Ruhsal uyanış toplumsal hipnozun etkisinden kurtulup kişinin BEN BEN’im demesidir. Bilinç düzeyinin bu seviyeye gelmesidir. BEN BEN’im demek kişinin içindeki Tanrısal Özünü, Ruhunu keşfetmesi demektir. Bu andan itibaren fiziksel beden, ruhsal beden ile birleşmeye başlar. Artık zihnin etkisinde Ego dolu bir yaşam yerine birey kendisinin ve Evrendeki her şeyin hayrına olan şeyi istemeye başlar.
Bencillik son bulur. Evrendeki Birlik bilinci idrak edilir. Dünya yaşamı anlamlı hale dönüşür. Kişi daha gözlemci olarak hayatın içinde yer alır. Toplumun içinde bulunduğu Kitle Hipnozunu görür. Bunun içine düşmez, düşerse de yüksek farkındalığı hemen bu durumdan kendini çıkarır.
Kendini sever. Kendini yargılamaz. Geçmiş hayatını pişmanlık olarak değil tecrübe ve Şimdi’nin bilgeliğinin sebebi olarak görür.
Gelecek hayatından korkmaz, endişe etmez. Çünkü ŞİMDİ’deki yüksek bilinç seviyesi ile geleceğini kendisinin yaratacağından emindir. Ne düşünürse onu yaşayacağını bilir ve olumsuz düşüncelerin enerjisini sahiplenmez.
Tanrısal yaşam sadece Şimdi’dedir. Geçmiş ve gelecek sadece hayaldir. Buna tutulmak hipnozun etkisi altına girmektir.
İçinde Tanrı özü taşıyan İnsan mutsuz olamaz. Tertemiz koşulsuz Sevgi ve Neşeden başka hissettiği her şey Zihnin yarattığı Hipnozun etkisidir. Bu hipnoz o kadar etkilidir ki Kişinin tüm yaşamı endişe, depresyon, güce tapma, ahlaksızlık şeklinde geçebilir. Tüm hayat Tanrısal erdemi farkedemeden yaşanabilir ve son bulabilir.
Ruhsal Uyku, Zihnin bu hipnoz etkisinde yaşamasıdır. Uykudaki insan kendini toplum içinde hep kıyaslar ve en yüksek seviyede olmak için elinden gelen her şeyi yapar. Bu seviyeyi kaybetmemek için Bencillik, Sevgisizlik, Nefret, Ahlaksızlık silahlarını devamlı kullanır. Kendini en alt seviyede gören insan ise yukarılara çıkmak için çabalar durur. Çıkamayınca da mevcut hayatına küser, kendini sevmeyen, ezik, silik endişeli bir hayatın içinde döner durur.
Peki Uyanma nasıl gerçekleşecek?
Ne yazık ki uyanma güce dayalı paralı itibarlı, ihtiraslı,bencil, kibirli bir yaşam akışı içinde kolay uyanmaz. Daha çok çileli, ıstıraplı, üzüntülü, zor bir yaşam içinde Uyanma sinyalleri verebilir. Genelde aileden birinin kaybı, işten atılma, uzun hastalık süreçlerinde Uyanma ihtimali yüksektir. Bu sinyallere dikkat verilirse kişi zihninin ötesindeki Yüksek Benliği (özü, ruhu) ile temas kurmaya başlar ve gelen sezgisel bilgilerle yolunu bulur. Adeta sezgisel bilgilerin geldiği ışık vanasını açar. Ama bu uyanma noktası çok kritiktir. Eğer kişi bu sezgileri alamaz ise yaşadığı sıkıntılardan dolayı daha da zor şartlara gömülmeye başlar ve bunun sonucunda Ruhsal bozukluklar, Fiziksel hastalıklar ile geçen uzun çileli bir hayat ve sonunda ölümle biten bir sürecin içine girebilir.
Günlük hayatımız uyanmamız ve uyandıktan sonra ruhsal tekamülümüzün gelişmesi için muazzam bir okuldur. Her gün yaşadıklarımız, karşılaştığımız insanlar bu farkındalığı arttıracak sebeplerdir. Bizi en çok üzen insanlar, olaylar bizi uyandırmak için oluşan olaylardır. Onlara kızmak yerine teşekkür edin. Ama bunu bu gözle görebilirsek. Yoksa bizi kızdıran bir insana bizde aynı seviye ile kızmaya başlarsak uyku daha da derinleşecektir. Birey, Düşük titreşimlerin okyanusunda kaybolacaktır.
Uykudan uyanmanın en etkili yolu kişinin kendini sevmesi ve yargılamaması ile başlar. Yaptığı işten dolayı kendini sevecektir, aynaya bakınca kendini sevecektir. Kilosuna, sıskalığına, yüzündeki, kırışıklığa, saçının beyazına dökülmesine aldırmayacaktır. Parasızlığına isyan edip neden arabası evi olmadığına üzülmeyecektir. Kendini başkalarının bolluğu ile kıyaslamayacaktır.
ŞİMDİ’de yaşayıp öncelikle sahip olduğu noktayı Kabul edecek. Bunu yargılamayacaktır. Mevcut durumu Kabul etme anı çok önemlidir. Çoğu insan bunu yapamaz hep isyan eder. Kendine kızar, başkalarına kızar. Hep bir gerginlik, sıkıntı içindedir. Bunların hepsini salıvermek ve koşulsuz kendini sevmek ve içinde olduğu durumu her şeyi ile Kabul etmek gereklidir.
Eğer bu durum gerçekleşirse ikinci süreçte kişinin çevresindeki olayları insanları da yargılamadan aynı şekilde Kabul etmesi ve sevmesi gereklidir. Çünkü herkes kendi ruhsal tekamülünü yaşamakta ve içlerindeki Tanrı özünü görme gayretindedir. Bu duruma Saygı duyulmalıdır. Bu seviyeden insanlığa yapılacak bakış açısı tamamen uyanmayı sağlayacak olan önemli bir hamle olacaktır.
Tamamen uyanmanın üçüncü aşaması ise Kişinin geleceğini kendisinim yaratacığına inanmasıdır. Bugün ne düşünürseniz yarın size o gelecektir. Bu Evrensel Kuraldır. Kuantum Enerji Yasasıdır. Cebinizde paranız olmasa bile param var dediğinizde Zihnin ötesine çıkıp Evrene param var ve hep param olacak mesajı vermiş olacaksınız Evren’deki enerjide size bu parayı getirecek potansiyelleri sunacaktır. Bunu olmayan Aşk, Ev, Araba, Sağlık sizin ve Evren’in en yüksek hayrına olacak her şey için isteyebilirsiniz.
Tabi ki zihin bu sırada size saçmalama böyle komik isteklerde bulunma diyecek. Sen parasızsın hayal ederek para nereden gelmiş diyecek ve sizi bu NİYET’den alıkoymaya çalışacaktır. Eğer siz Zihnin bu oyununa direnirseniz, Ruhunuza, Tanrısal özünüze güvenirseniz ve kalbinize isteklerinizin NİYET’ini koyarak bunu İlahi Sistemden isterseniz bu kesinlikle gelecektir. Gelmesi bir süreç alacaktır bu sırada Zihin niye gelmedi hani gelecekti diye sorgulayacak siz bunları da dinlemeden NİYET’le kalbinizle istemeye devam ederseniz sizi mutlu edecek sonucu göreceksinizdir. Gelen küçük başarılar ile Evrensel Enerji yasasına güvenecek ve daha büyük isteklerinizi kalbinize koyacağınız NİYET ile isteyeceksiniz.
Sonrasında mı ne yapacaksınız? Uyanmanın keyfini bu Dünya’da Bedenlenmiş Üstat olarak süreceksiniz ve Işığınız ile uyuyanları onları kırmadan, tekamül süreçlerine saygı duyarak uyandıracaksınız. Kimseyi zorlamanıza gerek yok sadece onları yargılamadan sevin, uyanmaları kendiliğinden gerçekleşecektir.