Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Forum İstatistikleri |
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065
Detaylı İstatistikler
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 1074 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 1074 Ziyaretçi
|
Son Aktiviteler |
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 329
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 307
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,012
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,135
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,078
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,007
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,150
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,524
|
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,286
|
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,173
|
|
|
EBLA TABLETLERİNDEKİ MÜTHİŞ GİZEM |
Yazar: Spiritüeller - 29-04-2017, Saat: 04:06 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
TEVRAT’TAN 1500 YIL ÖNCESİNE AİT EBLA TABLETLERİNDE ADI GEÇEN PEYGAMBERLER
M.Ö. 2500′lü yıllardan kalma Ebla Tabletleri, dinler tarihi açısından çok önemli bilgileri günümüze kadar taşımaktadır. Arkeologlar tarafından bulundukları 1975 yılından itibaren birçok kez araştırma ve tartışma konusu olan Ebla Tabletlerinin en önemli özelliği ise, içinde İlahi kitaplarda bahsedilen üç peygamberin adının geçmesidir.
Önemli bilgiler içeren Ebla tabletlerinin, binlerce yıl sonra bulunması, Kuran’da bildirilen toplulukların durumunun coğrafi olarak da açıklanması bakımından oldukça önemlidir.
Ebla, M.Ö. 2500 yıllarında, bugünkü Suriye’nin başkenti olan Şam ile Türkiye’nin güneydoğusunu da içine alan bir bölgeyi kapsayan bir krallıktı. Bu krallık, kültürel ve ekonomik olarak doruğa çıkmış ama bir dönem sonra -birçok medeniyette olduğu gibi- tarih sahnesinden silinmişti. Ebla Krallığının, döneminin önemli bir kültür ve ticaret merkezi olduğu, tuttukları kayıtlardan da anlaşılıyordu. Eblalılar devlet arşivi oluşturan, kütüphane kuran ve ticari sözleşmeleri yazılı kayıt altına alan bir medeniyetin sahibiydiler. Hatta Eblaca (Eblait) denen kendi dillerini oluşturmuşlardı. (Ebla”, Funk & Wagnalls New Encyclopaedia, © 1995 Funk & Wagnalls Corporation, Infopedia 2.0, SoftKey Multimedia Inc.)
Yer Altında Saklı Kalan Dinler Tarihi
1975 yılında yapılan kazılarda ilk bulunduğunda, o zamana kadar klasik bir arkeoloji başarısı olarak değerlendirilen Ebla Krallığı, gerçek önemini çivi yazılı yaklaşık 20.000 tablet ve parçalarından meydana gelen arşivin bulunması ile kazanmıştır. Bu arşiv, aynı zamanda diğer arkeoloji uzmanlarının üç bin yıldan beri bildikleri bütün çivi yazılı metinlerin dört kat daha fazlasıydı.
Tabletlerdeki dil, Roma Üniversitesi’nde arkeolojik yazı uzmanı olan İtalyan Giovanni Pettitano tarafından çözüldüğünde, konunun ne denli önemli olduğu daha da iyi anlaşılmış oldu. Bu sayede Ebla Krallığının ve bu muazzam devlet arşivinin bulunmuş olması artık yalnızca arkeolojik değil, dini çevreleri de ilgilendiren bir konu haline gelmişti. Çünkü tabletlerde Kuran-ı Kerim’de adı geçen melek Mikail (Mi-ka-il) yanı sıra (Doubleday, 1981, s. 271-321) üç İlahi kitapta bahsedilen peygamberlerin adı geçiyordu. Hz. İbrahim (Ab-ra-mu), ve Hz. İsmail (Iş-ma-il)’in isimleri… (Howard La Fay, “Ebla: Bilinmeyen Büyük Bir İmparatorluk”, National Geographic Magazine, Aralık 1978, s. 736)
Ebla Tabletlerindeki İsimlerin Önemi
Ebla Tabletlerinde saptanan peygamber isimlerinin çok büyük bir önemi bulunmaktadır. Çünkü bu isimlere ilk kez bu kadar eski bir tarihi belgede rastlanmaktaydı. Tevrat’tan 1500 yıl öncesine ait olan bu bilgiler oldukça dikkat çekiciydi. Hz. İbrahim’in isminin tabletlerde geçiyor olması, Hz. İbrahim ve onun getirmiş olduğu dinin Tevrat’tan önce var olduğunu teyit ediyordu.
Tarihçiler Ebla’da bulunan tabletleri bu açıdan değerlendirdiler ve Hz. İbrahim ve onun risaleti hakkındaki bu önemli keşif, dinler tarihi açısından önemli bir araştırma konusu haline geldi. Amerikalı arkeoloji uzmanı ve dinler tarihi araştırmacısı David Noel Freidmann da yaptığı incelemelere dayanarak tabletlerdeki İbrahim ve İsmail gibi isimlerin peygamber isimleri olduklarını bildiriyordu. (Bilim ve Teknik Dergisi, sayı 118, Eylül 1977 ve sayı 131, Ekim 1978)
Tabletlerde Geçen Diğer İsimler
Yukarıda da belirttiğimiz gibi tabletlerde geçen isimler, üç İlahi kitapta bahsedilen peygamberlerin ismiydi ve tabletler Tevrat’tan çok daha eskiydiler. Ayrıca bu isimlerin yanı sıra tabletlerde başka konular ve yer isimleri de geçiyordu. Bu bilgilerden ve yer isimlerinden anlaşıldığına göre ise, Eblalılar ticarette başarılıydılar. Ayrıca yazılarda Ebla’ya uzak olmayan Sina, Gazze ve Kudüs isimleri de geçiyordu. Bu da Eblalıların bu yerlerle olan ticari ve kültürel ilişkilerini gösteriyordu.
Tabletlerde görülen önemli bir ayrıntı ise Lut kavminin yaşadığı yer olan Sodom ve Gomorra bölgelerinin isimleri idi. Bilindiği gibi Sodom ve Gomorra, Ölüdeniz kıyısında, Lut kavminin yaşadığı, Hz. Lut’un tebliğ yapıp insanları din ahlakına çağırdığı bölge idi. Bu iki yerin dışında ayrıca Kuran ayetlerinde geçen İrem şehri de Ebla Tabletlerinde geçen isimlerin arasında bulunmaktaydı.
Bu isimlerin en dikkat çekici yanı ise, peygamberlerin tebliğ ettiği kitaplar dışında şimdiye kadar bulunmuş başka hiçbir metinde geçmiyor olmalarıydı. Bu o dönemde hak dini tebliğ eden peygamberlerin haberlerinin bu bölgelere de ulaştığını gösteren önemli bir belge niteliğini taşımaktadır. Reader’s Digest dergisindeki bir makalede, Kral Ebrum’un iktidarı döneminde Eblalıların dinlerinde değişim olduğu, insanların Yüce Allah’ın adını yüceltmek için isimlerine ön ek kullandıkları kaydedilmiştir.
|
|
|
HERKES İÇİN ÖLÜMSÜZLÜK AVATAR PROJESİ VE ORGANİZASYON 2045 |
Yazar: Spiritüeller - 29-04-2017, Saat: 03:58 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
İBRAHİM SAİD ÖZKUL – New Media Stars dev medya şirketinin patronu, 32 yaşındaki Rus milyarderi Dmitry Itskov, Şubat 2011’de, (beyin-makine arayüzleri, robotik ve yapay organ geliştirme üzerine çalışan Rus bilim adamlarının da katılımıyla) Russia 2045 Social Movement and Immortality Corporation’ı (Rusya 2045 Sosyal Hareketi ve Ölümsüzlük Şirketi) kurdu. 2045 Initiative adını alan bu mega-bilimsel projenin amacı şöyle tanımlandı:
İnsanın ömrünü ve kabiliyetlerini radikal şekilde artırmak için sibernetik teknolojilerin geliştirilmesi
Yeni bir insani paradigma inşa edilmesi.
Hareketin manifestosunda, günümüzde insanlığın evrimi devam ettirmek için gerekli olan rehberlikten tamamen yoksun olduğu, halihazırdaki teknoloji ne ölçüde ilerlemiş olursa olsun bedenlerimize hapsolduğumuz müddetçe hastalıklar ve ölümden kurtulamayacağımız, bu nedenle teknolojik ilerlemenin yepyeni bir hayat formunu netice verecek şekilde yönlendirilmesi için yeni bir ideolojik paradigmaya ihtiyaç olduğu, bunun da bizi insanın artık sadece çevresini değil bizatihi kendisini de yeniden inşa edeceği bir bilimsel ve teknolojik devrime götüreceğinden bahsediliyor.
Bunun yolu olarak da yapay bir insan bedeni prototipinin inşa edilmesi gösteriliyor. Bu şekilde her şey kökten değişmiş olacak. Bu beden sadece biyolojik bedeni ikame etmeyecek, ondan daha da mükemmel olacak, gerekirse yüksek sıcaklık ve basınca, radyasyona dayanacak, oksijene ve gıdaya ihtiyaç duymayacak, hatta nöral arayüzlerle bir kişi birçok bedeni aynı anda kontrol edebilecek vs. vs. Ve bu mekanik bir bedenin inşasının ötesinde insanlığı entelektüel, ahlaki, fiziksel, zihni ve spiritüel gelişimine yön verecek yeni bir teknoloji, değerler ve dünya görüşü sistemi ortaya çıkaracak.
Proje Rusya ve Amerika’da, yapay organlar ve canlı sistemlerin bilgisayar modellerini yapması hedeflenen araştırma merkezleri kurmayı ve buralarda 30 sene içinde yapay bir beyin üretmeyi hedefliyor. İnsanın kişiliğini biyolojik olmayan bir taşıyıcıya naklederek, ömrü uzatmayı hatta ölümsüzlüğe ulaşmayı planlıyorlar.
Bu 4 aşamalı Avatar Projesi ile gerçekleştirilecek. Avatar Projesi yol haritasında kademeli olarak ölümsüzlüğe nasıl ulaşacaklarını planlamışlar:
Avatar A – 2015-2020 – Beyin kontrolü ile yönetilen insan vücutlu robot kullanımı. (BCI: Brain-Computer-Interface)
Avatar B – 2020-2025 – Ölen insanın beyni avatara nakledilecek.
Avatar C – 2030-2035 – Ölen insanın tüm kişiliği yapay bir beyin sayesinde avatara transfer edilebilecek. Böylece herkese sibernetik ölümsüzlük yolu açılmış olacak, insanda zaten baştan aşağı dönüşmüş olacak.
Avatar D – 2040-2045 – Hologram şeklinde avatar (nam-ı diğer yapay ruh). Böylece yeni çağ başlayacak! Her şekle girebilecek, maddeden bağımsız (bir nevi ana merkeze bağlı) hologramlar artık icap ederse gezegenlere, uzaya, her yere gidebilecek.
Projenin yakın geleceği için oluşturulması düşünülen unsurlarda gayet enteresan:
Uluslararası bir sosyal hareket
Immortal.me adında bir sosyal network
Yardım toplayacak bir vakıf
Immortality (ölümsüzlük) araştırma merkezi
İş geliştirme
Immortality üniversitesi
Immortality projesine katkı yapanlara verilecek senelik bir ödül.
Virtüel bir oyun alanı (burada 2045’in bir simülasyonunu oynayacak, avatarınızı şimdiden kurgulayacaksınız)
İnisyatif şunları kısa vadede geliştirilebilecek yatırımlar olarak öngörüyor:
Zihinle kontrol edilen oyuncaklar
Günlük işlere yardım edecek robot asistanlar
Hayvanların beynindeki sinyalleri insanlara “tercüme” edecek araçlar
Zihinle kontrol edilen yeni bilgisayar oyunu arayüzleri
Herkesin satın alabileceği zihni/entelektüel protezler
Yeni kişilik tanımlama sistemleri
Projeler bununla da bitmiyor, 2045 İnisyatifi, 2012’de Rusya’da kendi siyasi partisini de kurdu: Evolution 2045. Bu parti sadece Rusya’da değil uluslararası kamuoyunda da sibernetik ölümsüzlüğü gündeme getirmeyi, bunun için geleceğin yıldızları olacak yeni bir bilimadamı kuşağı yetiştirecek bir “fabrika” kurmayı, “evrensel sibernetik ölümsüzlük hakkı”nı (“İnsanın ölümsüzlük arzusu, yaşama isteğinin doğal bir uzantısıdır.”) kanunileştirmeyi ve yine uzayın kolonileştirilmesi için zemin hazırlamayı vs. vs. hedefliyormuş. Buraya kadar bu transhumanist Rus projesini kendi tarif ettikleri şekilde, yorum yapmadan aktardık size. Tabii ki gayba attıkları taşlar bunlarla sınırlı değil, kendilerince daha başka nice fanteziler kuruyor, teknolojik ilerlemenin üstsel artışı tılsımıyla kitleleri de bunlara ikna etmeye çalışıyorlar. Robot teknolojisinin hali hazırdaki durumunu (özellikle Pentagon’un gelecek projelerini finanse etmek için kullandığı DARPA’nın destekleyip yönlendirdiği çalışmalarla ki bu apayrı bir yazı mevzusu) da buna delil getiriyorlar. Bu projenin açıkça fıtratı yok etmeye, insanlığın sonunu getirmeye hizmet ettiğini söylediğinizde de size istihza ile, ölümün gölgesi üzerinize düşünce kanaatinizin böyle olmayacağını söyleyecekler.
Şu ana kadar yaptıkları şey de esas olarak takvim çıkartıp, gelecek senaryoları hazırlamak ve projelerin projeksiyonunu yapmak. Biraz rüzgarı arkamıza alırsak yürür gideriz kıvamında yaklaşımları. Yani bu, önden işlemeyip patlasa da belki başka şeylere zemin hazırlayacak bir proje olabilir (bunu biraz zaman gösterecek tabii, birkaç sene içinde beyin-bilgisayar arayüzüyle çalışan avatarın seri üretimini yapacağız diyorlar). Bu proje şu haliyle daha çok Singularity için büyük bir halkla ilişkiler hamlesi işlevi görüyor gibi. Itskov gibi genç bir Rus medya patronunun ölümsüzlük hevesli çalışmaları, (tekrar küresel bir güç olmaya çalışan ve gelecek trenini kaçırmak istemeyen) Rusya bağlamından taşıp transhumanistlerin ağa-babalarının da destek ve teşvikleriyle global bir kampanyaya dönüştü, kendisinden önce Rusya’da bu tarz işlerle uğraşanlara da bir mahfel oldu. Itskov geçen sene Temmuz’da Forbes dergisinin milyarderler listesindeki (o zamanki sayısıyla) 1.226 kişiden bir açık mektupla projeye destek istemişti. Şimdilik bir kişi bile geri dönmemiş (Bu tabii büyük bir halkla ilişkiler faciası, hem ciddiye alınmadığı hem de projeyi gelecekte geniş kitleler üzerinde tahakküm kurmaya çalışan bir milyarderler fantezisi olarak gösterdiği için). Buna karşılık Itskov önümüzdeki günlerde New York’da gerçekleşecek GF2045 konferansından sonra yeni ortaklıkların kurulacağını iddia ediyormuş. Projeyi onlarca bilim adamı ve spiritüel lider doğrudan ya da dolaylı olarak destekliyor.
Bu projenin önemli ayaklarından birisi de zaten spiritüalite (Her-An daha önce bu sahte maneviyat ve bilim bütünleşmesini ve Itskov’un gidip Dalay Lama’dan icazet almasını haberleştirmişti.) Itskov da ölümsüzlük meselesi üzerine çalışmaya başlamasının kendi spiritüel yolculuğunun bir sonucu olduğunu ifade ediyor bir röportajında. 2045 İnisyatifi’nin düzenlediği ilk kongre Global Future 2045 (GF2045) işte bu bir sürü farklı cenahtan ismin katılımıyla 17-20 Şubat 2012’de Moskova’da gerçekleşmişti. Bu seneki de önümüzdeki günlerde (15-16 Haziran) New York’da gerçekleşecek. Geçen senekinden daha kuvvetli bir şekilde New York’daki konuşmacılar arasında Singularity hareketinin neredeyse bütün önemli isimleri ve destekçileri var. Ayrıca (piskoposlardan yogilere) dini ve ruhani liderlerden bilim adamlarına, mühendislerden müteşebbislere pek çok önemli isim burada boy gösterecek. Projeyi destekleyen 23 kişi geçtiğimiz aylarda Birleşmiş Milletler Başkanı Ban-Ki Moon’u da önümüzdeki konferansa davet eden için bir açık mektup göndermişti.
Rusya’nın müthiş bir materyalizmle beraber ve ona rağmen önceden beri paranormal araştırmaların da en gelişmiş olduğu yerlerden biri olmasına da dikkat çekilebilir. O bakımdan GF2045’e sadece bilim adamlarını, futuristleri, kahinleri değil din adamlarını hatta yogiler veya Gurdjieff’in şakirtleri gibi ezoterik tipleri de işin içine katarak önümüzdeki günlerdeki cepheleşmenin nasıl olacağı konusunda fikir veriyor. Neticede hayatı dünya hayatına indirgeyen, insanı evrimini tamamlayamamış bozuk bir makine olarak görenler için ne kalp ne vicdan bir anlam ifade ediyor.
|
|
|
MİSTİSİZMİN TEHLİKELERİ |
Yazar: Emka - 28-04-2017, Saat: 21:08 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Mistisizmin En Yüksek'e «Güvenli» Yol, majinin(1) ise En Aşağı'ya Tehlikeli Yol olduğuna dair tuhaf bir düşünce ısrarla yayılıyor ve sanki giderek taraftar kazanıyor.
Bu sav hakkında birkaç şey söylenebilir. İnsan kendine tehlikesiz bir şey hiç yapmaya değer mi diye sorabilir ve kendi mutlak mahvını hedeflemiş birini hangi tehlikenin tehdit edebileceğini merak edebilir. Ayrıca, militan mistiğin şu anki el çabukluğunda olduğu gibi, tüm Maji'yi Kara Maji olarak sınıflayanların dürüstlüğüne biraz acı bir tebessümle gülümseyebilir.
Şimdi, iki yolun literatüründe de az biraz mürekkep yalamış ve her iki yoldan adeptlerinin(2) birebir açıklamalarıyla onurlanmış biri olduğunu iddia eden biri olarak inanıyorum ki ben bu iki yolu epey bir dengeye getirebilirim.
İşte majikal teori: Sonsuzluktan ilk kopuş dengelenmeli ve böylece düzeltilmedir. Demek yanılsamanın yaratıcısı «Yüce Majisyen» Yaratıcı Maya(3) ile yüz yüze çarpışmak gerekir. Fakat «eğer İblis, İblis'e karşı gelirse krallığı nasıl ayakta kalacaktır?» İkisi de yok olur: yanılsama kalmaz. Matematiksel olarak, 1 + (-1) = 0'dır. Bu yol Tarot'ta Magus'la, sayısal değeri 1 olup 0'dan ilk ayrılış olan ama Beth'e, 2'ye, Bilgelik Tanrısı Merkür'e gönderimde bulunan kartla, Maji ve Hakikatle sembolize edilir(4).
Bu Magus, hem Majisyen, hem de Liber 418'de (Equinox, No. V., Özel Ek, sf. 144) açıklanan «Büyük Majisyen» olarak çift özelliğe sahiptir.
Oysa mistiğin formülü daha basittir. Matematiksel olarak formülü 1 - 1 = 0'dır. O, denize atılan bir tuz tanesi gibidir; çözülme işlemi, elbette majisyenin temaşa ettiği dünyaların şokundan daha kolaydır. «Otur ve kendini Tanrı'nın huzurunda toz gibi hisset; hayır, tozdan da az, bir hiç olarak»; işte mistiğin yönteminin herşeye yeten basitliği. Ne yazık ki birçok insan bunu yapamaz. Yapamadığınızı ısrarla dile getirdiğinizde mistik, büyük ihtimalle size sadece omuz silkecek ve yüzünü başka tarafa çevirecektir.
Bu yol Tarot'ta, aynı zamanda hem Mistik hem Sonsuz anlamına gelen «Abdal» kartıyla sembolize edilir(5).
Bu sorun bir yana, formül hiç bir şekilde göründüğü kadar basit değildir. Mistik, «Tanrı»nın gerçekten «Tanrı» olup O'nun suretini maske edinmiş kötü bir cin olmadığına nasıl emin olacak? Örneğin elimizde Huss'u(6) «Tanrı»sına kurban eden Gerson var; mistisizmle basit bir hobiden öte ilgilenmiş modern bir gazetecinin «Mistik hayat en yüksek seviyesinde inkâr edilemez biçimde bencildir» demesi var. Yine bir başka yazıda bahsedilen, Evren'i eleştirmeyi sonunda bırakıp, «Sadece Jock ve ben kurtulacağız ama Jock hususunda o kadar emin değilim,» diyen yaşlı bir bayan, doksan dokuz yaşında olduğu halde sözde telif hakkının sözde ihlalini ağzından köpükler saçarak karşılayan bir başkası ve yine onun kadar hassas olup adının bu satırların yazarınca anılmasıyla sara nöbeti geçiren bir örnek var; eğer bunlar gerçekten de Tanrı'yla «birleşmiş» ya da Tanrı'nın «içinde erimiş» kişilerse, nasıl bir Tanrı bu?
Galatalılar'da(7) anlatılır ki Ruh'un meyveleri barış, aşk, neşe, sabır, nezaket, iyilik, itikat, uysallık, ölçülülüktür; başka bir yerde ise «Onları, meyveleri sayesinde tanıyacaksınız» denir.
Bu durumda kötü işlerde bulunan bu kişilerin ya sahtekâr olup kesinlikle aydınlanmamış olduklarını ya da şeytanla bir olduklarını düşünmeliyiz.
Bunlar, Liber 418'de (Equinox, No. V., Özel Ek, sf. 119 ve devamı) derinlemesine işlenen «Sol El Yolu Kardeşleri»dir(8).
En önemli alametleri kendilerini özel saymalarıdır. «İnsan biziz.» «Tek yol bizimkidir.» «Bütün Budistler günahkardır». Spiritüel kibrin çılgınlığı.
Majisyen bu korkutucu kibir batağına mistik kadar kolay düşmez; o kendi dışındaki şeylerle ilgilidir ve kibrini düzeltebilir. Gerçekten de o sürekli olarak Doğa tarafından düzeltilir. O, Yüce Majisyen, [bilir ki] dört dakikada bir mili koşamaz! Mistik münzevi ve dışa kapalıdır, sağlıklı mücadeleden uzaktır. Oysa bizler okul öğrencileriyiz, kafamız şiştiğinde futbol sahası bizi bekler. Mistik bir engelle karşılaştığında 'mış gibi yapar'. Bunun «sadece yanılsama» olduğunu söyler. Bir morfin bağımlısının mutluluğuna, bir felçlinin kuruntularına sahiptir. Bir gerçekle yüzleşecek gücü yitirir, kendi hayal gücünden beslenir, kendi kendini aydınlandığına ikna eder. Bu konuyla ilgili kendine muhalefet edildiğinde, küser, kinci ve garazlı olur. Eğer Bay X'i eleştirirsem feryadı basar ve beni arkamdan vurmaya çalışır; eğer Madam Y'nin pek de Azize Teresa olmadığını söylersem, öyle olduğunu göstermek için bir kitap yazar.
Böyle insanlar tıpkı Milton'ın(9) daha az tehlikeli türden ruhsal rehberler için yazdığı gibi: «şişmiştir içleri yelle, solurlar leş buğuları, çürümüştür içleri, saçarlar kötü kokuları,»
Bunların sefil takipçileri ve taklitçileri içinse sıfatlar kifayetsiz kalır. Bütün evren onların «ahmak yüzlerini yansıtan bir ayna»dan başka bir şey değildir; Sir Palamedes'in(10) aksine, ona sadece hayran olurlar. Ahlaksal ve ruhsal Narsisler(11) olarak yanılsama sularında yok olurlar. Napoli'de avukatlık yapan bir arkadaşım bana bu kendine hayran olmanın bittiği yer hakkında birçok tuhaf hikaye anlattı.
Kötülüğün işleyişindeki incelik kendini özellikle neofitlerin(12) Kara Biraderler(13) tarafından yakalanma yöntemlerinde gösterir. Abartılı bir hûşû, konuşmada bir ağda, anlamsız ata sözleri ve kirli tapınağın üstünde sahte bir kutsallık perdesi. Ustalıklı taklit kendini asalet, kafası karışık ortaçağcılık derinlik gibi gösterir; laf ebeliği uzmanlık sayılır, tılsımlar fazilet timsali ukala Farisi'nin artar hımmm'larıyla(14).
Bu tavra, bütün insani erdemlerden yoksun olma eşlik eder. Majisyenlerin en üstünü, insanlık kapasitesi içinde hareket ederken, bir insan nasıl davranmalıysa öyle davranır. İyi kalpliliği ve duygudaşlığı öğrenmiştir. Diğerkamlık sık sık giydiği bir kıyafettir. İşte mistik, bundan yoksundur. Aşağı planları(15) yukarı planlara çekmeye çalışırken, bir majisyenin asla yapmayacağı bir hatayı yapar, aşağıyı ihmal eder.
Rahibe Gertrude ne zaman bulaşıkları yıkama sırası ona gelse çok özür dileyerek tam o anda ilahi bir törenle Kurtarıcı İsa ile nikahlandığını söylerdi.
Yüzlerce mistik kendilerini tamamen ve sonsuza kadar kapatıyor. Toplumu yalnızca refah üretme kapasitelerinden değil, sevgilerinden, iyi niyetlerinden ve en kötüsü bir örnekten ve ilkelerinden mahrum bırakıyorlar. İsa, kariyerinin doruk noktasında müritlerinin ayaklarını yıkamaya zaman bulmuştu; bütün planlarda bunu yapmayan herhangi bir Üstad, bir Kara Birader'dir. Hindular, bir insan ve vatandaş olarak görevlerini layığınca yerine getirmeden «Sannyasi» (bizim münzeviye benzer) olan hiç kimseyi onurlandırmazlar. Cinsel perhiz ahlak dışıdır ve bu kişi Yol'daki en büyük zorluklardan birinden hileyle kaçmaktadır.
Aşağı planların zorluklarından kaçanlara dikkat edin; çünkü büyük ihtimalle yüksek planların zorluklarından da kaçıyorlardır.
Yol'un kendine has tehlikelerini yazmaya yerimiz yetmez: her öğrenci, her adımında kendi kişisel zaaflarını yansıtan tahriklerle karşılaşır. Ben bu yazıda yalnızca yolun bir parçası olup onun doğasına içkin tehlikelerden bahsettim. Bir an için bile en zayıftan yoldan geri dönmesini veya çıkmasını istemiyorum, ama en güçlüden şu doğru şeyleri uygulamasını istiyorum: Öcelikle, hem bakış açılarında hem de yöntemde şüpheci ve bilimsel bir tavır; ikincisi, bir atletin ve kaşifin anladığı anlamda sağlıklı bir hayat; üçüncüsü, insanlarla içten dostluklar ve hayata, işe ve ödevlere adanma.
Bir gram düzgün gururun, bir ton sahte alçakgönüllülükten daha iyi olduğunu aklından çıkarmasın. Bir gram düzgün alçak gönüllük, bir gram düzgün gurura eşit olsa da çalışan birinin ikisiyle de uğraşacak zamanı yoktur. Ayrıca İsa'nın «Tanrı'yı bütün kalbinle, komşunu ise kendinmişçesine sev» yasasını hatırlasın.[1]
Notlar
1- Maji - yüksek büyü, havass, sihir
2- Adeptler - Üsta Majisyenler, Üstatlar
3- Uzak Doğu felsefesinde yaşam ve dünyada fani olan herşeyin kökeni
4- Magus veya Majisyen, ikinci Tarot karttır çünkü O sayılı kart ondan önce gelir (en azından Altın Şafak Tarot dizişinde), tekabül ettiği gezegen Merkür ve harf "B"dir.
5- 0 sayılı Arkana Major (Büyük Sır) Tarot kartı Abdal/Aptal aslında Altın Şafak Tarot dizilişinde en yüksek konumda mistiktir
6- Jean Charlier de Gerson (1363-1429) verdiği kararla Katolik Kilise namına din reformcusu Jan Huss'in (1369-1415) aforoz edilip diri diri yakılmasına neden olmuştu.
7- İncilin sonlarında Tarsuslu San Pol'un Galatalılara verdiği bir vaaz.
8- Sol El Yolu - Yaygın olarak yanlış kullanılan bu okült tabirin kökeni Tantrik Vama Marg'dan kaynaklanmaktadır. Sağ El Yolu, Ananda Marg özellikle cinsel yoga ile ilgili Tantrik uygulamaları sembolik olarak uygulayan riyazet ve cinsel perhize dayayan bir yoldur. Vama Marg ise cinsel enerji ile en yüksek mistik birleşmeyi ve diğer Tantrik hedefleri tamamlamaya çalışır. Burada "sol" kundalini kanalının solundaki dişi (aysal pranayı taşıyan) kanalı, dişi enerjiyi ön plana aldıkları için kullanılır. Ancak özellikle püriten Teosofistler tarafından Sol El Yolu, şer güçlere dönük kara büyücüler için kullanılmıştır. Bunun sebebi kurucuları Blavatsky, cinselliği hayvansal bir dürtü ve Tantra'yı şer ve karanlık bir yol olarak değerlendirmesinden kaynaklanmaktadır. Ne yazık ki bu tuzağa en son düşmesi gereken Crowley de düşmüş ve bu terimi teknik açıdan yanlış şekilde kullanmıştır.
9- John Milton (1608-1674) Ünlü İngiliz şair.
10- Sir Paramedes Sarasen (Müslüman) Şövalye - Aleister Crowley'nin kısa hikayelerinden biri. Sir Palamedes, efsaneye göre Müslümanlıktan Hıristiyanlığa geçip Kral Artur'un şövalyelerinden biri olmuştu.
11- Narsis - Mitolojide suda kendi yüzünü görüp aşık olan genç. Aşk tanrıçasını reddettiği için cezalandırıldı.
12- Neofit - Latince yeni başlayanlar. Altın Şafak cemiyetinde ilk giriş derecesi. Okült çaylak, çırak.
13- Kara Biraderler - Daha çok Dennis Wheatley gibi kara büyü ve fantastik türü romancıların anlattıkları şer güçlere adanmış bir kardeşlik.
14- Aleister Crowley isim vermezse de diğer yazılarından anlaşılıyor ki her zamanki gibi Artur Edawrd Waite adında Mistik, Hermetik, Simya, Masonluk vs. edebiyatında bir sürü eser çıkarmış bir Altın Şafak üyesini eleştirmekte.
15- Planlar - okült edebiyata yaşadığımız ortam fizik planı veya alemidir. Bunun dışında gözle görülmeyen planlar vardır. Fizik planın üst bölümü eterik plandır. Ondan sonra insanın duygusal şuur alanını içeren astral plan, zihinsel şuur alanını içeren mental plan, ruhsal şuur alanını içeren ruhsal plan vs. vardır. Üst planların titreşimleri yüksekti alt planların titreşimleri düşüktür. Bu konuda özellikle Teosofistler bir sürü inceleme yapmıştır.
|
|
|
UZAYDAKİ ESRARENGİZ EL |
Yazar: Spiritüeller - 28-04-2017, Saat: 16:59 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER
- Yorum Yok
|
|
Pulsarlar (Atarcalar) güneşimizden de büyük yıldızların patlamalarından sonra onlardan arta kalan parçaların ortaya çıkardığı göksel oluşumlardır. Bu cisimler kalp gibi attıkları için pulsar (pulsate – kalp atışı) adını almışlardır. Bunlar aynı zamanda kendi eksenlerinde hızla dönmektedirler. Bu dönmeler neticesinde güçlü manyetik alanlar oluşur. Kendi içine çöken yıldızlar öylesi büyük bir yoğunluğa ulaşırlarken ışığı bile bükerler.
Pulsarlar içinde en kendine has özelliği olan PSR B1509-58 isimli atarcadır. Chandra Röntgen Gözlemevi tarafında X ışınları vasıtasıyla alınan yukarıdaki Pulsar görüntüsünde düşük enerjili bölgeler kırmızı, bundan biraz daha yüksek enerjiye sahip bölgeler yeşil ve en yüksek enerjiye sahip bölgeler ise mavi renkte görünmektedir.
Bu Pulsarın ‘Uzaydaki Bir Eli’ hatırlatması sebebiyle NASA tarafında takılan lakabı ‘TANRI’NIN ELİ’ dir.
Fotoğrafta 150 ışık yılı boyunda ve galaksimize 17 bin ışık yılı(17.000×10.trilyon km.) uzaklıktaki göksel oluşum henüz genç bir atarca olarak biliniyor.
İşin en ilginci ise bu görüntü 17.000 yıl öncesine ait. Yani görüntü bize 17 bin yıl geriden geliyor.
|
|
|
GÖBEK ÇUKURUNA ALKOLLÜ PAMUK KOYMANIN FAYDASI |
Yazar: Emka - 28-04-2017, Saat: 15:22 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER
- Yorum Yok
|
|
Göbek deliğinize alkole batırılmış pamuğu koyun ve mucizeye tanık olun. Soğuk algınlığı, karın ağrısı, öksürük ve adet sancılarından kurtulmak için mutlaka denemelisiniz.
Bu yöntem geleneksel tıbbın en etkili yollarından biridir. Yapımı kolaydır ve hiç bir özel yetenek ve çapa gerektirmez.
Yapmanız gereken tek şey % 50 oranında alkollü su ile pamuğu ıslatmak ve göbek çukurunuza koymak.
Bu yöntem evde ağrılarınızı rahatlatacak ve vücudunuzun rahatlamasını sağlayacaktır.
Göbek deliğine alkollü pamuk koymak soğuk algınlığı, grip ve boğaz ağrısı tedavisinde kullanılan geleneksel uyuşturma yöntemi olarak kabul edilir. Diğer pek çok yöntemden daha etkilidir.
Pamuğu koyduktan sonra bir bant ile de kapatarak alkolü pamuğun kaybolmasını önleyebilirsiniz.
Ayrıca hanımlar için özel günlerinde yaşadıkları adet sancılarını, adet kramplarını hafifletmek için kullanılır.
Karın ağrılarını hafifletmek için yine alkole pamuğu batırın fakat üzerine biraz tuz ekleyerek göbek deliğinize yerleştirin.
|
|
|
İnsanlık Tarihinin En Tehlikeli Kitabı “Necronomicon”Un Sırrı |
Yazar: Spiritüeller - 27-04-2017, Saat: 20:40 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER
- Yorum Yok
|
|
Bugüne kadar birçok meraklı, gizemler kitabının basılı bir kopyasını bulmak için çabaladı fakat orijinalini bulma çabaları büyük ölçüde olumlu sonuçlanmadı.
Aradıkları kitap “Necronomicon’un Gizli Gerçeği”dir (İngilizce: The Hidden Truth of The Necronomicon)ve bu kitabın tüm versiyonları, uzmanlar tarafından insanlık tarihinin en tehlikeli kitabı olarak görülmüştür.
Bu kitabın insanlara korkunç fikirler aşıladığı, karanlık gerçekleri ile okuyanları deliliğe ve hatta ölüme götürdüğüne inanılıyor. Ayrıca kitabın karanlık büyüler içerdiği ve insanlara öngörülemeyen zararlar verdiği de düşünülmekte.
Kitap içerisinde, ruhlar alemiyle nasıl iletişim kurulacağı ve ölülerin nasıl harekete geçirleceği konusunda formüller ve büyüler bulunmaktadır. Bu kitaptaki büyülere ulaşan ve uygulayan herkes ya aklını yitirmiş, ya ölene kadar suskun kalmış ya da bilinmeyen varlıklar tarafından öldürülmüştür.
Kitap VIII. yy.da Abdul Alhazred isimli bir Arap yazar tarafından kaleme alınmıştır. Howard Philips Lovecraft‘ın iddiasına göre kitap Abdul Alhazred tarafından yazılmamış olup orijinal adının Kitab Al Azif olduğu ve 950 senesinde Theodorus Philetas tarafından yunancaya çevrildiği belirtilmektedir.
Piyasada çok çeşit ve birbirinden farklı Necronomicon bulmak mümkündür. Bunların içerisinde en popüleri “Simon Necronomicon”u olarak bilinen kitaptır. Simon Necronomicon’u Sümer mitolojisi ile bağlantılıdır.
Necronomicon’un orijinallerinin bilinen bütün kopyaları kilitli tutulmaktadır ve halka açık değildir. Bazı gizemli tarikatlar ve kuruluşlar çeşitli emelleri için bu kitabın kopyasını bulmak için azimle çalışmaktadırlar.
Necronomicon’un içeriğini yaymak adına yapılan tüm çalışmalar büyük kazalar ve trajediler ile sonuçlanmıştır bu yüzden kitabın lanetli olduğu söylenmektedir.
Papalık tarafından yasaklanmış olan kitabın Vatikan’da saklandığı ve bir kopyasının da İngiliz Müzesi’nde saklı tutulduğu söylenmektedir. Piyasadan toplatılan kitabın bir kopyasına Alaister Crowley ulaşmış ve okumuştur, bazı sayfalar da basına sızarak Fenomen isimli dergide yayımlanmıştır.
Yazımıza Abdul Alhazred’in şu sözleriyle son veriyoruz;
“Bu kelimelere kulak verin ve anımsayın! Çünkü hatırlamak en önemli ve en etkili büyüdür. Geçmişi hatırlayabilen olmakla gelecek olan şeyleri hatırlayabilen olmak aynı şeydir. Bu yazıyı hazır olmayana göstermeyin, çılgınlık yaratır, insanda ve hayvanda….”
Kaynaklar: Wikipedia – Oddityworld
|
|
|
UZAYDAN GELEN BÜYÜK TEHDİT 2019 DA |
Yazar: Emka - 27-04-2017, Saat: 04:30 - Forum: GÜNCEL HABERLER
- Yorum Yok
|
|
Astronomlar, bugüne kadarki en tehditkar gökcismini keşfetti. Liverpool'daki John Moores Üniversitesi‘nden Dr. Benny Peiser, ilk olarak 5 Temmuz gecesi New Mexico'daki gözlemevince saptanan 2002 NT7 katalog numaralı gökcisminin, Dünya ile çarpışma ihtimali içeren rotada bulunduğunu ve 1 Şubat 2019‘da Dünya‘ya çarpabileceğini söyledi.
Peiser, parlaklığı göz önüne alındığında 2 kilometre genişliğinde olduğu tahmin edilen NT7‘inin Dünya'ya çarpma olasılığının %6 olduğunu belirtti.
Araştırmacılar, Güneş'in çevresindeki dönüşünü 837 günde tamamlayan NT7'inin, 1 Şubat 2019‘da Dünya'ya çarpma hızının saniyede 28 kilometreye ulaşabileceğini, bu hızın bir kıtayı yok edecek seviyede olduğunu ve küresel iklim değişikliklerine yol açabileceğini tahmin ediyor
|
|
|
KORKUYU SEVGİYE DÖNÜŞTÜRME MEDİTASYONU |
Yazar: Emka - 27-04-2017, Saat: 04:17 - Forum: MEDİTASYON
- Yorum Yok
|
|
Koltuğunda ya da kendini rahat hissettiğin bir pozisyonda oturabilirsin. Sonra ellerini kucağının üstünde, sağ elin sol elinin altında olacak şekilde kavuştur. Bu pozisyon önemli çünkü sağ el sol beyine bağlıdır ve korku her zaman sol beyinden gelir. Sol el sağ beyine bağlıdır ve cesaret sağ beyinden gelir.
Sol beyin, muhakemenin oluştuğu yerdir ve muhakeme her zaman korkar. O yüzden hem cesur, hem de entelektüel bir insan bulamazsın. Ne zaman cesur biriyle karşılaşsan onun entelektüel olmadığını göreceksin. Mantıksız davranacaktır, bu kaçınılmazdır. Sağ beyin sezgiseldir; o yüzden bu sadece sembolik bir pozisyondur. Sadece sembolik de değil, enerjiyi belirli bir konuma, belirli bir ilişkiye sokar.
O yüzden sağ el sol elin altında olur ve iki başparmak kavuşturulur. Sonra gevşe, gözlerini kapat ve alt çenenin biraz gevşek olmasına izin ver - ama zorlama - sadece gevşet ki ağızdan nefes almaya başlayabilesin. Burundan nefes alma, ağızdan nefes almaya başla; bu çok rahatlatıcıdır. Burundan nefes almadığın zaman zihin artık eski kalıp içinde işlemeyi bırakır. Bu, yeni bir şey olacak ve yeni bir nefes alma sistemi içinde yeni bir alışkanlık daha rahat oluşturulur.
Ayrıca burundan nefes almadığın zaman, beynin uyarılmamış olur. Hava artık beyne gitmez, doğrudan göğse gider. Aksi halde sürekli bir uyarı ve masaj devam eder. O yüzden burun deliklerimizden nefes aldığımız zaman, hava çektiğimiz burun deliği sürekli değişir. Bir burun deliğinden nefes almak, beynin bir tarafına masaj yapar, diğer burun deliği ise beynin diğer tarafına. Her kırk dakikada bir değişirler.
Neyse, bu pozisyonda otur ve ağzından nefes al. Burun ikildir, ağız ise tekildir. Ağızdan nefes aldığın zaman herhangi bir değişiklik yaşanmaz: Eğer bir saat boyunca oturursan, aynı şekilde nefes alıyor olacaksın. Hiçbir değişiklik olmayacak; aynı halde kalacaksın. Burundan nefes alırken tek bir halde kalamazsın. Durumun otomatik olarak değişir; senin bilgin olmadan değişir.
O yüzden bu durum çok çok dingin, ikil olmayan yeni bir gevşeme hali yaratacak ve enerjilerin yeni bir şekilde akmaya başlayacak. En az kırk dakika boyunca hiçbir şey yapmadan sessizce otur. Eğer bir saat yapabiliyorsan çok iyi olur. O yüzden, mümkünse kırk dakikayla başla ve zamanla bir saate çık. Bunu her gün yap.
Ve bu arada hiçbir fırsatı kaçırma, ne zaman karşına bir fırsat çıksa üzerine atla. Her zaman yaşamayı seç. Her zaman bir şeyler yapmayı seç; asla geri çekilme, asla kaçma. Bir şeyler yapma, bir şeyler yaratma fırsatı karşına çıktığı zaman bunun keyfini çıkar.
|
|
|
GÜVEN İÇİN MEDİTASYON |
Yazar: Emka - 27-04-2017, Saat: 04:13 - Forum: MEDİTASYON
- Yorum Yok
|
|
Eğer güvenmekte zorlanıyorsan, o zaman geri gitmen gerekiyor. Anılarının derinliklerine ulaşman gerekiyor. Geçmişinin derinliklerine girmen gerekiyor. Zihnini geçmişin etkilerinden temizlemen gerekiyor. Geçmişinden gelen dağ gibi bir çöp yığını olmalı; onu boşalt.
Bu işin anahtarı şudur: Bu dönüşü bir hatırlama olarak değil, yeniden yaşamak olarak gör. Bunu bir meditasyona çevir. Her gün, akşamları sadece bir saatliğine geri git. Çocukluğunda olan her şeyi anımsamaya çalış. Ne kadar derine inersen o kadar iyi olur; çünkü yaşanmış birçok şeyi saklarız ve bunların bilinç seviyesine ulaşmasına izin vermeyiz. Onların açığa çıkmasına izin ver. Her gün yaptığın zaman giderek daha derine indiğini hissedeceksin. En başta dört ya da beş yaşında olduğun bir dönemi hatırlayacaksın ve bunun ötesine geçmen mümkün olmayacak. Birden karşına bir Çin Seddi çıkacak. Ama git... Zamanla, daha derine inebildiğini göreceksin: Üç yaş, iki yaş. Doğdukları ana kadar inebilen insanlar olmuştur. Rahimdeyken yaşadıklarına ulaşan insanlar vardır. Bunun da ötesine ulaşmış, ölmüş oldukları bir önceki hayatlarına ulaşmış insanlar var.
Ama eğer doğduğun ana ulaşabilir ve o anı tekrar yaşayabilirsen, çok derin bir acı hissedeceksin. Sanki yeniden doğduğunu hissedeceksin. İlk nefesinde çığlık atan bir bebek gibi bağırabilirsin. Rahimden ilk çıktığı an nefes alamayan bebek gibi nefesin kesilecek... Bebek ilk birkaç saniye boyunca nefes alamaz; sanki boğuluyordun Sonra çığlık atar, nefes gelir, soluk borusu açılır ve akciğerleri işlemeye başlar. O noktaya kadar ulaşman gerekebilir. Oradan geri dön. Her akşam tekrar git ve geri dön. En az üç ayla dokuz ay arasında sürecektir ve her gün üzerinden bir parça yük kalktığını hissedeceksin. Bu yük kalkarken bir taraftan da içindeki güvencesizlik kaybolacaktır. Bir kere geçmiş temizlendikten sonra, tüm yaşananları gördüğün zaman, onlardan kurtulursun. İşin anahtarı bu: Eğer hafızanda olan bir şeyin farkına varırsan, onun yükünden kurtulmuş olursun. Farkındalık özgürleştirir, bilinçsizlik kölelik yaratır. Güven ancak özgürlükle mümkün olabilir.
|
|
|
ESKİ KORKU KALIPLARINI YOK ETMEK İÇİN MEDİTASYON |
Yazar: Emka - 27-04-2017, Saat: 04:10 - Forum: MEDİTASYON
- Yorum Yok
|
|
Çocukken benimsemiş olduğum bir kalıbı hâlâ tekrarladığımı fark ettim. Ne zaman ailem bana kızsa ya da olumsuz olduğunu düşündüğüm bir şey söylese, içime kapanır, bir yere kaçar ve insanlar olmadan yaşayabileceğim, tek başıma yaşayabileceğim fikriyle kendimi avuturdum. Şimdi, arkadaşlarıma da aynı tepkiyi verdiğimi görmeye başladım.
Bu sadece kanıksanmış bir eski alışkanlık. Tam tersini yapmaya çalış. Ne zaman içine kapanma duygusu hissetsen, kendini aç. Eğer gitmek istiyorsan, gitme; eğer konuşmak istemiyorsan, konuş. Eğer tartışmayı kesmek istiyorsan, kesme ve tam aksine her şeyinle devam et.
Korku yaratan bir durum yaşandığı zaman iki seçenek vardır; ya savaşırsın ya da kaçarsın. Normalde küçük bir çocuk savaşamaz, özellikle geleneksel ülkelerde. Amerika'da çocuklar öyle bir savaşır ki, anne ve babalar kaçar! Ama eski ülkelerde, geleneksele bağlı olan ülkelerde - ya da geleneksel bağların hâlâ çok güçlü olduğu ailelerde - bir çocuk savaşamaz. Tek yolu içe dönmek, korunmak için kendi kabuğuna çekilmektir. Yani sen kaçma numarasını öğrenmişsin.
Şimdi tek yapabileceğin şey, ne zaman kaçmaya çalıştığını hissedersen, orada kal, inatçı ol ve var gücünle savaş. Sadece bir ay boyunca tersini dene ve sonra duruma bakalım. Tersini yapabildiğin zaman sana her ikisini de bırakmanı söyleyeceğim. İkisinin de bırakılması gerekir çünkü ancak o zaman insan korkusuz olabilir; çünkü ikisi de yanlış. Bir yanlış çok derinde kök saldığı için, diğeri tarafından dengelenmesi gerekir.
O yüzden bir ay boyunca gerçek bir savaşçı ol, her konuda. Ve kendini çok iyi hissedeceksin, hem de çok iyi, değil mi? Çünkü insan ne zaman kaçarsa, kendini çok kötü, hatta ikinci sınıf insan gibi hisseder. Bu, korkakça bir numara; kendi kabuğuna çekilmek. Cesur olmak mı? Hım? Sonra ikisini de bırakacağız çünkü cesur olmak aslında derinliklerinde korkak olmaktır. Cesaret ve korkaklığın ikisi de yok olduğu zaman insan korkusuz olabilir. Bunu dene!
|
|
|
|