Dünyanın yer çekimi var da sizin neden olmasın değil mi? Hem de her varlığın kendine has yer çekimi var. Sizin de vibrasyonunuza göre bir çekim gücünüz var.Sahip olduklarınıza bakarak hangi frekansta titreştiğinizi anlamanız ise çok kolay. Kendinize çektikleriniz size aynalık ediyor. Eviniz, eşyalarınız, çocuklarınız, eşiniz, arkadaşlarınız, kaleminiz, bilgisayarınız, e-postanıza gelen mesajlar bile titreşiminize uygun.
Günler, mevsimler boyu çalıştınız yaşam tarlasında. Gönlünüzün mevsimlerine göre tohum ektiniz, ayrık otu ayıkladınız, çapaladınız, gübrelediniz ve hasat zamanı da ürünlerinizi topladınız. Kimilerini depoladınız, kimilerini sattınız, kimilerini tükettiniz. Bakın bakalım hasattan sepetinizde kalanlar neler?
Hoşnutsuzluk yok. Önce kendinize, sonra sepetinize şefkat gösterin. Nice emekle biriktiler.
Yeni bir ekim mevsimindeyiz. İçinde olduğumuz ayın adı bile Ekim. Bahçe de sizsiniz. Önce suya ihtiyacımız var. Su “Yaşam Gücü”müzdür. Kendini neşe olarak ifade eden yaşam gücü, coşku olarak tezahür eder. Canlılık getirir, sağlık getirir, bolluk getirir, coşkunuzu arttıracak ilişkiler getirir. Ona izin verdiğinizde yağmur gibi kendiliğinden akar ve bahçenizi sular. Ona izin vermek için gülümseyin. Zorla olsa da. Gülümsemek, gülmeyi getirir. Gülmek de kahkahayı. Tüm bedeniniz sarsıla sarsıla kocaman bir kahkaha atın. Bütün blokajlar açılır inanın.
Yaşam gücü, içsel zekanızdır. Hücrelerinizi ve organlarınızı besler.
O kadar zekidir ki bir yandan ölü hücreleri atarken, diğer taraftan kahkaha atabilir. Aynı zamanda yediklerinizi öğütürken, futbol oynayabilir. Manavda gözlerinizle meyveleri tararken, ihtiyacı olan vitamini yakalayarak, size onu aldırır. Bir şey düşünürken, düşündüklerinize uygun, onları çekebilecek titreşime sahip yeni hücreler yaratabilir. Yaşamın içinde hem akar hem yaşama hizmet eder.
Şifa dışarıdan gelmez, yaşam gücünüzün titreşiminde saklıdır. Siz bahçe hortumunuzun üstüne basıp suyun akmasını bekleyebilir misiniz? Peki neden yaşam gücünüzün sağlıklı akışını yediklerinizle, içtiklerinizle, duruşunuzla kesip, sepetinizdeki hasat ürünlerinden şikayettesiniz? Önce ayağınızı hortumdan çekin.
Yaşam gücü omurganızdan bütün bedene akar.
Tüm fonksiyonların sağlıklı olmasını hedefler. Eğer yaşam gücünüz kesintiye uğrarsa, şifa da kesintiye uğrar. Omurgayı düzeltmek, yaşam gücü akışınızı yeniden sağlar, beden kendini iyileştirmeye hazır olur. Başınız dik, çeneniz yukarda, göğsünüz ilerde durun, bakın kendinize güveniniz nasıl değişecek. Beyninizin iki lobu olduğu gibi, ona paralel aşağıda da iki kalçanız olduğunu unutmayın. Kalçanız üzerinde dengeli oturduğunuzda, omurganız düzelecek ve beyninizin iki lobu da dengeye girecektir.
Ve yaşam gücünüzün aktığı hortumu böylece düzelttiğimizde, coşku tüm hücrelerimize yayılarak, bizi şifa frekansına getirir. Suyu bahçeye saldığınızda, tohumun nasıl can bulduğunu, toprağı delip yukarıya çıktığını, nasıl koku verdiğini, nasıl renklendiğini bilmenize gerek yok. Evren, doğa ya da Tanrının işi o. Şifanın da nasıl can bulduğunu bilmenize gerek yok. Suyu salın ve bekleyin. Bütünün akışı içine geçeceksiniz, niyetiniz saflaşacak, sesiniz net ve saf titreşecek, stres sizden uzaklaşacaktır. Oluşturacağınız çekim alanı içinde hücreleriniz ihtiyacı olan mineralleri, elementleri, vitaminleri, bitkileri, aşkı, sevdayı, dostu kendine çekecektir. Ve hatta çevrenizde bunlar yoksa, ışık hızından hızlı bir hareket ve kabiliyetle onları size getirebilir, olmadı yakında olanları ihtiyacınıza göre dönüştürebilir. Özetle, kalbinizin istediği yere gitmek için uğraşmak yerine, kalbinizin istediklerini kendinize getireceksiniz.
İlahi özünüzün, ruhunuzun, gerçek benliğinizin size akmasını istiyorsanız ne olur, yaşam gücünüzün aktığı hortumun üstünden ayağınızı çekin. Omurganızı dik tutmakla başlayın işe derim. Sonrasında da bir kahkaha atın. Şifa olsun!