İyi bir dinleyici misiniz? hemen herkes bu soruya olumlu yanıt verir. Ama dinlemek,duymak ile aynı şey değildir. Yoğunlaşma çaba ve pratik ister. Etkili bir dinleyici olmak için iletişimde yalnızca pasif alıcı değil aktif bir katılımcı da olmalısınız.
Bir yazar iseniz, iyi bir dinleyici olmanız gerekir; hayır, bunu harika bir dinleyici olarak düzeltelim. Yaşamınızdaki insanları dinlemezseniz, yaşamdakine benzer diyalogları, doğal akışı ve bir dansın zarafeti içinde nasıl verebilirsiniz?
Aşağıdaki yetersiz dinleme belirtileri size tanıdık geliyor mu?
1) Dikkatin dağılması, yarı dinliyor olmak, başka birşey ya da bundan sonra ne söylemeyi planladığını düşünmek. Sorunun bir kısmı, konuşma hızımızın dört katı hızda düşünebilmemiz olabilir. Dikkatinizi dağıtan şeyleri ortadan kaldırırsanız, odak noktanızı korumanız kolaylaşır. Bazı engeller içsel olabilir; hastasınızdır, üzgünsünüzdür ya da fiziksel olarak rahat değilsinizdir. Diğerleri ise dışsaldır: çevrenizdeki ses, çocuklar, çalan telefonlar, TV sesi. Bütün bu etmenler, dikkatinizi çekmek için yarışır. Bu engellerden kurtulamıyorsanız, yüzde yüz dikkatinizi veremediğinizden sohbet etmek için iyi bir zaman olmadığını konuşmacıya söyleyin.
2) Başkalarının söylemek istediklerini anladığını farz etmek. Konuşmacıya müdahale etmek isteyebilirsiniz. Yapmayın. Konuşmacılar, söylemek istedikleri her şeyi sözleri kesilmeden söyleme fırsatı bulmaktan mutlu olurlar. Sözleri bitmeden araya girmek, sabırsız, ilgisiz ve kaba biri olduğunuz izlenimini verir. Konuşmacı öyle sinirlenebilir ki sohbetten çekilebilir. Ne de olsa ne söyleyeceğini biliyorsanız, neden konuşmak için çaba sarf etsin ki? Ne söylendiğini anladığınızdan emin olmanın en iyi yollarından biri, konuya açıklık getiren sorular sormaktır. Bir papağan gibi davranmanız gerekmez. Konuşmacı "Dışarıda yağmur yağıyor" derse, "Dışarıda yağmur yağdığını mı söylüyorsunuz?" diye yanıt vermeyin. Şüpheniz varsa, konuşmacının ne dediğini kendi sözcüklerinizle tekrar etmek iyi bir fikirdir. Böylece, doğru anladığınızdan emin olabilirsiniz.
3) Rekabetçi ya da hırçın olmak. Diğer kişiyi dinlemektense kendi bakış açınızı öne çıkarmaya mı çalışıyorsunuz? "Etkili İnsanların Yedi Alışkanlığı"adlı kitabın yazarı Stephen Covey'e göre, "önce anlamaya, sonra anlaşılmaya çalışmalısınız". Ayrıca Covey, otobiyografi anlayışıyla, başka bir deyişle kendi bakış açımızdan dinlediğimizi; dolayısıyla, duyduklarımızı yargıladığımızı söylüyor. Fikir ayrılığınızı, diğer kişi konuşurken geribildirimde bulunarak, başınızı sallayarak ya da kaşlarınızı çatarak belirtebilirsiniz. Diğer kişiye karşı çıkabilmek için, hataların zayıf noktalarını kollayabilirsiniz.
Size bir daha sorayım: İyi bir dinleyici misiniz?
Aktif Dinleme,dikkati konuşmacıya odaklayan bir dinleme ve yanıt verme biçimidir. Dinleyici, konuşmacıya dikkat eder; diğer aktivitelere katılmaz ve konuşmacının söylediğini düşündüğü şeyi kendi sözcükleriyle anlatır. Bu durum, konuşmacıya onaylama ya da açıklama, ayrıca dinlendiğini hissetme olanağı verir.
Empatik Dinleme, yargıda bulunmayı ertelediğiniz ve mesajı aldığınız zaman oluşur. Diğer kişinin ne düşündüğünü ve hissettiğini gerçekten anlamak istersiniz. Empati, diğer kişinin gözleriyle görebilmeyi başardığınızda sağlanır.
Dinleme becerilerinizi aşağıdaki teknikleri kullanarak geliştirebilirsiniz:
1. Engelleri ortadan kaldırın ki tüm dikkatinizi konuşmacıya verebilin.
2. Duyduklarınızı yorumlayın. Papağan gibi tekrarlamayın; bunun yerine, duyduklarınızı kendi sözcüklerinizle anlatın.
3. Yargıda ve varsayımda bulunmaktan kaçının. Bunlar, sizin bakış açınıza dayanır ve konuşmacının söylemeye çalıştığı şey olmayabilir.
4. Araya girmeyin ya da konuşmacının sözü bitmeden ne söyleyeceğinizi düşünmeyin.
LMA Communication'dan Dr Beverly Langford'a göre, "Dinlediğimizde, ufuklarımızı genişletir, kavrayışımızı artırır ve konuşma fırsatı bulduğumuz bir sonraki sefer için malzeme toplarız."
Yazmak, bir iletişim sürecidir ve hiçbir iletişim tek taraflı değildir. Okurlarımızın alacaklarını, anlayacaklarını ve kabulleneceklerini umduğumuz bir mesaj veririz. Covey'in mesajına dayanırsak, yazarlar "önce dinlemeye, sonra da duyulmaya çalışmalıdırlar". Daha etkili ve empati duyarak dinlediğimizde, işimizde dönüşüm yaratacak içgörüler ediniriz.