Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 1531 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 1531 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 304
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 301
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,003
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,121
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,063
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,003
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,139
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,518
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,285
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,168

 
  Chemtrails Ve Belirtileri
Yazar: Emka - 31-05-2016, Saat: 17:41 - Forum: Chemtrails - Yorum Yok

Gökyüzünde askeri ve sivil uçaklar tarafından beyaz/gri görünümünde spreyleme'ye Chemtrail denir!
 Oldukça uzun bir zamandır internet üzerinde "chemtrails" olarak bilinen bir olgu tartışılmaktadır. Bu tartışma uçakların arkasında bıraktıkları şeritler ile ilgilidir. Son yıllarda gökyüzünün büyük ölçüde değişmiş olduğunu, bu sorunun uçakların arkasından çıkan bildiğimiz buharlaşma şeridi ile değil, "chemtrails" denilen kimyasal spreyleme ile ilgili olduğunu idda edenler var. Öte yandan, böyle bir eylemin, halkın bilgisi dışında yapılma ihtimalinin mümkün olamayacağını, uçuş yüksekliği, hava nemi, yada bilinmeyen hava fenomenlerinin etkisi ile havadaki bu formasyonların oluştuğunu idda edenler var. 
 
Kendi görüş ve fikrimizi oluşturmak için, bilgi edinmemiz kaçınılmazdır. Bunun için bir uzman olmak gerekmiyor, sadece gök yüzünü izlerken, gözlerimizi açık tutmamız yeterli.
 
Aslında uçakların hemen arkasında, bir kuyruk gibi duran buharlaşma, bir kaç saniye veya bir kaç dakika sonra çözülür, ama gökyüzünde saatlerce yapay bulut olarak yayılmaz. Havada oluşan bu şeritlerin, özellikle yoğun hava trafiği olan bölgelerde daha fazla görülebileceği düşünülebilir. Ancak hava alanı olmayan, kırsal alanlardan da birçok spreyleme haberleri gelmektedir. Ayrıca şu unutulmamalı ki sivil ticari uçaklar, genelde belirlenen rotalarda, düz çizgileri takip ediyorlar. Halbuki sprey bulutları çok karmaşık formlarda ve ticari rotaların dışındaki istikametlerde görülebiliyor.  
 
Genel belirtiler
Rüzgar gücü ve çekme yönüne göre "Chemtrails" şeritleri havada saatlerce kalabiliyor ve gitgide yayılıyorlar. Yaklaşık 2 - 5 saat içersinde beyaz gri bir tabaka oluşup, gökyüzüne dağılıyor ve loj bir görünüm oluşuyor. 
 
 Chemtrail bulutlarına, artık gitgide "normal" gözüyle bakılmakta, zira büyük şehirler üzerinde sürekli varlıklarını sürdürüyorlar. Bilhassa iyi havalarda meydana çıkan uçaklar, ızgara halinde desenli spreyleme uçuşları yapmaktadır. Yakınında havaalanı olmayan bölgelerde, geridönüş manevraları ile enteresan formasyonlar oluşmaktadır. Kare şeklinde (eşit mesafelerde) desenlerin oluşması, sivil hava trafiğinin bu formasyonların ortaya çıkmasında bir rol oynamadığını kanıtlıyor. 
 
Bu uçuşlar, havayı sistematik suni bulutlarla kaplamayı amaçladığı ortaya 
çıkıyor. Bazen iki uçağın hemen hemen aynı yükseklikte uçtuğunu, ancak birisinin arkasında sürekli şerit oluştuğunu, diğerinin ise birkaç dakika sonra kaybolan kısa şeritle uçtuğunu gözlemleyebilirsiniz. Diğer bir fenomen ise, kimyasal tankın boşalması, havadaki şerit oluşumunun  durması, başka tank devreye girdiğinde, spreylemenin tekrar başlamasıdır. Bu durum düzenli olarak takip edilebilir. 
 
Eski Greenpeace aktivisti Werner Altnickel, birkaç yıl boyunca titizlikle chemtrail uçuşlarını araştırmış ve yaptığı çalışmaları kendi web sitesinde toplamış, okurlarına sunmuş. En son video kaydındaki iki uçağın yanyana uçarak, arkalarında chemtrails şeridi bırakmaları oldukça enteresan. Bu video için Altnickel şöyle yazıyor: "19.9.2012 tarihinde havada iki tane paralel şekilde uçan dört motorlu askeri uçağı yakaladım, hemen video kaydına başladım. İki jet yanyana uçarken, kalıcı chemtrail izi bırakıyorlardı. Uçağın birinin spreylemesi aniden sona erdi, başka tankın devreye girmesi ile, 20 saniye sonra spreyleme tekrar devam etmeye başladı. Diğer jet, aralıksız iz bırakmaya devam ediyordu. Chemtrails diye bir şey yok diyenleri, bu oluşumu açıklamaya davet ediyorum. Nasıl bir fiziksel gerekçe sunabilecekler merak ediyorum."
 

Su buharına nazaran farklılıklar
Chemtrail'slerin su buharı şeritlerine göre en belirgin farklılıkları, gökyüzünde kalıcı olmalarıdır. Su buharı genellikle 10.000 metre yüksekliklerde -40°Caltında hava derecesinde oluşur. Normal su buharı (Contrails) genelde 3-4 saniye sonra kaybolur, bazen birkaç dakika, ancak en fazla 20 dakika varlığını sürdürebilir. Chemtrails ise, birkaç saat boyunca, rüzgar hızı ve rüzgar yönüne bağlı olarak dağılır. İnce şeritler, gitgide genişler ve gri renginde buluta benzeyen, ama bulut olmayan bir şey oluşur. Uçak modeli ve uçuş yüksekliğine göre, dört jet/meme tarafından dışarıya püskürtülen chemtrail, havada hantal bir görünüm sergiler, gökyüzünü gri bir görünüme büründürür.
 
Chemtrailsin kimyasal bileşimi
Püskürtülen kimyasalın özü baryum tuzları ve alüminyum parçacıkları ihtiva eder. Bu kimyevi karışıma bazı maddelerin eklendiği veya değiştirildiği de söyleniyor! Kanadada yağmur suyu araştırmalarında 5 ila 20 kat arası alüminyum değerleri ölçülmüştür. Kimyasal kokteylin yaklaşık bir yıl havada kalabilmesi için bir polimer karışımı taşıyıcı madde eklenmektedir. 
 
Su buharlarında hiç rastlanmayan bir görünüm; sağ fotoğrafta görülen kimyasal türbülanlaslar (aşağı doğru sarkan oluşumlar). Chemtrails içinde tespit edilebilen diğer bir madde: JP8 110 jet yakıtı ile karıştırılan "etilen dibromür (EDB)". Bu kimyasal böcek ilacı, kanserojen ve kimyasal toksin olduğundan, EPA tarafından 1983 yılında yasaklanmıştır.
 
Ağaç katili alüminyum
Yoğun alüminyum konsantrasyonlarının olduğu topraklarda, toprağın yüksek pH değerleri sebebi ile tarım yapılamayacağı biliniyor. Ancak bununla kalmıyor, aşırı yanıcı olan Alüminyumun bir diğer etkisi de, ağaçları kurutması. Kaliforniya’nın Shasta dağı bölgesinde, kuruyan ağaçlarda yapılan araştırmalarda, ağaç kabuklarında yüksek oranlarda alüminyuma rastlanmış. Hawai adasında, kabukları normalde çok sert olan palmiye ağaçlarının, el ile kabukları kolayca sökülebildiği ve bu bölgede, çocuklarda yapılan saç örneklerinde, normalin üstünde Alüminyum değerlerine rastlanmıştır.
 
Neden Chemtrail?
Alüminyum parçacıklarının, bir izolasyon tabakası oluşturarak, güneş ışınlarını yansıtıp, küresel ısınma ile mücadelede kulanıldığı lanse edilmektedir. Chemtrail'sin varlık nedenlerinden biride baryum oksidasyonunun, havada sera etkisi yapan karbondioksidi bağlayıp, etkisiz hale getirmek istenmesidir. Avrupa ülkelerinde işitilen diğer bir Chemtrail varlık sebebi ise, insanların bu gibi aksiyonlarla, olası bir kimyasal savaşa karşı aşı edilmesidir, yani insanların korunması için verilen bir mücadele olduğu idda edilmektedir.Ancak bu gibi enformasyonlar doğru olsaydı, yıllardır uygulanan hava manipulasyonu niye insanlardan gizli tutulmak istenirdi ki? Aksine aluminyum parçacıkları atmosferdeki ısıyı tutma ve küresel ısınmayı tetikleme etkisi yapabilir. Eğer bir izolasyon (yalıtım) tabakası oluşturulmak isteniyor ise, metal parçacıkları 12 km yükseklikteki troposfer yerine, 50 km yükseklikteki stratosfere püskürtülürdü. Çünkü stratosfer tabakasında metal parçacıkları daha uzun zaman kalabilir ve güneş ışınları daha doğal refleksiyona tabi tutulabilirdi.
 
Resmi Açıklamalar
8 temmuz 2004'de iki çevre aktivistin sorusu üzerine, o zamanın Alman Federal Kültür ve Medya Yönetim kurulu başkanı Monika Griefahn (SPD), şöyle demiştir; "ben bu konuda endişelerinize katılıyorum, dünyanın sera gazı emisyonlarını azaltmak yerine, dünyanın atmosferinde deneyler yapılmaktadır. Önemli bir toksik potansiyeline sahip alüminyum veya baryum bileşiklerinin kullanım yaygınlığı şimdiye kadar oldukca düşüktür. Bu tür deneyler mantığı içinde, bu bileşiklerin, troposferde değil, stratosfer de kullanmak daha iyi olurdu." Böylece Griefahn, havaya Chemtrails spreylendiğini onaylamıştır.
 
Alman RTL kanalı, Alman askeri uçaklarının, spreyleme yaptığını belirtti!
Alman RTL kanalı, Alman askeri uçaklarının, spreyleme yaptığını ve bunun meteorologlar tarafından kanıtlandığını belirten bir haber yaptı. Habere göre bir anda sadece meteoroloji radarlarında beliren ve 350 km hızla hareket eden bu bulutlar, ilk kez 2005 yazında, daha sonra 2006 Mart’ında belirdi. Alman askeri uçakları meteoroloji radarında, bulutların belirdiği Hollanda sınırında, askeri tatbikat yaptıklarını kabul etti.
 
Alman Yeşiller Partisi’nden Johannes Remmel’e göre, gizli operasyonlarla geniş bölgeler zehirleniyor ve hükümet buna bir açıklık getirmeli. Meteorolog Karsten Brandt ise, elde ettiği verilere dayanarak, bir dava açmış durumda.(Kaynak: Gıdahareketi)
 
Belçika Evergem eski valisi Peter Vereeke’ye göre, bilimsel verilerin ışığında, troposfer spreyleme fenomeni bir gerçek!
Belçika’da Belfort Grubu tarafından düzenlenen dünyanın ilk Stratosfer Spreyleme Chemtrail konferansına birçok aktivist, bilim adamı, alternatif medya gazetecisi ve araştırmacı katılmış. Bu toplantıya katılan Belçika Evergem eski valisi Peter Vereeke’ye göre, tüm bilimsel verilerin ışığında stratosfer spreyleme fenomeni artık bir gerçek. Tıp araştırmacısı ve gazeteci Desiree Rover’a göre, insanlık uzun bir süreden beri spreylerle aptallaştırılıp, kısırlaştırılmaya çalışılıyor. 
 
Toplantıya Hollanda Teknik Üniversitesi’nden katılan Coen Vermeeren, aerosol spreyleme ile ilgili birçok yanıtsız sorunun bulunduğunu, ancak hükümetlerin bu konuyla ilgili açıklama yapmaktan kaçındığını dile getirdi. 
(Kaynak: Gıdahareketi)
 
İlk kez, resmi bir chemtrails araştırması!
İsveç yeşiller partisinin verdiği araştırma önergesi ile, isveç meclisi, ülkelerinde chemtrails uygulaması olup olmadığını araştıracak bir komisyon kurma kararı aldı. İsveç Yeşiller Partisi lideri Pernilla Hagberg tarafından yapılan açıklamada, kendilerine ulaşan şikayetlerin artması, nedeni ile, konunun ülkelerinin ve çocuklarının geleceği açısından oldukça önemli olduğunu, bir basın toplantısında duyurdu.
 
Dünyada ilk kez, bir millet meclisi tarafından araştırma yapılacak. Eğer chemtrails konusunda zararlarını açıklayan resmi bir rapor çıkarsa, diğer ülkelerde araştırmalar yapılacağı ümit ediliyor. Etraflıca bilgi genel chemtrails (chemtrails.cc) sitesinden alabilirsiniz. 

Bu konuyu yazdır

  Mars ve Sırları
Yazar: Archilles - 31-05-2016, Saat: 16:41 - Forum: MARS - Yorum Yok

Çap olarak Dünya’nın yarısı kadar olan, yaşam olduğuna dair en fazla kanıtların olduğu güneş sistemindeki 4.gezegen Merih yani bilinen adı ile Mars 1999’dan sonra en fazla uzay aracını yörüngesinde tutan ve merakla incelenen yer olarak bilinmektedir. Dünya’dan da güneş ışınları yardımı ile çıplak gözle görülen, kızılımsı rengi ile paslanmış bir küreyi andıran bu gezegen insanın yaşayamayacağı bir atmosfere sahiptir. Yapılan araştırmalar da keşfedilen en büyük kanyonların, en büyük meteor çukurlarının bu gezegende olduğu görülmüştür. Gezegenin kızıl rengi demiroksitten oluşan yüzeyinden kaynaklanmaktadır. NASA Marsa gönderdiği robotlar ile binlerce kez yüzeyi incelemiş, okyanus, akarsu ve su yolları izlerine rastlamıştır. Mars’ın kutup bölgelerinden 2008 yılında alınan buzların(su buzu) teoriyi kanıtlaması ve daha önceleri marsta yaşam olduğu görüşlerini desteklemektedir.

Mars’ın toprağının ne olduğu incelenmeden önce çok fazla tahmine sebep olmuş, bazıları silisyum, bazıları bazalttan oluştuğunu uydu resimlerine bakarak söylemişlerdi. yapılan incelemeler ve alınan örneklerde sonra yer yer bazalt ve çoğunlukla silis bakımından zengin topraklar olduğu kanıtına varıldı. Silis cam yapımında kullanılan bir ham maddedir ve bu kadar fazla olması bilim dünyasını şaşırtmıştır. Marsta olmuş olabileceği varsayılan volkanik olayların veya yine su ile ilgili bazı durumların kalıntıları olarak toprağın bu derece silisyum bakımında doygun olması açıklanmaktadır. Mars gezegeni Dünya’ya oranla daha az yoğun, az hacimli ve kütlelidir.

Mars’da Dünya gibi bazı çağlar geçirmiş ve yüzey şeklini etkileyen etkiler maruz kalmıştır. Bu çağlar, Nuh, Hesperian, ve Amoz’dur. Yapılan araştırmalara göre bu Nuh çağında yaklaşık 3.6 milyar yıl öncesi büyük su baskınları ve meteor çarpmaları ile Tharsis bölgesi olarak bilinen platonun şeklini almış olması, Hesperian çağında 3.5milyar ile 1.8 milyar yıl önce yanan toprak ve volkanik olaylar ile lavlardan oluşan büyük bölgelerin meydana gelmesi, Amoz ise 1,8 milyar yıl önce ile günümüzü kapsamaktadır, şimdiye kadar kaydedilen ise dev bir kaya kütlesinin kırılması ile oluşan çığ meydana gelmesidir.

Mars için suyun varlığı yer altından bir anda çıkan yüksek basınçlı ve kısa zamanda yok olup sadece buz kütlelerinin kaldığı derin izler yapan kanıtlar ile varsayılmaktadır. Küçük su yolu izlerine rastlanılmamış olması ilk başlarda garip bir durum olarak görülmüş fakat daha sonra toprak kaymaları ve diğer hava koşulları ile kaybolmuş olabileceği ihtimali ile önemsenmemiştir. Her ne olursa olsun bu saatten sonra hiçbir şeyin Mars’ta suyun olmayacağını kanıtlaması mümkün değildir. NASA yetkilileri ve bilim adamları, oluşan bir yağmur, yer altı suyu ve ya herhangi bir şekilde oluşan suyun varlığından emin olduklarını ve bunun değişmeyeceğini bir çok kez duyurmuşlardır.

Mars’a çok büyük ve çok fazla meteor düştüğü ve düşmeye de devam ettiği bilinmektedir. Yüzeyindeki dev kraterlerin bu şekilde oluştuğu ve çarpan meteorların boyutunun tüm Avrupa kadar büyük bir alanı kapsadığı görülmektedir. Ayrıca şimdiye kadar bilinen en büyük krater dışında en büyük kanyonunda ve en yüksek dağında(Olimpos) Mars’ta olduğu bilinmektedir. Dağın yüksekliği Everest’in 3 misli yani 27 km boyunda olduğu ölçülmüştür. En büyük kanyonun ise Valles Marineris olduğu 4.000 km uzunluğunda derinliğinin ise 7 km olduğu bilinmektedir.

Mars uzun zaman önce( 4-5 milyar yıl) atmosferini kaybetmiş ve Güneş ışınlarının direk yüzeye vurmasına maruz kalmıştır. Yüzeydeki kuru buzlar bu ışına maruz kalınca su buzu bulutlarının oluşmasına neden olmaktadır. Kutup bölgeleri aşırı soğuk olmakta ve sıcaklığın -140 dereceye kadar düştüğü bilinmektedir. Diğer bölgelerinde ve yaz ayarında ise 20 dereceye kadar ısınmasıyla en iyi halinin bu olduğu kanısına varılmıştır. Mars üzerinde yaşam olması için birçok planlar yapılmıştır. 

En son keşif ile bir mikroorganizmanın Dünya’ bir çiçeğin oluşumu gibi bahar ve yaz dönemlerinde yaşadığı görülmüştür. Bilim adamları toprağın içeriğindeki maddelere uygun bazı bitkiler yetiştirmiştir. Fakat Mars’ta yüzey mor ötesi ışınlara maruz kaldığı için sadece toprağın yeterli olmadığı gelişmiş bir atmosfere de ihtiyaç olduğunu öğrenilmiştir. Marsın Evrimi ve hala yaşam umutları ile yapılan çalışmalar geliştirilerek devam etmektedir.

Bu konuyu yazdır

  Mars Gezegeninin Özellikleri
Yazar: Archilles - 31-05-2016, Saat: 16:38 - Forum: MARS - Yorum Yok

Mars dünyamıza en yakın gezegenlerden birisidir.Dünyaya yakın olması sebebiyle en çok bilgi sahibi olduğumuz gezegenler arasında ilk sıradadır. Peki mars gezegeninin genel özellikleri nelerdir.Acaba mars gezegeninde yaşam olma ihtimali varmıdır ?

Dünyaya Venüsten sonraki yakın 2. gezegendir.

Güneşe uzaklık bakımından dünyadan daha uzak olduğu için dış gezegendir.

İki tane uydusu vardır.

Atmosferi vardır. Fakat oksijen oranı çok düşüktür.

Atmosfer basıncı dünya atmosfer basıncının ¼ kadardır.

Marsın yüzeyi düzdür ve kırmızı kumla kaplıdır. Dağ yoktur.

Kırmızı gezegen dedikleri bu gezegendir. Yüzeyin kırmızı kumlarla kaplı olması sebebiyle böyle denmektedir.

Marsta bitkisel yaşamaya elverişli olduğu söylenmektedir.

Mars gezegeninin çapı 6.786 kilometredir.

Güneşe uzaklığı 227 milyon kilometredir.

Kendi etrafındaki dönüş süresi yaklaşık dünya ile aynıdır 1 gündür.

Güneş etrafında dönüş süresi 687 gündür.

Bu konuyu yazdır

  Mars Hakkında İlginç Gerçekler
Yazar: Archilles - 31-05-2016, Saat: 16:22 - Forum: MARS - Yorum Yok

1. Mars, ya da bazen bilinen adıyla ‘Kızıl Gezegen’, tozlu, kayalık bir yüzey ve ince bir atmosfere sahiptir. Nispeten sakin koşulları ve Dünyaya yakınlığı keşifler için en olası hedef yapar.



2. Başarılı (ve başarısız) robotik görevlerle, Mars bir çok defalar ziyaret edilmiştir. Son derece gelişmiş robotlar Dünya’daki bilim adamları için numune ve önemli bilimsel verileri toplamak için gönderilmiştir.



3. Pas gibi bir tozla kaplı olduğu için Mars gezegeni kırmızı lakabını almıştır. Hatta atmosfer yüzeyinden yukarıya atılan toz küçük parçacıklar yüzünden pembemsi bir kırmızı renktedir.



4. Mars sürekli yüzeyini değiştiren şiddetli toz fırtınaları yaşar.



5. Mars’da birçok büyük volkan vardır ve 21km yüksekliğiyle ve taban çevresi 600km olan bizim güneş sistemindeki en büyük yanardağ Olympus Mons’a ev sahipliği yapar.



6. Mars çoğunlukla karbondioksitten oluşan çok ince bir atmosfere sahiptir. Bu ince atmosfer Venüs gibi güneşin ısısını tutmak için yeterince kalın değildir, bu nedenle gezegen Venüs’e kıyasla oldukça soğuktur. Sıcaklıklar kışları geceleri -120 santigrat derece yaz aylarında ise 25 derece arasında değişir.



7. Mars geçmişte su erozyonuna neden olmuş olabilir yüzeyde birçok kanal, ovalar ve kanyonlar bulunmaktadır.



8. Kutuplarında ise donmuş karbondioksit Co2 (kuru buz) oluşur.

Bu konuyu yazdır

  Mars Hakkında Genel Bilgiler
Yazar: Archilles - 31-05-2016, Saat: 16:13 - Forum: MARS - Yorum Yok

k%C4%B1z%C4%B1l-gezegen-mars-i%C3%A7eriks.jpg

Mars yada diğer adıyla Merih, Güneş Sistemi’nin 4. Gezegeni olarak bilinmektedir. Kızıl gezegen olarak da bilinen Mars, mevsim dönemleri ve dönme periyodu olarak Dünya’ya çok benzer özellikler gösterir. Mars’ın kızıl olarak bilinen yüzeyindeki kızıllığının en önemli nedeni yüzeyinde çok olarak bulunan demiroksittir.

Mars’taki Olimpos dağı Güneş Sistemi içerisinde bilinen en yüksek dağdır. Ayrıca yine Mars’ta bulunan Marineris Vadisi isimli kanyon, Güneş Sistemi’nin keşfedilen en büyük kanyonudur.

Mars, Güneş Sistemi içerisinde Dünya'dan sonra su ve yaşam içermesi en muhtemel gezegen olarak bilinmektedir. Mars’ın bu özelliğinden dolayı bilim adamları özellikle Mars üzerine sürekli araştırmalar yapmaktadır. Mars ayrıca 1877 yılında keşfedilenPhobos ve Deimos isimli iki uyduya sahiptir.

Mars günümüzden yaklaşık 4 milyar yıl önce manyetosferini kaybetmiştir. Bu durumdan ötürü Mars'ın Güneş rüzgarları iyonosfer tabakasıyla doğrudan temas halinde bulunarak atmosferi ince halde tutmaktadır.

Mars adını Roma mitolojisindeki savaş tanrısından almaktadır.

Mars’taki Sayısal Değerler;

Güneş’e ortalama uzaklığı: 227.936.637 km
Yörünge Uzunluğu: 1.429.000.000 km
Yörünge Periyodu: 686.9600 gün

Ortalama Yörünge Hızı: 24.077 km/s

Bu konuyu yazdır

  Drakolar Hakkında Görüşler
Yazar: Archilles - 31-05-2016, Saat: 15:37 - Forum: DRAKOLAR - Yorum Yok

Bunlar aslen Alpha Draconis yıldız sisteminden gelmişlerdir.İnsanlığa karşı bir güç
olarak yer altı üslerinde yaşamaktadırlar. İnsana benzeyen sürüngenimsi akıllı, şekil değitirip insan şekline giren varlıklardır.İngilizcede “Reptilian Humanoid” denmektedir. Aralarında birkaç türleri vardır.Binlerce yıldır dünyaya gelmektedirler. Reptilianları açık bir şekilde dünyaya haber yapan İngiliz yazar David Icke’dir.. Sümer Uygarlığında bunların izleri vardır. Sümerler bunlara, “Annunnaki”demişlerdir. David Icke’a göre, bu yaratıklar 1.5- 3.7 metre yüksekliği arasında olup, kan içen, şekil değiştirendir.  4.boyut varlıklarıdır.Telepati yetenekeleri vardır. İnsanları etkilerler. Amerikan Hükümetinde çalışmış baş mühendis Phil Schneider’a göre, “Uzaylı Griler, Reptilianlar ve Amerikalı Görevliler gizli yer altı üslerinde ve 51.Bölgede işbirliği halinde çalışmaktadırlar .

Reptilyanlar (kertenkele sürüngen ırkı)
4. Boyutta yaşayan ve Orion kendine hizmet birliğine bağlı, insanların beyinlerini de kontrol edebilen bencil kötü demonik yani şeytansı varlıklardır.Draco yıldız sisteminde yaşarlar ve 5. boyut varlıklarıdır.
Reptilyanlar insanların akrabası hatta bir kısmımız da onların akrabası onların kanında çok fazla miktarda bakır bulunduğu için. İlluminati  söylentisine göre bunlar öbür DDV lere karşı bir güç oluşturmak istemekteler fakat Pleadeslilerin engellemesi onlar için bir sorun teşkil etmekte.

Peki kimdir bu reptilyanlar? Reptilyanlar neredeyse insandan daha eski bir ırk olup dördüncü boyutta yaşamaktalar ve bu boyutu da görevleri icabı ziyaret etmekteler.

Hepimizde yüzde on onbeş reptilyan DNA sı var. Stewart ekliyor dünyadaki parayı yöneten gizemli12 aile reptilyan bu reptilyanlar aynen ejderha ya benzerler ve  kendilerine hizmet ederler zaten insanları bu reptilyanlar yararlanmak üzere başka bir gezegene taşımak istemekteler.

Blue beam peojesini kullanarak insanları etkileyecekler ayrıca Montauk projesine katılan insanlar başka boyuta gidip gelerek bu reptilyanları görmüşlerdi.

İsviçreli çiftçi Billy Meier ile iletişime geçen Pledian’lar iyi varlıklar ve belki de veya büyük bir olasılıkla reptilyanların bizi tamamıyle kontrol etmesini önlemekteler.

Tercüme yaptığım kaynakta aynen şu cümle yeralmakta "there is some kind of military action is going on at somewhere" büyük bir savaş bütün galaksimiz içinde devam etmekte.

Bize yardım eden dostluk ve iyilik birliği müttefiklerimiz ve bu müttefiklerimizin liderleri de Pledian’lar. Pledian’lar galaktik olarak bizim kardeşlerimiz olduklarını söylemekteler. Peggy Kane isimli medyum bir gün beyninde bir hışırtı sesi duyar daha sonra beynindeki ses Peggy ye şöyle der "biz Pledian’larız ve seninle konuşmak istiyoruz" Bugünlerde Vatikan demonik olayları ve reptilyan durumunu gündeme almayı düşünmeye başladı.

Reptilyanlar ile olan savaşta dünya kilit noktası ve savaşta son on yıldır sona gelinmek üzere. Dünya da insan kılığında dolaşan Pledianlılar da var reptilyanlar da var. Peggy (David Icke’ın karısı) bazen bağlantının kesildiğinden bahsetmekte ve bu bağlantıyı kesenler de tabii ki reptilyanlar.

Reptilyanlar biz insanların evrendeki bizim güçlü müteffiklerimizle bağlantımızı kesmek veya sabote etmek için  kaynağı aydan gelen bir  elektomanyetik  ağ net yayını yapmaktalar ve böylelikle de insanlığın ellerini kollarını bağlamak istemekteler. Ay ve Mars reptilyanların bizim güneş sistemimizdeki en önemli üsleri.
Kaynakta ayrıca şu mesaj yeralmakta -"uyanın arkadaşlar her uyanan kişi reptilyan ağını zayıflatmakta" hem Pledianlılar hem kasyopyalılar bilgi ve aydınlanmanın koruduğundan bahsetmekteler. Büyük insanlık uyanışı onları yokedecek. Daha öğrenecek çok bilgi var ama yakında hepsi açığa çıkacak.

Sky 2 kanalında Iran ve ABD arasında savaş çıkarmak isteyen reptilyan yandaşları ya da kendileri Iran a  ABD den füze attılar bu  füzeyi bbr UFO düşürdü. Bizim gezegenimiz bu adiler için çok önemli çünkü biz onların birincil yiyecek kaynaklarıyız. Colleen Thomas Pledian annesi yani mesajcı messenger. Bu hanım bu füzenin kesinlikle reptilyanlar tarafından ateşlendiğini söylemekte.


maxresdefault.jpg


Bu reptilyanlar eski Mısır’da timsah tanrısı olarak anılmaktaydı.

Onların (Reptilianların) milyonlarca yıldır DNA ları değişmemiştir. Reptilyanlar  Dracolar zamanında Lyrian sistemine saldırdılar ve kaçan insanlar bizim güneş sistemimize geldiler.

Samanyolu galaksisini bir uçtan diğerine katederek kaçan kolonistler bizim Güneş sistemimizi buldular.

Ne yazık ki Reptilyanlar bu kolonistleri takip ettiler ve buldular. Yoketmek için ilginç bir silah buldular, onlar içinde buz parçacıkları olan kuyruklu yıldız adı verilen meteorları   (buzlu meteorları) yönlendirerek bir füze gibi kullanma yeteneğine sahiptiler.  Bu silahlar ile saldırmalarının neticesinde Uranüs gezegeninin yörüngesinden çıkmasına sebep oldular Uranüs gezegeni Güneş sistemimizdeki tek yörüngesi kuzeyden güneye olan gezegendir.

Diğer gezegenler batı dan doğuya doğru dönerler. Bu buz kütleleri ile yapılan saldırı Jupiter ile Maldek gezegeninin yörüngelerinin şaşırmasına neden oldu Jüpiter  Maldek gezegeninin patlayıp yokolmasına yol açtı. Satürn'ün halkasındaki buz kütleleri ve taşlar, Maldek gezegeninin kalıntıları olduğu gibi aynı zamanda Jupiter ve Satürn'ün uyduları da Maldek gezegeninin parçalarıdır. Maldek çok büyük bir gezegendi. .....Bu buz kümecikleri de daha sonra Venüs gezegenini oluşturdu.  Burada kaynakta Venüs ün bu yüzden bulutlarla kaplı olduğundan bahsediyor ama o bulutlar halen var.

Reptilyanlar hem şekil değiştirebilmekteler hem de hologram kullanarak şekil

değiştirebilmekteler. Onlar ve griler bizim negatif enerjilerimizden ve üzüntülerimizden beslenmekteler. (1)

Şimdi de Dünyada çok önemli bir yere sahip “Yabancı Irklar Kitabı” ve bunun videosundan Reptilianlar ve yaşadıkları gezegenler hakkında bahsedilen iki bölümü inceleyelim:

ALFA DRAKONYALILAR

Alfa Drakonia ‘da koloniler kurduğu söylenilen Reptilian varlıklar. Bütün Reptilianlar gibi bunlar  da  binlerce yıl önce Terra’da ortaya çıktıklarını , kendi mülkiyetleri için Yeryüzünü tekrar ele geçirme girişimlerini devamlı haklı çıkarma olayını da iddia ederler. Onlar aşikar bir şekilde , yavaş yavaş kapanmaya başlayan “fırsat penceresi” ( Uluslararası insan topluluğunun gezegenler ve yıldızlararası bir güç olmaya başlamadan önceki zaman aralığı ) gibi gittikçe gizli süzülme modundan örtülü istila moduna dönüşen planlanmış bir istila topluluğudur...Onlar, sonunda Yeryüzü tarafından diğer gezegenlerin Terra sömürgesine neden olabilecek ve nüfus, kirlenme, yiyecek ve çevre problemlerine bir çözüm olabilecek kitlelerden ileri teknolojiyi saklı tutarak  pencereyi açık tutmaya uğraşıyorlar.
Terralılar,küçük yaştan alışılmış “savaşçı” içgüdüsüne sahip olduklarından, Drakonyalılar onların yıldızlararası yeteneklere erişmesini ve bu nedenle kendi imparatorluk işlerine bir tehdit olmalarını istemezler. 

DRAKONYALILAR (REPTILIANLAR)
Yerleri, Ana Sistemleri: Alfa Drakonis, Drako,Thuban ’ın Alfa Yıldızı olduğu,  astronomik takım yıldızın ismidir. Bu takım yıldız ,Drakon İmparatorluğunun evidir. Thuban, yılanın Arapça kelimesidir. Bunlar,en azından 3 tane olan Reptoid türlerinin en meşhurları ve en korkulanıdır.Bunlar oldukça gelişmiş varlıklardır fakat insanları düşman ve tamamen aşağı derecede olarak gördüklerinden negatif,düşman ve tehlikeli karakter olarak görülmektedirler.  Söylendiğine göre onlar, Dünyayı çok eski ileri karakol görmekte ve onu tamamen kontrol etmek istemektedirler; çünkü onların gezegeni yeterli destekte  hayat sağlayamıyor.Onlar, teknolojik olarak en gelişmiş türlerden biri biri sayılıyor; fakat gelişmeleri için  bir avantaj olarak kullandıklarından veya yapılacak işleri planladıklarından “gölgeler” halinde çalışmayı tercih ediyorlar.Drako kastının en üst sınıfı, beyaz derili Drako varlıklardır. Bazı deneyim yaşayanlar, beyaz derili Drakoların, yeşil-kahverengi derili Drakolar, Reptoidler ve çeşitli gri tiplerle etkileşimde bulunduklarını rapor ettiler.Bu durumlarda, Drakolar,griler ve Reptoidler dahil insan olmayan bütün diğer varlıklar, beyaz derili Drakolara, sanki kralları veya generalleri gibi davranmaktadır.  Onlar boyutlar arası seyahat edebilirler, çoğu ırklar yapamaz, ve onların yüksek rütbeli üyelerinin bazılarının aynı zamanda görünmez olma gücü vardır. Onların, her gezegenin liderliği içinde süzülme yöntemiyle en az 500’ü sömürgeleştirilmiş, binlerce gezegende varlıkları vardır. Yeryüzünde 3 ana üsleri vardır: Biri Bermuda Üçgeni Yakınında, diğeri Danimarka kıyılarından uzakta bir yerde, ve biri de Yeni Zelanda kıyılarından uzakta bir yer.

2.**Bunlar insan şekline giren cinlerdir. İslami kaynaklarda da ahir zamanda cinlerin yeryüzünde daha çok görüneceğine dair rivayetler vardır. Deccalin ordusunun çoğunun insan şekline girmiş cinlerden oluşacağı arifler tarafından bildirilmiştir. Cinlerin de şekil değiştirme kabiliyeti vardır. Asırlar boyunca cin hikayeleri incelendiğinde bunların çoğu zaman hep geceleri göründüğü anlaşılır. Çünkü Güneş radyasyonundan etkilendikleri için. Bununla beraber bir hikmet gereği zaman içinde bazı durumlar, olgular değişebilir. Cinlerin ahir zamanda açıkça insanlara görünmesi gibi. Bu konu vesilesiyle medyumlar hariç insanların pek azının bildiği ilginç birdurumdan da burada bahsedelim. Erkek bir insanla, cin kadın evlendiğinde çocuk cinlerden olur ve onların dünyasına ait olur; Erkek bir cin ile kadın insan evlendiğinde doğan çocuk insan olur ve insanların dünyasına ait olur. İşte bir hadisi şerifte bildirilen “Belkıs’ın ebeveynlerinden biri cin idi.” Rivayetinde Kraliçe Belkıs’ın annesinin insan , babasının cin olduğunu anlıyoruz.
                                                                                                 
Bu arada, bu konuda önemli bir olay söz konusu!.
Bir açıklamasında Rasûlullah aleyhisselâm diyor ki:
"Âhir zamanda cinler, yer yüzünde açık seçik bütün insanlara görünecek!."
Bu, ya insanların beyninin, cinlerin dalga boyuna açık olması sebebi ile gerçekleşecek. Veya belli bir araç geliştirilecek ve bu araç vasıtasıyla... Mesela, TV gibi bir araç oluşacak, bu araç vasıtasıyla cinlerin varlıkları bütün insanlar tarafından görülebilecek...

Hazreti Rasûlullah Aleyhisselâm bir açıklamasında buyuruyor ki:
“İnsanların sayısının on katı cin; cinlerin sayısının da on katı melek yer yüzünde dolaşmaktadır.” (5) Tarih boyunca edinilen bunca bilgi ve yaşanan olaylardan sonra şu anlaşılıyor ki, Kainatta insanoğlunun gözüne görünmeyen veya bilinmeyen milyarlarca varlık vardır!..

3*** Bir internet  sitesi editörünün açıkladığı bilgilere göre de; bunlar Amerikadaki laboratuvarlarda insan geni ile yılan geninin birleştirilmesinden veya insan embriyosu ile timsah embriyosunun genetikle birleştirilmesinden oluşturulmuş yeni bir tür melez ırktır (mutant) . Bunlardaki şeytani amacın şöyle olduğunu açıklıyor:

“ Amaç ABD de 51. bölgedeki geliştirilen UFO benzeri araçlara bindirilmiş bu tür varlıklarla yeni bir hegamonya oluşturacakları ÇAKMA UZAYLI istilası gerçekleştirmek...bu korku peşinde tüm devletleri birleştirmek...ve TEK DÜNYA DEVLETİ ni kurmak.

            UZAYDAN geldiğini iddia edecekleri bir DECCAL i de KUDÜS merkezine oturtmak .
Bazı ünlülerin gözlerine zum yapılarak bunların bir çeşit uzaylı oldukları ve gözlerinin de sürüngene benzediği vurgulanıyor sürekli ...

 Gözlerinin o şekilde olması aslında şeytani öğretilerin etkisi altında olmalarıyla
alakalı. Yapmayı planladıkları şey bu tür bir korkuyu besleyip hazırlamak..ileride de eğer bu embriyo insan +sürüngenleri yaşatabilirlerse ... UFO benzeri araçlarla farklı yerlere gönderip korku oluşturmak ve istila gerçekleştirmek ... Ve tüm devletlerin bir DÜNYA DIŞI saldırı için birleştirilmesinin zorunluğu...(6)

SONUÇ: Birçok haberler, bulgular,işaretler ve yaşanmış gerçekler incelendiğinde üç seçeneğin de makul olduğu görülüyor. Babası ve kendisi yıllarca Amerikan Hükümetinde çalışmış jeolog ve yapı  mühendisi Phil Schneider’ın birçok açıklamaları ve Prenses Diana’nın “Kocasının bazı geceler yaratığa dönüştüğünü” söylemesinden kısa bir süre öldürülmesi dikkate alındığında Reptilianların varlığı açıkça ortaya çıkıyor. İngiliz Kraliyet Ailesinin 1800’lü yıllardan beri Reptilianlar olduğu  dünyada birçok kaynak tarafından bildirilmiştir! Diğer ayrıntıları ve az bilinen gerçekleri okuyucuların ve araştırmacıların  kendisine bırakıyoruz. Yorum yapmak isteyenler görüşlerini bildirirlerse müzakereye katkıda bulunmuş olurlar! “Bunları öğrenince ne işime yarayacak?” gibi yaygın bir soru soranlara tavsiyemiz, “Kendinizi kurtarmak için Allah’ın gösterdiği yolda dürüst ve adaletli bir şekilde yaşayın; ve Kıyametin büyük alametlerine hazırlanın!” olur. 

Bu konuyu yazdır

  Aşk Büyüsü Tarifi
Yazar: Emka - 31-05-2016, Saat: 15:17 - Forum: AŞK BÜYÜSÜ - Yorum Yok

Aşk büyüleri genel anlamda yapılışları farklı ama amaçları aynı olan bir uygulama şeklidir. Aşk büyüsü nasıl yapılır sorusu en çok sorulan sorulardan biridir. Aslında aşk büyülerinin yapılışları bu büyü hazırlanırken kullanılan malzemelere göre farklılıklar gösterir.En çok kullanılan aşk büyüsü şekli canbar büyüsüdür.

Canbar büyüsü günümüzde bir çok medyumun ilk tercih ettiği bir aşk büyüsü seçeneğini oluşturuyor. Aşk büyüsü tarifi yemek tarifi gibi buraya yazılacak kadar kolay değildir sevgili kardeşlerim.

Aşk büyülerini ben size buraya ne kadar yazarsam yazayım kendi başınıza uygulamanız olanaksızdır. Bu şekilde bazen insanlar bana yazıyorlar hocam aşk büyüsünün tarifini bana yazar mısın diye. Eğer her önüne gelen bu işi yapsaydı bugün medyumlara ve hocalara iş kalmazdı. Bu işler görüldüğü gibi kolay değildir. Siz siz olun internette oradan buradan okuduğunuz bir takım eksik bilgilerle aşk büyüsü falan yapmaya çalışmayın. Zaten yapsanız da sonuç alamazsınız.

Aşk büyüsü tarifi dedik ya, hepinizin bu tarifi okumak için sabırsızlıkla bu makalemi okuduğunuzu biliyorum. Ama ben sorumlu bir medyum olarak elbette buraya açık açık aşk büyüsü tarifi yazacak halim yok. En fazla size aktaracağım bu vefklerin hazırlanırken hangi malzemelerden faydalanılarak hazırlandığı olur. Genelde aşk büyüleri havas ilmine göre yazılan yüksek tesirde etkisi olan yazılı vefkler kullanılarak hazırlanır. Bunun yanı sıra pek çok değişik malzeme de kullanılarak gayet tabi aşk büyüsü hazırlanabilir.

Örneğin burada aşk büyüsü tarifi adlı makalemi yazarken sizlere en çok kullanılan malzemeler hakkında bilgi vereceğim. Nohut büyüsünde kullanılan nohut  aşk büyüsü tarifi içine giren seçeneklerden sadece biridir. Bunun yanı sıra pamuk çekirdeği, kurşun, biber, bakır, tırnak ve bunlar gibi burada hepsini tek tek sayamayacağım kadar malzeme ile aşk büyüsü yapılabilir.

Aşk büyüsü hazırlanırken kişilerin bilgileri, doğum yılları ve yıldız uyumlarına bakılarak kişiye özel hazırlanılması gerekir. Hazırlaması süresi genel olarak 1 haftayı bulmaktadır.

BİR KAÇ TANE AŞK BÜYÜSÜ TARİFİ
1) Sevdiği insanı hemen elde etmek için Arabi ayın 7’sinde 100 kere ” Ya Velud, ya Allah” okunup dua edilir.
2) 3 tane pamuk çekirdeği üzerine birer kere Yasin süresi okunup üflenir. Her üfleyişten sonra …..kızı/oğlu……nın ağzını, dilini bağladım denilir. Bu çekirdekler aşık edilmek istenilen kimsenin evinin eşiğine gömülür.
3) Mümkün olduğu kadar uzun bir mum alınır. Üzerine Tebbet süresi, okunur. Mum uygun bir yere dikilip dua edilir ve yakılır. Mum yanmaya başlayıp da eridikçe, sevmesi istenilen kimse de öyle yanar.
4) 1 tane kırmızı biberin üzerine 7 kere aşağıdaki dua okunur.Ateşte yakılır
” Ve lekad ateyna Musel Kitabu enzelnahu mübareketen ücüreha fil ardı fiha halidün.”

Bu konuyu yazdır

  Nefilimler ve İnsanlar
Yazar: Archilles - 31-05-2016, Saat: 15:15 - Forum: NEFİLİMLER - Yorum Yok

Kur'an-ı Kerim'e göre Nefilimler insandan sonra gelen ilk canlı türlerinden biridir. Hem Hristiyanlıkta hemde İslam'da Nefilimler var kabul edilir. Nefilimler, bazı meleklerin, hz.Adem'in kızlarından başlayarak diğer dişi insanlara aşık olup, ilişkiye girmesinde oluşan sonuçlardır. Bu melekler, dünyayı ve insanların çoğalımını ve yayılımını izlemek için görevlendirilmişlerdi ama insanlarla ilişki kurdukları için cennetten atıldılar.

Nefilim kelimesi kökünün anlamı " Düşmüşler/ Düşmüş Olanlar " diye adlandırılır.
Nefilimler, en az 4-5 metreden başlamakla 20-30 metreye kadar uzun olabilirler. Az da olsa ruhları psişik yeteneklere izin verir, Nefilimler doğuştan yüksek zekalı oldukları için bilim, teknoloji, metafizik/psionic/psişik konularında merak ve zekaya sahiptirler.

Nefilimler bir süre insanları yönetmiş ama vahşileştikleri için cezalandırlımışlardır ( bu cezalandırma nuh tufanı olabilir ) 3600'lük dönümde Reptilian ırkı, kurtulan Nefilimleri ve eskiden yanlarına aldıkları Nefilimleri kendi gezegenlerine götürdükleri teorileri vardır. ( 21 Aralık 2012 Şu anki 3600 yıllık dönümün tahminen tarihi).

Horus ( Firavun ve sonradan Tanır ) , Anuniki ( babilyon ruhu ama tanrı olarak ta adlandırılır ) gibi varlıkların Nefilim olduu sanılır. Piramitlerin kuruluşunda Nefilimlerin gücünden yararlandığı söylenir.
Nefilimler hakkında sonra yazıcam şimdi diğer türlere geçiyoruz.

İnsanlar;
Allah'ın en büyük varlıklarından biri olup, inifinite ve inverse matrix adını verdiğim ( bunlar benim kendi özel araştırmalarımdır ) özelliklerin yanında psişik yetenekler kullanırlar. İnsan vücudunu insan kendi yapar, fiziksel vücut Aklın ve Ruhun bir fiziksel obje yaratmaya çalışmasıyla oluşur.
İnsanlar, Felin ırkı tarafından geliştirilmiş ve sonrasında Felin ırkıyla yapılan ilişkilerle melez ( yani biz ) oluşmuştur.
Felin ırkı, İnsan Çakrası üzerinde çalışmış ve İnfinitine'i keşfetmişlerdir yani sınırsızı, İnfinitine bir insanın 7 çakranın üzerine çıkıp istedii kadar çakra açmaya başlmasıdır çünkü bir sınır yoktur. Her Çakra başka boyuta kapı açabilir bu boyuttan gelen enerjiler insanların enerji kullanımında büyük yarar sağlar ( uzun yaşam veya iyileşme, boyut değiştirme vs. ).

Global Galaktik Oyun'da "Işık'ı" temsil ederiz bu bir oyun olmadığı halde uzaylı ırklar bu adı vermiştir.
"Lyra" adlı gezegen ilk gezegen olarak bilinir, ilk insan prototipi burdadır. Bazı Efsaneler aslında Felinlerin Tanrı tarafından görevlendirilmiş bilim adamları olduğunu belirtir.( hatırlatırım Hz.Adem Dünya'da yaratılmıştır yani şimdiki ve gerçek insan ırkı biziz )
Bu Gezegen 4. ve 5. boyutta yer alır ( burası gerçekten vardır boyut değiştirebilen wicca'lar ve psionicler bilir zaten )
"Pleiades" 2. gezegendir ve "İkinci Pleiades" bu da 3. yani "Dünya" olarak adlandırdığımız gezegendir. Bu üç gezegen aynı iklim ve koşullara sahiptir. Ben şahsen ilk Pleiades hakkında nasılsa hatıralarım var belki vücudum oluşmadan önce orda bulundum tam olarak bilemiyorum. ( Ruh ve Akıl bedeni tamamladığında/doğum olduğunda hafıza kalır ama 2 yaş bitince tüm hafıza silinir ve temiz/boş hafıza yer alır )
İnsanların şu an Galaktik Oyundaki görevi, Nibiru konseyi tarafından gizli tutulur. Nibiru gezegen gibi gözükmesi sadece bir aldatmadır. Nibiru bir savaş yıldızıdır ve içinde nerdeyse evrendeki bilinen ve bilinmeyen 500.000'in üstünde tür bulundurur. Nibiru aslında 9. boyuttadır ama bilinmeyen bir tarihte ( 2012 ) 3. boyuta geçecektir. Şu an 4. boyuttadır.

İnsanların karşı-parçaları Reptilianlar yani " Sürüngensiler " dir. Dinazor ve Sürüngen ırklarının sahipleridir ( genetik bağları olması bakımından ) Reptilianlar başından beri insanlık düşmanıdır. Şu anda İlliumanitinin sahibidirler. Çoğu ülke onların yönetimi altındadır.

Bu konuyu yazdır

  Nefilimlerin Dünya’ya Gelişi ve Faaliyetleri
Yazar: Archilles - 31-05-2016, Saat: 15:10 - Forum: NEFİLİMLER - Yorum Yok

Sümer kayıtlarına göre, yaklaşık 450 bin yıl önce Nefilimlerin, diğer adıyla Mardukluların gezegenlerinde bazı problemler başladı. Onlarda şuanda bizim Dünya’da yaşadığımız ozon problemi gibi atmosfer sorunu ile karşılaştılar. Bu sorunu halletmek üzere ozon tabakasına, güneşin zararlı ışınlarını filtre etmek üzere altın tozu parçacıkları yerleştirmeye karar verdiler. 

Ayrıca Marduk yörüngesi güneşten çok uzak olduğu için, yeterli miktarda güneş ışınını Marduk yüzeyinde tutabilmek için de atmosferin üst katmanlarına konacak olan altın parçacıkları ışığı ve ısıyı Marduk yüzeyine yansıtacak böylece güneşten azami istifade sağlayacaklardı. 

Ancak kendi gezegenlerinde yeterli miktarda altın yoktu. Bu altını bir yerlerden temin etmeleri gerekiyordu. Nefilimler, gelişmiş bir toplum olduğu için yaptıkları araştırma sonucunda istedikleri miktardaki altını Dünya’dan temin edeceklerine karar verdiler. O zamanki teknolojilerine göre, kısa sayılabilecek mesafelerde uzay seyahatleri yapabiliyorlardı. Bu nedenle Marduk gezegeni Dünya’ya yaklaşana kadar beklediler. Belirli mesafeye gelince de, takriben 400 bin yıl önce Dünya’ya altın çıkarmak üzere 50 kişilik bir ekip gönderdiler. 


Bu ekibin Dünya’ya ilk iniş noktası Mezopotamya’da Dicle ve Fırat Nehirlerinin birleştiği üçgendi. Bu bölgeye ‘Sippar’ adını verdiler. İlk yerleşimlerini ve şehirlerini burada kurdular. Uzay araçları için iniş, kalkış tesislerini inşa ettiler. Bu bölge o zamanlarda petrol bakımından çok zengindi ve petrol yüzeyden akıyordu. Herhangi bir kuyu açmaya gerek olmaksızın yüzey petrolü direk kullanılabilir haldeydi. 

Dünya’ya ilk gelen ekibin başı ENKİ idi. Dünya kumandası ona verilmişti. Ancak daha sonra, Nefilimlerin üst mercilerin kararı ile Dünya kumandanlığı için ENLİL Dünya’ya gönderildi. ENLİL, ENKİ’nin kardeşi idi. ENLİL tüm Dünya topraklarından, ENKİ de denizlerden sorumlu oldu. Bu kararlardan memnun olmayan ENKİ ile ENLİL arasında bir husumet ve çekişme ortamı oluştu. İlk gelen ekip Mezopotamya’da yerleşimi sağlayıp, bu bölgede sahip oldukları teknolojik aletler ile altın çıkarmaya başladılar. Daha sonra 50 kişilik kafilelerle başka Nefilimliler de geldi. Dünya’da oluşan bu Nefilimliler topluluğuna Anunnaki adı verildi. Zamanla Dünya’ya gelen Anunnakilerin sayısı 600 kişiyi buldu.


Uzun çalışmalar sonucu Mezopotamya’da yeterince altın bulamadıkları için ekibin büyük bir bölümü Güney Afrika’ya gitti ve orada zengin altın madenleri buldular. Güney Afrika’dan çıkarılan zengin altın cevherleri özel gemilerle Mezopotamya’ya taşınıyor ve orada işlenerek külçe altın haline getirilerek depo ediliyordu. Depo edilen cevherler de her 3600 yılda bir Dünya yörüngesine yaklaşan Marduk Gezegeni’ne taşınıyordu. Nefilimler Dünya’dan pek çok miktarda altın çıkarttılar. Dünya üzerindeki altın çıkartma faaliyetleri 100 – 150 bin yıl sürdü. 

İlk başlarda, uzun süre altın çıkarma işinde sadece Anunnaki halkı dediğimiz Nefilimliler çalışıyordu.  Zira o dönemde Dünya’da insan diye bir varlık yoktu. Sadece insanımsı primatlar (Homo Erektus) vardı. Nefilimler bunları maden çıkarma işinde kullanamıyorlardı. 

Yaklaşık 40 dönem boyunca maden çıkarma işinde, nehir yatakları açılmasında, sulama kanalları inşaatında ve tüm ağır işlerde hep Anunnakiler çalıştı. Çalışma şartları çok ağır ve bezdirici idi. Çok ıstırap çekiyorlardı. Sonunda bu ağır çalışma koşuluna isyan ettiler. Bütün araçlarını ve aletlerini yaktılar. Altın çıkarma işini durdurdular.

Bunun üzerine Marduk Üst Kurulları toplanarak madenlerde ve ağır işlerde Anunnakilerin yerine çalışacak olan bir işçi grubu yaratılmasına ve bunun adına da ADAM - İNSAN denmesine karar verdiler. Sümer Tabletlerine göre, bu olay 200 – 300 bin yıl önce oldu. 


maxresdefault.jpg
Bu operasyonu da, insanımsı primatları (Homo Erektus) kullanarak yapmayı ön gördüler. Zira genetik bilimi ve kimya bilgileri ileri düzeydeydi. Bunun içinde primatların kanını aldılar ve bu kanı önce kil ile sonrada bir Nefilimlinin spermi ile karıştırarak yeni bir yaşam formu yarattılar. Bunu yapmalarının nedeni, primatların DNA’ları ile kendi DNA’larını kullanarak, Dünya’da o zaman var olan primat (Homo Erektus) türünden daha gelişmiş bir ırk yaratıp, onları köle işçiler olarak kullanmaktı. Yani tam olmamakla beraber bir nevi klonlama yaptılar. Ayrıca bu işçiler kısır olacak ve üremeyip, madenlerde ve diğer işlerde çalışarak ölecek, işleri bittiğinde de bu insanlar yok olacaktı. Bu uygulama sonucunda takriben 200- 300 bin yıl önce Homo Sapien insanı ortaya çıktı. Daha sonraları bu yeni ve daha gelişmiş insan türüyle altın çıkarma işine daha verimli bir şekilde devam ettiler. Sümer kayıtlarının belirttiği, altın çıkarılan yerlerde arkeologlar bu altın madenlerinin yerlerini buldular. Bulunan bu maden yataklarının yaşını takriben 100 bin yıl olarak tespit ettiler. 

Bu altın madenleri yerin altında 100 metreden daha fazla derinlere gidiyordu. Bu derinliklerde Homo Sapien insanının kemiklerini buldular. Bu kemiklerin yaşının da 20.000 yıl civarı olduğu belirlenmiştir.



Bir iddiaya göre, Nefilimliler tarafından ıslah edilen ilk Homo Sapien insanları Güney Afrika açıklarındaki Gondwanaland isimli adaya yerleştirildiler. (Sonraları bu adanın battığı söylenir) Çünkü oradan başka bir yerlere kaçmaları istenmiyordu. Bu insanlar Gondwanaland Adası’nda 50 - 70 bin yıl kalarak Nefilimlere yararlı olacak kadar evrimleştikten ve çoğaldıktan sonra Afrika’daki madenlere altın çıkarmaya ve başka hizmetleri yapmaya gönderiliyorlardı.


Daha sonraları, kadınlarda yaratılarak bu nesil de doğurgan hale geldi. Sümer kayıtlarına göre, Nefilimlerin erkeklerinin boyu,  3 – 5 metre idi. Onların gezegenlerinin güneş çevresindeki turu 3600 yıl sürdüğü için, onların bir yılı bizim 3600 yılımızdı. Dolayısıyla onların yaşam süreleri Dünya insanından çok uzundu. Dünya’ya gelen Nefilimler dev insanlar olmanın yanında,    250 – 300 bin yaşına kadar yaşadılar. Çocukluğumuzdan beri duyduğumuz dev masalları belki de binlerce yıldır ağızdan ağıza nakledile gelen bu kaynaklardan gelmektedir. 

Nefilimler Dünya’da, takriben 13.000 yıl önce olduğu tahmin edilen Nuh Tufanına kadar kaldılar. Nuh Tufanının başlaması ile birlikte Dünya’yı terk ettiler. 

Yine Sümer kayıtlarında belirtildiği üzere, Nefilimliler Nuh Tufanının olacağını önceden biliyorlardı. Fakat kendilerinden sonra Dünya üzerinde bir insan varlığının kalmasını istemedikleri, aksine yok olmasını istedikleri için bu sırrı insanlara açıklamıyorlardı. Hatta kendi aralarında toplanarak bu sırrı insanlara açıklamamak için yemin etmişlerdi. Kendisine zorla yemin ettirilenlerden birisi de ENKİ idi. Fakat ENLİL’in kardeşi ENKİ insanlara acıyor, onların yok olmasını istemiyordu. Fakat kendisine zorla ettirilen yeminini de bozamıyordu. Kendince buna bir orta yol buldu. Bu sırrı insanların yüzüne karşı söylemeyecek, bir perde arkasından konuşacaktı. ENKİ, aralarında yakın dostluk olan, Şuruppak’ın hükümdarı olan Nuh’u (Utnapiştim’i) tapınağa çağırarak kendisi ile sazdan yapılmış bir perdenin arkasından konuşarak, tufan hakkındaki gizli bilgiyi bildirir. Bu tufanda insanoğlunun tümünün yok olmaması için suda yüzecek bir gemi yapmasını söyler. Buna cevaben Nuh gemi yapmasını bilmediğini ifade eder. ENKİ, Nuh’a yapılacak geminin tarifini yapar, ölçülerini ve nasıl yapılacağını anlatır. 

Akkadündca metinlerin anlatımına göre, ENKİ’nin tarifini yaptığı gemi, “üstü ve altı kapalı, etrafı su geçirmeyecek şekilde sert katran ile kaplanmış, güvertesi olmayan” bir gemidir. ENKİ ayrıca geminin dönüp yuvarlanabilen bir gemi olmasını ister. Yani inşa edilen gemi bugüne kadar söylenenler gibi su üzerinde yüzen bir gemi olmayıp, bir denizaltıdır. 

ENKİ, Nuh’a bu gemiyi 7 günde yapmasını ve belirlenen canlı çiftlerini içeriye aldıktan sonra, kendisinin de Nefilimlerin Dünya’dan kaçmak için kullanacakları uzay araçlarının kalkıştaki seslerini duyar duymaz gemiye binip kapaklarını kapatmasını tembih eder. Zira onlar tufanın başlayacağı günü ve saati önceden bilmektedirler.

Tufanın olduğu dönem buzul çağının sonudur. Buzul nedeniyle bütün sular çekilmiş, korkunç bir kuraklık ve kıtlık vardır. Bütün yeşillikler kurumuş, insanlar açlıktan ölmektedir. Bununla beraber ENLİL ve grubu insanlara eziyet etmekte ve insanların topluca yok olması için tufanı insanlardan saklamaktadırlar. Nuh’un bu ortamda gemiyi gizlice yapmak imkânı olmadığı gibi sır olması nedeniyle gelecek tufandan kurtulmak için yaptığını da söylemesi söz konusu değildir. Bu nedenle halkına, ENLİL’in gazabından kurtulup, bu diyardan gitmek ve ENKİ’ye sığınmak için bir gemi yapmak zorunda olduğunu söyleyerek, halkını ikna eder ve halkının bir kesiminin yardımı ve çok sıkı çalışması ile gemisini tufan başlamadan önce bitirir. ENKİ’nin verdiği programa göre söylenen günde tufan başlar ve gemi sulara dalar. Bundan sonrası din kitaplarında anlatılan olaylara benzer şekilde gelişir. Tufanın oluş sebebi olarak da Marduk Gezegeni’nin Dünya yörüngesine yaklaşmasıyla meydana gelen büyük çekim gücüyle buzulların büyük parçalar halinde kırılarak suya dönüşmesi gösterilir. 

Buraya kadar anlatılanlar Sümer ve Babil Tabletlerindeki kayıtlardır. Nuh Tufanı ile ilgili olanlar eski Tevrat ve İncil’le büyük oranda uyum içinde olup, Kuran’la da farklı ifadelerle de olsa kısmen uyuşmaktadır. Ancak yaratılışla ilgili olanlar, Kuran’la ters düşmektedir. Kuran’da insanı yaratan Allah’tır. Sümer tabletlerine göre ise, bugünkü insan, uzaylı bir ırk tarafından bir nevi klonlama ile ortaya çıkmıştır. Yine Kuran’a göre, Nuh Tufanını Nuh’a haber veren ve gemi yapmasını söyleyen Allah’tır. Buraya kadar anlatılanlar İslam inançlarına uymadığı gibi, benim inançlarıma da uymamaktadır. Ancak, Sümer Tabletlerinde söylenenler bunlardır. Burada benim kişisel yorumum söz konusu değildir. Takdir okuyucularındır.

Bu konuyu yazdır

  PEDOFİLİYE MARUZ KALMIŞ ÇOCUK ASLA SUÇLANMAMALI…
Yazar: Emka - 31-05-2016, Saat: 14:40 - Forum: PEDOFİLİ - Yorumlar (1)

Pedofiliye maruz kalmış çocukların yeterince rehabilite edilmezlerse yetişkinlik döneminde benzer eğilimler gösterebileceğini belirten Dr. Yavuz, böyle bir durumda çocukta suçluluk duygusu uyandıracak her türlü söz ve eylemden kaçınılması gerektiğini söyledi. ‘’Ebeveynler acı ve öfke dolu oldukları için çocuğu sakinleştirirken çeşitli hatalar yapabilir ama çocuğun suçlu değil mağdur olduğu kesinlikle unutulmamalıdır’’ diyen Yavuz sözlerine şöyle devam etti: ‘’Pedofiliye maruz kalmış çocuk en kısa zamanda profesyonel bir ekip tarafından tedavi edilmeli ve tedavi masraflarının tümünü devlet karşılamalıdır. Çocuğun ve ailesinin ifadeleri defalarca alınmamalı, yalnızca bir defa psikolog eşliğinde video kaydına alınmış ifade incelenmelidir.

Bu konuyu yazdır