Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Forum İstatistikleri |
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065
Detaylı İstatistikler
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 1875 kullanıcı aktif » 1 Kayıtlı » 1874 Ziyaretçi ceylaninreallife
|
Son Aktiviteler |
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 294
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 298
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,001
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,114
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,061
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,002
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,138
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,517
|
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,283
|
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,167
|
|
|
ŞİDDETE YÖNELİK DAVRANIŞLAR KÖKENİ |
Yazar: Spiritüeller - 24-05-2016, Saat: 17:01 - Forum: NOTLAR
- Yorum Yok
|
|
Öncelikle bilinçaltı etkisi var. Bazen küçük çocuklar yapıyor bunu, açık ruhsal rahatsızlık belirtisidir.
Suç işleyene karşı çok farklı bakış açıları var. O da onun deneyimi diyen görüş bile var. İnsanları yine de tek davranışı belirlemez. Belki hayatında ilk kez içki içen 15 yaşında biri mesela diyorum sapıttı, gaza geldi, yani konumlar farklı olabilir.
Hepimizin yaptığı hataların biraz daha büyük olanıdır. Bu aslında bir şanssızlık o anki durum, bu bir kader gibi, hani cinnet anı gibi, çünkü yıldız etkileri var insanlarda doğuştan. Diyor ki bu adam cinayet işleyebilir, dolandırıcılık yapar. Diyelim ki genlerinde de bu vardı. İki sebep oldu mu, adam iki sebepten doğuştan mağlup zaten. Kalan cüzzi iradesi %5 ve onu yükselttiyse kurtulur, adamın işi zordur. Bu adam tekamülü çok zor dünyaya gelmiştir. Yani prangalı gibi DNA çalışmasını bu yüzden yapıyorum. Bu yıldız etkilerini kırmak için ve genleri kimse davranışları değildir. Yani bakınca elbette masum olana yapılan affedilir gibi olamaz. Bu çok zordur. Ama sebepler zaten hazırlanmış. Ona ufak bir katılım gerekiyor. İşte bu bir hapishane hayatıdır, bunda seçim hakkı sınırlıdır. DNA çalışması bunları çözer.
Dolunay etkiliyor, millet karısını çocuğunu kesiyor, diğeri tecavüz ediyor, birini öldürüyor. Şartları çok ağır olabilir bazı genlerin ve gezegen konumlarının. Bunu kendinde görebilirsin. Bir huyun vardır sevmiyorsundur ama sanki üstüne yapışmıştır, sanki içindedir onu yaparsın ama istemezsin, otomatikman oluverir. Hatta ağzından sevmediğin babanın söylemlerini duyarsın, onun gibi konuştum dersin. Hepimizin içinde bir zehir var ve bu otomatik işler. Anahtar da yüksek erdemlerimiz farklı farklıdır. Onlara tutunup,yükselmek ama gerçekten zordur. Önce içgüdüsel tavrını kontrolün lazım: yeme,içme, seks, uyku. Sonra zihin, bilinçaltı, sonra hislerin. Bu üç kabuk kırılmadan, hep otomatikte kalırsın. Şimdi bu durumda suçlu kimdir? Şartların adil olmadığı başında belli, sistemde koca bir açık var demektir. Bu işlemez ve adaletsiz nokta öyle ama, bu acımasızca. Aldığın her nefeste bilincinde olmak lazım ve sormak lazım o an ne olursa olsun: Ben bunu neden yapıyorum, otomatik öylesine mi yapıyorum, ailem mi öğretti, kopyalıyor muyum, yoksa egom kibrim mi. Sebebi ben olan ben burada neyim ve nerde bulunuyorum. Muhakememi yapacak olan ben kimim? Önce bu beni bilmem lazım, onu doğurmam lazım onu çıkarmam, özgürleştirmem,dıştakileri susturmam lazım.
İçimden bir ses diyor diyelim, vs vs yap gitsin, ne olacak zaten şöyle şöyle, hoop dur sen de kimsin? sen ben misin, yoksa bir kopya mısın, bu sorgular yapılmalı, yapılabilir, bastırmadan yapılabilir. Tabi ego da olur, elde etme isteği, onay isteği vazgeçeceksin, başardım hissi için. Ama sen kimi memnun ediyorsun, seni mi? içindekio zehiri mi ? İşte orda ölüsün, istersen her gece ye, iç, gez, eğlen ama çok boş olursun, sonunda mutsuz olursun. Ailen olur, yine yapamazsın. İç huzurun kaçmış, başka bir şeye dönmüşsündür. Kendin de sana küser, bu adam o zaman her kötülük yapar. Çünkü mutlu değil gider hırsını köpekten bile alır. Al bak bir sebep daha oldu. Maneviyat olsa da, kendi bazı şeyleri bastırıp, bazı şeyleri anlamsızca yüceltir kişi, mesela çapkın olmak, çünkü arkadaşlarım böyle kendimi ispat etmeliyim. İnsan işte böyle gitgide başkalaşır ve yozlaşır.”
|
|
|
Bilinçaltının Etrafımızdaki İllüzyon oluşumuna Etkisi |
Yazar: Spiritüeller - 24-05-2016, Saat: 16:48 - Forum: NOTLAR
- Yorum Yok
|
|
İçimizde gizli bir güç (bilinçaltı) etrafımızda oluşan dünyanın bize yansımasını direkt etkiler. Bunu nasıl yapar:
Bize bir takım baskılar, duygusal blokajlar ve yaptırımlar uygular, negatif etki aldığımız miktarda, negatif yansıyarak bize yansıyan illüzyonun negatif şekle dönmesine sebep oluruz.
Bilinçaltı ile tetiklenen davranışlarımız dışarıda bir yaratıma sebep olur. İnsanların davranışlarını, yaşayacağımız olayları ve duyacağımız sözleri biz farkında olmadan bilinçaltımızla yaratırız. Yaratım düşünce ile yapılmaz. En olağan, sığ, basit yaratım; kontrol edemediğimiz ve bilinçaltı tarafından yönetilen iradesizlik ile gelen negatif davranışlar ile yapılır.
Yaratımın olumlu şekilde yapılabilmesi için, iradesizliğe sebep olan bilinçaltını tamamen temizlemek gereklidir. Bilinçaltının temizlenmesi; bize ait olmayan düşüncelerin sezgi ve benlik süzgecinden geçerek ayrışması ve farkına varılması ile mümkün olur.
Farkına varmadığımız her bilinçaltı etkisi, dışarıda negatif davranışımız olarak yansıyarak, bize negatif yaratımın geri dönüşümünü verir. İnsan varlığının en yüksek erdemlerine tutunarak, otomatik bilinçaltı etkisinden kurtulabilir.
Her varlığın doğumundan ve genlerinden gelen özellikler ile yaratılışının yüksek erdemlerinin birleşimi birbirinden farklıdır. Kişi; kendine özel erdemlerine çapalanarak kontrolsüz yaratımların önüne geçebilir.
İllüzyon sistemi, bilinçaltı ile direkt bağlıdır. Negatif etkileşimi yaratmak için bu iki parçanın birbirine bağlanması ve etki alması yeterlidir. Bu kozmik bir bulmaca gibidir. Bu yaradılışınızdaki en büyük sırdır.
Yükselmek ve negatif etkiler dışında kalarak, özgür irade ve tam kontrol ile yaşamak için erdemlere tek tek ulaşılmalıdır. Diğer türlü bir illüzyon çıkışı yoktur.
|
|
|
DAVID ICKE - Gerçek'in Titreşimleri - XXV |
Yazar: Spiritüeller - 24-05-2016, Saat: 15:59 - Forum: DAVID ICKE
- Yorum Yok
|
|
Psikolojik hapishanenin en büyük göstergesi ‘inkar’ etmektir. Kişiler, görerek ve bilerek, yüzleşmeleri gereken gerçeği şiddetle inkar ederek kurtulacaklarını sanırlar, oysa bu onları, onun da varlığını inkar ettikleri kontrol sisteminin güçsüz birer piyonu haline sokar. İnkar, bütün inanç sistemini ve her çeşit insanı enfekte eden bir ‘donma’ titreşimi olup, ‘kendini kandırma’ şeklinde tezahür eden en büyük sahtekardır.
Gerçeklerden kaçınmak için herşeye sarılmak mümkün. “İnsanları, onları korumak için öldürüyoruz”. Tabii ya, ne mantık ama... Sonuç olarak gerçeğin bu şekilde inkar edilmesi ile, dünya kitlesel bir köleliğe dönüştürülüyor. Havai’de doğmamış olup da buraya sonradan gelenler, Amerika ve başka yerlerdeki sistemden ve yarıştan kaçan kişiler. Bu anlaşılabilir birşey. Bu iklim ve ülkede çok farklı bir hayat yaşanabilir. Özellikle Maui ve diğer adalarda kalabalık bir alternatif topluluk var, burada insanlar ‘Yeni Çağ’ anlayışına göre yaşıyorlar. Hiçbir yerde, buradaki kadar çok sayıda Yoga, organik gıda, masaj vs yeri olduğunu bilmiyordum. Bu konuda bu kadar çok reklam da görmemiştim. Benim kaldığım bölgede de zihinlerini arındırmak, meditasyon, Yoga yapmak ve bedenlerini arındırmak için gelmiş bir sürü insan var. Buranın adı ‘Lumeria’, muhteşem bir yer, hararetle tavsiye ederim, ayrıca beni davet etmiş olanlara da sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Doğrusu Yoga’ya katılamadım, çünkü doğduğumdan beri ‘lotus’ pozisyonuna da, eğilme pozisyonuna da katiyen geçemem. Bugünlerde yapabildiklerimin en iyisi; sadece ‘sandalye üzerinde’ oturma pozisyonu, ama ne yazık ki bu da Yoga kılavuzunda yok! Neyse, ama manzara harika ve bu adaların neden insanlara bu kadar iyi geldiğini anlamak zor değil. ‘Bilgi’, hiçbir zaman negatif değildir, çünkü hangi konuda olursa olsun, bir anlayış sağlar, buna bağlı olarak da kişisel ve kollektif bir güç oluşur. Birşey, ancak siz onun ‘negatif’ olacağını düşünürseniz negatif olur. ‘İnkar’ın da çeşitli şekilleri vardır, ama bu tür ‘inkar’anahtar konumundadır. Mesela, olanların olmamasını isteyenler, hep inkar yoluna başvururlar. Bazıları dünyanın içinde bulunduğu durumdan hoşlanmaz ve kötü durumda olmadığına dair kendilerini kandırmayı tercih ederler.
‘Yeni Çağ’cıların ‘negatif’ anlayışı; “Lütfen sus, söyleyeceğini duymak istemiyorum, çünkü gerçek olabilir” anlamına gelmektedir. Bir yandan ‘korku’dan kurtulmak gerektiğini söylerler, diğer yandan, benim gibilerin ‘gerçek’lerden söz ederek, insanları korkuttuğunu söyleyip kınarlar. Peki ama, o zaman ‘korkudan kurtulmak’ dedikleri ne oluyor?
‘Aşk güzel şeydir’ diye eski bir şarkı vardır. ‘Sevgi’ aynı zamanda sonsuz ifadeleri olan birşeydir, dolayısıyla buna, teorideki ‘sevgi’nin veya ‘akıl sevgisi’nin tersine, ‘harekete geçmiş sevgi’ de diyebilirsiniz. Bu konuyla ilgili olarak, ‘kendimizi, dünyayı, evreni vs sevmeliyiz’ diye çok sayıda kişiden hep duyuyorum; Tabii ki buna ben de katılıyorum, ama aslında bu, uygulama açısından ne anlama geliyor, önce onu bir tartışalım. Sadece bunları sevdiğimizi düşünmek mi, yoksa meditasyon yapıp, kalbimizden ‘sonsuz sevgi’ mi göndermek anlamına mı geliyor? Veya gerek olmayacağını umduğumuz birşey için ‘sevgi’ ifade etmenin gereksiz olacağını da düşünüyor olabiliriz. Bunların hepsi olabilir, ama şimdi, ‘işte tam bu zamanda, en önemli olan: en sonuncusu’ diyebilirim.
Çevremizi saran enerji denizine ve kendimize ne kadar çok ‘sevgi’ verirsek o kadar iyi olur, ama bunu yapmanın tek ve etkili yolu, mutlaka ‘lotus’ pozisyonunda sessizce oturmak değildir. Bir benzetme yapacak olursak; nehrin kenarında oturuyor olalım. Bir çocuk suya düşerse, oturup onu ne kadar sevdiğimizi söyleyip sevgi enerjisi göndererek onu kurtarabilir miyiz? Tabii ki hayır. Derhal suya atlayıp onu boğulmaktan kurtarma hareketine geçeriz.
Aynı şekilde; sıkıntı, baskı ve adaletsizlik altında inleyen dünyaya ve insanlara sadece sevgi mi göndeririz, yoksa teorik sevgiyi, aktif sevgiye mi dönüştürürüz? Hareket ve gerçeklikten uzak bir sevgi ‘sevgi’ olamaz. O zaman bu, ‘harekete geçmekten ve gerçeklerden kaçış’ olur. Olumsuzlukları bilmemek, geçici bir süre için huzur sağlayabilir, ama sonra birgün gece yarısı ‘gerçek’ler kapıyı vurmaya başlar. Tabii ki böyle olması gerekmiyor, ama inkar ettikçe bu kaçınılmaz olacaktır...
Organik gıda yemek, meditasyon yapmak, arınmak, kolon temizliği yapmak ve sadece ‘sevgi’den söz etmek kişiyi, beden aklının çok ötesindeki ‘bilinç’e açmaz. Bütün bunları yaptığı halde, hala derin uykuda olan çok kişi ile tanıştım. Buna karşılık çok içki ve sigara içip, ‘sonsuz bilinç’ine ulaşmış nice insan da var. ‘Sonsuz bilinç’, yediğimiz, içtiğimiz veya yaptığımız meditasyondan çok ötede. ‘Sonsuz bilinç’, bağlanacağımız ve kendimizi, programlanmış olan aklımızın ötesindeki bir anlayışa açacağımız en büyük farkındalık. Bunu zincirleme sigara içen birisi de yapabilir, hiç durmadan kendini arındıran bir Yeni Çağ’cı da...
Tabii ki sağlıklı bir yaşam tarzına sahip olmak çok iyi birşey, bunu mümkün olduğunca ben de yapmaya çalışıyorum, ama bu beni ‘bilinç’li değil, sadece ‘sağlıklı’ yapıyor. Bu durumdaki bir ‘bilinçleniş’ için, ‘yüzleşmek istemediğimiz bir inkar seviyemizdir’ de denilebilir, çünkü ‘inkar’, asla ‘sonsuz bilinç’in bir ifadesi değildir, o sadece ‘beş duyu akılı’nın bir ifadesidir...
|
|
|
Duygularınızı Kontrol Altına Alma Meditasyonu |
Yazar: EvrimBilge - 24-05-2016, Saat: 15:02 - Forum: MEDİTASYON
- Yorum Yok
|
|
Ünlü meditasyon uzmanı Shunyo, her duygu için bir meditasyon tekniği olduğunu söylüyor. Birisine duyduğunuz kızgınlıktan ölüm acısına, gülmekten ağlamaya kadar pek çok duygunun karşılığında meditasyon yaparak rahatlayabilmek mümkün.
Sho felsefesine göre meditasyon yapmanın oldukça kolay olduğunu belirten Shunyo, evde, ofiste ya da otobüs beklerken kolayca uygulayabileceğiniz meditasyon yöntemlerini şöyle anlatıyor..
Meditasyonun ilk adımı nedir?
Meditasyon müziği eşliğinde bir saat sürecek bu aktivite için hafta içi her sabah 07.30'da, hafta sonları ise 08.30'da kalkıyoruz. Kimsenin rahatsız etmeyeceği bir oda ya da bir yer buluyoruz. Ayakta tüm vücudumuzu serbest bırakarak tam 10 dakika çok derin ve sık nefes alıp veriyoruz. Nefesi nasıl aldığının bir önemi yok. Bütün duyguların nefes almayla doğru orantılı olmalı. Mesela öfkeliysen daha hızlı nefes alıp vermelisin. Bu 10 dakika sonunda kimileri ağlıyor, kimisi ise çok sevgi dolu oluyor, kimisi ise deliriyor. İlk 10 dakikaya herkes farklı bir tepki veriyor. İyi bir sonuç için kaos yaratıp, ona göre nefes alıp vermelisiniz.
İkinci 10 dakikada ne oluyor?
İkinci 10 dakikada yukarıda anlattığımız duygular yaşanıyor. Üçüncü 10 dakikada ise, yine ayakta durun ve kollarınızı yukarı doğru kaldırın. Bu pozisyonda bir yandan zıplayarak 'hu hu hu' diye nefesi dışarı vererek, bağırabiliyorsanız bağırın. Burada vücudu serbest bırakmak çok önemli. Yine arka fonda bir meditasyon müziği olabilir. Bu şekilde yarım saat geçmiş oluyor. Yarım saat sonra, ayakta gözler kapalı olarak 15 dakika duruluyor. Sessiz bir şekilde vücudundaki her şeyi atıyorsun. Bu aslında meditasyon değil, sadece bir teknik. Meditasyon olan bir şeydir, yapılan şey değil.
Kalan 15 dakikada ne yapılıyor?
15 dakikalık sessizlikten sonra kutlama dansına başlıyoruz. İşte bu, güne başlamak için çok güzel bir meditasyon yöntemidir. Çünkü tazelenip yepyeni bir enerji ile güne başlıyoruz.
|
|
|
KIZGINLIĞINIZI NASIL YENERSİNİZ |
Yazar: Mutlakguc - 24-05-2016, Saat: 14:07 - Forum: MEDİTASYON
- Yorum Yok
|
|
*Her duygumuz için bir meditasyon yöntemi var mı?
Her şeyden önce hayatımızın farkında olmamız gerekiyor. Her zaman sahip olduğumuz güçlerin farkında olmuyoruz. Bazen birine kızıyoruz ama kızdığımızın farkında olmuyoruz. Mesela kızgınlık için çok güzel bir meditasyon yöntemi var.
*Nedir bu yöntem?
Kendinle baş başa kalabileceğin bir yerde olmalısın. Buradaki amaç kendine gerçekten bu kızgınlığını bir şekilde itiraf edip, ortaya çıkarmak. Bunu yastıkla yapabilirsin. Çünkü bize kızgınlığımızı gizlememiz öğretildi. Oysa, bu kızgınlığı yastıkla atmamız gerekiyor. Onu başarabilirsek, o kızgınlık bize enerji olarak geri dönecektir. Aksi takdirde bu kızgınlık senin beynini bloke ederek, sonrasında beyninde bir takıntı haline gelecektir. Bu meditasyonu yaptığınız zaman kızgınlığınızı atacaksınız. Yastıkları savurduktan sonra gözlerinizi kapatıp içinize döndüğünüz zaman kendinizi çok huzurlu hissedeceksiniz.
|
|
|
Çekim yasası |
Yazar: Emka - 24-05-2016, Saat: 12:12 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Hayatımız geçmişimiz,dilek ve isteklerimiz,tecrübelerimiz ,eksiklerimiz ,korkularımız ve almamız gereken yaşam dersleriyle çevrilidir.Geleceğinize yön veren yarınınızı yaşatan sizlersiniz.Şurda bir yanlış anlaşılmadan kurtarayım kendimi : Tabiki mutlak bir kader planı vardır ama şüphesiz ki geleceğimize yön veren bizleriz..
''Kendini seven insanlar başkalarına zarar vermezler '' . Hayatta her şey dönüşümlüdür..Yaptığın her iyilik yüzüne bir gülümseme,her kötülük ise bir hayat dersi olarak dönecektir sana..Sen hiç hata yapmıyor musun ? Diyenleri duyar gibiyim.Cevabı açık. Tabiki yaptım ve belki hala yapıyorumdur.Önemli olan bilincinde olmaktır..Yaşattığımız her şeyi yaşayacağız..Bilerek kimseyi üzmeyin karma borcu yaratmayın kendinize..
Karma borcunu bir kaç örnekle açıklamam gerekirse : Aldatmak,terketmek,kalp kırmak,borç alıp ödememek,kınamak gibi devamı aslında çok olan ama konum tam olarak bu olmadığı için şu an buraya sıkıştıramadığım eylemlerdir.
Geçmişiniz geleceğinize her zaman yön verecektir..Ne yaşatırsanız onu yaşarsınız..
1- İsyan etmeyin. Her insan hata yapar. Affedin. Geçmişe takılmayın.
Dünyada insan ruhuna bahşedilmiş -bence-en kutsal duygusu affetmektir..İnsanları affedin. Size zarar veren herkesi affedin..İnsanlar hata yapar..Kendinizi de affedin. Kendini affetmeyip geçmişe takılan her insan şüphesizdir ki geleceğine her zaman geçmişin tekrarlarını sunacaktır.
''Allah sana kendi ruhundan üfledi '' (Secde Suresi,9.Ayet)
Şimdi unut yaptığın tüm hataları..Şunu bilmeliyiz bu senin eksikliğindi ve daha güçlü bir insan olman için hayat dersleri alman gerekiyordu..
Her aldığın hayat dersi seni daha güçlü bir insan yapar..
2- Yaşattığınızı yaşarsınız.
İnsanlar bencildir ama hayat değil.Birine verdiğiniz her bir acı kalbinizdeki o boşluğu açıklar.Kul Hakkı dinen de affedilmeyen büyük günahlardandır.Daha çok hayat dersi almayı öğrenir ve daha merhametli insanlar olursunuz..
Şunu unutmayın sizi sürekli üzen bir insanla beraber olmakta kendi kul hakkınıza girmektir.''Allah sana kendi ruhundan üfledi'' senden bir tane daha yok.Sen çok özelsin..
İnanın aldattıysanız birini bunu ilerde ya aynı şekilde ya da başka türlü çekeceksiniz..
3- Yaşadığımız her acı birer hayat dersidir.
Daha güçlü bir insan olmak içindir.Her insan bu dünyaya ham, pişmemiş gelir..Yaşadığımız acılar aslında olması gereken acılardı..Bu gün sana atılan bir iftira seni yarın daha donanımlı yapacaktır..Mesela herkese güvenmemen gerektiğini öğreneceksindir .Aldatıldığın zaman affetmeyi öğreneceksin belkide..Yaşadığımız acılar öldürmez..Güçlendirir.
Şimdi yaşadığın her acı için şükret..Sen daha güçlü bir insan olsun çünkü.
4- Pozitif düşünün.
Her şeyin iyi olacağına dair...Eğer geçmişin olumsuzlarını takıntı eder ve tekrar yaşanacapına inanırsanız inanın yaşarsınız.''Ben erkeklere güvenmiyorum '' diyen bir kadının sürekli aldatılması gibi..Negatif enerjide kalırsanız hayatınıza hep olumsuzlukları çekeceksiniz.
5- Güç sizin elinizde. Siz özelsiniz. Kendinizi sevin.
Kendi sevmeyen insanlar acı çekmeye ve depresyona daha yatkındır.
6- Korkularınızı yaşarsınız.
Korku en çok yayılan enerjilerdendir. Korkmayın. İnanın başınıza gelicektir..Aldatılmaktan korkan bir kadın aldatılacak..
Terkedilmekten korkan bir erkek terkedilecektir.
Çünkü burada eksiksiniz..Korkular eksikliktir..Bu konuda hayat dersi almanız gerekecektir.
7- Büyük konuşmayın ve insanları kınamayın.
Kınadığınız her şey aslında sizin ''kendinizdeki korkularınızdır'' Bilinç altında bu böyledir.Kınadığınız davranışların hepsini yaşamadan ölmeyeceksiniz..İnsanların hatalarını düşünmeyin artık.Kendinize odaklanın.. Belkide o hata onun hayat dersidir..Kınamayın.Yaşam yasalarında da dindede kibire egoya yer yoktur.Kendinize yoğunlaşın..Her insanın bir yaşam dersi vardır..
İçinize dönün..Bol bol dua edin..Rahatlayın
Affetmeyi öğrenin..Karma borcu yapmayın.
Pozitif düşünün.
Sevgiyle kalın..
|
|
|
Philadelphia Deneyi |
Yazar: Gilmourish - 24-05-2016, Saat: 06:57 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorumlar (2)
|
|
Philadelphia Deneyi, 28 Ekim 1943 tarihinde Amerikan donanmasının Pensilvanya eyaletine bağlı Philadelphia şehri limanında yaptığı iddia edilen deneydir. İddiaya göre donanmaya ait bir koruma destroyeri olan DE 173 sınıfı 1240 tonluk USS Eldridge birkaç dakika içerisinde 600 km.'den fazla bir uzaklığa gidip tekrar gelmiştir. Deneyin varlığı konusunda hiçbir delil bulunmamaktadır. Amerikan donanması da böyle bir deneyin kayıtlarda varolmadığını belirtmiştir. Al Bielek hariç deneye katıldığı iddia edilen tüm askerler bunu yalanlamış, hikâyenin bir aldatmaca olduğunu söylemişlerdir. Bielek'in hikâyesi de daha sonra yalanlanmıştır.
Gökkuşağı Projesi (Rainbow Project) adıyla da bilinen bu deney, 1984 yılında beyaz perdeye aktarılana kadar ciddiye alınmamıştı. Ancak o tarihden bu güne kadar resmi makamlarca defalarca yalanlanmasına rağmen en çok merak edilen konulardan biri olmuştur.
Deneyin iddia edilen hikâyesi
İddia sahibi ataldır, Deneyin yapılmış olma ihtimalinden ilk söz eden kişi Morris K. Jessup'dur. Jessup amatör bir gökbilimciydi ve UFOlar üzerine yaptığı çalışmalarla tanınıyordu. Deney ile olan ilgisi ise 1955 yılında eline geçen bir mektupla başlar. Mektup, Carlos Miguel Allende adında birinden geliyordu ve deneyden detaylı olarak bahsediyordu. İddiasına göre Allende, deneye gözlem gemisi olarak katılan SS Andrew Furuseth adlı şilepte görevli bir denizciydi. Deneye baştan sona şahit olmuştu.
Deneyin hazırlık aşaması
Deneyin temelinde Einstein'in Birleşik Alan Teorisi vardı. Teori, basitce, nesneler arası çekim esası ve elektromanyetizma üzerine kurulmuştur. Einstein, 1920'lerden itibaren bu teorisi üzerine yoğunlaşmış, 1925-1927 yılları arasında Almanya'da, bir fizik dergisinde yaptığı çalışmaları yayımlamış, ancak bu çalışmalarını hiçbir zaman tamamlayamamıştır.
İddiaya göre deneyin çalışmaları 1930 yılında Chicago Üniversitesinde başlamış, bir yıl sonra da Princeton Üniversitesinde devam ettirilmişti. Hatta Albert Einstein Dr.John von Neumann ve Dr.Nikola Tesla'nın da zaman zaman proje dahilinde çalıştıkları iddia edilmiştir.
Birleşik Alan Teorisi'nin deneye uygulanışı ise "çok güçlü bir elektromanyetik alan oluşturup gemi üzerine gelen ışığı (ve radar sinyallerini) kırarak ya da bükerek optik görünmezlik sağlamak" şeklinde düşünülmüştü. Bu doğrultuda 75 KVA gücündeki iki dev jeneratör geminin ön top taretlerinin altına monte edildi, buradan geminin güvertesine 4 manyetik ışın yayılacaktı. 3 RF vericisi (her biri iki megavat CW gücündeydi ve onlar da güverteye monte edilmişti). 3000 adet 6L6 güç artırıcı tüp, iki jeneratörün oluşturduğu gücü yayacaklardı, özel eşleme ve modülasyon devreleriyle diğer ekipman, oluşan kütlesel elektromanyetik alanları kullanılırlığa indirgerken, kırılmış ışınlar ve radyo dalgaları gemiyi saracak ve sonuçta gemi düşman gözlemcileri için görünmez olacaktı.
Amaç görünmezlikti fakat iddiaya göre donanma bu deneyde tesadüfen de olsa maddenin ışınlanmasını gerçekleşti
Deneyin gerçekleştirilişi
Allende, deneyin 22 temmuz 1943'te sabah 09:00'da jeneratörlere güç verilerek başlatıldığını söylüyordu. Bu aşamadan sonra yeşilimsi bir sis gemiyi örtmeye başlamış ve USS Eldridge ortadan kaybolmuştu. Devamını şöyle anlatıyordu Allende :
"Bir an sadece geminin çapasını görebildim, sonra o da kayboldu, ortada artık ne sis ne USS Eldridge vardı; bomboş denize bakıyorduk, bizim gemide bulunan üst rütbeli subaylar ve bilim adamları korku, dehşet ve heyacan içinde nefeslerini tutarak bu inanılması güç başarılarını seyrediyorlardı. Gemi ve mürettebatı hem radarda hem de gözlerimizin önünde yok olmuştu. Her şey planlandığı gibi yürüyordu, 15 dk. sonra emir verildi ve jeneratörlerin şalteri kapatıldı. Önce hiçbir şey olmadı, arkasından yeşil sis tekrar ortaya çıktı ve USS Eldridge yeniden görünmeye ve ortaya çıkmaya başladı ama gemi nereye gitmiş ve nereden geliyordu? Sis azalırken, bir şeylerin tuhaf gittiğini hissediyorduk. Hemen gemiye yanaştık, ilk önce mürettebatın çoğunun geminin yanından sarkıp kustuklarını gördük, diğerleri ise geminin güvertesinde şaşkın şaşkın dolaşıyorlardı,sanki hiçbirinin bilinci yerinde değildi. Yetkili ekipler gemiye girerek bütün mürettebatı kısa süre içerisinde uzaklaştırdılar ve yerlerini hazır bekletilen yeni bir mürettebat aldı. Bir iki gün sonra, yeni bir deneye daha karar verildi. Gemi istenen radar görünmezliğine ulaşmıştı, donanım değiştirildi ve 28 Ekim 1943'te deney yine aynı gemide tekrarlandı. Jeneratörler çalışmaya başladıktan hemen sonra Destroyer hemen hemen görünmezlik çizgisine ulaşmıştı, sadece burnu ve arkası görülüyor, arada ise bazı çizgiler belli belirsiz seçiliyordu. Sonra sadece su üzerinde tekne boyunda bir çizgi kaldı. Bir iki dakika sonra mavi bir ışık parladı ve o çizgi de yok oldu. Şimdi gemi tamamen yok olmuştu. Birkaç dakika sonra millerce uzakta Norfolk'ta ortaya çıktı. Göründükten biraz sonra bilinmeyen bir nedenle yine kayboldu ve Philadelphia'da tekrar ortaya çıktı. Bu kez durum çok ciddiydi, tüm mürettebatın başı beladaydı. Bazıları yok oldu ve bir daha geri dönmedi. Bu olayın en korkunç bölümü ise beş denizcinin geminin eriyen ve sonra yine katılaşan metal levhalarının içinde kalmalarıydı. Bu çok feci bir durumdu. Denizcilerin birisi kurtuldu fakat bir daha eski haline dönemedi. Aklını tamamen yitirmişti ama yapacak hiçbir şey yoktu. Bazılarının psişik yetenekleri gelişmişti, sokakta yürürken kaybolan ve yine ortaya çıkan insanlar vardı. Manyetik alanın içinde kalan mürettebattan kaybolanlar ancak birisinin yüzüne ve eline dokunulmasıyla görünür hale geliyorlardı, yani dokunmanın giysinin olmadığı bir yere yapılması gerekiyordu. "Donma" adı verilen bu olay saatlerce, günlerce sürebiliyordu, hatta bir tayfa tam altı ay donduktan sonra kurtarılabilindi. Elektronik kamuflaj başladıktan sonra geminin ve mürettebatının bütünüyle kaybolup,çok uzak bir yerde ortaya çıkıp ve sonra yeniden geri dönmesine neden olan neydi?"
Bu hikâyeye göre USS Eldridge, 28 Ekim sabahı Philedalphia limanından 640 km. ötedeki (375 mil) Norfolk askeri deniz üssüne gidip tekrar gelmiş ve bu olay birkaç dakika içerisinde olmuştu. Jessup bu inanması güç hikâyeye temkinli yaklaştı. Allende'ye gönderdiği cevapta daha fazla ayrıntı ve varsa olayın gerçekliğiyle ilgili kanıtlar istedi. Allende'nin cevabı ise aylar sonra geldi, fakat bu sefer gelen mektupta Carl M. Allen imzası vardı. Allen kanıtı olmadığını yazıyordu ancak hipnoz seansına katılabileceğini ya da pentotal (bilinci uyuşturarak iradeyi kıran doğruyu söyleten bir ilaç) alarak gördüklerini anlatabileceğini savunuyordu. Jessup bu mektupdan sonra yazışmamaya karar verdi.
Morris Jessup'un intiharı
1957 ilkbaharında Jessup, Deniz Kuvvetleri Araştırma Bürosu'ndan bir davet aldı. Büroya ulaştığında kendisine yine kendinin yazdığı (ve çoğunlukla ününü borçlu olduğu) The Case for the UFO isimli kitap gösterildi. Bu kitap bir yıl kadar önce büroya postalanmıştı. Kitabın dikkat çekici yanı ise sayfalarda alınmış olan notlardı. Notlar üç farklı yazıyla yazılmıştı ve binlerce yıl önceki uygarlıklardan söz ediliyor, dünyaya gelen uzay araçları tarif ediliyordu. Sonunda ise Güç alanlarından, bir maddenin nasıl kaybolup, nasıl ortaya çıkarılabileceği ve 1943'te yapılan deneyden söz ediliyordu. Jessup yazılardan birinin Allen'e ait olduğunu fark edip durumu bildirdi. Sonrasında diğer yazıların da aynı kişiye ait olduğu, farklı renk ve özelliklerdeki kalemlerle yazıldığı anlaşıldı.
Bu olaydan sonra Deniz Kuvvetleri Jessup ile yeniden bağlantı kurup Allende'nin mektuplarında belittiği adresin terkedilmiş bir çiftlik evine ait olduğunu, ayrıca, Jessup'un kitabının üzerindeki notlarla ve Allende'nin mektuplarıyla birlikte yeniden düzenlenerek Deniz Kuvvetleri bünyesinde dağıtılacağını bildirdi. Rakam tam olarak bilinmemekle beraber bu şekilde 100 kadar kopyanın Deniz Kuvvetlerinde dağıtıldığı sanılmaktadır. Bu baskıdan üç kopya da Jessup'a gönderilmiştir.
Bu olaydan iki yıl kadar sonra, 20 Nisan 1959'da Morris Jessup, Miami'de Hammock Parkı'nda, kendi aracı içerisinde ölü bulundu. Polis raporlarına göre egzoz gazıyla intihar etmişti. Carlos Allende ise bir daha ortaya çıkmadı ve olay bu şekilde kapandı.
Alfred Bielek'in ifadesi
Bugün bilinen, hikâyenin çoğunun 1984 yapımı Stewart Rafill'in yönettiği "Philadelphia Experiment" (Philadelphia Deneyi) isimli filmden uyarlandığıdır. 1990'larda Eldridge gemisinin mürettebatından Alfred Bielek deneyin içinde yer aldığını ifade etmiş, bu ifade internet aracılığıyla yayılmıştır. Ancak 2003 yılında Bielek'in hikâyesi küçük bir araştırmacı grup tarafından yalanlanmış, deney sırasında geminin yakınında bir yerde olmadığı gösterilmiştir.
Hikayedeki tutarsızlıklar
USS Eldridge gemisi 27 Ağustos 1943'e kadar hizmete girmedi, eylül ayına kadar da New York limanından ayrılmadı. Ekimde gemi Bahamalar'a doğru ilk deneme seferine çıkmıştı. Eldridge gemisinde görev yapanların da üyesi olduğu bir savaş gazileri birliği, Nisan 1999'da yayımladığı bildiride geminin asla Philadelphia limanına uğramadığını belirtmişlerdir
Alternatif açıklamalar
Araştırmacı Jacques Vallee, USS Eldridge yanında demirli bulunan USS Engstrom gemisinde amacı gemileri manyetik algılayıcılı mayınlara karşı görünmez yapmak olan ve benzer şekilde elektromıknatıslarla yapılan bir deneyi tanımlamıştır. Gemi elektromıknatıslarla degauss edilerek manyetik görünmezliğe ulaştırılmaya çalışılmıştır. Ancak bu deneyin internette gezen hikâyeyle hiçbir alakası olmadığını söylemektedir
(Alıntıdır)
İlgimi çeken bu bilgiyi sizlerle paylaşmak istedim teşekkürler.
|
|
|
DÜNYANIN MANYETİK AĞI ve DNA |
Yazar: Spiritüeller - 23-05-2016, Saat: 17:40 - Forum: KRYON
- Yorumlar (1)
|
|
Manyetik Ağ ve Siz
Dünyanın ağ (ızgara) sisteminin amacı özeldir. O, ince ayarlanmıştır, ve sadece tek bir nedenle mevcuttur : İnsan düzeni için !. Siz bunu, gezegenin fiziğinin jeolojik niteliği olarak düşünseniz bile, o bundan daha fazlasıdır. O bir DNA dağıtım makinesidir ! Ağ sisteminin yaptığı budur. Ağ, İnsanlığa İnsandan – İnsana konuşur ve o sizin kişisel olarak kim olduğunuzun bir parçasıdır. O, hem sizi ayırmaya (diğerlerinden ayrı tutmaya), hem de sizi birleştirmeye yardım eder. O size düzenler, meydan okumalar, çözümler ve sevgi verir. Siz Tanrıyı düşündüğünüzde bile, bu onunla ilgilidir. Bazılarınız şöyle diyecektir, “Kryon, spiritüalitenin alanına giren fiziğin kavramını sevmiyorum. Dünyanın ağının spiritüalitenin bir parçası olmasını sevmiyorum. “. Sizler yaratıcılar olduğunuz için sizden önceki her şeyi her şeyi yarattınız, buna test, dualite, kontratlar ve onları sizin hücresel yapınıza sağlayan/ileten makine de dahildir. Ruhu realitenizden ayıramazsınız. Ruhun bir şekilde fiziksel olanın üzerinde olduğuna inanmak istersiniz, ama gerçek şu ki, Ruh tüm fiziksel olanın merkezidir. Tanrı’yı hiçbir şeyden ayrı tutamazsınız !
Sizin DNA olarak adlandırdığınız şeyin bazı niteliklerini açıklayacağız. Gezegenin manyetik ağı komplikedir, ancak yıllardır İnsanlığa esas olarak bir dağıtım sistemi olarak kalmıştır. Onun yaptığı şeyler ile ilgili çok az değişiklik olmuştur, çünkü İnsanlık ağın değişebilir bir şey olduğunu düşünmek için asla “yukarıya” bakmadı. İnsanlık hücresel seviyedeki gücüne sahip çıkmak için veya yaşamlarında neyin değişebilir olduğunu düşünmek için asla niyet etmedi. Eskinin kahinleri bile sizin her şeyi değiştirebileceğiniz bilgisini verdiler, ama siz bunu yapmadınız. Sadece görünür şekilde, yarattığınız planın 11 ci saatinde, realitenizi değiştirmeye karar verdiniz ve bunu yaptınız. Bunu gerçekleştirmek için, ağ – değiştiren bir grup 1989 da geldi, bu benim için şimdidir. Sizin zaman çerçevenizde, manyetik ağın kayması başladı ve şimdi siz bunun nedenini biliyorsunuz. Dünyanın yeni realitesini yaratma niyetiniz manyetiklerin “makinesinin” sizin üstün olmanıza izin vermek için değişmesini talep etti.
Dünyada barışı başarmak için – çözümlerin başlaması için – sizin kim olduğunuzun özünü değiştirmek için – daha uzun ömür için – açığa çıkmış bilim için – Ruhun İnsan Varlıklara normal bir hayat olayı olarak konuşmasını sağlamak için, Sizin DNAnızla konuşan manyetiklerin duruşu ile yapılan tüm iletişimin “değişmesi” gerekiyordu. Ve böylece ağ sistemi hareket etmeye başladı ! Onu siz harekete geçirdiniz ! Kendilerini ışık işçileri olarak adlandıranlar bunu hissettiler, ve spiritüel olanlar bunu hissettiler. Ağ kademeli olarak değişmeye başladı ve sonra hızlandı. Ağın etkin değişimi, sizin bir kumpas ile ölçebileceğinizden çok daha büyüktür. Ley hatlarının en spiritüel yönleri, onların şekilleri, uniformlulukları, diğer ley hatları ile eşzamanlılıkları yeni bir düzen ve yeni bir dünya potansiyeli yaratmak için değişti. Bitirmek yerine, siz bu değişim dalgasına bindiniz ve onun tamamlanmasının bir yıl uzağında (şimdi birkaç ay uzağında) burada oturuyorsunuz, ışıkişçileri ! Bazılarınızın ağın hareketini hissettiğini biliyoruz. Sizin endişenizi biliyoruz, ama hareket yatışırken yerlerine oturmaya başlayacak şeyler vardır ve manyetik enerjinin yeni duruşu bir sona yaklaşıyor, bu son duruş gezegeni farklı etkileyecek ve sonunda kararlı hale gelecek.
Size ağdan sözedeyim. 4 ncü boyutta (insan boyutluluğunda, iki DNA ipliğine sahip olduğunuzu söylediniz (döngü veya toroid (yumru, silindir)). Sizin 12 ipliğe sahip olduğunuzu söyleyenler size çok boyutlu bilmecenin 4 boyutlu tanımını veriyorlar. Gerçekte sadece iki adet biyolojik iplik vardır. Diğerlerinin hepsi, 4 ncü boyutta görülemeyen, tanımlanamayan ve sözedilemeyen on tanesi görebildiğiniz iki ipliğin içindeki tabakalardadır/katmanlardadır. Onlar ilave iplikler ya da döngüler ya da silindirler değildir. Onlar biyolojik olan ipliklerin üzerinde yatarlar, onların bir çoğu sizin görebildiğiniz ipliklerle biyolojik olarak arayüzey oluştururlar. Böylece, diğerlerinin üzerinde boyutlararası veçheleri ile diğer on tanesiyle birlikte gerçekte 12 iplik vardır. 12 sayısına böyle ulaşıyorsunuz
.
Size DNA nızdan bahsedeyim. O manyetiktir ve bundan dolayı ağa yanıt verir ! Manyetiklerle, yerçekimiyle, zamanla ve maddenin yerdeğişimi ile ilgili : Burada asla çözülemeyen bir bulmaca vardır. O asla sizin eski 4 boyutlu paradigmanızda bulunamazdı. Şimdi, aniden bu yeni enerjide, biliminiz maddenin her bir atomunun kalbinde en az 11 boyut olduğunu anlamaya başlıyor. (Biz size 12 boyut olduğunu söylemiştik). Ve aniden siz ayrıca zamanın bile değişken olduğunu anlamaya başlıyorsunuz. Daha sonra, maddenin bir yerden başka bir yere yerdeğişiminin bu eşitliğin bir parçası olduğu bilgisi olacak. Nitelikleri yerçekimi, manyetikler, zaman ve maddenin konumu olan tek bir özel formül vardır. Bunların hepsi, keşfedildiği ve anlaşıldığı zaman, fiziğin “ana cevheri” olacak olan büyük bir dansta biraraya gelirler. Hazır olduğunda, bu bilgi size verilecek, ama şimdilik, size bunun DNA nız için nasıl çalıştığının “modelini” anlatayım.
DNA – Astrolojik Enerji
Güneş sistemi hareket ederken, kendi bölümleri arasında farklı çekimsel nitelikler ve etkin modeller yaratır. Güneşin etrafındaki her bir gezegen kendi rotasında bağımsız olarak döner ve zamanın her bir bağımsız dakikası süresince, bu çekimsel senaryo güneşinizin etkisi altında manyetizmin ve çekimin farklı bir düzenini yaratır. Sizin seçtiğiniz zaman çerçevesinde – bu zaman çerçevesi son iki yılda büyük miktarda kaydı – yörüngelerin merkezinde olan ve bundan dolayı yerçekimsel kaynağın kaldıraç/dayanak noktasında olan güneşe gönderilen bir model vardır. Gezegenlerin (Dünya, ve sizin ayınız da dahil gezegenlerin aylarını kapsar ) hareketleri vasıtasıyla gelişen manyetik/yerçekimsel model, her zaman güneşten dünyaya geçen solar rüzgar – enerjisi olarak adlandırdığınız enerji yoluyla dünyaya gönderilir. Solar rüzgar onu dünyanın manyetik ağına gönderir, solar rüzgar ve ağın ikisi de manyetik olduğu için, bilgi rüzgarın ve ağın alanının etkisiyle transfer edilir. Bundan dolayı, ağın modeli her gün değişir ! Dünyanın manyetik ağının Dünyanın fiziğinin bir ürünü olduğunu kaydetmek ilginçtir, ancak onun sizin için amacı İnsan DNA sı için bir iletişim makinesi olmasıdır. Bu, fiziksel dünyanın nasıl İnsanlık için işbirliği ile canlı olduğunun bir başka örneğidir.
Doğum anınızda DNA nıza damgalanan şeyin niteliklerinden biri Dünyadaki en eski bilimdir ve siz ona astroloji dersiniz. Size astrolojiyi açıklayan bilimi henüz şimdi verdik. Onun bilimi tam olarak anlaşılmamıştır ve bilinmiyor, ancak o bir bilimdir. Manyetikler, yerçekimi, zaman ve maddenin konumu ile ilgili “ana cevher” fizik formülü bilindiği zaman, bu astrolojiyi açıklayacak. Bu arada siz gezegene geldiğinizde, DNA nıza damgalanan – boyutlararası katmanlardan biri üzerine – bu astrolojik bilgidir, doğduğunuz andaki güneş sisteminin manyetikleri ve çekiminin modelidir. Astrolojik terimlerle bu modele verdiğiniz isim (burç isimleri), bir düzen, kişilik tipi, İnsan neden ve etkisine reaksiyon tipi tesis eder. O manyetik/biyolojik bir düzendir, bildiğiniz gibi, ömür boyunca devam eder, güneş sisteminin yarattığı şeylere reaksiyon vermenize neden olur ve bu reaksiyonlar astroloji ve diğer bazı yöntemlerle tahmin edilebiliyor.
DNA – Hayat Dersi
Aynı zamanda boyutlararası DNA nızın bir diğer katmanında, “hayat dersi” gelir, kontratlar değil, karma değil, ama hayat dersleri. Sizin en zayıf noktanız nedir ? En çok neye tepki gösterirsiniz ? Sizin amacınız nedir? Bazılarınız buraya otoriteye çok derin tepkilerle geldiniz. Bazılarınız spiritüel örtülerle geldiniz. Hayat dersi karma değildir. Daha önce enerjiniz ile yapmış olduğunuz şeyden gelişen büyük bir önemli noktadır. Bazılarınız bolluk konuları ile başa çıkmak zorunda kaldığınız bir hayat dersi ile geldiniz. Bazılarınız sadece sevgi ile ilgili bir hayat dersi için geldiniz. Sevgi etrafında kendiniz için ne yarattınız : başka bir için sevgi, çocuklarınızın sevgisi, anne – babanız için sevgi ? Kendiniz için ne yarattınız ? Hayat dersi nedir ? Siz kimsiniz (gerçekte) ?. Bunların hepsi DNA nıza damgalanmıştır – seçiminiz, modeliniz, izniniz. Kontrat sadece bir başlama düzenidir. İçinde yaşamanız için realitenin bir çatısı olmalı – sizin değiştirebileceğiniz bir çatı – bir başlama duruşu. İşte daha önce size söylemediğimiz konuşulmamış bir şey : Siz realitenizi değiştirirken, hepiniz kontratınızı değiştirirsiniz. Birlikte – yaratmanın en derin parçası, asla gerçekten anlamadığınız kayıp bölüm bunu sizin kendiniz ile birlikte yaptığınızdır ! O prosedüre ait değildir. O, sahip olduğunuz realitenin “niyetine” sahip çıkmanızdan daha fazla bir şey gerektirmez . O sadece açılan bir yapıdır. Bundan dolayı, o değişebilirdir. “Bir kontrat imzaladım ve bunu ve şunu yapmam lazım” diyenleriniz bu ve şunun ne olduğunu yanlış anlıyorlar. Bir kontrat üzerinde kaç imza bulunur? İki ! Bunu kiminle imzaladınız ? Kendinizle ! Bundan dolayı, kontratı değiştirmeye niyet ettiğinizde, her iki imza da eşzamanlı olarak değişir. Dizayn ettiğinizi düşündüğünüz yolda ilerlemek için ve o yoldan ayrılıp yeni bir yolu dizayn etmek için sahip olduğunuz gücü anlayabilmeniz için size bu metaforu verdik. Ancak başlama kontratı size bu gezegenin manyetik ağı ile verilmiştir. Karma başka bir şeydir.
DNA – Karma
Karmayı belki sizin tanımladığınızdan farklı bir şekilde tanımlıyoruz. Biz onu “bitirilmemiş enerji” olarak adlandırıyoruz. O istediğiniz herhangibir anda birkaç yöntem ile bitirilebilirdir. Buraya ilk geldiğimizde, karmanın bu niteliğini geçersiz kılma – bitirilmemiş enerjiyi bitirmek – yeteneğinizden bahsetmiştik. Sizin geçmiş olarak adlandırdığınızdan gelen bu bitirilmemiş enerji, (biz bu geçmişi şimdi olarak adlandırıyoruz.) tam bir şey okuduğunuz veya duyduğunuz yerde bugün bile çoğunuzun önünde uzanmaktadır. Siz onu asla anlamadınız. Bazılarınız onu kötü bir durum olarak gördü. Bazılarınız onun daima sizinle olacağını kabul ettiniz, sadece basitçe duruma sahip çıkarak onu geçersiz kılabileceğinizi bir an için bile anlamadınız. Ancak karma eski enerjideydi, işaretleyici size bu tarzda göndermeden önce. Size bir sır vereyim, bunun bir kısmının şimdi hissedilebilmeye başlamasına izin vermek için. Eski enerjideki eski İnsan ile yeni enerjideki yeni İnsan arasındaki farkın ne olduğunu biliyor musunuz? Bu fark DNA dadır! Size bu yeni bilgi parçasını vereyim : Saf – doğan Indigo çocuklar karmasız doğdular! Şimdi, Indigolara ve onların ne yapmaya çalıştıklarına bakın. Onların nasıl davrandıklarına ve nasıl tepki verdiklerine bakın. Bu bilgi çocuklarda gördüğünüz şeylerle ilgili çok şey açıklayabilir…ve bu bitirilmemiş enerji ile ilgili değildir. O yeni iş ile ilgilidir.
İndigoların niteliklerinden biri sizin sahip olmadığınız bir görüş ile doğmalarıdır ve siz hala buna bir isim koyamadınız. Bu, sizin asla sahip olmadığınız, onların DNA katmanlarındaki bir şeydir.Eğer isterseniz ona hayat dersi deyin. Ben ona dünya dersi diyeceğim. İndigolar bir amaç için buradalar – kollektif olarak , ve onlar bunun ne olduğunu biliyorlar. Bu Yeni Kudüs’ü yaratmaya başlamaktır. (Kryon’un Dünyada barış için kullandığı metafor).
Eski enerjide, DNA içinde dünyaya özel olan yerleşik bir nitelik asla yoktu, ve şimdi var. Yerli insanlarınız onu öğrenmek zorundaydı, ve sizin modern toplumunuz onu fırlatıp attı, ama yeni çocuklar onunla, bütün olarak geliyorlar. Sizin karmik dersleriniz, kontratlarınız ve karma, bunların hepsi sizinle ve sizin kişisel gelişiminizle ilgiliydi. Şimdi, aniden, İndigolar dünya için ne yapabilecekleri tam bilgisini taşıyorlar ve bu onların çoğu için tutku olacak.
DNA – Yeminler
Yeminlerin ne olduğunu anlayanlarınız geçmişinizde Tanrıya verdiğiniz sözlerin, kişisel olarak siz ile Tanrı arasındaki enerjiyle ilgili, başlamış olduğunuz şeyin bir devamı olarak doğumunuzda size yerleştirildiğini bilir. Bir yeminin enerjisi kadar güçlü hiçbir şey yoktur – Tanrıya verilen bir söz ; “Sevgili Tanrım, sana odaklanabilmek için fakir olmaya söz veriyorum” İşte, sözünüzü gerçekleştiriyorsunuz! “Tanrım, sana konsantre olmak için, asla insan ilişkilerine girmemeye söz veriyorum. Bekar kalmaya and içiyorum.”
Sonra,şüphesiz, siz bu söze sadık kalmadığınızda suçlu hissedersiniz. Bununla ilgili sizle bir çok kez konuştuk ve bunun bazılarınızda aktif olduğunu söyledik – o geçici bir şey değildir. Bu yemin enerjisi etkin bir yolla sizin DNAnıza yerleştirilir. O, bir kitapta yazan keşfedilmeye hazır bir şey değildir. O gerçektir ve aktiftir ve sizi her gün dürter. Size vermiş olduğunuz sözü hatırlatır. Bunu size daha önce söyledik : Siz onu nötralize edebilirsiniz ve değiştirebilirsiniz. Eski enerjiden yeni enerjiye hareket edebilirsiniz. Bu zor değildir ve sadece “niyet” gerektirir. Hatırlayın, niyet bir istek değildir ; o İlahiliğinize sahip çıkmaktır. Niyet her zaman sahip olduğunuz ve sahip olacağınız bir şeydir. Niyet her zaman mevcut olan kişisel rafınıza uzanmak ve siz buraya gelmeden önce dizayn ettiğiniz ve gereksiniminiz olan şeyleri almaktır.
Aşı – Kendi Kendine DNA Değişimi
Ağ değiştirme grubu 1989 da geldiğinde size bir kavram vermiştik. Aşı sözcüğünü söylemiştik ve bu büyük bir karışıklık yaratmıştı, öyle değil mi? O çok güçlü bir spiritüel alettir…hafife alınmamalıdır. Ondan çok fazla söz ettiğimizi işitmeseniz bile, aşı elde edilebilir bir şeydi ve hala da öyledir. Spiritüel olarak değişmek için – ifşa ve kavramaya sahip olmak için – İnsan tarafından izin verilen bir amaca yönelik bir aşılanma idi. O asla Tanrı tarafından veya başka bir varlık tarafından verilen bir şey değildi. O sizi yüksek benliğinize daha iyi bağlayan içinizdeki yeni bir şeye izin veren sizin enerjinizdendir…Sizin alet kutunuzda her zaman varolan bir alettir.
Ancak, şimdi, bu aşı yeni enerjide bir süreç olarak değil, doğal bir “sezgi” olarak görülmekte. Siz hepiniz geçmişte olmadığınız bir şey olabileceğiniz sezgiye sahipsiniz. Söylediğimiz şey şudur : O 1989 da yeni bilgi iken…devrimci ve anlamı içinde anlaşmazlık ile dolu, şimdi siz sadece kendinizi değiştirme kavramının farkında değilsiniz, bunu nasıl yapacağınızın bilgisinin aktif olarak peşine düşüyorsunuz.
Biz sadece, “değişmek için izinin aşılanması” dedik. Neyi değiştirmek ? DNA nızı ! Belki de bulmaca şimdi daha berrak olmaya başlıyor ? Tartışmakta olduğumuz bu niteliklerin hepsinin manyetik damgalarını, istediğiniz herhangibir yolla değiştirme yeteneğiniz var. O kendinizi spiritüel DNA seviyesinde değiştirmek izninin aşılanmasıdır…
Geleceğin Zaman Çerçevesi – Nümerolojideki Potansiyeller
Bir zaman çerçevesi açıklayacağım. Bunlar kehanet değildir. Doğrusu, onlar hakkında bilgi sahibi olduğunuz enerji potansiyelleridir. Neyin olmakta olduğunu ve potansiyel olarak neyin olabileceğini açıklayacağım. Bunların hepsi şimdidedir. Ağ hemen hemen tamamlanmıştır. Kryon ağ grubunun burada bulunması için bütün neden hemen hemen bitmiştir.
2000 yılı bir kutlama yılıdır. Bazılarınızın bunu hissetmesine ve 2000 de bazı şeyler olmasına rağmen, o çoğunlukla kutlama ile ilgiliydi. 2000 yılında “yerine – yerleştirme ve zamanı işaretleme” olarak adlandırdığımız büyük bir iş vardı. Ancak, 2001 yılı farklıdır. 2000 “iki” nin yılıdır. 2001 “üç” ün yılıdır ve bundan dolayı katalizör bir yıldır..potansiyel enerjinin yaratılması ile ilgili.
Katalizörün bir unsur veya enerji olarak tek başına tanımlanması hiçbir şey yapmaz. Ancak başka uygun bir unsur ile birleştiği zaman, bu iki unsurun ikisinden farklı şeyler yaratır. Eğer uygunsa, biri diğerini kataliz eder, ikisi bir üçüncü enerjiyi yaratır..ikiden üçe geçer. Üç yılı İnsan Varlığının bu yeni yaratıcı enerjiyi anlamaya başladığı katalizör yıldır. Katalizör işaretleyicinin geçişinin enerjisidir. ( İşaretleyici yeni binyıldır).
2001 yılı gerçekten, işaretleyici idi, çünkü sıfır yılına sahip değildiniz. Bundan dolayı 2000 de işaretleyicinin geçişinden sözederken, bir yılı kutladığınızı gördük ve sonra çalışma başladı. Böylece, bu yıl yeni enerjinin yaratılması ile ilgilidir. Bu yıl tutkularınızı değiştirme, çözülemeyen konulara çözümler bulma, yıllardır düşündüğünüz şeyleri tamamlama ile ilgidir.
Dinleyin : 2001 de yaratılan enerji 2002 ve 2003 geldiğinde otomatik olarak gitmez. Onları şimdideki katmanlar olarak düşünün. Bundan dolayı, katalizör enerji sizin daha sonra tutacağınız ekilmiş bir tohum olabilir. Onu, algıların değişmesine izin veren DNA nın başka bir güçlenmesi/zenginleşmesi olarak düşünün. 2001 de kaçınız bir katalizöre sahiptiniz? Kaçınız bir çözüm enerjisinde oturdunuz? Kaçınız belirsizliğin enerjisinde oturdunuz? Siz buraya gelmeden önce raflara yerleştirmiş olduğunuz potansiyellerinizi görebiliyoruz. Sizin gerçekten istediğiniz şey nedir? Realitenizde mümkün olan imgeleyebileceğiniz hemen hemen her şey gerçekte önceden oradaydı, ona sahip çıkmanızı bekleyerek. Sizin vizyonlarınız uzayda bir yerlerde değil, tam şimdidedir…siz boyutlararası hale gelirken sizin keşfetmenizi bekleyerek.
Işıkişçisi, spiritüel kişi, Kaynağı arayan, havai şeyleri isteme, çünkü bunun nasıl çalıştığını anlayan İnsanda büyük bilgelik vardır. Yükselişe geçme niyetinin doğru rafı aramak olduğunu gerçekten anlayan İnsan Varlık kutsanmıştır.! Bazılarınız uygun raftan tezahür ettirdiniz ve burada yeni realitede yaşıyorsunuz. Bazılarınız hala onu arıyorsunuz, ve sizin asla yalnız olmadığınızı söylüyoruz. Her zaman burada sizinle birlikteyiz, başka tür bir realiteye nasıl hareket edileceğini keşfetme sürecinde size yardım ederek. ..
Bundan sonraki yıl 2002. Nümerolojiye bakın : o bir” dört” yılıdır, “dört” ün yılı. O fiziksel ve temeldir. Bu yıl ne getirir ? 2002 ağın tamamlanacağı yıldır, bu zamanda ince – ayarlanmış olacak. 2002 yılında ağ grubunun gidişini kutlayacağız. Bu kardeşler, dünya üzerinde yeni İnsan potansiyeli için manyetik bir nitelik ile 12 yıldır ağı pozisyonuna getirmek için çalışıyorlar. Bu grup 2002 Aralığında buradan ayrılacak ! Ağ ayarlanırken bazılarınız bu kaymayı çok derinden hissettiniz ve size 2002 nin sonunda, bazılarınızın onun yerleşmeye başlamasını hissedeceğini söylüyoruz. Bir on yıldır yapmaya çalıştığınız şeyi sonunda elinizde tutacaksınız.
Şimdi zaman çerçevesini ve onun neden bu kadar güç olduğunu biliyorsunuz. Şimdi, tezahür ettirmek için sizin olduğunu sezgisel olarak hissettiğiniz şeylerin neden tezahür etmediğini veya birlikte yaratılmadığını belki biliyorsunuz. Aradığınız şeyler – yeni spiritüel tutkularınız – yerleşmek üzere ve onları yaratmanıza izin verin. Bazılarınız son yıllarda şaşkın, takılıp kalmış hissettiniz ve Ruhtan yardım ve açıklama istediniz. Sizin talebiniz ve sesiniz işitildi :” Yeni enerjide niye biz bunları gerçekleştiremiyoruz?” Size neden olduğunu söyleyeyim : Şimdinin enerjisinde, sabırsızlık yoktur. Sevgili İnsan, tatilin tadını çıkar. Çünkü daha sonra çalışıyor olacaksınız. 2005 te yeni enerji başlayacak- Kryon’un gerçek çalışması başlayacak ! 2005 te, , kararlı bir ağ ile enerji kararlı olduğunda, bir çok şeyi hissetmeye başlayabilirsiniz. Bu, değişim yılının numerolojisine sahip olmasına rağmen, şeylerin takılıp kalmış olmasının hayal kırıklığından, şeylerin çok hızlı hareket ettiği realiteye değişim vardır. Bu potansiyeller her biriniz için farklı tezahür eder, ancak bu enerjinin görünüşü bilinmelidir.
Ve şimdi, 2008 e doğru gidelim, 2008 de büyük bir potansiyel vardır ! Bir çok seviyede, bir çok yerde, özellikle evrenin merkezinde çözümler bu zamanda elde edilebilirdir. Bunun gerçekleşmesi için – bizim gördüğümüz potansiyeli yaratmak için – zamanınızın geçmesi gerekiyor. Şimdiki liderler, barışı tezahür ettirme potansiyeli için uygun liderler değildir. Onlar belki bir çok kez değişebilir. Siz bu onyıl boyunca ilerlerken, en sonunda birileri yerlerini alacak, ellerinde “Dünya tutkusu” olan birileri İndigoların enerjisine sahip olanlardır ! Onlar farklı düşünecekler, ve onların Dünya dersi Yeni Kudüs’ü (barışı) yaratacak! Bu sadece bir potansiyeldir ve bunu daha önce söylemiş olduğumuz gibi, onu ilerletmek veya geciktirmek sizin gücünüz dahilindedir. Ancak şimdide, onu 2008 de görüyoruz.
Eski ve yeni enerji arasındaki fark nedir ? İnsan Varlıkların kendilerine bakma yetenekleri ve İnsanlığın soğan katmanlarını soymaktır – dualitenin etkisini azaltmak – “Ben spiritüel/manyetik/biyolojik bir varlığım ; bundan dolayı, kendi DNA mı yeniden programlayabilirim ve etrafımdaki olanakları/kaynakları kullanabilirim – bilimi – yeni biyolojiyi – yeni kimyayı – yeni spiritüel bilgiyi – kendimi kendi güçlü niyetim ile değiştirmek için enerji üzerine yazılmış olan kitapları.” demek için örtüye/perdeye ulaşmak. Size bugün verilen bütün aletler uygundur. Sizin geleceğinizi değiştirecek olan bu aletlerle ne yaptığınızdır.
Size, sizin en astrolojik düzeninizin DNA manyetik örtüsü olduğunu söyledik. Bazıları şöyle dedi, “Kryon, Ben burcumu değiştirmek istemiyorum. Kim olduğumu seviyorum,”. Size şunu sorayım : geriye doğru giden/kötüye giden bir şey tarafından etkilenmemeyi nasıl istersiniz ? Bu sizin almanız için bir armağandır. Burada konuşmakta olduğumuz şey budur. Bu başka bir şey olmakla ilgili değildir ; bu sizi bloke eden nitelikleri temizlemek ile ilgilidir.
Bazılarınız hayat dersini önceden değiştirdiniz, ve bazılarınız kontratlarınızı bile değiştirdiniz. Bunu nasıl bilebilirsiniz? Size şunu sorayım : On yıl önceki tutkunuz neydi ? ve şimdiki tutkunuz nedir? Yetişkin olmanın olgunluğundan sözetmiyorum, sizin spiritüel bilgeliğinizden sözediyorum. Geçmişte tutku hissettiğiniz şeyleri metaforik bir rafa koymanıza neden olan bu yıllarda size ne oldu ? Şimdi, siz burada farklı bir şeyler yapıyorsunuz. Neden ? Bu, İnsan Varlığının kim olduğunun bir kavrayışıdır – kontratını değiştirmek için manyetik niyetin aşısını anlayan bir İnsan – olmak istediği şeyi olmak için – realitenin rafını araştırmaya başlamak için – tüm potansiyellerin aynı anda mevcut olduğu şimdideki boyutlararası yer.
Bu manyetiktir. Bu DNA nın yeniden programlanması ile ilgilidir ve evet, o şaşırtıcıdır da. Bazılarınız “Kryon, kontratımı değiştirmek ve şeyleri birlikte – yaratmak istiyorum, ama şimdiyi tam olarak anlamıyorum.” dediniz. Anlayabilirsiniz! Anlamadan bile, niyetiniz kraldır. DNA nızı yeniden programlayarak başlayabilirsiniz. “Bunu nasıl yaparım ?” diye sorabilirsiniz. Tüm zamanlar şimdidedir. Geçmiş – gelecek yoktur. Şunu dinleyin : Sizin seçtiğiniz realitenin bir imgelemesini yaratacak eski zamana ait (evvelki, ilk, asıl) tarzda 4 boyutunuzda şeyleri imgeleyin. Bunu şimdide yaparak, geçmişinizi değiştirebilirsiniz. Bu, çoğunuzun hemen anlayamayacağı boyutlararası bir egzersizdir. Size bunu söylüyoruz. Saf niyet ile, çok derin imgelemenin (görselleştirme) enerjisi gerçektir , çünkü siz aynı anda her şeyin gerçekleştiği bir zaman çizgisinin saf bir imgelemesi ile kendinizi besliyorsunuz. Bu enerjinin eski yeminleri geçersiz kılma, hastalıkları temizleme, yaşlanmayı tersine çevirme, ve eski kontratları iptal etme yeteneği vardır.
“Ama Kryon, bir kontrat bir taahhüttür ! Bu metaforda bir şeyleri yeniden görüşmem gerekmiyor mu? “ Evet ! Ama size tekrar söyleyeceğiz, siz onu zaten yaptınız! Daha önce söylediğimiz gibi, bu siz ve siz arasındaki bir anlaşma idi ! Saf niyet, perdenin her iki tarafındaki sizin birçok parçanız arasında işbirliği yapılmış bir enerjidir. Bunu anlamak sizin İnsan deneyiminizin en zor kısmıdır. Siz Tanrı’nın bir parçası olabilir miydiniz ? Bir İnsan Varlığı gerçekten evrenin yaradılışının bütününün bir parçası olabilir miydi? Yanıt evettir, evet, evet. Kryon’un tüm mesajı budur. Bu, size 12 yıldır anlatmakta olduğumuz şeyin çekirdeğidir.
Sevgili aile, bunlar böyle olmamış olsaydı, bu şeyleri size anlatmazdık. Bu size bir vaadimizdir! Kaçınız ilişkilerinizde sevgi yaratmayı ister ? Sadece yeni ilişkilerden bahsetmiyorum, sahip olduğunuz sevgiyi yeniden ateşlemekten bahsediyorum. Bu mümkündür. Sadece olasılık değildir…bunu umut edin!
Siz orada otururken, Kryon size bakıyor, sevgili İnsan Varlıklar. Onur ve saygı vardır. Huşu vardır. Sizi bir dev – Tanrı’nın bir parçası – bir melek, ve bir aile üyesi olarak görüyoruz. Dünyada yapabileceğiniz şeyin potansiyelini görüyoruz ve ayrıca sonunda enerjinizin sonsuz evrene geri dönüşünü görüyoruz…tekrar bizimle birlikte.
Bu enerjilerle, bu akşam bu yerden ayrılmak zor, ama sevgiyle bunu yapmamız uygundur.
Ve öyledir.
|
|
|
İNSAN DNASINDA SIRA DIŞI GENLER |
Yazar: Spiritüeller - 23-05-2016, Saat: 17:29 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER
- Yorum Yok
|
|
İnsan Genom Projesinde çalışan bir grup araştırmacı, çok şaşırtıcı bilimsel bir keşif yaptıklarını belirtiyor: İnsan DNA sındaki % 97 kodlanmamış dizilerin dünyadışı yaşam formlarının genetik kodlarından daha azı olmadığına inanıyorlar.
Kodlanmamış diziler küflerden balıklara, insanlara dek Dünyadaki tüm canlı organizmalarda ortaktır. “İnsan DNAsında, toplam genomun daha büyük bölümünü oluştururlar”, diyor grup lideri Prof. Sam Chang. Orijinal olarak “çöp/hurda DNA” olarak bilinen kodlanmamış diziler yıllar önce keşfedildi ve fonksiyonları gizem olarak kaldı. İnsan DNA sının şaşırtıcı çoğunluğunun kökeni “Dünya – dışı”dır. Görünüşe göre “dünya dışı hurda/çöp genler” yalnızca nesilden nesile aktarılan çok çalışan aktif genler ile “gezintiden zevk alıyor”
Diğer bilim adamlarının, bilgisayar programcılarının, matematikçilerin ve diğer bilgili alimlerin yardımı ile yaptığı kapsamlı analizden sonra profesör Chang görünür “hurda İnsan DNA sı”nın bir tür “dünya dışı programcı” tarafından yaratılıp yaratılmadığını merak etti. Profesör Chang, İnsan DNA sındaki yabancı parçaların “kendi damarlarına, atardamarlarına ve tüm anti – kanser haplarımıza güçlü şekilde direnç gösteren kendi bağışıklık sistemine sahip” olduğunu gözlüyor.
Çöp/hurda DNA nın kaynaklarını ve anlamını anlamaya çalışırken, Prof. Chang öncelikle “çöp/hurda”nın tanımına gereksinimi olduğunu kavradı. Çöp DNA gerçekten hurda mı (faydasız ve anlamsız), yoksa hangi nedenle olursa olsun DNA nın kalanı tarafından sahip çıkılmayan bazı bilgileri mi içeriyor? Bir keresinde bu sorudan bir tanıdığına, Wall Street türev güvenlikleri uzmanı genç bir teorik fizikçi olan Dr. Lipshutz’a bahsetti. “Kolay” diye yanıtladı Lipshutz. “Pazar verilerini analiz etmek için kullandığım yazılım ile diziyi işletiriz ve dizilerin tamamen çöplük mü olduğunu yoksa içlerinde mesaj olup olmadığını görürüz.” Matematik, fizik ve istatistikte güçlü bir geçmişe sahip olan bu yeni nesil analist Wall Street firmalarında gittikçe daha çok popüler oluyor.
Akşamları ve hafta sonları çalışarak, Lipshutz kodlanmamış dizilerin hiç de çöplük olmadığını, bilgi taşıdığını göstermeyi başardı. Tüm dünyadaki genetikçiler tarafından geliştirilen binlerce veri dosyasına sahip İnsan Genom Projesinin çok büyük veritabanını birleştirerek, kodlanmamış dizilerin Kolmogorov entropisini hesapladı ve bunu düzenli, aktif genlerin entropisi ile karşılaştırdı. Yarım yüzyıl önce ünlü Rus matematikçi tarafından takdim edilen Kolmogorov entropisi, radyo lambalarındaki gürültü zaman sıralamalarından 19 ncu yüzyıl Rus şiirlerindeki harflerin dizilişine kadar bir çok çeşitli dizilişlerdeki gelişigüzellik seviyesini belirlemek için başarılı şekilde kullanıldı. Genelde, teknik araştırmacıların çeşitli dizilişleri nicel olarak karşılaştırmasını ve hangisinin diğerinden daha fazla bilgi içerdiği sonucunu çıkarmasını sağlar. “Şaşırtıcı şekilde, kodlanmış ve kodlanmamış DNA dizilerinin entropisi farklı değildi” diye devam ediyor Lipshutz. “Her ikisinde de gürültü/ses vardı, ancak hiç de çöplük değildi. Eğer pazar verileri bu kadar düzenli olsaydı, çoktan emekli olmuştum”.
Lipshutz ile bir yıl işbirliğinin ardından, Chang çöp/hurda DNA da gizli bilgi olduğu sonucuna vardı. Ancak, asla kullanılmamış olan bilginin ne anlama geldiği nasıl anlaşılabilirdi? Aktif diziler ile hücreleri gözlemeye ve bilgiyi kullanan hangi proteinlerin yapıldığını görmeye çalışırsınız. Bu, uyuyan genlerde işlemez. Bir hipotezi test etmek için deneyler vardır: bu düşüncenin gücüne güvenilmelidir. Harfler olduğu için, bazı eski lisanlar, belki Sümer, Mısır, İbrani vs lisanları test edilmelidir. Prof. Sam Chang bu alandaki uzmanlardan yardım istedi, ancak hiç biri bir çözüm bulamadı. Kültürel ipuçları, diğer bilinen lisanlara referanslar yoktu, dilbilimciler için çok yabancıydı.
“Kendime sordum: başka kim gizli bir mesajı deşifre edebilir?” diye devam ediyor Chang. “Şüphesiz, bir kriptolog! İlave olarak, Ulusal Güvenlik Ajansındaki araştırmacılar ile konuşmaya başladım. Çağrıma yanıt vermeleri birkaç ay sürdü. En sonunda, genç bir adam sorularıma yanıt vermek için tahsis edildi. Dinledi, sorularımı yazmamı istedi, birkaç ay sonra yanıtladı, mesajı kibardı, ama “Çılgın fikirlerinle cehenneme git. Biz ciddi bir ajansız, çok meşgulüz.” Anlamına geliyordu.
Bilgisayar güvenlik danışmanları ile görüşmeye başladım. Samimi şekilde ilgilendiler, bir kaçı projem üzerinde çalışmaya bile başladı, ama bir ay sonra hevesleri kayboldu. En sonunda Prof. Chang eski Sovyet Ermeni cumhuriyetinde yetenekli bir kriptolog olan Dr. Adnan Mussaelian’a müracaat etti. Dr. Adnan ayda 15 $ aylık ile yaşamaya çalışıyordu. Bu araştırma onun için bir şanstı ve çok çalışmaya başladı.
Adnan, Lipshutz’un daha önceki çalışmalarını onayladı. Entropi tonlarca bilgiyi gösteriyordu, çok güçlü bir kriptografik sistem değildi, çetin bir problem olarak görünmüyordu. Adnan farklı kriptoanalizler ve benzer standart kriptografik teknikler uygulamaya başladı.
Projenin ikinci ayında, tüm kodlanmamış dizilerin genellikle tek bir kısa DNA dizisinden önce geldiğini fark etti. Genellikle çöp/hurda DNA yı çok benzer bir dizi takip ediyordu. Biyologların alu (artithmetic logic unit – aritmetik mantık birimi) olarak bildiği bu parçalar tüm insan genomunda idi. Kodlanmamış, hurda dizilerin kendileri olarak alu, tüm genlerin en genel olanlarından biridir.
Kriptograf ve bilgisayar programcısı eğitimi alan ve mikrobiyoloji bilgisine sahip olmayan Adnan genetik koda bir bilgisayar kodu olarak yaklaştı. 0 ve 1 ikili kodları yerine 0,1,2,3 (genetik kodun dört bazı) ile uğraşmak bir çeşit dertti, ama tüm yaşamı boyunca bilgisayar kodunu analiz ve deşifre etmişti. Tanıdık sularda idi. Eylemsizliğe neden olan koddaki en genel sembolü uyuyan bir kod yığını takip ediyordu. Bu nedir? Sadece analoji ile oynayarak, Adnan programlardan birinin kaynak kodunu yakaladı ve bunu mesajları deşifre etmekte sıkça kullanılan bir araç olan sembollerin ve kısa dizilerin istatistiklerini hesaplayan programa girdi. En genel sembol ne idi? Şüphesiz, “/” idi, yorum sembolü! Bir Paskal kodunu aldı ve o {ve} idi ! Şüphesiz, C deki iki taksim işareti arasındaki kod asla uygulanamadı/işletilemedi; o kod değildi, kodun yorumu idi!
Analoji ile daha ileri oynamanın cezbediciliğine direnemeyen Adnan bilgisayarda ve genetik koddaki yorumların istatiksel dağılımlarını karşılaştırmaya başladı. Çarpıcı bir fark olmalıydı. Bu, istatistiklerde görünmeliydi. Bununla birlikte, istatiksel olarak, çöp/hurda DNA aktif, kodlanmış dizilerden çok farklı değildi. Emin olmak için, Adnan analiz ediciye bir program girdi: şaşırtıcı şekilde, kodun ve yorumların istatistikleri hemen hemen aynı idi. Kaynak koda baktı ve bunun nedenini anladı: taksim işaretleri arasında çok az yorum vardı, kodların yazarı icradan (yürütmeden) en fazla C kodunu çıkarmaya karar vermişti, programcılar arasında genel bir uygulama.
Dine eğilimli olan Adnan ilahi el’i düşünüyordu – ama dizilerin içindeki spagetti kodu analiz ettikten sonra, küçük kodu yazanın Tanrı olmadığına ikna oldu. İnsan genetik kodunun aktif, küçük şifrelenmiş bölümünü yazan çok iyi organize olmamıştı, daha çok özensiz/dikkatsiz bir programcı idi. Sanki Mikrosoft’tan biri gibiydi, ama insan genetik kodunun yazıldığı zamanlarda, Dünyada Mikrosoft yoktu.
Dünyada mı? Sanki bir ışık yanmıştı… Dünyadaki tüm yaşamın genetik kodu dünya dışı bir programcı tarafından mı yazıldı, sonra işletme/uygulama için bir şekilde buraya mı bırakıldı? Bu fikir çılgınca ve korkutucu idi ve Adnan günlerce buna direndi. Sonra devam etmeye karar verdi. Eğer kodlanmamış diziler yazar tarafından ıskartaya atılan veya terk edilen programın parçaları ise, onların çalışmasının bir yolu vardır. Yapılması gereken tek şey yorum sembollerini çıkarmak ve eğer /*……*/ sembolleri arasındaki bölüm anlamlı bir rutin ise, o derlenebilir ve işletilebilir! Bu düşünce çizgisini izleyerek, Adnan sadece aktif genler gibi tam olarak aynı sembol frekans dağılımına sahip olan kodlanmamış dizileri seçti. Gerçek genlere en çok benzeyen 200 adet kodlanmamış dizi seçti, bunlardan /*, //, ve benzerlerini çıkardı ve birkaç günlük tereddütten sonra, Amerikalı patronuna e – mail gönderdi ve bunları E – coli veya benzeri bir ev sahibine koymanın ve çalıştırmanın bir yolunu bulmasını istedi.
Chang iki hafta yanıt vermedi. “İşten atıldığımı düşündüm” diye itiraf ediyor Dr. Mussaelian. “Onun her geçen gündeki sessizliği ile fikrimin ne kadar çılgın olduğunu daha çok kavradım. Chang şizofren olduğum sonucuna varmış ve kontratı bitirmiş olmalıydı. Chang sonunda cevap verdi ve beni işten atmadı. Dünya dışı teorime inanmadı, ama dizilerimi çalıştırmayı denemeyi kabul etti.”
Biyologlar yıllardır hurda dizileri açıklamaya çalıştılar, başaramadılar. Bazen bir şey meydana gelmiyordu; bazen tekrar hurda oluyordu. Bu şaşırtıcı değildi. Çıkarılmış bir bilgisayar kodunun rasgele seçilmiş bir bölümünü alın ve onu derlemeye çalışın. Olası olarak başarısız olur. Ya da, garip sonuçlar üretir. Kodu dikkatle analiz edin, yorumlardan tüm fonksiyonu çekip çıkarın, çalışmasını sağlayabilirsiniz. Mussaelian’ın seçtiği 200 diziden 4 ünün dikkatli istatistiksel analizi nedeniyle, çalışmaya başladı, kimyasal bir bileşenin minik miktarlarını üretti.
“Chang’in yanıtını endişe ile bekliyordum” diyor Dr. Mussaelian. “Aşağı yukarı normal bir protein mi yoksa sıra dışı bir şey mi olacaktı?” Yanıt şok ediciydi: o, insanlarda ve hayvanlarda birçok kan kanseri tipi tarafından üretildiği bilinen bir madde idi. Şaşırtıcı şekilde, diğer üç dizi de kanser ile ilişkili kimyasallar üretti. Artık bu bir tesadüfe benzemiyordu. Herhangi birisi varlığını sürdürebilir uyuyan bir geni uyandırdığında, o kanser ile ilişkili proteinler üretir. Araştırmacılar hurda DNA dan izole ettikleri dört gen için İnsan Genom Projesini araştırmaya başladı. En sonunda, dördünden üçü orada bulundu, aktif, hurda – olmayan genler olarak listelenmişti. Bu büyük bir sürpriz değildi: çünkü kanser dokuları protein üretir, gende bir yerde bunu şifreleyen bir yer olmalıydı! Sürpriz sonra geldi: Sorgulanan gende kodun aktif, hurda – olmayan bölümü ( araştırmacılar bunu hurda insan kan kanseri geni için “jhlg1” olarak adlandırdı) alu dizisinden önce gelmiyordu, örneğin /* sembolü kayıptı. Ancak, “jhlg1″ in sonundaki kapatma */ sembolü oradaydı. Bu, “jhlg1″ in neden hurda DNA nın derinlerinde ifade edilmediğini, ama genomun normal, aktif bölümünde iyi çalıştığını açıkladı. İnsanlar için temel genetik kodu yazan, /*… */’da kapsayarak büyük kodun parçasını çıkardı, ama açılış /* sembolünün bir kısmını atladı. Onun derleyicisinin de çöplük olduğu görünüyordu: dünyadaki Mikrosofttan olan iyi bir derleyici bile, böyle bir programı derlemeyi reddederdi.
Prof. Sam Chang öğrencileri ile birlikte çeşitli kanserler ile ilişkili genleri araştırmaya başladı ve hemen hemen tüm örneklerde, o genleri alu dizisinin izlediğini (örneğin yorum kapatma sembolü */ olarak protein), ancak asla yorum açılış /* geninden önce gelmediğini keşfettiler! Bu, kanserler hücre yeniden üretimini ve büyümesini yönetirken, neden hücre hasarında ve hücre ölümlerinde hastalıkların sonuçlandığını açıklar. Büyük koddan sadece az sayıda parça ifade edildiği için, asla tutarlı büyümeye götürmezler. Kanser ile elde ettiğimiz şey, insanlara yabancı olan birkaç genin ifadesidir ve mantıksız, garip ve görünürde anlamsız canlı hücre yığınlarına neden olan bakteri parazitlerinin bazı genleri ile sembiyozdur (ortak yaşamdır). Yığınların kendi damarları, arterleri tüm anti – kanser haplarına direnen kendi bağışıklık sistemi vardır.
Profesör Chang “Bizim varsayımımız şu, daha yüksek dünyadışı bir yaşam formu yeni yaşam yaratmakla ve bu yaşamı çeşitli gezegenlere ekmek ile meşgul” diyor. Dünya bu gezegenlerden sadece bir tanesi. Belki, programlamadan sonra, yaratıcılarımız bizim Petri kaplarında bakteri yetiştirdiğimiz gibi bizi yetiştiriyor/büyütüyor. Onların güdülerini bilemeyiz – bu bilimsel bir deney mi, yoksa kolonileştirmek için yeni gezegenler hazırlamanın bir yolu mu ya da evrende uzun süre devam eden yaşamı tohumlama işi/görevi mi?
Profesör Chang “Eğer bunu insan terimleri ile düşünürsek, görünür “dünya dışı programcılar” muhtemelen bir çok projeden oluşan “tek bir büyük kod” üzerinde çalışıyorlardır ve projeler çeşitli gezegenlerde çeşitli yaşam formları üretmiş olmalı” diye belirtiyor. Onlar ayrıca çeşitli çözümler denemekteler. “Büyük kodu” yazdılar, uyguladılar, bazı fonksiyonlarını beğenmediler, bunları değiştirdiler veya yenilerini eklediler, tekrar uyguladılar, daha çok geliştirdiler, tekrar tekrar denediler.”
Profesör Chang’ın araştırma ekibi şu sonucu çıkarıyor, “görünür “dünyadışı programcılar”a “Dünya projesi”nde yoğunlaştıkları zaman, son teslim tarihini karşılamak için, gelecek için tüm idealistik planlarını durdurmaları emredilmiş olabilir. Çok muhtemel olarak, görünür bir acele içinde “dünya dışı programcılar” büyük kodda azaltmalar yapmış ve Dünya için niyet edilen temel programı teslim etmiş olabilir.” Ancak, o zamanlar daha sonraları büyük kodun hangi fonksiyonlarının gerekli olabileceğinden (belki) emin değillerdi, böylece hepsini orada bıraktılar. Büyük kodun tüm hatlarını silerek temel programı temizlemek yerine, bunları yorumlara dönüştürdüler ve acele ile, orada burada yorumlarda birkaç /* sembolünü unuttular; bu nedenle insanlara kanser olarak bildiğimiz hücre kitlelerinin mantıksız büyümesini sundular.”
Problemin üç seçeneği var. Ya tüm /* sembollerini ve yorumları silmek ve bu şekilde temel kodu temizlemek veya kayıp */ ‘ı eklemek ve temel kodu büyük kod ile mantıksız şekilde karıştırmaktan kaçınmak. Alternatif olarak, üçüncü seçenekte, tüm / sembollerini çıkarmak ve temel kodu büyük kod ile tam bir program olarak çalıştırmak. Maalesef bu seçeneklerin hiçbirini yapabilecek kapasitede değiliz. Eğer canlı bir insanın kromozomlarına genler sokabilseydik, yenilikçi keşfimiz gelecekteki tüm kanser vakalarını anında tedavi etmek anlamına gelirdi, en azından programcı görüş açısından. Teorik olarak, bunu laboratuarda yapabiliriz, ancak yaşayan bir özneye onarılmış DNA aşılamak için pratik araçlara sahip değiliz. “Hurda DNA”nın gizemi ve kanserin çözülebileceği görülüyor, ama hızlı bir tedavi beklenmemeli. Şimdi yapabileceğimiz en iyi şey kademeli olarak kusurları giderilecek temel genetik koda sahip insanların yeni, kansersiz neslini beslemeye çalışmaktır. Bu uzun zaman alır. Bizim için ve çocuklarımız için ufukta umut görünmüyor.
“Ancak, programcının bakış açısından, ayrıca bunda pozitif bir sonuç vardır. DNA mızda gördüğümüz şey iki versiyondan oluşan bir programdır, büyük kod ve temel kod.” Bay Chang sonra, “İlk gerçek şu ki, komple ‘program’ kesin olarak Dünyada yazılmadı; bu şimdi doğrulanmış bir gerçektir. İkinci gerçek ise, genlerin kendileri tekamülü açıklamak için yeterli değildir; ‘oyunda’ daha fazla bir şeylerin olması gereklidir” diye onaylıyor. Onun ne olduğunu veya nerede olduğunu bilmiyoruz. Üçünü gerçek Marstan veya Mikrosofttan ister bir besteci, mühendis veya programcı olsun yeni bir çalışmanın yaratıcısı, çalışmasını geliştirme veya güncelleme seçeneği olmadan bırakmaz. Buradaki zeka, güncellemenin önceden içine konulmasıdır – “hurda/çöp DNA” temel kodumuzun gizli ve uyuyan güncellenmesinden başka bir şey değildir! Bir süredir bazı kozmik ışınların DNA yı modifiye etme gücüne sahip olduğunu biliyoruz. Bunu aklımızda tutarak, makul bir çözüm elde edilebilir. Dünyadışı programcılar, tüm /*…*/ sembollerini uzaklaştırmak, kendisini büyük kod (Hurda DNA) ile kaynaştırmak ve tüm DNAmızı çalıştırmak için temel koda talimat veren Evrende herhangibir yerden doğru enerjiyi kullanabilirler. Bu bizi ebediyen değiştirir, bazılarımızı birkaç ayda, bazılarımızı sonraki nesillerde. Değişim çok fazla fiziksel olmayabilir, (artık kanser, hastalık ve kısa ömür olmaz), ancak bizi entelektüel olarak fırlatır. Aniden, Neanderthaller ile Cromagnonların birlikte varolması ile karşılaştırılan zamanda oluruz. Eski, yeni döngüye doğum vererek yer değiştirir. Bütün program, Evrenin eskimez enerjisi ve bilgeliği ile bağlantıda olan oldukça ileri biyolojik bir bilgisayar için zarif, çok akıllı kendini – organize edici, oto- icracı, oto – geliştirici ve oto – düzeltici yazılımdır. İçimizdeki yazılım, ya kısa ve hastalıklı bir ömür veya uzun ve sağlıklı bir yaşama sahip süper – zeki süper bir varlığın potansiyelini taşıyor. Bu şaşırtıcı soruları tetikliyor – temel kodun indirgenmesi acele içindeki özensiz/dikkatsiz programcılar tarafından mı yapıldı, yoksa büyük kodun yetkisizliği, istendiğinde “uzaktan kontrol” vasıtası ile iptal edilebilen kasıtlı bir eylem mi idi?”
Profesör Chang İnsanlıktaki dünya dışı kaynakları keşfeden diğer araştırmacılardan sadece bir tanesidir. Profesör Chang ve araştırma arkadaşları, Dünyada insan yaşamı yaratmak için acele edilmesi ile oluşan DNA daki görünür “dünya dışı programlama” eksikliklerinin insanlığa kanser olarak bildiğimiz hücre kitlelerinin mantığa aykırı büyümesini sunduğunu gösteriyor.
“Er geç”, diyor Profesör Chang “Dünya üzerindeki her yaşamın bu dünya dışı kuzenlerinin genetik kodunu taşıdığı ve tekamülün düşündüğümüz şey olmadığı inanılmaz fikri ile ciddi bir şekilde ilgilenmek zorunda olacağız.”
İnsan Genom Projesi Keşfinin saklı anlamları “İnsana – benzeyen Dünya dışı varlıklar” ile ilişkili
Bu bilimsel keşiflerin saklı anlamları, “dünya – dışından” insan görünüşlü dünya dışı varlıklar ile teması olan diğer bilim adamları ve gözlemcilerin iddialarını destekleyecektir.
“Dünya – dışından” insan benzeyen dünya dışı varlıkların insanın tekamülü için genetik materyal sağladığı ve bu dünya dışı varlıkların çoğunun, kendi personelinin insan Dünyadaki ailelerde ‘yıldız tohumları’ olarak enkarne olmasına izin verdikleri iddia edilmişti. Bu “yıldız tohumları”, “yıldız çocukları” veya “yıldız insanları” Brad ve Francie Steiger tarafından ‘ruhları’ diğer yıldız sistemlerinin dünyalarında biçimsel olarak enkarne olan ve sonra Dünyaya yolculuk yapan ve insanlığın spiritüel tekamülsel gelişimini “itelemek/desteklemek” için Dünyada enkarne olmaya karar veren bireyler olarak tanımlandı. İnsanlığın çoğunluğu bu dünya dışı varlıklar grubunu, George Adamski, Orfeo Angelucci, George Van Tassell, Howard Menger, Paul Villa, Billy Meier ve Alex Collier gibi “dünya dışı varlıklar ile temas kuranlar” tarafından tanımlandığı gibi ‘yardımsever’ olarak düşünüyor. Bu temascılar çoğu zaman dünya dışı ırklarla temaslarını fotoğraf, film ve/veya tanıklarla fiziksel kanıtlar sunuyor. En kapsamlı dökümante edilen ve araştırılan temascı, araştırmacıları için çok fazla fiziksel kanıtlar sunan Eduard ‘Billy’ Meier’dir.
‘Kadim astronotlar’ ile ilgili tasvirler
Gerçeği söylemek gerekirse, ‘kadim astronot’ yazarları uzak geçmişte zeki dünya dışı varlıklar ırkının Dünyayı ziyaret ettiğine ve/veya kolonileştirdiğine inanıyor, burada Homo sapienler olarak bildiğimiz insan ırkını yaratmak için genetik mühendislik vasıtası ile ilkel hominid Homo erectusu geliştirdiler.
Bu fikrin kanıtı; (a) Ortodoks Darwinizm’in prensiplerine göre Homo sapienlerin bu kadar ani ortaya çıkmasının ihtimal dışı olmasında; ve (b) cennetlerden inen ve insanı ‘kendi suretlerinde’ yaratan insana – benzer tanrıları tanımlayan kadim uygarlıkların mitlerinde, bulundu. Homo sapienlere, Homo erectusun dünyasal genlerinin ve “tanrılar ırkı”ndan dünya dışı genlerin karşımından oluşan melez bir varlık olarak bakılır.
Uzay yolculuğu ve genetiklerin modern çağından önce, insanlığın kaynağı için bu teori hayal edilemezdi. Ve şimdi 21 nci yüzyılda bile, buna bilim kurgu olarak bakan bir çok insan var. Ancak, insan tekamülünün Ortodoks teorisindeki problemlerin ışığında, (kendileri daha inanılır bir zaman çerçevesinde başka bir gezegende tekamül etmiş olan) zeki insana – benzer bir türün genetik müdahalesi fikri, gizemin potansiyel çözümü olarak ciddiye almayı gerektirir.
Kadim astronot müdahalesinin en ünlü savunucuları İsviçreli yazar Erich von Daniken ve Amerikalı yazar Zecharia Sitchin’dir.
Özellikle, Sitchin durumu büyük ayrıntılar ile tartıştı.
“Exopolitik” gruplardan akademisyenlerin açıklaması
Dr. Micheal E. Salla, Evrende sosyal olarak sorumlu varlıklar olarak insanlığın yaşam kalitesi ve “küresel demokrasi”nin onaylanması için Dünya dışı varlıklar üzerine ve onlarla açık ve bilgili diyalog isteyen Exopolitik hareketin kurucularından biridir. Dr. Salla “Şu anda Dünya ve insan nüfusu ile karşılıklı temasta olduğu bilinen [çeşitli araştırma enstitüleri ve ajanslar tarafından] büyük sayıda dünya dışı ırklar var” diyor.
Dr. Salla ayrıca ‘Exopolitikler: Dünyadışı Mevcudiyetin Politik Müdahaleleri’ kitabının yazarıdır. Avustralya Ulusal Üniversitesinde ve Washington DC, Amerikan Üniversitesinde ful zamanlı akademik görevlerde/makamlarda bulundu. Avustralya Queensland Üniversitesinden Ph.D si vardır. Profesyonel akademik kariyeri sırasında, ABD Barış Enstitüsü ve Ford Vakfı tarafından fon sağlanan Doğu Timor çatışması için bir seri vatandaş diplomasisi girişimleri ile tanındı. Ayrıca Exopolitikler Enstitüsü’nün kurucusudur; ve ‘Exopolitics Dergisi’nin Baş editörüdür ve ‘Dünya dışı varlıklar ve Dünya Barışı Konferansının’ katılımcısıdır.
1998 deki bir görüşmede, ABD ordusuna 22 yıl hizmet etmiş olan ve yere düşen dünya dışı gemilerini ve dünya dışı biyolojik varlıkları ele geçirme operasyonlarına katılan emekli ABD ordusu çavuşu Clifford Stone [çeşitli enstitüler ve ajanslar] tarafından bilinen çeşitli türde dünya dışı ırklar olduğunu ortay serdi. Dr. Salla “farklı dünya dışı ırklar üzerinde en zorlayıcı tanıklıklar Sergeant Stone gibi insanlardan ve ayrıca dünya dışı varlıklarla direkt fiziksel teması olan ve onlarla iletişim kuranlardan geliyor” diyerek ayrıntılara giriyor.
Dr. Salla, Başçavuş Bob Dean’in askeriyenin en kıdemli alanlarında yirmi yedi yıllık seçkin bir kariyere sahip olduğunu not ediyor; bilinen dünya dışı varlıklarından bir grup için “bize o kadar çok benziyorlar ki, uçakta veya restoranda yanınıza oturduklarında asla farkı anlayamazsınız” diyor.
Aşikar olarak “Dean ve diğerlerinin tanımladığı şekilde insansı dünya dışı ırklar kolayca insan toplumuna entegre olabilir ve diğer insanlardan ayırt edilemez.” diye ekliyor Dr. Salla.
“Bir temascı” olduğunu iddia eden Alex Collier’e göre, çeşitli türdek-i dünya dışı ırklar ‘insan deneyi’ için genetik malzeme sağladılar. Alex Collier “Dünya insanlarının dünya dışı genetik manipülasyon ürünü olduğunu ve bu dünya dışı varlıklar bir çok farklı ırka – en az 22 farklı ırktan oluşan- ait hafıza bankasından oluşan büyük bir gen havuzunun sahibidirler.
İnsan ETlerin dinsel ruhsallık vasıtası ile insanlığın birliğini geliştirme çabaları
Alex Collier “İnsan ETlerin küresel insanlığın hem kendisini hem de bir parçası olduğu daha büyük galaktik topluluğu tehlikeye atmadan sorumlu bir şekilde tekamül etmesini sağlamaya çabaladığı” iddia ediyor. Exopolitik grup ve bağımsız temascılar ayrıca “İnsan ETlerin insan bilinçliliğini yükseltmeyi ve dinlerin birliğini teşvik etmeyi istediklerini” belirtiyorlar.
ETler ile temas kurduğunu iddia eden Alex Collier Hristiyanlık, Judaizm, İslam ve diğer kurumsallaşmış dinler ve ayrıca ‘kült’ gruplardan gelen köktendinci mesajların insanlığı manipüle ve kontrol etmek için “düşman unsurlar” tarafından özel olarak yerleştirildiğini ileri sürüyor.
Bir çok grubun “İnsan ET” olduğunu iddia ettiği İsa, insanlığın sosyal bilinçliliğini birliğe doğru esinlemeye, uyandırmaya çalıştı, amacı “Hristiyan dinini” yaratmak değildi.
Alex Collier ile temas kuran ETler ayrıca İsa’nın gerçekte yaşadığını ve yaşamının kalanını Massada’da geçirdiğini belirtiyorlar; ve İsa sadece dini doktrin tarafından çarmıha gerildi.
Örneğin “kurtarıcı senaryosu” ile ilgili olarak, Alex Collier’e ETler tarafından bunun “bizi güçsüzleştirmek” için inanç sistemlerimize konulduğunu anlattılar. Kurumsallaştırılmış dinlerin dogmasındaki kurtarıcı senaryoları, kendilerini “ahlaklılığın yargılayıcıları” olarak tayin eden elit- güdülü ezici güç yapısının yaratılmasını yasallaştırır. Bu dini elitler hükümetten iş girişimlerine dek diğer elitlerle açgözlülük – yönelimli kendini – büyütme ortak işlerini tamamlayan kapsamlı bir sosyal kontrol sistemi uygulamak için kendi tayin ettikleri rolleri tarihsel olarak kullandılar.
“Kapitalistlerin” çabaları, sosyal olarak ilerici İnsansı ETlerin spiritüel ve diğer “temsilciler” vasıtası ile ‘Dünya İnsanlarının’ yaşam kalitesinin kabulünü ilham etme çabalarına zarar verdi.
İnsansı ETler, “eğitim ve bilinçliliğin yükselişi vasıtası ile insanlığı baskıcı yapılardan özgürleştirmeye yardım etmeye çabalıyor”
Dünyada “İnsansı ET” karşılaşmalarının iddiaları
Dr. Salla’nın Ekim 2006’da yayınlanan “Dünya Dışı Varlıklar Aramızda” makalesinde, “ Belli bir sayıdaki bağımsız kaynaklardan ’’insan görünüşlü’ dünya dışı ziyaretçilerin bizimle bütünleştiğinin ve son zamanlara dek büyük nüfuslu merkezlerde yaşadıklarının ve bunun bazı enstitüler tarafından bilindiğinin çok şaşırtıcı kanıtları var.
Başçavuş Robert Dean gibi tanıklıkların yanı sıra, bir sayıda özel şahsiyet, gezegende büyük şehirlerde sıradan vatandaşlar gibi yerleşen dünya dışı varlıklar ile karşılaştıklarını iddia ediyor.
İnsan nüfusu arasında gizlice yaşayan dünya dışı varlıklardan bahseden ilk kişi George Adamski idi. Dünya dışı varlıklar ile karşılaşma deneyimlerini anlattığı ikinci kitabında, “Uçan Dairelerin İçinde”, Adamski insana benzeyen dünya dışı varlıkların insan nüfusu içinde nasıl yerleştiklerini anlatıyor. “Bize çok benziyorlar”, Dr. Salla not ediyor “işe girebiliyorlar, komşuları oluyor, araba kullanıyorlar ve insan nüfusuna kolayca karışabiliyorlar.”
Dr. Salla “Adamski dünya dışı araçlarla ünlü uçuşuna götüren toplantıları düzenlemek için onunla nasıl temas kurduklarının yazdı” diyor. Dr. Salla açıklıyor “Adamski’nin temas deneyimleri ve inanırlığı üzerine tartışmalar devam ederken, etkileyici sayıda tanıklar, fotoğraflar ve filmler ile desteklenen Adamski’nin UFO karşılaşmalarının aldatmaca olmadığı sonucuna varıldı”
Dr. Salla ilave olarak, “Adamski’nin tanıklığı, dünya dışı varlıklarının nasıl kılık değiştirerek insan nüfusu arasında yaşayabileceğinin önemli anlayışlarını sunuyor” diyor. Adamski vakasını ve onu destekleyen en güçlü kanıtı tartıştıktan sonra, Dr. Salla makalesinde, sıradan vatandaşlar gibi davranana dünya dışı varlıklar ile karşılaştıklarını iddia eden diğer temasçıları tartışıyor. Son olarak, Dr. Salla sıradan Dünyaya – bağlı bireyler arasında yaşayan dünya dışı varlıkları ile ilgili resmi tanıklıkları inceliyor.
|
|
|
BAŞKA BİRİNİN GÖZLERİNE 10 DAKİKA BAKMAK BİLİNCİN DEĞİŞİK HALLERİNİ BAŞLATABİLİYOR |
Yazar: Spiritüeller - 23-05-2016, Saat: 17:21 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER
- Yorum Yok
|
|
Anna LeMind
Hepimiz bilincin değişik hallerine bir çok araçlarla erişebileceğini biliyoruz, buna hayal gördüren ilaçlar veya meditasyon dahildir.
Ama son zamanlardaki bir araştırma bu hali başlatmanın çok daha kolay bir yolu olduğunu gösteriyor – başka birinin gözlerine 10 dakika bakarak.
İtalya’daki Urbino Üniversitesinden Giovanni Caputo 20 gönüllüyü çiftlere ayırdı ve birbirlerinin 1 metre önünde durup karşıdakinin gözlerine 10 dakika bakmalarını istedi. Deneyin gerçekleştirildiği oda gönüllülerin renk algısını azaltmak için loştu. Aynı zamanda, katılımcıların karşıdaki kişinin yüz hatlarını ayırt edebileceği kadar ışık vardı.
Deney ayrıca 20 kişilik bir kontrol grubunu kapsıyordu, onlardan da çiftler halinde loş bir odada oturmaları istendi, ama tek fark onlar boş duvara bakmak zorundaydılar.
Her iki gruptaki gönüllülere deneyin asıl amacının anlatılmadığını, sadece meditatif hali başlatmakla ilgili olduğunun söylendiğini not etmek gerekli.
Zaman dolduğunda, katılımcılardan iki soruyu yanıtlamaları istendi – biri deney sırasında deneyimlenen herhangi bir ayrışma semptomu olup olmadığı ve diğeri partnerinin yüzünü (birinci grup) veya kendi yüzlerini (kontrol grubu) nasıl algıladıkları. Ayrışma semptomu terimi algının, farkındalığın veya kimliğin bozulmasını kapsayan herhangi bir durum için kullanılır – gerçeklikten kopmuş olduğunuzu hissettiren herhangi bir şey.
Sonuç olarak, ilk gruptaki gönüllüler garip deneyimlerini bildirdiler, örneğin azalan renk yoğunluğu, zamanın değiştiği algısı ve seslere yüksek hassaslık. Dahası, katılımcıların %90’ı partnerinin yüzünün deforme göründüğünü iddia etti – %75’i canavar halüsinasyonları gördü, %50’si kendi yüz hatlarını gördü ve %15’i partnerinin yüzünde bir yakınlarını gördü.
Bu benzer sonuçları getiren ilk çalışma değildir. 2010’da, Caputo 50 gönüllüyü kapsayan bir deney gerçekleştirdi, sadece bu kez, onlardan aynadaki kendi yansımalarına 10 dakika bakmaları istendi. Katılımcılar deneyin sadece ilk bir dakikasından sonra kendi yüzlerinde deformasyonlar gördüklerini iddia ettiler; bazıları kendi anne babasının yüzünü gördü, diğerleri – yaşlı bir kadın veya atasının portresi gibi arketipik yüzler gördüler. Bazıları yüzlerinde hayvanlar ve canavar yaratıklar gördüklerini bile bildirdi. Caputo bu tür halüsinasyonları “garip yüz illüzyonu” olarak tanımladı.
Bu acayip fenomenin arkasında ne var ve neden başka birinin gözlerine bakmak bu tür garip halüsinasyonlara neden oluyor? Caputo’ya göre, bilincin değişmiş halleri duyusal yoksunluktan dolayı gerçekleşiyor. Duyusal uyarı yokluğu nedeniyle beynin ayrışma haline girdiğini ve gerçekliğe geri döndüğünde,kişinin bilinç altı düşüncelerinin partnerinin yüzüne yansıtılıp bu “garip yüz görünüşüne” neden olduğunu ileri sürüyor.
Bunun gibi araştırmalar ve deneylerle, bilim sürekli olarak insan zihninin ne kadar şaşırtıcı olduğunu ve ne kadar çok ilgi çekici olasılıkları gizlediğini gösteriyor.
Araştırma Psikiyatri Araştırması dergisinde yayınlandı.
|
|
|
|