Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Forum İstatistikleri |
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065
Detaylı İstatistikler
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 1651 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 1651 Ziyaretçi
|
Son Aktiviteler |
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 310
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 303
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,005
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,129
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,071
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,004
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,141
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,519
|
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,285
|
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,169
|
|
|
SPİRİTÜEL UYANIŞIN 52 FARKLI BELİRTİSİ |
Yazar: Emka - 23-06-2016, Saat: 23:02 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Son zamanlarda, arkadaslarimin, ögrencilerimin ve müsterilerimin çogu, çok sayida ve çesitli degisimler, garip hisler ve fiziksel duyumlar deneyimlediklerini bildirdiler. Kendim de arkadaslariminkine uyan bir çok sekilde hayatimin olagan olmayan periyodundan geçmekteyim. Önce, bana olmakta olan seyi orta yas krizi ve/veya menopoz olarak etiketlendirdim. Ancak benzer durumlari erkeklerde ve tüm yas gruplarinda da gözlemeye basladim. Bu noktada notlarimi digerlerininki ile karsilastirdim ve bu konu ile ilgili biraz arastirma yaptim. Asagidakiler bulduklarimin bir derlemesidir. Bunlarin çogu bazilarina garip görünebilir, ama bu durumlarin tüm dünyadan fiziksel olarak saglikli, zihinsel ve duygusal olarak saglikli yetiskinler arasinda olduguna sizi temin ederim. Bir uyari notu : Hiç kimseye profesyonel dikkat gerektiren büyük fiziksel veya duygusal durumlara aldirmamalarini tavsiye etmiyorum.
Ancak bu liste herhangi bir sekilde bu semptomlardan sikayetçi olanlara yardimci olabilir. Belirtilerin çogu için verilen tavsiyeler de degisik kaynaklardan toplandi ve benim kisisel deneyimimi yansitmayabilir. Eger bu faydali ise, iyi. Eger degilse, bunlara aldirmayin. Hepimiz kendi spiritüel gelisimimizi kendi essiz yolumuz ile deneyimliyoruz. Bazilarimiz için degisimler yavas oluyor ; digerleri için bir seri olay ani büyümeyi/gelismeyi tetikleyebilir. Hepimiz ayni belirtileri veya degisimleri paylasmiyoruz. Ve tabi ki, kendi spiritüel inançlarimiza sahibiz. Hepimiz kar taneleri gibi farkliyiz, ancak ortak bir özü ve genel şekli paylasiyoruz. Bu bilginin bir kismi sizinle rezonansa girmeyebilir. Diger kavramlar sizin için rahatsiz edici olabilir. Her birimiz yeni bilgiyi incelemeliyiz ve kendimiz için neyin dogru oldugunu ve bize neyin hizmet etmeyecegini ayirdetmeliyiz. Bu listeyi okurken bunu kendiniz için yapmanizi istiyorum. Kendi yorumlarinizdan siz sorumlusunuz. (Her konu ile ilgili inançlariniz ve düsünceleriniz sizin kendi sorununuzdur)
Baris ve Sevgi,
1. Uyku modellerinin degisimi :
huzursuzluk, sicak ayaklar, gece iki veya üç kere uyanma. Uyandiktan sonra yorgun hissetme ve gün boyunca uykulu olma. Çogu kisi için gerçeklesen Üçlü Uyku Modeli : 2 –3 saat uyursunuz, uyanirsiniz, bir baska iki saat uyku için yatarsiniz, tekrar uyanirsiniz ve yine uyursunuz. Digerleri için uyku gereksinimi degisir. Daha az uykuya ihtiyaciniz olabilir. Bunun bir baska degiskeni, “kara – delik uykusu” dedigim uykudur –10 saat veya daha fazla uyursunuz.
Geçen sene taç çakramdan bedenime akan büyük enerji dalgalari deneyimledim. O iyi hissettirdi, ama beni uzun bir süre uyanik tuttu, sonra sakinlesti. Simdi, kara – delik uykusu deneyimliyorum.
TAVSIYE
: Buna alisin. Bununla baris yapin ve yetersiz uyku uyudugunuza üzülmeyin. Ayrica, Yüksek Benliginizden bir ara vermesini ve sonra size iyi, derin bir gece uykusu vermesini isteyin. Eger yine de uyuyamiyorsaniz, uyanik zamanlarinizda meditasyon yapin, siir okuyun, günlük tutun veya aya bakin. Bedeniniz yeni modele ayarlaniyor. Ve – eger çok uyuyorsaniz, buna üzülmeyin. Bedeninizin uykuya ihtiyaci var.
2. Basin taçinda aktivite :
Kafa derisinde ve/veya asagida omurgada karincalanma, kasinti, huzursuz hisler. Bir dusun basligindan enerji püskürüyormus gibi, basin tepesinde enerji titresimi hissi. Ayrica, “serpinti/çiseleme” olarak tarif edilen taça enerji akisi hissi. Bu ayrica basta basinç olarak deneyimlenebilir, sanki biri parmagi ile basinizin merkezine bastiriyormus gibi.
TAVSIYE
: Bu alarma geçecek bir durum degil. Deneyimlediginiz sey taç çakranin açilmasidir. Duyumlar, ilahi enerjiyi almak için açildiginiz anlamina geliyor.
3. Ani duygu dalgalari :
Aglama. Küçük bir tahrik ile aniden kizginlik veya üzüntü hissetme. Veya açiklanamayan sikintilar. Sonra çok mutlu olma. Çogu zaman kalp çakrasinda (gögüsün ortasi) tikanmis duygularin basinci veya hissi vardir. Kalp çakraniz açiliyor ! Bu kalp ile karistirilmamali, kalp, kalp çakrasinin sol tarafinda yerlesiktir.
TAVSIYE :
Ortaya çikan duygularinizi kabul edin ve sonra birakin gitsinler. Direkt olarak kalp çakrasina gidin ve duyguyu hissedin. Onu disariya alanlariniza dogru genisletin ve göbekten üst gögüse kadar derin nefes alin. Sadece duyguyu hissedin ve birakin o kendi kendine buharlassin. Duygularinizi baskalarina yöneltmeyin. Geçmisinizi temizliyorsunuz. Eger bunu yapmak için yardim isterseniz, tüm bu eski sorunlari salivermeye niyet ettiginizi yüksek sesle söyleyin ve Yüksek Benliginizden size yardim etmesini isteyin. Bedeniniz bu duygulari saliverdigi için ve onlari size zarar verebilecek sekilde içeride tutmadigi için sükran duyun. Bir kaynak, depresyonun artik bize ve bizim frekanslarimiza uymayan insanlarla iliskilerin, isin vs. birakilmasi ile baglantili oldugunu öne sürüyor. Bu iliskileri birakmakta suçluluk hissettigimizde, depresyon bu aciyi iyilestirmek için bize yardimci oluyor.
4. Eski “sorunlar”
yukarida tanimlandigi gibi ortaya çikiyor ve onlarla çalismaya gereksiniminiz olan insanlar yasaminiza giriyor. Tamamlama sorunlari. Veya belki kendine – deger verme, bolluk, yaraticilik, bagimliliklar vs. sorunlari ile çalismaya gereksiniminiz var. Bu sorunlardan geçerken, size yardim etmeye gereksinim duydugunuz kaynaklar veya insanlar ortaya çikmaya basliyor.
TAVSIYE
: #3 ün aynisi. Ilave olarak, bu sorunlari çok fazla analiz etmeyin. Onlari çok fazla incelemek sizi basitçe onlara daha derin seviyelerde tekrar tekrar geri döndürür. Eger ihtiyaciniz varsa profesyonel yardim alin ve ondan geçip gidin. Ondan kaçinmaya çalismayin veya kendinizi ondan ayirmayin. Gelen ne olursa olsun kucaklayin ve sizin ilerlemenize yardim ettigi için ona tesekkür edin. Bu sorunlari saliverme firsatini verdigi için Yüksek Benliginize tesekkür edin. Hatirlayin, bu sorunlarin bedeninizde yapisik kalmasini istemezsiniz.
5. Kiloda degisiklik :
Bazi insanlarda kilo artisi olabilir, digerleri ise kilo kaybedebilir.
Iyilestirilmek için baski altinda tuttugumuz bir çok korkular simdi yüzeye çiktigi için çogu zaman kilo aliriz. Bir savunma insa ederek reaksiyon veririz. Ayrica kendimizi topraklamak veya bedenlerimizde artan frekanslara hacim saglamaya tesebbüs ederiz.
TAVSIYE :
Tiryaki olmayin, ama tam simdi bulundugunuz yerde onu bir belirti olarak kabul edin. Tüm korkulariniz bütünlestiginde kilo alirsiniz/verirsiniz. Bununla ilgili endiseyi saliverin. Sonra sonunda kilo almanin/vermenin kolay oldugunu göreceksiniz. Egzersiz yapin.
Yemekten önce sunu deneyin : Çekici bir sekilde düzenlenmis bir masaya oturun. Bir mum yakin. Yemeklerin görüntüsünden zevk alin. Kullandiginiz elinizi kalbinizin üzerine koyun ve yemegi kutsayin. Bedeninize, bu yemegi duygusal açliklarinizi tatmin etmek için degil, bedeninizi zengin sekilde beslemek için kullanacaginizi söyleyin. Sonra elinizi yemegin üzerinden soldan saga geçirin ve onu kutsayin. (Reiki verin). Yemegin, soguk olsa bile, elinize sicak hissettirdigini görebilirsiniz. Yemegi kutsadigim zaman, çok fazla yemedigimi kavradim. Yemekten önce onu kutsamayi unuttuysaniz, onu herhangi bir sekilde yine kutsayabilirsiniz. Yapabileceginiz baska bir sey yerken simdide kalmaktir – TV seyretmeyin veya okumayin. Önünüzdeki seyden kalpten zevk alin.
6. Yeme aliskanliklarinde degisim :
Çilgin arzular ve tuhaf yemek seçimleri. Bazilari eskiden alisik olduklari gibi aç olmadiklarini görüyorlar. Veya daha da acikiyorlar.
TAVSIYE :
Bedeniniz ihtiyaci olan seyi size söylediginde bunu ondan esirgemeyin. Eger emin degilseniz, bir gida seçmeden önce bedeninizin onu isteyip istemedigini görmek için kas –testi deneyin. Ayrica, #5 te tanimlandigi gibi yemegi kutsamayi deneyin.
7. Daha önce basiniza gelmeyen besin uyumsuzlugu, alerjiler :
Daha spiritüel olmaya büyürken, etrafinizdaki her seye daha hassas olursunuz. Bedeniniz artik neye tolerans göstermeyecegini size söyleyecektir. Belki kendinizi toksinlerden arindiriyorsunuz. Bazi insanlar ağizlarinda beyaz bir kalinti görürler, bir yarisin sonunda kosucularda olana benzer sekilde.
TAVSIYE : Bir akupunkturcu agizdaki bu filmin, 2 yemek kasigi soguk – preslenmis zeytin yagini agzinizda 10 – 15 dakika tutarak giderilebilecegini bana söyledi. (yutmayin),sonra onu disariya bosaltin. Dislerinizi firçalayin ve aynisini yapin. Sonra firçanizi temizleyin.
8. Duyularin kuvvetlenmesi : Artan duyarlilik.
a. Görüs : Agriyan gözler, bulanik görüs, parildayan nesneler, parlayan parçaciklari, etraftaki insanlarin, bitkilerin, hayvanlarin ve nesnelerin auralarini görme. Bazilari daha önce opak (saydam olmayan) gördükleri nesneleri transparan olarak gördüklerini söylüyor. Gözlerinizi kapattiginiz zaman, artik karanlik görmüyorsunuz, kirmizilik görüyorsunuz. Ayrica, gözleriniz kapali oldugunda, geometrik sekiller veya parlak renkler ve resimler görebilirsiniz. Renkler daha canli görünür – çimenler sasirtici bir yesillikte görünebilir. Çogu zaman toprakta dolasan izgaralar görürüm. Siz daha hassas olurken, havada sekiller veya hatlar görebilirsiniz, özellikle oda hemen hemen karanlik iken. Gözleriniz açikken veya kapali iken, çevresel görüsünüzde beyaz veya altin sekiller görebilirsiniz (bunlar sizin rehberlerinizdir). Son zamanlarda uyaninca gözlerimi asiri derecede kuru hissediyorum ; onlari açmakta zorlaniyorum. Ayrica, agrili gözler deneyimledim.
TAVSIYE :
Görüsünüz bir çok sekilde degisiyor – görmenin yeni yollarini deneyimliyorsunuz. Sabirli olun. Ne yaparsaniz yapin, korkmayin. Bulanik görme esneme ile giderilebilir. Kuruluk için bol bol su için.
b. Isitme : Isitmenin güçlenmesi veya zayiflamasi.
Diger belirtiler basin içinde anlamsiz sesler, bip sesleri, tonlar (ses perdeleri), müzik veya elektronik modeller isitme. Bazilari su akisi, ari viziltisi, bagirmalar, gümbürtüler veya çinlamalar isitir. Digerleri audio dyslexia (ses isitememe) denen seye sahiptir – insanlarin söyledigi seyleri her zaman isitmezsiniz, sanki artik kendi dilinizi anlayamiyormus gibi. Bazilari rüyalarinda garip sesler isitirler, sanki biri yanlarinda duruyormus gibi. O varliklardan gitmelerini isteyebilirsiniz veya Basmelek Mikail’den durumu kontrol altina almasini isteyebilirsiniz. Yine, korkacak hiçbir sey yok.
TAVSIYE :
Ona teslim olun. Birakin gelsin. Dinleyin. Kulaklariniz yeni frekanslara ayarlaniyor. Bu yaz, iki ruhun varligini hissettim, kafalari karismis veya kaybolmus iki ruh. Etrafimda havada duruyorlardi ve benim ismimi söylüyorlardi. Önce, korktum, sonra onlarin kim oldugunu kavradim (vefat etmis olan benim sevgili yakinlarim, ikisi de felçten öldü). Ister inanin ister inanmayin, her durumda da, tüm yapmam gereken onlara onlari sevdigimi söylemek ve durumlarini degistirmelerine ve gidecek güzel bir yer bulmaya yardim edecegimi söylemekti. Sonra onlari parlak isiga yönlendirdim, onlar isiga ulasana dek onlarla birlikte olacagima dair güvence verdim (onlar sonunda isigi gördügünde, oraya gitmek için daha fazla bekleyemediler !).
c. Güçlenmis koku, dokunma ve/veya tat duyulari :
Simdi bazi gidalardaki kimyasal katkilari koklayabiliyorum ve tadini alabiliyorum, hos olmayan bir sekilde. Diger gidalar tamamen mükemmel tat verebilir. Bazi insanlar için, güçlenmeler hem zevkli hem de dikkat dagitici. Simdi, etrafta çiçek yokken çiçek kokulari duyabilirsiniz. Mistiklerin çogu bunu yapardi.
9. Deri döküntüleri :
Isilikler, sisler/yumrular, akneler, kurdesen, sigiller ve zona. Kizginlik agiz ve çene etrafinda patlak verir. Eller ve ayaklarimda, geçmisimdeki bir olayin iyilesmesine eslik eden aylarca süren dermatit vardi. Sorunun çogu ile çalistigimda, durum iyilesti.
TAVSIYE :
Toksin atiyor ve duygulari yüzeye getiriyor olabilirsiniz. Saliverilecek bir sorun oldugunda ve onu bastirmaya çalistiginizda, deriniz, siz duygulari isleyene kadar sorunu sizin için ifade edecektir. “Sorununuz” ile çalisin. Etkilenen bölgede sardunya, gül, limon veya bergamot yaglarini deneyin.
10. Sizi yataktan siçratacak ve eyleme geçirecek yogun enerji olaylari.
Birisi bedeninin çilginca titrestigini söyledi. Bunu uyusukluk ve yorgunluk periyotlari takip etti. Yorgunluk genellikle büyük degisikliklerden sonra gelir. Bu bir entegrasyon zamanidir.
TAVSIYE :
Enerjinin dogasi ile akin. Onunla mücadele etmeyin. Onu “yanlis” yolla hissedilecek hale getirmeyin. Kendinize karsi nazik olun. Yorgunsaniz uyuyun. Uyuyamayacak kadar enerji dolu iseniz romaninizi yazin. Bu tip enerjinin avantajini çikarin.
11. Dua ve meditasyonda degisiklikler :
Önceki gibi ayni hisleri hissetmeme. Ruh ile temasta olmanin ayni deneyimine sahip olmama. Odaklanmada zorluk. Meditasyon yapmak için gözlerimi kapattigimda, beni hafifleten, daha az yogun ve enerji ile girdap gibi dönen garip, bos bir his algiladim.
TAVSIYE :
Simdi, Ruh ile daha anlik ve degismez bir iletisimde olabilirsiniz ve his bundan dolayi degismis olabilir. Bu yeni hisse uyumlanacaksiniz. Siz gerçekte simdi zamanin çogunu Ruh ile partnerlikte geçiriyorsunuz. Meditasyon periyotlarinizin daha kisa oldugunu göreceksiniz.
12. Gücün büyük dalgalari :
Aniden basinizdan ayak tirnaklariniza kadar isinirsiniz. Bu anlik bir histir, ama rahatsiz edicidir. Bunun tersine, bazi insanlar açiklanamayan soguk hissetmistir. Ben her ikisini de deneyimledim. Çok yakin bir tarihte, benden akan enerji akimlari veya dalgalari deneyimledim. Bazen enerji o kadar yogun görünüyor ki, bedenime ilk geldiginde biraz midemin bulandigini hissettim. Ancak eger enerjinin ilahi oldugunu düsünürsem ve korkuyu birakirsam, mükemmel hissederim ve duygudan zevk alirim. Eger siz enerji ile çalisan biri iseniz, ellerinizden akan sicakligin çok fazla arttigini algilamis olabilirsiniz. Bu iyidir.
TAVSIYE :
Eger rahatsiz oluyorsaniz, Yüksek Benliginizden eger sizin için iyi ise ve en yüksek hayriniza ise, sicakligi biraz artirmasini veya azaltmasini isteyin.
13. Bir seri fiziksel tezahürler
: Ellerde ve/veya ayaklarda yogun enerji, kemiklerde agrilar, basagrilari, boyun agrilari, grip – benzeri belirtiler (bu titresimsel grip olarak adlandiriliyor), sindirim sorunlari, sirt agrilari, kas spazmlari veya kramplar, hizli kalp atisi, gögüs agrilari ve enfeksiyonlar, artan mukus, cinsel isteklerde degisim, kol va bacaklarda uyusukluk veya agri, ve istemeden yapilan beden hareketleri ve ses çikarmalar.
TAVSIYE :
Eger gereksiniminiz varsa tıbbi yardim alin. Bunun tıbbi bir durum olmadigini belirlemisseniz, bunun geçici oldugunu bilerek gevseyin.
14. Daha genç görünme
Yuppie ! Duygusal sorunlari temizlerken ve sinirlayici inançlari ve geçmisten getirdiginiz agir bagaji saliverirken hafiflersiniz. Frekansiniz yükselir. Kendinizi ve hayati daha çok seversiniz. Gerçekten oldugunuz mükemmel size benzemeye baslarsiniz. Bazi arkadaslarim saçlarinin daha koyulasmaya basladigini bildirdi. Yüzümün an be an degistigini algiliyorum.
15. Canli rüyalar :
Bazen rüyalar o kadar gerçek ki, kafaniz karismis olarak uyanirsiniz. Kontrol ettiginiz net/anlasilir rüyalar da görebilirsiniz. Çogu rüyalar mistik olabilir veya sizin için mesajlar tasiyabilir. Ve bazi rüyalarda, “rüya görmediginizi” bilirsiniz – bu her nasilsa gerçek olan bir sey.
TAVSIYE :
Hatirlamanizin önemli oldugu seyi hatirlayacaksiniz. Hiçbir seyi zorlamayin. Her seyin üstünde, korkunun disinda kalin.
16. Yasaminizi tamamen degistiren olaylar ;
ölüm, bosanma, is durumunda degisiklik, evinizi kaybetme, hastalik ve /veya diger facialar – bazen çogu ayni anda ! Sizin yavaslamaniza, basitlesmenize, degismenize, kim oldugunuzu ve yasaminizin sizin için ne anlama geldigini yeniden incelemenize neden olan güçler. Görmemezlikten gelemeyeceginiz güçler. Tutkunluklarinizi birakmaniza neden olan güçler. Her sey için sevgi ve sefkat hissinizi uyandiran güçler.
17. Sinirlayici modellerden, hayati tüketen islerden, tüketici yasam tarzlarindan ve toksik insanlardan ve durumlardan özgürlesme arzusu :
“Kendinizi bulma ve yasam amacinizi bulma zorlayici ihtiyacini hissedersiniz—simdi! Gerçekte oldugunuz yaratici ve özgür kisi olmak istersiniz. Kendinizi sanata ve dogaya çekilmis bulabilirsiniz. Kendinizi artik size hizmet etmeyen seylerden ve insanlardan uzaklastirmak istersiniz.
TAVSIYE :
Onu yapin ! Korkmayin. Ruhunuz bunu yapmaniz için sizi çagiriyor.
18. Duygusal ve zihinsel karisiklik :
Yasam tarzinizi düzgünlestirmek için gereksinim hissedersiniz – o bir bela/karisiklik gibi hissettiriyor. Ama ayni zamanda kaotik hissedersiniz ve odaklanamazsiniz. #45 e bakin.
TAVSIYE :
Kulaginizi kalbinize koyun ve kendi ayirt etmeniz bunu izler.
19. Kendi duygu ve düsüncelerini izleme,
yalnizlik ve daha disa dönük aktivitelere ilginin kaybolmasi : Bu asama, daha önce kendilerini disa dönük olarak gören çogu kisilere bir sürpriz olarak gelir. Onlar “bunun neden oldugunu bilmiyorum, ama eskisi kadar disari çikmayi sevmiyorum” derler.
20. Yaraticilik patlamaları
Çok büyük oranda imgeler, fikirler, müzik ve diger yaratici ilhamlari alma.
TAVSIYE :
En azindan bu ilhamlari kaydedin, çünkü Ruh amacinizi nasil gerçeklestireceginiz ve gezegenin iyilesmesine nasil katkida bulunacaginiz ile ilgili sizinle konusuyor. Yaraticiliga yasaminizda öncelik verin !
21. Zamanin hizlandigi algisi :
Yasaminiza esi görülmemis hizda giren bir çok degisiklige sahipsiniz. Degisikliklerin sayisinin arttigi görülüyor. Bazen zaman çöküyor, gününüzde büyük zaman bosluklari varmis gibi hissediyorsunuz. Zaman – uzay algilamamiz degisiyor.
TAVSIYE :
Gününüzü görüsmelere bölmeniz ve zaman parçalari hizlanma hissini artirir. Simdiki ana gevseyerek ve elinizde olana dikkatinizi vererek zamani yavaslatabilirsiniz, önünüzde olacaklari umarak degil. Yavaslayin ve kendinize bir sürü zamaniniz oldugunu söyleyin. Yüksek Benliginizden size yardim etmesini isteyin. Dikkatinizi simdide tutun. Bir etkinlikten bir sonrakine akmaya çalisin. İçsel rehberliginiz ile uyumlu kalin. Ayrica, sadece onun olmasini isteyerek zamani bükebilirsiniz. Acele ettiginizi hissettiginiz zaman, söyle deyin, “Zaman, lütfen bükül. ....yapmak için biraz daha zamana ihtiyacim var.” Sonra gevseyin.
22. Olmasi yakin olani hissetme :
Bir seyin gerçeklesmek üzere oldugunu hissetme. Bu endise yaratabilir.
TAVSIYE :
Üzülecek hiçbir sey yok. Her sey kesinlikle gerçeklesiyor, ama endise sadece sizin için daha çok problem yaratir. Pozitif veya negatif olsun tüm düsünceleriniz duadir. Korkacak hiçbir sey yoktur.
23. Sabirsizlik :
Daha iyi bilirsiniz, ama bazen ona yardim edemezsiniz. Yolunuza çikar görünen seyle basa çikmak istersiniz. Belirsizlik rahatlatici degildir.
TAVSIYE :
Belirsizlik ile yasamayi ögrenin, siz hazir olana dek hiçbir seyin size gelmeyecegini bilin. Sabirsizlik gerçekte güven eksikligidir, özellikle Yüksek Benliginize olan güven. Simdiye odaklandiginiz zaman, mucizeler deneyimlersiniz – evet, trafikte bile.
24. Anlam, amaç, spiritüel baglanti ve ifsa
(açiga vurma) için derin istek : Belki yasaminizda ilk kez spiritüel olana ilgi. K.D. Lang’in söyledigi gibi , “Degismez arzu”. Materyal dünya bu arzuyu tatmin edemez.
TAVSIYE
Kalbinizi izleyin ve yol sizin için açilacaktir.
25. Her nasilsa farkli oldugunuz hissi :
Yasaminizdaki her seyin yeni ve degisik oldugu kaygilandirici hissi, eski beni arkanizda biraktiniz. Sizsiniz. Siz imgeleyebileceginizden daha büyüksünüz.
26. Size spiritüel yolculugunuzda yardim etmek için mükemmel zamanlama ile “ögretmenler”
her yerde ortaya çikar : insanlar, kitaplar, filmler, olaylar, Anne Doga vs. Kutupluluk tuzaginda düsündügünüz zaman ögretmenler negatif veya pozitif olarak ortaya çikabilir, ancak, daha yüksek bir perspektiften, onlar daima mükemmeldir. Sadece gereksiniminiz olan onlardan ögrenmek ve ilerlemek. Basa çikabilecegimizden fazlasi ile karsilasmayiz. Her meydan okuma ondan geçerken bize üstatligimizi göstermek için bir firsat sunar.
27. “Size en derin seviyelerden konusan” spiritüel bir iz bulursunuz.
Aniden daha önce hiç düsünmediginiz bir perspektif kazanirsiniz. Daha fazla bilmek için açlik çekersiniz. Okursunuz, baskalari ile paylasirsiniz, sorular sorarsiniz ve kim oldugunuz ve neden burada oldugunuz ile ilgili daha fazla kesif yapmak için içinize çekilirsiniz.
28. Ögrenme ve kisisel sorunlar vasitasi ile hizli adimlarla ilerliyorsunuz
“Ona isteyerek sahip oldugunuzu” hissediyorsunuz.
TAVSIYE :
Seylerin, iyilestirilmeye hazir olduklarinda size gelecegini hatirlamayi sürdürün. Daha önce degil. Gelen seyler ile cesaretle basa çikin ve bu sorunlardan hizla ilerleyeceksiniz.
29. Görünmeyen Varliklar :
,
Bazi insanlar geceleri varliklar ile çevrelendiklerini hissettiklerini veya kendilerine dokunuldugunu hissettiklerini veya kendileri ile konusuldugunu hissettiklerini bildirdiler. Çogu zaman bir baslangiç ile uyaniyorlar. Bazilari bedenlerinin veya yatagin titrestigini hissediyor. Titresimler, duygusal temizlenme gerçeklestikten sonra enerjisel degisimlerden kaynaklanir.
TAVSIYE :
Bu hassas bir konudur, ama uyumadan önce yataginizi ve onun etrafini kutsamaniz daha iyi hissettirebilir. Sadece en mükemmel spiritüel varliklar ile çevrelenmeyi garanti ederek dinlenirim ve her zaman Tanri’nin dikkatinde güvendeyim. Ancak, bazen, beni korku sarar ve Basmelek Mikail’i veya Basmelek Uriel’i çagiririm.
30. Iyi ya da kötü seylerin habercileri, vizyonlar,
“illüzyonlar”, rakamlar ve semboller : bunlari görmenin sizin için spiritüel önemi vardir. Rakamlarin farkindaliginizda nasil eszamanli olarak ortaya çiktigina dikkat edin. Eger bakmak için zaman ayirirsaniz her seyin bir mesaji vardir. “Mesajlar alma” deneyiminden hoslaniyorum.
31. Artan bütünlük
Sizin için gerçeginizi arama ve konusma zamani oldugunu kavrarsiniz. Aniden daha gerçek, içten, orijinal olmak, daha kendiniz olmak sizin için önemli görünür. Geçmiste memnun etmeye çalistiginiz insanlara “hayir” demek zorunda kalabilirsiniz. Kim oldugunuzu desteklemeyen bir evlilikte, iste veya yerde durmayi çekilmez bulabilirsiniz. Ayrica, saklanacak hiçbir yer olmadigini, gizleyecek hiçbir sir olmadigini görebilirsiniz. Tüm iliskilerinizde dürüstlük önemli olur.
TAVSIYE :
Kalbinizi dinleyin. Eger rehberliginiz size bir seyi yapmamanizi söylerse, eyleme geçin. Bunun gibi, sizi zorlayan seye “evet” demek zorundasiniz. Spiritüel bagimsizlik elde etmek istiyorsaniz suçluluk hissetmeden digerlerini hosnut etmeme riskini almalisiniz.
32. Mevsimlerle ve döngülerle uyum :
Mevsimlerle, ayin devreleri ile ve dogal döngülerle daha uyumlu olursunuz. Dogal dünyadaki yerinizin daha çok farkindaligi. Dünya ile güçlü bir baglanti.
33. Elektriksel veya mekanik fonksiyon bozukluklari :
Etrafta oldugunuzda lamba ampülü sönüp yanar/titresir, bilgisayar kilitlenir veya radyo karmakarisik olur.
TAVSIYE :
Makinenin, cihazin etrafina koruyucu bir isik alani koymasi için meleklerinizi, rehberlerinizi çagirin. Arabanizi mavi isikla çevreleyin.
34. Artan eszamanliliklar ve bir çok küçük mucizeler :
Bunlardan daha çogunu arayin.
TAVSIYE :
Eszamanli olaylar size dogru yolda olup olmadiginizi veya dogru seçimler yapip yapmadiginizi söyler. Bu ipuçlarini onurlandirin, dogru yoldan çikmis olamazsiniz. Ruh sizinle iletisim kurmak için eszamanliligi kullanir. Bu, günlük mucizeleri deneyimlemeye basladiginizdadir.
35. Artan sezgisel yetenekler ve degisen bilinç durumlari :
Birini düsünmek ve aninda ondan haber almak.Daha çok eszamanlilik. Geçmisten modeller veya olaylar ile ilgili ani içgörüler almak. Durugörürlük, beden – disi deneyimler ve diger psisik fenomenler. Yogunlasan hassaslik ve bilis. Kisinin kendi özünün ve digerlerininkinin farkinda olmasi. Meleklere ve Mesih – bilinçliligi enerjilerine kanal olmak.
36. Ruh ile iletisim :
Melekler, ruhsal rehberler ve diger ilahi varliklar ile temas kurmak. Gittikçe daha çok insana bu firsatin verildigi görülüyor. Ilham hissetmek ve yazma, resim, fikirler, iletisimler, dans vs. seklinde bilgi indirmek.
37. Her Sey Ile Birlik Hissi :
Bu Bütünlügün direkt deneyimi. Askin farkindalik. Tüm yasam için sevgi ve sefkat ile dolup tasma. Her sey için merhametli olma ve kosulsuz sevgi bizi bilinçliligin ve nesenin daha yüksek seviyelerine yükseltir.
38. Nese ve çok büyük mutluluk anlari :
Derin sonsuz bir huzur hissi ve asla yalniz olmadiginizi bilme.
39. Entegrasyon :
Duygusal, psikolojik, fiziksel ve spiritüel olarak güçlü ve berrak olursunuz. Yüksek Benliginiz ile uyum içinde oldugunuzu hissedersiniz.
40. Amacinizi yasa
ma : Sonunda, dünyaya neden gelmis oldugunuzu bilirsiniz. Yeni ustaliklar ve armaganlar ortaya çikar, özellikle iyilestirici olanlar. Yasam/is deneyimleriniz simdi bir noktada birlesir ve anlam ifade etmeye baslar. Sonunda onlarin hepsini kullanirsiniz.
TAVSIYE :
Kalbinizi dinleyin. Tutkunuz sizi gitmeniz gereken yere götürür. İçinize gidin ve Yüksek Benliginize sorun, “Benden ne yapmami bekliyorsun?”. Eszamanliliklari gözleyin. Dinleyin.
41. Hayvanlara, kayalara ve bitkilere daha yakin hissetme :
Bazi insanlar için, hayvanlar simdi davranislarinda daha “insan” görünmektedir. Vahsi hayvanlardan daha az korkuluyor. Bitkiler sevginize ve dikkatinize öncekinden daha çok yanit veriyor. Bazilarinin sizin için mesaji bile olabilir. Kayalar ve taslar hissedebileceginiz enerji yayiyorlar. Bunlarin çogunun sifa verici ve temizleyici özellikleri var.
42. Diger boyutlardaki varliklari görme
: Boyutlar arasindaki perde daha ince, bu sasirtici degil.
TAVSIYE :
Bagimsizliginizda/hakimiyetinizde kalin. Imgeleyebileceginizden çok daha güçlüsünüz, korkuyu agirlamayin. Eger korkuya kayarsaniz rehberlerinizden yardim isteyin.
43. Kisinin gerçek formunu görmek
ve sevdiklerinizi farkli bir yüzle görmek – geçmis yasam veya paralel yasam. Veya onunla karsilasmadan önce birini görme.
44. Düsüncelerin ve isteklerin daha hizli ve etkili tezahür etmesi
TAVSIYE :
Düsüncelerinizi denetleyin. Tüm düsünceleriniz duadir. Istediginiz seye dikkat edin.
45. Sol – beyinin sisli olmasi :
Psisik yetenekleriniz, sezgisel bilisiniz, hisleriniz ve sefkatiniz, bedeninizi deneyimleme yetenegi, vizyon görmeniz, ifade ediciliginiz, hepsi sag beyinden çikar. Beynin bu yanini daha tam olarak gelistirmek için, sol beyin biraz isi durdurmak zorundadir. Düzen, organizasyon, yapi, lineer siralama, analiz, degerlendirme, kesinlik, odak, problem – çözme ve matematikler için normal olarak sol – yarimkürenin kapasitesi sag beynimize hükmeder. Sonuçlar hafiza kaybi, sözcükleri yanlis siraya yerlestirme, çok uzun seyleri okumada yetersizlik veya isteksizlik, odaklanma yetersizligi ; biraz önce söylediginiz seyi unutmak ; iletisimin lineer sekillerine sabirsizlik (isitsel veya yazili formatlar) ; bir bosluk hissi, dagilmak ; arastirmaya veya kompleks bilgiye ilgi kaybi ; sözcükler, konusma ve bilgi ile bombardimana tutulma hissi ve yazmaya isteksizlik. Bazen donuk, monoton hissedersiniz ve analize, entelektüel bir tartismaya veya arastirmaya ilginiz olmaz.
Diger taraftan, kendinizi heyecan verici seylere çekilmis bulabilirsiniz : videolar, resimli dergiler, güzel sanat eserleri, filmler, müzik, heykel, resim, insanlarla olma, dans, bahçecilik, yürüyüs ve ifadenin diger devimsel formlari. Spiritüel doygunluk, hatta bilim kurgu arayabilirsiniz.
TAVSIYE :
Kalbinize ve beyninizin sag tarafina sizi yönlendirmeleri için izin verirseniz, sol beynin sizi uygun sekilde desteklemek için aktive oldugunu kesfedebilirsiniz. Ve bir gün iyi – dengelenmis ve her iki yari küreyi ustalikla kullaniyor olacagiz.
46. Basdönmesi :
Bu, siz topraklanmadiginiz zaman meydana gelir. Belki henüz büyük bir duygusal sorunu temizlediniz ve bedeniniz “daha hafif” duruma ayarlaniyordur.
TAVSIYE :
Protein yiyerek kendinizi topraklayin. Herhangi bir yiyecegi kendiniz için dogru veya yanlis yapmayin. Belli bir anda neye ihtiyaciniz oldugunu bilmek için rehberliginizi kullanin. Ayakkabilarinizi çikarin ve ayaklarinizla birkaç dakika çimenlere basin.
47. Düsme, kaza geçirme, kemik kirilmasi :
Bedeniniz topraklanmamis veya belki yasaminiz dengede degil. Veya bedeniniz size yavaslamanizi söylüyor, yasaminizin belli yönlerini inceleyin veya belli sorunlari iyilestirin. Her zaman bir mesaj vardir. Ayak bilegimi kirdigimda (iki kere), anladim ki, ayak bilegim basa çikmayi reddettigim seyi kendi üzerine aliyor.
TAVSIYE :
Ayakkabilarinizi çikarin ve çimlere basin ; daha iyisi altinizda bir örtü olmadan çimlerin üzerinde yatin. Altinizdaki dünyayi hissedin. Dogaya çikin. Yavaslayin ve dikkatinizi verin. Yaptiginiz seye dikkat edin. Hisleriniz yüzeye çiktiginda onlari hissedin. Simdide kalin. Kendinizi sallantida hissettiginizde kendinizi mavi isik ile çevreleyin.
48. Kalp çarpintilari :
Hizli kalp atisi genellikle kalbin açilmasina eslik eder. O sadece kisa bir süre devam eder ve duygusal bir salivermeden sonra kalbin kendini yeniden – ayarladigi anlamina gelir.
TAVSIYE :
Gerektigi zaman tıbbi bakim almanizi söyledigimi hatirlayin. Rahatsiz oldugunuz herhangi bir durum için doktorunuza danisin.
49. Hizli saç ve tirnak büyümesi :
Bedende daha çok protein kullaniliyor. Bedenimize, saçimizin ne zaman büyüyecegini ve ne zaman büyümeyecegini söyleyemememiz çok kötü degil mi? (Belki yapabiliriz?)
50. Ruh esinizi veya ikiz alevinizi bulma arzusu : Öncekinden daha fazla, en arzu edilir göründügümüze uyan bir iliskiye sahip olabilme fikri.
TAVSIYE :
Gerçek su ki, çekmek istedigimiz kisiye benzemeliyiz. Daha “mükemmel” bir esi çekebilmeden önce kendimizi ve tam simdi bulundugumuz yeri sevmek zorundayiz. Is evde baslar. Bunun nasil çalistigi ile ilgili düsüncem : Bu kisi için arzuyu kalbinizde tutun, ama tutkunluk, düskünlük olmadan. Bir gün size daha uygun olan biri ile karsilasacaginizi umun, ancak bunun kim olacagi ve ne zaman olacagi beklentilerini birakin. Kendi yasaminizi temizlemeye ve olmak istediginiz kisi olmaya odaklanin. Simdi mutlu olun. Yasaminizdan zevk alin. O zaman görebilirsiniz....
51. Anilarin yüzeye çikmasi :
Bedenin anilari, bastirilmis anilar, geçmis yasamlarin ve/veya paralel yasamlarin imgeleri. Biz iyilesiyoruz ve “benlerimizi” bütünlestiriyoruz, bu nedenle bu deneyimlerin bazilarina sahip olmayi bekleyin.
TAVSIYE :
Sadece zihninize geleni yeniden çagirmanin en iyisi oldugunu hatirlayin, kalanini birakin, her seyi ölümüne analiz etmeyin ve hisleriniz yüzeye çikarken onlari hissedin. Rehberlerinizden yardim isteyin.
52. Diger çakra açilmalari :
a. Üçüncü – göz veya alin çakrasi : Alindaki kaslar veya sinirler segirir, sanki üçüncü göz açilmaya çalisiyor gibi. Karincalanma hisleri. Üçüncü gözden, bir isin gibi enerji firlamasini hissetme.
b. Timüs çakrasi : Timüsümde keskin bir agri vardi. Bu agri kalbin açilmasi ve bedene giren yeni enerjilerin islenmesi ile ilgiliydi. Bu noktaya parmagimla hafifçe vurmak çogu zaman yardimci oluyor.
c. El çakralari : Avuçlarin merkezinde artan titresim, sicaklik, enerji dalgalari .
|
|
|
İÇSEL REHBERİNİZ HANGİ SAYININ ARDINDA GİZLİ |
Yazar: Emka - 23-06-2016, Saat: 21:01 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Ronald Gross Sokrates Yöntemi kitabında, Frederic ve Mary Ann Brussat’ın “Ruhani Edebiyat” dedikleri bir repertuar tekniği geliştirdiklerini anlatıyor. Günlük hayatı anlamlı kılmanın kilit noktasının “spiritüel yaşamın net işaretlerini aramak” olduğunu söyleyen Brussatlar aşağıdaki rehberde, spiritüel yaşamın bütün dünya dinlerinde ortak olan 36 noktasını tanımlamışlar.Bunlardan sizin içinizde yankılanan birkaç tanesini seçin ve bir hafta içinde bunlar üzerinde çalışmalar yaparak her sabah bunu okuyun, bu sözlerin içsel rehberiniz olmasına izin verin. Sürekli üzerinizde taşıyın ve bunu pratiğe dökmek için günce kaç kez fırsatınız olduğunu gözlemleyin. Önerimiz bu alfabenin tamamını okumanız ve gün be gün içselleştirmenizdir. Unutmayın! Dış dünyanız, iç dünyanızın yansımasıdır. İç dünyanıza hangi tohumları ekerseniz dış dünyanızda da onlar Filizlenecektir.
1. Açıklık: İnsanlar için kalbinizde her zaman açık bir kapı olsun, diğerlerine karşı olan ve evreni sürekli gözlemleyin.
2. Adalet: Her şeyde adalet ve özgürlük arayın. Baskı ve eşitsizliğin olmadığı, özgür ve adil bir dünya için çalışın.
3. Af: Hem özel hem de kamusal yaşamınızda diğerlerini aetmenin verdiği tatlı duyguyu keşfedin. Affedilmenin ve affetmenin iyileştirici merhem olduğunu hissedin.
4. Anlam: Her zaman deneyimlerinizin önemini keşfetmeye çalışın. Kutsal metinlerden, ruhani liderlerdendaha fazla bir şey kapmaya çalışın.
5. Arzu: Kalbinizin sınırsız arzusunu takip edin. Bu arzu sizden çıkmaktadır ve yaşamın çok yönlü zevkleri için bir takdir beklemektedir.
6. Barış: Her gün barışı yaşatarak dünyanın geleceğini koruyun. Attığınız küçük adımlar dünyada zorbalıkla mücadele eden insanlarla buluşmanızı sağlayacaktır.
7. Beslenmek: İçinizdeki her şeye iyi bakın. Öz keşif ve kişisel büyüme yaşamınız boyunca devam edecektir ve diğerlerinin ihtiyaçlarına göre sizi donatacaktır.
8. Bütünlük: Küresel spiritüelliğin bu döneminde farklılıklara saygı ile yanaşın ve genel görüşleri kabul edin. Dünyayı daha iyi bir hale getirmek için uğraşanlarla birlikte çalışın
9. Dikkat: Dikkatli olun. Her zaman tetikte olun. Gözlemleyici gözlerle bakın ve hiç bitmek bilmeyen bir merak ile dünyayı keşfedin.
10. Dinleyiş: Sevgiye yaslanarak, derin dinleyişin sanatını besleyin. Evrendeki her şey yanı başımızdaki birçok ses gibi duyulmak ister.
11. Gizem: Yaşamın bilinmeyenlerini kabul edin. Doğal dünyanın, insan doğasının ve Tanrı’nın derin gizemlerini çözmeye çalışmayın. Anlatılamaz şeylerden zevk alın.
12. Gölge: Eksikliklerinizden saklanmayı, kusurlarınızı reddetmeyi bırakın ve eksikliklerinden kaçmayın.
13. Güzellik: Güzellik yolunda yürüyün. Maddi, manevi bütün ifadelerden zevk alarak güzelliği teşvik edin. Yaradanın aydınlığının farkına varın.
14. Hayal gücü: Hayatınızda hayal gücünüzün dizginlerini çözün. Bu gücü keşfederek günlük yaşamda anlamlandırın ve bu her zaman size taze yeni ve görülmeye değer bir şey bırakacaktır.
15. Heves: Tutkunuzu öldürmeden yaşama hevesle sarılın. Her şeye zevk taşıyan budur ve bir toplumu inşa eden budur. Hiçbir şeyden geri durmayın.
16. İlişkiler: İlişki kurma sanatını besleyin. Yaşamınızın gezegenin kalan kısmıyla nasıl ve ne kadar yakından bağlantılı olduğunu görün.
17. İnanç: Bunu kabul edin ki; görünür dünyadan öte yaşamın bir boyutu var. Engel, şüphe ve paradoks ile birlikte, Tanrı’nın her zaman dünyada mevcut olduğunu bilerek yaşayın.
18. İyilik: Ruhun iyilik eylemlerinde, cesur kelimelerde ve inceliğin çeşitli ifadelerinde akmasını sağlayın. Bu eylemler gezegenin iyi niyetler hanesine eklenecektir.
19. Konukseverlik: Garip insanlardan korkulduğu, düşmanlardan nefret edildiği ve ötekinden uzak durulduğu bir dünyada konuksever olun. Misafirleri hoş karşılayın ve yabancı fikirleri bir zarafetle karşılayın.
20. Merak: Canlı bir merak inşa edin ve duygularınızı açık tutun. Dünya canlı bir yer ve mükemmel sürprizlerle ender görünüşler sizinle birlikte hareket edecek
21. Neşe: Sevinç gösterin ve bu sevincinizi abartın. Bu ilahi gücü günlük yaşamınızda bulun ve diğerleriyle paylaşın.
22. Oyun: Oyun oynamaya her zaman hazır olun. Yaratıcı ruhunuzu spontane bir şekilde ifade edin. Var olmanın mutluluğunu yaşayarak kahkahalar atın.
23. Öğretmenler: Nasıl olurlarsa olsunlar etrafınızdaki ruhani öğretmenlerden öğrenmeye hevesli olun. Her zaman duyarlı bir öğrenci olun.
24. Sadakat: Kendinizi adadığınız pratikler içinde takdir ve sevginizi ifade edin. Eylemlerinizle ve kelimelerinizle dua edin.
25. Saygı: Yaşamda saygıyı inşa edin. Kutsal olan bunun içinde, bununla birliktedir ve dünyadaki her şeyin altındadır. Uygun bir saygı ve huşu içinde bir cevap üretin.
26. Sessizlik: Sakin olun. Sessizliği yaşatabileceğiniz yerler bulun. Buralar vücudunuzu, aklınızı ve ruhunuzu yeniden dirilteceğiniz yerler olacaktır.
27. Sevgi: her gün sevgiyi keşfedin. Ailenizi sevin, komşularınızı sevin, düşmanlarınızı ve tabii ki kendinizi sevin. Sadece insanlarla sınırlı kalmayın; hayvanları, gezegenleri, taşları ve hatta galaksileri sevin.
28. Siz: Tanrı’nın bir çocuğu olduğunuzu kabul edin. Kendi şarkınızı ve gustonuzu söyleyin. Evrenin açık draması içinde misyonunuzu tamamlayın.
29. Sorgulama: Sorgulama için heyecan duyun ve bundan zevk alın hayatınızı, inancınızı geliştirecek, ruhunuzu derinleştirecek bir yolculuk olarak görün.
30. Şefkat: Kalbinizi, aklınızı, ruhunuzu dünyanın acılarına açın. Derin düşüncenin ödül ve yükümlülüklerini keşfederek diğerlerine ulaşın.
31. Şevk: Yaşam karşısında tutkulu olun. Her anın tadını çıkartın, yargılarınızı onurlandırın ve akrabalarınıza değer verin.
32. Şimdide olmak: Şimdiki anda yaşayın. Geçmişe takılmayın veya gelecek üzerine fazla endişelenmeyin. Bütün ihtiyacınız olan şimdidedir.
33. Transformasyon: Hayatınızdaki pozitif değişimleri hoş karşılayın. Pencereleri açın ve temiz havanın içeri girmesini sağlayın.
34. Umut: Bu pozitif ve etkili duygunun düşleriniz için yakın olmasını ve diğer insanlara vereceğiniz hizmeti desteklemesini sağlayın. Davranış ve eylemlerinizde diğerlerinin hiçbir zaman umudunu kaybetmemesini sağlayın.
35. Vizyon: Görünmezi görme sanatını ifşa edin. Kendinizi ve toplumunuzu yenilemek üzere kişisel vizyonunuzun zekasını kullanın.
36. Zarafet: Zarafeti kabul edin ve bundan sonra dünyanız daha büyük, daha derin, daha zengin ve daha doğru olacaktır. Her yerde zarafeti arayın.
Kaynak: Sokrates Yöntemi – Ruhsal Yaşamın Alfabesi Bölümü – Ronald Gross – Pegasus Yayınları
|
|
|
İçinizdeki huzuru bulmanızı sağlayacak öneriler |
Yazar: Emka - 23-06-2016, Saat: 16:54 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Vietnamlı Zen Budist rahip, öğretmen, yazar, şair ve barış aktivisti Thich Nhat Hanh bugüne kadar 100'den fazla kitap yazdı. Güney Fransa'da Dordogne bölgesinde Plum Village manastırında yaşıyor, çeşitli ülkelere giderek inzivalar ve konferanslar düzenliyor. Zenustası Thich Nhat Hanh, farkındalığın mucizesinin tamamen uyanık ve şuurlu olma becerilerini geliştirmekten geçtiğini gösteriyor. Sade ve duru anlatımıyla ve hoş öyküler aracılığıyla bize pratik uygulamalar sunuyor. Bulaşık yıkamaktan mandalina yemeye kadar, her anın ve en basit eylemin daha büyük bir benlik anlayışına ve huzura yaklaşma fırsatı barındırdığını vurguluyor.
Beğenerek takip ettiğimiz Elephant Journal'ın yazarı Chris Grosso, Thich Nhat Hanh öğretilerinin hayatını nasıl değiştirdiğini 7 basit adımla anlattığını okuyunca bize ilham veren bu yazıyı sizlerle paylaşmak istedik. Chris Grosso, Thich Nhat Hanh'ı takip ederek nasıl değişebildiğini görmüş. Kendinde işe yarayan bu öğretilerin başkalarında da işe yarayacağını düşünerek bu yazıyı kaleme almış. Chris Grosso'nun Elephant Journal'daki yazısı Aşağıdakiler benim çevirim ve kelimesi kelimesine değil. Hanh'ın öğrettiği gibi, önemli olan kelimeler değil, bizim bağlılığımız ve niyetimiz pratiğimizden önce geliyor. Kesinlikle çok basit ve her zaman, her yerde ve her durumda uygulanabilir bir teknikler.
Ne zaman olumsuz düşüncelerin ve duyguların sizi sardığını hissederseniz onları yok saymak ya da daha sonra düşünmek için ertelemek yerine, onları tanıyın, kabul edin ve onlarla gurur duyun. Hangi düşüncenin sizi rahatsız ettiğini teşhis ederek bu konuda olabildiğince açık olun. Kendinizi yargılamanıza sebep olan düşünceler mi, kötü anılar mı ya da gelecek hakkında endişeler mi? Her düşünce sizi; geçmişe, bugüne ya da geleceğe ait olmasından bağımsız şekilde rahatsız edebilir. Ardından düşüncelerinizi söylemeniz sonucunda içinizde uyanan duyguları teşhis edin. Nasıl hissediyorsunuz? Göğsünüzü mü sıkıştırıyor? Mideniz mi bulanıyor yoksa başınız mı zonkluyor? Tekrar rahatsız eden her duygu kabul edilebilir. Duygularınızı ve düşüncelerinizi açıkça teşhis ettiğinizde gözlerinizi kapayın ve aklınızda yarattığınız bir görüntüyü hayal etmeye başlayın (bu pratiğe alıştığınızda gözlerinizi sürekli kapamanıza gerek kalmayacak. Örneğin; araba sürerken ya da topluluk içinde de bunu yapabileceksiniz). Düşünceler ve duygular renkler mi, şekiller mi yoksa figürler mi yaratıyorlar? Soyutlar mı somutlar mı? Önemli olan siz onların farkındayken düşüncelerinizin ve duygularınızın görüntüyü özgürce yaratmasına izin vermek. Nefes alın. Yolun yarısına geldik ve ilk yarıyı bitirdiğiniz için size en içten tebriklerimi sunmak istiyorum. Doğal eğilimimiz rahatsız edici düşünceleri ve duyguları bastırmaya yönelik. Genellikle onları sonra düşüneceğimizi söyleriz ama dürüst olalım o "sonra" ne zaman gelecek? Ne yazık ki çoğumuz için o zaman asla gelmez. Bu yüzden sadece zaman ayırarak onların ne olduğunu anlamak çok büyük bir adım. Burada durmayalım tabii, çünkü güzel şeylerin başladığı yere geldik. Bu adım her şeyin değişmeye başladığı nokta. Düşüncelerinizin ve duygularınızın sembolleştirildiği manevi resme sahip olduğunuzda (eğer ortada bir görüntü yoksa bu pratik işe yarayabilir) kendinizi bir annenin yeni doğmuş bebeğini tuttuğu gibi bu görüntüyü tutarken hayal edin. Size acı veren düşünce ve duygunuzu bir battaniyeye sarılmış, sevgiyle göğsünüze, kalbinize yakın tuttuğunuzu hayal edin (Manevi görüntüyü bir beşikte de hayal edebilirsiniz, onu salladığınızı düşünün). Diğer adım ise içimizden ya da yüksek sesle bu görüntüye onun orada olduğunu bildiğinizi ve o gitmeye hazır olana kadar onunla ilgileneceğinize söz verin. Bu sözleri kalbinizin en içten noktasından söylemek için elinizden geleni yapın.
Dikkatimizi, bize acı veren düşüncelerimize ve duygularımıza yoğunlaştırdığımızda ve bunu açık yüreklilikle kabul ettiğimizde zaten içimizden gelen en doğal şeyi yapıyoruz: Sevgi göstermeyi. Düşünceleri ve duyguları ve yarattıkları huzursuz edici etkileri dışlamak yerine onlara saf, koşulsuz ve tam bir sevgi gösterin. Bu onların daha önce hiç bilmediği şey: Sevgi ve yine aynı sevgi çoğumuzun daha önce hiç bilmediği.
Düşünceler ve duygular genellikle hızla azalacaktır. Sadece bazen, bazıları çabuk gitmek istemeyecektir ve bu da güzel. Bize ihtiyaç duydukları sürece onlarla kalacağımızı söyleyeceğiz ve bu yaklaşımda da samimi olacağız. Duygu ve düşünceler bizi çağırdığında sözlerimizle onları onurlandıracağız ve onları ne kadar sürerse sürsün kalbimizde tutacağız.
Tüm pratik bu. Gerçekten bu kadar basit ve hayatımda yarattığı muhteşem sonuçlardan dolayı Thich Nhat Hanh'a sonsuza kadar minnettar olacağım. Bu pratik bilgiler, gün içinde basit eylemlerle ve hayatımızın en kötü zamanlarının ağır hatıralarıyla beraber kullanılabilir. Tamamen hayatınıza bağlı, her biri değirmende bir taş ve hepsi iyileşebilir.
Hepsi sevgidir, her şey birdir. Bırakın parlasın!
|
|
|
HER GÜN YAPILAN BEŞ ŞEY ALTINCI HİSSİNİZİ BLOKE ETMEKTE |
Yazar: Emka - 23-06-2016, Saat: 15:13 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Her Gün Yaptığınız Beş Şey Altıncı Hissinizi Bloke Ediyor!
Her gün yaptığınız beş şey, daha iyi bir yaşamın anahtarı olan sezgilerinizi devre dışı bırakıyor. Altıncı his, biz farkında olsak da olmasak da, günlük yaşantımızda çok güçlü bir rol oynuyor. Siz de sürekli, “Neden bütün aksilikler beni buluyor ya da hayatımda yolunda gitmeyen şeyler var?” diye kendinize soruyorsanız , bu beş şeyden hangilerini sürekli yaptığınıza dikkat edin. “Mutlu, sağlıklı, harika bir hayatım var.”diyorsanız, bunu sürdürmek ve çevrenize faydalı olmak için yine bu yazıyı okumanızı öneririz.
Midenizde ansızın beliren bir ağrıyla kötü bir hisse kapıldığınızda, altıncı hissiniz sizi yakın bir tehlikeyle ilgili uyarmak için midenize tekme atıyor olabilir. Diğer taraftan aynı his size, eğer yeni bir iş fırsatı karşınıza çıktıysa onu mutlaka değerlendirmeniz gerektiğini de söylüyor olabilir.
Psikoloji alanındaki pek çok araştırma bir muamma olan altıncı hissin varlığını ispatlar niteliktedir. Örneğin iki psikolog ile bir mühendisin sonuçlarını dünyaya açıkladığı bağımsız bir deneyde, gönderici/iletici olan kişi binlerce kilometre uzaklıktaki alıcı konumundaki kişiye duygusal düşünceler göndermiş. Uzmanlar tam bu sırada alıcının parmaklarındaki kan hacminde gözle görülür bir artış gözlemlemişler. Bu da gösteriyor ki; alıcı gönderenin mesajını bilinç dışı seviyede, kendi bilinç alanında hissetmiş ve bedeni uyarıcıya tepki vermiştir.
İnsan olarak bizim okulda, ailemizde ya da medyada bize öğretilenden, anlatılandan çok daha büyük, inanılmaz bir potansiyelimiz var. Ama bedenimizdeki ve zihnimizdeki blokajlar nedeniyle çoğunlukla Altıncı His fenomenini deneyimlemeyi reddediyoruz.
İşte sezgilerinizi bastırmanıza neden olan, Altıncı hissinizi devre dışı bırakan 5 faktör:
1. Mantığınızın düşüncelerinizi ve hareketlerinizi kontrol etmesine izin veriyorsunuz:
Sezginin en büyük düşmanı mantık, sizin iç güdüsel şeyleri hissetme yeteneğinize ve yüksek benliğinizle erişiminize ket vurabilir. Çoğumuz lineer düzlemde koşullanmış hayatlar yaşıyoruz. Okulda bize “neyi düşünmemiz” gerektiği öğretilir, “nasıl düşünmemiz” değil. Daha da önemlisi, ortalama müfredatta ezoterik konulara ve hislerinizin şifresini nasıl çözeceğinize asla yer verilmez. Analitik düşünce bize problemlerimizin çözümünde yardımcı olabilir ve asla göz ardı edilmemelidir ama aynı zamanda alternatif yollar keşfetmemizi sağlayan sezgisel bilgiyi kullanmamızı da engeller. Sezgi çoğu zaman mantıklı olmaz ama bu onun doğru olmadığı anlamına da gelmez. Sezginizin yolundan gidin, zihninizin sizi inanmanız için ikna ettiği şeyin değil.
2. Hayatınızda sürekli negatif olaylar gerçekleşiyor:
Eğer evrenin size gönderdiği işaretlere dikkatinizi vermezseniz, en yüksek hayrınıza olmayan kararlar
verebilirsiniz. Pek çok insan hayatlarını otomatik pilotta yaşar ve eğer kendileri ve çevreleri hakkında daha fazla farkındalık içinde olsalar hayatlarının çok daha iyi olacağı hakkında bir kirleri yoktur. Her gün meditasyon, gözden geçirme/derinlemesine düşünme, temiz hava alma, nefes egzersizleri, yoga gibi sizi şimdiki ana getirecek, yaratıcı enerjinizi yükseltecek bir şeyler yapmak için zaman ayırın. Hayatınızın her gününü koşuşturmaca içinde geçirdiğinizde önemli mesajları kaçırırsınız. Yavaşlayın ve sezgilerinizle bağlantıda kalmak için daha bilinçli yaşayın.
3. Egonuzun içinde çok fazla yaşıyorsunuz:
Kendinizi sürekli başkalarıyla karşılaştırmak, kendini küçümsemek ya da büyük görmek, çok fazla üzülmek ve öz değerinizi yükseltmek için mukayese yapma ihtiyacı hissetmek altıncı hissinizle bağlantınızın kopmasına neden olur. Siz kalbinizde daha fazla yaşamayı öğrenmedikçe ego hayatınızı kontrol altına almak ve sizi sürekli aşağı çekmek ister. Meditasyon egonun çözülmesine yardım eder çünkü siz benliğin gerçekte var olmadığını, sadece farkındalığınızın var olduğunu fark edersiniz. Ego zihni temsil eder, gerçek benlik ise kalbi işaret eder. Altıncı his mantıksal düşünceden çok hisleri temel aldığından siz zihnin gevezeliklerini susturma ihtiyacı hissedersiniz. Böylece kapıları egonun dominantlığıyla zorlayacağınıza, yaşamla efor sarf etmeden akabilirsiniz.
4. Başkalarının ne düşündüğüne çok fazla önem veriyorsunuz:
Eğer sürekli çevrenizden onay beklerseniz sezgisel yaşayamazsınız. Hayatınız diğer insanların görüşleri etrafında dönüyorsa özgün bir hayat yaşayamazsınız. Altıncı hissiniz en iyisini bilir, o yüzden boşuna enerjinizi sizinle aynı vizyonu paylaşmayan insanların gözüne girmek için harcamayın. Çünkü onlar asla sizin yaşam tarzınızı onaylamayacaklardır, bu nedenle onaylarını almak için zahmete girmeyin. Seçimlerinize değer vermesi için başkalarına ihtiyaç duymadan kendi kararlarınızı alırken güvende hissedin. Bu biraz pratik yapmayı gerektirecektir ama sizin içsel rehber sisteminiz sizi günden güne yönetiyor olacaktır. Sadece iç sesinizin, dışınızdaki seslerden daha fazla yükselmesi için ona fırsat verin.
5. Kendinizi çevrenizden ve kendinizden kopuk hissediyorsunuz:
Altıncı hissiniz çok daha güçlendiğinde kendinizle ve başkalarıyla ilişkilerinizde daha derin bir bağlılık hissedersiniz ve yeryüzündeki bütün yaşamla çok daha fazla empati kurmaya başlarsınız. Bu dünyayı eşsiz bir şekilde etkileme gücüne sahip olduğunuzu fark edersiniz ve bu gezegende kendinizi geliştirmek için dışarıdan herhangi bir şeye dayanmaya ihtiyaç duymazsınız. Eğer henüz böyle hissetmiyorsanız cesaretsizliğe kapılmayın Sadece zihninizi rahatlatın ve zaten içinizde olan bilgeliğin yüzeye çıkmasına izin verin. İçinde yaşadığımız yüksek tempolu dünya bizi gerçek doğamızdan kolaylıkla uzaklaştırabilir, o halde her seferinde matriksten şinizi çektiğinizden emin olun ve yüksek boyutlardaki engin bilgiye bağlanın. Hepimiz yaşamlarımızın mimarı olması için sezgilerimizi kullanmaya doğuştan yetenekliyiz. Sadece yaşadığımız yapay dünyada altıncı his ile bağlantıya geçmek için biraz efor sarf etmeye ihtiyacımız var.
Eğer daha bilinçli, mutlu bir hayat yaşamaya başlamak istiyorsanız sık sık meditasyon yapın, kalbinizde yaşayın ve her şeyin üstündeki sezgilerinize güvenin.
|
|
|
Ashtanga yoga öğrenmek ve öğretmek |
Yazar: Emre Bulut - 23-06-2016, Saat: 13:38 - Forum: ASHTANGA YOGA
- Yorum Yok
|
|
Öncelikle herkese iyi günler diliyorum spiritüel yaşam ile çok yeni tanıştım sayılır 2 ay oldu ama yaklaşık 3-4 yıldır ilgimi çekiyordu yoga vs. biraz araştırma yaptım ashtanga yoga hakkında yapmak istediğim şudur ki ben Eskişehir de öğrenciyim bu yoga öğretisini kazanmak,öğrenmek ve evimde küçük çaplı arkadaşlarımla yoga seansları düzenlemek ücret talep etmeden ashtangayı sadece internetten ve videolardan öğrenebilir miyim yoksa ders almam mı gerekir bu konu da bilgili kimselerden tavsiye almak istiyorum lütfen bana yardımcı olur musunuz ?
|
|
|
BAŞMELEK GABRİEL 23.06.2016 MELEK MESAJI |
Yazar: Emka - 23-06-2016, Saat: 07:14 - Forum: Gabriel (Cebrail)
- Yorum Yok
|
|
BAŞMELEK GABRİEL 23.06.2016 MELEK MESAJI
Her zaman ve her durumda, tamamen “dürüstlük ve bütünlük” duygusu içerisinde hareket edin. Siz buna örnek olursanız, başkalarının da aynı şekilde davranmasını sağlarsınız. Güven niteliğini her daim büyütün ve yüceltin. Çünkü Sevgi’nin bu niteliği, kendinizin ve günlük yaşantınızı paylaştığınız diğer kişilerin mutluluğu için çok önemlidir. Her şeyden öte, kendi Öz-benliğinize ve “var olan her şeyin yaratıcısı” olan Yaratan’a güvenin. Çünkü Öz-benliğiniz ve Yaratan sizi daima, en yüksek hayrınız doğrultusunda yönlendirirler.
Bu sözlerimi biraz düşünmeniz ve içlerindeki “mücevherleri” keşfetmeniz umuduyla, şimdi sizlerden ayrılıyorum.
BEN Baş Melek Gabriel
|
|
|
SAYILARIN SEMBOLİZMİ |
Yazar: Spiritüeller - 23-06-2016, Saat: 04:34 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Sembol sözcüğü etimolojik olarak Latince Symbolum sözcüğünden Fransızca'ya, oradan da Türkçe'ye geçmiştir. Sözcüğün ilk anlamı tanınma işaretidir. Kökeni ise Yunanca'daki, sumbolon sözcüğüdür. İşaret,sembol, alegori anlamına gelen sözcüğün kökeninde zaten birlikteliği belirten sum- ön eki vardır.
Sözcük anlamı olarak sembol , Biçimi ya da doğası ile bir düşünceyi ya da düşünceler bütününü çağrıştıran nesne ya da resim demektir. Meydan Larousse ise sembol tanımını Duyularla algılanamayan bir şeyi belirten somut şey veya işaret şeklinde vermektedir:
Yine Meydan Larousse'a göre sembolizm, «Olguları yorumlamaya veya inançları anlatmaya yarayan semboller sistemi olarak tanımlanmıştır.
İnsanlar ilk çağlardan beri sembolleri kullanagelmişler, dönemlerinin, kendilerine göre özel ve gizli kalması gereken, bilgilerini bazı semboller aracılığı ile anlatmışlardır. İlk çağlarda evren ile ilgili bilgiler, psikoloji ile ilgili bilgiler, ezoterik bilgiler hep semboller aracılığı ile aktarılmıştır.
Mitler, efsaneler, folklorik öyküler, hatta masallar ve çeşitli sanat eserleri bizlere bu sembollerin aktarılmasını sağlamışlardır.
Burada karıştırılmaması gereken işaret ile sembol arasındaki farktır. Sembol belli bir düşünceyi ve olguyu ifade etmek için kullanılır. İşaret ise bir düşünceden çok bir hareketi ya da eylemi ifade eder. Örneğin kırmızı, trafikte dur işaretidir, ama kanı sembolize ettiği için durulması, dikkat edilmesi gereken yerlerde kullanılır. A, harf olarak bir nidayı işaret eder, ancak sembol olarak boğa çağından beri boğayı sembolize eder, çünkü ters dönmüş düşünürsek V, boğa başına benzer. Örnekleri çoğaltabiliriz, ancak bu konuya vakıf olması gereken bazı yazarların da bunu karıştırması üzücüdür.
Sembollere geri dönersek, her sembolün, kendi döneminde bir düşünceyi anlatmak için kullanıldığıdır. Başka bir deyişle bir sembolü yorumlarken kendi döneminde ele almak gerekmektedir. Bunun bir istisnası ezoterik sembolizmdir.
Ezoterik öğretiler yıllar boyu üstatlar tarafından aktarılarak geldiği ve olabildiğince bozulmadığı için semboller uzun süreler anlamlarını korumuşlardır
Bunun tam tersi olarak sembol anlam değiştirmiş de olabilir. Yunan kültüründe Athena'ya ait olup aklı ve bilgeliği temsil eden baykuş , yine aynı coğrafyada, Anadolu'da uğursuz bir haberi de, uğursuzluğu da sembolize etmektedir. O dönemde rüyasında baykuş gören biri bunu bilgelik olarak yorumlarken, günümüzde uğursuzluk olarak yorumlanmaktadır.
Sembollerle ilgili olarak bilinmesi gereken bir husus da, bir sembolün birden fazla anlamı olabileceğidir. Kişinin tekamül seviyesine göre sembollerin içindeki derin anlamı anlaması olanaklı olacaktır. Bir başka deyişle sembollerin açıklamaları çeşitli seviyelerde olabilir, bunların anlaşılması ancak o yolda alınan yol ile orantılıdır. Bu da semboller yoluyla aktarılan ezoterik öğretilerin sadece inisiye olanlar tarafından anlaşılması açısından önemlidir.
Semboller üzerine çok şey yazılabilir ancak bunları başka yazılara bırakıp konumuz olan sayıları inceleyelim.
Eşyaların niceliklerini belirtmek için kullanılan sayılar çağlar içinde sembolik anlamlar kazanmışlar ve bunları günümüze taşımışlardır. Burada şimdilik ilk on sayının sembolizmine bakarak konuyu daha iyi anlayabiliriz.
BİR:
Bir sayısı sembolik olarak herkesin ilk defada söyleyebileceği gibi uTEK olanı, MUTLAK olanı/u sembolize etmektedir.
İslam'da bir olan, tek olan Allah'tır. Allah sözcüğünün ilk harfi olan elif 1 şeklindedir ve ebcet hesabındaki değeri 1'dir.
Bir sayısının bir başka özelliği de kendinden önce başka sayı gelmemesidir. Kendinden önce gelen sıfır hiçliği sembolize eder. Bir ise hiçliği takip eder ve diğer sayılar ondan türer. Burada Bir'in yaratılıcılık işlevi de ortaya çıkar. Tarot destesindeki bir numaralı kart olan Büyücü de başlangıç ve yaratılış anlamındadır.
Bu bağlamda Yunan alfabesindeki alfa (a) da başlangıcı temsil eder. İbrani alfabesindeki alef ise başlangıç olduğu gibi, bir inanışa göre diğer bütün harfler ondan türer.
Bir sembolizmi üretkenlikte de ortaya çıkmaktadır. Ataerkil toplumlarda üreme sembolü olan fallus da 1 şeklinde sembolize edilir.
Bazı yazarlar göre 1 ayakta duran insanı da sembolize etmektedir. Bir için başka sembol açıklamaları da vardır. Güneş de bir tanedir ve bu yüzden Mutlak Bir'in sembolü olarak Güneş de kullanılmıştır.
İKİ:
İki sayısının sembolizminde akla gelen kuşkusuz uevrendeki düaliteyi/u sembolize ettiğidir.
İlk toplumlarda etraftaki en ulu kavramlar tekti ; Dünya, Güneş, Toprak Ana..gibi. Ancak erkeğin üremedeki rolünün ataerkil toplumlar tarafından ön plana çıkartılması evrendeki düailitenin de ön plana çıkmasına neden olmuştur. Dünya/öteki dünya , Güneş/Ay, Toprak Ana/Erkek Tanrı (Kybele/Attis gibi) düalite, hatta kadın/erkek, dişil/eril, sıcak/soğuk, gündüz/gece gibi ikilikler vurgulanmaya başlanmıştır.
ÜÇ:
Allah'ın hakkı üçtür. Küçüklüğümüzden beri duyduğumuz bu söz üç sayısının kutsallığı hakkında gereken bilgiyi vermektedir. Hıristiyan toplumda yetişen biri ise kutsal üçlemeden bu sayının kutsallığına aşinadır.
Üç sayısı eski toplumlarda gök-yer-yeraltı üçlemesi ile kutsaldı. Üçleme Mısır mitolojisinde İsis-Osiris-Horus şeklindedir. Yunan mitolojisinde ise bu Zeus-Poseidon-Hades (Gök ve yer-Deniz-Yer altı) şeklinde varolmuştur. Hristiyan inancında ise Baba-Oğul-Kutsal Ruh üçlemesine dönüşmüştür. (Bazı yerlerde Baba-Oğul-Meryem şeklinde). Bu üçleme İslam'da bazı mezheplerde Allah-Muhammet-Ali şeklinde görülmektedir.
Üçlemenin bir sembolik yanı da kutsal birleşme ve doğan çocuktur , bir başka deyişle baba-anne ve çocuk da bir üçlemedir.
Bir başka üçleme de Beden-can-ruh üçlemesi olarak gösterilebilir.
Sayı olarak üç kendisinden önce gelen iki sayının toplamı olarak da (1+2=3) önemlidir.
Üç sayısı sembolik anlamlarının bir bölümünü üçgen şekline de devretmiştir. Üçgen sembolizmi ile üç sayısının sembolizmi arasında benzerlikler vardır.
DÖRT:
Dört sayısının sembolizmi çok ilginçtir. Dört bir çok farklı şeyi ifade edebilir.
Bir masayı gözümüzün önüne getirebileceğimiz gibi en sağlam denge dört ayak üzerinde olur. Bir çok hayvan da dört ayağı üzerinde durmaktadır. İnsan da emeklerken dört ayağı üzerinde emekler. Böylece dört sağlamlığı düşündürtmüştür. Dilimizde varolan «dört elle sarılmak», «gözünü dört açmak» gibi deyimler de yapılan işin sağlamlığını belirtmektedir.
Dört ayrıca dört temel yön ile de alakalıdır. Böylece etrafımızın dört parçaya ayrıldığını kabul edebiliriz. Aynen dünyanın dört bucağı deyiminde olduğu gibi.
Dört sayısı aynı zamanda dört elementi de (Ateş-Hava-Toprak_su) sembolize eder. Böylece dört, dünyanın yapı taşı olarak da yer alır.
Hıristiyanlıktaki haç, dört İncil, İslam'daki dört büyük melek, dört halife bu sembolizmle alakalıdır.
BEŞ:
Beş genelde yaşadığımız dünyayı ve insanı sembolize eder. Teozoflara göre günümüzdeki insanlık beşinci kök ırktır.
Beş, elimizdeki beş parmaktan dolayı da önemlidir. Eski mağara yerleşimlerine bakarsak insanların erleştikleri bölgelerde beş parmak izlerini de görürüz.
Beş sayısı dört elementle de ilgilidir. Eski çağlarda dört elementi bir arada tutan bir beşinci elementin varlığı düşünülmüştür.
Sembolizmde beş köşeli yıldız yaşamın sembolü olarak da kullanılmıştır.
Beş vakit namaz, İslam'ın beş şartı, beş ile ilgili sembolizme örnek olarak verilebilir.
ALTI:
Altı sayısının sembolizmi üzerinde düşününce kuşkusuz akla ilk gelen Süleyman'ın mührü olacaktır. İçiçe geçmiş iki eşkenar üçgenden oluşan bu şekil altı köşelidir. Çok eski çağlardan beri kullanıldığı düşünülmektedir.
Yukarı bakan üçgenin tekamül ederek tanrıya ulaşan ruhu, aşağıya bakan üçgenin ise toprağa dönüşü temsil ettiği düşünülmektedir. Bir başka açıklamaya göre ise yukarı çıkan ateşi ve aşağıya akan suyu sembolize etmektedir.
Altı sayısı 3+3 'tür. Bir özelliği de 1x2x3 olmasıdır. 6 sayısının ayrıca bölenlerinin {1,2,3} toplamı da kendisine eşittir. Böylece altı mükemmel bir sayı olarak düşünülmüştür.
Tanrının dünyayı altı günde yaratması da altının mükemmel olma özelliği ile alakalı olabilir.
YEDİ:
Yedi ile ilgili sembolizm her ana karşımıza çıkmaktadır.
Yedi sayısı ile ilgili sembolizmin kökeninde eskiden yedi gezegen olduğuna inanılması vardır. Dünya sabit, bütün gezegenlerin onun etrafında döndüğüne inanıldığı için bu gezegenler Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn, Ay ve Güneş'tir. Eskiden her gezegenin bir gök katında olduğu düşünülmekte olduğundan «Göğün yedi katı» deyimi o günlerden kalmadır. Aynı şekilde «yukarıda olan aşağıda olanla aynı olduğu» için yerin de «yedi katı» vardı. Bazı ezoterik öğretilerdeki yedi basamaklı inisiyasyon da sembolik olarak göğün yedi katına ulaşmayı ifade etmektedir.
Eskiden her gezegene bir kutsal gün olduğu için bir haftada yedi gün vardır. Haftanın günlerinden Pazartesi Ay, Salı Mars, Çarşamba Merkür, Perşembe Jüpiter, Cuma Venüs, Cumartesi Satürn , Pazar ise Güneş ile alakalıdır.
SEKİZ:
Sekiz , yedi kat gökyüzü inancının bir uzantısı olsa gerek tanrı katını temsil etmektedir. İslam'da sekizin Cennet'i temsil ettiği de düşünülmüştür. Ayrıca sekiz cennet ve yedi cehennem olduğu inancı da bu sembolizmle alakalıdır.
Hıristiyanlıkta ise gökyüzü tahtını sekiz melek taşır. Aynı inancın benzeri İslam'da da vardır.
Sekiz aynı zamanda tutulan yolda sonuna gelmeyi de, mükemmelleşmeyi de ifade eder. Budizm'deki sekiz yapraklı lotus çiçeği de sekiz aşamalı bir sistemin sembolüdür. Aynı şekilde Tapınakçılar arasında da sekiz aşamalı bir inisiyasyon sistemi de vardır.
DOKUZ:
Dokuz eski sembolizm de bir bitişi göstermektedir. Zaten tek haneli sayıların sonuncusudur. Dokuz üçün karesi olduğundan da bir erişilen noktayı , tamam olmayı göstermektedir.
Ancak dokuz sonun olduğu yerde başlangıcın da olması gibi başlangıcı da haber verir.
Eskiden göğün dokuz katı olduğu inancı da yaygındı. Buna göre dünya + 7 yıldız katı + sabit yıldızların olduğu kat , dokuz kat etmekteydi. İlginç olan bir başka husus da eski Türk inançlarında da göğün dokuz katı olduğuna inanılmasıdır. Aynı inanç Meksika'da da vardır. Aztekler yerin dokuz kat altı olduğuna da inanmaktaydı.
ON:
On en eski zamanlardan beri belki de ilk dört sayının toplamı olmasından ötürü mükemmelliği temsil ediyordu. (1+2+3+4=10)
İki elin parmaklarının sayısı olması da tamlığı ve mükemmelliği gösteriyordu.
Musa'ya gelen on emrin de bu sembolizmle alakası vardır. Ayrıca Zohar'da ifade olunduğu gibi evren on sözcükle yaratılmıştır.
Mayalarda on sayısı bir destenin sonu olduğu için sonu da sembolize etmekteydi. Ancak her kültürde olduğu gibi bu bitiş aynı zamanda bir başlangıcı da göstermekteydi.
|
|
|
SALEM CADILARI |
Yazar: Spiritüeller - 23-06-2016, Saat: 04:03 - Forum: CADILIK
- Yorum Yok
|
|
Salem cadılarının bilinen öyküsü söyle; Aslında Salem Cadılarının (gerçek cadı oldukları şüphe götürür bir gerçek) 1692-93 yılları arasında yaklaşık 130-140 kişinin tutuklanmasına ve 19 kişinin asılmasına ve 1 kişinin de ezilerek öldürülmesine neden olan kızlar oldukları zannedilmektedir.
İngiliz kolonilerinin yasadığı Massachusetts yakınlarında bulunan Salem Kasabasının önde gelen tüccarlarından Samuel Paris, bir dönem Barbados'la ticaret yapmış, oradan gelirken de yanında eşine ev işlerinde yardımcı olabileceklerini düşündüğü bir çift köle getirmişti; John ve Tituba.
Tituba, Paris'lerin 9 yaşındaki kızı Betty ve 11 yasındaki yeğenleri Abegail'in bakıcılığını yapıyordu. Özellikle kışın soğuk havalarda, kızlar, evin dışına çıkamıyorlar ve zamanlarının çoğunu Tituba'nın yanında geçiriyorlardı. O da onlara can sıkıntılarını atmaları için bir sürü Woodoo büyücüleri ve büyüleri içeren Barbados hikayeleri anlatıyordu. Onları şok edebilecek kadar ilginç ve kötü öğeler içeren bu hikayelerden etkilenmeye başlayan kızlar, çok geçmeden Tituba'dan aldıkları bilgilerle kasabadaki yaşıtları olan diğer kızlarla birlikte karanlık işlerle uğraşmaya başladılar. İlk zamanlar, bir bardak içindeki suya yumurta akı koymak suretiyle ilkel olarak oluşturdukları kristal kürelerde birbirilerinin fallarına baktılar. Birbirlerinin kocalarının neye benzeyeceği konusunda yorumlar getiriyorlar ve eğleniyorlardı. Fakat eğlenceli ve can sıkıntısını gideren bir oyun gibi devam eden olay, bir kabusa dönüşmeye başladı.
1692'nin Ocak ayından sonra kızlar, sara gibi nöbetler geçirmeye, garip sesler çıkarmaya, yerlerde ve çukurlar içinde sürünmeye, acı içinde vücutlarının eğip bükmeye başladılar. Kızlar, Tituba'nın büyüleriyle olan ilgilerini gizlemek için mi yoksa gerçekten büyülenmiş olabileceklerinden korktuklarından mi bilinmez; kasabada o güne kadar bu tür olaylarla hiç adları geçmemiş cadıları (!) suçladılar.
O dönemlerde cadı büyülerinin hastalık ve ölüm nedeni olduğuna ve cadıların, güçlerini Şeytan'ın kendisinden aldıklarına inanılırdı. Bu yüzden de, bu acılar içindeki masum (!) görünüşlü kızların acılarının sona erdirilmesi için, onları bu hale koyan cadıların bulunmasına karar verildi. Soruşturma sırasında kendi yaptıklarının ortaya çıkmasından korkan kızlar, kimi isimler vermeye başladılar. Soruşturmadan hemen önce Mary'nin teyzesi, cadıları bulmak için büyüden yararlanmak istedi ve Tituba'ya tarifi eski İngiliz reçetelerinden alınan bir Cadı Pastası yapmasını emretti. Çavdar ve büyülenmiş kızların çisleriyle yapılacak olan pasta, bir köpeğe yedirilecekti. Sonrasında da köpek ya çıldıracaktı ya da gidip yeni sahibi olan cadıyı bulacaktı. Paris, Seyhan'dan kurtulmak için Seyhan'dan fayda bekleyen bu kadına çok kızmıştı; fakat artık olanlar olmuştu. Paris, kilisede; "Aramızda Şeytan geziniyor, Öfkesi yıkıcı ve korkunç olacak ve en kötüsü ne zaman susturulabileceğini ancak ve ancak Tanrı bilir." diye konuşma yaptı.
İlk suçlananlar; Tituba, kocasının yokluğu zamanında ailesiyle tek başına kalan Sabah Good ve uşağıyla evlenmeden aynı evde nikahsız yaşayan yaşlı kadın, Sabah Osborne oldular ve bu 3 kadın hemen tutuklanarak mahkemeye çıkarıldılar. Kadınların sorguları sırasındaysa küçük kızlar (Cadılar), sara nöbetleri geçirmeye başladılar ve cadıların hayaletlerinin mahkeme salonunda dolaştıklarını, onlara; saldırıp tırnakladıklarını, ısırdıklarını söylediler. Mahkeme heyeti tarafından bunları yaptırmamaları konusunda uyarı alan Sabah Good ve Sabah Osborne, masum olduklarını ve olaylarla bir ilgileri olmadıklarını yinelediler. Cadı pastası olayından bu yana sürekli olarak Paris'ten dayak yiyen ve küçük kızlara anlattığı hikayelerin ortaya çıkmasından korkan Tituba, cadı olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı. Kendisini kurtarmak için ise; kapkara bir köpeğin onu tehdit ettiğini ve kızlara işkence yapması için zorladığını, biri kırmızı diğeri siyah 2 kedinin de, onu emri altına almış olduğunu söyledi. Ayrıca geceleri her 2 Sabah ve onların hayvanlarıyla birlikte cadı toplantılarına uçarak gittiklerini anlattı. Bununla birlikte, onu önceki gece küçük Ann'iye saldırmak için zorladıklarını söyledi. Bu itiraflar sırasında, "Bir önceki gece cadılar, benim kafamı kesmeye çalıştılar!" diyerek bağırdı Ana. Bunun üzerine küçük Ann'iden de tasdik gelince, kadınların üçünün de cadı (!) olduklarına kesinlik getirildi. Tituba, ölüme gideceğini anlayınca esas büyük darbeyi Sadem Kasabasına indirmeye karar verdi ve cadıların 3 kişiyle sınırlı olmadığını açıkladı. Ona göre Salem'de 6-7 kişilik bir cadı grubu vardı ve bu grup uzun boylu, beyaz saçlı ve hep siyah cübbeler giyen gizemli bir adam tarafından yönetiliyordu. Sonraki günlerdeki sorgularında Tituba, siyahlar içindeki bu adamın gelip kendisine birçok kez Şeytan'ın defterini imzalatmaya çalışmıştı ve o arada defterde Salem'de yaşayan 9 kişiye ait imzayı gördüğünü anlattı. Kızların üstünden hayaletleri çekmesi için uyarılan kadınlardan yaşlı olan Sarah Osborne, ağır zincirlere dayanamadı ve öldü. Bu, dava içindeki ilk ölümdü. Böylece ilk 2 Cadı (!), Boston hapishanesine gönderilirken mahkeme heyeti diğer cadıların peşine düşmeye karar verdi.
Kasabada yaşayan cadı grubunun haberini alan mahkeme, kızları daha fazla isim vermeleri için zorlayınca, Ana R. daha önceden intikam duygusuyla dolu olan annesinindi zoruyla, kasabanın kongre üyelerinden birisinin karısı olan Martça Corey'i suçladı. Martça, küçük Ann'iyi bu saçma suçlamadan vazgeçirmek için onu ailesinin yanında ziyarete gitti. Fakat Ana, korkunç nöbetler geçirmeye başladı ve onun hayaletinin bir adamı kazan içinde pişirirken gördüğünü söyledi. Kızlardan Merci ise, başka cadıların da ona katıldığını ve kendisini Şeytan'ın defterini imzalaması için zorladıklarını anlattı. Marta Corey, mahkemede kendisini savunurken oldukça başarılıydı. Ne var ki kızlar, onun savunması sırasında derin acılar içindeydiler ve mahkemeye ısırık izlerini gösteriyorlardı. Kasaba Heyetinden olan Kocası bile, onu itiraf etmesi için zorlamıştı. Bir sonraki sanık ise bölgenin önde gelen isimlerinden Rebecca Nursa'ydı. İlk mahkeme sırasında, eğer bu 2 kadın suçlanmış olsalardı, sanırız ki mahkeme heyeti, kızları yalancılıkla suçlayacaktı. Fakat olaylar öyle bir hâl almıştı, ki herkes kızların ağızlarından çıkacak isimlere bakıyordu. Rebbeca'yı da, yine Ana R.'nin annesi suçlamıştı. Diğer kızların da kendilerini tasdiklemesi üzerine, aslında kilise mensubu olan bu kadın da okkanın altına gitti. Bu arada, Sabah Good'un 4 yaşındaki kızı da bu suçlamalardan nasibini aldı ve annesiyle birlikte çalışmaktan suçlandı. Bu karambol sırasında Mary'nin yanlarında hizmetçi olarak çalıştığı Procten ailesi (Ki bu aile, eğer nöbetler geçirmeye devam ederse Mary'i çok kötü döveceklerini söylemişlerdi ve bu da bir çeşit cadılık sayılırdı), Rebbeca'nın kız kardeşi (çünkü ablasının asılsız olarak suçlandığını iddia ediyordu) ve tabî ki, ünlü Tituba'nın her şeyden habersiz kocası John, tutuklandılar. Kızlardan Abegail ise, Mary'i defteri imzalamış olmakla suçladı (Çünkü Marj yanında çalıştığı aileden korkmuş ve yaptığı suçlamaları geri çekmek zorunda kalmıştı). Böylece küçük kızlar, kendi aralarında bir otokontrol mekanizmasını oluşturdular. Ya cadı olarak birilerini suçlamak zorundaydılar ya da kendileri cadı olarak suçlanacaklardı. Marj'la Martha'nın kocası olan Giles, uzun yıllardır Sadem Kasabasında yasayan ve Sansasyonel partiler veren Bridget Bishotl ve zaten aklı yerinde olmayan ve cadı suçlamasını seve seve kabul eden Abegail Hobes da tutuklandılar.
Nisan ayında mahkeme, bu aklı bozuk kadının suçlamalarına dayanarak, kasabadan 9 kişiyi daha tutukladı. (Çok yaşlı bir adam olan Nenemiah, kendi anne ve babası, Birdget'in oğlu ve karısı, Rebbeca'nın diğer kardeşi Marj Esti, Zenci bir köle, Sabah Wilds ve Zengin bir tüccarın karısı olan Lika English). Artık mahkemeye sanık olarak sadece Sadem Kasabasındakiler değil; komşu kasabadakiler bile çağrılır hale gelmişti olaylar. Sanıklar, sürekli iddiaları reddediyor; kızlar ise, ısrarla nöbet ve çığlık krizleriyle birlikte, onları suçlamaya devam ediyorlardı. Yeni sanıklardan ise sadece Nenemiah'ın bir cadı olmadığını açıkladılar. Bu hesaplarına göre onlar; yaşlı, savunmasız ve suçsuz insanları suçlamayacak kadar masum (!) ve acı çeken zavallı (!) kızlardı. Diğerleri ise, tutuklandılar. Olaylar, çok kısa süre içinde gelişiyordu. Nisan ayının sonuna gelindiğinde ise, 6 cadı (!) daha tutuklandı. Artık sanıklar ve hikayeleri o kadar çok artmıştı ki; herkes, olayın başlangıcını bile unutmaya başlıyordu nerdeyse.
Bu hikayeler içinde en ilginç olanlardan birisiyse söyle gelişmişti: Maine'de oturan George Burroughs, tutuklandı ve mahkemeye çıkarıldı. Eski zamanlarda Salem Kasabasında bir süre papazlık yapmış bir adamdı ve o dönemde kasaba sakinlerinin bir kısmıyla tabî ki özellikle Ana R. annesiyle pek geçinememişti ve bu da intikam için oldukça iyi bir yoldu. Onu ilk suçlayan Ana R, bir papazın kendisine imzalaması için defteri getirdiğini ve adının ise Burroughs olduğunu söylediğini, bundan önce ise, birçok insani kurban ettiğini artık kendisinin cadı'dan bile üstün mertebede şeytana çok yakın bir varlık olduğunu anlattı. Senaryo, birbirine çok iyi bağlanıyordu. Herkes, Tituba'nın bahsettiği siyah cübbeli adamın bu olduğuna emin olmuştu.
Mahkeme, cadı grubunun efendisini, şeytanın uşağını yakalamış olmakla müthiş bir gurur duymaya başladı ve tutuklanmalar son hızıyla devam etti. 1692 yılı, Mayıs ayının sonu geldiğinde, küçük kızların suçlamaları yüzünden hapiste ve sorguda olmak üzere nerdeyse 95-100 kişi kadar tutuklanmıştı. Kimi yasal zorunluluklardan dolayı, bu suçlular bir üst mahkemeye çıkana kadar beklemek zorundaydılar. Massachusetts'sen yetkili bir hakim gelince; asıl davalar, Haziran ayını buldu. Davası ilk sonuçlanan, Bridget Bisholt oldu. 2 gün sonra da asıldı. Bu arada Yargıçlardan birisi, kızların mahkeme sırasında gördükleri hayaletlerin yeterli delil oluşturmayacağını ve davaların düşmesi gerektiğini savunarak mahkeme heyetinden ayrıldı.
Tabi ki onun bu hareketi, cadılıkla suçlanmasına neden oldu. Masum (!) kızlar, önlerinde hiçbir engel tanımıyorlardı. Bu hayalet görme olayları, mahkeme heyetince de çeşitli uzun tartışmalara konu oldu ve sonuç olarak bunların tam bir delil teşkil edilemeyeceğine karar verildi ve başka güvenilir yollar aramaya başladılar. Cadıları, kızlara dokundurmaya karar verdiler ve bu da diğerinden farklı değildi.
Kızlar, acı dolu çığlıklarla nöbetler geçirmeye devam ettiler ve sonuçta 20 Hazirana gelindiğinde, 6 kişinin daha asılmasına karar verilmişti bile. Bu arada mahkeme sırasında ilginç bir lanet olay da oldu. Mahkeme başladığından beri cadı avcısı olarak bulunan Peder Noyes, Sabah Good'u itiraf etmeye zorluyordu. Fakat Sabah, kendisine, "Ben, senin bir büyücü olduğundan daha fazla cadı değilim. Eğer sen, şimdi canımı alırsan; birgün Yüce Tanrı, sana içmen için bolca kan verecek!" diye haykırdı.
Peder Noyes, olaylardan yaklaşık 25 yıl sonra büyük bir iç kanama geçirdi ve öldü. Kızlar, artık kasaba içinde erişilmez bir güce sahip olmuşlardı. Bu arada komşu kasabadaki cadıları (!) tanımadıkları için isimlerini bilmiyorlar ve oradaki halktan bazılarını çağırıp dokunma testi yapıyorlardı. Bu arada kimi sanıklar da, kendilerini idamdan kurtarabilmek için başkalarının isimlerini veriyor, "Beni olaya bu zorladı, bana söyle yapmamı söyledi..." gibi yalanlarla davayı dallandırıp budaklandırıyorlardı.
Komşu kasabadan bir hakim ve eski bir valinin oğlunu suçladılar, işin en ilginci ise, aynı kasabadan 2 köpek de bu suçlamalardan nasibini aldı. Yüzlerce insan yargılandı. Bir o kadarı, dokunma testinden geçti. Ağustos ayına gelindiğinde, 4 kişi daha darağacında sallandı. Peder Burroughs ise, tam asılmadan önce yüksek sesle dua ederek izleyenler ve halkın arasında söylentilere neden oldu. Çünkü o zamanki inanışlara göre, Şeytan ya da onun uşakları, dua edemezlerdi. Fakat kızların bastırılamaz hırsları sayesinde, o da asılmaktan kurtulamadı ve Hıristiyan adetlerine göre gömülmeyi hak etmediği için, bir tepe üstündeki sığ ve küçük mezara diğerlerinin yanına gömüldü.
Eylül ayında ise, aynı tepedeki mezarlara 8 kişi daha gönderildi. Yargılama sırasında suçlamaları asla kabul etmeyen zengin ve varlıklı Giles Cokey, dava sonucunda mal varlığına el konulacağını biliyordu. Bunun olmasını istemediği için, davaya bakan mahkemeyi tanımadığını söyledi. Böylece mahkeme, davaya bakamayacağı gibi mal varlığını da korumuş olacaktı. Fakat Mahkemenin buna tepkisi, hiç de Corey'in beklediği gibi olmadı. Sadem meydanında halka açık bir yerde, Cokey yere zincirlendi ve üstünde büyük bir tahta plaka konuldu. Bu plakanın üstü, çok ağır bir tas yığınıyla kapatıldı.
Cokey ezilmeye başlamıştı; ancak yine de itiraf etmiyordu suçunu ve üstüne üstlük, daha fazla taş koymaları için onlara bağırıyordu. Bir ara, fazla basınçtan dili bile dışarıya fırlamıştı. Daha fazla taş konulduğu zaman, Cokey, dayanamadı ve öldü. Daha sonra olaya bir açıklık, küçük Ann'iden geldi. Cokey Şeytânîn defterini imzalarken asılarak ölmeyeceğine dair Şeytandan garanti almıştı. O dönemde kimse tarafından tam olarak bilinmese bile, bunlar son idamlardı. Kızların suçlamaları, tam bir histeri krizi durumuna ulaşmıştı ve en sonunda Mahkeme Heyeti Başkanı Phips'in karısını bile cadılıkla suçladılar. Bunun sonrasında, 29 Ekim tarihinde; Phips, mahkemeyi dağıttı. Fakat hapishaneler, cadılarla (!) doluydu. İşlemlerin bitirilmesi için umûmî mahkemeler görevlendirildi. Artık davalara Salem'de değil, her cadının kendi yasadığı kasabada bakılıyordu.
Olayların sonuna doğru, kızların gördüğü hayaletler mahkemece delil olarak kabul edilmeyince suçlamaların büyük bir kısmı düşmüş oldu. En son davaya ise, Mayıs 1693’te bakıldı ve kalan diğer tüm sanıklar suçsuz bulundu. Böylece kabus, artık sona eriyordu. Aslında olayların başlamasına neden olduğuna inanılan Tituba, serbest bırakıldı ve mahkeme, masraflarının karşılanabilmesi için bir köle tacirine satıldı. (Mahkemeye Özel Not: O dönemlerde sanıkların çoğu suçlamaları inkar ettikleri için tutukluluk süreleri ve davaları uzun sürmüştü ve tabii ki işkence gördüklerine katılırsa, ortaya çıkan tüm masraflar, sanıklara ödettirildi.)
O dönemlerde yaşanan olaylar, bu güne kadar video film piyasalarında bulunan birçok filme konu olmuştur ve hâlâ Salem kasabasına birçok turist çekiyor. Cadıların (!) gömüldükleri o sığ mezarların bulunduğu tepe, aslında çoktan yüksek binalarla kaplanmış durumda; fakat söylentilere göre hala asılanların hayaletleri ortalıklarda dolanmaktadır
|
|
|
ORTAÇAĞ AVRUPA'SINDA CADI AVI |
Yazar: Spiritüeller - 23-06-2016, Saat: 03:55 - Forum: CADILIK
- Yorum Yok
|
|
Hristiyanlık tarihinin alnındaki en büyük lekelerden biri hiç kuşkusuz Ortaçağ boyunca cadı avı altında binlerce masum insanın öldürülmesi, büyücü ve cadı olduğuna inanılan insanlara korkunç işkenceler yapılmasıdır. Gerçek ya da öyle olduklarından kuşkulanılan büyücü ve sihirbazlar, yalnızca Katolik inancının bütün düşmanlığını simgeleyen Engizisyon’un zulmüne değil, aynı şekilde Protestanların zulmüne de katlanmak zorunda kalmışlardır. Avrupa kıtasında Katolik inancın hüküm sürdüğü ülkelerden bir sığınak bulmak için Protestan İngiltere’ye kaçmaya çalışmaları da boşunaydı çünkü burada da hiç şansları yoktu. Bütün uygar Batı, Şeytana tapanların karşısında birlik olmuştu.
Alışılmamış inanç ve batıl inançların büyücülük ile ilişkilendirilmesi veya bir tutulması, bu sanatı icra ettiğinden kuşku duyulanlara sıradan bir dinsel sapkın veya suçludan çok daha ağır işkence yapılmasına neden olmuştur. Dahası, bu insanlara karşı kullanılmak için özgün işkenceler üretildi. Cadıların şeytanın gizli işaretini taşıdığına inanılıyordu ve bu işaretleri araştırmak da yalnız büyücülükle suçlananlara uygulanan tümüyle farklı bir işkence biçimine yol açmaktaydı. Böylece, başka tür suçlular için kullanılması uzun zaman önce sona eren suyla sınama cadılar için uygulamada kalmaya devam etti.
Çoktanrılı dönemler, büyücülerin ya da cadı olarak adlandırılan insanların altın çağıydı. Bilge olarak adlandırıldıkları ve korkuyla karışık kendilerine saygı duyulduğu bu dönem Roma İmparatorluğu'nun Hristiyanlığa geçişiyle birlikte bir anda kabusa dönüşüverdi. Çünkü İncil'deki hüküm çok açıktı: “Efsuncu kadını yaşatmayacaksın” (Çıkış 22:18). Aziz Augustine göre, yeryüzüne inen iblisler kadınlarla cinsel ilişkiye giriyorlardı. İşte cadılar, bu yasak ilişkinin ürünü olan, Tanrı'nın lanetlediği yok edilmesi gereken yaratıklardı.
Nuh zamanından beri cadılara karşı zaman zaman saldırılar olmuşsa da, on beşinci yüzyılın sonlarında Papa VIII. Innocentius’un özellikle büyücüler ve cadıların Hıristiyanların düşmanı olduğu, köklerinin kazınması ve yok edilmeleri gerektiğinden söz eden uğursuz tebliğini yayımlamasıyla cadılara karşı zulüm ciddi bir vahşet olarak ve hepsini kapsayacak biçimde başladı. Henrich Kraemer ve Johann Sprenger, Kuzey Almanya’daki büyücülere karşı verilen savaşı başarılı bir sonuca ulaştırmak amacıyla engizisyoncu olarak atandılar. Sadistliklerini fanatik Hıristiyanlarmış gibi davranarak maskeleyen bu Darniniken keşişler, büyücülük üzerine dikkat çekici bir çalışma olan Malleus Malificarum (Cadıların Çekici) başlıklı kitabın da yazarlarıydılar.
Böylelikle Avrupa kıtasında her tür büyü ve sihire karşı, tek suçları Hıristiyanlıktan çok az farkla ayrılan bir din biçimini ve bizim aydınlık çağımızda ispiritizma, gaipten haber verme, ispiritizma gücü ile yükselme, vecd halinde konuşma vb. olarak bilinen büyü biçimlerini uygulamak olan binlerce erkek ve kadını yakalayıp Engizisyon'a teslim etme biçiminde yaşanan uzun süreli bir seferberlik resmen başlatıldı. Bu süreçte yaklaşık 40.000-60.000 arası insan cadılıkla suçlanarak idam edildi. Öldürülenlerin yaklaşık %85'i kadındı. Büyük bir kısmı ise şifacı ya da ebeydi. Hatta ebelerden bir tanesi sırf doğumda bir kadına ağrı kesici verdiği için cadılıkla suçlanarak öldürülmüştü.
Suçlamalar karşısında çoğu masum olan bu bahtsız erkek ve kadınların katlanmak zorunda kaldıkları cezalar sayıca çok fazla ve çeşitliydi. Yüklenen suçları itiraf etmeleri için kırbaçlandılar veya dövüldüler. Kırbaçlama başarılı olmayınca diğer işkenceler uygulandı. Huguet Aubry, yaklaşık bir yıl hapis tutulduktan ve her fırsatta işkence gördükten sonra bir ırmağa atıldı ve ağaca asıldı; hapis ve işkenceden sonra Le petit Henriot’nun ayaklarını ömrü boyunca kötürüm kalacak biçimde yaktılar. Bir kere cadılıkla suçlanıldığında bir daha kurtuluş yoktu. İtiraf etmek diri diri yakılmak, itirafta bulunmamak ise ömür boyu hapis ve sonu ölümle biten bir işkenceler dizisi anlamına gelirdi.
Ortaçag Avrupa'sında Cadı Avı
Hristiyanlık tarihinin alnındaki en büyük lekelerden biri hiç kuşkusuz Ortaçağ boyunca cadı avı altında binlerce masum insanın öldürülmesi, büyücü ve cadı olduğuna inanılan insanlara korkunç işkenceler yapılmasıdır. Gerçek ya da öyle olduklarından kuşkulanılan büyücü ve sihirbazlar, yalnızca Katolik inancının bütün düşmanlığını simgeleyen Engizisyon’un zulmüne değil, aynı şekilde Protestanların zulmüne de katlanmak zorunda kalmışlardır. Avrupa kıtasında Katolik inancın hüküm sürdüğü ülkelerden bir sığınak bulmak için Protestan İngiltere’ye kaçmaya çalışmaları da boşunaydı çünkü burada da hiç şansları yoktu. Bütün uygar Batı, Şeytana tapanların karşısında birlik olmuştu.
Alışılmamış inanç ve batıl inançların büyücülük ile ilişkilendirilmesi veya bir tutulması, bu sanatı icra ettiğinden kuşku duyulanlara sıradan bir dinsel sapkın veya suçludan çok daha ağır işkence yapılmasına neden olmuştur. Dahası, bu insanlara karşı kullanılmak için özgün işkenceler üretildi. Cadıların şeytanın gizli işaretini taşıdığına inanılıyordu ve bu işaretleri araştırmak da yalnız büyücülükle suçlananlara uygulanan tümüyle farklı bir işkence biçimine yol açmaktaydı. Böylece, başka tür suçlular için kullanılması uzun zaman önce sona eren suyla sınama cadılar için uygulamada kalmaya devam etti.
Çoktanrılı dönemler, büyücülerin ya da cadı olarak adlandırılan insanların altın çağıydı. Bilge olarak adlandırıldıkları ve korkuyla karışık kendilerine saygı duyulduğu bu dönem Roma İmparatorluğu'nun Hristiyanlığa geçişiyle birlikte bir anda kabusa dönüşüverdi. Çünkü İncil'deki hüküm çok açıktı: “Efsuncu kadını yaşatmayacaksın” (Çıkış 22:18). Aziz Augustine göre, yeryüzüne inen iblisler kadınlarla cinsel ilişkiye giriyorlardı. İşte cadılar, bu yasak ilişkinin ürünü olan, Tanrı'nın lanetlediği yok edilmesi gereken yaratıklardı.
Nuh zamanından beri cadılara karşı zaman zaman saldırılar olmuşsa da, on beşinci yüzyılın sonlarında Papa VIII. Innocentius’un özellikle büyücüler ve cadıların Hıristiyanların düşmanı olduğu, köklerinin kazınması ve yok edilmeleri gerektiğinden söz eden uğursuz tebliğini yayımlamasıyla cadılara karşı zulüm ciddi bir vahşet olarak ve hepsini kapsayacak biçimde başladı. Henrich Kraemer ve Johann Sprenger, Kuzey Almanya’daki büyücülere karşı verilen savaşı başarılı bir sonuca ulaştırmak amacıyla engizisyoncu olarak atandılar. Sadistliklerini fanatik Hıristiyanlarmış gibi davranarak maskeleyen bu Darniniken keşişler, büyücülük üzerine dikkat çekici bir çalışma olan Malleus Malificarum (Cadıların Çekici) başlıklı kitabın da yazarlarıydılar.
Böylelikle Avrupa kıtasında her tür büyü ve sihire karşı, tek suçları Hıristiyanlıktan çok az farkla ayrılan bir din biçimini ve bizim aydınlık çağımızda ispiritizma, gaipten haber verme, ispiritizma gücü ile yükselme, vecd halinde konuşma vb. olarak bilinen büyü biçimlerini uygulamak olan binlerce erkek ve kadını yakalayıp Engizisyon'a teslim etme biçiminde yaşanan uzun süreli bir seferberlik resmen başlatıldı. Bu süreçte yaklaşık 40.000-60.000 arası insan cadılıkla suçlanarak idam edildi. Öldürülenlerin yaklaşık %85'i kadındı. Büyük bir kısmı ise şifacı ya da ebeydi. Hatta ebelerden bir tanesi sırf doğumda bir kadına ağrı kesici verdiği için cadılıkla suçlanarak öldürülmüştü.
Suçlamalar karşısında çoğu masum olan bu bahtsız erkek ve kadınların katlanmak zorunda kaldıkları cezalar sayıca çok fazla ve çeşitliydi. Yüklenen suçları itiraf etmeleri için kırbaçlandılar veya dövüldüler. Kırbaçlama başarılı olmayınca diğer işkenceler uygulandı. Huguet Aubry, yaklaşık bir yıl hapis tutulduktan ve her fırsatta işkence gördükten sonra bir ırmağa atıldı ve ağaca asıldı; hapis ve işkenceden sonra Le petit Henriot’nun ayaklarını ömrü boyunca kötürüm kalacak biçimde yaktılar. Bir kere cadılıkla suçlanıldığında bir daha kurtuluş yoktu. İtiraf etmek diri diri yakılmak, itirafta bulunmamak ise ömür boyu hapis ve sonu ölümle biten bir işkenceler dizisi anlamına gelirdi.
Cadılık Belirtileri
İtiraf önemli olmakla birlikte, mahkum etmek için her zaman şart olduğu da düşünülmüyordu. Çoğu davada tanıklarca sunulan kanıtlar yeterliydi. Şeytanın işaretinin varlığı tek başına yeterliydi. Şeytan işaretlerinin genellikle iki tür olduğu kabul edilmişti: Görünenler ve görünmeyenler. Bir insanın cadı ya da büyücü olduğunu kanıtlayan görünen işaretler iyi bilinen ve kolayca bulunabilen benler, siğiller, lekeler, doğum lekeleri, fazla sayıda meme başı ve tuhaf ya da anormal görünen çeşitli noktalar ve yara izleriydi. Bu işaretleri bulmak için cadılar çırılçıplak soyulur ve bütün kılları tıraş edilirdi.
Cadılık belirtilerinin illa görünür olması da bir koşul değildi. Görünmeyen işaretlere gelince, bu tür araştırmaları zora soktukları düşünülebilir. Ancak cadı avcıları işlerinde ustaydılar. Şeytanın görünmeyen alametinin hiç değişmez bir özelliği olduğunu kabul etmişlerdi: İşaretin bulunduğu tam o yerdeki et acıya duyarsızdı ve en keskin aletlerle bile delinse kanamazdı. Derisinde kesildiği zaman kanamayan bir leke bulunan kişi, başka bir kanıt aramaya gerek kalmaksızın cadıydı. Kral I. James büyücülük üzerine incelemesinde, kan görülmemesinin kesin bir işaret olduğunu söyler.
Bu nedenle cadılık testi için, bir kadın büyücülükle suçlandığı zaman “kanama testi” yapılırdı. İnce, uzun bir iğne genellikle sonuç alabilen cadı avcısı tarafından kan çıkmayan bir yer bulana ya da suçlanan kadın acıyla haykırmayı kesene kadar gövdenin her bölümüne sistemli bir biçimde batırılırdı. Deney genellikle başarılı olurdu. Başarılı olurdu çünkü bu ardı arkası gelmeyen iğne batırma işkencesi öyle dayanılmaz bir dereceye gelirdi ki kadın ya buna bir son vermek için çektiği acıyı göstermezdi ya da uzun süren işkencenin bir sonucu olarak gövdesi acıya karşı duyarsızlaşır ve bilincini yitirirdi.
Beccaria'nın 1785'te yayımlanmış ünlü Essay on Crimes and Punishments'ında, böyle bir mahkemenin dikkat çekici bir betimlenmesi vardır:
Alıntı:Cenevre’nin küçük bir yöresinden Michelle Chaudron adlı taşralı bir kadın kentten dönüş yolunda Şeytan’la karşılaştı. Şeytan onu öptü, sadık kalacağı yeminini aldı ve ayrıcalık tanıdıklarına vermeyi adet edindiği işaretini kadının üst dudağına ve sağ göğsüne kondurdu. Şeytan'ın bu mührü, o zamanların bütün demonografik kişilerinden öğrendiğimiz gibi, derinin üstündeki duyarsız küçük bir işarettir.
Alıntı:Şeytan, Michelle Chaudron'a iki genç kıza büyü yapmasını emretti. Kadın, efendisine hemen itaat etti; kızların aileleri onu Şeytan’la işbirliği yapmakla suçladılar. Kızlar suçluyla yüzleştirildiler, gövdelerinin bazı kısımlarında sürekli karıncalanma hissettiklerini söylediler, Şeytan onları ele geçirmişti.
Hekimler, en azından o günlerde hekim diye geçinen adamlar, çağrıldı. Kızları muayene ettiler. Michelle'in gövdesinde Şeytan'ın mührünü araştırdılar, mühür denilen şey Şeytan’ın işaretiydi. Bu işaretlerden birine uzun bir iğne batırdılar ki bu da az bir işkence değildi. Yaradan kan çıktı ve Michelle çığlıklarıyla o kısmın duyarsız olmadığını kanıtladı. Yargıçlar Michelle Chaudron’un cadı olduğuna ilişkin yeterli kanıt bulamadılar ve ona işkence yapılması emrini verdiler, sonunda da, kuşkusuz, istedikleri kanıtı elde ettiler. İşkenceyle hakkından gelinmiş zavallı biçare, sonunda istedikleri her şeyi itiraf etti.
Hekimler yeniden Şeytan'ın işaretini araştırdılar ve uyluklarından birindeki küçük siyah bir benek buldular. İğnelerini buraya soktular. Zavallı yaratık, tükendiği ve işkence acısıyla kendinden geçtiğinden iğneyi hissetmedi ve haykırmadı. Anında yakılmaya mahkûm edildi fakat dünya o zamanlarda biraz daha uygarlaşmaya başladığından yakılmadan önce boğuldu.
|
|
|
Ruhlarımızın Cinsiyeti Var Mıdır? |
Yazar: Emka - 23-06-2016, Saat: 03:13 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Rahmetli babam Yapı Kredi Bankası müdürlerinden biriydi. Bir banka müdürünün sosyal yaşamı ne gerektiriyorsa öyle yaşardık. Annemle toplantılara davetlere katılır, danslar eder, sinemamız tiyatromuz eksik olmazdı. Seven ve sevilen biriydi. İnsanlığa hizmet etmeyi ondan öğrendim. Bayramlarda Hacıbekir şekercisine, şeker lokum dolu külahlar hazırlatır, geçmişin meşhur çocuk giyim mağazası Sevim bebeden çocuk kıyafetleri, ayakkabılar alır, arife günü Bakırköy çocuk yuvasına götürürdük. Biz de çocuktuk ama o çocuklara verdiklerinden bize vermezdi, bunlar onların kısmeti sizinkiler evde derdi. Derdim babamın ne kadar iyi insan olduğunu anlatmak değil. Bir İnanç’ı dile getirmek. Babam Halveti Cerrahi dervişiydi. Çocukluğum ve gençliğim, dervişlerin arasında, şeyh efendinin dizi dibinde, tasavvuf ve dini sohbet ortamlarında geçti. Bizlere Allah ve İslam sevgiyle öğretildi. Tanıdığım ilk şeyh İbrahim Şevki Fahrettin Efendiydi. Karagümrük’teki dergah yakınındaki küçük bir evde, eşi ve kızıyla otururdu.
İlk gördüğümde, dört beş yaşlarındaydım, nur yüzü, beyaz takkesi, bembeyaz sakalı, yumuşak, nüktedan sohbetiyle aklımda yer etmişti. Kadın erkek çocuk ayırmazdı, ziyaretlerimizde hep birlikte otururduk. 1966 hakka yürümesiyle yerini halifesi Muzaffer Ozak Efendi almıştı. Dervişlik, ben istiyorum, filanca dergâh çok iyiymiş, oraya gitmeli denilerek, tekkenin kapısından girenin içeri alındığı bir mertebe değildir. O zamanlarda istihareye çok önem verilir, rüyalardan gelen mesajlar değerlendirilir ve ona göre kimin ne olacağına karar verilirdi. Muzaffer efendiyi tanıyanlar, hayatını okuyanlar bilir. O, Kadiri Şeyhi Gavsi Efendi’nin halifesi olmak yerine, halveti kalarak derviş olmayı seçmiştir. Halveti Cerrahi dervişi olmak için dergâha gidip kendini tanıttığında, Fahrettin Efendi’yle aralarında geçen konuşma dikkat çekicidir. Fahrettin Efendinin “Meşhur kadınlar vaizini kim bilmez” sözü üzerine o da “Erkek bulsam onlara da vaaz ederdim” diye cevap vermiştir. Muzaffer Efendi, “Dinimizde kadınlarla erkekler arasında temelde bir fark yoktur. Hakiki erkekler, hiçbir şeyin kendilerini Allah’ı zikretmekten alıkoyamadığı kişilerdir” derdi. Babam onun bir çeşit sağ koluydu. Efendi eserlerini el yazısıyla defterlere, kâğıtlara yazar, babam da bankadan eve geldiğinde onları daktilo etmeye başlar, akşam yemeğini araya sıkıştırır, bizi boşlamaz, orada yer alan hikâyeleri bizlere okurdu. O zamanlar televizyon yok, sohbet çoktu.
Muzaffer Efendi’nin, sohbetlerinde, vaazlarında ağzından bal damlardı, dini hikâyeler meseller anlatsın, şakalar yapsın diye ağzının içine bakardık. O da Fahrettin Efendi gibi kadın erkek ayırmaz, evlerde, sohbet ortamlarında büyük bir aile gibi hep birlikte otururduk. Eşi baş tacıydı, bizlerden ayrı olmazdı. Başında ince örtüsüyle, yerleri süpürmeyen diz altı etekler, şık elbiselerle, pırıl pırıl bir görüntüsü vardı. Derviş hanımlarının hepsinin başı örtülü değildi. Annem de başı açıklardandı. Babam vefat ettiğinde başörtüsü kullanmaya başlamıştı. Sıkma baş, türban gibi bağlama şekilleri yoktu. Örtüler, çene altında düğümlenir veya baş üstünden gelen örtü serbestçe bir omuzdan diğerine atılarak kullanılırdı. Örtülerin altına başkaca bir şey takılmaz, tepeden bir gıdım saç görünmesine Şeyh Efendi de dahil kimse aldırmaz, kimse saçın görünüyor ört orayı diye uyarmazdı. Biz kızların hiçbirinin başı örtülü değildi. Sadece camide, dergâhta ibadet zamanları örtü kullanılırdı.
Sohbetlerde Muzaffer Efendi uygun gördüğü konuda konuşmaya başlar, hikâyeler nüktelerle süsleyerek anlatır, sorulara cevap verirdi. Dinlemeye doyamazdık. Okumaya, öğrenmeye çok önem verirdi. “Kur’anı azim-ül-bürhanın birinci ayeti İkra (Oku)’dır. İnsanoğlunun birinci vazifesi okumaktır, “Utlub-ül –ilme ve lev kane bis –sıyn-i farizatün ala külli müslimin ve müslimeti” hadisine işaret eder, İlim uzak bir diyarda dahi olsa, erkek veya kadın her Müslümana ilim tahsili farzdır, ama bu da yetmez, tefekkür etmek, düşünmek, okuduğunu anlamak, anladığını hazmetmek gerekir” derdi. Çocuklara çok değer verir, hediyelerle sevindirirdi. Halkın müşküllerini, halletmeye ve meçhullerine ışık tutmaya çalışır, sohbetlerinde ve kitaplarında bunlara yer verirdi. “Allah’a şefaate giden yol, insanların iç alemi ile ilgilidir. Bu yol üzerinde yol kesenler, şeytan aleyh-ül-la’neye hizmet edenler ve Rahman suretinde görünen iblisler sayılamayacak kadar çoktur” derdi. Bizler (ben kardeşim ve diğer derviş çocukları) Allah’ı, dinimizi sevmeyi böyle güzel öğrendik.
Muzaffer Efendi 1985 yılında Hakka yürüdüğünde ardında insanlık için yazılmış, İngilizce, İspanyolca ve Arnavutçaya çevrilen Irshad, Wisdom of a Sufi Master (Çev. Muhtar Holland), İrşad, Envarül Kulüb (Kalplerin Nurları), Ziynetü’l Kulüb (Kalplerin Ziyneti) isimli kitapları, sohbet tadında dualar, şiirler ve hikâyelerle süslü kitaplar bırakmıştır. Dergâha, halifesi Sefer Dal şeyh olmuş, onun vefatıyla da yerine, istihare yoluyla işaret edildiği söylenen bir zat şeyh yapılmıştır. Ben bu zatı muhteremi şahsen tanımam. Rahmetli babam zamanındaki dervişler arasında bu zatı hiç görmüşlüğüm, dergâha hizmetini bilmişliğim yoktur.
Çok iyi bildiğim şeylerin başında, kutsal kitabımız Kuran’da, Muzaffer Efendi’nin kitaplarında ve okuduğum onlarca tasavvuf kitabının hiç birinde, bırakın doğrudan yazmayı, imasının bile olmadığı “kadın çalışmaz”, ” hamile kadınlar sokağa çıkmaz” ifadelerinin yer almadığı gelir.
Makamda olan zat, “Erkek yakınındaki kadınları çalıştırmayacak. Onun bütün ihtiyacını temin edecek” demiş. Ben, seksenli yılların ortalarında beş yıl boyunca Suudi Arabistan’da yaşadım, çarşaf da giydim peçe de taktım. Şeriatın nasıl uygulandığına bizzat şahit oldum. Orada bile çalışan kadınlar vardı. Terziler, berberler, hemşireler ve doktorlar. O zihniyete göre, kadınlara hizmet etmesi gereken çalışan kadınlar…
Zatı muhterem; Hz. Peygamber, cennetin anaların ayağının altında olduğunu söyler diyeceksin, sonra da “Hamilelik mahrem bir şeydir, özeldir, nazar değer “Erkekler arabasıyla alsın, akşamüstü dolaştırsın. O kızcağız sokağa çıkmasın, nazara gelmesin” dedim, “Hamileler sokağa çıkmasın” demedim” diyeceksin. Kastettiğinle, önerdiğin eylem örtüşmüyor ne yazık ki. Cennetin, ayağının altına serildiği kutsal kadınların, ana olmak için öncelikle hamile kalmış olmaları gerekir. Haklısın, eylem mahremdir ama hamilelik değildir. Senin zihniyetinde olsaydım, sokakta gördüğüm kadın erkek, küçük büyük herkes için mahrem düşünceler içinde olmam gerekirdi, öyle ya hepimiz, önce hamile bir annenin karnındaydık. Ben sokakta kadın erkek görmem, yaratılmışları görürüm, insan görürüm.
O dergâhın sahibi önce Allah sonra Hakka yürümüş Şeyhleri, göçmüş ve yaşayan dervişleridir. O dergâh, hiçbir dönemde diğerleri gibi kapatılmamıştır. Şimdiye kadar şeyhlerinin hiçbiri iktidara yakın, şu partici, bu partici bilinmemiştir. Siyasiler onların ayaklarına çok gitmiştir ama hiçbiri bir siyasinin ayağına gitmemiştir. Siyasetten uzak durmuş, siyasetçiden korkmamışlardır. Çünkü sadece İslam’ı, Müslümanlığı öğretmekle ve sevdirmekle meşguldüler. Zatı muhtereme söz bana düşmez, ben sadece bana göreleri yazmaya çalıştım.
Dünya’da eril ve dişil bedenlerle yaşıyoruz. Size ruhumdan üfürdüm diyen bir yaratıcımız var. Her birimiz ondan bir parçacık taşıyoruz. Ruhlarımızın cinsiyeti var mıdır?
|
|
|
|