Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Forum İstatistikleri |
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065
Detaylı İstatistikler
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 947 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 947 Ziyaretçi
|
Son Aktiviteler |
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 322
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 305
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,006
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,130
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,074
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,007
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,145
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,522
|
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,285
|
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,173
|
|
|
KRYON-Gezegensel Geçiş Birçoklarının Kehaneti Oldu |
Yazar: Emka - 11-02-2017, Saat: 14:11 - Forum: KRYON
- Yorum Yok
|
|
Yıllardır fiziksel değişimin gezegene gelmekte olduğunu söyledik. Kehanetler kendi anlaşılmaz şekillerinde net idi ve gezegenin kendisinin bilincinin değişeceğini ve gezegenin insancıllıkta “daha yumuşak” olacağını ve beklenmeyen şeylerin gerçekleşeceğini söylüyorlar. Hatta size gelmekte olan jokerin (beklenmedik durumun) olabileceğini ve bunlardan daha fazlasının olacağını anlattık. Bu beklenmedik durumlar beklenmedik veya olası olmayan şeylerdi – beklemediğiniz dünya değiştiren icatlar, beklemediğiniz başkalarının eylemleri ve hatta beklemediğiniz iyilik. Daha yumuşak enerji size geliyor ve bu çok tatlı ve birçokları bunun iyi bir tahmin ve muhteşem bir kehanet olduğunu söyledi. Ancak nelerin gerçekleşmekte olduğunu anlatmak istiyorum ve size bunun ABC’sini vermek istiyorum. Size etrafınızda olan bitenlerin fiziksel 3B gerçekliğini vermek istiyorum.
Bunun bazısı size bir tekrarlama olarak görünecek, ama değil. Bu, bugün neler olup bittiğini size göstermek için daha önce verdiğim bir çok küçük parçanın birleştirilmesidir. Konu DNA. DNA sadece bedeninizdeki kimyasal bir molekül değildir. O kutsallığın çok boyutlu bir parçasıdır. DNA adını verdiğiniz molekül tüm galakside bulunur, sevgililer. O yaşamdır ve her yerde yaşamın oluşma yoludur. O her yerdeki yaşamın geometrisi ve modellemesidir ve gezegeninizin dışında bulduğunuz diğer yaşamı inceleyebildiğiniz bir gün bunu göreceksiniz. DNA sadece fizik vasıtasıyla değişebilir, çünkü kimyayı kontrol eden fiziktir. Bu değişim ile ilgilidir.
|
|
|
MANYETİK GÜÇ UYGULAMASI |
Yazar: Mutlakguc - 10-02-2017, Saat: 19:52 - Forum: MEDİTASYON
- Yorum Yok
|
|
Eller ile herkesin yapabileceği bir uygulama olan manyetik güç uygulamasını Bir kimse her fırsatta yapmaya devam ederse .Bir hafta sonra hayata çok daha farklı ve üstün bir bakış ile bakmaya başlar.o kimsenin şansı çokça olup herşeyin güzeli ile karşılaşır.Morali her zaman çok iyi olur.Çokça rüyalar görür rüyalarıda hep güzel olur,Bir kimse ona bir kötülük yapsa Allaha Yemin Ederimki manevi alemden kötülük sahibne kısa zamanda bir bela erişir.Bunu yapan kimse baş ve diş ağrılarından tamamen kurtulur.
Herkes onu sever oda herkesi sever.Basiretinde büyük açılma olur her işin ince manasına varır.keşfi açılır neyle uğraşıyorsa o konuda sırlar öğrenir.her ana neşe ve sürurla dolu olur.konuşması güzel ve hikmetli olup kimseyi kırmaz.eleri du eder gibi açın sonra avuçları birbirine çevirin biraz bekleyip hafifçe ileri geri hareket ettirin.mıknatısın zıt yönleri gibi birbirini ittiklerine şahid olacaksınız .uygulama budur
|
|
|
MELEK ENERJİSİ İLE ARININ |
Yazar: Spiritüeller - 10-02-2017, Saat: 19:46 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM
- Yorum Yok
|
|
Melek Enerjisi İle Arının:
1. Hemen şimdi herkesi affedin...
2. Hemen şimdi kendinizi affedin.
3. Derin bir nefes alın ve yaşama şükredin: siz nefes alıyorsunuz.
4. Bugünden itibaren hiç tanımadığınız insanları bile sevin...
5. Bugünden itibaren hayvanlarla daha çok zaman geçirin, onları besleyin.
6. Bugünden itibaren çiçeklerle konuşun.
7. Bugünden itibaren bebekleri daha çok kucağınıza alın.
8. Hayvansal gıdaları azaltın.
9. Yaşamı başlatan "su"yu için, içiniz su ile yıkansın.
10. Çıplak ayakla "toprak"ta gezinin gün içinde.
11. Beyaz mum yakarak geceleri "ateş"i izleyin.
12. Kuşları takip edin gün içinde, onlar "hava"dayken.
13. Kimseye ama kimseye, şartlar ne olursa olsun, artık haksızlık yapmayın.
14. Kötülüğe bile iyilikle karşılık vermeye başlayın...
15. Meleklere kayıtsız şartsız inanın.
16. Düşkünlere yardım edin, onlar size dua ettikçe siz yükseleceksiniz.
17. Melekli objeler biriktirmeye başlayın.
18. Yolda aniden önünüze çıkan tüyleri (kuş tüyleri) evdeki özel kutunuza koyun.
19. Tekrar eden sayıları not alın; ne zaman saate baksanız gördüğünüz aynı sayı ise, bir mesaj olabilir mesela..
20. Siz Allah'tan bir zerresiniz, O'nun yansımasısınız. Meleklerin sizinle olduğuna inanmaya başlayın.
|
|
|
ORTAK AKLIN İZLERİ |
Yazar: Spiritüeller - 10-02-2017, Saat: 18:53 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Somutlaştırma
İnsanın birçok özelliği vardır. Ancak insanı farklı kılan onun manevi yönünün olmasıdır. İnsanın hayatını şekillendiren onun manevi yönüdür. Çoğu hareketimiz aslında bilinçsizce gerçekleşmektedir. Ortaya koyduklarımız, manevi birikimimizin somutlaştırılmasından ibarettir. Mesela, ölen bir kişiye neden mezar yapılır? Biz bunu bilmeyiz, bu bize maneviyatımızın yaptırdığı bir şeydir. Orada o kişinin anısı somutlaştırılmaktadır. Bir mezar taşının bile simgebilim dünyasında derin anlamları vardır. Bu yüzden simgeler bize çok şey anlatır. Ortaya koyduğumuz sanat eserleri, yapıtlar ve daha nicelerinin arkasında bir saik vardır ve o saik bize maneviyatımızın gönderdiği simgelerin eseridir. Bundan dolayı bir ressama, bu resmi neden şu şekilde değil de bu şekilde yaptın demek mantıksızdır. Çünkü kelimelerin kifayetsizliğinin kanıtıdır bazı şeyler… Bu yüzden insanoğlunun oluşturduğu çoğu şey, içteki o gizli birikimin somutlaştırılması, dışa vurulmasıdır.
Aidiyet
Kişileri etkilen en önemli unsurlardan birisi de aidiyet duygusudur. İçinde bulunulan toplum, aile, cemiyet gibi kişi birlikleri bazı durumlarda insanları öylesine etkilerler ki, onların iradesinin üstünde bir üst irade oluştururlar. Dolayısıyla “hür düşünce”den bahsedildiğinde, aslında çok sınırlı bir alandan bahsedilmektedir. Şairler, mimarlar, yazarlar çoğunlukla ait olduğu topluluğun üst iradesinin etkisindedirler ve bu üst iradenin izlerini eserlerine yansıtırlar.
Simgeler
Simgeler simge bilimde ipuçlarıdır. Yapıtlara veya yapılara hâkim olan üst iradeyi ele verirler. Bu manada simgeler haindir, oyunu, niyeti ve gerçeği yansıtır. Yapıtları ortaya koyanların özgür olmadığı, maneviyatının ve aidiyet duygusunun esiri oldukları gerçeğini simgeler ortaya koyar. Başka bir anlatımla simgeler zihin kodlarının somut âleme yansımasıdır. Bu yüzden gerçek hem gün gibi ortadadır hem de gizlidir; hem göz önündedir hem de dikkat çekmemektedir. Gerçekler, bu yönüyle, güneşi satan adam hikâyesindeki güneşe benzerler. Fark etmezsiniz ama hep karşınızda durur.
Sırlar Öğretisi
Evet dostlar, buraya kadar kısa kısa bilgiler vermek ve teorik boyutu özetlemek durumundaydık. Bilmekteyiz ki, okuyucular bizden “aksiyon” beklemektedirler. Ancak bizim “aksiyonumuz” içi boş, teorisiz, reflekse dayalı bir kavram değildir. Bizim ortaya koymaya çalıştığımız bazen bazılarının binlerce yıldır içinde tuttuğu gizin iz düşümleri, bazen de kendi gerçeğimizdir. Şüphesiz bunu teorisiz yapmak savunduklarımıza ihanet etmektir. Çünkü tüm bu teorik kısımla ulaşılmak istenen amaç, bazılarının ortaya koydukları yapıt veya yapıların ne kadar “biz”den olmadıklarının ve ne kadar içlerinde sakladıkları sinsi duygularının eseri olduklarının gösterilmesi değildir. Aksine sırlar öğretisinin amacı bir “özgüvensizlik” operasyonuna tabi tutulan büyük bir ulusun izlerinin ne kadar kalıcı olduğunu ve söylenilenin tam aksine ne kadar “aslî” olduğunu göstermek olmalıdır. Sırlar öğretisi bu yönüyle aslında gerçekleri aramaktadır ve “fırka-i hakikât”in hizmetindedir. Sırlar öğretisi etkinin karşısında “tepki” olarak konumlandırılırsa “öğreti” olma özelliğini yitirir. Dolayısıyla bu öğreti yoluyla uyutulmuşları uyandırmak, büyük uyanışı sağlamak amaçlanmaktadır. Büyük uyanışı özleyenlerin ve kendine dava edilenlerin süreci meşakkatli bir süreçtir. Çünkü zahirî olanın gerçek olmadığını iddia etmek güç, ispatlamak ise sancılıdır.
Görecelilik
Etrafımıza bakıyoruz, gördüklerimizin ne kadar izafi (göreceli-rölatif) olduğuna ise hiç dikkat etmiyoruz. Işık çok yatay bir açıdan vurduğunda küçük bir biblonun gölgesinin nasıl bir dev olduğunu düşünmüyoruz. Işık tepeden vurduğunda kocaman bir gökdelenin gölgesinin ise ancak birkaç metre uzunlukta olabileceğini aklımıza getirmiyoruz. Buradaki ışık oyununu yapanlar gerçekleri gizleyenlerdir. Bunlar kendilerini olduklarından kat kat büyük gösterip gerçeklerin üstünü örtenlerdir. Bu şekilde, bir biblo bile bir gökdelenden büyük gösterilebilmektedir.
Türkiye'de yapılan da yıllardır budur. Küçük, örgütlü, niteliksiz azınlık ve cemaatler bu topluma ve hatta dünya uluslarına tahakküm etmekte, her tarafa izlerini bırakmaktadırlar. Buna bizler bilinçli veya bilinçsiz olarak izin vermekteyiz. Bu hadisenin içinde suçlu aramak hatadır. Çünkü güç boşluğu elbette bir şekilde doldurulacaktır. Bu, genelde örgütlü azınlığın örgütsüz, ailesiz, çoğunluğa hükmetmesi şeklinde gerçekleşir, ki kimileri de buna “demokrasi” adını takmakta ve durumu meşrulaştırmaktadır. Ne demokrasi ne de insan hakları bize anlatılanlar ile örtüşmektedir. Şu an yapılmakta olduğunu iddia ettiğimiz şey, insanların bilinçaltlarında yatan ve onlara yön veren manevî boyutlarının “format”lanmasından ibarettir. Göz bağcıların bu yolla kendi kültür, sanat, estetik, ahlak anlayışlarını ailesiz ve örgütsüz çoğunluğa dayattığını söylememekteyiz. Zira yapılmak istenen bu değildir. Yapılmak istenen bu değerlerin tahrip edilmesidir. Bu yolla güç boşlukları yaratılacaktır (kaotik nizamdan daha önce bahsetmiştik). Bilim, sanat ve estetikte, ahlakta boşluk yaratılacaktır. Kesinlikle kendi anlayışları bizlere dayatılmayacaktır. Başkalarına dayatılan bizlere dayatılacaktır. Planlar bittiğinde ise birileri her yerde izlerini bırakmış olacak ve niteliksiz insan kitlelerini onların kontrolünde olan ama “demokratik” hükümetlerle yönetiyor olacaklardır.
Gizemi Görmek
İz bulmak bir sanattır, iz bulmak korkutucudur. Birileri bir yerlere kendi izlerini bırakmaktadır. Bu, bazen bilinçli bazen de bilinçsiz olarak yapılır. Bilinçli olarak yapılır çünkü, bunu yapanlar bir yerlere damga vurmak isterler; bilinçsiz olarak yapılır, çünkü bazı duygular içlerinde o kadar yer etmiştir ki, farkında olmadan kendilerine ait sembolleri bir yerlere koyuverirler. Bizler de bunu yaparız. Yaptığımız da olmuştur. Eğer ortada haince bir plan varsa, bu plan “var olmamıza” karşı bir plandır. Zihin kodlarımız çözümlenmekte, ahlakî değerlerimizle oynanmaktadır. Zihin kodları yüzlerce yıllık bir ortak aklı ifade etmektedir. Bu “ortak” akıl bizim, şiirimizde, görünümümüzde, romanımızda, yapılarımızda, kısacası “biz”in olduğu her mecrada varlık göstermektedir. Eğer “yok olmak” varlığın anlamsızlaştırılması ise, öldürmek yok edici değildir. Önemli olan izlerin ve değerlerin silinmesidir. Atalarımız, birbirinden belki de habersiz olarak, farklı farklı yerlere aynı izleri bırakmıştır. Başka bir deyişle “bizim” olana “biz” mührü vurulmuştur. Yüzlerce varlık kanıtımızdan birisini de “sekiz köşe” oluşturmaktadır. Bursa'daki Koza Hanı Mescidi sekiz köşe üzerinde yükselmektedir. Yine İzmir'de Konak Meydanı'ndaki cami sekiz köşelidir. Bursa Ulucami'deki çeşmeler sekiz köşelidir. Birçok padişahın resminde bir yerlerde sekiz köşeli yıldız görülmektedir. Konya Ereğli'de Karabaş Veli Külliyesi, Beyşehir'deki eserler, Bergama'da Şadırvanlı Cami, Antalya'da Ömer Paşa Cami, hat sanatının eşi bulunmaz örnekleri ve daha niceleri “sekiz köşe” ile mühürlenmiştir. Konya'da, Antalya'da, İzmir'de Bursa'da her yerde “iz” bırakılmıştır. Bu izler ulusumuzun varlığının kanıtıdır. İşte ışık oyunu ile bizim için “barbar” ve “göçebe” tanımlaması yapanlara küçücük kanıtlardır bunlar. Daha yüzlerce “iz” sayısız eserin üzerinde, binlerce şiirin, türkünün içinde durmaktadır. Ancak garip olanı bunların bizden gizlenmesidir.
Oyunu bozmak, ezberi bozmaktır ve zor bir iştir. Ancak bu ulus tarihin birçok noktasında oyunu görmüş ve bozmuştur. Bu sefer asıl hedef, zikrettiğimiz “bilinç”tir ve sahte bilgiler üzerine yeni bir “ezber” kalıbı oluşturulup özgüveni olmayan insanlar yaratılmaktadır.
Ezber bozmak, haince oynanan oyunu bozmaktır. Önüne çıkan her taşı toza çevirmiş ve her yokuşu yüksek debisi ile ikiye bölmüş bir nehir gibi olan bu ortak akıl ise “büyük uyanış”ın teminatıdır. Şimdi sen de bu ortak akla katılmak mı istiyorsun? O zaman “iz”leri takip et. Dağa taşa vurulmuş her mühür yol göstericindir.
|
|
|
ÖLÜMDEN SONRA BİLİNÇ BAŞKA BİR EVRENE Mİ GİDİYOR? |
Yazar: Magnetho - 10-02-2017, Saat: 18:05 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
“Biocentrism: Yaşam ve Bilinç Evrenin Doğasını Anlamanın Anahtarlarıdır” adlı kitap interneti karıştırdı, çünkü beden öldüğü zaman yaşamın sona ermediği ve ebediyen sürebileceği kavramını içeriyor. Bu yayının yazarı, NY Times tarafından yaşayan en önemli 3 ncü bilim insanı olarak oylanan bilim adamı Dr. Robert Lanza’nın bunun mümkün olduğundan hiç kuşkusu yok.
Zaman ve Mekanın Ötesi
Lanza rejeneratif tıpta bir uzmandır ve İleri Hücre Teknolojisi Şirketinin bilimsel yöneticisidir. Daha önce kök hücre ile uğraştığı kapsamlı araştırması ile tanınmakta idi, ayrıca nesli tükenmekte olan hayvan türlerini klonlamada bir çok başarılı deneyler ile de ünlüydü.
Ama çok uzun olmayan bir süre önce, bilim adamı fizik, kuantum mekanikleri ve astrofiziğe bulaştı. Bu patlayıcı karışım profesörün o zamandan beri dil dökmekte olduğu biocentrism’in yeni teorisini doğurdu. Biocentrism yaşam ve bilincin evrenin temeli olduğunu öğretir. Maddi evreni yaratan bilinçtir, tersi doğru değildir.
Lanza evrenin kendisinin yapısına işaret ediyor ve evrenin yasalarının, güçlerinin ve sabitlerinin yaşam için ince ayarlı olduğunun ortaya çıktığını belirtiyor, bu maddeden önce var olan zekayı ima ediyor. Ayrıca uzay ve zamanın nesneler veya şeyler olmadığını, hayvansal anlayışımızın aletleri olduğunu iddia ediyor. Lanza uzay ve zamanı etrafımızda “kabukları olan kaplumbağalar gibi” taşıdığımızı söylüyor, yani kabuk (uzay ve zaman) çıktığı zaman hala var olduğumuz anlamına geliyor.
Teori, bilincin ölümünün var olmadığını ifade ediyor. İnsanlar kendilerini bedenleri ile özdeşleştirdikleri için bilinç sadece bir düşünce olarak var oluyor. İnsanlar bedenin er ya da geç çürüyeceğine, bilinçlerinin de yok olacağına inanıyor. Eğer beden bilinç üretiyorsa, o zaman beden ölünce bilinç de ölür. Ama eğer beden kablolu yayın kutusunun uydu sinyallerini aldığı aynı şekilde bilinci alıyorsa, o zaman elbette fiziksel aracın ölümünde bilinç sona ermez. Gerçekte, bilinç zaman ve mekanın sınırlarının dışında var olur. O her yerde olabilir; insan bedeninde ve onun dışında. Başka deyişle, kuantum nesnelerin mekansız olduğu gibi bilinç de aynı anlamda mekansızdır.
Lanza aynı zamanda çoklu evrenlerin eşzamanlı olarak var olabileceğine inanıyor. Tek bir evrende, beden ölü olabilir. Ve başka bir evrende, o evrene göç eden bilinci emerek o var olmaya devam eder. Bu, aynı tünelde yolculuk yapan ölü bir insanın cennet veya cehennemde ortaya çıkmadığı, bir zamanlar yaşadığı benzer bir dünyada ortaya çıktığı, ama bu kez canlı olduğu anlamına geliyor. Bu neredeyse kozmik matruşka yaşam sonrası etkisine benziyor.
Çoklu Dünyalar
Lanza’nın bu umut verici, ama son derece tartışmalı teorisinin bir çok destekleyicisi var, yalnızca ebediyen yaşamak isteyen faniler değil, aynı zamanda bazı iyi tanınan bilim insanları. Bunlar paralel dünyaların varlığını kabul etmeye eğilimli olan ve çoklu evrenlerin olasılığını ileri süren fizikçiler ve astrofizikçilerdir. Çoklu Evrenin bilimsel bir kavram olduğunu savunuyorlar. Paralel dünyaların varlığını engelleyecek fiziksel yasaların olmadığına inanıyorlar.
Bunlardan ilki 1895’te “Duvardaki Kapı” hikayesinde açığa çıkan bilim kurgu yazarı H.G. Wells idi. Ve 62 yıl sonra, bu fikir Dr. Hugh Everett tarafından Princeton Üniversitesinde mezuniyet tezinde geliştirildi. Bu temelde belirli bir anda evrenin sayısız benzer örneklere bölündüğünü varsayıyor. Ve sonraki anda, bu “yeni doğan” evrenler benzer tarzda bölünüyorlar. Bu dünyaların bazılarında, tek bir evrende bu makaleyi okuyarak veya bir diğer evrende TV izleyerek var oluyor olabilirsiniz.
Everett bu dünyaları çoğunlaştırmanın tetikleyici faktörünün eylemlerimiz olduğunu açıkladı. Eğer bazı seçimler yaptıysak, anında tek bir evren sonuçların iki farklı versiyonuna bölünüyor.
1980’de, Lebedev’s fizik Enstitüsünden bilim adamı Andrei Linde çoklu evrenler teorisini geliştirdi. O şimdi Stanford Üniversitesinde profesördür. Linde açıklıyor: Uzay bir çok şişen kürelerden oluşuyor, bu da benzer kürelere yol açıyor ve bu da daha da büyük sayılarda küreler üretiyor ve böylece sonsuzluğa devam ediyor. Evrende, bunlar birbirinden ayrı. Birbirlerinin varoluşlarının farkında değiller. Ama aynı fiziksel evrenin parçalarını temsil ediyorlar.
Evrenimizin yalnız olmadığı gerçeği Planck uzay teleskobundan alınan verilerle destekleniyor. Verileri kullanarak, bilim adamları evrenimizin başlangıcından beri kalmış olan kozmik kalıntı geri plan radyasyon adı verilen mikrodalga geri planın en doğru haritasını yarattılar. Ayrıca evrenin bazı delikler ve geniş uçurumlar ile temsil edilen bir çok karanlık boşluklara sahip olduğunu da buldular.
Kuzey Carolina Üniversitesinden teorik fizikçi Laura Mersini-Houghton çalışma arkadaşları ile birlikte: mikrodalga geriplanın anormallikleri, evrenimizin yakınında var olan diğer evrenler tarafından etkilenmesinden dolayıdır. Ve delikler ve uçurumlar komşu evrenler tarafından bize saldırıların direkt sonucudur.
Ruh
Neo-biocentrism teorisine göre, ruhumuzun ölümden sonra göç edebileceği bol miktarda yerler veya diğer evrenler vardır. Ama ruh mevcut mu? Bu tür bir iddiaya eşlik edebilecek herhangi bir bilimsel bilinç teorisi var mı? Dr. Stuart Hameroff’a göre, sinir sisteminde yerleşik kuantum bilgi bedeni terk ettiği ve evrene çözündüğü zaman ölüme yakın deneyim gerçekleşiyor. Bilincin materyalistik açıklamalarının tersine, Dr. Hameroff belki de hem akılcı bilimsel zihnin hem de kişisel sezgilerin ilgisini çekebilecek olan, bilincin alternatif bir açıklamasını sunuyor.
Stuart ve İngiliz fizikçi Sir Roger Penrose’a göre bilinç kuantum işleyişin ana bölgeleri olan beyin hücrelerinin mikrotübüllerinde yerleşiktir. Ölünce, bu bilgi bedenden salıverilir, yani bilinciniz onunla gider. Onlar bilincin deneyiminin bu mikrotübüllerdeki kuantum yerçekimi etkilerinin sonucu olduğunu savundular, yönetilen objektif azalma (veya Orch-OR) adını verdikleri bir teori.
Bilinç veya en azından proto-bilinç onlar tarafından evrenin temel bir varlığı/özelliği olarak teorize ediliyor, Big Bang sırasındaki evrenin ilk anında bile vardır. “Bu tür bir planda proto-bilinç deneyimi beyin aktivitesiyle ilişkili kuantum sürecine erişilebilir fiziksel realitenin temel özelliğidir.”
Ruhlarımız aslında evrenin en temel dokusundan yapılmıştır – ve zamanın başlangıcından beri var oluyor olabilir. Beyinlerimiz sadece, uzay-zaman dokusuna esas olan proto-bilincin alıcıları ve yükselticileridir. Bilincinizin maddi olmayan bir parçası var mıdır ve fiziksel bedeninizin ölümünden sonra yaşamaya devam edecek midir?
Dr. Hameroff Science Channel’s’a anlattı: “Diyelim ki, kalp atmaya son veriyor, kan akmayı durduruyor, mikrotübüller kuantum hallerini kaybediyor. Mükrotübüllerdeki kuantum bilgi yok olmaz, yok olamaz, o yalnızca evrene dağıtılır ve çözünür. Robert Lanza burada bunun sadece evrende var olmadığını, belki de başka bir evrende var olduğunu ekleyecektir.
Eğer hasta yeniden hayata döndürülürse, bu kuantum bilgi mükrotübüllere geri gelebilir ve hasta “Ölüme yakın deneyim yaşadım” der.
Lanza ekliyor: “Eğer hayata döndürülmezlerse ve hasta ölürse, bu kuantum bilginin bedenin dışında bir ruh olarak belki süresiz olarak var olabilmesi mümkündür.”
Kuantum bilincin bu açıklaması, dini ideolojiye başvurmaya gerek olmadan ölüme yakın deneyimler, astral yansıtma, beden dışı deneyimler ve hatta reenkarnasyon gibi şeyleri açıklıyor. Bilincinizin enerjisi bir noktada potansiyel olarak farklı bir bedene geri döndürülüyor ve bu arada realitenin başka bir seviyesinde ve muhtemelen başka bir evrende fiziksel bedenin dışında var oluyor.
|
|
|
DÖRDÜNCÜ BOYUTUN TUZAKLARI |
Yazar: Magnetho - 10-02-2017, Saat: 17:56 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Dördüncü boyut Tanrı ile birlikte – yaratıcılar olmayı öğrenmek için bizim kozmik ‘karalama defterimiz’dir. Evren bize yaratma yeteneklerimizi deneyebileceğimiz tüm bir boyut verdi. Yaratıcı süreçler için aletler olarak bize bir zihin ve imgeleme verildi. Ayrıca bize yaratımlarımızı yerleştireceğimiz bir seri alemler veya alt – planlar verildi.
Yaratım alemlerini tam olarak anlamak için, kendimizi o alemlere daldırma yeteneği de verildi. Bu dünyaların yalnızca üzerine düşüncelerimizi ve fikirlerimizi çizeceğimiz ressam tuvali olduğunu hatırlamak yerine, bu dünyaların varlığımızın toplamı olduğuna inanmaya başladık. Üçüncü boyuta girdiğimiz zaman bunun benzeri gerçekleşti; bu fiziksel bedenler OLDUĞUMUZA inanmaya başladık. Böylece şimdi bir çoğumuz bizim bu zihinler OLDUĞUMUZA inanıyor. İçgüdüleri, cinsel arzuları, hayatta kalmaya odaklanma vs ile bedenlerin 3B dünyasında kapana kısılmak kolaydır. Yine de, bundan özgürleşmek zihnin tuzakları ile karşılaştırılınca kolaydır. Bu engin zihinsel alemin veçhelerini gözden geçirelim.
Alt – Planların Tanımı
Genel olarak dördüncü boyut olarak adlandırılan boyut, gerçekte aşağıdaki alt – planlara bölünmüştür: Alt astral, orta astral, üst astral, zihinsel, eterik ve nedensel planlar.
Alt astral en yoğun düşünce ve yaratımlarımızın deposudur. Burası öfke, hiddet, terör ve keder içinde bölünmüş olan kendimizin parçalarını bulduğumuz yerdir. Burası, dini metinlerde “cehennem” olarak adlandırılan yerdir. Öfke veya suçluluk içinde kendimizin bir parçasını yadsıdığımız her seferinde, bu parça alt astral aleme atılır. Yoğun bir şekilde odaklandığımız herhangi bir şey bir düşünce formu olur ve kendi başına bir yaşam alır. Bu nedenle bizler yaratıcılarız ve zihnilerimizin tuvaline çizdiğimiz şeyler onun yaratıldığı alemin içinde gerçek olur.
Özel bir düşünceye ve ya fikire ne kadar çok odaklanırsak, o kadar gerçek olur. O daha çok gerçek olurken, hesaba katılacak güçlü bir kuvvet olur. Bu kuvvet bir şekli ve görünüm alabilir ve hareket edebilir ve diğer düşünce formları ile etkileşebilir. Negatif astral varlıklar yadsınmış olan ve Araf’ın cehennemlerinin derinliklerine (alt astral plan) savrulmuş olan ruhun parçalarıdır. Bu ruhların asıl parçaları, kendilerinin parçalarının bu zihin ve hayal dünyasında kapana kısılmış olduğunu bilmeden dışsal 3B dünyasında yaşayan insan varlıklar olabilir.
Orta astral alem, genelde gece rüya halinde iken gittiğimiz yerdir. Bu dünyalar dördüncü boyutun yapıları içindeli bir realitedir ve bu alemlerde var olan tüm şehirler ve dünyalar kendi koordinatlarına, kurallarına ve prensiplerine sahiptir. Örneğin, bir çok kez San Francisco’nun orta astral şehrini ziyaret ettim. Fiziksel San Francisco şehrine çok benzer görünüyor. Astral alem içinde, mekanlar tutarlıdır (istikrarlı) ve bir harita üzerine çizilebilir, aynen fiziksel bir şehirde olduğu gibi gezilebilir. Okyanuslar ve koylar kabaca aynı yerlerdir, çoğu zaman daha geniş veya daha küçük olurlar. Binalar da daha büyük veya daha küçüktür, bazıları fiziksel olarak karşılık gelen şekildedir ve bazıları saf olarak astraldır. Eğer bir lüsid rüyacı iseniz, muhtemelen bu dünyanın ayrıntılarını hatırlarsınız. Orta astral içindeki insan figürleri çoğu zaman kolay şekil alabilen ve yapay görünür. Eğer rüya görürken astral bir varlığın gözlerine bakarsanız, sadece gözlerin beyazını görebilirsiniz veya gözbebeği olmadan irisi görebilirsiniz. Figürler titreyebilir veya parıldayabilir ve havada yüzmeye eğilimlidir.
Üst astral dünya beden – dışı deneyimlerin alemidir ve bir çok ruhun “gümüş kordon”u deneyimlediği yerdir. Bunlar ayrıca bir çok ruhun enkarnasyonlar arasında gittiği yerdir ve çoğu zaman orada sevdiklerini veya sevdiklerinin parçalarını keşfederler. Burada, kişi fiziksel yaşamını gözden geçirebilir ve oradan sorunları çözebilir. Eğer bir ruh bedeni terk eder ve buraya gelirse, o ruh çözülmemiş konuları tamamlayana kadar bu geçicidir. Yaşam dersleri tamamlanınca ruh o zaman yüksek alemlerdeki melekler, başmelekler ve üstatlardan rehberlik ve danışmanlık almak üzere eterik alemlere getirilir.
Eterik alemler güzeldir ve ışık ve müzik ile doludur. Yoldaki bir çok öğrenci, eterik alemleri göksel cennetler ile karıştırır. Göksel planlar daha yüksek titreşimdedir ve daha ince seviyededir ve sadece ruh, benliğin dördüncü boyut veçhelerinde üstat olduğu zaman eterik aleme erişebilir. Eterik alemlerde, düşünce anında tezahür eder. Burası, eğer isterseniz, kalbinizin arzularına gümüş bir tepside sahip olabileceğiniz alemdir. Bu dünyaya periler, elfler, gnome’ler (yer altı cüceleri), devalar, melekler, başmelekler ve üstat öğretmenler rehberlik ederler. Bunlar asıl parçalardır (özerk, egemen varlıklar). Eterik alemlerde zaman ve mekan hala mevcuttur, ama çarpıtılmış ve sıkıştırılmıştır. Bir çok dünyaya – bağlı ruh bedenlenmeden önce eterik alemlerde bulunduğunu hatırlar.
Zihinsel alemler, vizüalizasyon yaptığımız, meditasyon yaptığımız ve kendimizi psişik olarak yansıttığımız zaman gittiğimiz yerdir. Tüm psişik ve ruhsal armağanlar zihinsel planları realiteyi yaratmanın araçları olarak kullanır. Burası bilinçli zihnin karalama defteridir. Burası fiziksel realitemizi yaratmak için kullandığımız alemdir. Bir eylem yaptığımız her seferinde, bunun öncesinde bir düşünce vardır. Bu düşünce zihinsel aleme girer ve oradaki elementleri ve atomik parçacıkları enerjilendirir. O düşünceye daha çok enerji verilince, zihin bedeni o düşüncede davranmaya yönlendirir ve böylece, dışsal yaratım gerçekleşir.
Nedensel planlar dördüncü boyutun en yüksek seviyesidir. Burası ruhların karmayı, geçmiş ve paralel yaşamları keşfettiği yerdir. Nedensel planlar direkt olarak ruh enkarnasyonları döngüsüne bağlıdır ve yüksek planlara bir köprü olarak hizmet eder. Kişi meditasyonda nedensel planlara gidebilir ve orada tüm diğer alt – planları etkileyen değişiklikleri yapabilir. Nedensel plandaki minik bir değişiklik fiziksel, astral veya eterik dünyalarda büyük bir değişim yaratabilir. Çok az ruh, hala reenkarnasyon döngüsünde iken nedensel plana erişebilir.
Bir ruh, dördüncü boyutun tüm bu seviyelerinde üstat olduğunda, dördüncü boyutu aşmayı öğrenir ve sevginin, ruhun ve ilahi olanın alemlerine girer.
Bir çok ruh için, dördüncü boyutu aşmak çok uzun zaman alır. Bunun nedeni, düşüncelerimize bağlanmış olmamız ve bunlar sonucu oluşan yaratımlardır. Bu alemlerin parlak renkleri, hisleri ve etkileri ile hipnotize oluruz. İyi bir film veya roman gibi, dramaya yakalanırız ve bir koltukta oturup kitap okuduğumuz veya film seyrettiğimizi unuturuz.
Eğer herhangi çözülmemiş duygusal bir sorunumuz varsa, bunlar astral ve zihinsel alemlerde büyümeye eğilim gösterir, tüketici olurlar.
Özgürleşmenin ilk adımı, yapışmış olduğumuzu fark etmek ve Tanrısal Varlığımızdan özgürleşmek için bir yol sunmasını istemektir. SADECE içimizdeki Tanrı’nın ve Tanrısal Varlığımız ile %100 hizalanan o varlıkların sesini dinleme istekliliğimiz bizi güvenle bu alemlerden dışarı taşır ve gerçek Yaradılış alemine götürür. Bir kez beşinci boyuta ve üzerine eriştiğimizde, gerçek Tanrılar oluruz, Cennetlerdeki hakkımız olan yerimize sahip çıkarız.
Sal Rachele
|
|
|
EPİFİZ BEZİ VE GÜNEŞ ARASINDAKİ BAĞLANTI |
Yazar: Emka - 10-02-2017, Saat: 17:49 - Forum: Beyin
- Yorum Yok
|
|
İnsanlar için mevcut olan en güçlü ve en yüksek eterik enerji kaynağı olarak düşünülen epifiz bezi psişik güçleri (örneğin durugörü) başlatmakta her zaman önemli oldu. “Üçüncü gözü” aktive etmek ve yüksek boyutları algılamak için epifiz ve hipofiz birlikte titreşmelidir, buna meditasyon, tonlama ve/veya güneşe bakmak ile ulaşılır.Güneşe bakmak üçüncü gözün açılmasına ve psişik yeteneklerin güçlenmesine yardımcı olmak için kullanılan kadim bir uygulamadır. Güneşe bakmak güneşin doğuşu veya batışı sırasında güneşe bakma işlemidir. Bu zaman sırasında, güneşten yayılan ışık çok kuvvetli değildir, güneşe bakmayı mümkün kılar. Güneşe bakmayı uygulayan bir çok insan bunun gözlere ve epifiz bezine faydalı olduğuna inanıyor.Epifiz bezi için gözün gördüğünden daha fazlası vardır. Güneş ışığının epifiz bezine etkisi daha fazla araştırılması gereken bir şeydir. Epifiz zaten en çok araştırılan bezlerden biridir. Parlak ışığın epifizde serotonin ve melatonin üretimini canlandırdığını biliyoruz, ama serotonin ve melatonin sadece ruh hali, uyku, üreme ve beden sıcaklığı etkilerinden daha derin olan epifiz tarafından üretilen başka nörokimyasallar var.
Pennsylvania Üniversitesindeki bilim adamları 2002’de güneş yogisi Hira Ratan Manek’i 130 gün boyunca gözlemlediler. Onun epifizinin büyüme ve yeniden aktivasyon sergilediğini gördüler.
“Üçüncü gözü” aktive etmek ve yüksek boyutları algılamak için epifiz ve hipofiz birlikte titreşmelidir, buna meditasyon, tonlama ve/veya güneşe bakmak ile ulaşılır. Hipofiz vasıtasıyla işlev yapan kişilik ile epifiz vasıtasıyla işlev yapan ruh arasında doğru bir ilişki oluşturulduğu zaman, manyetik bir alan yaratılır. Epifiz kendi manyetik alanını üretebilir, çünkü manyetit (mıknatıslı demir cevheri) içerir. Bu alan dünyanın manyetik alanı ile etkileşebilir. Şafakta dünyanın manyetik alanını yükleyen solar rüzgar epifiz bezini canlandırır. Sabah saat 4 ile 6 arasındaki periyodun meditasyon yapmak için ve güneşe bakmak için en iyi zaman olmasının nedeni budur. Bu zamanlarda, epifiz İnsan Büyüme Hormonu salgılaması için hipofizi canlandırır. Güneşe bakanların tırnaklarının ve saçlarının çabuk uzamasının, saç renklerinin düzelmesinin ve genel yenilenmelerinin nedeni budur.Kleopatra gençliğini ve iyi görünüşünü sürdürmek için hipofizi canlandırmak için alnına mıknatıs koyardı. Zaten kafasında bir mıknatıs olduğunu bilmiyordu.Ayrıca, şafakta negatif elektrik yükü ile yüklenmiş epifiz ve pozitif elektrik yükü ile yüklenmiş hipofiz, meditasyon yaparken “kafadaki ışığı” yaratmak için kendi özlerini birleştirir.
|
|
|
DURUGÖRÜ VE KAHVE FALI |
Yazar: Magnetho - 10-02-2017, Saat: 14:37 - Forum: DURUGÖRÜ
- Yorum Yok
|
|
Günlük sohbetlerin çeşnisi olan kahve falı da bir tür durugörü denemesi sayılabilir. "Vallahi, ne dediyse hepsi doğru çıkıyor!" diye çevresinde ün yapmış falcıların bazıları, fincanın içine bir süre baktıktan sonra, telvenin şekillerinde bir sahnenin gözleri önünde canlandığını ve gördüklerini söylediklerini anlatırlar.
Hemen şunu belirtelim ki, bilimsel araştırmalarda durugörü medyumu olarak kullanılan kişilere kahve falı baktırılarak bu sonuçlara ulaşılmamış. Konu bir yandan her türlü sahtekârlığa son derece açık, diğer yandan ise telepati, telkin, hipnoz ve benzeri ruhsal olayların alanına giren türde olduğundan, durugörüye benzeyen her özelliği hemen kabullenmek mümkün değil.
Durugörü medyumları arasında Ingo Swann, dünya üzerinde enlemi ve boylamı verilen bir yeri anında görür gibi ayrıntılarıyla tarif edebilmiştir. Uzmanlar kontrolünde defalarca değişik ve bilinmeyen yerler seçilmiş, hepsinde de olumlu sonuç alınmıştır. Bu yetenek, daha sonraki deneylerde uzaydaki planetlere ait yakın görüntüler de vermiş, çok sonra yapılan uzay çalışmalarında da Swann'ın anlattığına çok yakın sonuçlar alınmıştır.
Kaybolan eşyaların, faili meçhul cinayetlerin ortaya çıkarılmasında, bu gibi yeteneği ispatlanmış kişilerin yardımı ile, durugörü bugün halkın hizmetinde vazgeçilmez bir unsur olarak kabul ediliyor. Yalnız, ilginç olan bir nokta var. Gerçekten yetenekli olsa bile, bu özelliğini ün veya para kazanmak için kullananlar, zamanla yeteneklerini kaybediyorlar. Kimse farkına varmazsa, kandırdıkları kişileri sömürenler çoğunlukta.
Şimdi, bir tasın içine su doldurup siz de yeteneğinizi ölçmek istemez misiniz? Kim bilir, belki günün birinde ünlü bir medyum olursunuz da, herkes derdine çare bulmanız için kapınızı aşındırıp hayatınızı cehenneme çevirir. Bu gibi yetenekli kişilerin kendilerine ayırdıkları beş dakikayı bile zor buldukları söylenir hep.
|
|
|
DURUGÖRÜ İLE GEÇMİŞE İNMEK |
Yazar: Magnetho - 10-02-2017, Saat: 14:30 - Forum: DURUGÖRÜ
- Yorum Yok
|
|
Bir çoğumuz Olayları veya Geçmişine inip bir takım şeylere bakmak isderler veya Bir insanın geçmişine Bakmak İsderler.
Verceğim metot Etkilidir Ancak İnanmak gerekir.
Bir Leğen Alın veyat Bir kova İçine su doldurun. Karanlık Loş bir ortama geçin ve Meditasyon Halini alarak 10 dakikalık Bir meditasyon yapın ve oturarak olsun ayakta olsun fark etmez Nasıl rahat ediyorsanız o şekilde durun Ayaktasanız diğelim suyun İçine bakın ve dikkatinizi bozmayın. Nasıl Bir cisme baktığınızda veya cismi ilerletmek isdediğinizde ona odaklanırsınız dikkatinizi bozmadan sanki sizin parçanızdır. Burdada aynısını yapıcaz Su ile Bir olun ve suda iyice derinlere inin 5 dakika sonra şekiller görmeye başlıcaksınız.
Su İlkten Donmuş buz kalıbı gibi gözükücek gözükebilir daha sonra
Yoğun bir katı bir su veya Bir sis gibi olucak Şimdi burası Önemlidir.
Burada yapmak isdediğiniz Ne ise. Kayıp bir insana ve nerde olduğunuzu bilmediğiniz bir insana veya aşyaya bakıcaksınız.
Örnek olarak Eşyayı diğelim. Kaybettiğiniz Eşyayının bir fotorafı yanınızda olsun bu metotoda başlamadan önce eyer fotosu yanınızda yoksa.Suya bakarken dikkatinizi bozmadan Zihninizde o Eşyanızı Canlandırın.
Bir süre sonra o eşyayı Suda görmeye başlıcaksınız Ve nerde olduğunuda görebiliceksiniz.
Eyer olmadı yapamadım derseniz. Şunu uygulayın yanlız bu bir daha zordur Bu metotdu yapmadan önce kendinizi Korumaya Alın ve öle başlayın ve ilk metotodu yapamadıysanız Şunu uygulayın aynı şekilde başlayın metotda ve zihninizde canlandırın aynı şekilde.
Ve şunu tekrarlayın ( Kaybettiğim Eşyayı Bana gösterin , Telefon diğelim. Bana telefonumun Nerde olduğunu Gösterin diye tekrarlayın.
Burda Ya Bir ses duyacaksınız Nerde ve kimde olduğu hakkında Yada Suda Telefonunuzun yerini görüceksiniz.
Tam ve kesin Bilgileri vererek anlatmadım Konuya derin bir şekilde girerek anlatmadım Tehlikeli olabiliceğini düşünüyorum.
Kendine güvenen ve yapmak isdiğenler Bir denesinler.
|
|
|
MİKAİL' DEN TÜRKİYE İLE İLGİLİ ÇARPICI TESPİTLER |
Yazar: Emka - 09-02-2017, Saat: 22:21 - Forum: Michael (Mikail)
- Yorum Yok
|
|
(hiç bir imla değişikliği ya da düzeltmesi yapılmadan aynen yazıldığı gibi aktarılmaktadır çünkü buradaki yanlış gibi gözüken sözcüklerden çıkabilecek kişisel ya da bütünün anlayacağı mesajların kendi içinde var olması adına bu yapıldı.)--------
Ben BM mikail,---♥
Hepinizi sevgi ile selamlıyorum, <3
Dünyanın oluşumundan bu yana yaşadığı döngülerin bir çoğunuz farkındasınız.
Sistem dediğiniz şey hiç bir zaman tam olarak tek bir doğrulukta ilerlemediği gibi şimdi yine farklı bir algı boyutu sistemine geçiş arifesindesiniz.
Algıladığınız hisler ve bilişler artık daha güçlü ve artık daha net görebiliyorsunuz.
Türkiye de olacaklar için gerek gruplarınızda gerekse bireysel sorularınızda bizlere yönelttiğiniz tüm sorularınıza cevap vermeye çalıştık sizler bu cevaplardan dersler çıkardınız ya da tam tersini seçtiniz bunun vicdani hükmü size kalsın.
Şimdi olanlar ülkeniz üzerinde Yen'i bir ufkun açılacağı izlenimi verse de ve bu gereksiz korkular yaratmış gibi gözükse de işin Aslı öyle değil.sizler beklediğiniz ve hazırlandığınız mücadelenin zaferine hiç bu kadar kolay ulaşabileceğinizi düşünmüyordunuz bile evet ulaştınız altın çağın altınları hepinizin üzerine sevgi ve neşe ile saçıldı.
Var olan tüm çocuklar uyandınız,uyanık sandı-inuzda bile ara ara uyumanız da bir hazırlıktı şimdi karanlık denilen odaklar kendi renksizliklerini ve amaçlarını apaçık ortaya döktü.
İlahi olan da onlarla değildir,egoizm asla sevgi değildir ego asla saygı duyulacak değildir ilahi olanın yansıması hiç değildir.durmadıllarübu aç çalışma bunca engellenme durmadılar hatta durdurulamaz gördüler kendilerini oysa bu da onların sınavıydı.inancınızla umudunuzla siz aydınlığı çoğaltanlarsınız.belli bir döngüden bahsetmiştik bu sizin dillendirdiğiniz bir karma değildir bu önceden 12 sarmal ile sarmaldan bir ışık çocuklar konseyinin aslında siz uyurken ruhunuzun savaştığı inancın bir ödülü olarak onlar karanlıklarında sizlerin bakışlarıyla yenilecekler.bakışlarınız bu dönemde aynaya daha keskin bakınız bu dönemde inancınız ve umudunuzu gözlerinizin kara deliğine bakarak yapınız bu ruhununuzun Kuman'da düğmesidir.mesajlarınız sizlere geri dönüyor sizlerden de alması gereken tüm herkese.
Müjde ışık dostları müjde bu aydınlığın bir patlaması,ışık saçacak gökyüzü mavi bulutların ardından açık sarı ışığı vuracak gökyüzü hiç bu kadar aydınlık değildi ve anlıyorsunuz ki bu müjde her birinizi daha da zırhlandırn birer savaşçı yapacak.müjdeleniyor karanlık kendi kendini yok ediyor şimdi sizler bunu biliyorsunuz.BM mikail bize lütfen söyle Türkiye'nin uzun süredir yaşadığı dalgalanmalar sona erecek mi
Son başlangıç başlangıç son ile kardeştir.sizler hep yalnızdınız herkes mücadelesini kendi verdi ve şimdi hiç olmadığınız kadar çoklaşacaksınız çünkü insanlar gördü gerçek yüz maske düşünce gözüktü maskenin altından siyah kara sinekler uçuştu ve pis kokular yayıldı o kadar pis ki bildiler artık onun ruhu çürümüş ve lanetliydi.geçmişten gelen bir düşmandı o karanlıktı geçmişten gelen bir düşmandı o tüm elementlerin dahi varoluşuna karşı çıktığı eski düşmanların tezahürüydü.onu tanıdılar ve sizler şimdi onu tanıyanlar ve Yen'i uyaranlarla daha da güçleneceksiniz.o karanlık ruh destek görüyor bunu biliyorsunuz gördüğü destek için döktüğü kanlar gözlerine sıçramış.sizler şimdi tek bir müzik notası ile hep birlikte sesinizin en gür çıktığı anda ayağa kalkıyorsunuz ve el ele dünyanın ortasında durup kendi ülkeniz için aydınlığı kutsuyorsunuz bu bir çember artık çemberiniz oluşturmanın vaktidir.bildiğiniz bu çemberin içinde sevgiyi yeniden ve en güçlü haliyle var ediyorsunuz bizler ve diğer tüm boyutlar sizlerle ayağa kalkıp yürüyoruz müjdelensin ki emek karşılığını buluyor iyi olan kazanıyor aydınlık dönem için az kaldı bu bilinçte yoğrulun.
Ses çok duyacaksınız gözünüz korkutulmak istenecek size söylüyoruz gülün! Biliyorsunuz ki bu son çırpınışları size korku salmaktı ve korkularınızın üstüne daha önce hiç gitmediğiniz kadar daha da cesurca gidin.düşük titreşimleri çekmeyi bırakın lütfen.kişisel ya da çoğul korkularınızdan hemen arınarak onları daha da güçsüzleştirin.
Hepinizi ilahi alanınızın kutsanmasında yardımınızı diliyoruz bu kendinize yapacağınız en büyük yardımdır.ilahi alanınız yaşadığınız evden,mahalleden geçer ve en değerli kutsal alanınız kalbinizden onu güçlendirin.
Işık dostları hepinizi içten sevgilerle selamlıyorum.-♥
|
|
|
|