Özgün Star Trek televizyon serisi, ilk defa onlarca yıl önce muhtelif bilimkurgu hikayelerinde görünmüş olan teknolojileri bize tekrar sundu. Birçok kahraman 1930’lardan beri ışın tabancaları kullanıyor, ışıktan hızlı uçuyor ve bir yerden bir yere ışınlanıyorlardı. Fakat belki de Star Trek’in gerçekten ilham aldığı süper bilim, 20. Yüzyıl’ın devrimsel fizik buluşlarıydı. Albert Einstein tarafından keşfedilen görecelik kavramı ve Max Planck tarafından öncülük edilen Quantum Fiziği, alelade insan tecrübesinden çok daha değişik bir kainatı gözlerimizin önüne serdi.
Einstein’ın teorisi maddenin ışıktan hızlı hareket etmesinin mümkün olmadığını ileri sürmesine rağmen, bilimkurgu yazarları insanların yıldızlararasında kabul edilebilir sürelerde, saatler ya da en fazla günler içinde seyahat edebilmeleri gerektiğini belirtmektedirler. Star Trek’teki warp drive madde ve anti maddenin birbirini dilithium kristalleri tarafından aracılık edilen bir füzyon reaksiyonunda yok etmesi esasına dayanarak çalışır. Bu uzay-zamanı bükmek ve ışıktan hızlı seyahat için gemiye gerekli olan muazzam enerjiyi sağlar. Atılgan’ın tayfası hızı warp factor olarak ölçer. Warp factor 8 hız olarak ışığın 512 kat daha fazlasına eşittir. Bu hız bile yıldızlararası seyahat için oldukça yavaştır. Star Trek senaristleri keyfi olarak Atılgan’a gittiği yere göre ne kadar hız gerekiyorsa o kadarını bağışlamışlardır.
Star Trek: The Next Generation serisinde warp hız faktörü yeniden kalibre edilmiştir. Yeni hız skalasına göre Dünya’dan Alpha Centauri’ye seyahat Warp 8 hızında 37 saat sürmektedir.
1994 yılında, Miguel Alcubierre ışıktan hızlı olarak hareket eden bir gemi değil fakat uzayın kendisini önerdi. Tüm gerekli olan uzay gemisinin etrafını saran ve içindeki uzay-zaman’ın dokusunu bozunuma uğratan bir kabarcıktı. Elbetteki çok muazzam bir enerji gerekecekti, fakat bir kez bu enerji elde edildiğinde, bu kabarcık geri kalan uzaydan bağımsız olarak ışıktan bile hızlı hareket edecekti. Tabii içindeki gemi ile birlikte. Kabarcık önündeki uzay-zamanı sıkıştırarak ve arkasında kalan uzay-zamanı da genişleterek hareket etmektedir. Nasa bilimadamlarından Harold Sunny White henüz keşfedilmemiş olan negatif enerjinin, Alcubierre’nin ileri sürdüğünden daha az enerji ile warp kabarcığı üretebileceğini düşünmektedir. Uzay boyunca seyahat için başka bir makul yöntem, uzay-zamanda birbirinden çok uzak iki nokta arasındaki bir kısayol olan solucan deliğidir. İlk defa 1935 yılında Albert Einstein ve Nathan Rosen tarafından önerildiği için Einstein-Rosen köprüsü diye de anılmaktadır. Solucandelikleri doğada henüz gözlemlenmemiş olmakla birlikte, mevcut fizik anlayışımıza da bilgimize de aykırı değildir. Eğer varlarsa, solucandelikleri ışıktan hızlı seyahate ve zamanda geriye doğru gitmeye izin verirler.(En azından solucandeliğinin oluştuğu zamana kadar).
Diğer Önemli Star Trek Teknolojileri
Işınlama : Star Trek ışınlama cihazında, normal madde geçici olarak enerjiye dönüştürülür ve daha sonra hedef noktaya orjinal kalıp ve yapısını tekrar oluşturmak üzere ışınlanır. Cihaz yaklaşık olarak 25.750 km menzile sahiptir.
Gerçek bilim dünyasında, atomaltı parçacıklar quantum teleportasyon metodu ile ışınlanabilir, fakat bu sadece birbirine dolanmış bir çift parçacığın quantum durumunun ışınlanmasıdır, parçacıkların kendilerinin değil. İnsan vücudunda neredeyse sınırsız sayıda atom bulunmaktadır. (10^27). Bu sayıda atomun quantum durumun kaydetmek bugünkü teknoloji ile gerçekçi olmayan bir data kayıt kapasitesi gerektirmektedir. Daha da kötüsü, quantum fiziği her bir atomun durumunun ayrı ayrı ölçümünü yasaklamaktadır.
Yansıtıcı Kalkanlar : Yansıtıcı kalkanlar ihtiyaç duyulduğunda gemi bilgisayarı tarafından otomatik olarak oluşturulan görünmez güç alanlarıdır. Kalkanları geminin enerjisi tükenmeden 20 saat boyunca aralıksız çalıştırılabilir. Kalkanlar açıkken ışınlama cihazının çalışması imkansızdır.
Saptırıcı Işınlar : Seyrüsefer saptırıcı ışınları küçük asteroidler gibi engelleri bir kenara atmak için geminin önündeki uzayı süpürme işlevini görür. Saptırılamayacak kadar büyük nesneler geminin bilgisayarını muhtemel bir çarpışmadan korumak amacıyla rota değişikliği için tetikler.
Çekici Işınlar: Çekici ışınlar saptırıcı kalkanların itme yerine çekmeye dayanan ters bir versiyonudur. Çekici ışın ortalama 160,930 km menzile sahiptir. Gerçek bilim dünyasında, mikroskopik madde partikülleri laboöratuvar ortamında laser ışınları ile manipüle edilebildi. Ancak elbetteki yıldız gemileri çok daha büyük kütleli cisimlerdir. Teorik açıdan, elektromanyetik temele dayanan çekici ışın mantıklı olabilir. Bununla birlikte, Newton kanunu na göre eğer Atılgan çekici ışınıyla başka bir nesneyi çekmek isterse kendisi nesneye doğru hareket edecektir. Bu sebeple Atılgan çekme işlemi sırasında sabit kalmak istiyorsa iticilerini ateşlemek zorunda kalacaktır.
Fazer: Bir fazer herhangi bir nesnenin materyal dalga kalıbına aşamalı olarak müdahale edebilen bir enerji ışınıdır. Ayarları demateryalize(maddeyi enerjiye çevirme), parçalama (moleküler bağları koparma), ısıyı yükseltme (moleküler hızı yükseltme) ve sersemletmeyi (yaşayan bir hedefin sinir sistemine çarpma) kapsar. Fazerler aynı zamanda kaynak makinesi olarak ta kullanılabilirler. Aşırı yüklenmiş bir fazer güçlü bir patlamaya sebep olabilir. Geminin ana fazer bataryaları uzak mesafelerden hedefleri yok edebilir ve direk olarak ana warp motorlarından güç alırlar.
H. G. Wells’in 1898 tarihli Dünyalar Savaşı romanındaki Marslı ısı ışını tam da bir ışın silahı ya da ölüm ışınına benzemektedir. 1920 ve 30’larda, içlerinde Nikola Tesla’nın da bulunduğu bir grup bilim adamı uzak mesafeden bir ışın silahının öldürücü etki yapabileceğine inanıyordu. Toy Buck Rogers silahları 1930’larda görünmeye başladı. Onlardan birisinin ismi de parçalayan tabanca idi. Bugün insan sinir sistemini sersemletebilen bazı silahlar mevcuttur.(Ör.Taser) Bununla birlikte, taserler güçlerini boşaltmak için fiziki temasa ihtiyaç duyarlar. Uzaklık arttıkça enerjinin gücü tersine azalır kanunundan dolayı, uzak mesafelerdeki hedefleri parçalamak için fazerler olağanüstü enerjiye ihtiyaç duyarlar. Halihazırda füzeleri düşürebilmek amacıyla yönlendirilebilir enerji silahları için askeri araştırmalar sürmektedir.
Foton Torpilleri: Bir foton torpidosu, manyetik bir foton güç alanı tarafından ayrılmış madde ve anti maddenin enerji kozasıdır. Bir mayın yatağına yerleştirilmiş şekilde direk torpil olarak gönderilebilir, ya da düşmanın geçiş güzargahına mayın şeklinde döşenebilirler. Elektrokimyasal veya başka şekilde tapalar mümkündür.
Foton torpilleri işlevsel olabilmek için bir miktar anti maddeye ihtiyaç duyar. Bir kaç atomluk anti madde bile çok yüksek miktarda enerji tüketir. Warp motoru anti madde ile çalışan yıldız gemisi de aynı sorunla karşı karşıyadır. Teoride, 1 gr anti madde patlayıcının verimi yaklaşık 43 kilotonluk bir maddenikine eşittir. The Next Generation serisinden öğrendiğimize göre bir foton torpidosunda 1.5 kg anti madde bulunmaktadır.