur halinden çıkıp, daha farklı bir şuur haline geçer.
Spatyom bir şuur halidir:
Spatyom, ölülerin sığındığı bir alem değildir. Biliyoruz ki, ruhun ölümü diye bir şey yoktur. Spatyom bir şuur halidir. Ve orada da enkarne olunur. Dolayısıyla ölüm olayı, varlığın tamamen bir şuur değişimi halidir. Kısaca yeryüzünde yaşamak da bir şuur halidir, spatyomda bulunmak da bir başka şuur halidir.
Bir ruh varlığı, sonsuz olan evrende tekamülü için kendisine tanınmış her imkanı kullanır. Bütün mesele, varlığın giderek bilgisini arttırması, kendini ve çevresini bilmesidir. Böylece maddeye hakim olarak, hem onu, hem kendini geliştirir. İşte bu amaçla insan, spatyom ile dünya realitesi arasında gider, gelir. Hiç şüphesiz spatyomun üst kademeleri de son durak değildir. Tekamül yolculuğu sonsuz evrende sürer, gider.
Ölümden sonra spatyoma geçen ruh varlığı, bu mekanda, tekamül derecesine göre yerini alır. Bunu,varlığın içinde bulunduğu şuur alanı, dolayısıyla yaymış olduğu titreşim veya ışınım gücü tayin eder.
Spatyom bilgisinin yararları:
Yeryüzünde yaşarken bedenimizle ilgili nasıl birçok bilgilere sahipsek ve canlı olarak üzerinde bulunduğumuz Dünya’mızı nasıl tanımaya çalışıyorsak, spatyomu da, imkanların elverdiği ölçüde tanımak hakkına sahibiz. Çünkü, orası da varlığın yaşamını sürdürdüğü bir mekandır.
Ölüm olayı ile varlık üç buutun dışındaki yeni bir realiteye girmiştir. Bu yeni realitenin üzerinde bıraktığı etkileri yorumlamakta güçlük çeker. Çünkü beden kanalıyla gelen kabalaşmış tesirleri aldığı dünyayı henüz terketmiştir. Oysa, şimdi mantık dışı bir ortamdadır. Spatyomda hiçbir şey sürekli değildir, anında meydana gelir ve belirir ve bir süre dayandıktan sonra kaybolur. Örneğin bir kitap imajine edersiniz, konsantrasyonunuz zayıfladığında o kitap kaybolur. Bu durum varlığı şaşırtır.
Dünyadaki zaman anlayışımız ile buradaki zaman anlayışımız arasında da fark vardır. Buradaki zaman oynak, doğrusal olmayan bir zamandır. Örnek olarak, 70 yaşında ölen bir insan, kendisini orada 20 yaşındaki haliyle bulabilir. Varlığın mekan ve mesafe anlayışı da altüst olmuştur. Bir anda bir yerden bir yere ulaşabilir. Bütün bu olaylar, varlığı, bu yeni şuur ortamında şaşkınlığa uğratır. Öyleyse, öldükten sonra ister istemez gideceğimiz spatyom ve spatyom hayatı ile ilgili bilgileri öğrenmek bizim için çok yararlıdır. Ölüm ötesi yaşam, ne korkulacak, ne de yasaklanmış bir konudur. Bu alem hakkındaki bilgiler, ya medyomların kendi izlenimleri ya da onlar kanalıyla verilen ruhsal mesajlar vasıtasıyla elde edilir.
Dünyanın birçok yerinde, birçok araştırmacının, spatyom hakkında elde ettiği bilgiler çok fazla olmasına rağmen, bu mesajlar bize spatyomu yüzde yüz bir kesinlikle tanıtmaz. Çünkü spatyom alemi sınırsız imkanları ve çeşitliliği ile dünya realitesi tarafından tamamen keşfedilemez. Bilinebilenler, iki çizgi arasında sınırlı kalmaktadır. Bu sınırların dışını tanımaya, idrak kapasitemiz ve kavramlarımız yetmemektedir. İnsan, daha ileri tekamül seviyelerine ulaştığı zaman, spatyomu çok daha iyi tanıyacaktır.
Spatyoma ilk adım ve devreler:
İnsan zihni sınıflandırma yapmaya alışık olduğundan, daha rahat anlaşılabilmesi için spatyom hayatını, kabaca üç devre halinde incelemek mümkündür.
a) Kendiliğinden (otomatik) imajinasyon devresi.
b) Şuurlu imajinasyon devresi.
c) Yüksek şuur devresi.
Şunu söylemek gerekir ki, bu devreler birbirinden kesin çizgilerle ayrılmış değildir. Birinden diğerine çok yumuşak ve uyumlu geçişler vardır. Sayısız nüanslarla spatyom alemi sonsuzluğa doğru uzanıp gider.
a) Kendiliğinden imajinasyon devresi:
Spatyoma geçmek üzere olan bir insanda beynin baskısı ve bu baskı nedeniyle dünya maddelerine bağlı tüm kayıtlar yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlar. Varlık, ne kadar ileri tekamül seviyesine sahipse, bu bağlar o kadar çabuk çözülür. Dünyada iken vicdani duygularını bastıran maddi bağlar bu yeni ortamda ortadan kalk-tıkça, insan, içtenlikle kendi iç duygularına kavuşur ve dış alemi unutur. Bu sırada, ruhun bütün iç duyguları, objektif birer varlık halinde şekillenerek onu kuşatır. Bunun sonucu olarak ruh, aşağı yukarı rüyada olduğu gibi, iradesi dışında meydana gelen olaylar içinde, genellikle, yarı şuurlu bir halde yaşamaya başlar.
Spatyoma geçmiş bir insanın imajinasyon yeteneği, dünya’daki durumuna göre çok artmıştır. Ama bu safhada ruh, irade ve imajinasyon faaliyetinin hemen hemen farkında değildir. Spatyomda serbestliğe kavuşan duygu ve eğilimler, hiç çaba harcamadan imajinasyon süreciyle canlanır ve ruh varlığı için gerçekmiş gibi görünür.
Ruhların, bedeni bıraktıktan sonra hemen girdikleri bu safha bir çeşit şuursuzluk ve teşevvüş (şaşkınlık) safhasıdır. Bu merhalede bulunan ruhlar, kendi görüşlerine uygun gelmeyen yabancı bir ortamın içinde birbirini takipeden, genellikle tatsız olayların ve sürprizlerin karşısında şaşkın ve karışık bir ruh hali içindedirler. Etraflarında olup biten şeyleri yalan yanlış tefsir etmeye çalışırken, onların nasıl meydana geldiğini bilmezler. Buradaki varlıklar birçok şey meydana getirirler, fakat karşılarında bulunan bu objelerin kendi imajinasyonlarının ürünü olduğunu bilmezler. Burada yaşadıkları hayat tamamiyle kendi imajinasyonlarının yarattığı hayattır.
Bu hayat bazen ıstıraplı bazen de huzurlu olabilir. Dolayısıyla ruhun spatyomda çekeceği ıstıraplar, otomatik imajinasyonun ürünüdür. Örneğin, bir katil, öldürme sahnesinin bütün izlenimlerini ruhunda taşımaktadır. Bedenle olan ilişkisi kesilip spatyoma geçince korku, hiddet, acıma ve pişmanlık gibi duygular bütün canlılığı ile ortaya çıkar ve vicdanın yönlendirmesi ile objektif imajlar halinde ruhu kuşatır. Çok çeşitli, ama aynı konuyla ilgili monoton imajların devamı, katilin ruhu için en büyük işkencedir. Onun bu imajlardan kaçıp kurtulması mümkün değildir. Ruh, bu halin ne kadar sürdüğünü bilemez. Çünkü zaman anlayışı da spatyomda değişime uğramıştır. Bu sahneler, kati-lin ruhundan bu imajlara neden olan duygu ve eğilimler kaybolana kadar devam eder. Geçen süre, ruh için sonsuzluk gibi uzun olabilir. Çünkü spatyomdaki zaman kavramı bizdekinden çok farklıdır. Varlık, asırlardır ıstırap çektiğini ifade edebilir. Bu hal cehennemde bulunmak demektir. Varlık, ıstırabı bütün benliği ile hisseder, ta ki, uyanıncaya kadar. Bu hali yaşamış olan bir varlıktan alınan bir tebliğe göz atalım:
“…Bıktım yarabbi, bıktım. Bu karanlık dehliz ve ucundaki karanlık mahzen.. mahzen değil, daha doğrusu bir mezar. İşte benim asırlardır hayatım bu. Allahım beni ne zaman buradan kurtaracaksın? Ne tarafa baksam, önümde toprak bir duvar beliriyor. Benim bildiğim odaların dört duvarı olurdu, burası hep duvar.. Ne tarafa dönsem, o uğursuz duvar karşıma dikiliyor. Toprak… Kapkara bir toprak… Bir karanlık mahzenin karanlık toprağı. Yerin dibi bu kadar derin olmaz ki… Bu dünyanın dibi değil, dünya bu kadar derin olamaz. Karanlık toprak üstünde, salyalarını akıtmış böceklerin fosforlu izleri.. Hareketli fosforlu böcekler, oradan buradan pırıldayıp bana bakıyorlar. Hoş, asırlardan beri bana dokunmadılar ama, bu ne işkence yarabbi. (Oysa varlık üç ay önce ölmüştü.) Burada asırlardan beri duruyorum da, sıhhatimi hiç kaybetmedim. Off… Nuriye gene karşıma çıkma… Oyuk gözlerinle bana öyle bakma. Bu oyuk gözlü kadın kellesinden beni kurtar yarabbi. Off… hiçbir bir çift canlı göz, bu oyuk gözlü çehrenin gözleri kadar bana acı ve alaycı bakamaz. Allahım, Allahım.”
İlk devredeki teşevvüş (şaşkınlık hali) bazen hoş, eğlendirici ve rahatlatıcı da olabilir. Böylesi bir imajinatif ortam ise, cennet gibidir. Varlığın arzu ettiği her şey anında gerçekleşir. Her şey huzur vericidir. Böylesi bir şaşkınlık içinde bulunan diğer bir varlıktan alınan tebliğ de, şöyle:
“Gökyüzü, dal ve yaprak… yer ot ve toprak… Sağım ağaç, solum ağaç. Ah .. isimlerini bilmem ki… Fakat ne zararı var? Onlar da benim ismimi bilmezler… Ama,iç bağlarla bağlıyız birbirimize biz. Ben ağaçları çok severim… ötedenberi. Ey ağaçlar, sizden olmak istiyorum. Siz olmak istiyorum… Koca gövdelerinize sarılmak, yıllarca orda kalmak istiyorum… Damarlarımdaki kanı size vermek, parmaklarımla dal olmak, ayaklarımdan kök salmak istiyorum. Siz olmak istiyorum.
Civarımdaki ağaçlar alt dallarını indirip sırtımı sıvazlıyorlar… ve sanki bana, yürü, yürü, yolun açık olsun diyorlar. Yürüyorum… hep yürüyorum… Daima ileriye… Aaa bütün ağaçlar, çalılar kuş dolu .. ne güzel renkleri var.. ne güzel ötüşleri var.. Yolumdaki otlar, çimenler ne yeşil.. Akşam da neredeyse olacak. Gel kuşum şu ağacın altına uzanalım seninle. Seni yavaşcacık göğsümün üstüne oturtayım. Böyle bir ortamda uykuya dalmak için insana deli derlerdi… Ben ağaçları, hayvanları, kuşları severim diye bana da deli dediler, veli dediler. Ohh.. ne rahat, ne huzurla başlayan bir uyku başlangıcı Allahım, sana çok şükür..”
Dünyada yaşarken işlenen eylemler vicdani ölçüler içinde değilse, spatyoma geçildiğinde, şaşkınlık (teşevvüş) içinde bir cehennem yaşanır. Aksine, vicdani ölçülerimize göre yaşamışsak, spatyomdaki ilk şaşkınlık halini cennette geçirmiş oluruz. İnsan yeryüzündeyken bile olumsuz ve nefsani davranışlarını hatırladığı zaman sıkıntı hisseder. Ama birçoğunu örterek kendimizi rahatlatırız. Oysa spatyomda gizleme, örtme mekanizması olmadığı için, duygu ve düşüncelerimiz apaçık ortadadır. Algılama gücünün de dünyaya göre çok yüksek olduğunu hatırlayacak olursak, dünyadaki hatalarımızın spatyomda bize ne kadar sıkıntı vereceği açıktır.
Bununla beraber dünya insanının hatasız olmasına imkan yoktur. Ama, mümkün olduğu kadar kendimizi kontrol ederek, makul vicdanlı davranarak, faydalı ve maksatlı eylemler yaparak, hatalarımızın daha yeryüzündeyken farkına varıp, onları düzeltme yoluna gidebiliriz. Hiç şüphesiz böylesi bir yaşam, teşevvüş (şaşkınlık) devremizi kısa sürede atlatmamıza yardımcı olacaktır.
Şaşkınlık devri, her insan için ayrı olan, sonsuz değişik özellikler gösterir. Yani, herkesin cennet ve cehennemi kendisine göredir. Demek ki, spatyomun bu sahnelerinde rol alan tipler, şuurlu birer şahsiyet değildirler. Bunlar, ruh tarafından canlandırılmış birtakım mizansenlerdir. Ama, tekamülü geri bir ruh onları gerçek varlıklar zanneder ve onun bu inanışı, sahnenin dehşetini büsbütün artırır. Esasen spatyom maddesinde oluşturulan maketler, ya ruhun kendisine ait otomatik imajinasyonla, ya rehber varlıkların şuurlu imajinasyonlarıyla, ya da her ikisinin etkisi ile oluşur. Kalıcı spatyom mekanlarının hepsi, spatyom maddesini kullanabilen, ona hakim olabilen organizatör rehber varlıklar tarafından düzenlenir.
Spatyomun bu ilk merhalesinden yukarıya çıkamayan varlıkların oradaki hayatları kısa sürer ve yüksek seviyeye çıkamadan tekrar üç buutlu yoğun madde dünyasına inerek, -yani tekrak dünyaya doğarak – ihtiyaçlarını tatmine devam ederler. Çünkü onlar, spatyomun ince titreşimli sahalarına uyum sağlayabilecek yeterli bilgi seviyesine erişememişlerdir.
b) Şuurlu imajinasyon devresi:
Spatyomda yeni durumunu kavrayan varlık, artık yavaş yavaş tekamül seviyesi ile ilgili olarak içsel bir kendine dönüşe başlar. İster istemez hatıralar canlanır veya bunların ortaya çıkması için uyuranlar gelir. Hatıralar, yeryüzündeki tatbikatların sonucu olarak hoş olabileceği gibi, acılı da olabilir. Duyulan mutluluk da, ıstırap da, o varlık için geçerlidir, bu duyguları benliklerinin ta derinliklerinde şiddetle hissederler.
Spatyoma geçen varlıklar, bir süre sonra cinsiyetlerinin olmadığını farkederler. Ama, bunu kavrayamayanlar da vardır. Belirli bir seviyenin üzerindeki varlıklar, hemen bulundukları ortam ve kendileri hakkında bir idrake sahip olurlar. Bu durumda bedenleri olmadığını ve dolayısıyla bedene bağlı fiziki fonksiyonların da kaybolduğunu anlarlar. Yalnız bireysel olarak dişilik ve erkeklik prensipleri devam eder; yeryüzündeki öğretimin etkisi kolay kolay silinmez. Bir önceki yaşamdaki cinsiyeti, varlığın tatbikatlarıyla büyük ölçüde alakalıdır. Varlık, evrendeki tekliği ve birliği kavrayıncaya kadar, bu dişilik ve erkeklik problemi sürer.
İkinci aşamada, varlığın imajinatif yaratıcılığı artarak devam eder. Ama, bu ilk devredeki gibi kendiliğinden, otomatik değildir. Yani, ruh imajinatif faaliyetini kendi iradesiyle sürdürür.
Spatyomun bu seviyesine adapte olabilen ruhlar, burasının sonsuz güzellik ve iyilik imkanlarından yararlanarak mutlu bir spatyom yaşamı sürdürürler. Burada, ihtiyaçlarına göre, çeşit çeşit alemlerde yaşarlar, şuurlu, ama teorik tatbikatlar yaparlar. Yani, ruhlar son enkarnasyonlarında görmüş ve içinde yaşamış oldukları olayları, güçleri oranında, başka kombinezonlarla çeşitli denemeler şeklinde yaşarlar. Spatyom maddesini yeteneklerine göre şekillendirip, istedikleri kadar yaşatırlar. Böylelikle dünyada genellikle körükörüne yaşanılan olayların tatbikatı spatyomda yapılır ve ruhlar dünya hayatından ne dereceye kadar istifade ettiklerini değerlendirirler. Sonuca göre, ya tekrar dünyaya dönülür ya da spatyomda ilerlemeye devam edilir. Hiç şüphesiz, hami (koruyucu) varlıkların yardımları bu kararda yardımcı olur.
c)Yüksek şuurlu devre:
Giderek gelişen şuurluluk hali ve imajinatif faaliyetlerin mükemmelleşmesi ile ruh, üçüncü merhaleye geçer. Bu safhada ruhlar eşyanın sebebini ve oluş hallerini araştırmaya başlarlar. Burada geçen hayat, daha çok bir düşünce faaliyeti şeklindedir. Burada ruh, asırlardır geçirmiş olduğu hayatının gözlemlerini inceleyerek, edindiği bilgilerle ilahi yasaların sebeblerini anlamaya çalışır. Çünkü o artık üçüncü buutun realitesini aşmak üzeredir.
Bu aşamayı yapıp dört buutlu alem diye isimlendirdiğimiz aleme geçen varlıkların, artık bizim üç buutlu dünyalarımızla doğrudan doğruya bağlılığı kalmamıştır. Ve onların, bu dünyalarda enkarne olmaları hem mümkün değildir, hem de buna lüzum yoktur. Artık onlar, başka bir alemin, başka kanunları altında ve başka realitelerin içinde yaşayan ve sonsuz yükselişine devam eden başka varlıklardır.
Dört buutlu alemin eşiğinde:
Dört buutlu kainatın varlıkları, insanlar için o kadar anlaşılmaz ve o kadar yükselmiş varlıklardır ki, bu varlıklar, içinde bulundukları planı şöyle tarif ediyorlar.
“Bulunduğumuz bu planda sizin göreceğiniz bir şekil yoktur. Araçlarınızla göremezsiniz. Buradakileri göremezsiniz, bu sizin araçlarınızın eksikliğinden ileri gelir. Çünkü siz yalnız görmek kavramı ile anlıyabiliyorsunuz. Halbuki bütün duygunuzla görmenizdir, asıl görmek. Bundan dolayı aşağı planlarda gördüğünüz tarzda bir şekil burada yoktur. Fakat biz istersek bu olabilir, çünkü biz, maddeyi yoğunlaştırarak size görünebiliriz.”
Şimdi spatyomun yüksek bir bölgesini anlatan bir tebliği okuyalım. Bilgileri veren Leon Denis‘dir. Kendisi uzun yıllar bu konularda çalışmalar yapmış değerli bir spiritüalisttir.
L.Denis – “ .. Nihayet bir gün gelir ki, ruh dünyadaki yolculuğunu bitirmiş olarak temiz bir halde ruhani hayata girer. Orada fenalık, karanlık ve hata yoktur. Ve son maddi tesirler orada sönmüştür. Orada eski zamanın endişeleri ve acıları yerine sükünet, huzur ve derin bir emniyet hakim olmuştur. Orada ruh, tecrübelerinin son haddine varmıştır. Artık o bir daha ıstırap çekmiyeceğinden emindir.. Aydınlanmış, sözünde duran ve tatlı ruhların ortasında yaşadığını hissetmek ne kadar hoş bir şeydir. Hiç bir şeyin koparamayacağı sevgi bağlarıyla onlara bağlanmak, onların ilhamlarına, görevlerine, zevklerine katılmak ve ayrıca onlar tarafından anlaşılmış olduğunu, desteklendiğini, sevildiğini duymak ve ölümden kurtulduğunu, asırların değiştiremeyeceği bir gençliğe kavuştuğunu bilmek ne kadar hoş bir şeydir.”
“Yüksek bölgeler, bütün sanatların ilham aldığı, mükemmel ve ideal bir güzelliğin vatanıdırlar. Yüksek ruh için sanat, birçok görünüşüyle bir duadır. Sonsuz prensibe yapılmış bir ibadettir.”
“Bizzat akışkan olan ruh, spatyomun ince maddelerine tesir eder. Onun kudretli iradesi bu maddeleri birleştirir. Ve arzusuna göre düzenler, kendi amaçlarına uygun bir şekilde onlara renkler ve şekiller verir. İnce seviyedeki bu ortamlarda ruhani bayramlar vardır. Nurlar içinde parlayan temiz ruhlar, oralarda aileler halinde gruplanırlar. Dünyanın akortsuz gürültülerine karşın, orada tatlı bir armoni onları büyüler. Sayısız bir kalabalık halinde bulunan bu ruhlar, birbirini tanır ve aralarında sevgi alışverişi vardır. Ölümle kesilmiş olan maddi hayattaki sevgi bağları bir daha kopmamak üzere tekrar kurulur.”
“Bu birbirini seven ruhlar, spatyomun çeşitli yerlerinden, çeşitili yüksek alemlerden gelerek toplanırlar. Yerine getirmiş oldukları vazifelerin, işlerin sonuçları hakkında birbirlerine duyuruda bulunurlar. Ve bu başarılarından dolayı birbirlerini tebrik ederler. Güç işlerde birbirine yardım ederler. Bu incelmiş ruhların arasına hiçbir ikiyüzlülük, hiçbir kıskançlık duygusu giremez. İlahi elçilerden görev alan ve daha yükselmek için yeni görevler kabul eden bu ruh topluluklarında sevgi, güven ve samimiyet hakimdir.
Bunlardan bazıları ülkelerin ve dünyaların tekamülüne ve gelişimine katkıda bulunmayı kabul ederler. Diğerleri özveride bulunarak tekrar maddi dünyalarda enkarne olurlar ve bütün insanları ilimde ve ahlakta aydınlatırlar. Diğer bir kısmı da enkarne insanlara bağlanarak yol gösterici ve hami (koruyucu) sıfatiyle onları maddi varlıklarının sert yollarında, doğum anından ölüm anına kadar ve birçok hayatlarda takibederler ve bu işlerden himaye görenlerin haberi olmaz.
İlahi Nizam Ve Kainat
|
|
|
2017’nin en güzel spiritüel rotaları |
Yazar: Archilles - 10-07-2017, Saat: 14:25 - Forum: GEZELİM GÖRELİM
- Yorum Yok
|
|
Dünya üzerinde bazı noktaların spiritüel anlamda farklı bir enerjisi olduğu düşünülmektedir, bu inanç özellikle kadim ezoterizm öğretisinde özellikle ön plana çıkartılmıştır. Bu yazımda bana eşlik eden sizlere bu yollarda başımdan geçen bazı tecrübelerimi aktarmaya çalışacağım fakat yazabildiklerim kadar yazamadığım birçok özel tecrübe ile de deneyimlemiş olduğum üzere, hepimizin farklı bir spiritüel gelişim yolu ve rotası var; tabii ki tüm yollar ve hikayeler bir arayış ile başlıyor…
Son üç yıldır gideceğim rotalar konusunda hep bir “iç ses” yönlendirmesine kendimi bırakıyorum… Muhteşem bir kişisel gelişim tecrübesi olduğuna inandığım “uzak mesafe” ve “tek başıma” çıktığım seyahatler bu algıyı daha da ileri seviyelere taşıdı. Bu anlamda ilk “uzun mesafe” deneyimim, hayatımda görmeyi en çok istediğim Buenos Aires, Arjantin rotasına oldu. Bu yolculuk kendime 30. yaşıma girerken bir doğum günü hediyesiydi. Ne de olsa o yaşıma gelinceye kadar beni bambaşka biri olmaya sürükleyen büyük tecrübeler yaşamıştım…
Fakat bu sevgili “iç ses” rotamı sadece Buenos Aires, Arjantin ile sınırlı tutmamak yönünde harekete geçmişti bile; gerçekten İstanbul’da uçağa binmeden hemen önce ilk olarak Buenos Aires yerine Santiago, Şili’ye gitmeye karar vermiştim ve bu kararın bir sebebi yoktu, o an “bilme” halindeydim. Sevgili “iç ses” yine Şili’de beni çok derinden etkileyen bir eseri okuduğum esnada yine aynı şekilde bir bilme hali ile, Buenos Aires ertesinde Montevideo, Uruguay’a gitme yolunda rotamı çizmişti bile… Yani öyle bir “kendini akışa bırakma” haline girmiştim ki yüreğimin götürdüğü topraklarda, yüreğimin götürdüğü havayı solumaktaydım… İşte o güzelim Ekim günleri, hayatımda “spiritüel” anlamda bir açılmanın çoktan başlamış olduğunu, bu akıştan kaçmanın da mümkün olmadığını ve hatta kendimi bıraktığımda neler olabileceğini, yani burada yazamadığım birçok tecrübeyi, tanıştığım yeni insanları ve hayalim olan topraklara ayak basabilmenin muhteşem “olma” hissini, adeta bir ilaç gibi damarlarıma zerk etmişti bir kere…
Peki diyeceksiniz ki ne var ki herkes seyahat edebilir, biz de gittik gördük bu toprakları… Tabi olayların örgüsü sadece seyahat etmekle bitmiyor… İşte ben bu seyahat esnasında yine hayatımı çok etkileyen bir kitap okumaktaydım, sevgili Gahl Sasson ve Weinstein’ın Bir Dilek Tut; Kabala’nın Gizemi isimli muhteşem eseri… İlginç olan şuydu aslında; seyahate gitmeden önce kitapla başladığım ve “tuttuğum dileğim” ben Buenos Aires’e ayak bastığım ilk gün gerçekleşmişti bile… Yani rotamı değiştirmem, beklemem ve önce Şili’de “olmam” gerekiyordu, bu ancak bu dileğin hazırlanması için gelen bilme haline borçlu olduğum bir akıştı…
Diğer bir önemli ayrıntı ise, bunda “iç ses” duygusunu yaşadığım bu yolculuğun kararını yine bir “iç ses” ile almış olmamdı… Bu rotaya gitmeye karar verdiğim ve aslında anlık karar ile uçak biletimi aldığım muhteşem Tenerife (Kanarya Adaları, İspanya) seyahatim… Bir Nisan gününde, dünyada güneşin en güzel battığı yerlerden biri olan Tenerife’de yaptığım akşam koşusu ertesinde “birden” bir his ile ben 30 yaşıma Buenos Aires’te girmeliyim demiştim; tabi kaderin hangi ağları ne şekilde örmekte olduğunu anlayabilmem için Ekim ayının gelmesi gerekiyordu… Hayatımı çok derinden etkileyen bir diğer seyahatim ise, Kore ve Japonya’ya gerçekleştirdiğim seyahatimdi. Seul’de ziyaret ettiğim bir tapınak beni çok farklı bir şekilde etkilemişti. Aynı gece rüyamda kendimi ilk defa çok gerçekçi olarak çok eski zamanlarda bu tapınakta yaşarken görmüştüm…
Burada yazamadığım daha nice yaşanmışlık ile seyahatlerime özellikle spiritüel anlamda “iç ses” yönlendirmesi ile devam ediyorum. Biliyorum ki hepimiz için muhteşem bir yol ve muhteşem güzellikle olasılıklar her an yaratılmakta… Sadece içten gelen sesimizi ve kalbimizin götürdüğü rotayı yargılamadan ve susturmadan kabulle “dinlememiz” gerekiyor.
İşte sizler için spiritüel gelişiminizde “ışık” olabilecek, enerjisi ile sizleri dönüştürebileceğine inandığım ve içlerinde benim de 2017 rotalarım arasına aldığım (ve orada bulunmayı heyecan ile beklediğim) bu yıl seyahat listenize girebilecek en güzel spiritüel rotalar…
Yolunuz şimdiden “ışık” olsun…
Nepal: Katmandu ve Pokhara
Nepal özellikle Everest’in muhteşem enerjisini tecrübe edebileceğiniz ve spiritüel anlamda dünya üzerinde çok özel bir yeri olduğuna inanılan bir ülkedir. Katmandu’da ziyaret edebileceğiniz tapınaklar ve yoga okulları açısından çok geniş bir yelpaze bulunuyor. Pokhara ise, Himalayaların tertemiz havasında, Katmandu’dan hava yolu ile yaklaşık bir saat içerisinde ve karayolu ile yaklaşık dört saat içerisinde ulaşabileceğiniz, temizlenmek, spiritüel çalışmalarınızı gerçekleştirmek ve farklı bir deneyim yaşamak için haftalık veya on günlük yoga ve/veya detoks programlarına katılabileceğiniz Nepal’deki özel lokasyonlardan biri…
Endonezya: Bali
Endonezya bulunduğu lokasyon ile, özellikle Asya’nın mistik enerjisini deneyimleyebileceğiniz bir ülke. Jakarta oldukça kalabalık ve karmaşık bir şehir olarak biliniyor fakat Bali adası gerek tropik havası, gerek tapınakları ve gerekse muhteşem enerjisi ile sizi sımsıcak saracak bir lokasyon. Burada ulaşabileceğiniz, yoga eğitiminiz esnasında sörf dersi alabileceğiniz veya birçok farklı detoks programına erişebileceğiniz seçenekler sizin için oldukça farklı seçenekler sunabilir. Sakinlik kadar eğlence de istiyorum diyenler için Bali tüm aradıklarınızı bir arada bulabileceğiniz doğru nokta…
Fas: Marakeş ve Kazablanka
Fas coğrafyası dolayısı ile gerek deniz kenarında olabileceğiniz gerekse çöl tecrübesi yaşayabileceğiniz ve enerjisi ile sizi büyüleyebilecek muhteşem spiritüel rotalardan bir diğeri. Marakeş’te olağanüstü sanatsal güzellikte avluları deneyimleyebilir, spiritüel çalışmalarınıza şehrin sokaklarında kendinizi olduğunuz gibi akışa bırakarak devam edebilirsiniz. Sahra’nın olağanüstü havası ve enerjisiyle dönüşüm yolunda çok özel tecrübeler sizi bekliyor…
Kanarya Adaları, İspanya
İspanya’nın güneyinde yer alan ve en büyük adası Tenerife olan Kanarya Adaları’nın en önemli özelliği geçmişte volkan patlaması yaşandığı için siyah kumsallara ve denizde bulunan kumun siyah renge sahip olması… Diğer yandan hala tartışılan Atlantis lokasyonuna çok yakın olduğu ve bu adaların bu yüzden enerji açısından özel bir yere sahip olduğuna da inanılıyor.
Kuzey ve Güney Kutup
Erişim kolaylığı açısından Kuzey Kutup noktasına ve yakın mesafelere gitmek tercih edilebilir. Dünyanın şekli ve dönüşü nedeniyle oluşan manyetik alan enerjisinin bu kutup noktalarında çok farklı bir enerji birikimi yarattığı ve bu yüzden bu noktaların spiritüel anlamda önemli noktalar olduğu bilinmektedir. Soğuk derecesinin ziyarete elverişliliği ve günün aydınlık kısmının daha uzun olduğu yaz aylarında (Kuzey Kutup için) ziyaret etmeyi tercih edebilirsiniz. Sakinlik, farklılık ve dönüşüm arayanlar için muhteşem bir rota olarak tavsiye edilir.
Spiritüel rotalar aslında bizim ihtiyacımıza göre şekilleniyor, bu arayışta sizlere yardımcı olabilecek bazı adresleri yolunuza, arayışınıza ve rotanıza “ışık” olması için paylaşıyorum:
Kaynak:uplifers
|
|
|
SPİRİTÜEL TURLAR |
Yazar: Archilles - 10-07-2017, Saat: 14:09 - Forum: GEZELİM GÖRELİM
- Yorum Yok
|
|
Farkındalığımız arttıkça tatil anlayışımızın şekli de değişiyor. Popüler tatil destinasyonları yerine pek çok kişi ruhsal, bedensel ve zihinsel arınmalarına yardımcı olacak gezileri tercih ediyor. Bu konuda size rehberlik yapabilecek tur programlarına göz attık.
Yazı: Deran ÇETİNSARAÇ
Son zamanlarda oldukça moda olan alternatif tatiller, konsept tatil imkanları sunarken; belli ilgi alanındaki kişilerin etkileşim halinde oldukları, bir yandan da etkinliklerini gerçekleştirdikleri bir organizasyon modeliyle karşımıza çıkıyor. Konsept tatiller arasında en çok dikkat çekenlerden biri de “Spiritüel Turlar”. Katılımcıların, meditasyon ve yoga yapmak, inzivayı deneyimleyerek sessizlik içinde kalmak ya da hiç konuşmadan bir hafta geçirmek gibi ruhsal, bedensel ve zihinsel arınmaya yönelik çalışmalar gerçekleştirdikleri spiritüel turlar, beklentilerin karşılanmasındaki başarısı ile dikkat çekiyor.
“İnsanlık tarihini baştan yazdıracak bir keşif: Güneş Piramidi”
GÜNNUR GÜNDÜZ AYAR – MORE TRAVEL
Ne kadar zamandır spiritüel turlar düzenliyorsunuz? Bu fikir nereden aklınıza geldi?
Biz More Travel’ı kurarken seyahat tutkumuzu işe dönüştürmeyi hedefledik. Bu doğrultuda da klasik olanın aksine keşfetmekten keyif alan, sıradan seyahat programlarının dışına çıkmak isteyen, yeni deneyim ve keşiflerden hoşlanan, farklılık arayanlara yönelik programlar hazırlamayı hedefledik.
Kişisel olarak 15-20 yıldır spritüel konulara ilgi duyuyorum ve bu konuda birçok eğitim ve seminere katıldım. Böyle olunca konu ile ilgilenen çok fazla kişi ile tanışıyorsunuz. Keşfettiğim farklı destinasyonları bu konulara ilgi duyanlar ile paylaşmak istedim. Hatta bu konuda genele hitap eden ilk seyahat acentasıyız bile diyebilirim. İlk turumuzu 2006 yılı mayıs ayında “More Travel’dan alternatif tatil anlayışı ile yaşam terapisi” adıyla hazırladık.
En çok kimler bu turları tercih ediyor?
Elbette en çok spiritüel konulara ilgi duyan kişiler tercih ediyor. Ama bu kavramı çok geniş olarak düşünebilirsiniz. Yeni yeni ilgi duyanlardan tutun da, artık uzman olmuş eğitmenler de gittiğimiz bölgeleri keşfetmek üzere turlarımıza katılıyor. Zaten turlarımızın içeriği gereği her akşam sohbet toplantıları yapıyoruz, böylece hiç bilgisi olmayanların bile birçok şey öğrenebileceği keyifli bir paylaşımı deneyimlemiş oluyorlar.
Sizin aracılığınızla hangi yerler görülebiliyor ve ne kazanımlar elde edilebiliyor? Turlar konusunda birlikte çalıştığınız isimler var mı?
Turlarımızın en önemli özelliği gidilen bölge veya konuda uzmanlaşmış kişiler ile tur programlarımızı hazırlıyor oluşumuz. Bu seyahatlerimizdeki güzellik ve farklılık, insanların izlemekten, dinlemekten, okumaktan zevk aldığı ve sevdiği isimler ile o kişiyle bütünleşen ülkelere seyahat deneyimi yaşıyor olmaları. Bu isimler, seyahat süresince tura katılanlar ile sürekli birlikte olarak hem gidilen bölgeler, saklı tarihleri, kehanetleri hakkında derin bilgiler veriyor hem de birçok özel deneyimlerini paylaşıyor. Bölgesine göre özel olarak gerçekleştirilen ayinler, şifa çalışmaları bu turlarımızın vazgeçilmez tatları oluyor.
Nepal, Himalayalar
“Saklı Tarihin İzinde” isimli projemizde Mısır’ı 15 günlük derin bir keşfe çıktık, bu gezimiz http://www.derki.com yazarları Hasan Sonsuz Çeliktaş, Cem Şen ve Burak Eldem eşliğinde gerçekleştirildi. Bu gezi öyle çok sevildi ki iki ay arayla tekrar etmek durumunda kaldık. Şu an Mısır gezilerine Hasan Sonsuz Çeliktaş ile devam ediyoruz. Hasan ile ayrıca yılda iki kez Nepal-Bhutan-Tibet turları düzenliyoruz. Ayrıca spiritüel bir Bali turunun da hazırlıkları içindeyiz. Maya Uzmanı Fatih Keçelioğlu ile Meksika & Guatemala turumuzda bize Maya Şamanları eşlik ediyor. Bu turu da yılda iki kez tekrarlıyoruz. Fatih Keçelioğlu ile Peru turu, sıradan turların aksine tamamıyle spiritüel konulara ilgi duyanlara yönelik konaklama bölgeleri, ayin deneyimleri ile enfes tatlar içeriyor. Yine Keçelioğlu ile Saraybosna Piramitleri turu ise en ilginç turlar arasında yer alıyor. Türkiye’de Ayşe Arman’ın röportajı ile tanınan ünlü şifacı John of God’ın yaşadığı Brezilya’nın küçük sevimli kasabası Abadiania’ya yıl içerisinde dört tur düzenliyoruz, ayrıca bu bölgeye münferiden gitmek isteyenlere de yardımcı oluyoruz. En aşk dolu tur ise ilişkiler uzmanı “Tuna Tüner ile Prag’da aşk başkadır” gezisi. Sadece çiftlere yönelik olan bu turda Tuna Tüner verdiği seminer ile ilişkinize nasıl yatırım yapacağınızı anlatıyor.
En çok hangi turunuz katılanları etkiliyor? Neden?
Her turun kendine özel etkileri ve güzellikleri oluyor açıkçası. Ama katılımcıların derin şifa bulduğu “John of God – Brezilya” turu sanırım etkileri en yoğun ve farklı hissedilen gezimiz diyebilirim. Keşfetmek olarak baktığımızda ise Saraybosna Piramitleri gezimiz en etkileyicisi. Saraybosna’nın Visoko şehrinde yer alan Güneş Piramidi, 220 metre yüksekliği ile dünyanın en yüksek piramidi… Bugün insanlık tarihini baştan yazdıracak bir keşif. Bu sebeple tüm dünyada halen gizlenen ve çalışmaları engellenmeye çalışılan bir buluş. Piramitleri keşfeden Sam Osmanagiç ilk turumuzda bizi kendi evinde ağırlayarak çok detaylı bir şekilde yaşadıklarını anlatmıştı. Bu bölgeyi gezenler bu kadar önemli bir buluşun ilk anlarına tanıklık ettikleri için oldukça etkileniyor.
Bosna Güneş Piramidi
BOSNA PİRAMİTLER VADİSİ
Sam Osmanagiç’in anlatımıyla bir yapının piramit olması için mutlaka yeraltı tünellerinin olması gerekiyor. Bu nedenle ilk iş bu tünelleri bulmayı hedeflemişler ve kazılar sonucunda Bosna Piramitler Vadisi altında dev bir tüneller, su havuzları ve odalar ağı bulunmuş. Ayrıca 32 bin yıllık bir uygarlık tarafından yerleştirilmiş merkezinde kuartz kristali olan seramik megalit taşlar bulunmuş. Bu taşlar, yeraltı sularının da etkisiyle yüksek elektromanyetik enerji üretiyor. Tünellerde negatif radyasyon sıfır, hava dolaşımı mükemmel ve negatif iyon yoğunluğu normalden onlarca kat daha fazla. Dolayısıyla içerideki hava bakteri ve virüslerden tamamen arınmış durumda. Tüm bunlar bu yeraltı labirentini dünyanın en sağlıklı ve güvenli yeri yapıyor. Biz her gezimizde bu seramik taşların yanında oturarak şifa enerjisi toplayacağımız meditasyonlar yapıyoruz. Bu gerçekten hem kendim için hem de tüm katılımcılar için paha biçilemez bir deneyim oluyor.
Hz. Muhammed’in “Kutsal Saç”ı ve Hz. İmam Kompleksi
VELIT GAZEL – GAZELLA TURIZM
Özbekistan sizce neden görülmeli ?
Özbekistan yaşayan bir açık hava müzesine benzer. Atalarımızın en büyük eserleri Özbekistan’dadır. Bu eserleri görenler, Türk kültürünün, medeniyetinin ve tarihinin izinde yüzyıllar öncesine gidebilir. Rus modernitesi ile tanışmış olmasına rağmen, vahşi Batı’nın etkilerinden henüz yara almamış olan bu topraklar, hala özünü koruyor. Bu nedenle de henüz tam olarak keşfedilmemiş, saklı kalmış bir ülke olarak ziyaretçilerini büyülemeye devam ediyor Özbekistan. Burası, İmam Buhari’den Şah-ı Nakşibendi ve Timur’a kadar tarihte önemli başarılara imza atmış büyük isimlerin memleketi, ilim ve irfan merkezidir. Özbekistan sokaklarında büyük alimlerin, edebiyatçıların ve mimarların eserlerini bir bir keşfederken tarihin tozunu içinize çeker, İslam dünyasının en önemli şairlerinin izini yine bu topraklarda sürebilirsiniz.
Bu tura katılanları en çok hangi yerler etkiliyor?
Geleneksel Orta Asya mimarisinin, İslami mimari ile zenginleştirilip Avrupai bir şehircilik planlaması ile taçlandırıldığı şehir Taşkent, Ortaçağ’da İslam Dünyası’nın gururu olarak görülen Semerkand, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bir başka şehir Buhara ve yüzyıllardır değişmeden kalmayı başaran, enfes bir şehir olan Khiva, Özbekistan’ın incileri arasında. Khiva’da mutlaka ziyaret edilen yerler: UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan İçhan Kale ve iç kalesi olan Kunya-Ark (Eski Kale), Taşkent içerisinde 16. yüzyıldan kalma Barakhan Medresesi, Hz. Muhammed’in bir tutam saçına ev sahipliği yapması nedeni ile “Kutsal Saç” Muyi Mubarak olarak isimlendirilmiş medrese ve bu medresede muhafaza edilen 7. yüzyılda yazılmış Kuran-ı Kerim örneklerini de barındıran Hazreti İmam Kompleksi, İpek Yolu üzerine kurulu, yüzyıllar boyunca Orta Asya’nın en işlek alışveriş merkezlerinden biri olmuş Chorsu Bazaar gezisi, Buhara’da 10. yüzyıldan kalma şehrin en eski tarihi eserlerinden biri olan İsmail Samani Mozolesi, 5. yüzyılda kurulmuş ve bugüne kadar varlığını sürdürmüş olan devasa Ark Kalesi, Semerkand’ta Bibi Khanum Camisi.
Başka hangi yerleri veya turları önerirsiniz?
Programlarımız arasında kişisel gelişime katkısı olan birçok destinasyon mevcut. Hindistan-Nepal, Japonya, Vietnam- Kamboçya-Mekong, Etiyopya, Nepal-Butan, Baştan Başa Tayland, Baştan Başa Çin, Güney Hindistan ve Küba, bu turların en önemlileri arasında yer alıyor.
“Fuji Dağı’nın eşsiz manzarası ve Sakura ağaçları”
SERDAR SEZGIN – BOUTIQUE TRAVEL HOUSE
Japonya sizce neden görülmeli?
Japonya, dünya üzerinde saygının, yardımseverliğin, nezaketin doruklarda yaşandığı ender ülkelerden biri. Yaşam tarzı, insanları, yaşam alanlarıyla farklı bir kültür farklı bir dünya. İnsanlar birbirlerine son derece saygılılar, işlerine saygılılar, çevreye saygılılar; saygı hayatın bir vazgeçilmezi, saygı Japonlar’ın yaşam amaçlarının en üst sıralarında yer alıyor. Yardımseverlik de aynı saygı gibi hayatın içine işlemiş, insanlar yardım etmekten memnunluk duyuyorlar, yoldan geçen bir Japon’a bir yol tarifi sorduğunuzda size sorduğunuz tarifi anlatabilmek için büyük bir çaba harcayıp sizi gideceğiniz yere götürmek isterse şaşmayın. Japonya’da hemen her yerde etrafınıza baktığınızda görmeye alışık olduğunuz şeylerin dışında farklı şeyler görüp farklı deneyimler edinmek sizi mutlu edeceği gibi, şehirlerin yoğun bölgelerinden uzaklaştığınızda ise doğanın ve Japon tarzı mimarinin tadını çıkarırsınız. Hele bir de Sakura zamanında Japonya’daysanız doğanın coşkusu ve renklerini içinizde hissedersiniz. Tabiatın güzelliği yüzünüze yansır ve Japonya’da olduğunuza bir kez daha mutlu olursunuz.
Bu tura katılanları en çok hangi yerler etkiliyor?
Japonya’nın en çarpıcı yönleri, kültürel zenginlikleri, mimarisi, çevre düzeni, sokakların temizliği, Japonya’nın kendi tarzı, kendine has yaşamı, birbirinden güzel ve narin tapınakları, geyşaların zarifliği, naifliği, yemek kültürü, her bindiğinizde kendinizi fabrikadan o anda çıkmış gibi pırıl pırıl bir arabada hissedebileceğiniz temizlikte taksileri, kapsül otelleri, hızlı trenleri ile Japonya baştan sona etkileyici, ziyaretçileri kendine hayran bırakmayı başaran bir ülke.
Bu turda en ilgili çekici veya büyülü yer neresi?
Herkeste her yerin hissettirdiği duygu yoğunluğunun farklı olacağını öngörüyoruz, Japonya’da Tokyo’nun merkezinde yaşamı ileriye sarılan bir film hızında yaşayabileceğiniz gibi, zamanın daha durgun olduğu Kyoto’da ise filmi bu kez ağır çekim hızında yaşayabilirsiniz. Tokyo’daki hareketlilik başınızı döndürdüyse, Kyoto sizi huzur ve sakinlik için bekliyordur. Fuji Dağı’nın manzarası dünya üzerindeki en eşsiz manzaralardan biri, heybetli görüntüsü insanda asırlardır durmakta olduğunu ve bundan sonra da durmaya devam edeceğini çağrıştırıyor.
Başka hangi yerleri veya turları önerirsiniz?
Kişisel gelişimin kişinin kendini tanıması adına yaptığı ya da yapacağı içsel yolculuklar olduğunu varsayarsak gerçek yolculukların, gerçekleşecek seyahatlerin bu anlamda katkısı olacağını düşünüyoruz. Bu iki yolculuğun birleşimi herkese göre değişiklik gösterse de bu konuda en çok tercih edilebilecek yerler arasında Hindistan, Nepal, Peru sayılabilir.
En çok kimler bu turları tercih ediyor?
Biz Boutique Travel House olarak, kişiye özel geziler düzenliyoruz, bizimle seyahat etmek isteyenlerin hayallarindeki tatili oluşturmaları yeterli, biz tasarlıyoruz ve kişiye özel tatiller sunuyoruz. Seyahatler misafirlerimizin talepleri doğrultusunda arzu ettikleri tarih ve kişi adedine göre özel olarak hazırlanıyor.
“Zihinsel bir arınma yolculuğu”
JOHN OF GOD TÜRKİYE – ATLANTİK TUR
Düzenlenen geziden bahsedebilir misiniz?
Atlantik tur aracılığıyla düzenlenen turlarda ünlü şifacı John Of God’un Brezilya’daki kristal madenleri üzerine kurulmuş özel arınma ve şifa merkezi ziyaret ediliyor. Bu özel turlarda, ziyaretçilere John Of God’un yardımcıları rehberlik ediyor.
Tur kapsamında neler deneyimlenebiliyor?
Dünyanın sayılı özel yerlerinden biri olduğuna inanılan John Of God’un spiritüel arınma merkezine gidenler, burada geçirdikleri günlerde bazen binlerce kişi ile birlikte bazen de kendi başına, arzu ettiği bir yerde tek başına meditasyon yapıyor, tamamen meditatif konumda özel enerjilerin aktive olduğu masajlara katılıyor, spiritüel törenlerle ruhsal, bedensel ve zihinsel bir arınma yolculuğu yaşıyor.
Kimler bu tura katılıyor?
John Of God’un Brezilya’daki merkezini bugüne kadar pek çok önemli devlet başkanının ve ünlünün ziyaret ettiği biliniyor. Peru Cumhurbaşkanı, Brezilya Başbakanı, Oprah Winfrey bu önemli isimlerden sadece birkaçı.
Kaynak:pozitifdergisi
|
|
|
Ses frekansları ile aşık da olabilirsiniz, katil de... |
Yazar: Archilles - 10-07-2017, Saat: 13:04 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorumlar (1)
|
|
Türkiye'nin ilk ses mühendislerinden Süden Pamir ses frekansları ile neler yapılabileceğini anlattı, şaştım kaldım.
Ses teknolojileri veya ses mühendisliği deyince hemen herkesin aklına müzik ile ilgili ses sistemleri geliyordur herhalde. Peki ses teknolojileri ile terörizmin engellenebileceğini, nokta ses frekansı atışıyla kusursuz cinayet işlenebileceğini, istediğiniz kişiyi kendinize aşık edebileceğinizi, bir sırrı itiraf ettirebileceğinizi veya dünyanın ritmine uyum sağlayabileceğinizi biliyor muydunuz?
Süden Pamir, Bilkent Üniversitesi İç Mimari Bölümünü bitirdikten sonra İngiltere'deki SAE kolejinden ses mühendisliği diploması almış ve Middlesex University'de ses teknolojileri üzerine master yapmış. Beyoğlu Galatasaray'da kurduğu İletişim Teknoloji Müzik Akademisi İTM'de de ses mühendisi yetiştiriyor ve müzik teknolojisi, ses teknolojisi, performans teknolojileri, elektronik müzik ve ileri kayıt teknikleri gibi dersler veriyor.
Terörizme subliminal mesaj
"Nedir ses teknolojisi tam olarak?" oluyor ilk sorum. "Dünyada pekçok alanda kullanılabilen bir teknoloji. Beynimiz her şeyi elektrik akımlarıyla algılar. Ses frekansı da bir tür elektrik akımıdır, enerjidir. Bu enerjiyi kullanarak insanların algısını değiştirebilir, istediğiniz komutla hareket etmesini sağlayabilirsiniz.." yanıtını alıyorum. Ses teknolojisinin en önemli alt dallarından biri ise subliminal mesaj. Müziğin veya şarkının içine insanın algı sınırının dışında bir frekansta söylenmiş mesaj yerleştiriliyor, bu üst bellek tarafından tanımlanamıyor ama alt belleğe gidiyor. Örneğin bir terörist saldırı ihbarı alındığında o bölgeye bir müzik yayını yapılabilir Pamir'in anlattığına göre. Yayınlanan şarkıya frekansı değiştirilmiş olarak "Bu saldırıyı yapma" gibi bir mesaj yerleştirilirse terörist algıda seçicilikle bu mesajı farkeder. Duyduğu şeyin ne olduğunu anlamaz ama alt belleği bunu algılar ve içinden bir ses ona "yapma" demiş gibi gelir. Hatta bunu kendisine Allah'tan bir mesaj gibi görür. Ancak dünyada ve Türkiye'de bu tür mesajların toplum güvenliği dışında kullanılması kesinlikle yasak ve cezası var. Süden Pamir ise yalnızca bir kereliğine İstanbul Teknik Üniversitesi'nde verdiği bir konferansta öğrencilere konuyu anlatabilmek için hazırlamış subliminal bir mesaj. "Konferans süresince bir müzik dinlettim öğrencilere. Müziğin içine 'Suu' diye yalvaran bir sesi frekansı yerleştirdim. Sunumun sonunda öğrencilere susayıp susamadıklarını sordum. Şaşkın bir şekilde hepsi çok susadıklarını söylediler." diye anlatıyor bu tecrübesini.
Pamir'in söylediğine göre kaçak olarak subliminal mesaj kullananlar var, "Ülkemizde bazı radyo kanallarının bunu yaptığı tespit edilmiş ama detaylar henüz bilinmiyor. Almanya'da 'Kara Sesin Radyosu' diye bir kanal var, radikal İslamcılara ait bir frekans. Subliminal yöntemle aşırı saldırgan, dini içerikli, cihad çağrısı yapan, uyuşturucu hap kullanmayı komutlayan mesajlar yayıyor. Alman polisi de Türk polisi de bunu biliyor ama sürekli frekans değiştirdikleri için baş edilemiyor." diyor. Ayrıca müzik dünyasında da bu tür tehlikeli mesajlar kullanılıyormuş. Özellikle de bazı heavy metal gruplarının şarkılarında… 11 Eylül saldırılarının bile bu şekilde gerçekleştirildiğini idida eden uzmanlar varmış. Bu ididalara göre kulelere giren uçaklarda bir terörist bile yokmuş, saldırı direk pilotların alt bilincine seslenen subliminal komutlarla gerçekleştirilmiş.
Doğum frekansı itiraf ettiriyor
Ses teknolojisinden askeri amaçlı da faydalanılabiliyor. Peki ses silahı nasıl kullanılıyor? Örneğin nokta atışıyla bir kişi öldürülebiliyor. Mantık ise son derece basit: Bir insana kalbin atış hızı olan 10-15 Hz frekans verirseniz, kalbini anında durdurabilirsiniz. Tıpkı yolda yuvarlanan bir topa onu durdurabilecek güçle baskı yaptığınızda duracağı gibi. Yani adli bilimlerin en çok tartışılan konularından biri olan "Kusursuz cinayet işlenebilir mi?" sorusu da ses ile yanıt buluyor. Ayrıca ses titreşimleri ile bir insana işkence yapmak, onu çıldırtmak, sorgu masasında itiraf etmesini sağlamak hatta beynini bile patlatmak mümkünmüş. Nasıl mı? İnsanın algılayamayacağı kadar yüksek frekansta ses verirseniz kişi acı çekiyor, çünkü kaldıramayacağı kadar yüksek elektrik akımına maruz kalıyor. İnsanın algılayabileceği ses frekansı ise 20 Hz ile 20 bin Hz arasında. 20 Hz'nin aşağısını ve 20 bin Hz'nin yukarısını duyamıyoruz. Peki ya duyum eşiği olan 20 Hz'nin altındaki seslerin zarar vermeyeceğini mi düşünüyorsunuz? Çok yanılıyorsunuz. Pamir düşük frekanstaki seslerin neler yapabileceğini şöyle anlatıyor: "Bir bebek doğduğunda çıkardığı ilk ses 2,5 Hz frekanstır. Eğer bir insana 2,5 Hz frekans verirseniz duygusal olarak ilk doğduğu ana gider ve o korku, şaşkınlık, boşlukta olma, çaresizlik durumunu yaşar. Doğal olarak ona ne itiraf ettirmek isterseniz o boşluk anında ettirebilirsiniz. 3,5 Hz kulak zarının en duyarlı olduğu frekanstır, bu frekansta kulak zarını patlatabilirsiniz."
Protokolkovar sistem
Gittiğimiz konserler güvenli midir acaba sorusu geliyor ister istemez akla! Pamir de bu soruyu bir Sezen Aksu konserinde yapılan büyük hatadan söz ederek yanıtlıyor. "Bas hoparlörler hemen protokolün karşısına sahnenin önüne konmuştu. Bu hoparlörlerden 10-15 Hz bas ses verilir. Protokole de genelde orta yaşlılar ve yaşlılar oturur, kalpleri de genç birinin bile hayatını tehlikeye sokabilecek bu 10-15 Hz frekansa karşı o kadar yakın mesafede uzun süre dayanamaz. Sözünü ettiğim Sezen Aksu konserinde ilk 5. dakikada tüm protokol konser alanını terketmişti. O hoparlörleri yanına yaklaşılsın ya da dinleyicilerin dibine konsun diye yapmıyorlar ki, arada biraz mesafe olacağı düşünülüyor."
Sesten koku üretilebiliyor
Ses frekanslarıyla yapılabilecekler bu kadarla sınırlı değil. Süden Pamir York Üniversitesi'nin otistik çocuklar üzerine yaptığı çalışmadan da söz ediyor: "Çocuğa elini kaldır dediğinde kaldırmasını sağlayan şey, beyinde bu komutu gerçekleştiren elektrik akımın oluşmasıdır. Bu oluşmuyorsa elini kaldıramaz. Çalışmalarda çocuklara kolunu kaldırmalarını sağlayacak elektrik akımını yaratan güçte frekans göndererek hareket edebilmelerini sağladılar. Şimdi zeka geriliği üzerine de aynı çalışmayı yürütüyorlar." Acaba ses frekanslarıyla beyne istenen her komutun yüklenebilmesi mümkün mü? Evet, pek çok şey yapılabiliyormuş. Mesela artık teknolojik olarak kokulu film yapmak mümkünmüş: "İnsan kan kokusunu duyduğunda burnuna gelen koku molekülleri beynin koku ile ilgili bölümünde elektriğe çevrilerek o şekilde algılanıyor. Aynı tür ve frekansta bir elektrik akımını ses titreşimi olarak dışarıdan da gönderirseniz kişiye kan kokusu almış hissi uyandırabilirsiniz, bu bir beyin yanılsamasıdır, psikoalgıyla alakalıdır." diye açıyor konuyu Pamir.
Sırdaş masa
Ses teknolojileri suç olaylarında da kullanılabiliyor. ABD'de özellikle banka soygunlarında faydalanılıyor bu bilimden. Örneğin polis soyguncu ile telefon temasına geçtiği anda ses mühendisleri telefondaki sesten kişinin bankanın neresinde, hangi odasında olduğunu tespit edebiliyorlar. Bir sesin metale, tahtaya, plastiğe, duvara veya herhangi başka bir maddeye çarptığında verdiği yankı birbirinden farklı. Sesin yankılanış biçimine göre bulunduğu odanın büyüklüğünü de tespit etmek hatta odanın şeklini, kaç köşesinin olduğunu tanımlamak da mümkün. Dolayısıyla suçlunun sesinden hangi tür eşyaların bulunduğu, hangi büyüklük ve şekilde bir odada olduğu tespit edilebiliyor. Bunun için kullanılan bir bilgisayar programı da varmış ki Pamir bu programla Tataristan'dan bir opera binasının çizimlerini bile yapmış, "175 hoparlörün binanın nerelerine yerleştirilirse mükemmel ses düzeneğinin sağlanabileceğini hesapladım. Pahalı bir teknoloji de değil, 4-5 bin dolar değerinde." diyor. Ses frekansları mimari ve dekorasyonda da kullanılıyor. Pamir'in bu konuda yaptığı bir çok iş var. Mesela iş adamlarının gittiği, üst düzey ihale toplantılarının yapıldığı bir restorantta, seslerin toplantı masasının dışına çıkamadığı bir düzenek yapmış. Masada konuşulanları yalnızca masadakiler duyabiliyor. İki adım ötedeki başka biri masada konuşulan hiçbir şeyi duyamıyor. Bu türlü düzeneklerin genel sistemi ise şu: "Bir sesi yok etmek isterseniz onu kendi molekül yapısının zıttı aynı frekansta başka bir ses ile çarpıştırırsınız ve mevcut ses enerjisini yok ederek ısıya dönüştürürsünüz. Zaten bu sistem olmasa kimse uçağa binemezdi. Çünkü uçak motorlarının sesi tahammül edilemeyecek kadar yüksektir. Uçakta bu sesler birbirleriyle çarptırılarak kendilerini yok ederler. Bu sistem ile pencereleriniz açık olsa bile evinizde gürültüden uzak huzurlu bir ortam yaratabilirsiniz."
Mısır piramitleri ses ile mi yapıldı?
Türkiye'nin ilk ses mühendislerinden olan Pamir'in yaptığı başka ilginç işler de var. Mesela Ayvalık'ta bir açık hava diskosuna müzik sesinin dışarıdan duyulamayacağı bir düzenek yapmış. Ses çizilen sınırdan öteye çıkamıyor, başka bir ses frekansı ile karşılaştırılıp yok ediliyor. İstenirse bir odanın içinde bile belli bir çizgiden sonrası sessiz yapılabiliyor. Pamir bir okulun spor salonunu hem spor hem konser için uygun hale de getirmiş. Çift kullanımlı yani. Çünkü basketbol oynarken yankıya ihtiyaç var ama konserlerde yankı olmaması gerekiyor. Açıkhava konserlerinde de yalnızca müziğin duyulabileceği bir ses kalitesi sağlamak mümkün ses teknolojileriyle. "Gereksiz, gürültü olarak algılanan sesleri yok edip, insanın algısını düzelten, müziğin daha net algılamasını sağlayan frekanslar kullanıyoruz. MTV bu konuda çok ileri. Açıkhava konserleri düzenliyor ve ses alanda stüdyo kaydı gibi duyuluyor." diye anlatıyor. Tübitak'ın da böyle bir deneyi olmuş. Ses frekanslarıyla iki alüminyum levhayı birbirinden ayır. Mısır piramitlerinin de ses ile yapıldığını iddia eden bilim adamları varmış. Taşların ses ile kaldırılıp yerleştirilmiş olabileceğini düşünüyorlarmış. "Ses kötü amaçlarla kullanılabilir rahatlıkla değil mi?" diye soruyorum. "Zaten York Üniversitesi'nin çalışmalarını internetten okuduğumda çok korktum, ya başkaları da okursa diye. Çünkü yazılanlar iyi niyetli kişilerce bile laboratuvar koşulları dışında denense inanılmaz kötü sonuçlara sebebiyet verebilir." diye yanıtlıyor.
Gandarva Veda dinle, hayatın ritmini yakala
Ama frekanslar insan üzerinde iyi amaçlarla da kullanılabiliyor.. "Türk Sanat Müziği makamlarının hiçbiri bilinçsiz yapılmış değildir." diyen Pamir şöyle devam ediyor: "Dünyanın ve insanın bir ritmi vardır, makamlar da bu ritme uygun yapılmış ki dinleyen iyi hissetsin, şifa bulsun, mutlu olsun diye. İhtiyacımız olan frekanslar belirlenerek yapılmış o makamlar. Doğru zamanda dinlenirse iyileştirici etkileri bile olduğu artık bilimsel olarak dünyanın değişik üniversitelerinde yapılan araştırmalarla kanıtlandı biliyorsunuz. York Üniversitesi makalelerinden her saat diliminin bir ritmi olduğu ve o saat diliminde bulunan ülkelerin ritminin aynı olduğu, o ritm dışında davranan insanın hastalığa, başarısızlığa, uyumsuzluğa sürüklenebileceğini okumuştum." Peki ritm dışına nasıl çıkılıyor? Pamir'e göre geç kalkıp geç yatmak en önemli ritm bozma unsuru. Gandarva Veda diye Hindistan'a ait bir dinleti varmış. Gandarva Veda CD'lerinin içinde çeşitli ses frekansları bulunuyor ve hepsinin de dinlenmesi gereken saatler üzerinde belirtiliyormuş. "Eğer o saatte dinlerseniz dünyanın ritmine göre akort oluyorsunuz. Örneğin uyku saatinde uyku frekanslarını dinlerseniz hemen uyuyorsunuz. Gandarva Veda araştırmaları üzerine Amerikan Maharishi Üniversitesi'nde bir kürsü bile var. Ünlü besteci Schuman da dünyanın ritmini hesaplamış ve bestelerini o ritme uygun olarak yapmış." diye açıyor konuyu Pamir. Hatta günümüzde de dünyanın ritminin büyük kulüp ve diskolar tarafından bilinçli bir şekilde kullanıldığını belirtiyor. "DJ'lik dediğiniz meslek bu zaten. Neyi hangi saatte dinleteceğinizi bilirseniz daha çok para kazanırsınız, mekanınız dolup taşar." Diyor.
"Dualar Arapçasıyla etkili"
Gürültü kirliliğinin de insanı olumsuz yönde etkileyeceğini söyleyen Süden Pamir, bunun nedenini şöyle açıklıyor: "Çünkü kulağın duyduğu tüm sesler beyne iletiliyor. Gerçi insan yalnız konsantre olduğu sesi duyar ama diğer sesler de beyne iletiliyor aslında ve yorgunluğa yol açıyor. Beyni boşaltmak gerekiyor bu yüzden, toprakta çıplak ayak yürümek, doğa yürüyüşleri yapmak iyi gelir. Bence okullarda gürültünün emilmesi için düzenekler kurulmalı. Böylece öğrenci yalnız öğretmenin sesine konsantre olur ve daha uzun süre konsantrasyon sağlayabilir." Ses frekanslarının özelliklerinden dolayı duaların da Arapçasından okunursa etkili olacağına inandığını söyleyen Pamir, Arapça'nın çok zengin bir frekans yelpazesine sahip olduğunu belirterek, kelimelerdeki seslerin yan yana geldiğinde çok olumlu etkiler bırakacak şekilde düzenlenmiş olduğuna dikkat çekiyor. "Ama duaları sesli okumak lazım. Ben Yasin suresini okuduğumda zangır zangır titrerim." diyor.
Frekansla aşk tarifi
"Bir insanı ses frekanslarıyla aşık etmek de mümkün müdür?" sorusu geliyor aklıma. Pamir'in verdiği aşık etme, daha doğrusu kişinin duygularını harekete geçirme frekans tarifi ise şöyle: "Önce aşık etmek istediğiniz kişinin konuşurken kullandığı baskın frekansı bulmanız gerekir. Bu frekanstan daha yüksek bir frekans kullanarak onu etkileyebilirsiniz. Örneğin kişinin baskın frekansının 300 olduğunu düşünelim. Ve onunla birlikteyken duygularını canlandıracak bir müzik çalmak istiyorsunuz. Çalacağınız müziğin 300 frekansın üzerindeki frekanslarından tek basamaklı olanların gücünü düşürüp çift basamaklı olanları baskın hale getirirseniz o kişinin etkilenme kapasitesi artar. Belki bu şekilde o an karşısında bulunan kişiye aşık olabilir." Dünyada politikacıların daha etkili konuşabilmeleri için özel ses sistemleri olduğundan da söz eden Pamir, bas sesler ön plana çıkarıldığında politikacı çok güçlü, bir sahne sanatçısı da doğa üstü muhteşem bir varlık gibi hissettirilebiliyor. "Şu an Japonya'da kıyamet günü Mikail tarafından üfleneceğine inanılan sur sesi yapılmaya çalışılıyor, bu nasıl bir şey olur sizce?" sorusuna da Pamir'in verdiği yanıt şöyle: "Bence insan sesine yakın bir ses olur çünkü insanı en çok etkileyen ses kendi sesine yakın seslerdir. Mesela ney muhteşem bir alettir, adeta insan nefesinden üretilmiş gibidir."
Kaynak: teknokulis
|
|
|
Ses frekansının beyin üzerindeki etkileri |
Yazar: Archilles - 10-07-2017, Saat: 13:01 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Çağımız teknoloji çağı...
Sağlık, eğitim, bilişim, spor, sanat, uzay... derken artık insanoğlu yeni bir konu üzerinde yoğunlaştı. Halen tam anlamıyla çözümlenemeyen sadece birkaç şeyden biri, "İNSAN BEYNİ".
Bilim insanları durmaksızın "beyin"in yapısını araştırmakta, deneyler yapmakta hergün yeni bir bilgiye ulaşmaktadırlar. Bu deneylerden biri olan, "Ses Dalgalarının İnsan Beynine Etkisi" bugünkü konumuz.
Ses dalgalarıyla insan beyni kontrol edilebilir mi? Daha kolay öğrenme sağlanabilir mi? Hafıza güçlendirilebilir mi?
Bilim insanları bunların yapılabileceği konusunda hemfikirler, nitekim geçmişte yapıldığını idda edenler bile var.
İşte o iddalardan birtanesi...
"Amerika-Irak Savaşı yıllarında Amerikan askerleri, Apachee tipi helikopterler ile Irak üzerinde uzun süreli uçuşlar yapıyorlardı. Ortaya atılan iddalara göre, helikopterlerin içinde özel bir cihaz çok düşük bir frekans ile sürekli olarak Irak topraklarına ses dalgaları yaymaktaydı. Bu ses dalgalarının amacı insan beynine etki ederek, hasar vermekti. Yine iddalara göre, Amerika hedefine ulaştı. Saddam Hüseyin’i koruyan özel birlikler bu "düşük frekanslı sürekli ses dalgaları"ndan etkilenerek vazifelerini unuttular bir diğer deyişle "şuursuzlaştırıldılar" ve sonuçta sokaktaki normal bir insandan farkları kalmadı."
Günümüzde ses dalgalarının insan beynine etkisi kanıtlanmış bir gerçekliktir. Hatta bilim insanları daha da ileri giderek insan beyninin hangi ses dalga boylarında nasıl çalıştığını deneyler yaparak öğrenmeyi başarmışlardır. Bunu küçük bir tablo ile görelim;
Beynimiz 4 dalga boyunda çalışır,
1-Delta Dalga Boyu: ( 1- 3 Hz ) Derin uyku ,berrak rüyalar.
2- Teta Dalga Boyu: ( 4 -7 Hz )Derin trans, meditasyon, odaklanma, güçlü hafıza.
3 -Alfa Dalga Boyu: ( 8 -12 Hz )Hafif trans , süper öğrenme, olumlu düşünce.
4-Beta Dalga Boyu: ( 13 -25 Hz ) Normal bilinç hali , stres , anksiyete.
Ses dalgaları vasıtasıyla beyni istenilen dalga boyuna götürmek mümkündür. Müzik binlece yıl öncesinden beri bir çok hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır. İslam medeniyetlerinde akıl hastanelerinde hastalar müzikle tedavi edilirdi. Müziğin beyin üzerindeki etkisi kesindir. Yapılan araştırmalar bunu kanıtlamıştır. Mesela klasik müziğin IQ seviyesini bir kaç puan artırdığı yapılan deneylerle ispatlanmıştır.
Delta frekansı:
Rem uykusu için yani astral seyahatlerinin farkında olmak isteyenler için kullanılabildiği gibi. Bu frekansla bilinçli halde astral yolculuğa çıkabilmeyi sağlarsınız. Delta parlak fikirleri, en yavaş sağlayandır, genellikle derin uykuyu yaşatır. 1 frekansı ölüme en yakın hal, en derin uyku hali ve meditasyon halidir 0 noktası ise ölümdür. Insan Büyüme Hormon’unun yayımı tarafından refakat edilir yani sağlık için yararlı olan insan büyüme hormonunun açığa çıkmasına yardımcı olur. Sık aralıklarla program hazırlanıp iyileştirmek amaçlı derin bilince inmek için de kullanılır. Delta durumunun uyanıkken kazandırdığı bir diğer şey aynı zamanda şuursuz beyin faaliyetine bilinçli aklın akması için teşvik edici erişim fırsatı sağlar.
Theta frekansı:
Rüyalı uyku etkisi yarattığı gibi uykularınızı da düzenler ve rüyalı uykular yaşamanıza da vesile olur. Rüyalarınızı hatırlamanızı sağlar ve böylece bilinçaltından rüyalar ile gelen mesajlarınızı ve uyarılarınızı bilirsiniz. Uyku düzenleme tedavilerinde de kullanılır. Theta frekansı daha yavaş parlak fikir durumu sağlar. Hafif uykuda rüya gördüğümüz zaman gibidir. O çoğunlukla uygulayanlar tarafından rüyalı bir uykudan uyanıldığındaki gibi gibi tarif edilir. Theta belli bir düzen ile sıklıkla uygulandığında, geçmiş zamana dair uzun-unutulmuş belleklere ulaşmayı her zerrede stresten ferahlamayı ve bellekleri geri çağırmayı sağlar. Bu "alacakaranlık" durumuna doğru arınmak ve hafızayı yenilemek tazelemek, hatırlamak adına öğrenmeyi geliştirir, hipnoz halidir yani.. ve daha az uyku uyumak gerektiği zamanlarda ihtiyaç olan dinlenmeyi uyanıkken de sağlamak için kullanılır. Psikolojik açıdan geliştirilmiş kapsamlı bir şekilde sağlıkta kalmayı dengelenmeyi sağlar, derin meditasyona sebep olabilir.
Alpha frekansı;
Uyanık halde relax olabilmek için kullanılır, sadece gevşemeyi sağlar, rahatlatıp dinlendirir. Alfa parlak fikirleri, Beta durumunun hızına göre nazik bir şekilde kazandırır. Beta gibi hızlı şekilde kazandırmaz. Bu durumu dinlenerek, iyiliği ve yaratıcı enerjinin olumlu yanıyla uygulanması duyusunun akışını yüreklendirir. Alfa parlak fikir durumu ortaya koyar, problemlere çözüm yolu bulmak için düşünebilme adına idealdır. Görsel ögeler/imgeler eşliğinde de yaratıcılığımıza bir ağ geçidi oluşturur.
Beta frekansı:
Yüksek konsantrasyon için uygulanır. Beta durumunda iken 15 frekansta bir kitabı okursanız kitabı daha kolay ve çabuk anlamanızı sağlıyor. Nefes egzersizleriyle yaptığımız konsantrasyondan çok daha fazla etkili şekilde beyin duruma uyumlanıyor. Beta parlak fikir durumu, akıl keskinini hale getirir ve odaklanma da tutar. Beyin kolayca, düzenleme bilgisini çözümleyebilir, öğrendiğiniz okuduğunuz şeyler de zorlanmadan algılar ve bağlantılarını çözersiniz ve yeni fikirler ve çözümler oluşturursunuz. Beta durumu, sınav hazırlığı için çok yararlıdır, Başka aktivitelerde de veya konuşma ve iletişim konusunda özgüven sağlar doğru ve etkili iletişim yeteneği kazandırır. Konsantrasyon için en yüksek düzeyde ve uyarılık sağlar.
Beyin İstenilen Dalga Boyuna Nasıl Getirilir?
Normal bir insan kulağı 20-20000 hz frekans aralığındaki sesleri duyabilir, fakat biz beyni 20 hz’den daha küçük bir frekansa getirmek istiyoruz. Bunun için özel bir yöntem kullanılır. Örneğin biz beynimizi 10 hz dalga boyuna getirmek istiyoruz bunun için bir kulağımıza 200 hz frekansta ses verirken, diğerine 190 hz frekansta bir ses dalgası gönderip beynimizi 10 hz dalga boyuna getirebiliriz.
|
|
|
BAŞMELEK MİKAİL: 2017 GEÇİŞİ VE YÜKSEK BİLİNÇ BİRLEŞİK ALANININ TOPRAKLANMASI |
Yazar: Emka - 10-07-2017, Saat: 12:58 - Forum: Michael (Mikail)
- Yorumlar (1)
|
|
Gezegensel Yeni Yıl ve Temmuz/Ağustos 2017’nin Aslan Kapısı
Sevgili Işık Ailesi, şimdi 2017 yılınızda büyük değişimin yakın olduğu bir zamana ulaştınız. Buna 2017’nin Büyük Geçişi adını vereceğiz. Aslında, daha önce söylediğimiz gibi, 2017 Kutsal Gezegen Dünyanın yılıdır ve Yeni Başlangıçların yılıdır. 2017’nin ilk yarısının gelen Işık Kodları, Dünyada tezahür etmesi için Yeni Dünya Bilincinin yükselmesi için tohumları yerleştirdi.
Bu Yeni Dünya bilincine Yüksek Bilincin “Birleşik Alanı” adını veriyoruz. Bu, Yeni Dünya için Çok – boyutlu ızgaraları yaratmak için Gezegen etrafında varoluşa gelmekte olan Yüksek ve Çok – boyutlu bilincin yeni ve ortaya çıkan alanıdır. Bu, Yüksek Bilince ve Çok – boyutlu yaşamaya adanmış her insanın Kalbinde, Ruhunda ve Işık Bedeninde tutulur. Bu ışıldayan varlıklar uyanırken ve bir araya gelirken, onların parıldayan enerji imzaları ve grup enerjisi imzaları Yeni Dünya tezahürü için yapısal ızgaraları yaratır.
Kişisel enerji imzanızı yüksek frekansta sürdürmeniz ve benzer Işık ve Bilinç frekansında olan başkaları ile bir araya gelmeniz ve Yüksek Bilincin ortaya çıkan Birleşik Alanına katkıda bulunmanız bu nedenle gereklidir.
Bu ortaya çıkan alan şimdi Dünyada büyük geçişler için motivasyon olacak kadar güçlü olduğu noktaya ulaştı. Temmuzun enerjileri Ağustos’taki Aslan Kapısı ve Aslan’daki Ay ve Güneş Tutulmalarında bir zirve noktası oluşturacak, özellikle 21 Ağustos’taki Tam Güneş tutulmasında.
Bu sürdürülebilir yoğunluğun oldukça uzun bir periyodu olacak ve Sevgililer, yaşamlarınızda Yeni ve Eski arasında köprü oluştururken, bu zorluk ve sınav periyodundan geçerken içsel Huzur ve Gücünüzü sürdürme niyetinize odaklanmanız gerekecek. Umutsuzluğa kapılmayın, kurban bilincine veya öfkeye kapılmayın, Güven ve Akış yerinde kalmanıza izin verin. Bu, aktif olma ve değişiklikler yapmaya çalışma zamanı değil. Güven ve güvenilirlik ile değişikliklere akmanıza izin verirken, içinize gitme ve daha büyük güce teslim olma zamanıdır.
Oğlak Burcunda Dolunay
Enerji hızlanmasının ilk büyük noktası 9 Temmuzda Dolunay olacak. Bu Dolunay, Oğlakta olan Pluto tarafından kuvvetli şekilde etkilenen Oğlak Burcuna denk geliyor. Pluto Dönüşüme güç verir ve Dolunayın güçlü manyetik enerjileri ile birlikte dönüştürme ve temizleme için çok derin hisleri ve duyguları ortaya çıkarmak için bir aracı olacak. Salıverilmesi ve uzaklaşması için bunların yüzeye çıkmasına izin verin. Bunlara tutunmayın veya umutsuz ya da suçlu hissetmeyin. Sadece basitçe bunları salıverin gitsinler, çok nazikçe. Eski enerjide bu tür hisleri işlemden geçirmek için çok sıkı çalışıyordunuz ve bu tür hislerin nedenlerini bulmak için çok fazla enerji koyuyordunuz. Bu yeni çok – boyutlu enerjide, sadece yükselen şeylerin farkına varmak, bu tür hislerle ve duygularla artık güreşmeye gereksiniminiz olmadığını bilerek sevgiyle bırakmak yeterlidir. Şimdiki anda nerede olduğunuza ve neyi yaratmayı arzu ettiğinize odaklanırken, bunların akıp gitmesine izin vermek yeterlidir.
Aslında, Gezegen üzerinde Yeni Dünya algı kalıplarının ve ifadesinin yer bulması için, Dolunay bir çok eski kalıpların sonunda salıverileceği bir zaman olacak. Çok – boyutlu yaşama kavramını tam olarak kavramaya ve frekans ve titreşimi fark edebilmeye ve kendi kişisel titreşim frekansınızı veya Enerji İmzanızı Yeni Dünya enerjilerine demirleme seçimini yapmaya gereksinim duyacağınız bir zaman olacak.
İşiniz veya aileniz nedeniyle eski enerjilerin düşük frekanslarında zaman geçirmeniz gerekiyor olabilir, ama en rahat olduğunuz yüksek frekanslara geri dönmeden önce, bu zamanları “geçici ziyaretler” olarak görebilirsiniz. Bir çoğunuz hala, henüz uyanmamış olan ve Yeni Dünya frekanslarına geçmemiş olanlara yardımcı olmak için, frekans seviyeleri arasında “köprü kurma” rolünde olabilirsiniz.
Sevgililer, bazen etrafınızda kaosu ve korku/öfkeyi deneyimlemek zorunda kalsanız bile, Kalbin Savaşçıları ve Bedenlenmiş Işık Üstatları olduğunuzu ve Kalbinizdeki ve Ruhunuzdaki Sevgi ve Işıltının sizi koruyacağını ve siz Yüksek Bilincin Birleşik Alanın ifade ederken yaşamlarınızda Bolluk, Uyum ve Neşe yollarını açacağını hatırlayın.
Sirius Etkisi : İki Güneş Yükseldiği Zaman
Sonraki büyük enerji hızlanması 26 Temmuzdaki Gezegensel Yeni Yıl olacak. Bu tarih Kadim Mayalar ve Kadim Mısırlılar tarafından, Dünya Gezegeninin süregiden evriminde yeni bir döngüye başladığı an olarak biliniyordu.
Bundan önce 25 Temmuz’a denk gelen “zamanın dışındaki gün” var. 25’i, bir döngüden diğerine dönüşümün doğurulduğu Sihirli ve Kutsal “rahim yeri”dir. Yeni Dünya döngüsünün temellerini olası en yüksek seviyede atarken, neşeli ve yaratıcı olmanın zamanı. Bu yaratıcı ve festival enerjisi sizi 26 sına, Gezegen ve tüm yaşayan varlıkların yaradılışın ve olmanın yeni kişisel döngüsüne başlayacağı zamana taşıyacak.
Kadim Mısırlılar için, bu zaman “Sirius’un güneşsel yükselişi” adı verilen yıllık bir olay ile işaret ediliyordu. Bu, Sirius’un sabah gökyüzünde Güneşe yakın yükseldiği zamandır. Ayrıca Mısır takviminde, Nil’in yükseldiği ve topraklara taşarak insanlara verimlilik ve bolluk getirdiği zamandır. Ek olarak, Sirius ayrıca Kutsal Öğretmen Yıldız olarak biliniyordu ve onun güçlü Işık Kodları Güneş ile hizalandığı zaman, yıllık Aslan Kapısı portalı ile Dünyaya aktarılıyorlardı. Aslan Kapısı portalı 26 Temmuz’da açılmaya başlar ve 8/8 olarak 8 Ağustos’ta zirveye ulaşır. Bu, biri Altın Beyaz (Dünyanın Güneşi), diğeri Elektrik Mavi (Sirius) olan “İki Güneşin” güçlü zamanıdır. Zamanın sonraki spiralinin kalıplarını ve modellerini taşıyan Elmas Işık Kodları Galaktik Merkezden aktarılır ve Dünya Gezegensel Zaman Döngülerine bütünleştirilirken Sirius tarafından büyütülür.
Aslan Kapısı: 8 Ağustos 2017
Sevgililer, enerji hizalanmalarının ve hızlanmalarının bu serilerinin doruk noktalarının 8 Ağustos’ta Aslan Kapısında ve Ağustos 2017’de Aslan Burcundaki iki Tutulmada olduğunu görebiliyorsunuz.
Aslan Kapısı, Sirius’un Kraliyet Ruh Aslanlarının koruyuculuğu altında olan Aslan burcundaki güçlü portaldır. Dünün ve Yarının Aslanları olarak bilinen bu Muhteşem Işık Varlıkları, Dünyaya inecek olan ve ızgaraları ve Bilincin yüksek spiraline evrimlerine yükselmeye alıcı olan herkesin Işık Bedenlerini aktive edecek olan Yeni Işık Kodları ve Evrimsel Kalıplar için Kutsal Yeri taşırlar.
Bu zamanda kişisel bilincinizi ve enerji imzanızı yüksek seviyede tutmanız çok gereklidir. Ve gelmekte olan yeni Elmas Işık Kodlarındaki İlahi Işık ve Kutsamaların akışının tam avantajını almak gereklidir. Herhangi bir olayın sizi aşağıya, öfke, korku ve endişe gibi düşük bilinç seviyelerine çekmesine izin vermeyin.
Bu aslında 2017’nin Büyük Geçişinin zamanıdır ve bir Işık Savaşçısı ve bedenlenmiş Işık Üstadı olduğunuzu hatırlamalısınız. Yeni Işık Kodlarının İnsanlık ve Gezegen hayrına sizin vasıtanızla gelebilmesi ve topraklanabilmesi için, bu enerjileri Enerji İmzanızda taşımak sizin işinizdir.
7 ve 21 Ağustos Tutulmaları
Aslan Kapısı portalı 12 Ağustos’ta kapanıyor. Ancak, enerji Ağustos ayı boyunca yoğun olmaya devam edecek ve Aslan burcundaki iki Tutulma ile yükseltilecek ve çoğaltılacak.
Aslan Kapısından önceki gün, 7 Ağustos’ta Dolunayda Kova burcunda kısmi Ay Tutulması olacak (Aslanda Güneş). Bu, Gezegende Tanrıça enerjisinin daha fazla güçlendirilmesi için yer yaratacak. Şubat 2017’de, Dünyada Tanrıça/İlahi Dişil enerjinin Yükselişinin parçası olarak Dünyaya Elmas Enerjinin bu güçlü akışını başlatan Aslan’da halkalı ay tutulması vardı (Güneş Kova’da).
Bu 2017 yılında, Yaratıcılık ve Şefkatin Sağ Beyin enerjileri daha açık bir şekilde aktive olurken, İlahi Dişilin yükselen gücünün daha fazla farkında olacaksınız. İlahi Dişil enerjiler ile ifade edilmek için ortaya çıkan Yüksek Bilincin Birleşik Alanı için artan bir fırsat olacak.
21 Ağustos’taki Tam Güneş Tutulması 2017 için tutulmalar döngüsünü tamamlıyor. Aslan’daki Tam Güneş Tutulması, Kraliyet Sirius Yıldızı Aslanları tarafından başlatılan Yeni Gezegensel Kodların Gezegensel Izgaralara bütünleştirilmesini sağlıyor.
Bu zamanda, geçiş ve değişimin üst üste yığılan enerjileri Dünyadaki önemli değişim için büyük itici gücü sağlamış olacak. Ateş Enerjisi olarak, Aslan enerjisi Yeni Gerçekliğin Elmas Işık Kodları ile uyumlu olmayan her şeyi yakacak ve dönüştürecek.
Bu noktadan itibaren, vurgu yaşamanın ve algının yeni şekillerinde olacak. Eski yollar Yeni Dünyanın yükselen enerjileri tarafından zorlanmaya devam edecek. Birleşik Bilincin ortaya çıkan alanının gücü dönüştürecek ve değiştirecek, Dünyada Yeni Gerçeklik için yer sağlayacak.
Celia Fenn Kanalıyla
5 Temmuz 2017
(Çeviri: Saffet Güler)
|
|
|
Serçe Parmağına Göre Karakter Analizi |
Yazar: Emka - 10-07-2017, Saat: 12:43 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
A Tipi Kişilik
Duygularını kendilerine saklarlar ve yabancılara şüpheyle yaklaştıklarından duygularını onlarla paylaşmazlar. Özgürlüklerine düşkündürler. Kolayca arkadaş edinemeseler de edindikleri arkadaşlara inanılmaz sevgi besler ve güvenirler. Yalandan ve iki yüzlülükten nefret ederler. Bu aslında hayatta en değer verdikleri şeylerdendir.
Kendilerini beğenirler ve onları kandırmak çok zordur.
Kocaman bir kalpleri vardır ve sevdiklerine her daim yardım ederler. Çalışkandırlar. Onlara verilen görevleri asla yarıda bırakmazlar. Mimiklerinden ve gözlerinden ne düşündükleri anlaşılır.
B Tipi Kişilik
Son derece utangaçtırlar. Yeni insanlarla tanışmayı sevmezler. İlk adımı asla atmazlar.
Sevgililerine son derece sadıktırlar. Duygusaldırlar. Sır saklamakta ustadırlar. Kafalarına bir şeyi koyduklarında onları kimse durduramaz.
En korktukları şey canlarının yakılmasıdır. Dışarıdan güçlü ve özgür olarak görünürler. İçten içe sevdikleri kişiyi aramakla meşguldürler.
Ne olursa olsun sakinliklerini korurlar.
C Tipi Kişilik
İleriyi fazla düşünmezler ve onları üzmek zordur.
Kontrol ellerinde olmadığında rahatsız olurlar. Sürprizleri sevmezler. Başkalarına hakkında ön yargılar yapmazlar ve diğerlerinin düşüncelerine saygı gösterirler.
Egoları yüzünden bazen kendilerini beğenmiş olarak görünebilirler. Tartışmalarda haklı çıkmak isterler ancak en sonunda özür dilemeyi ihmal etmezler.
Sorunları hakkında konuşmayı sevmezler. Bu nedenle aile bireyleri veya sevgililerinin neden üzgün olduklarını tahmin etmesi epey zordur. Arkadaşlıklarında ve ilişkilerinde samimiyete çok önem verirler.
Serçe parmağının uzunluğuna göre karakter analizi yapılıp yapılamayacağı daha önce bilimsel olarak araştırıldı. Bazı araştırmalarda yapılabileceği savunulurken bazılarında bunun mümkün olmadığı öne sürüldü.
|
|
|
Sevgili İNSANLIK |
Yazar: Neval Ercan - 10-07-2017, Saat: 11:19 - Forum: NOTLAR
- Yorum Yok
|
|
Selam Ademoğlu,
Nam-ı diğer Junior Adem,
Sana söylememiş olabilirler.
Uzun zaman önce o yedi yıldızlı cennetten çıktık biz.
Oralar iyiymiş, yediğin önünde yemediğin arkandaymış, öyle deniyor.
Geldiğimiz yeri görüyorsun.
Burası böyle bir yer.
Burada tatsızlıklar her zaman olacak.
Güllük gülistanlık olsa da en iyi ihtimal yaş 80 dendiğinde,
90 dendiğinde tık diye bir bahaneyle sona erecek herşey.
Burası böyle, bilgin olsun.
Mercedes de var, kalaşnikof da.
Sanayinin bacaları bir kere tütmeye başladı mı, durduramıyorsun.
Buranın daha iyi bir yer olması için elinden geleni yap.
Ama ne yaparsan yap,
buranın yedi yıldızlı bir tatil köyü olmadığını,
buranın dünya olduğunu unutma.
Burada bütün zevkler sınırlı, bütün heyecanlar kısıtlanmış olacak.
‘Birinin’ işler yolundayken, yoluna hep taş koyduğunu hissedeceksin.
Sen ne dersin bilemem, ona Tanrı diyoruz biz.
Buraya kazık çakmaya çalışma.
Dünyaya çaktığın kazıklar vodoo iğneleri olur
vücuduna batar, canını yakar.
Ölümlüsün.
Öleceksin.
Doğduğun kadar gerçek bir hakikat bu.
Pek farkındaymış gibi görünmüyorsun,
Her ölüm haberinde sıranın sana geleceği korkusuyla,
kendini oradan oraya atmandan anlaşılıyor.
Sevgili Junior Adem,
Çok kitap, gazete, site, blog, twit vs. okuyorsun.
Herşeyi biliyorsun.
Bir tek buraya neden geldiğini bilmiyorsun.
Bu soruya cevap bulamadıktan sonra ne anladın onca eğitimden?
Boşlukta yüzmeyi özgürlük,
kitap denizinde kaybolmayı aydınlanmak zannedebiliyorsun.
Neden geldiğini bilmiyorsun bu nedenle nereye gideceğinden de haberin yok.
O yüzden ölüm dendi mi tir tir titremeye başlıyorsun.
Modern bir arkadaşımızsın.
Elin yüzün düzgün.
Eğitimin iyi (asıl öğrenmen gerekeni öğrenmemiş olsan da)
Gel gelelim ölümlü olmayı kabul edemiyorsun.
Ortalama ömür 1000 yıl olsa,
900 yaşında ölene gencecik yaşta gitti diyeceksin.
Her ölüm zamansız olmaya devam edecek.
İsterse yüzbin yıl olsun, sonsuzluğun dışında hiçbir zaman sana yetmedi, yetmeyecek.
Sen dünyaya kazık çakmaya çalıştıkça,
ölümsüz gibi hareket etmeye çalıştıkça
kolay hedef oluyorsun eli silahlılara.
Bir tane suratsız, eline soğuk metalden yapılma mertsizlik borusunu aldı mı
Dünyan yıkılıyor.
Çünkü sen dünyayı kalıcı zannettikçe,
yıkıcı olanların yaptıkları sansasyon oluyor.
Yarın yine yapacak bunu.
Çünkü bugün çok ‘iyi’ geri dönüş aldı.
‘Bizi yıkamayacaksınııız’ diye twitler atıyorsun ya,
aklında olsun gülüyorlar.
Çünkü korku paçalarından damlıyor, görüyorlar.
Bin oluruz yine geliriz diyenlerin,
genellikle askere gitmemek için ne taklalar attığını
onlar bilmiyor mu zannediyorsun?
Bu kahramanlık salvolarına hiç gerek yok.
Lanetleye lanetleye lanet bırakmadın ülkede.
Okuldaki kötü çocukları hatırla.
Bir şeye gıcık olduğunu, sinirlendiğini, ondan korktuğunu bir görmesinler.
Burnundan getirirlerdi.
Bunlar da böyle.
Dünyaya neden geldiğin ve dünyadan neden gideceğin konusundaki entelektüel cehaletindir
ateşli/barutlu ilkel etkinlikleri bu kadar etkili kılan.
Atatürk’ün bizi yıkamayacaksınız diyen tweetleri var mı ben hatırlamıyorum.
Tek hatırladığım korkusuz, sağduyulu ve çözüm içeren sözleri.
‘Gerektiğinde ölürüz koç, sıkma sen canını’ mesajını çok iyi veriyor
düşmanına.
Böyle bir adama terör olmaz.
Ama sana oluyor.
Seni bilgisayar başındaki bu korkulu halinle,
cephede düşünemiyorum.
Daha otobüste korkudan gidebilirsin.
Junior Adem,
bizden önce dedelerimiz neler neler gördüler hatırlamaya çalış.
Bunlar ne ki?
Sakin…
Neredesin bir anla önce.
Nerede öleceğinin ayırdına bir var ki,
neler yaşayacağının kalitesini en üst seviyeye çıkarabilesin.
Cevaplar neden doğduğun sorusunda, felsefede.
Bununla ilgili bir kitap var takır takır anlatıyor, merakın varsa bakarsın.
Ama onun dışında sakin ol şampiyon.
Ölümsüzlüğüne meydan okuma.
Meydan okuma hakkını yanlış giden ve düzeltilebilir konulardan yana kullan.
Çünkü ne kadar kapsamlı bir sağlık sigortası yaptırırsan yaptır dünyadan göçeceksin.
Ölüm aynı zamanda bu dünyadaki en adaletli şey bunu unutma.
Çünkü herkese uğrayacak.
Bunları yapanlara da.
Şu kısacık vakte neler sığdırabileceğine odaklan sen.
Saate bakmaktan ders çalışamayan çocuklar gibisin.
Saati boşver, teneffüs zili nasılsa çalar, sen yapacaklarına odaklan.
Zil çaldığında şaşırma yeter.
İyi insan ol.
Kendi için yaşayan insan olma.
Zevk-ü sefa için yaşayan bir Junior Adem hiç olma.
Bunun için yanlış yerdesin.
Varlığınla, varoluşunla, varedeninle savaştıkça
acı çekmeye devam edeceksin.
Yaşamak güzel.
Ne kadar sürdüğünün hiçbir önemi yok.
Hepsi göz açıp kapama kadar süren bir göz boyama.
Ömür kutusunun içine bulabildiğin kadar çok iyilik ve güzellik sığdır.
Yanında götürebileceğin tek kutu o.
BURAK ÖZDEMİR
|
|
|
Negatif İnsanlardan Uzak Durun! |
Yazar: Neval Ercan - 10-07-2017, Saat: 11:13 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Herkesin tek istediği mutlu, huzurlu ve rahat bir hayat yaşamak. Bunun içinse varımızı yoğumuzu ortaya koyup mücadele etmemiz gerekmiyor, zaten mücadele etseydik rahat ve huzurlu da olmazdı. Sadece, bazı önemli püf noktalara dikkat etmemiz gerekiyor. Örneğin; pozitif düşünmek, şükretmek gibi hayati önem taşıyan önemli püf noktaları. Bunlardan başka bir önemli noktaya da değineceğiz. Bu hayati nokta ise “Negatif İnsanlardan Uzak Durun!” olarak karşımıza çıkmakta.
Peki neden negatif insanlardan uzak durmamız gerekir?
Öncelikle, bu tür insanların çevremizde sıklıkla görüleceği aşikar. Çünkü toplum olarak henüz bilinçli değiliz. Yakın çevremizdeki insanların hayata bakış açılarını, görüşlerini çok rahat analiz edebiliriz. Aslında bu bize çok büyük avantaj sağlamakta. Nasıl bir çevrede yaşadığınızı rahatlıkla görebilirsiniz. Genelde şuan bulunduğunuz çevrede görüşler ve hayat tarzları birbirine çok benzer ve birbirini destekleyici niteliktedir.
Muhtemelen çevrenizdeki insanların çoğu negatif ve pozitif ayrımı yapmadan, kötü ve can sıkıcı olayları rahatlıkla sizle veya başkalarıyla paylaşan kişilerdir. Bu tür insanlarla tamamen bağınızı koparın, gördüğünüz yerde selam dahi vermeyin tabiki demiyoruz. Negatif insanlar çok yakın bir arkadaşınız da olsa, bir vampir gibi enerjinizi emerek, sizi daha düşük frekanslara çekerler. Siz farkında bile olmadan, sizi karamsarlığa doğru iterler. Ne kadar aynı görüşte olmasanız da o negatif ortamdan etkilenirsiniz ve enerjiniz düşer. Bu tür negatif düşüncelere sahip insanlar, negatif olaylardan ve dedikodulardan beslenirler.
Sizin yüksek frekanslı enerji alanınıza girdiklerinde, yaydığınız pozitif yüksek titreşimden rahatsız olacakları için yaptığınız şeyleri negatif yönde eleştirmek, “sizin iyiliğiniz için” adı altında hayatınıza engellemeler veya “biz seni biliyoruz ama başkaları ne der?” gibi tuzaklarla kendi yaşam enerji alanına çekmeye çalışırlar. Sizde ne kadar ben bu tür şeylerden etkilenmiyorum deseniz de, bunların etkileri zamanla ortaya çıkar. Çünkü negatif ve pozitif aynı ortamda bulunamaz. İkisinden birisi galip gelip hüküm sürer.
Hayatınızda bir dönüm noktası istiyorsanız, bu tür negatif insanlara karşı mesafe koymanız akıllıca olacaktır. Sizin enerji seviyeniz pozitif yönde artarken, koyduğunuz mesafeyle ve o kişinin de kendi negatif enerji alanında ki tutumu değişmediği müddetçe, geçen sürede bir bakmışsınız hayatınızdan tamamen çıkmış. Aslında bu sizin yararınıza olan bir değişim.
Unutmayın, siz kendinizi geliştirdikçe, hayatınız gelişecek ve çevrenizde buna bağlı olarak değişmek zorunda kalacak. Hayatı pozitif yaşayan insanlarla paylaşmak, hayat kalitenizi arttırır. Daha refah, daha huzurlu ve daha mutlu yaşarsınız.
-Kuantum Dünyası-
|
|
|
Klişeler Klişeler Klişelerrrr |
Yazar: Neval Ercan - 09-07-2017, Saat: 23:51 - Forum: NOTLAR
- Yorum Yok
|
|
'Nasılsın' diye sorduklarında verdiğin cevaplar soruyu geçiştirmeye yönelik, alışkanlığa dönüştürülmüş, otomatikleşmiş, samimiyetsiz ''iyiyim, eh işte, idare ediyoruz '' vb. yanıtlar mı.. ya da kendini iyi hissetmediğini düşündüğün ve eksiklik hissiyle verdiğin ''iyi olmaya çalışıyoruz, yuvarlanıp gidiyoruz '' tarzı gündelik, normal olarak adlandırdığımız ruh halini yansıtan ve kısıtlı bir algılayışla oluşturulmuş hazır cevaplar mı...
Neden 'mükemmelim' diyemiyorsun?
Harikayım.. KUSURSUZUM!!
Her şeyi olduğu gibi, kendi doğallığında değil de zihnin ve bilinçaltının çarpıtılmış şartlanmalarıyla algıladığımız için kendimizi de bir eksiklik duygusuyla, geçici ruh halleriyle özdeşleşerek, gerçekte olduğumuzdan 'aşağı' bir düzeyde yansıtıyoruz.
Gerçekte sen ''kendini bilen evrensin''!!
Tüm varlığı doyasıya kendinmiş gibi hissedemediğin için kendini de yarım, eksik hissediyor ve dışarıya böyle yansıtıyorsun.
Eğer sen varoluşun özü olduğunu hatırlayabilir ve her şeyin tam da olması gerektiği gibi kendi mükemmelliğinde zihnin şartlanmalarından ötede, kısıtlı anlamlarla oluşturulan tanımlamaların ulaşamayacağı bir seviyede olduğunu kavrayabilirsen, nasılsın sorusuna tüm samimiyetinle vereceğin cevap 'kusursuz' olur.!!
Bir şeyin diğerinden daha iyi ya da kötü olduğu, bir an'ın diğerinden daha güzel olduğu, bir kişinin diğerinden üstün ya da aşağıda olduğu, ekonomik durumunun, toplumsal rollerinin önemli olduğu düşüncesi zihnin var olanı bütünsel değil ayrı bir kişilik yaratıp parçalayarak, ayrıştırarak algılama eğiliminin sonucudur.
Kusurlu olduğumuz bir yanılsamadır.
Aileden ve toplumdan başlayarak ikili ilişkilere, düşüncelere, ideolojilere ve en çok da dini inançlara yerleşmiş olan olan bu derin yanılsama bebekliğimizden itibaren bize empoze edilen en büyük yalanlardan birisidir.
Diğer tüm yanılsamalar gibi bizden de başkasına ve daha başkalarına düşünce kalıpları ve inançlar biçiminde aktarılır.
Bu yüzden kendi bilinçaltınla yapacağın her yüzleşme, sana empoze edilene karşı vereceğin içsel savaş kolay olmayabilir.
Ama sonsuzlukla özdeşleştiğinde hiçbir sıradan düşüncenin ulaşamayacağı bir avantaj elde edersin.
Artık kendini çarpıtılmış düşüncelerin yansımalarından değil bilincinde olduğun sarsılmaz gerçekliğin ışığıyla görmeye başlamışsındır.
Hayatının her anına, ta en derinlerine yansıyan bu kavrayışın ışığı en sıkıntılı ruh hallerinin oluşturulduğu en zor durumlarda bile sana mükemmel olduğunu hatırlatacaktır.
Zihinde yaratılan egosal bir kişilik değil,
'Evrenin Kendisi' olarak sen Kusursuzsun!!
Alıntı Mutlak Farkındalık
|
|
|
|