16-04-2018, Saat: 18:39
(Son Düzenleme: 17-04-2018, Saat: 00:19, Düzenleyen: Archilles.)
Her zaman pozitif kalmamız ve mutlu olmamız bize sık sık söylenen bir şey olmuştur artık. Peki bu telkinler her zaman pozitif kalmamıza gerçekten olanak tanıyacak mı?
Osho’ ya göre, pozitif olmaya çalışmak aslında bizi engelleyebilir. Mutluluğumuzu arttırmak için üzüntümüze de ihtiyacımız olduğu görüşündedir. Her zaman olumlu kalmaya çalışma sorunu bir nevi doğru değildir. Eğer gerçekten kavrayabilirsek üzüntü aslında bizim arkadaşımız, yol gösterenemiz bile olabilir.
Osho, hüzünlü zamanlarımızda olduğumuzda bunun bizde yarattığı yalnızlık ve sessizliği kendi içimizdeki derinlere inme şansı olarak kullanmamız gerektiğini belirtiyor. Ona göre bu sayede tam olarak bu yalnızlık ve derinlik aşamasında bu anı kendinizi iyileştirmek adına bir meditasyon zamanı olarak değerlendirmelisiniz.
Olumsuz duygularımız zihinsel sağlığımız için önemlidir
Osho bu görüşlerinde yalnız değil. Son zamanlarda yapılan araştırmalarda olumsuz duygu durumlarının da zihinsel sağlığımızı iyi yönde etkiliyor olabileceğine dair sonuçlar bulundu. Düşüncelerimizi bastırdığımız an, karşı tepkiyi yaşama eğiliminde oluyoruz ve baskılamaya çalıştığımız şeyi daha çok hissediyoruz.
New York Üniversitesi profesörlerinden Hall E. Hersfield, psikolojik rahatlık ile kombine duygusal deneyimler arasındaki bağlantıyı araştırmaya başladı. 12 seanslı bir psikoterapi programı ile yapılan araştırmada hem iyi hem kötü deneyimlerin karışmasının, kişinin zorlu olayları atlatmasına, sadece iyi deneyimler yoluyla yapılan olumlamalardan daha fazla yardımcı olduğunu ortaya çıktı.
Pozitif düşünmeye çalışmak birey açısından iyi ve faydalı bir şeydir fakat birey “her zaman” pozitif olmaya odaklanmaya ya da kendini buna şartlamaya başladığında, bu bir soruna dönüşecektir. Hayat aynı zamanda hüzün, öfke, kaygı gibi üzücü duygularla ilgilidir ve onları kabullenip deneyimlemekten kaçınmak çoğu durumda fayda değil zarar getirecektir. Sürekli iyi hissetme çabası ile negatif duygulardan uzaklaşıp onlardan kaçmayı deneyerek, onları kabullenmenin bize katacağı güçten mahrum kalmamalıyız.
Kabullenebilme yetimizi nasıl geliştiririz?
Kabullenemediğiniz durumun etiketini belirtin. Örneğin, öfkelendiğinizi kabul etmiyorsanız, “şu an kızgınım” şeklinde aklınızı başınıza getirin, kendinizi hissedin.
Bununda diğer tüm duygular gibi sadece bir “duygu” olduğunu unutmayın. Bu yolu kullanarak duygularınız kabullenmeye başlayabilirsiniz.
Vücudunuzun hangi kısmının gergin olduğunu hissedin ve soluduğunuz ciğerinize giren ve çıkan nefesinizi hayal edin. Nefes alırken kendinizi, “Sorun yok” diyerek telkinleyin.
Mevcut düşüncelerinizin, duygularınızın ve hislerinizin 10’da kaçını kabul ettiğinizi düşünün.Ve kendinize bunu yükseltmeniz için ne yapanız gerektiğini sorun!.