Türkiye, plastik üreten ülkeler arasında üst sıralarda yer alıyor. Ancak bununla birlikte, ülkemizde plastiğin kontrollü tüketimi bakımından ciddi önlemlerin alınmadığı da biliniyor. Toplum olarak doğru plastik tüketimi ve geri dönüşüm konusunda hala yeterli bilinç yokken ‘mikroplastikler’ kavramına hemen hemen birçoğumuz aşina bile değiliz. Oysa mikroplastikler, sabun, şampuan, göz kalemi, diş macunu gibi kişisel bakım ürünlerinden kıyafetlerimize kadar her şeyde bulunuyor; her gün onları yutuyoruz, yiyoruz, ve soluyoruz. Peki insanların ve doğadaki bütün canlıların solunum ve dolaşım sistemine kolayca nüfuz edebilen bu küçük plastiklerin sağlığa olan etkileri araştırılıyor mu?
Kendisi küçücük ama çevreye ve sağlığa zararı çok büyük olan, Plastik Çağı’nın ‘kaçınılmaz’ (filtrelenmesi çok zor) kirleticileri mikroplastiklerle ilgili Sakarya Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Meral Yurtsever, sozcu.com.tr’ye çarpıcı bilgiler aktardı.
MİKROPLASTİK NEDİR?
Kısaca tanımlamayacak olursak 5mm’ den küçük olan plastik parçacıklarına “mikroplastik” denir.
Mikroplastikleri birincil ve ikincil mikroplastikler olarak iki gruba ayırabiliriz. Çevredeki mikroplastiklerden; 5mm’ den küçük plastik pellet üretim döküntüleri ve kozmetiklerde kullanılan microboncuklar, direkt kullanım neticesinde oluşan “birincil mikroplastikler” olup; kıyafetlerden kaynaklanan sentetik tekstil lifleri, araç lastiği döküntüleri, diğer plastik atıkları ve çevredeki plastik döküntüleri ise “ikincil mikroplastikler” olarak ifade edilebilir. İkincil mikroplastikler belli bir parçalanma-ufalanma sürecinden sonra oluşan yani dolaylı olarak oluşan mikro-nanokirleticilerdir. Bu parçalara ayrılma işlemleri antropojenik etkilerle veya doğal olarak hava, rüzgar, güneş (UV ışını), su etkileriyle ve biyolojik parçalanma ile gerçekleşebilir.
Mikroplastik terimi ve mikroskobik boyuttaki plastiklerin çevrede varlığı, incelenmesi ve belirlenmesi konuları ilk olarak 2000 yılları başlarında ele alınmaya başlanmış olsa da mikroplastiklerin tüm ortamlarda büyük bir tehlike arz ettiği, okyanuslarda, denizlerde, tatlı su kaynaklarındaki varlığı ile biyotaya olabilecek olumsuz etkileri konularına özellikle son 5 yıldır odaklanılıyor. Yani mikroplastik kirliliğinin anlaşılması ve bu konularda yapılan çalışmalar oldukça yeni bir konu.
TEK BİR SENTETİK GİYSİ YIKANIRKEN 1900 ADET MİKROPLASTİK LİF KANALİZASYONA GEÇİYOR
Günümüzde okyanuslarda rastlanan mikroplastiklerin %20’sinin denizlere doğrudan döküldüğü, geriye kalan % 80’lik kısmın ise atık boşaltma, çöpler ve kanalizasyon dahil olmak üzere karasal tabanlı yerleşimlerden kaynaklandığı bilinmektedir.
Durumdan da anlaşılacağı gibi ufalanarak oldukça küçük boyutlara ulaşabilen plastikler doğal (akarsular, rüzgar) ve antropojenik etkilerle her yere taşınabilmekte ve göl akarsu gibi doğal su kaynaklarında, atık sularda ve hatta arıtılmış sularda bile büyük oranda mikroplastiğe rastlanabilmektedir. Örneğin, evlerde kullanılan çamaşır makinesinden alınan atıksu numuneleri üzerinde yapılan bir çalışmada, tek bir sentetik giysiden bile her yıkama başına 1900 adetten fazla mikroplastik lifin (mikrolif) kanalizasyona geçebileceği bildirilmiştir.
PEELİNG ÜRÜNLERİNDE DE MİKROPLASTİKLER VAR
Tek bir cilt temizleme (peeling) ürünü 360.000 adet mikroboncuğu (microbeads) içerebilmektedir. Bu ürünü kullanan kişi her kullanımı sonrasında bu mikron boyutundaki plastiklerin (polietilen mikroboncuklar) lavabodan kanalizasyona doğru geçmesine sebep olmaktadır. Özellikle ileri arıtması olmayan klasik Atıksu Arıtma Tesislerinde bu mikroboncuklar tam tutulamayıp oradan arıtılmış suların deşarj edildiği doğal su kaynaklarına geçmektedir. Doğal su kaynaklarına geçtiğinde de mikroskobik ve büyük canlılar için tehdit oluşturmaktadır.
Kişisel bakım ve Kozmetik ürünlerinin (PCCPs) içinde hangi tür plastiğin bulunduğu bilgisi, Şekil 1′ deki “polietilen” yazısında olduğu gibi; peeling ürün ambalajının arka tarafında bulunan “içindekiler” kısmına bakılarak görülebilir.
ŞEKİL 1 Meral Yurtsever: Çoğu kişisel bakım ve kozmetik ürününde kullanılan plastik türü Polietilen’dir
ŞEKİL 1 Meral Yurtsever: Çoğu kişisel bakım ve kozmetik ürününde kullanılan plastik türü Polietilen’dir
ŞEKİL 2 Meral Yurtsever: Peeling ve yüz yıkama jellerindeki mikroboncuklar, mikroskopla incelendiğinde böyle görünüyor
DENİZ CANLILARI AŞIRI MİKTARDA MİKROPLASTİĞE MARUZ KALIYOR
Mikroplastikler, katkı malzemesi içermeleri, toksik kirleticileri adsorplayabilmeleri, canlılar tarafından besin zannedilerek yutulabilmeleri, Atıksu Arıtma Tesislerinde tamamıyla giderilememeleri, atmosferde ve su kaynaklarında kolayca taşınmaları ve doğada zor yok olmaları gibi özelliklerinden dolayı çevre ve sağlık açısından büyük tehlike arz etmektedir.
Gerek mukavemeti artırmak gerekse farklı ve istenilen özellikte ürün üretmek amacıyla plastiklerde Bisfenol A (BPA), ağır metaller (Kurşun, Bakır, Kadmiyum vb. gibi), Ftalatlar vb. gibi canlılara zararlı olabilecek katkı maddelerinin kullanıldığı bilinmektedir. Bunun yanı sıra plastikler lipofilik özelliktedir ve PBDE, DDT, PAH, PCB gibi çeşitli kalıcı organik kirleticileri (KOK) ve zehirli pestisitleri adsorplayarak yüzeyinde taşıyabilmektedir. Bunlara ilaveten, mikron boyutundaki plastikler; bu organik kirleticileri çok iyi adsorplayabilmekte ve bu kirleticilerin besin zinciri yoluyla bir üstte bulunan canlılara aktarılmasına bir vasıta olabilmektedir.
Çeşitli canlılar plastik parçalarını bünyelerine aldıktan sonra sindirim, boşaltım, üreme ve büyüme sistemlerinde ciddi problemler yaşamaktadır. Son yıllarda bu konularda yapılmış bir çok çalışma mevcuttur. Yapılan çalışmalarda; omurgasızlar, zooplanktonlar, midyeler, solucanlar, balıklar incelenmiş ve bu canlılara çeşitli yutturma deneyleri yaptırılarak, sindirim ve dışkılama, büyüme, çoğalma durumları takip edilmiştir. Mikroplastiklerin alg, su piresi, copepod gibi canlılara olan olumsuz etkileri de mercek altına alınmıştır ve son zamanlarda bilim adamları bu konulara odaklanmıştır. Midye, denizanası vb. gibi içinde yaşadığı suyu süzerek beslenen (filter feeding) balinalardan olan dişsiz balinalar (Balaenoptera physalus) ile ilgili olarak yapılan çalışmalarda, bu canlıların suyu süzerek beslenmesinden dolayı aşırı miktarda mikro-çöpe dolayısıyla mikroplastiğe maruz kaldığı belirtilmiştir.
ÇEVRECİ OLMAK İSTİYORSAK, PLASTİK AYAK İZİMİZİ AZALTMALIYIZ!
Doğaya bıraktığımız tek bir plastik atık bile belli süre sonra parçalanarak milyonlarca Mikroplastik parçacık haline dönüşmektedir. Plastikler parçalanarak daha küçük boyutlara ulaştığında tipik polimer özelliğinden bir şey kaybetmemekte yalnızca fiziksel olarak daha küçük plastik parçacıkları haline dönüşmektedir.
Çevresel kirleticileri henüz kaynağında önlemek oluşmuş bir kirliliği gidermeye çalışmaktan daha kolay, ekonomik ve ekolojik bir davranıştır. Tabi ki bunun için gerekli bilinç ve dikkatin bulunması esastır. Bizler, her gün kullandığımız malzemeler hakkında bilinçli seçimler yaparak ve tek kullanımlık (kullan-at) plastik ürünleri reddederek, çevresel açıdan topluca büyük bir fark yaratabiliriz. Bireysel olarak çevreci bir adım atmak istiyorsak buna “plastik ayak izi”mizi azaltarak başlayabiliriz. En azından aşırı tüketimden kaçınmak ve tercihlerimizde doğal malzemelere öncelik vermek iyi bir başlangıç olacaktır.
MİKROPLASTİKLERİ YİYORUZ VE İÇİYORUZ: TUZ, MİDYE, BALIK, ŞEKER, SODA…
Mikroplastiklerin, insan tüketimine sunulan yiyeceklerde (tuz, midye, balık gibi su ürünlerinde, şeker, bal ve hatta bira, soda gibi içeceklerde) ve iç-dış hava örneklerinde mevcudiyeti artık net olarak anlaşılmıştır. Bu sebeple beslenme ve solunum (inhalasyon) yoluyla mikroplastiklere maruz kalabildiğimiz açıkça görülmektedir, fakat bunun insan sağlığı üzerindeki etkileri henüz bilinmemektedir. Mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri esas konu olmasına rağmen, tamamlayıcı mevcut alanlardaki çalışmalar mikroplastiklerin olası parçacık, kimyasal ve mikrobiyal tehlikelerine işaret etmektedir. İnsanlar tarafından solunması veya yutulması durumunda mikroplastikler birikebilir ve bağışıklık sistemini indükleyerek veya güçlendirerek lokalize parçacık toksisitesi gösterebilir. Bileşen monomerlerinin, plastikteki katkı malzemelerinin ve adsorbe edilmiş çevre kirleticilerinin lokalize sızması nedeniyle kimyasal toksisite meydana gelebilir. Kronik maruziyet, zamanla oluşabilecek birikim etkisinden dolayı daha büyük endişe kaynağı olarak öngörülmektedir. Bunun doza bağımlı olması ve maruziyet düzeylerinin sağlam bir kanıt olması beklenirken bu bilgi halen eksiktir. İnsan sağlığının olumsuz etkilenmesinde mikroplastiklerin bir potansiyeli olduğu bilinse de, esas önemli olan mevcut maruziyet seviyelerini ve yükleri belirleyebilmektir.
MİKROPLASTİKLERİN DOĞAYA KARIŞTIĞI 8 KAYNAK
Mikroplastikler; Evsel kullanım, endüstriyel, zirai ve ulaşım olmak üzere her türlü antropojenik faaliyetten kaynaklanabilir. Tabi kaynaklandığı yere göre döküleceği ve problem oluşturabileceği ortam da değişmektedir. Örneğin mikroboncuklar kanalizasyon vasıtasıyla su kaynaklarına girebilirken, tarımda kullanılan bir gereçin zamanla aşınmasıyla ufalanan plastikler belki de uzun seneler boyunca aynı toprakta bekleyecektir. Mesela; Katı atık deponi alanlarında sızdırmazlık amacıyla kullanılan Geotekstil gibi malzemelerin zamanla ne hale geldiği veya topraktaki canlılara nasıl bir zarar verdiği de henüz ön görülememektedir.
Çevredeki mikroplastiklerin genel olarak kaynakları olarak aşağıdakiler söylenebilir;
DEODORANT, GÖZ KALEMİ, DİŞ MACUNU…
1. Kişisel hijyen ve bakım ürünleri’ndeki (PPCP’ler) (birincil) mikroboncuklar; Bu mikroboncuklar, şampuan ve sabun, diş macunu, göz kalemi, maskara, dudak parlatıcısı, deodorant ve güneş kremi gibi çeşitli kişisel bakım ve kozmetik ürününde bulunabilmektedir. Ülkemizdeki kozmetiklerde en çok rastlanan plastik polietilen (PE)’dir. Bunun yanı sıra kozmetiklerdeki mikroboncuklarda (microbeads) polipropilen (PP) ve polyamid (PA) de kullanılmaktadır. Neyseki günümüz itibariyle dünya genelinde kozmetiklerde plastik mikroboncukların kullanımı yasaklanmaya başlamıştır.
Deterjan ve temizlik ürünlerinde bulunan mikroboncuklar; deterjanlarda, paslanmaz çelik yüzey temizleyicilerde ve temizlik sıvılarında korozif parçacık olarak kullanılan plastik mikroboncuklar. Kozmetiklerdeki mikroboncuklar yasaklanmasına ragmen bu ürünlerdeki mikroboncuklarla ilgil yeni bir düzenleme henüz net değildir.
2. Plastik ürünler ve malzemeler (ikincil): Evlerde günlük yaşamda, mutfaklarda ve dış mekanlarda kullanılan plastik ürünlerin zamanla aşınması, ufalanması
3.Sentetik tekstil ürünleri (ikincil); Polyamid (PA, Nylon), polyester, akrilik vb. gibi sentetik polimerlerden üretilen tekstil ürünlerinin (ıslak mendil (nonwoven doku), çanta, ayakkabı… kıyafetten battaniye ve halıya kadar çok geniş yelpazede) kullanılması, çamaşır makinasında ve elde yıkanması neticesinde oluşan mikrolifler (microfiber). Islak mendillerden kaynaklanan mikrolifler; direkt kanalizasyona atılan ve üstüne sifon çekilen ıslak mendillerin de atıksulardaki sentetik mikroliflerden sorumlu olduğunu söyleyebiliriz.
4. Endüstriyel hammaddeler, kalıntılar ve atıklar (birincil): Plastik üretimi, işlenmesi ve şekillendirme işlemi
ARABA LASTİĞİ DE MİKROPLASTİK KAĞNAĞI
5. Ulaşımdan kaynaklanan (ikincil): Araç lastiği döküntüleri.
6. Tarımsal faaliyetler (ikincil): Örneğin plastik polimerden yapılmış damla sulama sistemi materyalinin zamanla parçalanması.
7. Kullanılan diğer küçük plastik ürünlerin kasten veya kaza ile kanalizasyona atılması
8.Diğer; Bundan başka bazı su yumuşatıcılar mikro ölçekte plastik içerebilirler. Ayrıca farmasötikler için vektör olarak bazı özel plastikler de kullanılmaktadır.
ÇAĞ, PLASTİK ÇAĞI OLDU
Plastikler; hafiflik, esneklik, dayanıklılık, kolay işlenebilirlik ve ekonomiklik gibi sundukları pek çok avantajları nedeniyle günlük hayatımızda her alanda kullanılan polimerik malzemelerdir.
Dünyadaki plastik tüketim oranı yaklaşık 70 yıldır katlanarak artmıştır ve 2050 yılına gelindiğinde, dünyaya 33 milyar ton plastiğin daha ekleneceği tahmin edilmektedir.
Plastikler hayatımızda her yerdedir. Mutfak eşyalarından, paketleme, otomotiv, inşaat, beyaz eşya, makina, oyuncak, bahçe malzemeleri, halı ve giydiğimiz tekstil ürünlerine kadar hemen her yerde tek-çok kullanımlık, dayanıklı-dayanıksız, sert-yumuşak türde plastiklere rastlamaktayız. Ne yazık ki içinde bulunduğumuz jeolojik dönem olan Antroposen dönemde (İnsan Çağı) de “Plastik Çağ’a” girmiş bulunmaktayız. Mikroplastiklerin çevrede yaratacağı olası tehlikeler, dünya çapındaki plastik tüketimiyle orantılı olarak hızla artmaktadır.
Dünyada plastik kullanmaktan tamamen vazgeçemeyeceğimiz aşikardır. Fakat, en azından “plastiksiz” alternatifler ve “az plastik” kullanmak çevreci ve akılcı bir yaklaşım olacaktır. Plastik Ayak İzimizi takip etmeli, aşırı tüketimden kaçınmalı, atığı kaynağında önlemeye çalışmalı, tekrar kullanım ve kazanım için çaba göstermeliyiz.
PLASTİK AYAK İZİMİZİ NASIL AZALTABİLİRİZ?
Plastik ayak izinin azaltılması konusu günümüzde öncelikle dikkat edilmesi gereken bir başlık durumuna gelmiştir. Sebep olduğumuz plastik kirliliğinin en azından miktarını azaltmak doğaya karşı bir görevdir. Plastik ayak izimizi azaltmanın yolları olarak aşağıdakilere dikkat edebiliriz;
1) Tek kullanımlık plastik poşetler yerine tekrar kullanılabilir olanları tercih edilmelidir.
2) Plastik PET şişeleri kullanmak yerine yanımızda tekrar kullanılabilir cam ya da metal şişeler taşıyabiliriz.
3) Plastik kutu, kap ve bardak yerine tekrar kullanılabilir cam, seramik veya metal malzemeden üretilen ürünler tercih edilmelidir. Örn: ofislerimizde polistiren (kullan-at) bardakları kullanmak yerine cam-porselen kupa kullanmak.
4) Kişisel bakım ürünlerini alırken (yüz yıkama jeli, diş macunu, kozmetik) plastik içermeyenleri almaya çalışmalıyız.
5) Sentetik tekstil ürünleri almak yerine doğal pamuk, keten, ipek vb. olanları tercih etmeliyiz.
6) Yeni bir şey satın almak yerine ikinci eli veya başkasından ödünç alınabilir.
7) Ambalajların aşırı şekilde kullanılması bırakılmalıdır. Alınacak ürün ambalajlarının “doğa dostu” veya “biyobozunabilir” olmasına özen gösterilmelidir.
8) Kullandığımız ürünlerin öncelikle doğal olmasına özen göstermeliyiz. Herhangi bir ürünü satın alırken içerik etiketini iyice okumalı, plastik içeriyorsa doğal alternatifini almaya çalışmalıyız.
9) Plastik ürünler de dahil olmak üzere her türlü ürünü kullanırken israftan kaçınmalıyız.
10) Kullanacağımız ürünlerle ilgili olarak sırasıyla; çevresel etkisi, doğallığı, sağlığa etkileri, faydaları ve maliyeti, atık oluşumu gibi hususları düşünmeyi alışkanlık haline getirmeli ve yeni nesilleri bu bilinçle yetiştirmeliyiz.
AVRUPA VE AMERİKA’DA YASAK
Artık fazlasıyla farkında diyebiliriz. 2018 itibariyle Avrupa ve Amerika’da kozmetiklerde Mikroplastik kullanımı yasaklanmıştır. Ülkemizde de yaptığımız incelemelerde artık yüz yıkama jeli veya peeling ürünlerinde artık PE kullanımının bırakıldığını tespit ettik.
Yine Avrupa Amerika, Avustralya ve Japonya’ da kullanılan PET şişelerin geri dönüşüme kolaylık sağlaması amacıyla sokaklara teşvik edici kumbaraların konulduğu ve bunlar sayesinde cüzi ücret karşılığında halkın atık şişeleri kumbaralara attığı görülmektedir. Ayrıca marketlerde kullanılan tek kullanımlık plastik poşetler ücretli hale getirilerek halkın uzun ömürlü çantalara teşviki sağlanmaktadır.
Ülkemizde henüz plastik poşetlerle ilgili kısıtlama veya yasaklama görülmemektedir.
Güncel çalışmalar, mikroplastiklerin potansiyel insan sağlığı üzerindeki etkilerini bilimsel olarak disiplinler arası ortamda tartışmanın ve bunun gelecekteki araştırmalar için öncelikli alanlar kapsamına alınmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır.
BİR AN ÖNCE ÖNLEM ALMALIYIZ!
Su ekosistemlerindeki mikroplastiklerin çevresel risklerini değerlendirebilmek amacıyla, mikroplastiklerin varlığı, miktarı, durumu, kaynakları ve biyolojik etkileri ile ilgili kapsamlı bir bilgiye ihtiyaç vardır. Bu tür kritik bilgilerin oluşturulması çevre bilimciler ile farklı disiplinlerden (kimya, biyoloji, hidroloji, ekotoksikoloji, tıp vb) olan bilimadamlarının ortak çabasına ve tahmin edileceği üzere yeterli kamu finansmanının tahsisine ve desteğine bağlıdır. Ülkemizde bulunan su kaynaklarının kullanımı ve sürdürülebilirliği açısından, su ve hava kalitesiyle ilgili önemli bir kirlilik olan mikroplastiklerin büyük bir ciddiyetle ele alınması ve incelenmesi gerekmektedir.
Kaynak: birgulus