Batı ezoterik geleneğinde, ezoterik uygulamalar ve bu uygulayanların fizik ve suptil bedenler üzerindeki etkisi konusunda bir bilgi boşluğu vardır. Doğuda, ister açıkça belirtilsin veya belirtilmesin, bütün çalışmalar tüm yaratılışta ve özellikle "canlılarda" varolan, yarı uyku halinde enerjiyi uyandırmaya tasarlanmıştır. Bu enerji bağlı olduğu geleneğe göre "Kundalini", "Yılan Ateşi" veya "Ejderha" olarak bilinir. sistemler arasındaki farklara rağmen, bu potansiyel enerji üzerinde çalışmaların etkisi ve fiziksel, duygusal ve psişik bedenlerden bu enerjinin "akışını" denetlemek için çok özen gösterilmiştir. Modern Batı Ezoterizm böyle ayrıntılı bir analizden yoksundur.
Modern Kabalistlerin seremonyal majiye en yaygın girişleri Küçük Defetme Pentagram Ritüeli ve Orta Sütun Çalışmasıyladır. Bu yazının iki amacı vardır: bu ve benzeri çalışmaların Gizli Ateşi nasıl uyandırabileceğini göstermek, ve bu ateşin uyarılmasını yaşayıp denetimini sağlayacak basit ve direkt çalışmalara ihtiyaçları olan Hermetik yoluna koyulmuş ezoterik öğrencilere ateşin denetimi için alıştırmalar önermektir.
Teorik Alt Yapı
Ezoterik öğrencilerin çoğu Orta Sütun çalışmasına aşinadır. Bu çalışma yazımızın çoğuna esas temel oluşturacaktır. Ayrıca Yaratılış Kitabı, Sefer Yetzirah ve birkaç simya eserine atıfta bulunacaktır.
Kabala'nın temel fikir insanın mevcut fiziksel enkarnasyonuna ve psişik evrimine giderek yoğunlaşan tabaklardan geçerek indiğidir. Ritüeller, alıştırmalar ve meditasyonlarla yaratılışta ve uygulayanın bedeninde potansiyel olarak mevcut olan enerji "uyanabilir", arınabilir ve yönlendirilebilir. Böylece bu enerji ruhsal tekamül, psişik genişleme ve fiziksel sağlık ve iyileştirme için kullanılabilir.
Yaratılış - “İlk başta..."
Batı Kabalistik ve simyasal görüşünde yaratılışın, aşağıda belirtilen süreçle ortaya çıktığı düşünülmektedir:
Tanrının Aklı, Mutlak veya İbrani Ain Sof Aur (Sonsuz Işık) bir dizi genişleme ve odaklaşma ile Yaratılışın sınırını çizer. İlk alem en suptil öz ortam ve hiçlik haline en yakın alem Arketipler Alemi Atzilut'tur. Bu alem, ateşin canlı, belirsiz ve kontrol dışı özelliğinden dolayı Ateş Alemi olarak bilinir. Bundan sonraki alem beşeri zihnin kavrayabileceği kadar Briah, Oluşum Alemidir. Hava Alemi olarak simgelenir. Bundan sonraki alem, Yetzirah Alemi veya Su Alemidir. Bu alem maddi varlığın peçesi Assiah Aleminin arkasındaki son derece psişik ve duygu yüklü alemdir. Assiah Alemi maddi yaşamın somut ve yoğun durumundan dolayı ayrıca yeryüzü veya dünya olarak da bilinir.
O halde, yaratılış suptilden yoğuna veya ateşten toprağa doğru giderek yoğunlaşan enerji-madde seviyeleri içermektedir. Giderek artan yoğunlukların içinde ayrıca enerji-madde ile karışan Sefirot veya varoluş küreleri diye bilinen on seri düzlem veya şuur hali doğdu. Onlar birlik, yansıma, kutuplaşma, yansıma, kutuplaşma, birlik, yansıma, kutuplaşma, birlik ve nihai olarak tezahürat (oluşum) motifinde oluştu. Bu birlik-kutuplaşma ve tekrar ahenkleşme Kabalistik ve Simyasal uygulamaların bazıdır ve doğayı incelemenin bir sonucudur.
Her alem bir öncekinin ve bir sonrakinin daha yoğun ve daha suptil yansımasıdır. Her Sefira da kısmen bir öncekinin ve bir sonrakinin yansımasıdır. Ancak her yansıma kısmi olduğu için veya kısmen saptırılmış olduğu için her Küre kendine özgün özellikleri taşır. Sadece "Ortadaki Dört Sefirot" bir seviyede Yaratılışın bütün enerjilerini ahenkleştirme veya yansıtma özelliğine sahiptir.
Yaratılışın bu "zikzağı"na "Yıldırım Çarpışı" denilir. Enerjinin yoğun maddeden çeşitli evrelerden, Sefirot ve Yaratılış Alemlerinden Hayat Ağacı denilen şemadan tekrar kaynağına dönüşüne de çizdiği ters zikzak yoldan dolayı "Yılanın Yolu" denilir.
Simyager için, üçüncü ve dördüncü seviye veya yaratılış küresi arasında bir yerde, enerji, maddenin gelecekteki bir koşulda veya onuncu seviyede, yaratılışına meydan verecek özellikleri üstlenmektedir. Bu enerjinin adı Prima Materia, Kaos ve kitabi Mukaddes'te Spiritus Mundi olarak söz edilir, ayrıca başka adları da vardır. Burada ikilem tam oluşur ve daha önceden var olan kutuplaşmanın potansiyeli veya fikri yerine gerçek anlamda kutuplaşma varolmaktadır. Enerji aktif ve pasif tarzlara bölünür. Aktif enerji can veya yaşam enerjilerini oluşturur ve pasif enerji de maddeyi oluşturur. "Homer'in Altın Zincirinde", aktif enerji Niter ve pasif enerji Tuz olarak geçer.
Can enerjileri iki şekilde tezahür eder, Ateş ve Hava. Her ikisi de esasen aktiftir. Ateş biraz daha aktiftir, Hava ise, kısmen Su elementi içerdiği için biraz daha pasiftir. Potansiyel madde enerjisini Su ve Toprak olarak tezahür eder. Bu elementlerin aynı adı taşıyan maddi oluşumlarla herhangi bir ilgileri yoktur ve bundan dolayı baş harfleri büyük gösterilmiştir ve üzerinde yürüdüğümüz toprak, içtiğimiz su, solduğumuz hava ve yemek pişirdiğimiz ateşten ayırt etmek için "Elemental" denilmektedir. Onlar aslında her biri kendine özgün özellikler ve ayrıca önceden söz ettiğimiz on şuur seviyelerini taşıyan enerji durumlarıdır. Elementlerin ayrıca birbirleriyle belirli karşılıklı etkileşimleri olup simyanın Üç Prensibini oluştururlar. Bundan dolayı aslında enerji-maddenin dünyamızda tezahür edebileceği kırk yön vardır.
Simyanın Üç Prensibi Kükürt, Cıva ve Tuzdur. Aynı "Elementler" gibi bu prensipler kimyadaki elementler veya bileşimler gibi somut ifadeler değil "Felsefi" olarak düşünülmelidir. Simyasal kükürt veya şeylerin Ruhu enerjinin canlandırıcı prensiplerinde (Ateş) ve zihinsel prensiplerinde (Hava) hakimdir; Simyasal Tuz veya şeylerin fiziksel bedeni bilinçaltı güçlerde, psişik ve içgüdüsel zihinde (Su) ve somut maddede (Toprak) hakimdir; Simyasal Cıva veya genel olarak yaşam gücü zihinde (Hava) ve içgüdüsel ve psişik enerjide (Su) hakimdir, bu bağlamda Kükürt'ün yüksek güçleri ve maddesel beden arasında bir köprü görevini görür.
Mineral alemde hakim enerji Toprak, az Su ve çok az Hava veya Ateştir. Bitkisel alemde hakim enerji Su ve Hava olup az Ateş ve az Toprak vardır. Hayvan aleminde hakim element Ateştir, sonra Hava ama az Topraktır. Bu özellikleri idrak etmek gerekir, çünkü çabalayan uygulamalı Hermetist için aşağıdaki bilgileri anlamakta açıklık getirir. Örneğin, yukarıdaki tanımları kullanarak diyebiliriz ki bitkisel alemin bol miktarda içgüdüsel enerjisi (Su) ve zihni (Hava) var, ama az direkt enerji (Ateş), çünkü bu pasif olarak güneşten alınmaktadır. Ayrıca az fiziksel maddesi var (Toprak).
Doğuda esas Elementleri ve Felsefi Prensipleri az çok aynı Batıdaki gibi tanımlanmaktadır. Esas ayırtısız yaratıcı enerji gerek Hint felsefesinde, modern okültizmde ve Yeni Çağ çevrelerde akaşa veya Ruh olarak bilinir. Ancak, akaşa'nın iki yönü vardır, biri Niter diyeceğimiz aktif yönü, diğeri Tuz diyeceğimiz pasif yön. Niter enerjileri aynı zamanda Kundalini gücü, veya ruhsal güçler olarak bilinir. Simyada buna Gizli Ateş denilir. Tuz, aynı zamanda Can Enerjisi veya prana olarak bilinir.
Can enerjisinin işlevi fiziksel yaşam biçimleri ve varlığı sürdürmektir. Tamamıyla içgüdüsel ve bilinçaltıdır, yoğun bir şekilde kozmik devinimler, astrolojik titreşimler ve diğer doğal olaylar tarafından etkilenir. Gizli Ateşin işlevi insanlıkta "benlik" hissini geliştirmek, bu onun tek barındığı ortamı yaratır. En düşük çalışma seviyede bu egodur, en yükseğinde ise Tanrısallıktır, her ikisi aynı sikkenin değişik yüzüdür. Biri "benin" fiziksel dünya ve diğer insanlara karşı ilişkileriyle ilgili yüzüdür, diğeri ise "benin" bütün Yaratılışa ilişkisiyle ve yaratıcı paydaşı ile ilgili yüzüdür.
İnsanlığın büyük çoğunluğunda bu Gizli Ateş veya benlik şuurunu özgür bir şekilde açığa çıkaran enerji, omuriliğin dibinde bir yılan gibi kıvrılmış uykuda beklemektedir. Bu enerjinin sadece küçük bir kısmı sızarak Sefirot veya çakra seviyesine ulaşmaktadır. Böylece insanda bir şuur odaklanması yaratır. Eğer kafatasın tepesine veya ötesine çıkarsa ruhsal bir uyanış veya aydınlanma yaşanabilir ve enerji inip tekrar çıkabilir, böylece psişik merkezler açılıp psişik güçler ve benzeri şeyler ortaya çıkabilir.
Gizli Ateş fiziksel bedende geçici bir Can Enerjisi zayıflaması sonucunda yükselir. Bundan dolayı birçok ruhsal uyanışlar büyük fiziksel stresler, hastalıklar veya ölüme yakın deneyimler yaşandığında ortaya çıkar. Gizli Ateş çeşitli psişik-fiziksel akımların içinden yükselip parlak bir ışık küresiyle çevrilir.
Bedenin fiziksel Can Enerjisinin baskı altında tutulmasından sonuçlanan Gizli Ateş, çeşitli şekillerde oluşan etkiler ortaya çıkarır:
- Bazı kişiler parlak ışığı bir melek, Yüksek benlik veya "Kutsal Koruyucu Melek" olarak görür, başkaları bir ruhsal öğretmen olarak görür.
- Astral seyahat gerçekleşebilir ve bu durumda yakın ortam algılanabilir.
- Kontrol dışı fiziksel hareketler yaşanabilir, bunlar tipik "kundalini belirtileridir": sallanma, hızlı nefes, gövdede ritmik hareketler, baş dönme, Firavun gibi dimdik oturma gibi.
Bir süre sonra, enerji inecek ve omuriliğin dibine geri dönecektir.
Kişi bu uyanmanın şuuru üzerinde sadece fizik ötesiyle ilgili olmayan etkilerine uyum sağlaması biraz zaman sürecektir. Nispeten daha da az olsa da fizik bedeni de değişecek, işlevleri iyileşecektir, böylece gerçek anlamda birkaç seviyede "yeniden doğma" yaşanacaktır. Yine de, daha kalıcı şuur değişiklikleri yapılacaksa bu güç aktarımıyla işbirlik yapmak bireyin aklına veya "benliğine" kalmıştır.
Anlaşıldığı gibi, kundalini kavramı veya Gizli Ateş iki kutuplaşma kavramıyla ilintilidir: birincisi ayrıntısız yaratıcı enerjidir; ikincisi de bu enerjinin maddi yaratılışın her zerresinde kilitlenmiş olması ve insanlıkta omuriliğin dibinde odaklanmasıdır.
Bu enerji fiziksel zayıflık yerine psişik deneyimlerden dolayı yükseldiğinde, bu Can Enerjisinin bedenin belirli yerlerinde toplanmasına neden olabilir ve fiziksel ve psişik rahatsızlıklara neden olabilir. Enerji kafada yoğunlaşmışsa ruhsal bir uyanış yanılsamasını ve ayrıca gelip giden omuriliğinden aşağı ve yukarıya inip çıkan "sıcak ve soğuk" hisleri verebilir. Ancak Gizli Ateşin Can Enerjisini dağıtma etkileri değil de, direkt etkileri aşağıdaki etkileri yaratabilir.
Hastalık ima eden yoğun ağrılar.
Karıncalanma ve ani enerji "sıçrama" hissi
Merkezden merkeze başın tepesine dek yükselen berrak sakinlik ve huzur hissi
Ünlü "zikzak" veya "Yükselen Yılan" yolunda yükselme
Enerji bir iki merkezi atlayabilir
Enerji başın tepesine aniden bir ışık parlamasında çıkabilir
Pozitif ve negatif özellikleri abartılır ve cinsel güç çoğalır
Enerji başın üstüne çıkarsa, o zaman bedendeki Can Enerjisi üzerinde direkt çalışmak ve onu psişik deneyim ve ruhsal uyanma için kullanma olasılığı doğar.
Kısacası, fiziksel bedenin enerjisi üzerinde yoğunlaşmadan daha önce psişik merkezler Gizli Ateş tarafından uyandırılmalı ve arındırılmalıdır.
Böylece psişik alıştırmalarımız ve ezoterik meditasyonlarımız, zihin, beden ve şuurumuzu içimizde derin bir şekilde gömülü Gizli Ateşin açığa çıkmasına hazırlamaktır. Kan, sinir sistemi ve salgı bezlerinin adım adım temizlenmesiyle Can Enerjisinin Gizli Ateş üzerindeki "zincirleri" azalır ve yok olur, böylece boşalmaya bekleyen bir basınç gibi sürekli mevcut güç ve enerji aniden bırakılan gergin bir yay gibi harekete geçer. Böylece, aslında Yılan hiç uyumamaktadır, onun varlığına ve potansiyel yararına karşı uyuyan biziz.
Gizli Ateş ve Sefirot
"Ve adamı kovdu; ve hayat ağacının yolunu korumak için, Aden bahçesinin doğusuna Kerubiler, ve her tarafa dönen kılıcın alevini koydu." Tekvin 3:24, Kitabi Mukaddes
"Hayat Ağacı"nın kullanımı modern ezoterizm için bir yandan bir armağan, diğer yandan da bir lanet olmuştur.Anlaşıldığı zaman "Hayat Ağacı" hem mikrokozmik (küçük evren, insan), hem de makrokozmik (büyük evren) seviyelerde Yaratılışın çalışan bir modelini sunmaktadır. Ancak, birçok kişi kişisel seviyede başaramamaktadır. Hayat Ağacı konusunda genelde çok yetersiz bulunan bilgiyi inisiyelerin fizyolojik olaylarla ilgili kişisel sorunlarına uyarlama yeteneği konusunda modern ezoterik çevreler son derece yetersizdirler. Bunun birkaç sebebi vardır: Birincisi, birçok modern ezoterist öğrendiklerini kişisel seviyede doğru olup olmadığını yaşamadan sadece tekrarlamakla yetinirler; İkincisi, Kabalanın dili çok seviyelidir ve aynı kelimenin birkaç anlamı vardır, böylece kelimeleri kullanan birçok kişi onların tam anlamını bilmemekte veya hangi seviyede yorumlanacağını bilmemektedir; Üçüncüsü, Hayat Ağacı şeması aşırı titiz ve bölmelidir. Birçok Kabalist içsel realitenin Hayat Ağacının iki boyutlu resmi izin verebileceğinden çok daha esnek olduğuna uyum sağlayamamaktadır.
Bu sorunlar "Tek Ağaç" ama "Dört Alem" fikri tarafından daha da karmaşık bir hale getirilmektedir, çünkü ruhsal aydınlanma ve kundalini'yi uyarmanın yarattığı krizin kabalistik uygulamalara ilişkisi konusunda manalı, pratik bilgi bulmak neredeyse imkansız bir duruma getirmektedir. Daha berrak ve açık Taoist ve Tantrik sistemlerle karşılaştırıldığında, bu kadar çok Amerikalı ve Avrupalının neden bu sistemleri, kültür ve tarih bakımdan kendilerine daha yakın olanların yerine tercih ettikleri ortadadır.
Bilgi aktarımında mevcut bu sorunları çözmeye yardımcı olmak üzere, sadece edindiğim veya konuları tartıştığım diğer kişilerin deneyimleri burada içerilecektir. Teori teori olarak geçecek ve deneyim deneyim olarak geçecektir. İletişimi açık ve direkt tutmak için basit Kabalistik kelimelerin anlamı açıklanacak ve tekrar tanımlanacaktır. Kişisel deneyime ilgisi olmayan kafa karıştırıcı ve ilgisiz tanrı formları, mitolojiye ve kozmolojiye atıflara yer verilmeyecektir.
Uyuyan Yılanı Uyarmak
"Ve Musa'nın çölde yılanı yukarı kaldırdığı gibi, böylece İnsanoğlunu da yukarı kaldırmak gerekir, ta ki, iman eden her adamın onda ebedi hayatı olsun." Yuhanna 3:14-15, Kitabi Mukaddes
Küçük Defetme Pentagram Ritüeli çoğu zaman majisiyen olmaya heveslenenlerin başladıkları ilk ritüeldir. İşlevi tek kişilik solo ritüellerin temel mekanizmasını öğretmek ve yıkıcı enerjilerin uygulayıcının çevresinden uzaklaştırılacağı veya bertaraf edileceği temel teknikleri vermektedir. Ritüelde kullanılan semboller daha karmaşık ritüellere esastır. Ancak Küçük Ritüeli daha etkili diye göz ardı etmek bir hata olur. Ne kadar basit veya karmaşık olursa olsun, uygulayıcının yeteneği kadar etkilidir. Küçük Defetme Pentagramı Ritüelinin düzenli kullanımı düzensiz veya özensiz uygulanan daha sofistike ritüellerden daha etkin olabilir.
Toplam olarak Batı Majide yaklaşık altı temel ritüel vardır ki Altın Şafak Hermetik Cemiyetinin etkisini yansırlar: 1) Küçük Defetme Pentagram Ritüeli 2) Büyük Pentagram Ritüeli 3) Küçük Heksagram Ritüeli 4) Büyük Heksagram Ritüeli 5) Gül + Haç Ritüeli. Yıldırım Kılıcı düzensiz gözükmekte, ama o da eş çalışma Yükselen Yılan alıştırmasıyla birlikte ele alınacaktır.
Bunların arasında Orta Sütun Çalışması isteğe bağlıdır. Ancak Orta Sütun Çalışması beden enerjileri veya Can Enerjisini arındırıp Gizli Ateşe kanal açmak için en çok işi yarayandır.
Orta Sütun Çalışması
"Galip olanı Allahımın makdisinde sütun edeceğim, ve artık dışarı çıkmayacak; ve onun üzerine Allahımın ismini, ve Allahımın şehrinin, Allahın gökten inen yeni Yeruşalimin ismini ve benim yeni ismimi yazacağım." Vahiy 3:12, Kitabi Mukaddes
Orta Sütun Çalışmasının birkaç çeşidi vardır, ama temelde hepsi aynıdır. Israel Regardie tarafından "Gerçek Şifa Sanatı kitabında önerilen Elementler ister kullanılsın veya kullanılmasın, veya ister (daha yaygın kullanılan) Regardie'nin "Orta Sütun" kitabında daha sonra önerdiği Sefirot/gezegen tekabülleri kullanılsın veya kullanılmasın önemli değildir. Aurum Solis cemiyetinin kullandığı yöntemler de bir alternatif alıştırma olarak ele alınacaktır.
Orta Sütun Çalışmasının teorik bazına göre imgeleme, nefes ve konsantrasyon ile, genelde Yetzirah olarak tanımlanan yaratışın psişik enerjisi yönlendirilebilir ve Gizli Ateşi frenleyen Can Enerjisini arındırabilir. Psişik merkezlerimiz duygusal, ahlaki ve maddi tortulardan temizlendikçe, onların aracılığı ile çalışan kozmik enerjiyi daha iyi yansıtabilir. Enerji dolaşımı sağlayan Orta Sütun auramızın dış yüzeyini düzlemekte, her yönde enerji akımı artırmakta, böylece küçük ve büyük enerji kanalları daha çok Can Enerjisiyle arınabilir ve güçlenebilir.
Orta Sütun tarafından tanımlanan kanallar daireseldir. Genelde yansıma özelliğine sahip büyük, temiz ve parlaktırlar. Regardie diyor ki psişik merkezlerin renkleri bilinmiyorsa onları büyük parlak elmaslar olarak düşünmek gerekir. Sonunda uygulamacının bütün aurası ısı ve ışık yayan parlak genişlemiş bir elmas olarak hayal edilmelidir.
Orta Sütunun güzelliği birçok ezoterik uygulama gibi katmanlı bir çalışma olması ve sonsuz miktarda esneklik ve gelişme potansiyeli taşımasıdır. Uygulamacı imaj yönlendirme becerisini geliştirdiği yeni olasılıklar artmaktadır.
Orta Sütunun ana hareketlerinden biri de "Işık Pınarı"dır. Burada uygulayıcı ayak tabanlarından yukarı doğru parlak bir enerjinin hareket ettiğini be başının tepesinden dışa fışkırıp aurayı kapsayıp güçlendirdiği, kaba titreşimleri berrak ve parlak bir hale getirdiğini ve sonunda da ışığın tekrar ayaklara geldiğini hayal eder. Bu devresel imajlar birkaç kez tekrarlanır. Bu alıştırmanın kilit kısmı, Gizli Ateşin açığa çıkmasını hazırlayan bedenden geçen orta kanaldır. Bu Doğu yöntemlerde: Çin Çi Kung, Hint Tantra ve Tibetli Vajrayana yogadaki uygulamalara benzerdir.
Bu kadarını söyledikten sonra Gizli Ateşin açığa çıkarılmasında Doğu ve Batı yöntemler arasında bazı farklar vardır. Psişik merkezler üzerinde direkt çalışma ve omuriliğinden yukarı tırmanma, Orta Sütun Çalışmasına kıyasla daha travmalıdır. Bundan dolayı, birkaçı hariç, Gizli Ateşin direkt uyarılmasına yönelik yoga teknikleri bir gurunun denetimini gerektirir. Uygulayıcının hareketlerinde gerekli kısıtlamalar yakın denetim ister ayrıca Amerikan ve Avrupalı kültürde günlük yaşam için pratik olmayan sistemlerdir.
Aşağıda inceleyeceğimiz bazı benzerlikler mevcutken, önemli farkları şöyledir:
1) Hint yoga esas olarak en hızlı şekilde fiziksel alemden kurtulmaya yöneliktir. Batı yöntemleri maddi dünyayı terk etmeden, madde ve psişik varlığının mükemmelleşmesini amaçlar.
2) Çin yogası veya Çi Kung, maddi dünyanın mükemmelleştirilmesine, hatta bedeni bir "Işık Bedeni" olarak ruhsallaştırmaya yönelik olması açısından Batı yöntemlere daha yakındır. Ancak eterik (esiri) seviyesinde (nadi'ler veya akupunktur noktaları) başlaması açısından Hint yogasına daha yakındır. Bu "alttan yukarı, içten dışa" yaklaşım Orta Sütun'un "yukarıdan aşağı, dıştan içe" yönteminden farklıdır. Eterik beden erken safhada etkilendiği için etkiler daha dramatik ve hazırlıksız olanlara potansiyel olarak daha travmalıdır. Orta Sütun Çalışmasında eterik beden çoğu zaman en son etkilenen şeydir. Bunun sebebi gerek kullanılan sembolizm, gerekse de konsantrasyon, imgeleme ve meditasyon yeteneklerinin geliştirme gereği esas itibarıyla uygulayıcının zihinsel görüşünü uzun bir süre etkilemektedir. Sadece uzun bir süre, yaklaşık olarak bir yıl günlük bazında uygulandıktan sonra Orta Sütun Çalışmasının etkileri astral bedene yerleşmeye başlıyor ve bir süre sonra uygulayıcının eterik ve fiziksel bedenlerine de süzülür. Bir kaynağa göre en ileri yoga uygulayıcısının Kundalini'yi özel çalışmalarla açığa çıkarması için en az üç yıl gerekir. Söz ettiğimiz bu "açığa çıkarma" basit anlamda değil, doğal ifadesinin önündeki engellerin çıkarılmasıdır. Bu önemli bir noktadır, çünkü genelde denilir ki kundalini'yi yaşamak için çoğu kez yirmi yıllık ezoterik uygulamalar, veya Hatha yoga bile gerekir. Nicholos Flamel Felsefe Taşını aynı sürede yarattı. Yakın tarihte simyager Jean Dubuis bir workshop'ta son derece tehlikeli Flamel Metodunun üç yılda tamamlanabileceğini söyledi. Belki de simyager için, Felsefe Taşının içsel yaratılışı kundalini deneyimden farklı bir şey değildir ve Felsefe taşının dışsal yaratılışı Kozmik yaratıcı enerjiyi iradeyle yönlendirebilmektir.
3) Tibet sistemleri Çin ve Hint sistemlerinin arasında bir yerde işlerler. Çünkü hem ruhsal kurtuluşla ilgilidirler, hem de bedensel özlerinden inşa edilmiş bir eterik bedenin yaratılışıyla ilgilenmektedirler. Elmas Beden veya Gök Kuşağı Bedeni saf ışıktır ve üstadın iradesi doğrultusunda oluşabilir. aynı Çin ve Hint sistemeleri gibi, Tibetliler uygulayıcıların akıl ve duyguları arındırmak için ritüeller ve ayrıca antropomorfik ve geometrik görsel imajlar kullanırlar. Orta Sütun Çalışması yapıldığında Pentagram ve Heksagram ritüelleri bu işi görmektedir.
Böylece Doğu ve Batı uygulamaların arasında esas farkı işlev ve başlangıç noktası olarak özetleyebiliriz. Doğu, insanoğlunun fiziksel enkarnasyona bağlayan cehalet bağlarını bir bir çözerek kurtuluşu sağlamaya çalışır. Batı maddi realitede ruhsal realiteyi yansıtmaya çalışarak maddi dünyayı mükemmelleştirmeye çalışır. Bu başarıldıktan sonra üstat iradeye bağlı olarak dezenkarne olabilir. Batı yaklaşım dünyada daha aktif olmayı ve onu dönüştürmek ister, diğer yandan Doğu yaklaşım dünyayı geçici bir yanılsama olarak görür, bundan dolayı daha pasiftir. Bu tür felsefeler, bütün inanç ve kültürler gibi en erken kaynaklarının fiziksel çevrelerini yansımaktadır. Tropik ve tropik altı bölgelerde zaman anlayışı, gıda stoku yapılmayan bir kışın topluma ölüm getireceği kuzey küreye nazaran daha az önemlidir. Arktik bölgelerin soğuk ve acımasız realiteleri değişik bir teori ve teknik yaratırlar ve tarımsal alanlara nazaran farklı ideal (tanrılar) getirirler. Birisinin avcı göçmen olması veya tarım ağrılıklı bir toplumda yaşaması yaşadığı fiziksel ortama bağlıdır, bu da değerler, ihtiyaçlar ve ayrıca ruhsal felsefe ve tekniği etkiler.
Başka bir ülkenin veya kültürün ezoterik uygulamalarını seçerken bunların üzerinde önemle durmakta fayda vardır: O sistem nasıl gelişti ve hangi şartlarda? Bu şartlar günümüzde ve potansiyel uygulayıcının yaşamında halen geçerli midir? Mevcut şartlar itibarıyla uygulamalar ilerici mi, yoksa zamanı geçmiş mi? diğer bir deyişle ileriyle doğru yönelik mi, yoksa efsanevi bir "altın çağı"n idealleştirilmiş şekilleri midir?
Tuz, Satürn, Cinsel Vecit ve Ruhsal Saadet
"Kalbin etrafında dolanmış yılan Adımdır!" Keldani kehanetler
Tuz bilgelik ve öğrenim sembollüdür ve kuyruğunu ısıran, sınırlılık sembolü Büyük Yılan Ouroboros ile ilgilidir. Bu bağlamda dünyayla yakın bir ilişkisi olduğu gibi aynı zamanda bütün maddi yaratılışla ve hiçlik veya Sonsuzluğun sınırında olan şeylerle de ilgilidir. Bir 15. asır elyazmasında yılan iki renkten oluşmuştur, kırmızı ve yeşil. Kırmızı dışta ve yeşil içtedir. Yeşil, Doğanın ve Venüs'ün sembolü Çalışmanın başlangıcıdır. Kırmızı, Felsefe Taşın ve Marsın rengi Çalışmanın sonudur.
“Sapiens dominabitur astris” (Bilgeli olanlar yıldızlara hakim olacaktır). İçimizdeki astrolojik dengesizlikleri düzelttikçe (psişik merkezler veya çakralar), dışımızdaki astrolojik şartların bize karşı daha az negatif etkileri olur. "Yıldız" güçleri üzerinde hakimiyet kurarız ve "istediğimiz zaman mabedimizde güneşin parlamasını sağlayabiliriz".
17. yüzyılda Jakob Boehme'nin öğrencisi Gichtel kozmik spiral veya "Doğa Tekerliği" insan bedenine koydu. J.G Gichtel'in 1898 yılında yayınlanan Theosophica Practica'da Satürn taç, jüpiter alın, Mars boyun, etrafında yılan dolanmış Güneş de kalp, karaciğer venüs, Merkür dalak ve Ay cinsel organlardır. Dikkatimizi çeken yılanlı kalptir. Buraya ayrıca Ateş Elementini yerleştirir.
Mısırlı inisiyelerine ayrıca skarab (bok böceği) denilirdi çünkü kendi yenilemelerinin yumurtalarını iterek yuvarlıyorlardı.
Dennings ve Philip'in Majikal Felsefe'nin 3. cildinde alın bölgesi Orta Sütun Çalışmasında (Bu eserde ona verilen ad "Kalelerin Uyarılması" (1. Formül) ve her merkezde imgelenen renkler değişmektedir. En sonunda da Kadüs'ün yükselen çift yılanı da verilmiştir. Alın Satürn'e addedilmiştir ve Yesod merkezini dengelediği ve Aurum Solis ve Altın Şafak Cemiyetlerinin verdiği diğer merkezlere güç kattığı da yazılmaktadır.
Simyasal olarak Tuz, Elemental Toprak ve Elemental Suyun (Assiah ve Yetzirah) birleşiminden meydana gelir, Gizli Ateş Tuz'da (maddi beden) "saklıdır" ve açığa çıkmak isteyen bilinçaltı, içgüdüsel güçleri simgeler. Bazen kontrolsüz ve zayıf bir şekilde açığa çıktığında "Cehennem Ateşi" de denilir, arındırıcı etkileriyle öğrencinin bedeni be psişik yapısında önemli yıkım gerçekleştirebilir. Bu bazen ölümden sonra içsel yenilenme yaşamış insanlar tarafından yanlışlıkla "Araf veya Cehennem" sanılan 31. Yol veya Ateş yolunda açıkça görülür. Bu Yol ayrıca ruhsal rehberlik ve evrim sembolleri Şin harfi ve Merkür'ün yönetimi altındadır. Notarikon ile ilgilenenler için Şin'in sayısal değeri 300 aynı zamanda İbrani deyim "Canlı Tanrı'nın Ruhu" ile aynıdır.
"Gerçi tövbe için su ile ben sizi vaftiz ediyorum; fakat benden sonra gelen, benden daha kudretlidir; onun çarıklarını taşımağa ben layık değilim; o sizi Ruhülkudüs ile ve ateş ile vaftiz edecektir." Matta 3:11
Şin harfi sık sık meditasyonda bir İlahi Işık, Yaşam, Aşk veya varlık sembolü olarak kullanılır. Başın üzerinde tam taca değdiği imgelenir sonradan başın içinde imgelenir (çünkü Yaratılış Kitabı Sefer Yetzirah'ta akıl ve sinir sistemiyle ilgilidir), sonra da kalbe inip oradan uzanarak meditatörü bir alev denizinde sarar. Üç alev şeklinde Yod harfi veya diller içerdiği için, bazen kutsal ruhun inişindeki alevli diller ve çeşitli üçlem kavramlarına bağdaştırılır.
Bu konuda birkaç dini yorum yapmak mümkündür: Örneğin Vaftizci Yuhanna'nın tövbe ve Yetzirah'ın Su dünyasına giriş inisiyasyonu verirken, İsa'nın Ruhun Ateşine veya tam üstatlık mertebesine inisiyasyon verdiği görüşü savunulmuştur. Diğer bir yoruma göre, Vaftizci Yuhanna Su Yolu olan 29. Yoluna dek inisiyasyon veriyordu ve diğer yandan İsa havarilerine daha zor ve engebeli Ateş Yolu veya 31. Yolun inisiyasyonunu veriyordu. Bunlardan hiçbiri kesin bir yanıt değildir, sadece kutsal metinleri inisiyatik uygulamalar çerçevesinde anlamanın Kabalistik bir çabasıdır. Ama Kutsal Ruh veya Ruhülkudüs kavramı daha bilgilendiricidir. Bu terim Yahudiler tarafından Babil esareti sırasından uyarlandı ve Yahudi mistik inançlara Farisî (İranlı) ve Keldani etkileri göstermektedir.
Kutsal Ruh (Ruach Elohim) terimin kökeni Zend Avesta'dandır ve aslı Spenta Mainyu, veya “Kutsal (Yaratıcı) Ruh”tur. Esas kaynakta yaratıcı güç açıkça belirtilmemişse de ima edilir, ancak Yahudi ve Hıristiyan geleneklerden modern dillere çevrildiğinde bu anlamın kaybolduğu görülür. Spenta Mainyu arındırıcı ve yenileyici bir enerji ve zekadır ve kozmik topluluk olarak emrinde altı veya yedi zeka vardır.
Spenta Mainyu, Ahura Mazda'nın (Ulvi Zeka, Tanrı) kendini gerçekleştirme kalitesi veya faaliyetidir; Evrenin yaratılış ve evrimine yol açan kendiliğinden üreten enerjidir. Spenta Mainyu dinamiktir ve yaratılış devamlı bir süreçtir. Zerdüşt için kutsallık aynı zamanda bolluk, bereket ve sağlık anlamına gelir. Spenta Mainyu evrende bereket ve gelişme prensibini temsil eder." (F. Mehr, sayfa29)
Bu güç ve varlıklar, anlamı "kutsal güç kelimesi" olan Mathrem, veya Mathra'yı içerir. Bu da Hintistan'da mantra ve Orta Doğu ve Mısır'da "Güç Kelimesi" uygulamalarının temelidir. Aynı YHVH'in bütün İbrani Kutsal İsimlerin kaynağı olduğu gibi, Mathrem, veya Mathra'yı bütün diğer mantraların kaynaklandığı mutlak bir mantra olduğu inanılır. Bundan söz ettik çünkü İran ve Babil'de sonradan yarı bağımsız olarak gelişecek olan Doğu ve Batı ezoterik uygulamaları bir bütün şeklinde görmek mümkündür. Bir bakıma bugün bildiğimiz şekilde yoga, kabala, simya ve majinin esas ortak menşei olduğu söylenebilir. O zamanki sanat ve mimari Yahudi ve Mısır geleneklerdekini yakın kanatlı varlıklar, gezegensel şemalar ve Hayat Ağacının ve dolanmış iki yılan motifinin erken varyasyonlarını gösterir.
Kozmik Ateş Üçgeni
"Başarılı üstat, Büyük Çalışmanın malzeme bilgisiyle donanmış olmalı; ayrıca inanç, sessizlik, kalp saflığı ve dua şevkiyle dolu olmalıdır. Tepesinde Felsefi Civanın hiyeroglifi bulunan kapıdan geçtikten sonra Büyük Çalışma'nın esas operasyonlarını - kalsinleme, çözündürme, arındırma, Hermes'in kapalı şişesine koyma, şişeyi Athanor'a (fırın) aktarma, pıhtılaşmak, çürüme, kapatma, çoğaltma ve projeksiyon; ve Felsefe taşı Petra Philosophalis'e ulaştığında bile onun görkemli bir ejderhanın rehinde olduğunu görür."
Amphitheatrum sapientiae aeternae, Heinrich Khunrath
Simya yazmalarında Satürn, Cıvaya ilintilidir ve onunla aynı belirsiz cinsiyet veya adrojenliğe sahip olup ‘Mercurius senex’ adını alır.
Tifaret'te geometrik sembol su ve ateşin içi içe üçgenleri veya Davud Yıldızıdır. Hayat Ağacının gezegensel Sefirot(lar)'a (Satürn'i boyundaki Daat'a kaydırıp) bağlanmak için bu yıldızı genişlettiğimizde (ucu aşağı bakan) Su Üçgeni Mars, Jüpiter ve Ay kürelerini birleştirir. Ateş Üçgeni Satürn, Venüs ve Merkürü birleştirir.
Orobouros kendisini kısıtlayan (Satürn) kozmik enerji olduğu gibi, Venüs de bir prizmanın güneşin ışığını böldüğü gibi kendisini yaşamda (bitkisel özelliği) çoğaltan yaratıcı güçtür. Merkür birçok açıdan aynen Satürn gibi androjendir (çift cinsiyetli) ve yaratılışın ateşini kontrol edip Felsefe Taşının yaratılışında yönlendirir. Merkür Kadüs veya iki yılanın dolandığı kanatlı asayı tutar. Kanatlar yüceltmeyi ve yılanlar yaratılışın temel güçlerini simgeler. genelde yedi olarak gösterilen birbirlerini kesiştiği noktalarda renk tayfın renklerini ve beyazı (Venüs) gösteren psişik merkezler vardır. Şemanın ortasında irtibat kurmaya umabileceğimiz yaratılışı birleştiren, canlandıran ve ahenkleştiren kozmik yaratıcı güç güneş vardır. O merkezidir ve bütün diğer gezegenler, psişik merkezler veya Kozmik enerji türlerini denetler ve kontrol eder.
Güneşin ateşiyle irtibat kurmakla, diğer psişik merkezlerinin ateşlerini (Venüs aracılıyla) açabiliriz ve Satürn'ün kısıtlayıcı ve aydınlatıcı enerjisini Aklı veya Merkür güçleriyle daha kolay yönetebiliriz.
Özellikle Venüs ve Merkür olmak üzere, gezegenlerin bu çok yönlü özelliklerini anlamak için Tiparete dek Yol Çalışmaları yapmak önemlidir. Aşağıda vereceğimiz teknikleri uygulamak için bunlar şart değilse de, teorik tarafı anlamak için yararlıdır.
Ancak, yine de Kürelerin birbirlerine ilişkilerini anlamak için aşağıdaki fikri temel alarak bir dizi meditasyona başlayabiliriz:
Venüs bitkisel ve bilinçaltı tarzında yenileyici, duyusal ve aktif yaşam gücüdür. Isı, ışık ve duyguya tepki verir. İniş yolunda Venüs Güneş'in ışınlarını renk tayfının birçok farklı yönüne bölmektedir, bu şekilde elle alsak çoğulluk ve birlik arasındaki ilişkiyi, psişik merkezleri ve gezegenleri ve özgün doğalarını daha iyi anlayabiliriz. Yükseliş yolunda Venüs gerek gezegensel, gerekse de kişisel (psişik merkezleri) halen çok renkli olsa da farklı enerjileri tekrar birleştirir ve onları tek bir güce ahenkleştirip Güneşe saf ışık olarak geri dönmesini sağlar.
"Bu Felsefe Taşı büyüyen yeşil şeylerde gelişir. Şeylerin yeşerip büyüdüğü Yeşil'in tekrar eski doğasına indirgendiğinde, gizli bilimimizin yolunda çürütülmelidir." Splendor solis, Trismosin
Felsefe Taşı doğanın yeşermesiyle (Netzah) yapılır ve kaynağına (Tifaret) çürüme yoluyla dönmektedir (Tarot'ta Ölüm Kartı ve bağlı olduğu Netzah-Tiparet yolu, Nun).
Merkür Venüs'ün ayrışma hareketinin yaydığı değişik enerjilere şekil ve anlam verir ve onları Kadüs'ün (Hermes'in çift yılanlı asası, ayrıca tıp sembolünde kullanılır) simgelediği temel güçler olarak yeniden birleştirir. Merkür Ruhun Psychopomp'u veya Rehberidir ve Venüs'ün temsil ettiği güçleri yönlendirir. Hem venüs ve Merkür Kabalistik Ağacının iki Sütunun dibinde bulundukları için fiziksel, astral ve mental alemlere erişip değerlendirirler ve bir dereceye kadar üçünü de etkileyebiliriler. İniş yolunda Merkür beden, akıl veya ruh için form ve yapılar yaratır. Yükseliş yolunda Merkür derslerini unutturmadan formun sınırlarından kurtulmamızı sağlar.
Yılan ilkel güç veya enerjidir. Ateş ve su yaratılışın iki prensibidir ve hava ve toprak onları takip eder. Yılan derisini bırakıp değiştirdiği için yeni hayat ve yenilemenin sembolü olarak görülür. Aynı zamanda tehlikeli ve öldürücüdür ve su kaynaklarında ve çöllerde "koruyucu" bekçi rolünde de görülür. Üzerinde kontrol ve hakimiyet sağlandığında güçlü ve öldürücü, ama aynı zamanda yaratılışa temel ve belki de yaratılışın geldiği yenileyici bir güce hakim olunmuş sayılır.
Gizli Ateş direkt olarak insanlıkta cinsellikle ilintilidir (temel yaratıcı güçler). Burada "vecit", "esrime" ve erotik dürtü arasındaki ilişki açıkça görülür ve yaşanabilir. Bir sürü "seks yoga" ve seks maji uygulamalarının türemesi bunu bir yerde doğruluyor. Ancak insanlıkta cinsel arzu, onun temel dürtüsü ve evrimsel gücü olarak hareket eder. Ayrıca, mistik deneyimin biyolojik kökenleri olduğu da önerilmiştir. En temel zevk olan cinselliği göz ardı etmekle bir seviyede vecitsel birleşimi de reddetmiş oluyoruz. Bu "küçük ölüm" veya petite morte, kendimizi bırakıp ilahi hiçlik halini yaşayacağımız "büyük ölüm"ün bir öncüsüdür.
Mistik deneyimlere karşı doğuştan gelen dürtümüze bağlı cinsel güç, ayrıca beşeri tekamül ve yönlendirildiğimiz önceden belirlenmiş bir nokta veya hal ile ilgilidir.
Bu önemli bir noktadır, çünkü neredeyse bütün Batı toplumlarda psikolojik rahatsızlıklar cinsel baskı ve obsesyon etrafında odaklanmıştır.
Fiziksel bedende Can Enerjisinin uygun arındırılması yapılmadan Gizli Ateşin özgür bir şekilde veya öncekinden daha fazla güçle akışı sağlanırsa, psişik beceriler, dahilik ve diğer ben ötesi haller veya sadece farklı şuur halleri yerine, aşırı fiziksel rahatsızlık gibi gözüken ama olası olarak şizofreni veya psikoz şeklinde psikolojik hastalıklarla sonuçlanabilir.
Orgon Terapi'nin ortaya çıkaran Wilhelm Reich'a göre, bütün zihinsel-duygusal rahatsızlıklarımız fiziksel bedenlerimizde çapalanmıştır, ve bu çapalar pranayama'ya biraz benzer nefes alıştırmaları ile açığa çıkarılabilir. Beden simyanın Tuzu olduğuna göre ve "Su Elementi" aracılıyla erişebilir bilinçaltı unsurlardan kısmen meydana geldiği için, bütün duygusal ve fiziksel deneyimlerimiz fiziksel bedende silinmeyecek bir şekilde depolanır, iliştirilir veya kayıt edilir. Eğer bu bloklar veya duygusal ve fiziksel travma enerji odaklanmaları (Can Enerjisi ile yapılı) Gizli Ateş daha yoğun bir şekilde akmadan önce açığa çıkarılıp bertaraf edilmezse, o zaman "Kundalini fenomenin" o sözde negatif yan etkileri ortaya çıkar.
Uyuşturucu ve alkol suistimalleri ve cinsel aşırılıklar durumu daha da kötüleştirirler, çünkü fiziksel bedeni ve astrala bağlantısını zayıf düşürerek Gizli Ateşi açığa çıkarırlar ve eterik altyapıya hasar vererek sonunda enerji blokları azaltacağına, akıl ve beden tamir etmeye çalışırken enerji bloklarını yaratırlar.
Uyuşturucu suistimal tarafından hasar gören bir sinir sistemi Gizli Ateşin berrak, temiz ve güçlü ifadesi için dengesiz bir araç yapmaktadır. Sinir sistemimizle (Yesod-ay altında) hem fiziksel dünya, hem de iç dünyamızla irtibat kurarız. Bedeni (Malkut) Akıl-entelekt (Hod) ve içgüdüsel, yaratıcı ve duyusal dürtüler (Netzah) ile ilişkilendirir. Eğer hasar görürse benliğimizin bu psiko-fiziksel-ruhsal taraflarına tam, yaratıcı ve verimli ilişki kurması tehlikeye düşer. Eğer hasar görürse bu enkarnasyonda Kutsal Koruyucu Meleğimize (Yüksek Benlik) en direkt ve en önemli bağımız ve Gizli Ateşi (Tifaret aracılıyla) açığa çıkarma olasılığımız tehdit altındadır.
"Bu harikalar yaratan aynı zamanda bir taş olmayan, her insanda var olan ve yerinde her zaman bulabilen bu Felsefe Taşının Büyük Sırrını (Grand Arcanum) açıkladığımda dinleyin... Ona bir taşa benzediği için değil, sadece sabit özelliğinden dolayı taş denilir, ateşin etkisine karşı koymada herhangi bir taş kadar başarılıdır... Eğer özelliği ruhsaldır desek, doğru olur. Eğer onu somut olarak ifade etsek, bu da doğru olur, çünkü ince, nüfuz eden, yüceltilmiş ruhsal altındır. Yaratılmış şeylerin en asilidir... o bir ruh veya mükemmellik timsalidir.
A Short Guide to the Celestial Ruby, (Semavi Yakut'a Kısa bir Kılavuz) Philethes.
Ejderhayı Azat Etme
Gizli Ateşin tam ve ahenkli işlevi psişik anatomimizi bloklardan arındırmak için gerekli süre belli değildir. Denilir ki bunun için en ileri yogiler bile en az üç yıl özel çalışmaları gerekir. Bu tür talim çok özel ve denetimli şartlar altında olduğu için, tahmin edilebilir ki modern bir Batılı için bu sürenin daha da uzun olması ve daha çok iç analiz ve danışım gerekir, çünkü genelde Batı okültist, ister Kabalist veya simyager olsun, veya her ikisi, zamanının çoğunu yalnız veya en fazlası arada bir küçük gruplarda çalışır.
Bazı yoga ve Kabala ekolleri ve bazı Sufi çalışmaları kalbi bireysel evrenin merkezi olarak ve psişik merkezlerinin en önemlisi olarak görürler. Kalbi açarak güçlü bir sezgisellik oluşumuyla birlikte İçsel Üstadımızla veya diğer bir deyişle Kutsal Koruyucu meleğimiz (haberci) ile irtibat kurarız. Bu başın ötesine yılanın yükselişinden sonra, Yılan Dili'nin en son konaklama yeridir. Boehme ve Hermetik tasvirlerin gösterdiği gibi "Yılanla Sarılı Kalp" mistiklerin erişmeye çalıştıkları idealdir.
Bir yoginin söylediği gibi önce "Büyük Kral"a yanaşırız ve sonra onun (Hermetistlere hiç de yabancı olmayan) yılan - dili (aynı zamanda konuşulan dil, lehçe) hareketlerini yönlendirmesine izin veririz.
Adam Kadmon: Gizli Ateş ve YHVH
"Çünkü Allahımız yitip bitiren bir Ateştir" İbranilere 12:29
Modern ezoterik uygulamalarda simya, kabala ve astroloji neredeyse kusursuz bir sentez yaratmak için homojen bir hale getirilmişken, bu önceki dönemler için geçerli değildi. Geleneksel olarak simya ve astroloji Yahudi Kabalasında neredeyse hiç rolü yoktu[5] , ve bir yandan birçok Yahudi'nin simyager oldukları ortaya atılırken [6] , çok sayıda İbranice yazılmış simya eserleri pek bulunmamaktadır. Ünlü Aşh M’saref veya "Kuyumcunun Ateşi" bile genelde gematria/ebced üzeride odaklanmış, az miktarda kimya çalışmaları içeren bir derlemedir.
Erken Kabalistler yaratılışın birkaç evrede geliştiğini ve içinden "Bidayeti Adam" veya Adam Kadmon'un antropomorf şekli belirlendiğini ve bu ilk adamın İlahi İsmin dört harfinin üst üste konulmasıyla yaratıldığını düşündüler. Yod kafa, Heh omuz ve kollar, Vau omuriliği ve cinsel organlar ve son Heh, kalça ve bacaklardı. Her bir harfle ilgili bir sürü özellik atfedildi ve bu başlı başına bir kabalistik meditasyon ekolünü oluşturuyordu. Başka harfler ekleyerek, farklı şekilde bir araya getirerek ve sayısal değerleri eş olan harfler ile yer değiştirerek ek İlahi İsimler, başmelekler, melekler ve diğer ruhsal varlıklar çıkarıldı.
Adam Kadmon'un sözlü geleneği Mısır tanrısı Osiris'e benzerdir, çünkü Osiris parçalanıp yeniden inşa edildi, diğer yandan Adem "Düştü", parçalandı ve orijinal Ademi tekrar bir araya getirmek Kabalistin işiydi. Her birimizin onun orijinal ruhunun bir parçası olduğu söylenir ve amacımız Kabalistik yöntemlerle Yaratılışta yerimizi bulmaktır.
Saint-Germain ve Yüce Kutsal Üçlü Bilgelik
"The Most Holy Trinsophia" (Yüce Kutsal Üçlü Bilgelik)[7] gibi inisiyatik psiko-simya kitaplarında Gizli Ateş fikri volkanik güçle ilgili ve Venüs'ün etkisi altında gizli ateş fikrini açıklar. Bunun gibi eserler simyasal-kabalistik metinlere güçlü bir benzerlik arz eder ve ya bu ezoterik okulların mistik sembolizmi kullanırlar, ya da bu tür semboller metindeki anlamları çözmek için kullanılır.
Bu eserde, Saint-Germain Kozmik Şuurluluğun on iki derecesinden geçen inisiyasonunun ayrıntılarını anlatmaktadır. Volkanik patlamalar, lava ve alev denizleri şeklinde dünyasal ateşin tasvir edilmesi maddi ve madde ötesi yaratılışın altında yatan ve onu sürekli birleştiren ve yenileyen canlı enerji ağını simgelemektedir.
La Tres Sainte Trinsophie on iki bölümden oluşmuştur ve her biri resmedilmiştir. Bunun en bariz benzetmesi zodyak'ın on iki bölümü ve simyanın on iki evresidir. Ayrıca yedi esas ve beş tali psişik merkez de düşünülebilir.
Hikaye Saint-Germain'in Vesuvius yanardağının lava yataklarında bulunmasıyla başlıyor, daha sonra üzerinde bir kupa olan bir sunağa gelir. Kupanın etrafında kanatlı bir yılanın on iki kez dolanmıştır. Sonra Saint-Germain muazzam bir ateş diyarına girer, ortasında yakut gözlü yeşilimtırak altın bir yılan vardır ve aydınlanmış iradenin sembolü bir kılıçla ona hakim olması gerekir. Bu davranışla öfke, nefret ve kibir şuurundan boşalır ve duyuları kontrol altına girer.
Gösterilen bir resimde de Saint-Germain bir üçgen sunağın önündedir, üzerinde karmaşık bir şamdan vardır. Temeli iki dolanmış yılandan oluşmuştur, ucunda bir lotus çiçeği ve ortasında mum vardır. Resim iki yazılı panel vardır. Birincisinde şöyle yazar: "Yük güçlü olana verilir" ve ikincisi: "Yüksek yerde ateş yak ki adak yükselip Arzu Edilene Ulaşsın." Son resim göklerin ışıkla parladığını ve bir kare ve daireyle çevrilmiş bir üçgen göstermekte. İnisiye - bu durumda Saint-Germain hayat ve Doğa Tanrıçası Aşikar Edilmiş İsis tarafından kılavuzluk edilmektedir.
Bu resimler gösteriyor ki Aydınlık çağının sonunda bile, klasik simya ve kabalistik semboller halen ezoteristler tarafından geniş çapta kullanılmaktaydı. Ancak, yönü klasik veya laboratuar simyadan felsefi veya ruhsal simyaya değişmişti. Nasıl kabala simyagerler ve Hıristiyan mistiklerin elinde radikal bir değişim yaşamışsa, simya da değişmişti. Bazı el yazmaların pratik laboratuar çalışmalar için şüpheli değerleri varken, yine de iyi ki onların içsel ruhsal inisiyasyon için halen değerleri vardır.
|