Submit Face book
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 5/5 - 1 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Şamanların Zihinsel Hastalıklara Bakışı


Şamanların Zihinsel Hastalıklara Bakışı konusu, ŞAMANİZM forumunda tartışılıyor.
#1
ŞAMANİK görüşe göre, zihinsel hastalıklar “bir şifacının doğuşunu” işaret etmektedir, diye açıklıyor Malidoma Patrice Somé. Dolayısıyla, zihinsel rahatsızlıklar ruhsal acil durumlardır, ruhsal bunalımlardır; ve doğmakta olan şifacıya yardım etmek için böyle görülmelidir. Batı’da zihinsel hastalık olarak görülen şeye Dagara halkı “öte alemden iyi haberler” olarak bakar. Bu bunalımı geçirmekte olan kişi, ruhlar aleminden aktarılıp topluluğa iletilmesi gereken bir mesaja aracılık etmesi için seçilmiştir. Dr. Somé, “Zihinsel rahatsızlık, her türden davranış bozuklukları; uyumsuz oldukları aşikar iki enerjinin aynı alanda kaynaşmış olduğunun işaretidir” diyor. Bu rahatsızlıklar, söz konusu kişi, ruhlar aleminden gelen enerjinin mevcudiyetiyle başa çıkma konusunda yardım almadığında, ortaya çıkar.

1980’de üniversite öğrencisi olarak ABD’ye ilk kez geldiğinde Dr. Somé’nin ilk karşılaştığı şeylerden biri, bu ülkenin zihinsel hastalıkları ele alış tarzıydı. Öğrenci arkadaşlarından biri “sinirsel buhran” nedeniyle bir zihin sağlığı merkezine yatırıldığında, Dr. Somé onu ziyarete gitti.

“Şoka uğradım. Kendi köyümde görmüş olduğum belirtileri gösteren insanlara burada neler yapıldığı gerçeğiyle ilk kez yüz yüze gelmiştim.” Dr. Somé’un dikkatine çarpan şey, bu türden belirtilere patolojiyi, yani bu durumun durdurulması gereken bir şey olduğu fikrini temel alarak yaklaşılmasıydı. Kendi kültürünün benzeri durumlardaki yaklaşımına tamamen tersti. Bazıları deli gömleği giydirilmiş, ilaçlarla kendilerinden geçmiş veya çığlık atan hastaların tutulduğu çıplak duvarlı hastane salonuna bakarken kendi kendine, “Demek ki bu kültürde, doğmaya çalışan şifacılara böyle davranılıyor. Öte alemden bir güçle nihayet aynı çizgiye gelmiş bir insan böyle harcanıp gitsin, ne büyük kayıp!”

Bunu, Batılı zihne daha çok anlam ifade edecek biçimde anlatacak olursak, Batı dünyasında bizlere psişik fenomenlerle, ruhsal alemle nasıl başa çıkılacağı, hatta bunların varlığının nasıl takdir edileceği öğretilmiyor. Doğrusu, psişik yeteneklere çamur atılır. Ruhsal alemden enerjiler Batılı bir psişede ortaya çıktığında, o birey bunları bütünleştirmek ve hatta neler olduğunu anlamak konusunda tamamen donanımsızdır. Sonuç, dehşet verici olabilir. Başka bir gerçeklikten yapılan hamle ile başa çıkmak için uygun bağlam ve yardım olmadığında, o kişi her anlamda delirmiştir. Antipsikotik ilaçların ağır dozlarda verilmesi sorunu daha da artırır ve bu enerjileri almış olan bireydeki ruhsal gelişime ve büyümeye yol açabilecek olan bütünleşme engellenir.

O akıl sağlığı hastanesinde, Dr. Somé hastaların etrafında dolanan çok sayıda “varlık” gördü: pek çok kişi tarafından görülemeyen ancak şamanların ve psişiklerin görebildiği bu varlıklar, “buradaki insanların bunalımına sebep olmaktaydılar” diye anlatıyor. Bu varlıklar, birleşmeye çalıştıkları insanların bedenlerinden ilaçları ve ilaçların etkilerini söküp çıkartmaya uğraşmakta gibiydiler ve bu nedenle, hastaların çektiği acıları artırıyorlardı. “Bu varlıklar, hastaların enerji alanında bir tür eksavatör gibi iş görmekteydiler. Varlıklar bu konuda çok ciddi çalışmaktaydı. Üstlerinde çalıştıkları hastalar ise o sırada bağırıp çığlık atmaktaydılar,” diye anlatan Dr. Somé bu ortama daha fazla dayanamayıp oradan ayrılmak zorunda kalmıştı.

Dagara geleneğinde, topluluk bu her iki alemin enerjilerini uzlaştırması için bireye yardım eder: “kişinin kaynaştığı ruhun dünyası ile köyün ve topluluğun dünyası.” O zaman, bu kişi bu alemler arasında köprü olarak iş görür; ihtiyaç duydukları bilgi ve şifa ile yaşamalarına yardım eder. Dolayısıyla, söz konusu ruhsal bunalım bir başka şifacının doğumuyla sona erer. Dr. Somé, “Diğer alemin bizimki ile ilişkisi bir destek ilişkisidir,” diye açıklıyor. “Çoğu kez, bu türden kaynaşmalardan doğan bilgi ve beceriler, doğrudan diğer alem tarafından sağlanan bir bilgi veya beceridir.”

Zihin hastalıkları hastanesinde yatan hastaların acısını artıran varlıklar, mesajlarını bu dünyaya duyurmak için bu hastalarla kaynaşım sağlamaya çalışmaktaydılar aslında. Kaynaşım için seçtikleri insanlar, alemler arasında köprü nasıl köprü olacaklarına dair hiçbir yardım almıyorlardı ve bu varlıkların kaynaşım girişimleri köstekleniyordu. Sonuç ise enerjinin başlangıçta oluşturduğu rahatsızlığın sürmesi ve bir şifacının doğumunun sekteye uğramasıdır.

Dr. Somé, “Batı kültürü, şifacının doğuşunu sürekli olarak görmezden gelmekte,” diyor. “Bunun sonucunda, birilerinin dikkatini çekmek için, öte alemden olabildiğince çok sayıda insanla temasa geçmeye çalışma eğilimi olacaktır. Daha çok çaba harcamak zorundalar.” Ruhlar, duyuları uyuşturulmamış insanlara çekilmektedir. “Duyarlılık, içeri girmeleri için bir tür davet olarak yorumlanmakta,” diyor. Güya zihinsel rahatsızlıklar geliştiren kişiler duyarlı kişilerdir ki bu Batı kültüründe aşırı duyarlılık olarak görülmektedir. Yerli kültürler buna bu şekilde bakmazlar ve dolayısıyla da duyarlı insanlar kendilerini aşırı duyarlı görmez. Dr. Somé, Batı’da “içinde bulundukları kültürün aşırı yükü onları ezip yıkmakta” diyor. Çılgıncasına bir tempo, duyuların sürekli bombardımana maruz kalması ve Batı kültürünü tanımlayan şiddet enerjisi duyarlı insanları bunaltmaktadır.

f01ce502715837920e87942116372980.jpg


Şizofreni ve Yabancı Enerji
Şizofreni söz konusu olduğunda, Dr. Somé bunu “kontrol edilemeyen bir imge ve bilgi akışına özel bir açık oluş hali” olarak tanımlıyor. “Bu türden bir hızlı akış şahsen seçilmemiş bir zamanda meydana geldiğinde ve özellikle de korkutucu ve çelişkili imgelerle birlikte geliyorsa, o kişi bir taşkınlık haline girer.” Dr. Somé’ye göre bu durumda gereken, ilk olarak, o kişinin enerjisini (“süpürme” denilen) şamanik uygulamalarla dışsal yabancı enerjilerden ayırıp bireyin aurasını bu etkiden temizlemektir. Enerji alanlarının temizlenmesiyle, söz konusu kişi bu bilgi selini artık almaz olur ve artık korkması ve rahatsız olması için bir sebep kalmaz. Ve artık, diğer alemden mesajını iletmeye çalışan ruhun enerjisi ile aynı çizgiye gelmesinde bu kişiye yardım etmek mümkün olur. Bu belirmenin engellenmesi, sorunları yaratan şeydir. Dr. Somé, “Şifacının enerjisi yüksek voltajlı bir enerjidir” diyor; “akmasına izin verilmediğinde o kişiyi yakıp yıkar. Bu, kısa devre gibidir. Sigortalar atar. Ve bu nedenle de çok korkutucu olabilir. Bu kültürün bu insanları bir yere kapamayı tercih etme nedenini anlıyorum; bağırıp çığlık atıyorlar ve orada, deli gömleği giydiriliyor onlara. Üzücü bir manzara.”

Tekrarlayalım; şamanik yaklaşım, engeller olmayana, “sigortalar” atmayana ve söz konusu kişiler olmaları gerektiği gibi şifacılar haline gelene dek enerjileri hizalama üstünde çalışmaktır.

Bu noktada şunu da belirtmek gerekir: bir kişinin enerjetik alanına giren ruh varlıklarının illa ki hepsi şifayı desteklemek amacıyla gelmemiştir. Auradaki istenmeyen mevcudiyetler olan negatif enerjiler de vardır. Böyle vakalarda ise şamanik yaklaşım, uyumsuz enerjileri hizalamak için çalışmaktan ziyade bunları auradan uzaklaştırmak şeklindedir.

Alex: ABD’de deli, Afrika’da şifacı
Zihinsel hastalıklarla ilgili şamanik görüşün yerli kültürlerde olduğu kadar Batı dünyasında da geçerli olduğuna ilişkin inancını test etmek isteyen Dr. Somé, bir akıl hastasını yanına alıp Afrika’daki köyüne götürdü. “Zihinsel hastalıkların başka bir alemden bir varlıkla aynı çizgiye gelme süreciyle bağlantılı ve bu durumun dünyanın her yanında geçerli olup olmadığını bulmak gibi bir meraka kapılmıştım.”

Alex, 18 yaşında bir Amerikalıydı; 14 yaşındayken bir psikotik dönem geçirmişti. Sanrılar görmüştü, intihara kalkışmıştı ve tehlikeli bir biçimde ciddi depresyon devrelerine girip çıkmıştı. Bir akıl sağlığı merkezine yatırılmış, ağır ilaç tedavisi görmekteydi ama hiç biri işe yaramıyordu. Dr. Somé, “Ana babası her şeyi yapmıştı ama nafile,” diye anlatıyor, “daha başka ne yapabileceklerini bilmez haldeydiler.”

Onların iznini alan Dr. Somé, oğullarını Afrika’ya götürdü. Orada geçirdiği sekiz aydan sonra Alex son derece normalleşti. Şifacılara yardım eder, bütün gün onlara oturup başvuran kişilere yaptıkları şeylere katılmaya bile başlamıştı. “Köyümde dört yıl kadar kaldı. Alex daha fazla şifaya ihtiyaç duyduğundan değil de istediği için kaldı. Kendisini bu köyde, Amerika’dakinden daha çok güvende hissediyordu.”

Enerjisini ve ruhsal alemden uzanan varlığın enerjisini aynı çizgiye getirmek üzere, Alex bu amaçla tasarlanmış bir şamanik törenden geçti ancak bu, Dagara halkının kullandığından biraz daha farklıydı. Dr. Somé “Köyde doğmamış olduğundan başka bir şey uygulandı. Ama tören harfiyen aynı olmamasına rağmen alınan sonuç benzerdi” diyerek açıklıyor. Enerjiyi hizalamanın Alex’in şifalanmasına yardım etmesi, Dr. Somé’ye başka alemlerin varlıkları ve zihinsel hastalıklar arasındaki bağlantının coğrafyaya bağlı olmadığını göstermiş.

Törenden sonra Alex, söz konusu ruhsal varlığın bu alem için getirdiği mesajları paylaşmaya başlamış. Ne yazık ki bunları anlattığı insanlar İngilizce bilmemekteydiler (o sırada, Dr. Somé köyde değilmiş.) Ancak bu deneyimin sonunda Alex psikoloji okumak için üniversiteye dönme kararı almış. Dört yılın ardından ABD’ye dönmüş çünkü “yapması gereken  şeylerin hepsini yapmış olduğunu keşfetti, artık hayatına devam edebilirdi.”

Dr. Somé’un aldığı son habere göre Alex, Harvard Üniversitesinde psikoloji okumaktaydı. Oysa, onun yüksek öğrenim şöyle dursun liseyi bile bitirebileceğini kimse düşünmezdi.

Dr. Somé, Alex’in zihinsel hastalığının neyle ilgili olduğunu şöyle özetliyor: “Yardım arayışındaydı. Bu bir imdat çağırısıydı. Onun işi ve amacı bir şifacı olmaktı. Ancak buna hiç kimsenin dikkat etmediğini söyledi.”

Şamanik yaklaşımın Alex için işe yaradığını gördükten sonra Dr. Somé,  ruhsal varlıkların Afrika’daki kendi toplumu kadar Batı’da da bir mesele olduğu sonucuna vardı. “Ancak bu sorunun yanıtının, yanıtı bulmak için başka bir kıtaya gitmek zorunda kalmamak için burada bulunması gerekiyor. Bu deneyimin tamamının, insanlara yardım edebilecek uygun töreni ortaya çıkarma olasılığına yol açabilmesi  için dikkati biraz da patolojinin ötesine çevirmenin bir yolu olmalı.”

Ruhsal Bağlantıya Özlem
Batı’daki “zihinsel” rahatsızlıklarda Dr. Somé’nin dikkatini çeken ortak yan, “dolaşımı durdurulmuş çok kadim bir atasal enerjinin söz konusu kişilerde nihayet açığa çıkması” idi. Bu durumda o kişinin görevi o ruhun ne olduğunu keşfetmek üzere zamanda geri giderek, bu enerjinin izini sürmektir. Çoğu vakada, “söz konusu ruh doğayla, özellikle dağlar ve büyük nehirlerle bağlantılıdır,” diyor.

Bu fenomeni açıklamak için, vaka dağlarla ilgili diyelim, “dağın ruhu o kişi ile yan yana yürümektedir ve bunun sonucunda bir zaman-mekan bozulması yaratıp buna yakalanan insanı kötü etkilemektedir.” Gereken şey bu iki enerjinin kaynaşması veya hizalanmasıdır ki “böylece o kişi ve dağın ruhu bir hale gelebilsin.” Yine, şamanlar bu hizalanmayı ortaya çıkartacak belirli bir tören yaparlar.

Dr. Somé, bu durumla ABD’de bu kadar sık karşılaşmasının nedeninin “bu ülkenin yapısının büyük kısmının makine enerjisinden oluşması ve bunun sonucunda, geçmişle bağlantı kopması veya kopartılması”na bağlı olduğuna inanıyor. “Geçmişten kaçabilirsiniz ama ondan saklanamazsınız.” Doğa aleminin ata ruhları bizleri ziyaret etmektedir. Ruhun istediği şey, o kişinin istediği şeyden çok farklı değil, diyen Dr. Somé “ruhun bizde gördüğü, muazzam bir şeye, yaşamı anlamlı kılacak bir şeye yapılan bir davettir ve dolayısıyla da ruh, buna yanıt vermektedir” diye açıklıyor.

Yaptığımızdan bile habersiz olduğumuz bu davet “materyalizmi ve eşyalara sahip olma tutkusunun çok ötesinde olan ve somut bir kozmik boyuta yönelen derin bir bağlantıya duyulan güçlü bir özlemi” yansıtmaktadır. Bu özlemin büyük kısmı bilinçsizcedir ama ruhlar açısından bilinçsiz olan ile bilinçli olan şeyler arasında herhangi bir fark yoktur.” Onlar her ikisine de yanıt vermektedir.

Dağ ile insan enerjilerini kaynaştırma töreninin parçası olarak, “dağ enerjisi”ni almakta olanlar kendi seçtikleri bir dağlık alana yollanır ve orada, kendilerine uygun gelen bir taş parçası bulurlar. Törenin geri kalanı için ise bu taşı alıp getirmeleri ve bir dost olarak saklamaları gerekmektedir; bazıları ise taşlarını gerçekten yanlarında taşımaktadır. “Taşın mevcudiyeti, o kişinin algılama becerisini ayarlamak bakımından çok işe yarar” diyor Dr. Somé, “böylece, kullanabilecekleri her türden bilgiyi almaya başlarlar; bu adeta, yaşamlarını nasıl yaşamaları gerektiğine dair başka bir alemden somut rehberlik almaları gibidir.”

Söz konusu “nehir enerjisi” ise, bu varlıklara nehire gitmeleri ve nehir ruhuyla konuşup yine benzer bir tören yapmak için bir su taşı seçip getirmeleri söylenir.

“İnsanlar böyle olağanüstü bir durumda olağanüstü bir şey yapılması gerektiğini düşünürler ama durum genellikle bu değildir. Bazen, bir küçük taş taşımak kadar basittir.

Zihinsel Hastalıklara Kutsal Tören Yaklaşımı
Bir şamanın Batılı dünyaya verebileceği armağanlardan biri de insanların ne yazık ki artık yok olmak üzere olan törensel yaklaşımı tekrar keşfetmelerine yardımcı olmaktır. Dr. Somé Ritual:  Power, Healing, and Community (Tören: Erk, Şifalanma ve Topluluk) adlı kitabında “Törenin terk edilmesi yıkıcı sonuçlara yol açabilir. Ruhsal görüş açısından, kişi yaşayacaksa eğer tören kaçınılmaz ve gereklidir” diye yazmakta. “Sanayileşmiş dünyada törene ihtiyaç olduğunu söylemek az bile. Kendi halkımda gördüğüm kadarıyla, onsuz olup da aklı başında yaşamak imkansız gibi.”

Dr. Somé, kendi geleneksel köyünden çıkarılıp Batı’ya aktarılabileceğini düşünmediğinden, burada yıllardır yaptığı şamanik çalışmalar sırasında Batılı kültürün çok farklı ihtiyaçlarını karşılayan törenler tasarlamış. Törenler söz konusu birey veya gruba göre değişiklik gösterse de genelde belirli törenler için ortak bir ihtiyaç olduğunu görmüş.

Bu törenlerden biri, insanların yaşadığı rahatsızlığın sebebinin“başka alemden varlıkların, şifa çalışmalarında işbirliği yapmaya onları davet etmesi” olduğunu keşfetmelerine yardımcı olmakla ilgili. Tören, onların bu rahatsızlık halinden çıkıp bu daveti kabul etmelerini sağlıyor. Bir başka tören ihtiyacı ise inisiyasyon ile ilgili. Dünyanın dört bir yanındaki yerli kültürlerde, gençler belirli bir yaşa geldiklerinde yetişkinliğe adım atma töreninden geçirilmektedir. Batılı dünyada böyle inisiyasyonların eksikliği, günümüz gençliğinin yaşadığı bunalımın bir nedenidir, diyor Dr. Somé. Toplumları, “bu türden deneyim yaşamış insanların yaratıcı enerjilerini bir araya getirip bu bunalımda küçük de olsa bir gedik açmak üzere bir tür alternatif tören oluşturma girişimine” acilen çağırıyor.

Yardım almak için ona başvuranların ihtiyaçlarını tekrar tekrar anlatan bir başka tören ise bir şenlik ateşi yakmayı içeriyor; bu ateşe “bireylerin içlerinde taşınan meselelerin sembolleri olan nesneler konulur… Ardında cinayet ve köleleştirme mirası bırakan bir ataya karşı duyulan öfke ve hüsran meseleleri veya atanın torunlarının kendi hayatlarında birlikte yaşamak zorunda kaldıkları şeyler söz konusu olabilir. Bunlara, insan hayalgücünü engelleyen şeyler olarak yaklaşılacak olursak, kişinin yaşam amacı ve hatta kişinin yaşama bakışı iyileştirilebilir bir şeye dönüşür; o zaman, bu engeli daha yaratıcı ve daha doyurucu bir şeye uzanan bir yola nasıl dönüştürüleceği üzerine düşünmek daha anlamlı hale gelir.”

Dr. Somé tarafından tasarlanan ve atalarla ilgili meselelere seslenen törenler Batılı toplumdaki ciddi bir işlev bozukluğuna işaret etmekte ve katılımcılarda “aydınlanmayı tetiklemekte”dir. Bunlar atasal törenlerdir ve hedef aldıkları işlev bozukluğu ise atalara kitlesel olarak sırt dönülmüş olmasıdır. Az önce anlatıldığı gibi, başka bir alemden uzanmaya çalışan bazı ruhlar  “kendileri fiziksel bedende iken yapamadıkları şeyleri şifalandırma girişimi olarak torunlarından biriyle kaynaşmak isteyen atalar” olabilirler.

“Yaşayanlar ve ölüler arasındaki ilişki dengede olmadıkça kaos ortaya çıkar” diyen Dr. Somé, “Dagara halkı böyle bir dengesizlik varsa, atalarını şifalandırma görevinin yaşayanların sorumluluğu olduğuna inanır” diye ekliyor; “Bu atalar şifalandırılmazsa, hasta enerjileri, onlara yardım etmekten sorumlu olanların canlarını ve psişelerini rahatsız edecektir.” Törenler, ister tek bir ataya özgü belirli meseleler ister geçmişimizde kalmış daha büyük çaplı kültürel meseleler olsun, atalarımızla ilişkimizi şifalandırmaya odaklanır ve Dr. Somé bu törenlerde sıra dışı şifalanma vakalarına tanık olmuş.

Bir kişiye patolojik bir vaka olarak bakmaktansa zihinsel hastalıklara kutsal tören yaklaşımı ile bakmak bu hastalıktan mustarip kişiye –ve aslında  genelinde topluma- bu hastalıklara daha geniş bir bakış açısından bakma şansı verir ve bu, Dr. Somé’ye göre “törene katılan herkese çok ama çok faydalı olabilen bir fırsat ve törensel inisiyatif bolluğu sağlamaktadır.”

ŞAMANİK görüşe göre, zihinsel hastalıklar “bir şifacının doğuşunu” işaret etmektedir, diye açıklıyor Malidoma Patrice Somé. Dolayısıyla, zihinsel rahatsızlıklar ruhsal acil durumlardır, ruhsal bunalımlardır; ve doğmakta olan şifacıya yardım etmek için böyle görülmelidir. Batı’da zihinsel hastalık olarak görülen şeye Dagara halkı “öte alemden iyi haberler” olarak bakar. Bu bunalımı geçirmekte olan kişi, ruhlar aleminden aktarılıp topluluğa iletilmesi gereken bir mesaja aracılık etmesi için seçilmiştir. Dr. Somé, “Zihinsel rahatsızlık, her türden davranış bozuklukları; uyumsuz oldukları aşikar iki enerjinin aynı alanda kaynaşmış olduğunun işaretidir” diyor. Bu rahatsızlıklar, söz konusu kişi, ruhlar aleminden gelen enerjinin mevcudiyetiyle başa çıkma konusunda yardım almadığında, ortaya çıkar.

1980’de üniversite öğrencisi olarak ABD’ye ilk kez geldiğinde Dr. Somé’nin ilk karşılaştığı şeylerden biri, bu ülkenin zihinsel hastalıkları ele alış tarzıydı. Öğrenci arkadaşlarından biri “sinirsel buhran” nedeniyle bir zihin sağlığı merkezine yatırıldığında, Dr. Somé onu ziyarete gitti.

“Şoka uğradım. Kendi köyümde görmüş olduğum belirtileri gösteren insanlara burada neler yapıldığı gerçeğiyle ilk kez yüz yüze gelmiştim.” Dr. Somé’un dikkatine çarpan şey, bu türden belirtilere patolojiyi, yani bu durumun durdurulması gereken bir şey olduğu fikrini temel alarak yaklaşılmasıydı. Kendi kültürünün benzeri durumlardaki yaklaşımına tamamen tersti. Bazıları deli gömleği giydirilmiş, ilaçlarla kendilerinden geçmiş veya çığlık atan hastaların tutulduğu çıplak duvarlı hastane salonuna bakarken kendi kendine, “Demek ki bu kültürde, doğmaya çalışan şifacılara böyle davranılıyor. Öte alemden bir güçle nihayet aynı çizgiye gelmiş bir insan böyle harcanıp gitsin, ne büyük kayıp!”

Bunu, Batılı zihne daha çok anlam ifade edecek biçimde anlatacak olursak, Batı dünyasında bizlere psişik fenomenlerle, ruhsal alemle nasıl başa çıkılacağı, hatta bunların varlığının nasıl takdir edileceği öğretilmiyor. Doğrusu, psişik yeteneklere çamur atılır. Ruhsal alemden enerjiler Batılı bir psişede ortaya çıktığında, o birey bunları bütünleştirmek ve hatta neler olduğunu anlamak konusunda tamamen donanımsızdır. Sonuç, dehşet verici olabilir. Başka bir gerçeklikten yapılan hamle ile başa çıkmak için uygun bağlam ve yardım olmadığında, o kişi her anlamda delirmiştir. Antipsikotik ilaçların ağır dozlarda verilmesi sorunu daha da artırır ve bu enerjileri almış olan bireydeki ruhsal gelişime ve büyümeye yol açabilecek olan bütünleşme engellenir.

O akıl sağlığı hastanesinde, Dr. Somé hastaların etrafında dolanan çok sayıda “varlık” gördü: pek çok kişi tarafından görülemeyen ancak şamanların ve psişiklerin görebildiği bu varlıklar, “buradaki insanların bunalımına sebep olmaktaydılar” diye anlatıyor. Bu varlıklar, birleşmeye çalıştıkları insanların bedenlerinden ilaçları ve ilaçların etkilerini söküp çıkartmaya uğraşmakta gibiydiler ve bu nedenle, hastaların çektiği acıları artırıyorlardı. “Bu varlıklar, hastaların enerji alanında bir tür eksavatör gibi iş görmekteydiler. Varlıklar bu konuda çok ciddi çalışmaktaydı. Üstlerinde çalıştıkları hastalar ise o sırada bağırıp çığlık atmaktaydılar,” diye anlatan Dr. Somé bu ortama daha fazla dayanamayıp oradan ayrılmak zorunda kalmıştı.

Dagara geleneğinde, topluluk bu her iki alemin enerjilerini uzlaştırması için bireye yardım eder: “kişinin kaynaştığı ruhun dünyası ile köyün ve topluluğun dünyası.” O zaman, bu kişi bu alemler arasında köprü olarak iş görür; ihtiyaç duydukları bilgi ve şifa ile yaşamalarına yardım eder. Dolayısıyla, söz konusu ruhsal bunalım bir başka şifacının doğumuyla sona erer. Dr. Somé, “Diğer alemin bizimki ile ilişkisi bir destek ilişkisidir,” diye açıklıyor. “Çoğu kez, bu türden kaynaşmalardan doğan bilgi ve beceriler, doğrudan diğer alem tarafından sağlanan bir bilgi veya beceridir.”

Zihin hastalıkları hastanesinde yatan hastaların acısını artıran varlıklar, mesajlarını bu dünyaya duyurmak için bu hastalarla kaynaşım sağlamaya çalışmaktaydılar aslında. Kaynaşım için seçtikleri insanlar, alemler arasında köprü nasıl köprü olacaklarına dair hiçbir yardım almıyorlardı ve bu varlıkların kaynaşım girişimleri köstekleniyordu. Sonuç ise enerjinin başlangıçta oluşturduğu rahatsızlığın sürmesi ve bir şifacının doğumunun sekteye uğramasıdır.

Dr. Somé, “Batı kültürü, şifacının doğuşunu sürekli olarak görmezden gelmekte,” diyor. “Bunun sonucunda, birilerinin dikkatini çekmek için, öte alemden olabildiğince çok sayıda insanla temasa geçmeye çalışma eğilimi olacaktır. Daha çok çaba harcamak zorundalar.” Ruhlar, duyuları uyuşturulmamış insanlara çekilmektedir. “Duyarlılık, içeri girmeleri için bir tür davet olarak yorumlanmakta,” diyor. Güya zihinsel rahatsızlıklar geliştiren kişiler duyarlı kişilerdir ki bu Batı kültüründe aşırı duyarlılık olarak görülmektedir. Yerli kültürler buna bu şekilde bakmazlar ve dolayısıyla da duyarlı insanlar kendilerini aşırı duyarlı görmez. Dr. Somé, Batı’da “içinde bulundukları kültürün aşırı yükü onları ezip yıkmakta” diyor. Çılgıncasına bir tempo, duyuların sürekli bombardımana maruz kalması ve Batı kültürünü tanımlayan şiddet enerjisi duyarlı insanları bunaltmaktadır.

Şizofreni ve Yabancı Enerji
Şizofreni söz konusu olduğunda, Dr. Somé bunu “kontrol edilemeyen bir imge ve bilgi akışına özel bir açık oluş hali” olarak tanımlıyor. “Bu türden bir hızlı akış şahsen seçilmemiş bir zamanda meydana geldiğinde ve özellikle de korkutucu ve çelişkili imgelerle birlikte geliyorsa, o kişi bir taşkınlık haline girer.” Dr. Somé’ye göre bu durumda gereken, ilk olarak, o kişinin enerjisini (“süpürme” denilen) şamanik uygulamalarla dışsal yabancı enerjilerden ayırıp bireyin aurasını bu etkiden temizlemektir. Enerji alanlarının temizlenmesiyle, söz konusu kişi bu bilgi selini artık almaz olur ve artık korkması ve rahatsız olması için bir sebep kalmaz. Ve artık, diğer alemden mesajını iletmeye çalışan ruhun enerjisi ile aynı çizgiye gelmesinde bu kişiye yardım etmek mümkün olur. Bu belirmenin engellenmesi, sorunları yaratan şeydir. Dr. Somé, “Şifacının enerjisi yüksek voltajlı bir enerjidir” diyor; “akmasına izin verilmediğinde o kişiyi yakıp yıkar. Bu, kısa devre gibidir. Sigortalar atar. Ve bu nedenle de çok korkutucu olabilir. Bu kültürün bu insanları bir yere kapamayı tercih etme nedenini anlıyorum; bağırıp çığlık atıyorlar ve orada, deli gömleği giydiriliyor onlara. Üzücü bir manzara.”

Tekrarlayalım; şamanik yaklaşım, engeller olmayana, “sigortalar” atmayana ve söz konusu kişiler olmaları gerektiği gibi şifacılar haline gelene dek enerjileri hizalama üstünde çalışmaktır.

Bu noktada şunu da belirtmek gerekir: bir kişinin enerjetik alanına giren ruh varlıklarının illa ki hepsi şifayı desteklemek amacıyla gelmemiştir. Auradaki istenmeyen mevcudiyetler olan negatif enerjiler de vardır. Böyle vakalarda ise şamanik yaklaşım, uyumsuz enerjileri hizalamak için çalışmaktan ziyade bunları auradan uzaklaştırmak şeklindedir.

Alex: ABD’de deli, Afrika’da şifacı
Zihinsel hastalıklarla ilgili şamanik görüşün yerli kültürlerde olduğu kadar Batı dünyasında da geçerli olduğuna ilişkin inancını test etmek isteyen Dr. Somé, bir akıl hastasını yanına alıp Afrika’daki köyüne götürdü. “Zihinsel hastalıkların başka bir alemden bir varlıkla aynı çizgiye gelme süreciyle bağlantılı ve bu durumun dünyanın her yanında geçerli olup olmadığını bulmak gibi bir meraka kapılmıştım.”

Alex, 18 yaşında bir Amerikalıydı; 14 yaşındayken bir psikotik dönem geçirmişti. Sanrılar görmüştü, intihara kalkışmıştı ve tehlikeli bir biçimde ciddi depresyon devrelerine girip çıkmıştı. Bir akıl sağlığı merkezine yatırılmış, ağır ilaç tedavisi görmekteydi ama hiç biri işe yaramıyordu. Dr. Somé, “Ana babası her şeyi yapmıştı ama nafile,” diye anlatıyor, “daha başka ne yapabileceklerini bilmez haldeydiler.”

Onların iznini alan Dr. Somé, oğullarını Afrika’ya götürdü. Orada geçirdiği sekiz aydan sonra Alex son derece normalleşti. Şifacılara yardım eder, bütün gün onlara oturup başvuran kişilere yaptıkları şeylere katılmaya bile başlamıştı. “Köyümde dört yıl kadar kaldı. Alex daha fazla şifaya ihtiyaç duyduğundan değil de istediği için kaldı. Kendisini bu köyde, Amerika’dakinden daha çok güvende hissediyordu.”

Enerjisini ve ruhsal alemden uzanan varlığın enerjisini aynı çizgiye getirmek üzere, Alex bu amaçla tasarlanmış bir şamanik törenden geçti ancak bu, Dagara halkının kullandığından biraz daha farklıydı. Dr. Somé “Köyde doğmamış olduğundan başka bir şey uygulandı. Ama tören harfiyen aynı olmamasına rağmen alınan sonuç benzerdi” diyerek açıklıyor. Enerjiyi hizalamanın Alex’in şifalanmasına yardım etmesi, Dr. Somé’ye başka alemlerin varlıkları ve zihinsel hastalıklar arasındaki bağlantının coğrafyaya bağlı olmadığını göstermiş.

Törenden sonra Alex, söz konusu ruhsal varlığın bu alem için getirdiği mesajları paylaşmaya başlamış. Ne yazık ki bunları anlattığı insanlar İngilizce bilmemekteydiler (o sırada, Dr. Somé köyde değilmiş.) Ancak bu deneyimin sonunda Alex psikoloji okumak için üniversiteye dönme kararı almış. Dört yılın ardından ABD’ye dönmüş çünkü “yapması gereken  şeylerin hepsini yapmış olduğunu keşfetti, artık hayatına devam edebilirdi.”

Dr. Somé’un aldığı son habere göre Alex, Harvard Üniversitesinde psikoloji okumaktaydı. Oysa, onun yüksek öğrenim şöyle dursun liseyi bile bitirebileceğini kimse düşünmezdi.

Dr. Somé, Alex’in zihinsel hastalığının neyle ilgili olduğunu şöyle özetliyor: “Yardım arayışındaydı. Bu bir imdat çağırısıydı. Onun işi ve amacı bir şifacı olmaktı. Ancak buna hiç kimsenin dikkat etmediğini söyledi.”

Şamanik yaklaşımın Alex için işe yaradığını gördükten sonra Dr. Somé,  ruhsal varlıkların Afrika’daki kendi toplumu kadar Batı’da da bir mesele olduğu sonucuna vardı. “Ancak bu sorunun yanıtının, yanıtı bulmak için başka bir kıtaya gitmek zorunda kalmamak için burada bulunması gerekiyor. Bu deneyimin tamamının, insanlara yardım edebilecek uygun töreni ortaya çıkarma olasılığına yol açabilmesi  için dikkati biraz da patolojinin ötesine çevirmenin bir yolu olmalı.”

Ruhsal Bağlantıya Özlem
Batı’daki “zihinsel” rahatsızlıklarda Dr. Somé’nin dikkatini çeken ortak yan, “dolaşımı durdurulmuş çok kadim bir atasal enerjinin söz konusu kişilerde nihayet açığa çıkması” idi. Bu durumda o kişinin görevi o ruhun ne olduğunu keşfetmek üzere zamanda geri giderek, bu enerjinin izini sürmektir. Çoğu vakada, “söz konusu ruh doğayla, özellikle dağlar ve büyük nehirlerle bağlantılıdır,” diyor.

Bu fenomeni açıklamak için, vaka dağlarla ilgili diyelim, “dağın ruhu o kişi ile yan yana yürümektedir ve bunun sonucunda bir zaman-mekan bozulması yaratıp buna yakalanan insanı kötü etkilemektedir.” Gereken şey bu iki enerjinin kaynaşması veya hizalanmasıdır ki “böylece o kişi ve dağın ruhu bir hale gelebilsin.” Yine, şamanlar bu hizalanmayı ortaya çıkartacak belirli bir tören yaparlar.

Dr. Somé, bu durumla ABD’de bu kadar sık karşılaşmasının nedeninin “bu ülkenin yapısının büyük kısmının makine enerjisinden oluşması ve bunun sonucunda, geçmişle bağlantı kopması veya kopartılması”na bağlı olduğuna inanıyor. “Geçmişten kaçabilirsiniz ama ondan saklanamazsınız.” Doğa aleminin ata ruhları bizleri ziyaret etmektedir. Ruhun istediği şey, o kişinin istediği şeyden çok farklı değil, diyen Dr. Somé “ruhun bizde gördüğü, muazzam bir şeye, yaşamı anlamlı kılacak bir şeye yapılan bir davettir ve dolayısıyla da ruh, buna yanıt vermektedir” diye açıklıyor.

Yaptığımızdan bile habersiz olduğumuz bu davet “materyalizmi ve eşyalara sahip olma tutkusunun çok ötesinde olan ve somut bir kozmik boyuta yönelen derin bir bağlantıya duyulan güçlü bir özlemi” yansıtmaktadır. Bu özlemin büyük kısmı bilinçsizcedir ama ruhlar açısından bilinçsiz olan ile bilinçli olan şeyler arasında herhangi bir fark yoktur.” Onlar her ikisine de yanıt vermektedir.

Dağ ile insan enerjilerini kaynaştırma töreninin parçası olarak, “dağ enerjisi”ni almakta olanlar kendi seçtikleri bir dağlık alana yollanır ve orada, kendilerine uygun gelen bir taş parçası bulurlar. Törenin geri kalanı için ise bu taşı alıp getirmeleri ve bir dost olarak saklamaları gerekmektedir; bazıları ise taşlarını gerçekten yanlarında taşımaktadır. “Taşın mevcudiyeti, o kişinin algılama becerisini ayarlamak bakımından çok işe yarar” diyor Dr. Somé, “böylece, kullanabilecekleri her türden bilgiyi almaya başlarlar; bu adeta, yaşamlarını nasıl yaşamaları gerektiğine dair başka bir alemden somut rehberlik almaları gibidir.”

Söz konusu “nehir enerjisi” ise, bu varlıklara nehire gitmeleri ve nehir ruhuyla konuşup yine benzer bir tören yapmak için bir su taşı seçip getirmeleri söylenir.

“İnsanlar böyle olağanüstü bir durumda olağanüstü bir şey yapılması gerektiğini düşünürler ama durum genellikle bu değildir. Bazen, bir küçük taş taşımak kadar basittir.

Zihinsel Hastalıklara Kutsal Tören Yaklaşımı
Bir şamanın Batılı dünyaya verebileceği armağanlardan biri de insanların ne yazık ki artık yok olmak üzere olan törensel yaklaşımı tekrar keşfetmelerine yardımcı olmaktır. Dr. Somé Ritual:  Power, Healing, and Community (Tören: Erk, Şifalanma ve Topluluk) adlı kitabında “Törenin terk edilmesi yıkıcı sonuçlara yol açabilir. Ruhsal görüş açısından, kişi yaşayacaksa eğer tören kaçınılmaz ve gereklidir” diye yazmakta. “Sanayileşmiş dünyada törene ihtiyaç olduğunu söylemek az bile. Kendi halkımda gördüğüm kadarıyla, onsuz olup da aklı başında yaşamak imkansız gibi.”

Dr. Somé, kendi geleneksel köyünden çıkarılıp Batı’ya aktarılabileceğini düşünmediğinden, burada yıllardır yaptığı şamanik çalışmalar sırasında Batılı kültürün çok farklı ihtiyaçlarını karşılayan törenler tasarlamış. Törenler söz konusu birey veya gruba göre değişiklik gösterse de genelde belirli törenler için ortak bir ihtiyaç olduğunu görmüş.

Bu törenlerden biri, insanların yaşadığı rahatsızlığın sebebinin“başka alemden varlıkların, şifa çalışmalarında işbirliği yapmaya onları davet etmesi” olduğunu keşfetmelerine yardımcı olmakla ilgili. Tören, onların bu rahatsızlık halinden çıkıp bu daveti kabul etmelerini sağlıyor. Bir başka tören ihtiyacı ise inisiyasyon ile ilgili. Dünyanın dört bir yanındaki yerli kültürlerde, gençler belirli bir yaşa geldiklerinde yetişkinliğe adım atma töreninden geçirilmektedir. Batılı dünyada böyle inisiyasyonların eksikliği, günümüz gençliğinin yaşadığı bunalımın bir nedenidir, diyor Dr. Somé. Toplumları, “bu türden deneyim yaşamış insanların yaratıcı enerjilerini bir araya getirip bu bunalımda küçük de olsa bir gedik açmak üzere bir tür alternatif tören oluşturma girişimine” acilen çağırıyor.

Yardım almak için ona başvuranların ihtiyaçlarını tekrar tekrar anlatan bir başka tören ise bir şenlik ateşi yakmayı içeriyor; bu ateşe “bireylerin içlerinde taşınan meselelerin sembolleri olan nesneler konulur… Ardında cinayet ve köleleştirme mirası bırakan bir ataya karşı duyulan öfke ve hüsran meseleleri veya atanın torunlarının kendi hayatlarında birlikte yaşamak zorunda kaldıkları şeyler söz konusu olabilir. Bunlara, insan hayalgücünü engelleyen şeyler olarak yaklaşılacak olursak, kişinin yaşam amacı ve hatta kişinin yaşama bakışı iyileştirilebilir bir şeye dönüşür; o zaman, bu engeli daha yaratıcı ve daha doyurucu bir şeye uzanan bir yola nasıl dönüştürüleceği üzerine düşünmek daha anlamlı hale gelir.”

Dr. Somé tarafından tasarlanan ve atalarla ilgili meselelere seslenen törenler Batılı toplumdaki ciddi bir işlev bozukluğuna işaret etmekte ve katılımcılarda “aydınlanmayı tetiklemekte”dir. Bunlar atasal törenlerdir ve hedef aldıkları işlev bozukluğu ise atalara kitlesel olarak sırt dönülmüş olmasıdır. Az önce anlatıldığı gibi, başka bir alemden uzanmaya çalışan bazı ruhlar  “kendileri fiziksel bedende iken yapamadıkları şeyleri şifalandırma girişimi olarak torunlarından biriyle kaynaşmak isteyen atalar” olabilirler.

“Yaşayanlar ve ölüler arasındaki ilişki dengede olmadıkça kaos ortaya çıkar” diyen Dr. Somé, “Dagara halkı böyle bir dengesizlik varsa, atalarını şifalandırma görevinin yaşayanların sorumluluğu olduğuna inanır” diye ekliyor; “Bu atalar şifalandırılmazsa, hasta enerjileri, onlara yardım etmekten sorumlu olanların canlarını ve psişelerini rahatsız edecektir.” Törenler, ister tek bir ataya özgü belirli meseleler ister geçmişimizde kalmış daha büyük çaplı kültürel meseleler olsun, atalarımızla ilişkimizi şifalandırmaya odaklanır ve Dr. Somé bu törenlerde sıra dışı şifalanma vakalarına tanık olmuş.

Bir kişiye patolojik bir vaka olarak bakmaktansa zihinsel hastalıklara kutsal tören yaklaşımı ile bakmak bu hastalıktan mustarip kişiye –ve aslında  genelinde topluma- bu hastalıklara daha geniş bir bakış açısından bakma şansı verir ve bu, Dr. Somé’ye göre “törene katılan herkese çok ama çok faydalı olabilen bir fırsat ve törensel inisiyatif bolluğu sağlamaktadır.”

Your Page Title #satışortaklığı
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi