Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 825 kullanıcı aktif
» 1 Kayıtlı
» 824 Ziyaretçi
ceylaninreallife

Son Aktiviteler
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 339
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 311
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,018
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,145
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,083
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,007
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,155
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,525
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,287
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,175

 
  Yaşamı Boyunca İnsan Yerine Konmayan Julia Pastrana’nın Hüzünlü Hayat Hikayesi
Yazar: Emka - 08-07-2017, Saat: 13:44 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorumlar (1)

Geçtiğimiz yüzyıllar çok çeşitli hastalıkların birer bilmeceden ibaret olduğu anlara sahne oldu. Dünya tarihinde bu gibi hikayeler beyaz perdeye dahi aktarılarak, bu gibi kişilerin yaşamları boyunca çektikleri sıkıntılar hiç değilse sinema izleyicisi tarafından değer gördü. Bunun en bilinen örneklerinden biri “Fil Adam” Joseph Merrick‘tir. Bir benzer ama bir o kadar da kendine has farklılıklarıyla 1800’lü yıllarda Meksika’da yaşayan Julia Pastrana’nın da kaderi ne yazık ki Merrick’inkinden farklı değil. Pastrana yaşamı boyunca asla bir insan olarak görülmediği gibi bundan kazanç elde etmek isteyen insanların en büyük sömürü kurbanı oldu. Yaşamının dışında, öldükten sonra cesedinin bile ticarete alet edilmesi, Pastrana’nın hüzünlü hikayesine kulak kabartmamızı sağlıyor.



Julia Pastrana 1834 yılında Meksika’nın Sinaloa eyaletinde doğdu.



6c487d261e8dc78cfa42bdc8b11129c7-500x600.jpg



Hayatı yoksulluk içinde geçtiği için erken yaşlardan itibaren çalışmak zorunda kaldı.



Julia çok erken yaşlarda çeşitli hastalık belirtileri gösterdi, ömrü boyunca da bu hastalıklar onun yaşamını önemli ölçüde etkiledi.



Blowoff-Julia-Pastrana-0b-494x600.jpg



Çok küçük yaşlardayken görülen hipertrikozis hastalığı Julia’nın yüz, göğüs ve bacaklarında anormal miktarda kılların çıkmasına neden oldu.



Hipertrikozis ile birlikte diş etinde ortaya çıkan büyüme çene yapısını da bozuyordu.



cropped-7.Engraving-e1481412861499-1.jpg



Dönemin sağlık şartlarının gelişmemiş olduğunu hesapladığımızda ve aynı dönemlerde benzer vakaların olmadığını düşündüğümüzde Julia’nın sağlık problemlerine hekimler çare olamıyordu.



Bir dönem, yaşadığı Sinaloa eyaletinin valisinin hizmetçisi olarak çalıştı. Fakat sonra, dış görünüşünün eyaletin iş ve yatırım olanaklarını tehdit edebileceği düşüncesiyle vali işine son verdi.



julia_00.jpg





Bu işsizlik Julia’nın, o yıllarda insanların büyük ilgi gösterdiği ucube sirk ve gösterilerine sürüklenmesine neden oldu.



Bilim henüz onun durumuna yeterli açıklamalar getiremediğinden, Julia el mahkum bu ucube sirklerinde çalışarak yaşamını sürdürdü.



julia_01.jpg



Julia daha önce görülmemiş bir görünüme sahip olduğundan, türünün ilk örneği olarak kabul ediliyordu.



Yalnızca kendi kazancını düşünen iki Amerikalı iş adamı onu işe alıp gösterilerinde sunmaya başladı.



julia_02.jpg



Julia gösterilerde “sakallı kadın” ismiyle sunularak yoğun ilgi görüyordu.



julia_03.jpg



Kitleler onu görmek için sirklere akın ediyordu.



Amerika’da birkaç kez sahnelendikten sonra gösterilerinden birinde, sonradan kocası ve aynı zamanda yeni menajeri olacak Theodore Lent onu fark etti.



julia_05.jpg



Onu bir kazanç kaynağı olarak gören ve kendi himayesinde gösterilerde sunmak isteyen Theodore 1857 yılında Julia’yla evlendi.



Julia, kocası ve yeni menajeri Theodore ile Amerika ve Avrupa’da birçok ülkede gösterilere çıktı.



julia_z_pastrana.jpg



Gittikleri yerlerde izleyiciler tarafından karşılaştığı durum hep aynı oldu; hayranlık başta olmak üzere, merak ve maalesef tiksinme…



Dönemin gazetelerinde bile kendisiyle ilgili hiç hoş olmayan başlıklar atıldı.



ugliest-people-julia-pastrana-2.jpg



“Gorile benzeyen kadın”, “aşırı iğrenç kadın” gibi…



Oysa onun dış görünüşünün içinde yatan çok önemli yetenekleri vardı.



Julia-Pastrana-600x400.jpg



Julia’yı yakından tanımış İngiliz doğa tarihçisi Francis Buckland 1868 yılında, Julia’nın hayatını kaleme aldığı kitabında, görüntüsünün aksine parıldayan bir sese sahip olduğunu yazdı.



Julia’nın yetenekleri yalnızca sesiyle sınırlı değildi; o aynı zamanda üç dil konuşabiliyordu ve dans etmek gibi önemli bir yeteneğe sahipti.




remembering-julia-pastrana-the-ape-woman.jpg


Julia, 1859’da son gösterisi için bulunduğu Moskova’da hamile olduğunun farkına vardı.



ugliest-people-julia-pastrana-1-600x450.jpg



860 yılında doğan bebeği normalinden epey büyük olmakla birlikte annesi gibi vücudu kıllarla kaplı ve çenesi çıkıktı.



Yaşama henüz hazır olmayan ve doğumdan birkaç saat sonra hayata gözlerini yuman bebekte de, hipertrikoziz belirtileri görüldü. Bebeğinin doğumundan beş gün sonra komplikasyonlar(ilaç veya hastalığın doğurduğu yan etkiler) uüzünden Julia da hayatını kaybetti.



julia-pastrana.jpg



Çocuğunun ve eşinin yasını tutmak yerine, bunu bile ticari bir girişime çeviren paragöz Theodore, Julia’nın ve bebeğinin cesetlerini mumlayarak sergilemeye devam etti.



ugliest-people-julia-pastrana-4-600x536.jpg



Theodore’un ölümünden sonra Norveçli bir panayır operatörü tarafından Julia ve bebeğinin cesedi yıllarca sergilenmeye devam etti.



Ta ki 1976 yılında cesetler çalınana kadar…



ugliest-people-julia-pastrana-dead-600x406.jpg



Julia’nın cesedinden arta kalan bir kolu ve bebeğinin zarar gören cesedi bir depo içinde bulundu.



ugliest-people-julia-pastrana-5.jpg



Polis cesedi Oslo Üniversitesi’nin adli tıp kurumuna yolladı, ceset burada soğukta saklandı.



Sonrasında Oslo Üniversitesi’nin “Temel Medikal Bilimler Enstitüsü”nde anatomik incelemeler yapmak için korunma altına alındı.



z_c63aca6f01243e7f67d41750819eb57f-600x375.jpg



Uzun müddet Oslo Üniversitesi tarafından koruma altına alınan ceset 2013 yılında Meksika’ya gönderildi.



Yaşamı boyunca hiçbir zaman insancıl bir davranış ve değer görmediğinden cesedi Meksika’da son olarak normal bir şekilde gömüldü ve böylece bu sömürü hikayesi son buldu.



z_8471468158_de158e4d5c_b-600x398.jpg



Julia Pastrana’nın hayatını konu alan Marco Ferreri yönetmenliğindeki 1964 yapımı “The Ape Woman” filmini izlemenizi tavsiye ederiz.


z_donna_.jpg


KAYNAK: listelist

Bu konuyu yazdır

  Meditasyon Ve 7 İnanılmaz Faydası
Yazar: Magnetho - 07-07-2017, Saat: 23:44 - Forum: MEDİTASYON - Yorum Yok

Meditasyon, Latince meditatio kelimesinden türetilmiş, sözcük anlamıyla birçok Batı dilinde “derin düşünme” anlamına gelmekte olan bir terim olup, sözlüklerde, “kişinin iç huzuru, sükûnet, değişik şuur halleri elde etmesine ve öz varlığına ulaşmasına olanak veren, zihnini denetleme teknikleri ve deneyimlerine verilen ad” olarak tanımlanır.

Peki nedir meditasyon, ne işe yarar ?

Meditasyon genel anlamda, vücut, beyin, ruh ve davranış arasında etkileşime odaklanır. Meditasyon yaparak kendimize kazandırabileceğimiz bir çok fayda bulunmaktadır. Bu faydalardan yedisi ile devam edelim;

1. Yaratıcılığınız Artar
Leiden Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, meditasyon yaparak yaratıcılığımızı arttırabileceğimiz sonucuna ulaşıldı. Meditasyon sayesinde belirli bir görev üstlendiğinizde yeni fikirler üretebilmeniz daha kolaylaşıyor.
Konulara olan bakış açımızın değişmesiyle , farklı düşünceler ortaya atarak, karşınıza çıkan bir çok probleme karşı bir çok çözüm üretebileceksiniz.

2. Kaygı Seviyeniz Azalır
Düzenli olarak meditasyon yapan kişilerin kaygı seviyesinde azalma görülmüştür. Meditasyon yaptığınız esnada vücudumuzda sinirlere ulaşan yollarda gevşeme sağlanır ve böylelikle hissedilir bir rahatlama oluşur.
Beynimizin ön kısmında bulunan bir bölge, yaşadığımız, hissettiğimiz ve deneyimlediğimiz bilgileri işlemeye yarar. Hayatımızda edindiğimiz tüm korkularımız ve rahatsızlıklarımız bu yoldan geçer. Bu sebeple, ne zaman kendimizi rahat hissetmesek veya korksak beynimizin bu bölümü tepki verir ve böylelikle kendimizi huzursuz hissetmemize yol açar.

Meditasyon sayesinde, beynimizin bu bölümüne giden bağlantıyı rahatlatarak karşımıza çıkan bu gibi durumlarda farklı tepkiler verebileceksiniz. Ayrıca bu sayede potansiyel sinir bozucu durumlarda daha sakin olduğunuzu göreceksiniz.

3. Hafızanızı Güçlendirir
Meditasyon ile uğraşanlar, dikkat dağıtıcı öğeleri daha kolay göz ardı edebilirler. Arka planda dikkat dağıtıcılar olmadığı zaman, beynimizde daha net mesajlar iletiriz. Bu sayede hatırlamamız gereken bir şey olduğunda daha hızlı hatırlayabiliriz.

download-images-5868563199_Ruhsal-Detoks.jpg

4. İlişkilerinizi Geliştirir
Meditasyon, ruh halinize pozitif katkı yapar ve sosyal ilişkilerinizin daha kuvvetlenmesine yol açar. Böylelikle başkalarına karşı daha merhametli olur ve daha kolay empati yapabilir bir hale gelebilirsiniz. Siz de sosyal hayatınızda veya iş hayatınızda ilişkilerinizi geliştirmek istiyorsanız, en iyi cevap meditasyon olacaktır.

5. Sağlığınıza İyi Gelir
Eğer hipertansiyon hastalığınız varsa, meditasyon sayesinde kan basıncınızı azaltarak kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz. Ayrıca araştırmalar göstermiştir ki düzenli meditasyon yapanların gripten kurtulma süresi yapmayanlara göre daha kısa sürmektedir.

6. Uyku Kaliteniz Artar
Meditasyonun, uyku kalitesini ve miktarını arttırdığı araştırmalar ile kanıtlanmıştır. Yatmadan önce oluşturulacak bazı rutinler ve uyuduğumuz odanın havasının temiz olması da önemli etkenlerdendir.
Eğer depresyon veya sürekli yorgun hissetme gibi uykunuzu olumsuz etkileyen sorunlarınız varsa meditasyon yaparak bu sorunları daha aza indirgeyebilir, uyku kalitenizi arttırabilirsiniz.

7. Libidonuzu Arttır
Uyku düzeniniz ne kadar kaliteli ise cinsel hayatınız da öyledir. Çiftlerin birlikte zaman geçirememesinin en önemli sebeplerinden biri gün sonunda yorgun ve stresli olmalarıdır. Stresli olduğumuz zamanlarda vücudumuz kortizol hormonu salgılar, adrenalin ise bu durumla başa çıkmaya çalışır. Böyle bir durumda kan basıncımızda artış olur, bağışıklık sistemimiz üzerindeki baskı artar ve libidomuz çapraz ateş arasında kalır. Düzenli meditasyon tüm bu olumsuzluklara karşı ilacınız olacak, birlikte geçireceğiniz gecelerin kalitesi artacaktır.

Sonuç
Kendinizi bunalmış hissedebilir, meşgul olduğunuzu düşünüyor olabilirsiniz. Meditasyona ayıracak zamanınız olmadığını düşünebilirsiniz. Öncelikle günlük beş dakika ile başlayabilirsiniz. Kendinizi daha rahat hissettikçe, zamanı arttırma isteğiniz de artacaktır. Meditasyonun şaşırtıcı faydalarını hissetmek için yeterli olan tek şey başlamak.

Nasıl yapılır ?

Meditasyona başlamak istiyorum ama bilmiyorum diyenler için başlangıç teknikleri;

-Kendinizi rahat hissedeceğiniz bir yere oturun
-Gözlerinizi kapatın
-Tüm dikkatinizi nefes alıp verişinize odaklayın
-Nefes alıp vermeniz esnasında vücudunuza odaklanın
-Göğüs kafesinizin, karnınızın, göğsünüz ve omzunuzun hareketlerini gözlemleyin
-Kendinizi incelerken kafanız rahat değilse sadece nefes alıp vermenize odaklanın
-Nefes alıp verme esnasında nefesinizin kontrolünü sağlamaya çalışmayın

-Sadece ve sadece içinizdeki huzura ve nefes alıp vermenize odaklanın.

Bu konuyu yazdır

  Kutsal Adanın Gizemli Melek İlahileri
Yazar: Magnetho - 07-07-2017, Saat: 22:03 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Aynoroz Adası Güneydoğu Avrupa’da Yunanistan’ın Halkidiki yarımadasından Ege’ye doğru uzanan 3 dar ve uzun yarımadanın en doğuda olan bir yerleşim yeridir.

Resmi adı Aynoroz Özerk Keşişsel Devleti,olan bu yerin Yunanistan toprakları içinde 390 km² alanda özerk bir devlet yönetimi vardır

10.yüzyılda dinsel bir topluluk olarak doğan Aynoroz; Bizans, Osmanlı ve Yunan, egemenlikleri boyunca bağımsızlığını korumayı başarmıştır.

En önemli yeri Athos Dağlarıdır.Bu dağın diğer bir adı Yunanistan resmi bölgeler sisteminde Kutsal Dağ Rahipleri Özerk Bölgesi olarak geçer. Birbirinden kala surlarıyla ayrılmış geniş avlulu 20 ortodoks manastırdan oluşur. Aynoroz, 20 manastırı temsil eden 20 kişilik bir meclisle yönetilir.

kutsaladanin-696x385.jpg

20 manastırın da mimari yapısı aynıdır. Yüksek surlarla ve bir kuleyle etrafı çevrilmiştir.

Aynoroz’da yaşayan yaklaşık 2000 kişinin hepsi erkektir. Bunlar manastırda çalışanlar ve din adamlarındır. Komünal bir yaşam tarzları vardır.Çünkü 1000 yıldır bu topraklara bir tane bile kadın ayak basmamıştır.Yaklaşık 1045’ten beri bölgeye bir tane bile kadın girmemiştir.

Tek ulaşım denizyoluyla yapılır ve isteyen her erkek bile yarımadaya giremez.

Bölgenin tarihine bakacak olursak Athos dağı ve yarımada adını Trakyalı bir devden alıyor. Poseidon’a dev kayalar fırlatmayı hobi edinmiş olan bu dev, kayayı denize düşürünce Athos dağının oluştuğu söyleniyor.

Athos, Poseidon’un gazabına uğrayanlardan biridir.Diğer bir söylenceye göre, tam tersi olarak Poseidon Athos’a dev bir kaya fırlatıyor ve Athos’un altında kaldığı bu dev kaya Athos dağı oluyor.

Yarımadanın kutsal olmasına Meryem Ana vesile olmuştur.Adanın kutsal olmasının sebebi ise, söylencelerde Meryem Ana’nın kötü bir deniz yolculuğundan sonra bu güzel bölgede karaya çıkması ve bölgeyi çok beğendiği için tanrının burayı ona hediye etmesiyle yarımadanın “Bakire Meryem’in Bahçesi” olarak anılmayı başlamasıdır.Aynoroz’da dünyevi zevklere yer yoktur.

MountAthosMap.png

10.yüzyıldan sonra manastırlar yapılmaya başlanıyor. İlk dönemlerden beri keşişleri huzuru ve adanmışlığı için kadınların girmesi yasaklanıyor.  Birleşmiş Milletler Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir.

Bölgenin kutsal durumu ve savaşlardan görece hasar almaması, tarihi ve muhteşem sanat eserlerinin, metinlerin ve ikonların çokça bulunmasını sağlamıştır.

Efsaneye göre Hz. İsa bu bölgeden geçerken Tanrı dan burayı koruması altına almasını istemiştir. Birkaç sene önce bu bölgeden kaydedildiği söylenen bir ses kaydı hızla Tüm Dünyaya yayıldı.

2010 yılında Yunanistan’daki kutsal Athos Dağları’nda bir turist tarafından kaydedilen ve kaynağı bilinmeyen bu seslerin meleklere ait olduğu iddia ediliyor.Kimi çevrelerde ciddi kuşkular uyandırmakla beraber. Bilim ve din Dünyasında tartışmalara neden oldu. Sesler bütün manastırların kapalı olduğu sessiz gece saatlerinde kaydedilmişti.

“Kutsal Litürji komisyonu sırasında Kilise’nin büyük aziz Rab ibadeti olduğu vakit , bir ziyaretçi ilahi şarkılar söyleyen kutsal melekleri gördüğünü söyler . Kutsal Athos Dağında hac esnasında manastırlarından birine yakın otelde konaklayan genç bir adam gece yarılarında kiliseden gelen ilahi sesleri duydu.

Aynı zamanda kiliseye baktığında penceresinin olduğu yerde çok tuhaf ve aydınlık bir kütle gördü ve daha yakından bakıp duymak için aşağıya kiliseye gitti ama kapılar kilitlenmişti ve ses içeriden kapılı kapılar ardından geliyordu .

Bu sırada pencerenin olduğu yerdeki aydınlık kütleye dikkatle baktı ve onun Melek silüetinde olduğunu gördü. Onu gören Silüet bir miktar daha orda kaldı ve sonra hızla yok oldu. Bu sırada genç adam sesleri teybe almayı başardı ve sesler kaydedildi. Meleklerin ilahisi adı verilen sesler incelendiğinde inanılmaz tiz bir tonda ve yüksek oktavda olduğu belirtildi.

Ve ilahi olduğu söylenen sesler içinde özellikle “hayat veren, Trinity ve üçlü-kutsal sözcükleri saptandı . Ayrıca Yaşlı Paisus ‘un “Manevi Mücadele” isimli kitabında bu olayın benzerinin olduğu söylendi ,

Kimilerine göre bu dağlarda rüzlarların oluşturduğu ses titreşimleriydi. Kimilerine göre cinlerin insanlara oynadığı bir oyun Kimilerine göreyse bu yüce yaratıcıyı haykıran meleklerin ilahisiydi.


Ses dikkatli dinlendiğinde ezanı andırmaktadır. Uzmanlara göre Garip şekilde verilen verilen kısa esler ilahiyi söyleyen varlığın neredeyse hiç nefes almadığını göstermekte. İnsanın tüylerini ürperten ahenkli ilahi ,kutsal bir çağrı yapıldığı inancını doğuruyor.

Bu konuyu yazdır

  NASA Cennetin Fotoğrafını Yayınladı
Yazar: Magnetho - 07-07-2017, Saat: 21:55 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

NASA sürekli uzaydan fotoğraflar paylaşıyor ama yakın zamanda paylaştığı bir fotoğraf oldukça kafa karıştırıcı.

Fotoğrafın değerini anlamak için özel bir büyüteçle bakmak veya özel bir yakınlaştırma uygulaması ya da aleti kullanmak gerekiyor.

nasa-696x394.jpg

Aşağıdaki video sizi uzayın küçücük bir parçası olan 100 milyar yıldız arasında bir yolculuğa çıkarıyor. Videoda içerisinde gezindiğiniz fotoğraf, 40.000 ışık yılı uzaklıkta olan 411 farklı fotoğrafın bir araya getirilmesinden oluşuyor.

Bu tek fotoğrafı bilgisayarınıza indirmeye kalksanız, son teknoloji ile çekilmiş 3 saatlik yüksek çözünürlükteki bir filmi indirmekle aynı yeri tutar çünkü fotoğraf 4.3 GB büyüklüğünde.


Düşünün, bu sadece bir fotoğraf! Bu fotoğraf Andromeda’nın çekilmiş en net fotoğrafı. Eğer tamamını bir ekranda göstermek istiyorsanız bunun için de 600 HD bir televizyona ihtiyacınız var ki fotoğraf tümüyle ekrana sığabilsin.

Bu konuyu yazdır

  TÜRK KİME DENİR?
Yazar: Magnetho - 07-07-2017, Saat: 16:17 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Türk Milleti'nin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. "Türk" sözü tarihin en eski çağlarından beri kullanılıyordu ve belirli bir kavmin yada kavimler birliğinin adı olarak mevcuttu.
Türkler'in köklü ve çok zengin bir tarihe ve kültüre sahip olması nedeniyle birçok bilim adamı "Türk" adının nereden geldiği hakkında araştırmalar yapmış, bu araştırmalar neticeside Türk adı ilk defa MÖ. XIV. yy'da "Tik" vveya "Tikler" adıyla geçmeye başlamıştır. Diğer bir görüşe göre ise Türk adı MÖ. XIV. yy'dan öncede varolduğudur. Zira Türk ırkının tarihi insanlığın tarihi kadar eskidir. Bu gerçeği kavmi ve milli mitolojilerde ve tarihi oluşumlarda izaheden eski kayıtlarda görmek mümkün olmaktadır.
Türk ırkının çok eski olması nedeniyle Türk adının nerden geldiği hakkında birçok iddia ve görüşler ileriye sürmüşlerdir. Buna göre,

-Heredotos'un doğıu kavimleri arasında zikrettiği TARGİTAB'lar. 

-İskit topraklarında doğdukları söylenen TYRKAE'ler 

-Tevratta adı geçen Togarma'lar.

-Eski Hint kaynaklarında tesadüf edilen TURUKHA'lar veya THRAK'lar 

-Esiki Ön Asya çivili metinleride görülen TURUKKU'lar.

-Çin Kaynaklarında MÖ. I.yy'da rol oynadıkları belirtilen TİK veya Dİ'ler
Bizzat "Türk" adını taşıyab Türk kavimleri olarak gösterilmektedir.

İslam kaynaklarında yer alan İran menşeli "Zend - Avesta" rivayetleri ile İsrail menşeli "Tevrat" rivatetleride Nuh Peygamber'in torunu olan Yafes'in oğlu "Türk" ile İran rivayetlerideki Feridun'un oğlu "Türac" vveya "Tur"un soyu türk adını taşıyan ilk kavim olarak gösterilmek istenmiştir.

"Avesta"da yer alan "Ebül Beşer"den (1) ,Cemil ve oğu Ferdiun'dan bahsedilmektedir. "Ferdidun ülkesi Salm, Irak ve Turak (Türk) ismindeki üç oğlu arasında pay etmiştir. Salma!a bugünkü İran ve havalisi, Irak'a bugünkü Irak ve havalisi ,Turak'a ise Orta Asya ve Çin havvalisi düşmüştür. Feridun ölünce Irak, Salm'a saldırarak İran ve havalisini almış,dahasonra Turak'a saldırmıştır.

Irak, Turak'ı yenememiş, savaş bunların torunlarına uzanan dek senelerce sürmüştür. Sonunda Turak'ın torunu "Afrasyap"(2) Irak torunun "Muncihir"i mağlup ederek Ceyhun nehri sınır kabul edilen bir anlaşma yapmıştır. Bu tarihten sonra ceyhun nehri doğusunda "TURAN", batısına da "İRAN" denmiştir.

Tevrat rivayetleride ise Nuh tufanından sonra Nuh peygamber dünyayı üç oğlu arasında pay etmiş.Yafes'e Orta Asya ve Çin ülkeleri düşmüş,Yafes ölürken tahtını sekiz oğullarından biri olan "TÜRK" e bırakmıştır.

maxresdefault.jpg

Görülmektedirki Hz. Adem devrina yakın zamanlarda Turak(Türk)'den İran-Turan savaşlarından ve Alp Er Tunga gibi büyük bir Türk Başbuğunndan ve Saka İmparatorluğu Kağa'nından bahsedilmektedir. Yukarıda mitoloji ve tarihi kayıtlar içerisinde yer alan "Türk" kelimeleriden ,Türk adının nekadar eski olduğu ortyaya çıkmaktadır. 

MÖ XIV. yy'da yer alna "Tik"ler ile dünyada mevcut olan medeniyetlerin en eskisi olan MÖ. VII. yy. da Orta Asya'da kurulan "Anav" medeniyeti de Türkler tarafından kurulmuştu. O halde Türkler MÖ. XIV. yy'da Tik'ler , MÖ. VII. yy'da Anavlar ,MÖ IV yy'da Sakalr ile tarih kayıtlarında yer almaktadır.
Türk kelimesinin yazılı olarak kullanılması ilk defa MÖ 1328 yılında Çin tarihide "Tu-Kiu" şeklinde görülmektedir.

MÖ. I yy'da Roma'lı yazarlardan biri olan Pompeius Meala'nın Azak Denizi kuzeyinde yaşayan halktan "Turcae" olarak bahsetmesi ile ilk defa yazılı olarak karşılaşıyoruz.
Türk adının tarih sahnesine çıkışı MS VI yy'da kurulan Kök-Türk Devleti ile olmuştur. Orhun kitablerinde yer alan "Türk" adı daha çok "Türük" şeklide gösterilmektedir. Bundan dolayı Türk kelimesini Türk Devleti'nin ilk defa resmi olarak kullanılan siyasi teşekkülün Kök-Türk imparatorluğu olduğu bilinmektedir. Kök-Türkler'in ilk dönemlerinde Türk sözü bir devlet adı olarak kullanılmışken,sonrada Türk millietini ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır.
MS. 585 yılında Çin İmparatoru'nun KÖK-TÜRK Kağanı İşbara'ya yazdığı mektupta"Büyük Türk Kağanı" diye hitap etmesi, İşbara Kağan'ın ise Çin İmparatoruna vverdiği cevabi mektupta "Türk Devleti'nin Tanrı tarafından kuruluşundan bu yana 50 yıl geçti" hitapları Türk adını resmileştirmiştir. 

Kök-Türk yazıtlarında Türk sözü daha çok "Türk Budun" şeklide geçmektedir. Türk Budun'un ise Türk Milleti olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla türk adı bu dönemlerde bir topluluğun veya kavmin isminden ziyade ,siyasi bir mensubiyeti belirleyen bir kelime olarak görülmektedir. Yani Türk soyuna mensup olan bütün boyları ve toplulukları ifade etmek üzere milli bir isim haline gelmiştir.

Türk adına çeşitli kaynak ve araştırmalarda türlü manalar verilmiştir. Çin kaynakları Tu-küe (Türk)'ü miğfer olarak , İslam kaynakları ise ses benzetmesine dayanarak terkedilmiş,olgunlukçağı ve benzeri manalar vererek yeni anlamlar üretmiştir.
XIX. asırda A. Vambery'nin ilmi izaha yakın olan fikrine göre ise Türk kelimesi "TÜREMEK"ten gelmektedir. Zira Gökalp bunu "TÜRELİ" yani kanun ve nizam sahibi olarak açıklamıştır.

Ancak Türk sözünün cins isim olarak "GÜÇ-KUVVET" manasında olduğu, buradaki Türk kelimesinin milletin adı olan "Türk" kelimesi ile aynı olduğu A.V. Le Coq tarafından ileri sürülmüştür. Bu iddia Kök-Türk kitabelerinin çözücüsü olan V. Thomsen tarafından kabul edilmiş,aynı iddia G. Nemeth'in tetkikleri ile de ispat edilmiştir.

Ayrıca Türk kelimesinin cins isim olarak "ALTAYLI" (Ceyhu ötesi Turanlı) kavimlerini ifade etmek üzere 420 yıllarına ait bir Pers metninde,daha sonradan 515 hadiseleri dolayısıyla "Türk-Hun"(Kudretli-Hun) tabirleride geçtiği bilinmektedir.

İran kaynaklarında Türk sözü "Güzel İnsan" karşılığında kullanılırken, XI. yy'da Kaşkarlı Mahmut "Türk adının Türkler'e Tanrı tarafından verildiğini " belirterek,"Gençlik,kuvvet,kudret ve olgunluk çağı" demek olduğunu bir kez daha belirtmiştir. Tarihçiler ise Türk kelimesinin "Güçlü-Kuvvetli" anlamına geldiğini kabul etmektedirler

Turk soyu 

Tarihte Türk ırkı hakkında çeşitli tasvirler yapılmıştır. Çin,Latin ve Grek kaynaklarında Türkler daha çok Moğol tipinde tasvir edilmişlerdir. Bunun sebebi ise Türkler'in tarih boyunca en çok temasının Mogollar'la olmasıdır. Moğol kitleleri yıllarca Türkler'in idaresinde yaşamış,göçlere,savaşlara Türkler'le beraber katılmışlardır. Bunun sonucunda bu kaynaklar Türk ile Moğol tipini birbirine karıştırmıştır.
Son yarım asır içinde yapılan ilmi çalışmalar ve araştırmalar sonucu Türkler'in beyaz ırka mensup bulundukları, yeryüzünde mevcut üç büyük ırk grubundan "Europid" adı verilen grubun "Turanid" tipine mensup bulundukları anlaşılmıştır. Kafa yapıları Brakisfal (yuvarlak kafalı)dır. Türklerin kendilerini başta "Mongolid" Moğollar olmak üzere diğer topluluklardan ayıran antropolik çizgilere sahip oldukları tespit edilmiştir. Türkler'in hakim vasfı beyaz renk,düz burun,değirmi çene,hafif dalgalı saç,orta gürlükte sakal ve bıyıktır.
Turan tipine örnek olan Orta Asya, Maveraünehir ve diğer Yakın Doğu Türkleri beyaz tenli ,koyu parlak gözlü, değirmi yüzlü,endamlı,sağlam yapılı erkek ve kadınları ile Ortaçağ kaynaklarında güzelliğin timsali olarak gösterilmiş hatta İran edebiyatında Türk sözü "Güzel İnsan" manasında kullanılmıştır. Tevrat'ta nakledilen bir rivayette ise Türk soyunun Ham ve Sam'dan değil, Yafes'den türemiş olarak beyaz ırktan geldiği gösterilmiştir.

Türk Yurdu

Yeryüzünde 350 milyonu aşan sayıları ile çok geniş bir bölegeye yayılan Türkler'in ilk anayurdu'nun tesbiti birçok bilimadmını asırlarca meşkul eden büyük bir konu olmuştur. Bilim adamları ve araştırmacılar yaptıkları çalışmalar sonucu Türkler'in ilk Anayurdu ile ilgili bir çok iddialar ortaya tmışlardır.

Tarihiçler , Çin kaynaklarına dayanarak Altay Dağlarını,

Etnologlar,İç Asya'nın kuzey bölgelerini,

Dil araştırmacılar,Altaylar'ın veya Kingan Dağları'nın doğu ve batısını,

Kültür Tarihçileri , Altay-Kırgız Bozkırları arasını,

Sanat tarihçileri , Kuzeybatı Asya sahasını,

Antropologlar ise Kırgız Bozkırı-Tanrı Dağları arasını ilk Türk Anayırdu olarak iddia etmişlerdir.

Bütün bu araştırmalara göre ilk türk yurdunun kesin sınırlarını çizmek mümkün olmamaktadır. Zira Türkler'in ilk zamanlardan itibaren çok geniş bir sahaya yayılmaları bu tesbitte güçlük çıkartmaktadır.

Bununla beraber son yıllarda yapılan dil araşturmaları ve yukarıda yapılan çalışmalar göz önüne alındığında , ilk Türk yurdunun "Altay Dağları'ndan, Urallar'a kadar uzanan , Hazar Denizi Kuzeydoğu Bozkırlarından,Tanrı Dağları'nı kapsayan çok geniş bir bölge olduğudur."

Tarihi akış içerisinde meydana gelen göçler sonucu Anayurtları'ndan çok uzak mesafelere ve geniş bir coğrafialana yayılan Türkler, bugün Balkanlar'dan doğuya Çin Seddi'ne ,Kuzeyde Sibirya Bozkırları'ndan Güneyde Horasan, Afganistan,Tibet'e kadar olan bölgeleri yurt tutmuşlardır. 

Bu konuyu yazdır

  DOKUZ ASIRDIR GİZLENEN TÜRK KİTABESİ
Yazar: Magnetho - 07-07-2017, Saat: 16:07 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Mescid-i Aksa Camisi’nde bulunan ve 920 yılı aşkın süredir gizli tutulan Selçuklu kitabesi ortaya çıktı.

Tarih araştırmacısı Dr. Mehmet Tütüncü, Kudüs’teki Mescid-i Aksa Camisi’nde bulunan ve 920 yılı aşkın süredir gizli tutulan Selçuklu kitabesinin varlığını ortaya çıkardı.

‘‘SELÇUKLULAR’DAN KALAN TEK ESER’’

Mescid-i Aksa’nın batı duvarında yer alan ‘Mihrab-ı Zekeriya’ adlı bölmede gizlenen 4 satırlık Türk kitabesinin 2006-2007’deki restorasyon sırasında çekilen fotoğraflarına ulaşan Tütüncü, “Kutsal mekandaki Türk kitabesi 4 satırdan oluşuyor. Kitabe 920 yılı aşkın süredir üzeri kaplı halde gizli tutulmuş. Kudüs İslami Müzesi Müdürü Khader Salameh, 2006-2007 yılında tamirat yapılırken sökülen mermerlerin arkasında kitabenin farkına varıp fotoğrafların çekiyor. Bu fotoğraflara ulaşmayı başardık. Ancak Müze Müdürü Salameh, ortaya çıkan kitabeyi açıkta bırakmak yerine, kitabe yeniden karanlığa gömülüyor. Dışişleri ve Kültür Bakanlığı girişimlerde bulunarak Selçuklu dönemine ait tarihi esere sahip çıkmalı. Selçuklular’ın Kudüs’teki idaresinden elimizde kalan tek kültür mirası bu kitabe. Kitabede Sultan Melikşah ve kardeşi Suriye Meliki Tutuş’un ismi geçiyor” dedi.

920-yildir-gizlenen-turk-kitabesi-8546150.Jpeg

‘‘MERMER YERLEŞTİRİLDİ’’

Tütüncü, eline geçen fotoğrafların kitabenin tek delili olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“2006-2007 yılında Zekeriya Mihrabı’nın tamiratı yapılıyor. Kudüs İslami Müzesi Müdürü Khader Salameh, 2007’deki incelemelerde restorasyonda sökülen mermerlerin arkasındaki duvarda bazı kazılmış yazılar bulunduğunu fark ederek fotoğraf çekiyor. Fotoğraf çekiminden sonra her nedense kitabenin önündeki mermerler tekrar yerine yerleştirilerek, Türk kitabesi gizleniyor. Asıl vahim olanı, Salameh, 920 yıllık geçmişe sahip olduğu tahmin edilen kitabenin açıkta bırakılarak sergilenmesi teklifini kabul etmemesi.”


Kaynak: Milliyet

Bu konuyu yazdır

  FBI 'A GÖRE EN TEHLİKELİ BURÇLAR
Yazar: Emka - 07-07-2017, Saat: 15:18 - Forum: Astroloji - Yorum Yok

FBI'ın veritabanı üzerinden suçlulara dayalı yapılan analizler sonucu burçların suç işleme eğilimlerinin belirlendiği iddia ediliyor. Ancak yıllardır tartışılan bu konu FBI'ın resmi sitesinde yer almıyor. Tehlikeliye doğru olan sıralama şöyle.

1)İKİZLER: İstatistiklere göre en zararsız burç olarak kayıtlara geçmiş durumda... Değişken tavırlarından dolayı listede tehlikeliler arasında yer alması beklenirken, en az zararlı burç olarak kayıtlara geçmiş.

2)KOVA: İnsanları ve olayları manipüle etme yetenekleri yüksek olan bu burcun mensupları, yaptıkları psikopatlıkların üstünü örtebildikleri ve yalan söyleme yetenekleri ile asla yakalanmadıkları için bu kadar masum gözüküyor da olabilirler. 

3)ASLAN: Çoğu zaman ortamdaki ilgiyi üzerinde toplamak isteyen hırslı bir burç olarak bilinir. Aslan burcunda olup cinayet işleyen kişiler verdikleri ifadelerde ise, burcun karakterine uygun bir şekilde işledikleri cinayetleri “ilgi çekme” amaçlı işlediklerini dile getirmişler 

4)TERAZİ: Adaletli, sabırlı ve kibar yapısıyla bilinen bir burç olan terazi burçları, işledikleri cinayetleri keyiften değil adaleti sağlama amaçlı işledikleri dile getirmişler. 

5)BAŞAK: Yaptıkları işi en ince ayrıntısına kadar düşünen ve titiz hareket eden bu burç, kanıtları yok etme ve yakalanmama konusunda başarılı olduğu düşünülüyor. Ayrıca cinayetten çok “dolandırıcılık” konusunda sabıkaları varmış. 

burclar.jpg


6)BALIK: Birçok kişi balık burcunun duygusallığı konusunda hem fikir. Ancak istatistiklere göre iyi kalpleriyle nam salmış balık burcu sanıldığı kadar masum değil ve seri katiller bu burçtan çıkmış

7)OĞLAK: Bu burç sayısal olarak ortalama civarda katil ve psikopat barındırsa da, içinde bulunan katiller gelmiş geçmiş diğer katiller arasında en çok sayıda cinayeti işleyenlerden oluşuyor. 

8)KOÇ: Ani ve birden parlayan öfkeleri ile bilinen asi ve inatçı bir burç olan koçlarda cinayetlerin çoğu cinnet anında gerçekleşiyor ve sonrasında pişmanlık duyuyorlar. 

9)BOĞA: Saf kötülük ya da psikopatlıktan değil, ancak kendilerine çıkar sağlama amaçlı cinayetler işlemekten çekinmiyorlar. Bunu destekleyen bir diğer istatistik ise boğaların dolandırıcılık gibi parasal konularda daha çok suçlu çıkarması. 

10)YAY: Açık ara suç aleminin kralı olan yay burcunun listede ilk sırada olmamasının tek sebebi cinayetlerin çoğunu kendisinin değil emrindeki diğer kişilere işletmiş olması. Yay burçları mafya babalığı, uyuşturucu baronluğu, hatta devlet başkanlığı gibi akıl almaz konumlar elde edebiliyorlar. 

11)AKREP: Kendilerine yapılan kötülüğü asla unutmayan ve merhametsizliğe misli ile karşılık vermesi ile ünlü akrep burcuna mensup suçluların korkutucu yanı ise işledikleri cinayetlerin çoğunu kurban için acı verici ve sadistçe yöntemlerle gerçekleştirmeleri. 

12)YENGEÇ: Listedeki sürpriz şampiyon. Yengeç burcu en çok psikopatı barındıran burç olarak zirvede yer alıyor. Ani parlayan yapılarıyla yengeç burcu en çok cinayet işleyen birinci burç oldu. Ayrıca bu burcun işlediği cinayetlerin çoğu diğer burçların aksine kıskançlık gibi duygusal temellere dayanan şeylerden kaynaklı

.

Bu konuyu yazdır

  Hipnozla Davranışlarınızı Kontrol Altına Alın!
Yazar: Magnetho - 07-07-2017, Saat: 13:49 - Forum: Hipnoz - Yorum Yok

Davranışlarımıza ve hareketlerimize yön veren bilinçaltı sistemimiz, kulağa karmaşık geldiği kadar artık pek çok şeyi çözüme kavuşturacak kadar da basit.

Düşünce ve davranışlarımızın kökenine ev sahipliği yapan, hal ve hareketlerimizin, eğilimlerimizin sebeplerini açıklayan bilinçaltını Hipnoz yöntemiyle kontrolümüze alıp davranışlarımıza yön vermemiz mümkün mü?

Anne karnından itibaren bilinçaltına kayıt almaya başlayan beynimiz etrafından gördüğü, duyduğu, farkında olduğu veya olmadığı her şeyi belleğine kaydeder. Zamanla dışavurum olarak göstermiş olduğumuz davranış, alışkanlık ve eğilimlerimizde kendini gösteren bu kayıtlar biz farkında olmasakta yaşam şeklimizi alışkanlıklarımızı belirliyor hale gelir. Örneğin sigara alışkanlığını bırakamayan kişinin sunulan tüm kolaylıklara rağmen bu alışkanlığını bırakamaması bir bilinçaltı problemi olabilirken, özgüven problemi yaşayan birinin de gerekçesi benzer olabiliyor. Bu noktada bilinçaltına ulaşabilmek adına Tıpta kullanılan hipnoz yöntemi pek çok hususta işe yarayabilir.

Hipnoz, bilince ve bilinçaltına kolayca hükmedebildiğimiz yapay uyku halidir. Hipnoz yapan uzman, önce kişinin dikkatini bir obje de toplar. Bu hareket eden ya da duran bir cisim, bir nokta ya da spiralli bir şekil olabilir. Bu şekilde talimatlarınıza uyarak bir maddeye yoğunlaşan kişiye, bir yandan suni uyku ortamı oluştururken öte yandan iletişiminizi sürdürürsünüz. Kişi sadece sizin sesinizi duyar, diğer sesleri duymaz ya da duysa bile itibar etmez. Hipnoz sayesinde kişinin bilinçaltının uzaktan kumandası artık sizin elinizdedir. Onu istediğiniz yere götürür, istediğiniz zamana gidebilirsiniz. Siz ne telkin verirseniz onu hayal etmesine sebep olursunuz. Örneğin hipnoz transına soktuğunuz kişiye şu an Newyork’tasınız dediğimizde kendisini orda zanneder. Şu an plajdasınız ve yüzüyorsunuz denilirse, kendisini öyle hisseder. Yani senaryosunu sizin çizdiğiniz suni rüya hali yaşatırsınız.

Kötü alışkanlıklara “hipnoz” tedavisi…

Hipnoz, günümüzde büyük cerrahi müdahaleler dışında sağlık alanında pek çok sorunun çözümünde kullanılmaktadır. Diş çekimi ve tedavileri, ağrısız doğum, küçük cerrahi müdehaleler hipnozla yapılabilir. Yaşadığımız çağda bırakılması en zor alışkanlık haline gelen sigara içinde çözüm sunan hipnoz, bırakmak isteyen kişinin samimiyetine bağlı olarak hızlı bir geri dönüş sağlamaktadır. Ama burada önemli olan kişinin sigarayı bırakmayı gerçekten istemesidir. Sigarayı bırakma konusunda samimi olmayanların hipnozla bırakabilme ihtimalleri düşüktür.  Yine kekemelik hipnoz seansları ile düzeltilebilir. Tırnak yeme, altını ıslatma ortadan kaldırılabilir. Geçtiğimiz yıllarda İngiltere’de doğum operasyonu ardından aldığı kiloları veremeyen hasta, Uzman tarafından hipnoz seansında midesinde kelepçe olduğuna ikna edilerek bu şekilde birden az yemeye ve kilo vermeye başladı. Bu yöntemle aldığı kilolardan 3 ayda 35 kilo vererek kurtulan kadın, bilinçaltını kontrol altına alarak yeme alışkanlığına yön vermiş oldu.

hipnoz.jpg

Hipnoz yapan kişi mutlaka eğitimli olmalı!

Hipnoz, psikoanalitik terapilerde de kullanılmaktadır. Ancak bu tedavilerle uğraşan hipnozör kesinlikle psikoanaliz eğitimi almış psikiyatrist olmalıdır. Aksi takdirde kaş yapayım derken göz çıkartılabilir ve bireye zarar verilebilir. Tecrübesiz bir hipnozör cinsel yetersizlik yaşayan erkek hastasının çocukluk yıllarına inipte araştırayım derken, onda eşcinsel eğilimler ortaya çıkarmıştı. Bu nedenle hipnozla psikoanalitik müdahale mutlaka uzak durulması gereken bir durumdur. Günümüzde her önüne gelen doktor olsun olmasın hipnoz yapabilmektedir. Halbuki eğer kişide bir psikoz eğilimi varsa hipnoz seansı esnasında şizofrenik bir tablonun gelişmesine neden olunabilir. Ya da eğer trans esnasında kişiyi çok gevşetilmişse, düz kasların çözülmesine bağlı olarak tansiyon düşüklüğü ve bayılma yaşanabilir. Bu nedenlerle hipnoz yapan kişinin tıp alanında eğitimli olması yapan ve yapılan bireyler açısından yararlıdır.

Kendi kendine hipnoz (otohipnoz) mümkündür. Sürekli başkalarını hipnoz eden kişiler, kendilerini de transa sokmayı başarabilirler. Telekinezi, levitasyon hatta  astral seyahatin zaman zaman otohipnozla karıştırıldığını iddia edenlerin sayısı hiç de azımsanmayacak sayıdadır.

Hipnoz yapılan kişi, bilinçaltı yönelimlerine ters gelen absurd telkinler esnasında uyanabilir. Kişi verilen telkinleri, söylenen sözleri hatırlar. Ancak derin hipnoza girmiş ise yani delta dalga boyutuna gidilmiş ise telkinleri ve yapılan şeyleri hatırlamayabilir. Bu nedenle hipnoz olurken yanınızda tanıdığınız ve güvenilir bir kişiyi de mutlaka bulundurunuz.

Hipnoz olan şahsın, uyanmaması gibi bir durum söz konusu değildir. Hatta hipnozör kişiyi hipnoz edip bıraksa ve uyandırmadan gitse bile, transa giren şahıs bir süre sonra normal uyku moduna geçecek ve bir süre sonra da uyanacaktır. Hipnoz yapan kişiye bilinçaltınızı açmaktasınız ve bilinçaltınızın uzaktan kumandasını vermektesiniz. Bu yüzden tanımadığınız ve güvenmediğiniz kişilere hipnoz yaptırmayınız.

Toplumda yüzde 10 kadar kişi, her tekniğe rağmen hipnoz olmaz. Özellikle emir vermeye alışmış sert mizaçlı kişiler (yöneticiler, komutanlar) genelde transa girmekte sorun yaşar. Aynı şekilde dikkat dağınıklığı olanları da transa sokmak mümkün değildir.

Bu konuyu yazdır

  DOĞUM TARİHİNİZE GÖRE SİZ KİMSİNİZ?
Yazar: Magnetho - 07-07-2017, Saat: 13:37 - Forum: Astroloji - Yorum Yok

Doğduğunuz tarih nasıl bir karaktere sahip olduğunuz hakkında bazı ipuçları veriyor. Dünyaya geldiğiniz o zaman dilimine göre kişiliğinizin belli başlı özellikleri gelişiyor desek? Hep birlikte ayrıntılara geçmek istersiniz değil mi  Çok bekletmeyelim o halde... Buyurun:

1 - 10 Ocak: Huzursuzluk ve kavgadan hoşlanmayan, sevdiklerine düşkün, sabırlı ve çalışkan, kimsenin bir şeyinde gözü olmayan bu bireyler kibar ve nazik oluşları ile bilinirler...

11 - 19 Ocak: Son derece mantıklı, becerikli, akıllı, sözünde duran, eğitim hayatına önem veren, Öğrendiklerini kolay kolay unutmayan, aklını ve yaratıcı bu bireyler iş hayatlarında başarıyı yakalamak da hiç zorlanmazlar...

20 - 29 Ocak: Açık sözlü, yenilikçi, toplum bilinci yüksek, arkadaşlık ilişkileri güçlü olan, gerektiğinde duygularını geri planda tutan, mantıklı hareket edebilen, aynı zamanda çabuk öğrenen bu bireyler kısıtlanmaktan hiç hoşlanmazlar...

30 Ocak - 8 Şubat: Hızlı düşünebilen, becerikli, dürüst, arkadaşlıklara önem veren bu bireyler yabancı dil konusunda başarılı olurlar. Dikkat çeken, sıradışı espri kabiliyeti olan, kısa yoldan sonuca ulaşabilen, ikna gücü yüksek kişilerdir.

9 - 18 Şubat: Özgürlüğüne düşkün, yenilikçi, yeni yerler keşfetmeye meraklı, modayı takip eden, rutinlikten hoşlanmayan, arkadaş çevresi geniş, çekiciliği ile karşı cins tarafından beğenilen, her giydiğini yakıştırmasını bilen kişilerdir.

19 - 29 Şubat:  Hayal gücü oldukça yüksek, sevdiklerine karşı duyarlı, çatışmalardan rahatsızlık duyan, duyarlı, Acıma ve şefkat duygusu yüksek, pozitif düşünmeye çalışan, karmaşa içinde yönelimini kaybetmeden ilerleyebilen, aşk ilişkilerinde verici ve cömert, oldukça romantik, hassas kişilerdir.

1 - 10 Mart: Duygularının farkında olan, bağımlılıklarına düşkün, sosyal hayatta çekici kimliğiyle ilgi uyandıran, mütevazi ve çok sevilen, ailesine düşkün, aşkta tutkulu, sezgileri güçlü, olacakları hissedebilen, karşı cins üzerinde duruşu, tavırları, fiziksel özellikleriyle oldukça beğenilen kişilerdir.

11 - 20 Mart: Vizyon sahibi, her yerde başarılı olabilen, hayallerini gerçeğe dönüştürebilen, öngörüleri doğru çıkan, başkalarını kolaylıkla etkileyebilen, kararlı, güçlü bir manyetizmaya sahip kişilerdir.

21 - 31 Mart: Fiziksel yönden oldukça güçlü, hedefini bilen ve yılmadan üzerine gidebilen, isteklerine fazlasıyla düşkün, emir almaktan hoşlanmayan, kendi bildiği yolda ilerlemeyi seven, Karşı cinsini kolaylıkla etkileyebilen kişilerdir.

1 - 10 Nisan: Çok canlı, yaratıcı enerjiye sahip, yönetme gücü olan, insanları kolayca etkileyebilen, iyi bir oyuncu (sanat), kendini ifade etmesini bilen, hayatın güzel yanlarının tadını çıkarmasını bilen, isteklerini gerçekleştirme gücüne sahip renkli kişilerdir.

10 - 20 Nisan: Keşfetmekten, yeniliklerde bulunmaktan hoşlanan, para harcama meyli yüksek, hoşsohbet, açık fikirli, iyi niyetli, sağduyulu, cömert ve kendine güvenen, adaletli, yardıma hazır, takdir edilmeyi seven, yabancı dile meyilli, seyahat etmekten hoşlanan kişilerdir.

20 - 30 Nisan: Gösterişli ve kaliteli olan her şeyi seven, maddi ve manevi değerlerini önemseyen, koruyan, sahiplenen, sosyal hayatın içinde yer almaktan zevk alan, arkadaşlarının önemseyen, güzel bir çevrede yaşamak isteyen, ince ve nazik yapısıyla takdir edilen kavga ve çekişmelerden hoşlanmayan kişilerdir.

1 - 10 Mayıs: Zihinsel yetenekleri yüksek, aklını önemseyen, sezgileri kuvvetli, ilgi alanları yoğun, dünyayı gözlemlemekten hoşlanan, konuşma ve yazma yeteneği son derece güçlü, insanları kolayca çözebilen ,organizasyon becerisi muazzam. Başkalarıyla çalışmaya müsait, uyumlu, konuşmasıyla karşısındakini etkileyebilen kişilerdir.

11 - 20 Mayıs: Güvenilir, dürüst yaklaşımlara sahip, gerçekçi düşünebilen, kendine yeterli, başarma tutkusu olan, çalışkan, kabalıktan hoşlanmayan, keskin gözlem gücü olan, arkadaşlığa önem veren, hedefine ulaştığında böbürlenmeyen, iyiliğin, vefanın kıymetini bilen kişilerdir.

21 - 31 Mayıs: Çok yönlü ve becerikli,yargı ve mantık gücüne sahip, yenilikten hoşlanan, yeni insanlar tanımaktan zevk alan, eğri ile doğruyu ayır etmesini bilen,düşmanlarını yenmeye başarabilecek kadar akıllı kişilerdir.

1 - 10 Haziran: Sosyal ilişkilerini önemseyen, akıllı davranabilen, zeki, uzlaşmacı, hayatın güzel yanlarının tadını çıkarabilen,nabza göre şerbet vermeyi bilen, duyarlı ve yapıcı davranabilen, sıradan şeylerden hoşlanmayan, aşka önem veren kişilerdir.

11 - 21 Haziran: Modern düşünebilen, tarafsız ve objektif düşünebilen, arkadaşlık olgusunu önemseyen, pek çok insanla anlaşabilen, fikirleri bir çok insan tarafından beğenilen, haksızlığa boyun eğmeyen kişilerdir.

22 - 30 Haziran: Güvende yaşamak isteyen, empati yönü güçlü, ailesine, sevdiklerine önem veren, ilişkilerde uzlaşmaktan yana olan, duygusal değerlerine önem veren, etkileme gücü yüksek, kendini güvende hissetmediğinde tepkisel davranabilen kişilerdir.

1 - 11 Temmuz: Düşünce gücü yüksek, sezgileri yoğun, yenilikçi düşünebilen, kendini yenileyebilen, yüzeyde olanlarla yetinmeyen, araştırmadan güvenmeyen, güçlü iyileştirme gücü olan, güçlü olmayı, güvende olmayı önemseyen kişilerdir.

ast-14538215628582_634x350.jpg

12- 22 Temmuz: Artistik kabiliyeti olan, aydınlanmaktan yana, sanata meyilli, idealist, vizyonu yüksek Kendini aşmak isteyen, duyarlı yüreğe sahip, özverili, hayal gücü yüksek, aşkta derin duygulara sahip kişilerdir.

23 Temmuz - 1 Ağustos: Kendinden emin, bağımsız, liderlik gücü yüksek, soylu, gururlu, gösterişli, toplumda hemen farkedilen, sadakat duygusu yüksek, organizasyon yeteneğine sahip, sevdiklerine düşkün, kolayca yükselebilen, içi dışı bir, kalbinin sesine kulak verebilen kişilerdir.

2 - 12 Ağustos: Hoşsohbetli, neşeli, etrafını rahatlatan, vicdanlı, para harcamayı seven, kaliteye önem veren, gururlu, kimseyi kırmaktan hoşlanmayan, yüce gönüllü gezmekten, araştırmaktan hoşlanan, inanç sahibi, maneviyatı güçlü kişilerdir.

13 - 22 Ağustos: Kendini ortaya koyabilen, savaşçı, enerjik, isteklerini elde edebilen, bilinçli, cesur, haksızlıklara boyun eğmeyen, yeni fikirleri önemseyen,girişimci, zeki, nerede ne yapması gerektiğini bilen, açık sözlü, karşısındaki kişiyi çabucak çözebilen, açık sözlü, beklemekten hoşlanmayan, yeni projelere, planlamalara istekli kişilerdir.

23 Ağustos - 1 Eylül: Mantıklı, becerikli, akıllı, başkalarıyla kolaylıkla bağlantı kurabilen, aşkı önemseyen, sorunlardan pek hoşlanmayan, kaliteli ortamlar, elit yerlerden hoşlanan,keskin gözlem gücüne sahip, bir bakışta eksiklerini görebilen, olayların ardındaki gerçekleri önemseyen ve öğrenmek isteyen, çabuk kavrayan, net görmek isteyen, iletişimci kişilerdir.

2 - 12 Eylül: Ciddi bakış açısına sahip, sağlam kararlar vermeye çalışan, beklentileri akla ve mantığa uygun, çalışkan ve planlı. Güven olgusunu önemseyen, yanlış kararlar vermekten hoşlanmayan kişilerdir

13 - 22 Eylül: Yerinde konuşan, güçlü bir kişilik, sevme duygusu gayet yüksek, uyumlu, dengeli, akıllı ve aşkta sıcak yürekli, huzursuzluktan hoşlanmayan, böyle ortamlarda bulunmak istemeyen, aşırı uçlara kaçmayı sevmeyen, öncü, akıllı, tarafsız düşünebilen kişilerdir.

23 Eylül - 2 Ekim: Lüks, güzellik, kaliteden hoşlanan, erkekleri yakışıklı, kadınları çok güzel olan, sosyal yönü güçlü, yeni fikirleri seven, hassas yaradılışta, zevkleri için para harcamaktan çekinmeyen, yeni insanlarla tanışmaktan zevk alan, şanslı kişilerdir.

3 - 13 Ekim: Başkaları tarafından her zaman ilginç, sıra dışı bulunan, çok çekici, özgürlüğüne düşkün, kurallarla çevrelenmekten hoşlanmayan, sosyal ilişkilerini önemseyen, popüler ve girdiği ortamlarda farkedilen, farklı bulunmaktan hoşlanan. Kararlarını kendi vermekten zevk alan kişilerdir.

14 - 23 Ekim: Fiziksel ve zihinsel anlamda hızlı ve aktif hareket edebilen, sözleriyle ilgi uyandırabilen, zekasıyla her türlü sorunun üstesinden gelebilen, aşkta aşırı duygusallık yerine gerektiğinde mantığının sesine kulak verebilen, hislerini kağıda dökebilen, yenilikleri uygulamaktan hoşlanan, cinselliğine önem veren kişilerdir.

24 Ekim - 1 Kasım: Kadınları oldukça çekici, Erkekleri karizmatik. Karşı cins üzerinde gayet etkililer Mistizm, bilinmeyenler konusunda meraklı ve bu yönde yetenekleri olabilen. Dönüşüm, değişim ve her türlü yenilikten hoşlanan. Bunun için gerekirse savaşabilen Sözleri keskin kendine güvenli. Doğruluktan hoşlanan. Disiplinli ve güçlü bir karakter. Gizliliklerine önem veren, başkalarının sırlarını kolayca öğrenebilen Güç ve kontrol kurmaktan hoşlanan, sözlerinin dinlenmesini isteyen.

2 - 11 Kasım: Oldukça duyarlı, Romantik ve tutkulu. İdeallerinden ödün vermeyen Hayal gücü yüksek fakat hayal ettiklerini hayatında uygulayabilen sezgileri yüksek. Aşkla büyümekten, gelişmekten hoşlanan. Aşkı için her türlü mücadeleye giren Başkalarının sorunlarına çare bulabilen, empatisi yüksek, yönlendirme gücü yoğun. Başkalarıyla yarışabilen, yüksek noktalara er veya geç gelebilecek güçlü bir karekter Derinlikten hoşlanan, iş olsun diye dost olmayan, dostuna gerçekten yardım edebilen.

12 - 22 Kasım: Oldukça etkileyici bir kişilik. Haksızlıklar karşısında her türlü mücadeleye girişebilen Dürüst ve doğrucu bir insan. Hakikatlerin ışığı altında ilerlemekten yana olan. Toplumsal vizyonu yüksek, girdiği ortamlarda çekiciliği, duruşuyla kolayca ilgi uyandıran Gayet şanslı. Sezgileri inanılmaz güçlü olacakları hissedebilen. Herhangi bir durum ve olayın ardından kolayca toparlanması bilen. Empati yeteneği güçlü Altıncı duyusu çok yüksek. Önsezileri inanılmaz kuvvetli. Vatanına, ailesine çok düşkün biri.

23 Kasım – 1 Aralık: Ahlaki özellikleri son derece güçlü. İnanışı, özgüven duygusu gelişmiş, dürüst kişilerdir Geniş görüşlü, vicdanlı, değerlerine önem veren, yüksek eğitimden hoşlanan. İyimser, öngörüşleri doğru çıkan. Gezgin bir ruh, yaşamı derinlemesine yaşamaktan hoşlanan Aşkta bağlanma duygusu fazla yüksek olmasa da, sevdiklerine düşkün ve onları koruyan. Başka insanları bilgisiyle, zarafetiyle büyüleyen. Yol gösteren abilik ablalık yapabilen İnsancıl, açık fikirli. Etik değerlere ve kanunlara saygılı. Fazla para harcamayı seven.

2 Aralık – 11 Aralık: Çok cesur. İnanmadığı hiçbir şeyi kabul etmeyen. Savaşma dürtüsü yüksek Haksızlıklara boyun eğmeyen amaca yönelik hareket edebilen. Gayet bağımsız zincirlere tahammül etmeyen. Kimsenin lafıyla hareket etmeyen Sadık ve oldukça fedakar. Söz verdiği zaman mutlaka yerine getiren. Aktif, hızlı ve gözü pek. Cinselliği güçlü, tutkulu, girişimci, istediği kişiye elde edebilen Kimi zaman oldukça sabırsız, aceleci davranabilen. Rekabetçi, oldukça tutkulu.


12 Aralık – 21 Aralık: Kişilik sahibi, bilgisiyle, tecrübeleriyle insanları kolayca etkisi altına alabilen Vizyonu güçlü, sezgi gücü yüksek, anlamaktan, keşfetmekten zevk alabilen. Duygularını kontrol edebilen, sevilmek ve ilgi görmekten fazlasıyla hoşlanan Aşkta kendi isteklerine düşkün. Çekiciliğiyle karşı cins üzerinde fazlasıyla etkili olan. Yanılmaktan hiç hoşlanmayan. Sanata ve yeni gelişmelere açık. Kendini gayet iyi koruyan Yenilgilerden yılmayan, gururlu ve kendini geliştirmesini bilen, hakimiyet kurabilen.

22 Aralık – 31 Aralık: Sorumluluk sahibi, ne istediğini bilen, doğru ve yerinde kararlar alabilen bir kişilik Disiplinli bir çaba ile her türlü güçlüğün üstesinden gelebilen. Sadık ve güvenilir. İç gözlem gücüne sahip, yavaş ve emin adımlarla ilerlemekten yana olan Koşullar ve şartlara göre kendini ayarlayabilen uçarılıktan asla hoşlanmayan. Aşkta güven, saygı ve sevgiye değer veren. Oldukça tutkulu, sevdiğine sahip çıkan Liderlik gücü yüksek, organize, iş hayatında parlayabilen. Bazen karamsar olabilen.


Ya sizin doğum tarihiniz ve karakteriniz arasında nasıl bir uyum var!? Bizimle paylaşın...

Bu konuyu yazdır

Photo 99 ESMA
Yazar: baharumur - 07-07-2017, Saat: 12:18 - Forum: ŞEMS - Yorum Yok

    “Ol deyince olduranın
    Yeri göğü kaldıranın
    Donatarak dolduranın
    Doksandokuz adıyla….”
 
Niyâzi Yıldırım Gençosmanoğlu'nu, Türk Destanları'nın efendisi, 

Bu konuyu yazdır