Hayatı sonsuz, bölünmez, her zaman var, her zaman faal olarak düşünün,
kendinizi onunla bir hissedinceye kadar izleyin.
Bunu yapmak zor değildir, çünkü sonuçta kendi doğal durumunuza dönüyorsunuz.
Bir kez, her şeyin içten geldiğini, içinde yaşadığınız dünyanın size değil, sizin
tarafınızdan projekte edildiğini idrak ettiğinizde, korkularınız sona erer.
Bunu idrak etmediğiniz sürece; kendinizi beden, zihin, toplum, ulus, insanlık, hatta
Tanrı ya da Mutlak gibi kendi dışınızdakilerle özdeşleştirirsiniz.
Fakat bütün bunlar korkudan kurtulmak için kaçışlardır.
Ne zaman ki içinde yaşadığınız küçük dünyadan sorumlu olduğunuzu tam olarak kabul eder ve onun yaradılış, korunma ve yıkılış süreçlerini gözlemlersiniz, ancak o zaman, hayal
ürünü olan tutsaklığınızdan kurtulursunuz.
....Siz ıstırap çekiyorsunuz, çünkü kendinizi gerçeğe yabancılaştırmışsınız ve şimdi
de bu yabancılaşmadan kaçıp kurtulmaya çalışıyorsunuz. Kendi sabit fikirlerinizden kaçamazsınız.
"Ben" sahte olduğundandır ki devam etmek ister. Gerçeğin ise devam ihtiyacı
yoktur; kendisinin yok edilemez olduğunu bildiğinden, o, formların ve ifadelerin yok oluşuna karşı kayıtsızdır.
"Ben" duygusunu güçlendirmek ve kalıcı kılmak
için her türlü şeyi yaparız, ancak hepsi boşunadır, çünkü "Ben" her an yeniden
inşa edilmektedir. Bu hiç kesilmeyen bir iştir ve tek radikal çözüm, "Ben-şöyle-
şöyle-bir-kişiyim" şeklindeki ayırıcı duyguyu bir defada ve tam olarak yok etmektir.
Varoluş kalır, fakat ayırıcı varlık (ben-oluş) gider.
Siz ancak onları beslemeye son verebilirsiniz.
Sadece bilgi yeterli değildir; bilenin de bilinmesi gerekir.
Din adamları, bilimadamları, filozoflar, Yogiler birçok şey bilebilirler fakat kendini, özünü bilmedikçe salt
bilginin ne yararı var?
O zaman bu bilginin yanlış kullanılacağı kesindir. Bilen
hakkındaki bilgi olmadıkça huzurun olması mümkün değildir.
Birçok şeye duyarak inanıyoruz. Uzak ülkelere, oradaki insanlara, cennetlere,
cehennemlere, tanrılara ve tanrıçalara inanıyoruz, çünkü bize anlatılmışlar.
Aynı şekilde, bize kendimizden de söz edilmiş, ana ve babamız, isim, mevki, görevler
vb. Doğru olup olmadıklarını araştırmayı hiç
düşünmemişiz.
Gerçeğin yolu sahte olanın yıkımından geçer. Sahteyi yıkmak için ise en
kökleşmiş inançlarınızı bile sorgulamak zorundasınız.
Bunlar arasında en kötüsü de beden olduğunuz fikridir.
Beden ile birlikte dünya gelir, dünya ile birlikte dünyayı yaratmış olduğu
varsayılan Tanrı ve böylece o da korkuları, dinleri, duaları, kurbanları, çeşit çeşit
sistemleri başlatır.
Hepsi de kendi icadı olan canavarlardan delicesine korkan çocuk insan'ı korumak ve desteklemek için. Farkına varın ki siz doğamaz
ve ölemez olansınız ve korku gidince tüm ıstırap biter.
Zihnin icat ettiğini, zihin yıkar. Fakat gerçek icat edilmemiştir, öyleyse yıkılamaz da.
Ne haz, ne acı, insanı tek başlarına aydınlatamazlar.
Ancak anlayış aydınlatır. Dünyanın ıstırapla dolu olduğu, dogmanın bir felâket
olduğu gerçeğini bir kez kavrarsanız, onun ötesine geçme dürtüsünü ve
enerjisini bulacaksınız.
Haz sizi uykuya yatırır, acı ise uyandırır. Eğer ıstırap
çekmek istemiyorsanız, uykuya varmayın. Kendinizi yalnızca mutluluk yoluyla
bilemezsiniz, çünkü mutluluk sizin esas doğanızdır. Aydınlanmak için karşıtını,
siz olmayanı tanımak zorundasınız.
MAHARAJ - Ben O'yum