Uzaylı kavramını, insanı onun bir adımda gerisinde kalmak şartı ile onu insan enerjisinin bir yönü olarak görmekteyim. Bu yüzden bu yazıda insan olmanın nasıl eğreti uzaylı olmanın ise ne kadar mümkün olabileceğini vurgulamak istiyorum.
Tüm insanların kültürü açısından baktığımızda insanın kendinden nasıl uzak kaldığı önemli bir tespit olup defalarca da üzerinde yazılıp çizilmiş bir konudur. Oysa tüm gelişim kendinden uzaklaşma böylesine bariz iken nasıl gerçekleşiyor. Tekno kültürel yapılaşmanın vasıfları bize gösteriyor ki aslında insan kendini tümden bir arayış yoluna soktuğundan tüm bu tutarsızlıklar kendi içinde mantıklı. Savaşan insan modeli hepten benimsenemiyor çünkü bu yaklaşım modern dünyada barbarca bulunuyor. Uzlaşmacı insan ise kolay incinebildiğinden yeterli görülmüyor çünkü yargılayıcı unsurları eksik. Böyle hallerde sorunları en aza indirgeyebilmek için insan ortak paydalarda anlaşmalar geliştirmek zorunda kalıyor ama ne yazık ki yönetim veya demokrasi adını verdiği bu biçimler de kişi bazında sorunu çözmüyor. Ortalama bir tatbik içeren karmaşık kurallar zamanla eskiyor kullanılamaz hale geliyor. Sorun nedir neden böyle?
İnsanın uzay ve zamanda kendi yerini belirlemek için kullandığı şemalar var. Bu şemaların dünya genelinde ortak kabul gördüğüne kanaat getirilmese de (tümü tek tek bireyler tarafından sahiplenilmese de) kültürler bazında ahlaki değerler olarak varlıklarını sürdürüyorlar. İnsan şeklen kendi sınırları içine hapsolmuş durumda. Kendi tanımını yapmış ve kenara çekilmiş bir halde öylece duruyor. Duruyor derken koşuşturması boşa akan zamana karşı koyma isteğinden ibaret süregeliyor ve elbette bir şeyler yapıyor ama kendi içindeki bütünlüğe hizmet etmeden. Sıkça kendi yaptığı tanımların dışında kalıyor. Savaşçı ve ben merkezcil zihniyetine uygun elbiseyi bulmakta güçlük çeken bir züppe tavrıyla ben ne giysem yakışır diyor. Oysa öyle olmuyor. Öyle olunamıyor çünkü toplumsal dönüşümü kavrayacak derinlikte bir anlayış geliştiremiyor. Ahlaki değerlerin tamamını hiç, bazılarını işine gelmediği için kabul edemiyor, çağdan çağa geçişlere ayak uydurabilmesine imkan verecek araçları kullanamıyor, kullanmaya gereksinim duymuyor, kendini yenilikçi bir tarzda ifade edemiyor.
Birazdan da aşağıda göreceğiniz haliyle yeni çağ insanı için gelişimini tamamlayacak unsurları barındıran ve onun insandan uzaylı insana geçişine yardımcı olacak özelliklerine göz atalım. Bu özellikler tür ayrımı yapmadan evrensel türlerin genel tasnifidir. Uzaylı tanımıdır. Evrendeki tüm türler farklı gelişimler içindedir ancak hemen hepsi aşağıdaki sınıflamalarda aşağı yukarı aynı zemine aittirler.
Uzaylı insan, kaba maddeden en ince suptil kavramlara kadar tüm varoluş sınıflamalarını öz benliğinde tanıma/tanımlama (bütünleştirme) becerisine erişmiştir. Bu bildiğiniz uzaylı tanımına bire bir uyar ve hatta onu aşarak geçer. Bu bir farkındalık yeteneği olup incelik ve anlamın gerisindeki mekanizmaları evrensel ölçü kavramlarından temel kavramlara ona hiç bir nitelik eklemeden indirgeyebilir anlamındadır. Toplam olanı ifade edebilir ayrılıkçı değil bütünleştiricidir. Bu açıdan sosyal anlamda toplulukları birleştirici değildir kendini soyutlamayı sona erdirmiştir. Böyle olunca birleştirilecek bir şey yoktur. Herşey aşikardır.
Uzaylı insan, kavramsal boşlukları sevgi ile doldurur ve tüm bunları öğretebilecek evresel aktarım dillerine sahiptir. Aynı zamanda boşlukları olmayan her tür bilgiyi kalben teyit ile anlamına erişmede usta, öğretici ve tevazu sahibidir
Uzaylı kavramına daha yakından bakalım. Lütfen artık bundan sonraki tanımlarda bahsedilenin insan değil bir uzaylı olduğunun bilincinde olun. Uzaylı kavramını genel ve evrensel şematik yapısı itibariyle hiç bir tür, boyut, cinsiyet ayrımı yapmadan veriyorum. Nitekim Ufo, hayalet gibi tanımı belirsiz ya da varlığından şüphe duyulan her türü bu tanım içinde alıyor varlıksal ayırım yapmıyorum. İnsanı, gelecek yüzyıllarda eğer seçer ise bu tipte bir anlayış –kurallar değil- bekliyor.
Uzaylı herhangi bir bedensel veya sözel dinamiğin geri planındaki içsel temayı son derece çarpıcı şekilde anlayışına katan üslupta bir bilgedir. Kısaca yapılmayanı yapmak için diretmez olanı kabul eder. Şartları bozmaya yeltenmez. Dürüst olma rolüne soyunmaz. Tek bir bireydir ama toplumu aşmaz. Ortak karar vericidir yine de toplumun sırtına yük yüklemez.
Uzaylı bir bireydir ve anlaşmalar ile birey olmasının ispatı yoluna gitmez. İncelikli varlıklardan oluşan bir topluluk bunu ispata yeltenmenin küçültücü olduğunu kabul etmiştir.
İletişimde kalbi iletişim kurallarına riayet eder. Size utopik görünebilir ancak telepati yeteneği çok gelişmiştir. Duymasa da görmese de karşısındaki bireyin içinde bulunduğu durumu sindirmeden karşısından ayrılmaz. Onunla üzülecek vakti vardır. Ancak o üzüntüye sığınacak karakterde olmadığı gibi durumu zorda olan bu şahıs elini yere dahi koysa toplumum tüm bireyleri onu ellerinin üzerine koyacaklarından üzüntü tarihte yerini almıştır.
İletişimin önündedir. Sırf bunu ön plana çıkarmak için kimi zaman kendisi önde kimi zaman elleri öndedir. Her ikiside samimiyetinin ürünüdür.
Uzaylı uzaya giden değil orada olma anlayışını zihninden kalbine indirendir. Teknik techizat olmasa da uzay ayaklarının altındadır. Uzay fiiliyatta da uzaylıdan ayrı değildir. Kendi tanımını evren bağlamından kopuk yapamaz. Uzay gidilerek keşfedilecek bir yer olma anlamını yitirdiğinde kalbe inmiş demektir. Boyutsallığı ayrımsız kalbinde muhafaza eder korur. Şüphe götürmeyecek kadar aydaki toz zerrerisinin bilincinde olduğu gibi yanıbaşında çarpan kalbin fiziki ve eterik varlığından haberdardır.
İşini ertelemez ancak işini feda edebilir. Kimseye yük yüklemez ve tüm borçların geçici olduğuna hükmeder. Kimseye kaldırabileceğinden fazla yük yüklemez.
Tek tiptir. Bir varlığı simgeleyecek kadar az süsü sever. Rütbe ile değil tanınma ile varolur. Rütbesi şart ise oturmadan önce rütbesinden dolayı özür diler veya onu arkasında bırakır. Kalkmadan önce rütbesinin önünden hareket eder ki rütbesinin ardına saklandığı sanılmasın. Yine de hiç bir ahlaki değeri yukarıda tutmaz. Zaten olması gereken değerleri taşıdığından emin ve tevazu halindedir.
Boşlukta değildir ama boşlukla birdir.
Soruları gerektiği zaman yeteri kadar sorar. Kimseyi cevaplar için meşgul etmez ama kendi içindeki boşluğu ile meşguldür. Bu boşluk öyledir ki tüm cevapların sorularını bulabilirsiniz. Sorulmamış ve cevaplanmamış şey yoktur bilincinde olduğundan yaşamı kabul ve huzur içinde geçer.
Bir uzaylı sizin hakkınızda bir şey düşünmez ama siz de onun hakkında düşünecek bir şey bulamazsınız, olduğu gibidir. Hoşlandı ise gülümseyecektir. Bu evrensel bir iletişimdir. Adınız ve ünvanınızdan önce mimikleriniz gelir.
Ahlak kavramlarına takılmaz. Uygunsuz bir şey görürse ya anlamsızca bakacak ya da başını çevirecektir. Uygunsuz bir şey duyarsa üzerine alınmaz ancak size sorabilir “Kendi ile alıp veremediğini ondan almaya yakınız. Kabul eder mi?” Elini kalbine koyacak ve bekleyecektir.
Uzaylı kimseden çalmaz. Çalmak eyleminin adaleti yerine getiremeyeceğini sadece yer değiştirmek olduğunu bilir. Hiç bir şeye dokunmaz izin verilene kadar. Ağırdır. Hükmedilemez ama hükmetmeye girişmez. Oyunları basittir. Kırmaz kırılmazlar. Yük taşıtacak oyunları yoktur. Bilgilerini sınamazlar belki de en basit oyun birbirini güldürmek olabilir.
Uzaylı parayı önemsemez değişim aracı olarak değerlendirmez. Tek değişim aracı sevmektir. Verirse verir, verirseniz geri çevirmez. Üstün bir anlayış ve değerlendirme aracıdır sevmek.
Tüm bu yazılan tanımlar size bazı dinlerin ya da kültürlerin sembolize ettiği etik değerler olarak görünüyorsa haklısınız. Bizler belki de çağların yıkıntıları altında kalmış kokuşmuş kuralcılığımıza boyun eğmiş kendine insan ismi takan uzaylılarız. Bizi kurtaracak gökten gelecek ebeveynler arıyor bulamıyoruz. Tek çaremiz içimize doğru bir yolculuk yapmaktan geçiyor gibi görünüyor. Uzaylı biziz belki de beklediğimiz kurtarıcıların ta kendisiyiz…
A NEW UNDERSTANDING TO BECOME HUMAN-ALIEN – Erdinç Gürsözer