Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 924 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 924 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 322
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 305
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,006
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,130
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,074
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,007
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,145
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,522
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,285
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,173

 
  ÖLMÜŞ YAKININIZLA İLETİŞİM KURMA
Yazar: Spiritüeller - 07-02-2017, Saat: 15:22 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Ölmüş yakınlarla iletişim aslında sanıldığından çok daha kolaydır. İçten bir dua mesajınızın ona ulaşmasını sağlayacaktır. Bunun temel nedeni aradaki "sevgi" bağıdır, bu bağ ikili iletişimi ve dualarımızın onlara ulaşmasını kolay kılar.

Ölmüş yakınlarımız, özellikle öldüklerinin ilk döneminde bizimle sık sık ilişik olurlar ve dualarımızı, isteklerimizi duyarlar. Bu ölmüş akrabaları anmak ve onlarla içten bir şekilde konuşmak çağlardan beri süre gelen güçlü bir ritüel olmuştur. Bilhassa mezar (Mezar dediğimiz şey aslında ölmüş akrabanızı andığınız kutsal ata tapınağıdır, bir tür ritüel alanıdır) ziyareti ve duaları, ayrıca mezarda adak olarak yakacağınız günlük gibi tütsülerin ölmüş yakınınızla iletişiminizi güçlendirecek ve hem siizi hem onu huzurlu kılacaktır. Günlük ve adak adeti eski şamanizmden beri hala Hatay gibi bazı ilçelerde uygulanmaktadır.

Şimdi benim burada vereceğim teknik, oldukça basit ve etkili bir iletişim tekniğidir. Amaç, ölmüş yakınınızla sohbet etmek ve dertlerinizi onla paylaşmaktır. Bazen, ölmüş yakınımız bize çeşitli görü, his veya fısıldamalar ile cevap verir ve hatta sorun yaşadığımız konuda bize yardımcı olurlar. 

GGTTT.jpg


İhtiyaçlar;

Ölmüş akrabanızın eşyası veya resmi
Bir adet beyaz mum
Bir kağıt ve kalem
Not defteri

1- Rahatsız edilmeyeceğiniz, sakin bir odaya geçin. Kesinlikle bunun huzurlu bir deneyim olduğunu bilin ve korkularınız varsa onlardan arının. Burada ruh çağırmayacak veya ileri bir uygulama yapmayacaksınız. Sadece sevdiğiniz ve çok özlediğiniz bir akrabanızla yeniden konuşacaksınız ve onun cennetten (öte alem sanıldığı gibi korkunç değil huzur doludur, bu yüzden cennet terimini kullacağım) getirdiği enerjileri kabul edeceksiniz. 

2-Öncelikle sizi koruması ve bu iletişim sırasında gözetmesi için Başmelek Mikail'e şu şekilde seslenin;

"Başmelek Mikail, Şimdi seni çağırıyor ve .... ile görüşmem sırasında bizi gözetmeni ve korumanı istiyorum. Cennetin huzurunu ve Yaratıcı'nın sevgisini buraya getirmeni rica ediyorum."

Bunu üç kere tekrarlayın ve o enerjiyi hissedin. Mavi parıltılı ilahi ışığın tüm odaya indiğini imgeleyin.

3-Şimdi öte alemden ruhla iletişiminizde kolaylık sağlaması açısından Başmelek Azrail'i şu şekilde çağırın;

"Başmelek Azrail, dönüşümün, döngünün ve ruhların denetleyicisi, bilge ve kadim melek, sana sesleniyorum. Yaratıcı'nın izniyle seni çağırıyor ve senden ....'yı buraya getirmeni rica ediyorum. Onunla ilahi sevgiyi paylaşmak ve onun rehberliğini istiyorum. İletişimimizde bize yardımcı ol."

Gözlerinizi kapatın ve bir adet beyaz mum yakın. Beyaz mumun altına veya hemen yanına akrabanızın eşyanızı veya resmini koyun. Mumu, ölmüş akrabanız için yakıyorsunuz, ona adıyorsunuz. 

Bu noktada bazı şeyler hissedebilirsiniz; dokunuşlar, ses veya yakınınızın kokusu gibi

4- Şimdi kağıt kalemi alın ve ona ne söylemek istiyorsanız (dertlerinizi, dileklerinizi, hayallerinizi, içinizde tuttuğunuz ve paylaşmak istediğiniz herşeyi) kağıda yazın. Sanki ölmüş akrabanıza mektup yazıyor ve onla dertleşiyorgibi bunları yazıya dökün.

5- Hiç bir şey hissetmeyebilirsiniz ama kesinlikle huzuru hissedeceksiniz. Veya yazarken bir anda aklınıza parlak cevaplar, ilhamlar, ani görüntüler gelebilir, bunlar ölmüş yakınınızdan gelen mesajlardır hemen bir not defterine kaydedin. 

6-Yazma işiniz bittiğinde teşekkür edin ve bu mektubu beyaz mumun alevi ile yakın. Bırakın enerji serbest kalsın ve ölmüş yakınıza ulaşsın. Kağıt yanarken gözlerinizi kapatın ve onun enerjisini hissedin. Hiçbir şey düşünmeyin sadece medite olun ve zihninizi boşaltın. Var olan enerjiyi hissedin sadece. Zihninizi, mantığınızı devre dışı bırakın ki ölmüş yakınınızı hissedebilesiniz. Eğer iletişime geçemezseniz moralinizi bozmayın, size bir şekilde yaşam içinde mesajınızı iletecektir. 

7- İşlem bittiğinde hem meleklere hem akrabanıza teşekkür edin ve çalışmayı bitirin. Külleri ister bir kapta saklayın, isterseniz rüzgara bırakın. 

Tekrar yineliyorum, içten bir dua bile ölmüş yakınınız ile iletişime geçmenize olanak verir. Bu teknik ölmüş akrabanızdan yardım almak ve onla iletişime geçmek, özlem gidermek için birebirdir. Çalışma sırasında veya çalışmadan sonra (rüyanızda veya gün içinde) bir şekilde size mesaj muhakkak iletecektir. Sirius


DİPNOT: Bu tekniği sadece ama sadece sevdiğiniz akrabalarınız için yapın. Tanımadığınız ruhları bu şekilde çağırmaya çalışmayın. Yakınlarımız (anne, baba, kardeş, teyze amca dede nine vs...) ölseler dahi bizle derin bir sevgi bağına sahiptirler. Bu sevgi bağı iletişimi güçlü kılar ve onlara ulaşmamızı, onlarında bize ulaşmasını sağlar. Onlara karşı tüm sevginizle bu çalışmayı gerçekleştirin. Sevmediğiniz veya tanımadığınız ruhlar için kesinlikle bu çalışmayı yapmayın. Bu çalışmanın amacı ruh çağırmak değil, sevginin gücünü kullanarak ölmüş yakınımızla enerji alışverişine geçmek ve dertlerimizi paylaşmaktır.

Bu konuyu yazdır

  DURUGÖRÜ İLE AURALARI GÖRÜN
Yazar: Spiritüeller - 07-02-2017, Saat: 14:57 - Forum: DURUGÖRÜ - Yorum Yok

Durugörü yeteneginiz geliştikçe fiziksel gözlerinizin farklı şeyleri de görmeye başladıgına şahit olabilirsiniz. Cansız cisimlerin çevrelerine verdikleri bir ışınım vardır bunları görebilirsiniz. Ama asıl önemli olan, bitkilerin, hayvanların ve insanların çevrelerindeki biyoenerjetik alanı yani auraları da görmeye başlayabilirsiniz. 

Her insanın aurası onun ruhsal olgunluk seviyesiyle baglantılı bir titreşimsel özellige sahiptir. Ruhsal olgunluk arttıkça vücudumuzdan yayılan bu enerjinin kalitesi de yükselmketedir. Durugörü medyomları bu farkı derhal hissederler. Çünkü bu enerjetik alan farklı renklerde ışınımlarla kendisini durugörü medyomlarına hissettirir. Örnegin, sinirlerine hakim olamayan, asabi ve egoist kişilerde bu enerjinin ışıması kırmızı renklerde görülürken tam tersi yapıya sahip ; kendine güvenli sakin ve ruhsal anlamda olgun kişilerde auraları mavi ve menekşe moruna yakın renklere dönüşür... Ruhsal olgunluk arttıkça özellikle baş hizasında bu enerjiler altın sarısına dönüşür ve büyük bir parlaklıkla ışımaya başlarlar. (eski dönemlerde yapılmış bir takım azizlerin yada peygamberlerin başlarının hemen üstündeki altın rengindeki hale bunun ifadesidir) Durugörü medyomları bu auraları rahatlıkla görebilirler. 
Auraları görebilmek için uygulayabileceginiz pratik bir metot vardır : 

aura216.jpg

Işıgı karartılmış loş bir odada büyükçene bir aynanın önüne geçerek hafice gevşeyin ve gözlerinizi başınızın üstüne odaklayın. Gözlerinizi hafif kısın ve sabırla hep aynı noktaya bakın... Belli bir süre sonra, ilk başta sise benzeyen bu enerjilere görmeye başlayabilirsiniz. Aynı denemenin bir benzerini ellerinizi açıp siyah bir zemin üstünde parmaklarınıza ve parmak aralarınıza da konsantre olarak da yapabilirsiniz.

Bu konuyu yazdır

  DURUGÖRÜNÜZÜ TEST EDİN
Yazar: Spiritüeller - 07-02-2017, Saat: 14:32 - Forum: DURUGÖRÜ - Yorum Yok

Gözler kapalıyken istenen bir imajın gözönünde canlandırılması durugörü yeteneğinin temelidir.Öncelikle böyle bir yeteneğinizin kısmen de olsa sizde işler durumda olup olmadığını kontrol edin: 

Gözlerinizi kapatın...10-15 saniye bekleyin...Ve gözünüzün önünden geçen imajlar olup olmadığına dikkat edin...İmajlar kendiliğinden gelip geçiyorlar mı?İstediğiniz hgerhangi bir imajı zihin ekranınızda canlandırabiliyor musunuz?Yoksa hiçbir şey gözünüzün önünden geçmiyor ve her yer simsiyah mı gözüküyor? 


see.jpg

Gözleriniz kapalıyken her taraf simsiyah görünüyorsa durugörü yeteneğinizin tamamen işlemez durumda olduğunu söyleyebilkiriz.Bir takım renkler hatta imajlar gelip geçiyorsa durugörü yeteneğiniz size göz kırpıyor demektir.Eğer istediğiniz imajları kolaylıkla zihin ekranınızda canlandırarak onu adeta televizyon izlermişcesine canlı olarak görebiliyorsanız durugörü yeteneğinizin su üstüne çıkmaya başladığını söyleyebiliriz(basit durugörü) 

Gözlerinizi kapattığınızda bir takım yerler,insanlar ve olaylar görüyorsanız bunların herhangi bir anlam taşıyıp taşımadığını kontrol ediniz.Örneğin;gözlerinizi kapattığınızda bir arkadaşınızı ders çalışırken gördüyseniz,hemen onu arayarak gerçekten de o anda ders çalışıp çalışmadığını öğrenin.Ayrıntılara dikkat edin.O anda ders çalışmıyorsa daha önce çalışmış olabilir.Eğer böyle bir durum varsa arkadaşınızı ders çalışırken gördüğünüz ayrıntıların gerçek olup olmadığını araştırın.Ders çalıştığı masanın rengi,masasının üzerindeki eşyalar,odanın şekli vs... 
Belki bir kaç dakika sonra ders çalışmayı planlıyor da olabilir.... 


Bütün bu ayrıntılar sizdeki durugörü yeteneğinizin durumu hakkında bir bilgi verir.Tabii tek bir denemeyle karar vermeyin.Belki başka bir zamanda daha farklı görüntüler de alabilirsiniz.Böylelikle basit durugörü mü,mekan içinde durugörü mü,yoksa zaman içinde durugörü yeteneğine mi sahip olduğunuzu anlayabilirsiniz.

Bu konuyu yazdır

  KABALA - KULLANMA KLAVUZU
Yazar: Spiritüeller - 03-02-2017, Saat: 19:30 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Kabala Nedir? 

Kabala, bu dünyadaki bir insana, Yaratan’ı ifşa eden metodun adıdır. Yaşamın amacını ve bu amaca ulaşmanın yolunu anlatır. Kabala, hayat boyu başımızdan geçen olaylara ışık tutar. Ayrıca, bu dünyadaki yaşam sona erdiğinde, ruha ne olduğunu da açıklar. 

Kabalist Kimdir? 

Kabalistler, tüm gerçekliği –dünyamızı ve Üst Dünya’yı- bütünüyle keşfetmiş ve anlamış kişilerdir. Kişinin, halen bu dünyada yaşarken, ebediyeti nasıl edinebileceğini anlatırlar. 

kabala.jpg

Kabala – Neden Şimdi? 

Mutlu ve huzurlu yaşamı edinme metodu olan Kabala ilmini keşfedebilmek için, insanlık, bir takım gelişimsel evreleri tamamlamak durumunda idi. Kabalistlere göre, zamanımızda insanoğlu, evriminin son safhasına ulaştı. Bizim neslimiz, Kabala ile Yaratan’ı herkese ifşa etmeye yetecek olgunluğa ulaştı. 

Sıkça Sorulan Sorular 

Tarot, astroloji ve numerolojinin Kabala ile ilgisi var mı? 

Hayır. Tarot falı, astroloji ve numeroloji; son yüz yıl içinde, Kabala ile ilişkilendirilmiş mistik uygulamalardır. Aslen, Kabala ile ilgileri yoktur. 

Kabalistik Meditasyon Nedir? 

Kabalada meditasyon diye bir şey yoktur. Kabala, kişiye; diğer insanlara karşı duyduğu nefreti, sevgiye dönüştürmesi için gerekli içsel değişimi nasıl yapacağını öğretir. 

Kabalistik Tılsımlar Var mı? 

Hayır. Bizim dünyamızda, manevi içeriği olan herhangi bir fiziksel obje yoktur. Tılsımlar, kişiye psikolojik destek sağlamaktan öteye gidemezler. 

Kabala ile Kırmızı Bileklikler ve Kutsal Su Arasındaki Bağlantı Nedir? 

Hiçbir bağlantı yoktur. Kırmızı bileklikler, kutsal su ve diğer ürünler, geçtiğimiz yirmi yıl içinde ortaya atılmış kar amaçlı ticari icatlardır. 

Yanlış Bilinenler 

Yanlış: Kabala bir dindir. 

Doğru: Kabala bir bilimdir. Tüm gerçekliğin fiziği de diyebiliriz... Normalde, beş duyumuzla algılayamadığımız gerçekliği, bütün ayrıntılarıyla açıklığa kavuşturan ilimdir. 

Yanlış: Sadece 40 yaşını geçmiş erkeklerin Kabala öğrenmesine izin veriliyor. 

Doğru: Sürgün döneminde, Kabala, yalnızca seçilmiş birkaç kişi tarafından çalışılıyordu. Ancak, Ari’nin zamanından beri (16. yüzyıl), Kabala ilmi herkese açık. 

Yanlış: Kabala, sihir ve büyücülükle uğraşıyor. 

Doğru: Kabala, sihir ya da büyünün herhangi bir çeşidi ile değil, hakikatin araştırılması ve pratik bir yolla edinimiyle ilgileniyor. 

Yanlış: Kabala bir mezheptir. 

Doğru: Kabala bir bilimdir ve istisnasız, her insana açıktır. 

Yanlış: Kabala, güncel ve geçici bir akımdır. 

Doğru: Kabala, insanlık tarihinin en eski ilmidir. 5000 yıllık bir geçmişi var. 
Alıntıdır


Saygılar.

Bu konuyu yazdır

  Kundalini, Kabala ve Simya Arasındaki İlişki 1.Bölüm
Yazar: Spiritüeller - 03-02-2017, Saat: 19:25 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Batı ezoterik geleneğinde, ezoterik uygulamalar ve bu uygulayanların fizik ve suptil bedenler üzerindeki etkisi konusunda bir bilgi boşluğu vardır. Doğuda, ister açıkça belirtilsin veya belirtilmesin, bütün çalışmalar tüm yaratılışta ve özellikle "canlılarda" varolan, yarı uyku halinde enerjiyi uyandırmaya tasarlanmıştır. Bu enerji bağlı olduğu geleneğe göre "Kundalini", "Yılan Ateşi" veya "Ejderha" olarak bilinir. sistemler arasındaki farklara rağmen, bu potansiyel enerji üzerinde çalışmaların etkisi ve fiziksel, duygusal ve psişik bedenlerden bu enerjinin "akışını" denetlemek için çok özen gösterilmiştir. Modern Batı Ezoterizm böyle ayrıntılı bir analizden yoksundur. 
Modern Kabalistlerin seremonyal majiye en yaygın girişleri Küçük Defetme Pentagram Ritüeli ve Orta Sütun Çalışmasıyladır. Bu yazının iki amacı vardır: bu ve benzeri çalışmaların Gizli Ateşi nasıl uyandırabileceğini göstermek, ve bu ateşin uyarılmasını yaşayıp denetimini sağlayacak basit ve direkt çalışmalara ihtiyaçları olan Hermetik yoluna koyulmuş ezoterik öğrencilere ateşin denetimi için alıştırmalar önermektir. 


j%25C3%25BCpiter%2B3.png

Teorik Alt Yapı

Ezoterik öğrencilerin çoğu Orta Sütun çalışmasına aşinadır. Bu çalışma yazımızın çoğuna esas temel oluşturacaktır. Ayrıca Yaratılış Kitabı, Sefer Yetzirah ve birkaç simya eserine atıfta bulunacaktır. 
Kabala'nın temel fikir insanın mevcut fiziksel enkarnasyonuna ve psişik evrimine giderek yoğunlaşan tabaklardan geçerek indiğidir. Ritüeller, alıştırmalar ve meditasyonlarla yaratılışta ve uygulayanın bedeninde potansiyel olarak mevcut olan enerji "uyanabilir", arınabilir ve yönlendirilebilir. Böylece bu enerji ruhsal tekamül, psişik genişleme ve fiziksel sağlık ve iyileştirme için kullanılabilir. 



Yaratılış - “İlk başta..."

Batı Kabalistik ve simyasal görüşünde yaratılışın, aşağıda belirtilen süreçle ortaya çıktığı düşünülmektedir: 
Tanrının Aklı, Mutlak veya İbrani Ain Sof Aur (Sonsuz Işık) bir dizi genişleme ve odaklaşma ile Yaratılışın sınırını çizer. İlk alem en suptil öz ortam ve hiçlik haline en yakın alem Arketipler Alemi Atzilut'tur. Bu alem, ateşin canlı, belirsiz ve kontrol dışı özelliğinden dolayı Ateş Alemi olarak bilinir. Bundan sonraki alem beşeri zihnin kavrayabileceği kadar Briah, Oluşum Alemidir. Hava Alemi olarak simgelenir. Bundan sonraki alem, Yetzirah Alemi veya Su Alemidir. Bu alem maddi varlığın peçesi Assiah Aleminin arkasındaki son derece psişik ve duygu yüklü alemdir. Assiah Alemi maddi yaşamın somut ve yoğun durumundan dolayı ayrıca yeryüzü veya dünya olarak da bilinir. 
O halde, yaratılış suptilden yoğuna veya ateşten toprağa doğru giderek yoğunlaşan enerji-madde seviyeleri içermektedir. Giderek artan yoğunlukların içinde ayrıca enerji-madde ile karışan Sefirot veya varoluş küreleri diye bilinen on seri düzlem veya şuur hali doğdu. Onlar birlik, yansıma, kutuplaşma, yansıma, kutuplaşma, birlik, yansıma, kutuplaşma, birlik ve nihai olarak tezahürat (oluşum) motifinde oluştu. Bu birlik-kutuplaşma ve tekrar ahenkleşme Kabalistik ve Simyasal uygulamaların bazıdır ve doğayı incelemenin bir sonucudur. 
Her alem bir öncekinin ve bir sonrakinin daha yoğun ve daha suptil yansımasıdır. Her Sefira da kısmen bir öncekinin ve bir sonrakinin yansımasıdır. Ancak her yansıma kısmi olduğu için veya kısmen saptırılmış olduğu için her Küre kendine özgün özellikleri taşır. Sadece "Ortadaki Dört Sefirot" bir seviyede Yaratılışın bütün enerjilerini ahenkleştirme veya yansıtma özelliğine sahiptir. 
Yaratılışın bu "zikzağı"na "Yıldırım Çarpışı" denilir. Enerjinin yoğun maddeden çeşitli evrelerden, Sefirot ve Yaratılış Alemlerinden Hayat Ağacı denilen şemadan tekrar kaynağına dönüşüne de çizdiği ters zikzak yoldan dolayı "Yılanın Yolu" denilir.
Simyager için, üçüncü ve dördüncü seviye veya yaratılış küresi arasında bir yerde, enerji, maddenin gelecekteki bir koşulda veya onuncu seviyede, yaratılışına meydan verecek özellikleri üstlenmektedir. Bu enerjinin adı Prima Materia, Kaos ve kitabi Mukaddes'te Spiritus Mundi olarak söz edilir, ayrıca başka adları da vardır. Burada ikilem tam oluşur ve daha önceden var olan kutuplaşmanın potansiyeli veya fikri yerine gerçek anlamda kutuplaşma varolmaktadır. Enerji aktif ve pasif tarzlara bölünür. Aktif enerji can veya yaşam enerjilerini oluşturur ve pasif enerji de maddeyi oluşturur. "Homer'in Altın Zincirinde", aktif enerji Niter ve pasif enerji Tuz olarak geçer. 
Can enerjileri iki şekilde tezahür eder, Ateş ve Hava. Her ikisi de esasen aktiftir. Ateş biraz daha aktiftir, Hava ise, kısmen Su elementi içerdiği için biraz daha pasiftir. Potansiyel madde enerjisini Su ve Toprak olarak tezahür eder. Bu elementlerin aynı adı taşıyan maddi oluşumlarla herhangi bir ilgileri yoktur ve bundan dolayı baş harfleri büyük gösterilmiştir ve üzerinde yürüdüğümüz toprak, içtiğimiz su, solduğumuz hava ve yemek pişirdiğimiz ateşten ayırt etmek için "Elemental" denilmektedir. Onlar aslında her biri kendine özgün özellikler ve ayrıca önceden söz ettiğimiz on şuur seviyelerini taşıyan enerji durumlarıdır. Elementlerin ayrıca birbirleriyle belirli karşılıklı etkileşimleri olup simyanın Üç Prensibini oluştururlar. Bundan dolayı aslında enerji-maddenin dünyamızda tezahür edebileceği kırk yön vardır. 
Simyanın Üç Prensibi Kükürt, Cıva ve Tuzdur. Aynı "Elementler" gibi bu prensipler kimyadaki elementler veya bileşimler gibi somut ifadeler değil "Felsefi" olarak düşünülmelidir. Simyasal kükürt veya şeylerin Ruhu enerjinin canlandırıcı prensiplerinde (Ateş) ve zihinsel prensiplerinde (Hava) hakimdir; Simyasal Tuz veya şeylerin fiziksel bedeni bilinçaltı güçlerde, psişik ve içgüdüsel zihinde (Su) ve somut maddede (Toprak) hakimdir; Simyasal Cıva veya genel olarak yaşam gücü zihinde (Hava) ve içgüdüsel ve psişik enerjide (Su) hakimdir, bu bağlamda Kükürt'ün yüksek güçleri ve maddesel beden arasında bir köprü görevini görür. 
Mineral alemde hakim enerji Toprak, az Su ve çok az Hava veya Ateştir. Bitkisel alemde hakim enerji Su ve Hava olup az Ateş ve az Toprak vardır. Hayvan aleminde hakim element Ateştir, sonra Hava ama az Topraktır. Bu özellikleri idrak etmek gerekir, çünkü çabalayan uygulamalı Hermetist için aşağıdaki bilgileri anlamakta açıklık getirir. Örneğin, yukarıdaki tanımları kullanarak diyebiliriz ki bitkisel alemin bol miktarda içgüdüsel enerjisi (Su) ve zihni (Hava) var, ama az direkt enerji (Ateş), çünkü bu pasif olarak güneşten alınmaktadır. Ayrıca az fiziksel maddesi var (Toprak). 
Doğuda esas Elementleri ve Felsefi Prensipleri az çok aynı Batıdaki gibi tanımlanmaktadır. Esas ayırtısız yaratıcı enerji gerek Hint felsefesinde, modern okültizmde ve Yeni Çağ çevrelerde akaşa veya Ruh olarak bilinir. Ancak, akaşa'nın iki yönü vardır, biri Niter diyeceğimiz aktif yönü, diğeri Tuz diyeceğimiz pasif yön. Niter enerjileri aynı zamanda Kundalini gücü, veya ruhsal güçler olarak bilinir. Simyada buna Gizli Ateş denilir. Tuz, aynı zamanda Can Enerjisi veya prana olarak bilinir. 
Can enerjisinin işlevi fiziksel yaşam biçimleri ve varlığı sürdürmektir. Tamamıyla içgüdüsel ve bilinçaltıdır, yoğun bir şekilde kozmik devinimler, astrolojik titreşimler ve diğer doğal olaylar tarafından etkilenir. Gizli Ateşin işlevi insanlıkta "benlik" hissini geliştirmek, bu onun tek barındığı ortamı yaratır. En düşük çalışma seviyede bu egodur, en yükseğinde ise Tanrısallıktır, her ikisi aynı sikkenin değişik yüzüdür. Biri "benin" fiziksel dünya ve diğer insanlara karşı ilişkileriyle ilgili yüzüdür, diğeri ise "benin" bütün Yaratılışa ilişkisiyle ve yaratıcı paydaşı ile ilgili yüzüdür.
İnsanlığın büyük çoğunluğunda bu Gizli Ateş veya benlik şuurunu özgür bir şekilde açığa çıkaran enerji, omuriliğin dibinde bir yılan gibi kıvrılmış uykuda beklemektedir. Bu enerjinin sadece küçük bir kısmı sızarak Sefirot veya çakra seviyesine ulaşmaktadır. Böylece insanda bir şuur odaklanması yaratır. Eğer kafatasın tepesine veya ötesine çıkarsa ruhsal bir uyanış veya aydınlanma yaşanabilir ve enerji inip tekrar çıkabilir, böylece psişik merkezler açılıp psişik güçler ve benzeri şeyler ortaya çıkabilir. 
Gizli Ateş fiziksel bedende geçici bir Can Enerjisi zayıflaması sonucunda yükselir. Bundan dolayı birçok ruhsal uyanışlar büyük fiziksel stresler, hastalıklar veya ölüme yakın deneyimler yaşandığında ortaya çıkar. Gizli Ateş çeşitli psişik-fiziksel akımların içinden yükselip parlak bir ışık küresiyle çevrilir.
Bedenin fiziksel Can Enerjisinin baskı altında tutulmasından sonuçlanan Gizli Ateş, çeşitli şekillerde oluşan etkiler ortaya çıkarır:
- Bazı kişiler parlak ışığı bir melek, Yüksek benlik veya "Kutsal Koruyucu Melek" olarak görür, başkaları bir ruhsal öğretmen olarak görür.
- Astral seyahat gerçekleşebilir ve bu durumda yakın ortam algılanabilir.
- Kontrol dışı fiziksel hareketler yaşanabilir, bunlar tipik "kundalini belirtileridir": sallanma, hızlı nefes, gövdede ritmik hareketler, baş dönme, Firavun gibi dimdik oturma gibi.
Bir süre sonra, enerji inecek ve omuriliğin dibine geri dönecektir.
Kişi bu uyanmanın şuuru üzerinde sadece fizik ötesiyle ilgili olmayan etkilerine uyum sağlaması biraz zaman sürecektir. Nispeten daha da az olsa da fizik bedeni de değişecek, işlevleri iyileşecektir, böylece gerçek anlamda birkaç seviyede "yeniden doğma" yaşanacaktır. Yine de, daha kalıcı şuur değişiklikleri yapılacaksa bu güç aktarımıyla işbirlik yapmak bireyin aklına veya "benliğine" kalmıştır.
Anlaşıldığı gibi, kundalini kavramı veya Gizli Ateş iki kutuplaşma kavramıyla ilintilidir: birincisi ayrıntısız yaratıcı enerjidir; ikincisi de bu enerjinin maddi yaratılışın her zerresinde kilitlenmiş olması ve insanlıkta omuriliğin dibinde odaklanmasıdır. 
Bu enerji fiziksel zayıflık yerine psişik deneyimlerden dolayı yükseldiğinde, bu Can Enerjisinin bedenin belirli yerlerinde toplanmasına neden olabilir ve fiziksel ve psişik rahatsızlıklara neden olabilir. Enerji kafada yoğunlaşmışsa ruhsal bir uyanış yanılsamasını ve ayrıca gelip giden omuriliğinden aşağı ve yukarıya inip çıkan "sıcak ve soğuk" hisleri verebilir. Ancak Gizli Ateşin Can Enerjisini dağıtma etkileri değil de, direkt etkileri aşağıdaki etkileri yaratabilir.

Hastalık ima eden yoğun ağrılar. 
Karıncalanma ve ani enerji "sıçrama" hissi 
Merkezden merkeze başın tepesine dek yükselen berrak sakinlik ve huzur hissi 
Ünlü "zikzak" veya "Yükselen Yılan" yolunda yükselme 
Enerji bir iki merkezi atlayabilir 
Enerji başın tepesine aniden bir ışık parlamasında çıkabilir 
Pozitif ve negatif özellikleri abartılır ve cinsel güç çoğalır 
Enerji başın üstüne çıkarsa, o zaman bedendeki Can Enerjisi üzerinde direkt çalışmak ve onu psişik deneyim ve ruhsal uyanma için kullanma olasılığı doğar.
Kısacası, fiziksel bedenin enerjisi üzerinde yoğunlaşmadan daha önce psişik merkezler Gizli Ateş tarafından uyandırılmalı ve arındırılmalıdır.
Böylece psişik alıştırmalarımız ve ezoterik meditasyonlarımız, zihin, beden ve şuurumuzu içimizde derin bir şekilde gömülü Gizli Ateşin açığa çıkmasına hazırlamaktır. Kan, sinir sistemi ve salgı bezlerinin adım adım temizlenmesiyle Can Enerjisinin Gizli Ateş üzerindeki "zincirleri" azalır ve yok olur, böylece boşalmaya bekleyen bir basınç gibi sürekli mevcut güç ve enerji aniden bırakılan gergin bir yay gibi harekete geçer. Böylece, aslında Yılan hiç uyumamaktadır, onun varlığına ve potansiyel yararına karşı uyuyan biziz. 



Gizli Ateş ve Sefirot

"Ve adamı kovdu; ve hayat ağacının yolunu korumak için, Aden bahçesinin doğusuna Kerubiler, ve her tarafa dönen kılıcın alevini koydu." Tekvin 3:24, Kitabi Mukaddes 
"Hayat Ağacı"nın kullanımı modern ezoterizm için bir yandan bir armağan, diğer yandan da bir lanet olmuştur.Anlaşıldığı zaman "Hayat Ağacı" hem mikrokozmik (küçük evren, insan), hem de makrokozmik (büyük evren) seviyelerde Yaratılışın çalışan bir modelini sunmaktadır. Ancak, birçok kişi kişisel seviyede başaramamaktadır. Hayat Ağacı konusunda genelde çok yetersiz bulunan bilgiyi inisiyelerin fizyolojik olaylarla ilgili kişisel sorunlarına uyarlama yeteneği konusunda modern ezoterik çevreler son derece yetersizdirler. Bunun birkaç sebebi vardır: Birincisi, birçok modern ezoterist öğrendiklerini kişisel seviyede  doğru olup olmadığını yaşamadan sadece tekrarlamakla yetinirler; İkincisi, Kabalanın dili çok seviyelidir ve aynı kelimenin birkaç anlamı vardır, böylece kelimeleri kullanan birçok kişi onların tam anlamını bilmemekte veya hangi seviyede yorumlanacağını bilmemektedir; Üçüncüsü, Hayat Ağacı şeması aşırı titiz ve bölmelidir. Birçok Kabalist içsel realitenin Hayat Ağacının iki boyutlu resmi izin verebileceğinden çok daha esnek olduğuna uyum sağlayamamaktadır. 
Bu sorunlar "Tek Ağaç" ama "Dört Alem" fikri tarafından daha da karmaşık bir hale getirilmektedir, çünkü ruhsal aydınlanma ve kundalini'yi uyarmanın yarattığı krizin kabalistik uygulamalara ilişkisi konusunda manalı, pratik bilgi bulmak neredeyse imkansız bir duruma getirmektedir. Daha berrak ve açık Taoist ve Tantrik sistemlerle karşılaştırıldığında, bu kadar çok Amerikalı ve Avrupalının neden bu sistemleri, kültür ve tarih bakımdan kendilerine daha yakın olanların yerine tercih ettikleri ortadadır. 
Bilgi aktarımında mevcut bu sorunları çözmeye yardımcı olmak üzere, sadece edindiğim veya konuları tartıştığım diğer kişilerin deneyimleri burada içerilecektir. Teori teori olarak geçecek ve deneyim deneyim olarak geçecektir. İletişimi açık ve direkt tutmak için basit Kabalistik kelimelerin anlamı açıklanacak ve tekrar tanımlanacaktır. Kişisel deneyime ilgisi olmayan kafa karıştırıcı ve ilgisiz tanrı formları, mitolojiye ve kozmolojiye atıflara yer verilmeyecektir. 



Uyuyan Yılanı Uyarmak

"Ve Musa'nın çölde yılanı yukarı kaldırdığı gibi, böylece İnsanoğlunu da yukarı kaldırmak gerekir, ta ki, iman eden her adamın onda ebedi hayatı olsun." Yuhanna 3:14-15, Kitabi Mukaddes 
Küçük Defetme Pentagram Ritüeli çoğu zaman majisiyen olmaya heveslenenlerin başladıkları ilk ritüeldir. İşlevi tek kişilik solo ritüellerin temel mekanizmasını öğretmek ve yıkıcı enerjilerin uygulayıcının çevresinden uzaklaştırılacağı veya bertaraf edileceği temel teknikleri vermektedir. Ritüelde kullanılan semboller daha karmaşık ritüellere esastır. Ancak Küçük Ritüeli daha etkili diye göz ardı etmek bir hata olur. Ne kadar basit veya karmaşık olursa olsun, uygulayıcının yeteneği kadar etkilidir. Küçük Defetme Pentagramı Ritüelinin düzenli kullanımı düzensiz veya özensiz uygulanan daha sofistike ritüellerden daha etkin olabilir. 
Toplam olarak Batı Majide yaklaşık altı temel ritüel vardır ki Altın Şafak Hermetik Cemiyetinin etkisini yansırlar: 1) Küçük Defetme Pentagram Ritüeli 2) Büyük Pentagram Ritüeli 3) Küçük Heksagram Ritüeli 4) Büyük Heksagram Ritüeli 5) Gül + Haç Ritüeli. Yıldırım Kılıcı düzensiz gözükmekte, ama o da eş çalışma Yükselen Yılan alıştırmasıyla birlikte ele alınacaktır. 
Bunların arasında Orta Sütun Çalışması isteğe bağlıdır. Ancak Orta Sütun Çalışması beden enerjileri veya Can Enerjisini arındırıp Gizli Ateşe kanal açmak için en çok işi yarayandır. 


Orta Sütun Çalışması

"Galip olanı Allahımın makdisinde sütun edeceğim, ve artık dışarı çıkmayacak; ve onun üzerine Allahımın ismini, ve Allahımın şehrinin, Allahın gökten inen yeni Yeruşalimin ismini ve benim yeni ismimi yazacağım." Vahiy 3:12, Kitabi Mukaddes 
Orta Sütun Çalışmasının birkaç çeşidi vardır, ama temelde hepsi aynıdır. Israel Regardie tarafından "Gerçek Şifa Sanatı  kitabında önerilen Elementler ister kullanılsın veya kullanılmasın, veya ister (daha yaygın kullanılan) Regardie'nin "Orta Sütun" kitabında daha sonra önerdiği Sefirot/gezegen tekabülleri kullanılsın veya kullanılmasın önemli değildir. Aurum Solis cemiyetinin kullandığı yöntemler de bir alternatif alıştırma olarak ele alınacaktır. 
Orta Sütun Çalışmasının teorik bazına göre imgeleme, nefes ve konsantrasyon ile, genelde Yetzirah olarak tanımlanan yaratışın psişik enerjisi yönlendirilebilir ve Gizli Ateşi frenleyen Can Enerjisini arındırabilir. Psişik merkezlerimiz duygusal, ahlaki ve maddi tortulardan temizlendikçe, onların aracılığı ile çalışan kozmik enerjiyi daha iyi yansıtabilir. Enerji dolaşımı sağlayan Orta Sütun auramızın dış yüzeyini düzlemekte, her yönde enerji akımı artırmakta, böylece küçük ve büyük enerji kanalları daha çok Can Enerjisiyle arınabilir ve güçlenebilir. 
Orta Sütun tarafından tanımlanan kanallar daireseldir. Genelde yansıma özelliğine sahip büyük, temiz ve parlaktırlar. Regardie diyor ki psişik merkezlerin renkleri bilinmiyorsa onları büyük parlak elmaslar olarak düşünmek gerekir. Sonunda uygulamacının bütün aurası ısı ve ışık yayan parlak genişlemiş bir elmas olarak hayal edilmelidir. 
Orta Sütunun güzelliği birçok ezoterik uygulama gibi katmanlı bir çalışma olması ve sonsuz miktarda esneklik ve gelişme potansiyeli taşımasıdır. Uygulamacı imaj yönlendirme becerisini geliştirdiği yeni olasılıklar artmaktadır.
Orta Sütunun ana hareketlerinden biri de "Işık Pınarı"dır. Burada uygulayıcı ayak tabanlarından yukarı doğru parlak bir enerjinin hareket ettiğini be başının tepesinden dışa fışkırıp aurayı kapsayıp güçlendirdiği, kaba titreşimleri berrak ve parlak bir hale getirdiğini ve sonunda da ışığın tekrar ayaklara geldiğini hayal eder. Bu devresel imajlar birkaç kez tekrarlanır. Bu alıştırmanın kilit kısmı, Gizli Ateşin açığa çıkmasını hazırlayan bedenden geçen orta kanaldır. Bu Doğu yöntemlerde: Çin Çi Kung, Hint Tantra ve Tibetli Vajrayana yogadaki uygulamalara benzerdir.
Bu kadarını söyledikten sonra Gizli Ateşin açığa çıkarılmasında Doğu ve Batı yöntemler arasında bazı farklar vardır. Psişik merkezler üzerinde direkt çalışma ve omuriliğinden yukarı tırmanma, Orta Sütun Çalışmasına kıyasla daha travmalıdır. Bundan dolayı, birkaçı hariç, Gizli Ateşin direkt uyarılmasına yönelik yoga teknikleri bir gurunun denetimini gerektirir. Uygulayıcının hareketlerinde gerekli kısıtlamalar yakın denetim ister ayrıca Amerikan ve Avrupalı kültürde günlük yaşam için pratik olmayan sistemlerdir.
Aşağıda inceleyeceğimiz bazı benzerlikler mevcutken, önemli farkları şöyledir:
1) Hint yoga esas olarak en hızlı şekilde fiziksel alemden kurtulmaya yöneliktir. Batı yöntemleri maddi dünyayı terk etmeden, madde ve psişik varlığının mükemmelleşmesini amaçlar. 
2) Çin yogası veya Çi Kung, maddi dünyanın mükemmelleştirilmesine, hatta bedeni bir "Işık Bedeni" olarak ruhsallaştırmaya yönelik olması açısından Batı yöntemlere daha yakındır. Ancak eterik (esiri) seviyesinde (nadi'ler veya akupunktur noktaları) başlaması açısından Hint yogasına daha yakındır. Bu "alttan yukarı, içten dışa" yaklaşım Orta Sütun'un "yukarıdan aşağı, dıştan içe" yönteminden farklıdır. Eterik beden erken safhada etkilendiği için etkiler daha dramatik ve hazırlıksız olanlara potansiyel olarak daha travmalıdır. Orta Sütun Çalışmasında eterik beden çoğu zaman en son etkilenen şeydir. Bunun sebebi gerek kullanılan sembolizm, gerekse de konsantrasyon, imgeleme ve meditasyon yeteneklerinin geliştirme gereği esas itibarıyla uygulayıcının zihinsel görüşünü uzun bir süre etkilemektedir. Sadece uzun bir süre, yaklaşık olarak bir yıl günlük bazında uygulandıktan sonra Orta Sütun Çalışmasının etkileri astral bedene yerleşmeye başlıyor ve bir süre sonra uygulayıcının eterik ve fiziksel bedenlerine de süzülür. Bir kaynağa göre en ileri yoga uygulayıcısının Kundalini'yi özel çalışmalarla açığa çıkarması için en az üç yıl gerekir. Söz ettiğimiz bu "açığa çıkarma" basit anlamda değil, doğal ifadesinin önündeki engellerin çıkarılmasıdır. Bu önemli bir noktadır, çünkü genelde denilir ki kundalini'yi yaşamak için çoğu kez yirmi yıllık ezoterik uygulamalar, veya Hatha yoga bile gerekir. Nicholos Flamel Felsefe Taşını aynı sürede yarattı. Yakın tarihte simyager Jean Dubuis bir workshop'ta son derece tehlikeli Flamel Metodunun üç yılda tamamlanabileceğini söyledi. Belki de simyager için, Felsefe Taşının içsel yaratılışı kundalini deneyimden farklı bir şey değildir ve Felsefe taşının dışsal yaratılışı Kozmik yaratıcı enerjiyi iradeyle yönlendirebilmektir. 
3) Tibet sistemleri Çin ve Hint sistemlerinin arasında bir yerde işlerler. Çünkü hem ruhsal kurtuluşla ilgilidirler, hem de bedensel özlerinden inşa edilmiş bir eterik bedenin yaratılışıyla ilgilenmektedirler. Elmas Beden veya Gök Kuşağı Bedeni saf ışıktır ve üstadın iradesi doğrultusunda oluşabilir. aynı Çin ve Hint sistemeleri gibi, Tibetliler uygulayıcıların akıl ve duyguları arındırmak için ritüeller ve ayrıca antropomorfik ve geometrik görsel imajlar kullanırlar. Orta Sütun Çalışması yapıldığında Pentagram ve Heksagram ritüelleri bu işi görmektedir.
Böylece Doğu ve Batı uygulamaların arasında esas farkı işlev ve başlangıç noktası olarak özetleyebiliriz. Doğu, insanoğlunun fiziksel enkarnasyona bağlayan cehalet bağlarını bir bir çözerek kurtuluşu sağlamaya çalışır. Batı maddi realitede ruhsal realiteyi yansıtmaya çalışarak maddi dünyayı mükemmelleştirmeye çalışır. Bu başarıldıktan sonra üstat iradeye bağlı olarak dezenkarne olabilir. Batı yaklaşım dünyada daha aktif olmayı ve onu dönüştürmek ister, diğer yandan Doğu yaklaşım dünyayı geçici bir yanılsama olarak görür, bundan dolayı daha pasiftir. Bu tür felsefeler, bütün inanç ve kültürler gibi en erken kaynaklarının fiziksel çevrelerini yansımaktadır. Tropik ve tropik altı bölgelerde zaman anlayışı, gıda stoku yapılmayan bir kışın topluma ölüm getireceği kuzey küreye nazaran daha az önemlidir. Arktik bölgelerin soğuk ve acımasız realiteleri değişik bir teori ve teknik yaratırlar ve tarımsal alanlara nazaran farklı ideal (tanrılar) getirirler. Birisinin avcı göçmen olması veya tarım ağrılıklı bir toplumda yaşaması yaşadığı fiziksel ortama bağlıdır, bu da değerler, ihtiyaçlar ve ayrıca ruhsal felsefe ve tekniği etkiler. 
Başka bir ülkenin veya kültürün ezoterik uygulamalarını seçerken bunların üzerinde önemle durmakta fayda vardır: O sistem nasıl gelişti ve hangi şartlarda? Bu şartlar günümüzde ve potansiyel uygulayıcının yaşamında halen geçerli midir? Mevcut şartlar itibarıyla uygulamalar ilerici mi, yoksa zamanı geçmiş mi? diğer bir deyişle ileriyle doğru yönelik mi, yoksa efsanevi bir "altın çağı"n idealleştirilmiş şekilleri midir? 


Tuz, Satürn, Cinsel Vecit ve Ruhsal Saadet

"Kalbin etrafında dolanmış yılan Adımdır!" Keldani kehanetler 
Tuz bilgelik ve öğrenim sembollüdür ve kuyruğunu ısıran, sınırlılık sembolü Büyük Yılan Ouroboros ile ilgilidir. Bu bağlamda dünyayla yakın bir ilişkisi olduğu gibi aynı zamanda bütün maddi yaratılışla ve hiçlik veya Sonsuzluğun sınırında olan şeylerle de ilgilidir. Bir 15. asır elyazmasında yılan iki renkten oluşmuştur, kırmızı ve yeşil. Kırmızı dışta ve yeşil içtedir. Yeşil, Doğanın ve Venüs'ün sembolü Çalışmanın başlangıcıdır. Kırmızı, Felsefe Taşın ve Marsın rengi Çalışmanın sonudur.
“Sapiens dominabitur astris” (Bilgeli olanlar yıldızlara hakim olacaktır). İçimizdeki astrolojik dengesizlikleri düzelttikçe (psişik merkezler veya çakralar), dışımızdaki astrolojik şartların bize karşı daha az negatif etkileri olur. "Yıldız" güçleri üzerinde hakimiyet kurarız ve "istediğimiz zaman mabedimizde güneşin parlamasını sağlayabiliriz".
17. yüzyılda Jakob Boehme'nin öğrencisi Gichtel kozmik spiral veya "Doğa Tekerliği" insan bedenine koydu. J.G Gichtel'in 1898 yılında yayınlanan Theosophica Practica'da Satürn taç, jüpiter alın, Mars boyun, etrafında yılan dolanmış Güneş de kalp, karaciğer venüs, Merkür dalak ve Ay cinsel organlardır. Dikkatimizi çeken yılanlı kalptir. Buraya ayrıca Ateş Elementini yerleştirir.  
Mısırlı inisiyelerine ayrıca skarab (bok böceği) denilirdi çünkü kendi yenilemelerinin yumurtalarını iterek yuvarlıyorlardı.
Dennings ve Philip'in Majikal Felsefe'nin 3. cildinde alın bölgesi Orta Sütun Çalışmasında (Bu eserde ona verilen ad "Kalelerin Uyarılması" (1. Formül) ve her merkezde imgelenen renkler değişmektedir. En sonunda da Kadüs'ün yükselen çift yılanı da verilmiştir. Alın Satürn'e addedilmiştir ve Yesod merkezini dengelediği ve Aurum Solis ve Altın Şafak Cemiyetlerinin verdiği diğer merkezlere güç kattığı da yazılmaktadır. 
Simyasal olarak Tuz, Elemental Toprak ve Elemental Suyun (Assiah ve Yetzirah) birleşiminden meydana gelir, Gizli Ateş Tuz'da (maddi beden) "saklıdır" ve açığa çıkmak isteyen bilinçaltı, içgüdüsel güçleri simgeler. Bazen kontrolsüz ve zayıf bir şekilde açığa çıktığında "Cehennem Ateşi" de denilir, arındırıcı etkileriyle öğrencinin bedeni be psişik yapısında önemli yıkım gerçekleştirebilir. Bu bazen ölümden sonra içsel yenilenme yaşamış insanlar tarafından yanlışlıkla "Araf veya Cehennem" sanılan 31. Yol veya Ateş yolunda açıkça görülür. Bu Yol ayrıca ruhsal rehberlik ve evrim sembolleri Şin harfi ve Merkür'ün yönetimi altındadır. Notarikon ile ilgilenenler için Şin'in sayısal değeri 300 aynı zamanda İbrani deyim "Canlı Tanrı'nın Ruhu" ile aynıdır.
"Gerçi tövbe için su ile ben sizi vaftiz ediyorum; fakat benden sonra gelen, benden daha kudretlidir; onun çarıklarını taşımağa ben layık değilim; o sizi Ruhülkudüs ile ve ateş ile vaftiz edecektir." Matta 3:11
Şin harfi sık sık meditasyonda bir İlahi Işık, Yaşam, Aşk veya varlık sembolü olarak kullanılır. Başın üzerinde tam taca değdiği imgelenir sonradan başın içinde imgelenir (çünkü Yaratılış Kitabı Sefer Yetzirah'ta akıl ve sinir sistemiyle ilgilidir), sonra da kalbe inip oradan uzanarak meditatörü bir alev denizinde sarar. Üç alev şeklinde Yod harfi veya diller içerdiği için, bazen kutsal ruhun inişindeki alevli diller ve çeşitli üçlem kavramlarına bağdaştırılır. 
Bu konuda birkaç dini yorum yapmak mümkündür: Örneğin Vaftizci Yuhanna'nın tövbe ve Yetzirah'ın Su dünyasına giriş inisiyasyonu verirken, İsa'nın Ruhun Ateşine veya tam üstatlık mertebesine inisiyasyon verdiği görüşü savunulmuştur. Diğer bir yoruma göre, Vaftizci Yuhanna Su Yolu olan 29. Yoluna dek inisiyasyon veriyordu ve diğer yandan İsa havarilerine daha zor ve engebeli Ateş Yolu veya 31. Yolun inisiyasyonunu veriyordu. Bunlardan hiçbiri kesin bir yanıt değildir, sadece kutsal metinleri inisiyatik uygulamalar çerçevesinde anlamanın Kabalistik bir çabasıdır. Ama Kutsal Ruh veya Ruhülkudüs kavramı daha bilgilendiricidir. Bu terim Yahudiler tarafından Babil esareti sırasından uyarlandı ve Yahudi mistik inançlara Farisî (İranlı) ve Keldani etkileri göstermektedir. 
Kutsal Ruh (Ruach Elohim) terimin kökeni Zend Avesta'dandır ve aslı Spenta Mainyu, veya “Kutsal (Yaratıcı) Ruh”tur. Esas kaynakta yaratıcı güç açıkça belirtilmemişse de ima edilir, ancak Yahudi ve Hıristiyan geleneklerden modern dillere çevrildiğinde bu anlamın kaybolduğu görülür. Spenta Mainyu arındırıcı ve yenileyici bir enerji ve zekadır ve kozmik topluluk olarak emrinde altı veya yedi zeka vardır. 
Spenta Mainyu, Ahura Mazda'nın (Ulvi Zeka, Tanrı) kendini gerçekleştirme kalitesi veya faaliyetidir; Evrenin yaratılış ve evrimine yol açan kendiliğinden üreten enerjidir. Spenta Mainyu dinamiktir ve yaratılış devamlı bir süreçtir. Zerdüşt için kutsallık aynı zamanda bolluk, bereket ve sağlık anlamına gelir. Spenta Mainyu evrende bereket ve gelişme prensibini temsil eder." (F. Mehr, sayfa29) 
Bu güç ve varlıklar, anlamı "kutsal güç kelimesi" olan Mathrem, veya Mathra'yı içerir. Bu da Hintistan'da mantra ve Orta Doğu ve Mısır'da "Güç Kelimesi" uygulamalarının temelidir. Aynı YHVH'in bütün İbrani Kutsal İsimlerin kaynağı olduğu gibi, Mathrem, veya Mathra'yı bütün diğer mantraların kaynaklandığı mutlak bir mantra olduğu inanılır. Bundan söz ettik çünkü İran ve Babil'de sonradan yarı bağımsız olarak gelişecek olan Doğu ve Batı ezoterik uygulamaları bir bütün şeklinde görmek mümkündür. Bir bakıma bugün bildiğimiz şekilde yoga, kabala, simya ve majinin esas ortak menşei olduğu söylenebilir. O zamanki sanat ve mimari Yahudi ve Mısır geleneklerdekini yakın kanatlı varlıklar, gezegensel şemalar ve Hayat Ağacının ve dolanmış iki yılan motifinin erken varyasyonlarını gösterir. 



Kozmik Ateş Üçgeni

"Başarılı üstat, Büyük Çalışmanın malzeme bilgisiyle donanmış olmalı; ayrıca inanç, sessizlik, kalp saflığı ve dua şevkiyle dolu olmalıdır. Tepesinde Felsefi Civanın hiyeroglifi bulunan kapıdan geçtikten sonra Büyük Çalışma'nın esas operasyonlarını - kalsinleme, çözündürme, arındırma, Hermes'in kapalı şişesine koyma, şişeyi Athanor'a (fırın) aktarma, pıhtılaşmak, çürüme, kapatma, çoğaltma ve projeksiyon; ve Felsefe taşı Petra Philosophalis'e ulaştığında bile onun görkemli bir ejderhanın rehinde olduğunu görür." 
Amphitheatrum sapientiae aeternae, Heinrich Khunrath
Simya yazmalarında Satürn, Cıvaya ilintilidir ve onunla aynı belirsiz cinsiyet veya adrojenliğe sahip olup ‘Mercurius senex’ adını alır.
Tifaret'te geometrik sembol su ve ateşin içi içe üçgenleri veya Davud Yıldızıdır. Hayat Ağacının gezegensel Sefirot(lar)'a (Satürn'i boyundaki Daat'a kaydırıp) bağlanmak için bu yıldızı genişlettiğimizde (ucu aşağı bakan) Su Üçgeni Mars, Jüpiter ve Ay kürelerini birleştirir. Ateş Üçgeni Satürn, Venüs ve Merkürü birleştirir. 
Orobouros kendisini kısıtlayan (Satürn) kozmik enerji olduğu gibi, Venüs de bir prizmanın güneşin ışığını böldüğü gibi kendisini yaşamda (bitkisel özelliği) çoğaltan yaratıcı güçtür. Merkür birçok açıdan aynen Satürn gibi androjendir (çift cinsiyetli) ve yaratılışın ateşini kontrol edip Felsefe Taşının yaratılışında yönlendirir. Merkür Kadüs veya iki yılanın dolandığı kanatlı asayı tutar. Kanatlar yüceltmeyi ve yılanlar yaratılışın temel güçlerini simgeler. genelde yedi olarak gösterilen birbirlerini kesiştiği noktalarda renk tayfın renklerini ve beyazı (Venüs) gösteren psişik merkezler vardır. Şemanın ortasında irtibat kurmaya umabileceğimiz yaratılışı birleştiren, canlandıran ve ahenkleştiren kozmik yaratıcı güç güneş vardır. O merkezidir ve bütün diğer gezegenler, psişik merkezler veya Kozmik enerji türlerini denetler ve kontrol eder. 
Güneşin ateşiyle irtibat kurmakla, diğer psişik merkezlerinin ateşlerini (Venüs aracılıyla) açabiliriz ve Satürn'ün kısıtlayıcı ve aydınlatıcı enerjisini Aklı veya Merkür güçleriyle daha kolay yönetebiliriz. 
Özellikle Venüs ve Merkür olmak üzere, gezegenlerin bu çok yönlü özelliklerini anlamak için Tiparete dek Yol Çalışmaları yapmak önemlidir. Aşağıda vereceğimiz teknikleri uygulamak için bunlar şart değilse de, teorik tarafı anlamak için yararlıdır. 
Ancak, yine de Kürelerin birbirlerine ilişkilerini anlamak için aşağıdaki fikri temel alarak bir dizi meditasyona başlayabiliriz: 
Venüs bitkisel ve bilinçaltı tarzında yenileyici, duyusal ve aktif yaşam gücüdür. Isı, ışık ve duyguya tepki verir. İniş yolunda Venüs Güneş'in ışınlarını renk tayfının birçok farklı yönüne bölmektedir, bu şekilde elle alsak çoğulluk ve birlik arasındaki ilişkiyi, psişik merkezleri ve gezegenleri ve özgün doğalarını daha iyi anlayabiliriz. Yükseliş yolunda Venüs gerek gezegensel, gerekse de kişisel (psişik merkezleri) halen çok renkli olsa da farklı enerjileri tekrar birleştirir ve onları tek bir güce ahenkleştirip Güneşe saf ışık olarak geri dönmesini sağlar.
"Bu Felsefe Taşı büyüyen yeşil şeylerde gelişir. Şeylerin yeşerip büyüdüğü Yeşil'in tekrar eski doğasına indirgendiğinde, gizli bilimimizin yolunda çürütülmelidir." Splendor solis, Trismosin 
Felsefe Taşı doğanın yeşermesiyle (Netzah) yapılır ve kaynağına (Tifaret) çürüme yoluyla dönmektedir (Tarot'ta Ölüm Kartı ve bağlı olduğu Netzah-Tiparet yolu, Nun).
Merkür Venüs'ün ayrışma hareketinin yaydığı değişik enerjilere şekil ve anlam verir ve onları Kadüs'ün (Hermes'in çift yılanlı asası, ayrıca tıp sembolünde kullanılır) simgelediği temel güçler olarak yeniden birleştirir. Merkür Ruhun Psychopomp'u veya Rehberidir ve Venüs'ün temsil ettiği güçleri yönlendirir. Hem venüs ve Merkür Kabalistik Ağacının iki Sütunun dibinde bulundukları için fiziksel, astral ve mental alemlere erişip değerlendirirler ve bir dereceye kadar üçünü de etkileyebiliriler. İniş yolunda Merkür beden, akıl veya ruh için form ve yapılar yaratır. Yükseliş yolunda Merkür derslerini unutturmadan formun sınırlarından kurtulmamızı sağlar. 
Yılan ilkel güç veya enerjidir. Ateş ve su yaratılışın iki prensibidir ve hava ve toprak onları takip eder. Yılan derisini bırakıp değiştirdiği için yeni hayat ve yenilemenin sembolü olarak görülür. Aynı zamanda tehlikeli ve öldürücüdür ve su kaynaklarında ve çöllerde "koruyucu" bekçi rolünde de görülür. Üzerinde kontrol ve hakimiyet sağlandığında güçlü ve öldürücü, ama aynı zamanda yaratılışa temel ve belki de yaratılışın geldiği yenileyici bir güce hakim olunmuş sayılır. 
Gizli Ateş direkt olarak insanlıkta cinsellikle ilintilidir (temel yaratıcı güçler). Burada "vecit", "esrime" ve erotik dürtü arasındaki ilişki açıkça görülür ve yaşanabilir. Bir sürü "seks yoga" ve seks maji uygulamalarının türemesi bunu bir yerde doğruluyor. Ancak insanlıkta cinsel arzu, onun temel dürtüsü ve evrimsel gücü olarak hareket eder. Ayrıca, mistik deneyimin biyolojik kökenleri olduğu da önerilmiştir. En temel zevk olan cinselliği göz ardı etmekle bir seviyede vecitsel birleşimi de reddetmiş oluyoruz. Bu "küçük ölüm" veya petite morte, kendimizi bırakıp ilahi hiçlik halini yaşayacağımız "büyük ölüm"ün bir öncüsüdür. 
Mistik deneyimlere karşı doğuştan gelen dürtümüze bağlı cinsel güç, ayrıca beşeri tekamül ve yönlendirildiğimiz önceden belirlenmiş bir nokta veya hal ile ilgilidir. 
Bu önemli bir noktadır, çünkü neredeyse bütün Batı toplumlarda psikolojik rahatsızlıklar cinsel baskı ve obsesyon etrafında odaklanmıştır.
Fiziksel bedende Can Enerjisinin uygun arındırılması yapılmadan Gizli Ateşin özgür bir şekilde veya öncekinden daha fazla güçle akışı sağlanırsa, psişik beceriler, dahilik ve diğer ben ötesi haller veya sadece farklı şuur halleri yerine, aşırı fiziksel rahatsızlık gibi gözüken ama olası olarak şizofreni veya psikoz şeklinde psikolojik hastalıklarla sonuçlanabilir. 
Orgon Terapi'nin ortaya çıkaran Wilhelm Reich'a göre, bütün zihinsel-duygusal rahatsızlıklarımız fiziksel bedenlerimizde çapalanmıştır, ve bu çapalar pranayama'ya biraz benzer nefes alıştırmaları ile açığa çıkarılabilir. Beden simyanın Tuzu olduğuna göre ve "Su Elementi" aracılıyla erişebilir bilinçaltı unsurlardan kısmen meydana geldiği için, bütün duygusal ve fiziksel deneyimlerimiz fiziksel bedende silinmeyecek bir şekilde depolanır, iliştirilir veya kayıt edilir. Eğer bu bloklar veya duygusal ve fiziksel travma enerji odaklanmaları (Can Enerjisi ile yapılı) Gizli Ateş daha yoğun bir şekilde akmadan önce açığa çıkarılıp bertaraf edilmezse, o zaman "Kundalini fenomenin" o sözde negatif yan etkileri ortaya çıkar.
Uyuşturucu ve alkol suistimalleri ve cinsel aşırılıklar durumu daha da kötüleştirirler, çünkü fiziksel bedeni ve astrala bağlantısını zayıf düşürerek Gizli Ateşi açığa çıkarırlar ve eterik altyapıya hasar vererek sonunda enerji blokları azaltacağına, akıl ve beden tamir etmeye çalışırken enerji bloklarını yaratırlar.
Uyuşturucu suistimal tarafından hasar gören bir sinir sistemi Gizli Ateşin berrak, temiz ve güçlü ifadesi için dengesiz bir araç yapmaktadır. Sinir sistemimizle (Yesod-ay altında) hem fiziksel dünya, hem de iç dünyamızla irtibat kurarız. Bedeni (Malkut) Akıl-entelekt (Hod) ve içgüdüsel, yaratıcı ve duyusal dürtüler (Netzah) ile ilişkilendirir. Eğer hasar görürse benliğimizin bu psiko-fiziksel-ruhsal taraflarına tam, yaratıcı ve verimli ilişki kurması tehlikeye düşer. Eğer hasar görürse bu enkarnasyonda Kutsal Koruyucu Meleğimize (Yüksek Benlik) en direkt ve en önemli bağımız ve Gizli Ateşi (Tifaret aracılıyla) açığa çıkarma olasılığımız tehdit altındadır. 
"Bu harikalar yaratan aynı zamanda bir taş olmayan, her insanda var olan ve yerinde her zaman bulabilen bu Felsefe Taşının Büyük Sırrını (Grand Arcanum) açıkladığımda dinleyin... Ona bir taşa benzediği için değil, sadece sabit özelliğinden dolayı taş denilir, ateşin etkisine karşı koymada herhangi bir taş kadar başarılıdır... Eğer özelliği ruhsaldır desek, doğru olur. Eğer onu somut olarak ifade etsek, bu da doğru olur, çünkü ince, nüfuz eden, yüceltilmiş ruhsal altındır. Yaratılmış şeylerin en asilidir... o bir ruh veya mükemmellik timsalidir. 
A Short Guide to the Celestial Ruby, (Semavi Yakut'a Kısa bir Kılavuz) Philethes.


Ejderhayı Azat Etme

Gizli Ateşin tam ve ahenkli işlevi psişik anatomimizi bloklardan arındırmak için gerekli süre belli değildir. Denilir ki bunun için en ileri yogiler bile en az üç yıl özel çalışmaları gerekir. Bu tür talim çok özel ve denetimli şartlar altında olduğu için, tahmin edilebilir ki modern bir Batılı için bu sürenin daha da uzun olması ve daha çok iç analiz ve danışım gerekir, çünkü genelde Batı okültist, ister Kabalist veya simyager olsun, veya her ikisi, zamanının çoğunu yalnız veya en fazlası arada bir küçük gruplarda çalışır. 
Bazı yoga ve Kabala ekolleri ve bazı Sufi çalışmaları kalbi bireysel evrenin merkezi olarak ve psişik merkezlerinin en önemlisi olarak görürler. Kalbi açarak güçlü bir sezgisellik oluşumuyla birlikte İçsel Üstadımızla veya diğer bir deyişle Kutsal Koruyucu meleğimiz (haberci) ile irtibat kurarız. Bu başın ötesine yılanın yükselişinden sonra, Yılan Dili'nin en son konaklama yeridir. Boehme ve Hermetik tasvirlerin gösterdiği gibi "Yılanla Sarılı Kalp" mistiklerin erişmeye çalıştıkları idealdir. 
Bir yoginin söylediği gibi önce "Büyük Kral"a yanaşırız ve sonra onun (Hermetistlere hiç de yabancı olmayan) yılan - dili (aynı zamanda konuşulan dil, lehçe) hareketlerini yönlendirmesine izin veririz. 


Adam Kadmon: Gizli Ateş ve YHVH

"Çünkü Allahımız yitip bitiren bir Ateştir" İbranilere 12:29 
Modern ezoterik uygulamalarda simya, kabala ve astroloji neredeyse kusursuz bir sentez yaratmak için homojen bir hale getirilmişken, bu önceki dönemler için geçerli değildi. Geleneksel olarak simya ve astroloji Yahudi Kabalasında neredeyse hiç rolü yoktu[5] , ve bir yandan birçok Yahudi'nin simyager oldukları ortaya atılırken [6] , çok sayıda İbranice yazılmış simya eserleri pek bulunmamaktadır. Ünlü Aşh M’saref veya "Kuyumcunun Ateşi" bile genelde gematria/ebced üzeride odaklanmış, az miktarda kimya çalışmaları içeren bir derlemedir. 
Erken Kabalistler yaratılışın birkaç evrede geliştiğini ve içinden "Bidayeti Adam" veya Adam Kadmon'un antropomorf şekli belirlendiğini ve bu ilk adamın İlahi İsmin dört harfinin üst üste konulmasıyla yaratıldığını düşündüler. Yod kafa, Heh omuz ve kollar, Vau omuriliği ve cinsel organlar ve son Heh, kalça ve bacaklardı. Her bir harfle ilgili bir sürü özellik atfedildi ve bu başlı başına bir kabalistik meditasyon ekolünü oluşturuyordu. Başka harfler ekleyerek, farklı şekilde bir araya getirerek ve sayısal değerleri eş olan harfler ile yer değiştirerek ek İlahi İsimler, başmelekler, melekler ve diğer ruhsal varlıklar çıkarıldı.
Adam Kadmon'un sözlü geleneği Mısır tanrısı Osiris'e benzerdir, çünkü Osiris parçalanıp yeniden inşa edildi, diğer yandan Adem "Düştü", parçalandı ve orijinal Ademi tekrar bir araya getirmek Kabalistin işiydi. Her birimizin onun orijinal ruhunun bir parçası olduğu söylenir ve amacımız Kabalistik yöntemlerle Yaratılışta yerimizi bulmaktır. 


Saint-Germain ve Yüce Kutsal Üçlü Bilgelik

"The Most Holy Trinsophia" (Yüce Kutsal Üçlü Bilgelik)[7]  gibi inisiyatik psiko-simya kitaplarında Gizli Ateş fikri volkanik güçle ilgili ve Venüs'ün etkisi altında gizli ateş fikrini açıklar. Bunun gibi eserler simyasal-kabalistik metinlere güçlü bir benzerlik arz eder ve ya bu ezoterik okulların mistik sembolizmi kullanırlar, ya da bu tür semboller metindeki anlamları çözmek için kullanılır. 
Bu eserde, Saint-Germain Kozmik Şuurluluğun on iki derecesinden geçen inisiyasonunun ayrıntılarını anlatmaktadır. Volkanik patlamalar, lava ve alev denizleri şeklinde dünyasal ateşin tasvir edilmesi maddi ve madde ötesi yaratılışın altında yatan ve onu sürekli birleştiren ve yenileyen canlı enerji ağını simgelemektedir. 
La Tres Sainte Trinsophie on iki bölümden oluşmuştur ve her biri resmedilmiştir. Bunun en bariz benzetmesi zodyak'ın on iki bölümü ve simyanın on iki evresidir. Ayrıca yedi esas ve beş tali psişik merkez de düşünülebilir.
Hikaye Saint-Germain'in Vesuvius yanardağının lava yataklarında bulunmasıyla başlıyor, daha sonra üzerinde bir kupa olan bir sunağa gelir. Kupanın etrafında kanatlı bir yılanın on iki kez dolanmıştır. Sonra Saint-Germain muazzam bir ateş diyarına girer, ortasında yakut gözlü yeşilimtırak altın bir yılan vardır ve aydınlanmış iradenin sembolü bir kılıçla ona hakim olması gerekir. Bu davranışla öfke, nefret ve kibir şuurundan boşalır ve duyuları kontrol altına girer.
Gösterilen bir resimde de Saint-Germain bir üçgen sunağın önündedir, üzerinde karmaşık bir şamdan vardır. Temeli iki dolanmış yılandan oluşmuştur, ucunda bir lotus çiçeği ve ortasında mum vardır. Resim iki yazılı panel vardır. Birincisinde şöyle yazar: "Yük güçlü olana verilir" ve ikincisi: "Yüksek yerde ateş yak ki adak yükselip Arzu Edilene Ulaşsın." Son resim göklerin ışıkla parladığını ve bir kare ve daireyle çevrilmiş bir üçgen göstermekte. İnisiye - bu durumda Saint-Germain hayat ve Doğa Tanrıçası Aşikar Edilmiş İsis tarafından kılavuzluk edilmektedir.

Bu resimler gösteriyor ki Aydınlık çağının sonunda bile, klasik simya ve kabalistik semboller halen ezoteristler tarafından geniş çapta kullanılmaktaydı. Ancak, yönü klasik veya laboratuar simyadan felsefi veya ruhsal simyaya değişmişti. Nasıl kabala simyagerler ve Hıristiyan mistiklerin elinde radikal bir değişim yaşamışsa, simya da değişmişti. Bazı el yazmaların pratik laboratuar çalışmalar için şüpheli değerleri varken, yine de iyi ki onların içsel ruhsal inisiyasyon için halen değerleri vardır.

Bu konuyu yazdır

  KABALİSTİK MEDİTASYONLAR
Yazar: Spiritüeller - 03-02-2017, Saat: 19:15 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Altın Şafak tradisyonunda majikal eğitimin bir parçası olarak meditasyon tekniği ritüele göre daha az bilinmekle birlikte, en az ritüel kadar önemlidir. Ritüel temel etkin tekniği oluştururken, meditasyon çok faydalı bir alıcı (receptive) tekniktir. Ritüel enerjileri şekillendirirken, meditasyon farkındalığı biçimlendirir; ritüel sembolizmi inşa ederken, kullanılan semboller meditasyonla benliğin bir parçası haline getirilir.

İngilizce “meditasyon” kelimesinin alıcı farkındalığın belli modifikasyonlarına dayanan bütün içsel teknikler için kullanılan ortak terim olması çeşitli açılardan talihsizliktir. Latincede meditatio olan terim ilk başta sadece düşünmek demekti, özellikle içten gelen, derin düşünce. Katoliklerin dini fikirler hakkında yönlendirilmiş düşünce pratiğine uygulandığında, Doğu rahiplerinin ve mistiklerinin yöntemlerine o kadar da benzer olmayan –ve daha uygun karşılık gerektiren- bir tarzda kullanılıyordu. Bu şekilde genişleyen kelimenin anlamı tümüyle biçimini yitirene kadar esnedi; öyle ki bugünlerde “meditasyon” kelimesi birçok insan tarafından her türden spritüel ya da sözde spritüel alıştırmaları adlandırmak için kullanılmaktadır.

thumb3-etkinlikkabala780-04-1433832172.jpg


Öte yandan biz “meditasyon” kelimesiyle özel (ve bazı açılardan hayli zor) bir beceriyi, zihinde bir sembolü, sembolün temsil ettiği daha derin gerçeklikle temasa geçmesi için uzun süre zihinde tutma yeteneğini kast edeceğiz. Geçmişte Doğu’ya özgü meditasyon deneyimleriniz olduysa, bu türden bir çalışma size tuhaf gelebilir; tekniği öğrenmek ve kusursuzlaştırmak için kullanılan yöntemler ise daha da tuhaf gelecektir. Öte yandan, burada bahsedilen kabalistik meditasyon sistemi, dünyanın her yerindeki spritüel uygulamalarda ortak olan bazı çekirdek unsurlar üzerine inşa edilmiştir.

Baştan söylememiz gerekir ki burada verilen meditasyon sistemi, Altın Şafak’ta kullanılan bir yönteme dayanıyor olsa da, çeşitli türleri olan Kabalistik meditasyon çalışmalarından yalnızca biridir. Bahsedilen bu meditasyon türlerinden bazıları akla gelebilecek her yolla bu kitapta öğretilen yöntemden farklıdırlar. Bunlardan hiçbiri, özellikle bizim öğreteceğimiz, kesinlikle tek “gerçek” veya “doğru” yöntem olarak düşünülmemelidir. Bütün canlı şeyler gibi majikal Kabala da gelişmiş ve çok çeşitli dallara ayrılmıştır; bu yöntemlerin kapsamı ve çeşitliliği bir kafa karışıklığının veya hatanın işareti değil, bir canlılığın işaretidir. Burada Altın Şafak’ın tercih etmiş olduğu yöntemlerin seçilmesinin nedeni, onların Altın Şafak sisteminin bütünsel bağlamında çalışanlar için, çaba ve azim gösterildiğinde çok iyi işlemesi dolayısıyladır.



Meditasyona Giriş

Burada verilen meditasyon yöntemi, bu kitapta daha önce tartışılan sembolik malzemeye dayanmaktadır. Bu semboller, sanki anlamaya çalıştığınız karmaşık bir makinenin bir parçasıymışlar gibi tek tek, zihne alınmalı, araştırılmalı, incelenmeli, düşüncede evrilip çevrilmelidir. Her sembol, sonra, tekrar yerine konur; öyle ki –benzetmemize devam edersek- makine şalteri açılarak çalıştırabilsin.

Bu meditasyon türü, bazı açılardan sıradan düşünceye yakındır. Tek fark, bütün meditasyon boyunca yalnızca bir tek şey düşünmenizdir. Bu o kadar da bilinmedik bir durum değildir; birçok insan bir soruna gark olduğunda bunu yapar. Ne var ki bunu iradeyle her gün yapmak, bambaşka bir şeydir!

Hayli basit bazı etkenler, bu beceriyi edinmenize yardımcı olacaktır. Yorgunken veya bir yemek yedikten sonraki iki saat içinde meditasyon yapmaktan kaçının. Bu iki durumda da başınız dönebilir ve bu durum meditasyon için büyük engel oluşturur. Yüksek sesli müzik veya yakındaki televizyon işi güçleştirir ve seçim hakkınız varsa bunlardan da kaçının.

Bölüm 10’da işaret ettiğimiz gibi, en iyisi, her gün uygulama seansı için belli bir saat tespit edip ona sadık kalmaktır. Meditasyon söz konusu olduğunda, birçok insan için en iyi vakit sabah, uyandıktan hemen sonraki erken saatlerdir. Bu saatte genellikle fazla gürültü olmaz ve günün stresi ve kafa karışıklığı henüz zihninizi işgal etmemiştir.



Meditasyon – Birinci Aşama

Belli bir zaman tespit ettiniz ve başlamaya hazırsınız. Bundan sonra yapmanız gereken şey, meditasyon çalışması için ihtiyaç duyacağınız temel becerileri geliştirmektir. Bu çalışma için öğrenmeniz gereken en temel ve önemli beceri gevşek konsantrasyon halidir. Gevşek kelimesine dikkat ediniz; burada sizden istenilen en son şey, konsantrasyon kelimesinin genellikle akla getirdiği dişleri sıkılı olduğu gergin bir haldir. Aşağıdaki alıştırma, kabalistik meditasyon uygulamasına doğru ilk adımı oluşturan bu hale nasıl erişeceğinizi öğrenmenize yardımcı olacaktır;

Bu alıştırma için sessiz ve çok fazla aydınlık olmayan bir yere, sırtı dik bir sandalyeye ihtiyacınız olacaktır. Sandalyenin yüksekliği oturduğunuz zaman ayaklarınız yere değecek, baldırlarınız düz duracak şekilde olmalıdır. Ayrıca başınızı çevirmeden görebileceğiniz bir saate ihtiyacınız olacaktır. Ayaklarınız ve dizleriniz bitişik bir şekilde sandalyeye oturun; ellerinizi bacaklarınızın üstüne bırakın ve sırtınız dik olsun. Gözleriniz açık olmalı ve özel bir şeye yönlenmeden ileri doğru bakmalıdır.

Birkaç dakikanızı fiziksel bedenin farkına varmaya ayırın. Başınızın üstünden başlayın ve yavaş yavaş ayak tabanlarınıza inin. Hissettiğiniz gerginliklere özel bir ilgi gösterin. Bu gerginlikleri kaldırmaya veya herhangi bir şekilde değiştirmeye çalışmayın, yalnızca onların farkına varın. Bu basit farkındalık eylemi, zamanla bilinci bu gerginliklerin altında yatan düşünce ve duygulara yönelterek, gerginlikleri zayıflatacak ve yok edecektir. Bununla birlikte, meditasyonla ilgili birçok şeyde olduğu gibi, bu da zamana, kendi gelişim hızına bırakılmalıdır.

Bütün bu çalışma ve aşağıdaki alıştırma boyunca kıpırdanmadan, yerinizden hareket etmeden, mümkün olduğunca kıpırtısız durunuz; fakat katı, zorla sağlanmış bir hareketsizlik olmasın bu. Buradaki amaç bedeninizi, yaptığınız çalışmaya müdahale etmeyecek dengeli ve gevşemiş bir duruma sokmaktır. Sakın unutmayın, bu amaca ulaşmak epey bir uygulama gerektirebilir. Birçok öğrenci krampların, kaşıntıların ona engel olduğunu, bunların zamanla azalmaktan ziyade arttıklarına tanık olacaktır –bir süreliğine. Fakat uygulamaya azimle devam edildiğinde, beden meditasyon pozisyonunda gevşemeyi öğrenir ve bu güçlükler sona erer.

Fiziksel bedeninizdeki gerginlikleri kısa bir değerlendirmeye tabi tuttuktan sonra dikkatinizi nefesinize yönlendirin. İçinizden dörde kadar sayarak ağır ağır nefes alın; birden dörde kadar sayarak nefesinizi tutun; nihayet birden dörde kadar sayarak nefesinizi verin. Tekrar nefes alarak başlayın. Nefesinizi tutarken boğazınızı tıkamayın. Nefes içeride göğüs kaslarıyla tutulmalıdır; göğsünüze hafif sertlikte vurulduğunda nefesiniz dışarı kaçacak şekilde. Bütün bu nefes alıp verme burundan yapılmalı, ağız gevşekçe kapalı olmalı, dil gevşekken dil ucu damağın ön dişlerin arkasındaki kısma değmelidir.

Nefes alırken zihniniz çeşitli düşünceleri takip etmek isteyecektir. Ona izin vermeyin. Nefesinizin ritmine odaklanın ve ciğerlerinize giren ve ciğerlerinizden çıkan havayı hissedin. Zihniniz tekrar başka şeylere yönelmeye başladığında, onu tekrar nazikçe nefesinize odaklayın. Zihniniz sizden tekrar tekrar kaçacaktır. Dikkatinizi tekrar nefesinize verin. Uygulama ile bir süre sonra zihninizi durgun tutabildiğinizi göreceksiniz; bu anlarda üzerinize tuhaf bir sükunetin geldiğini ve aynı zamanda dikkatli bir netliğin oluştuğunu göreceksiniz. Bu hal, ulaşmaya çalıştığınız haldir. Bilincine vardığınız anda bu halin elinizden kaçmasına üzülmeyin. Tekrar alıştırmaya dönün. Bir süre sonra aynı hal tekrar yaşanacaktır.

Uygulamanın ilk haftası veya on günü bu dörtlü nefes çalışmasını en az beş dakika boyunca yapınız. Bu çalışmayı her gün asgari on dakika yapmalısınız. Yirmi dakikadan daha fazla çalışma, muhtemelen bu aşamada fazla gelecektir.

Kuşkusuz bu meditasyon yukarıda bahsettiğimiz sembol meditasyonu değildir. Bununla birlikte kazandırdığı beceri, daha sonra yapacağınız daha ileri çalışmalar için hayati bir öneme sahiptir. Dahası, bu özel alıştırma, gerçek meditasyondan önce zihni temizlemek ve daha sonra da sıradan bilinç durumuna dönmek için kullanılır. Bu teknikte ustalaşmak için harcanan zaman, boşa harcanmayacaktır.



Meditasyon – İkinci Aşama

Meditasyon uygulamasının ilk aşaması bu alıştırmalar boyunca kullanacağınız odaklanmış bilinç haline hazırlık işlevi görür. Herhangi bir çalışmaya başlamadan önce en az bir ay boyunca uygulanmalıdır. Birçok başka yerde olduğu gibi kabalistik çalışma için en iyi nasihat eski Gülhaç sloganından gelir: Festina Lente, yavaş acele et. Eğitimin aşamalarını hızla geçmeye çalışmak, atlanmış çalışmaları daha sonra telafi etmek gerekliliği yüzünden daha fazla vakit kaybına neden olacaktır.

İkinci aşama çalışmaya başlamadan önce uygulama günlüğünüzü gözden geçirin ve ilk aşama çalışmanızı yukarıda verilen talimatlarla karşılaştırın. Bazı yerlerde tembellik ettiğinizi ya da alıştırmanın koca bir bölümünün atlandığını görebilirsiniz. Herkeste örneğine rastlanan bu şey felaket anlamına gelmez. Tabii eğer hatalarınızı düzeltip yolunuza devam etmediğiniz sürece. Kuşkusuz bu, işin en zor kısmıdır.

İkinci aşama çalışmaya hazır olduğunuz vakit Birinci Bölümü açın ilk Küre’yi anlatan paragrafları okuyun ve ardından kitabı bir yana bırakın. Meditasyon oturuşunda oturarak bedeninizdeki gerginlikleri gözden geçirip ardından dörtlü nefes çalışması yapın. Nefes alıştırması sırasında Küre veya herhangi bir şey hakkında düşünmeyin. Nefesin ritminin farkına varın ve görüş netliğinin oluşmasına izin verin.

Beş dakikalık dörtlü nefesten sonra normal nefes almaya geçin ve Küre hakkında düşünmeye başlayın. Metindeki betimlemeleri mümkün olduğunca iyi hatırlamaya çalışın. Zihninizin konudan uzaklaşmasına izin vermeden Küre hakkında düşünün. Nihayet zihninizde yükselen fikirler veya imgelerden yalnızca birini seçerek, düşünce veya imge zincirini sonuna kadar takip edin. Yine, zihninizin konudan uzaklaşmasına izin vermeyin. Eğer zihniniz uzaklaşırsa, nazikçe onu geri getirip tekrar başlayın.

On beş dakikalık bir alıştırma size yeterli gelecektir. Ardından bir iki dakikalığına dörtlü nefese dönün. Zihniniz tekrar netleştiğinde uygulama seansını sona erdirin. Meditasyon sırasında yükselen fikirler ve imgeleri not etmeyi kesinlikle unutmayın. Küreler’i sayısal sıralarına göre tefekkür etmelisiniz: önce Keter, ardından Hokmah, Binah vs. Her gün farklı bir Küre üzerinde tefekkür edin. Tüm sırayı bitirdiğiniz zaman, tekrar baştan Keter’den başlayın. Meditasyon çalışmasının bir sonraki aşamasına geçmeden önce tüm sırayı en az dört kere tamamlamış olmanız gerekiyor.

Kabalistik meditasyonun ilk ve en temel çalışmasıdır bu ve ileride yapacağınız bütün çalışmaların anahtarıdır. Size çok basit ve sıkıcı gelebilir; fakat bu yöntemin gerçek faydalarını ancak ona vakit ayırıp sabırla çalıştığınızda ortaya çıkacaktır. Amacınız zihninizi rahat, fakat kesin bir şekilde seçilen konuya odaklamak olacaktır; bu hal, dörtlü nefes çalışmasıyla eriştiğiniz haldir. Bu çalışma başarıldığı zaman, kabalistik meditasyonun daha derin biçimlerine başlayabilirsiniz.



Meditasyon – Üçüncü Aşama

Meditasyona dayalı uygulamaların üçüncü aşaması, tıpkı daha önce olduğu gibi, hemen ikinci aşamadan sonra gelir. Bu ve bundan sonra gelecek çalışmaların çerçevesi aynıdır: bedenin ve gerginliklerin farkındalığı, ardından uygun meditasyon, ardından kapatmak için birkaç dakikalık dörtlü nefes.

Bu aşama ilk dörtlü nefes çalışmasından sonra başlar. Normal ve yavaş nefes almaya dönün. Zihninizi mümkün olduğunca netleştirin ve bu netlikte Malkut’un –bu kitabın ikinci kısmında verilen majikal imgesini- gözünüzde canlandırın. İmgeyi mümkün olduğunca çok ayrıntı kullanarak parça parça inşa edin ve sonra imgeyi bir bütün olarak görmeye çalışın. Malkut için amacınız, sanki fiziksel gözlerinizle görüyormuş gibi net bir biçimde Siyah bir tahtta oturan genç bir kadın imgesini oluşturmaktır. Aynı şekilde etrafınızdaki boşluğu üzerinizde çalıştığınız Küre’nin rengine sahip özelliksiz bir uzam olarak düşünün. Küre’nin Briah rengini, Yol’un ise Atzilut rengini kullanın. Malkut örneğinde bu renk limon sarısı, koyu kırmızı, zeytin yeşili ve siyahtır. İmgenin bu şekilde inşa edilmesini başarabilmek zaman ve çalışma gerektirir; fakat uyguluma yaptığınız zaman göreceksiniz ki zihnin belli bir konu üzerinde odaklanma gücünü ciddi bir biçimde artırmaktadır.

İmgeyi inşa etmeyi bitirdiğiniz zaman, elinizden geldiğince diğer düşünceleri uzak tutarak imgeyi net bir şekilde önünüzde tutun. Bu netlik anında Malkut’a tayin olunan İlahi İsmi içinizden dört kez tekrarlayın. Nihayet İsim ile imgenin solarak zihninizden gitmesine izin verin.

En iyisi, herhangi bir Küre veya Yol üzerine yaptığınız meditasyonun ilk üç seansında bundan daha fazlasını yapmamaktır. Bununla birlikte meditasyon çalışması için ayırmış olduğunuz on beş dakikanın tümünü imgeyi inşa etmek için kullanmalısınız. İleride bu aşama, en fazla birkaç dakika sürece olup sizi bir sonraki aşamaya hazırlayacaktır.

Bu aşamada yine fazla elle tutulur olmayan bir unsur işin içine girebilir. Ağaç üzerindeki her Küre ve Yol’a tekabül eden bir ruh hali veya duygu tonu vardır; bir müzik parçasının seslerin oyunuyla bir ruh halini yaratması gibi her küre ve yoldan da onun enerjileri çıkar. İngilizce ince duygu hallerini ifade edecek kelime dağarcığına sahip olmadığı için, bu ruh halleri tekabüller tablosuna dahil edilmemişlerdir; fakat Ağaç’taki toplan anlam motifinin önemli bir parçasını oluştururlar. Farklı Küreler ve Yollar üzerinde çalışırken, büyük ihtimalle bunların duygusal haliniz üzerinde belli etkileri olduğunu göreceksiniz; bu duygu haline dikkat verin; özellikle Majikal İmgeyi imgelerken. Zaman içinde bu etkiler net ve istikrarlı bir duygusal tekabül şeklinde cisimleşecektir. Bu algılamanın öneminden ne kadar bahsetsek azdır; diğer birçok şeyi bir yana bıraksak bile bu duygu, görü hallerinde alınan malzemenin sınanması için en sağlam araçları verir.

Bu aşamada Majikal İmge’nin ve Ağaç’ın üzerinizde çalıştığınız kısmının renkli küresinin imgelenmesini tamamlar ve bitirirsiniz. Bundan sonraki adım, tıpkı ikinci aşama meditasyonlarda olduğu gibi, meditasyon konusunu zihninize çağırmak ve onun hakkında bir süre genel olarak düşünmektir, sonra konunun belli bir yanını alın ve takip edebildiğiniz kadar uzağa takip edin. Burada yapılacak farklı bir uygulama, belli yanları belli bir düzenle takip etmektir.

Düşüş’ün bir sonucu olarak her Küre insan bilincine ilk olarak Olumsuz Erk’inin dengesiz gücüyle girer ve İlahi İsim altındaki dengeli form tecrübe edilmeden önce bu ilk formla karşılaşmalı ve bu form aşılmalıdır. O halde üçüncü aşamadaki ilk meditasyon konunuz Lilit’in imgesi ve anlamı olacaktır. Meditasyona başlamadan önce bölüm yedideki Lilit ve Lilit sembolizmi tartışmasını okuyun ve kendinizde, dünyada, onuncu Küre’de takıntılı korku ve arzunun rolünü anlamaya çalışın.

Bu çalışma için minimum meditasyon sayısı üç ile beş arasındadır. Bundan sonra, kendinize başlangıç noktası olarak Yedinci Bölüm’de verilen malzemeyi kullanarak İlahi İsim Adonai ha Arez’in anlamı ve sembolizmi üzerine eşit sayıda meditasyon yapın. Bundan sonra Malkut’a tayin edilmiş olan Başmeleklere, Melekler Topluluğuna ve Gezegensel Küre’ye geçiniz, her birini başlı başına bir meditasyon konusu yapıp enine boyuna keşfediniz. Bunu bitirdikten sonra, onuncu Küre’nin geri kalan sembollerine devam edin ve istediğiniz sırayla onları meditasyon konusu haline getirin.

Malkut’un bütün sembollerini bu şekilde çalıştıktan sonra, Otuz İkinci Yol’a geçin. Buradaki semboller Yedinci Bölümde verilen sıraya veya size uygun gelen bir sıraya göre işlenebilirler. Tıpkı Malkut’ta çalıştığınız gibi bu sembolleri araştırın. Yol Çalışması’na başlayıp Ağaç üzerinde görüyle yükselmeye geçmeden önce bu sembolleri tam anlamıyla kavramanız gerekir.

Otuz İkinci Yol ile ilgili çalışmayı bitirince, kitabın ikinci kısmında verilen sıraya göre Küre ve Yollar üzerinde çalışmaya devam edin. Her bir Küre ve Yol üzerinde bu şekilde çalışıldığında, çalışma belki bir ay, belki daha uzun sürecektir. Bu şekilde gerçekleştirilecek Ağaç üzerinde yükselme çalışması üç yıl kadar bir sürede tamamlanabilir. Elbette bu epey bir sorumluluktur ve bu sorumluluğu üstlenip üstlenemeyeceğinize karar verecek tek kişi sizsiniz.

Öğrenmenin bu aşamasında her uygulama seansında meditasyon için ayırdığınız vakti arttırmanız gerekir. Ağaç üzerinde Keter’e kadar yükseldiğinizde, meditasyonlarda mümkünse yarım saat geçirmek isteyeceksiniz. Burada başka yerlere göre daha fazla kendinizi yanlış yönlendirme eğiliminde olacaksınız; meditasyon için kullandığınız odadaki saat en iyi dostunuz olacaktır – tabii en nefret ettiğiniz düşmana dönüşmezse.



Meditasyon – Dördüncü Aşama

Meditasyon ve Yol Çalışması ile Ağaç üzerindeki yükselmeyi bitirdiğiniz vakit Küreler’in ve Yollar’ın sembolizmi sizin için yüzeysel olmayı aştığında, bu meditasyonların son aşaması başlar. Bu aşamadaki teknik üçüncü aşamadakiyle aynıdır: değişen tek şey çalışmanın hedefi ve yönüdür. Bu aşamadaki göreviniz Ağaç’ın çeşitli unsurlarını bir birlik içinde sentezlemek olacaktır. Kullanacağınız araçlar II. Bölümde tartışılan Ağaç’ın içsel yapısının unsurlarıdır.

O halde, Majikal İmge ve İlahi İsim aracılığıyla Keter’in enerjilerini, sanki Küre’nin sembolizmi üzerine çalışıyormuş gibi bağlantılandırmakla başlayın. Fakat bu sefer meditasyon konunuz Keter’den görüldüğü haliyle en üst Üç küredir. Üçlüyü oluşturan üç Küre’nin ve Yol’un birbirleriyle etkileşimini keşfedin. Keter sembolizmi ile üçlünün diğer kısımlarının sembolizmi arasındaki ilişkileri takip edin.

Bu meditasyonlar sırasında elinizden geldiğince Keter perspertifine bağlı kalmaya çalışın. Her şeyi mutlak birlik ölçütüyle değerlendirin. Üçüncü aşamadaki meditasyon size ilk Küre’yi kendi yapan özel kalite ve Keter’in Ağaç’la ilişkisi üzerine bir kavrayış geliştirmiş olmanız gerekir; dördüncü aşamada bu bilgi bir rehber olarak kullanılmalıdır.

İkinci adım olarak, diğer seanslarda, bakış açınızı İlahi İsmi ve Majikal imge vasıtasıyla İkinci Küre’nin enerjileriyle temas kurarak Hokmah’ın perspektifine geçin ve ilk temel üçlüyü saf dinamik güç açısından değerlendirin. Sonra, aynı şeyi Binah açısından yapın.

Aynı dizide yapılacak diğer meditasyonlarda geri kalan temel üçlüleri, Üç Sütunu ve küçük üçlüleri keşfedeceksiniz. Tam anlamıyla hepsini bitirdiğinizde ve onlar arasındaki her ilişki size bir anlam ifade ettiğinde, Kılıç’a ve Yılan’a geçin; yani, önce tek tek her bir küreyi her küre açısından anlamaya çalışın, ardından her Yol’u diğer yollar açısından kavramaya çalışın. Nihayet, meditasyonunuzda bütün Hayat Ağacı’nı Bir kılın ki otuz iki Bilgelik Yolu’ndan her birinin diğerleriyle ilişkisini kavrayasınız.

Bütün bu çalışma hem üçüncü hem dördüncü aşamadaki meditasyon malzemesinin tekrar tekrar işlenmesini gerektirecektir. Bu bilinçli olarak yapılan bir şeydir ve belli bir yere kadar da mecburidir. Meditasyon uygulamasında içgörüler içgörülere eklendikçe, Keter ile Hokmah’ın ilişkisi, her ikisinin Binah’la ilişkisi anlaşıldığında, yalnızca ikisinin ele alınmasından farklı görülecektir. Layık oldukları şekilde ele alındıklarında birkaç yıl daha sürecek olan bütün meditasyon çalışmalarınızı bitirdiğiniz zaman, yeni kavrayış düzeyleri sizin için bildik hale gelmiş olacağından, bu ilişkilere dair kavrayışınız çok çarpıcı bir şekilde değişecektir.


Meditasyon çalışmalarının anlatımı burada sona ermektedir. Fakat majikal çalışmanın bu etkili yönteminin kullanım alanlarının hepsinden bahsedilmemiştir. Ağaç üzerinde yukarı ve aşağı ilerlerken geliştirmiş olduğunuz beceriler Altın Şafak tradisyonunun majikal Kabala’sının içinde ve dışındaki alanlarda, örneğin kutsal geometri sanatı ve ilminin etüdünde ya da simya gizemlerinin anlamlarıyla boğuşmada, majikal felsefenin derinlikleriyle keşfetmede veya geleneksel inisiyasyon ritüellerinin iç yapısı ve işleyişinin kavranmasında kullanılabilir. Meditasyon tekniği bir maymuncuk gibi sayısız kapıyı açar.

Bu konuyu yazdır

  KABALA NASIL ÇALIŞTIRILIR
Yazar: Spiritüeller - 03-02-2017, Saat: 19:08 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Bundan bir kaç y.y. önce bu konu ile alakalı kitapları veya Kabala kitaplarını bulmak imkansız idi. Kabala sadece bir Kabalist’ten bir başka Kabalist’e - sıradan insanlara asla verilmeden - iletildi. Günümüzde bu durum için tam tersi söz konusudur.

Materyalleri herkes içinde dolaştırmak için ve Kabala çalışmasına dahil etmek amacıyla herkese çağrıda bulunmak için bir istek vardır. Bu kitapları çalışırken, maneviyat arzusu gelişir, bu vasıta ile bizi saran Işık, bizden saklı olan gerçek dünya maneviyatının özel büyüsüne yakın olmak isteyen kişilere yansımaya başlar ve bu kişilerde bunları daha çok arzu eder.

Kabalistler, Kabala çalışmasının, bu alanda eğitilmemiş kişiler tarafından yapılmasını –bunu belli nedenlerden dolayı yapmaları durumu hariç- yasakladılar. Öğrencilerin doğru biçimde çalışmalarını sağlamak için öğrencilerine dikkatli biçimde davrandılar. Öğrencilerini belli kriterle sınırlamışlardı.

ON SEFİROT’UN ÇALIŞMASINA GİRİŞ kitabının başlarında, Baal HaSulam bu nedenleri açıklamaktadır. Fakat, bu kısıtlamaları Kabala’nın doğru biçimde anlaşılması için gerekli koşullar olarak algılarsak, göreceğiz ki bu koşullar öğrencilerin doğru biçimde Kabala öğreniminden sapmalarını önlemek için gerekli bir yöntem olarak getirilmiştir.

Değişime uğrayan şey, Kabala çalışmak için daha iyi koşulların ve daha güçlü bir kararlılığın olduğu ve Kabala dilini daha iyi bildiğimizdir. Çünkü ruhlar, Kabala ve Baal HaSulam gibi Kabalistlerin yazdığı ve bizim hatasız biçimde çalışmamıza olanak veren yorum – çevirileri çalışmak ihtiyacını hisseder. Bu kitaplar vasıtasıyla, herkes artık Kabala öğrenebilir.

Kabalayı doğru biçimde çalışmak için öğrencilerin sadece Ari’nin, Baal HaSulam’ın ve Rabash’ın yazdıklarına ve bunların orijinal versiyonlarına odaklanmaları tavsiye edilir.

Kabala’nın ana hedefi maneviyata erişmektir.

Sadece bir şey gereklidir: Doğru öğretim. Şayet bir kişi Kabala’yı doğru biçimde çalışırsa, kendini zorlamaksızın ilerler. Maneviyatta hiçbir zorlama yoktur.

Çalışmanın amacı, kişinin kendisi ve bu kitaplarda yazılı olan şeyler arasındaki bağlantıyı kişinin keşfetmesidir. Bu bağlantı ve keşif daima akılda olmalıdır. Bundan dolayıdır ki Kabalistler tecrübe ve elde ettikleri şeyleri yazmışlardır. Bu, bilimde olduğu gibi realitenin nasıl inşa edildiği ve işlediği hususunda bilgi elde etmek amacıyla değildir. Kabala metinlerinin amacı, manevi gerçeği hakkında bir anlayış ve yakınlaşma yaratmaktır.

Şayet bir kişi metinlere maneviyat edinmek için yaklaşırsa, metinler bir Işık kaynağı olur ve onu ıslah eder. Eğer kişi metinleri hikmet kazanmak için yaklaşırsa, bunlar o kişi için yegane hikmet haline gelir. İçten gelen talebin ölçüsü, kişinin gücünün ölçüsünü ve ıslahının süratini saptar.

Bu şu anlama gelir ki, eğer bir kişi doğru biçimde çalışır ise, bu dünya ve manevi dünya arasındaki bariyeri aşar. İçten gelen esinin olduğu bir yere girer ve ışığa erişir. Bu, güzel bir işaret olarak bilinir. Eğer kişi buna erişemez ise, çabalarının niteliği ve niceliği açısından ihmalkar olduğunun işareti ortaya çıkar, yeterli çaba göstermemiştir. Sorun, ne kadar çok çalıştığı değil, istek ve niyetlerine nasıl odaklandırıldığıdır; ya da kişinin bir şeylerden mahrum olduğudur. Fakat, eğer ki kişi kendini ıslah etme arzusuna erişir ise, maneviyatı elde edebilir. Sadece o zaman sema kişinin bir başka dünyaya, realiteye ve bir başka boyuta girmesine izin vermek için açılır. Bu aşamaya, doğru biçimde Kabala çalışarak erişebilir.

Sadece hoş şeylerden kaçınarak, Kabala’yı kucaklamak gerçekleşmez, bundan dolayı kişinin arzusu da tutuşmaz. Islah, kendi kendini cezalandırarak olmaz fakat daha ziyade manevi kazanç sonucu ortaya çıkar. Kişi maneviyata eriştiğinde, Işık ona görünür ve onu ıslah eder.

Bu, kişinin değişmesinin yegane yoludur. İyi bir dış görünüş, tavır takınarak maneviyata erişeceğine inanıyorsa, kişi yanılgıdadır, bu tür metodlar iki yüzlülüktür. İç ıslah oluşmayacaktır, zira sadece Işık ıslah edebilir. Çalışmanın amacı, kişiyi ıslah eden ışığın davet edilmesidir. O nedenle de, sadece bu amaç için kendisi üzerinde çalışmalıdır.

signsofvoor7777.jpg


Eğer herhangi bir baskı ya da mecburi kurallar veya düzenlemeler var ise, bu insan yapımı olduğunun ve üst dünyalardan gönderilmediğinin bir işaretidir. Ayrıca, iç huzur ve iç uyum maneviyat edinimi için ön koşul değildirler. Bunlar ıslah’ın sonucu ortaya çıkacaklardır. Fakat, kişi, kendisi tarafından bir çaba olmaksızın bunun meydana gelebileceğine inanmamalıdır.

Kabala yöntemi kesinlikle herhangi bir zorlama biçimini rededer. Bu, kişiye maneviyatın işaretini verir ve onun maneviyatı maddiyata tercih etmesine neden olur. Sonra, kişinin maneviyatı ile alakalı olarak arzu ve isteğini açıklığa kavuşturur. O nedenle de, maddi nesnelere olan ihtiyaçları veya onların cazibesine kapılma durumları yok olduğu için kişi bu maddi nesnelerden uzaklaşır.

En iyi niyetlerle bile Kabala’yı yanlış biçimde çalışmak kişiyi maneviyattan uzaklaştırabilir. Böylesi bir çalışma sadece başarısız olacaktır.

Manevi dünyaları çalışmak için gerekli olan diller arasında, Tevrat (Hz. Musa’nın 5 kitabını, Peygamberleri, Kitab-ı Mukaddesi kapsar ) Kabala arasında; sonuncusu yani Kabala en yararlı ve direkt olanıdır. Kabala’yı öğrenenler anlayışlarında yanılamazlar. Kabala, bu dünyadan olan isimleri kullanmaz; ama manevi nesneler ve güçler için gerekli olan manevi aletleri gösteren ve bu nesneler ile güçler arasındaki ilişkiyi ortaya direk koyan özel bir sözlüğe sahiptir.

O nedenle, öğrencinin iç gelişimini yapması ve kendisini ıslah etmesi için gerekli olan en kullanışlı dildir. Eğer, Baal HaSulam’ın eserlerini çalışırsak, kafamızın karışık olmasında hiçbir tehlike olmaz.

Maneviyat, doğru kitapları çalışarak yani gerçek bir Kabalist tarafından yazılan kitapları çalışarak elde edilebilinir. Kutsal kitapların metinleri, Kabala metinleridir. Bu metinler, Kabalistlerin öğrenirlerken birbirlerine yardımcı olmak ve fikir alışverişi yapmak için birbirlerine yazdıkları kitaplardır. Manevi duyguları gelişmiş olan bir kişi bu kitapların gelişimini devam ettirmesinde ne kadar yardımcı olduğunu anlayabilir. Aynı yabancı bir ülkede bir tur rehberi eşliğinde gezinmek gibidir. Kılavuz kitabın yardımı ile, seyahat edenler yönlendirilmiş olur ve nerede bulunduğunu daha iyi anlar.

Ruhumuza uygun olan kitaplara, bizim neslimiz veya bir önceki neslin Kabalistleri tarafından yazılan kitaplara ihtiyacımız vardır; zira her bir nesile farklı ruhlar, her ve her bir nesil farklı öğretme metotlarını gerektirir.

Kabala öğretmeni arayışında olan bir öğrenci bu arayışını dikkatlice yapmalıdır. Sözde Kabalistler vardır ki yanlış öğretirler. Örneğin, vücut kelimesi her ne zaman geçse metinlerde bunun fiziki vücudu kastettiği sağ elin hayırseverliği sol elin de cesareti sembolize ettiği bazen iddia edilir. Bu, kesinlikle, İncil tarafından yapılan katı bir yasaktır veya Kabalistlerin şu söylemindeki kesin-katı bir yasaktır: “Heykel veya resim yapmayacaksın!”

Neden acaba bu şekilde öğreten veya yorumlayan - çeviren kişiler vardır? Öncelikle, onların kendileri dalların Kabalistik dilini [Kabalistlerin Dilleri: Dallar Bölümüne bakınız] anlamamışlardır. Manevi güçler ve fiziki vücudumuz arasında direk bir bağlantı olsa, insanlara hayatta başarılı olmalarını ve maneviyat kılıfı altında fiziki yöntemlerle vücudu tedavi etmelerini öğretmekte başarılı olunmuş olabilirdi.

Kabala yazılı eserlerini keşfetmek için doğru çalışma grubuna katılmak önemlidir. Bu, bir Kabalist’in rehberliğinde olmalıdır.

Grup kişiye güç katar. Herkesin, en azından, küçük bir arzusu vardır materyalizm için ve çok daha bir arzu da maneviyat için. Maneviyat arzusunu yükseltmenin yolu, ortak arzu vasıtası iledir. Bu arada olan birkaç öğrenci Or Makif’i (saran Işık) uyandırır. Fiziki vücudun, insandan ayrılmasına rağmen, bu olay maneviyatı etkilemez zira maneviyatta, kalp-noktası herkes tarafından paylaşılır ve daha büyük bir sonuç ile nihayetlenir.

Kabalistlerin tamamı, gruplar halinde çalışanlardır. Rav Simon Bar Yochai ve öğrencileri bir grup oluşturmuştur, aynı şekilde Ari de. Grup, gelişmek için şarttır. Grup, Kabala’nın esas aletidir ve herkes gruba yaptığı katkı ile ölçülür, değerlendirilir.

Kendisi de bir Kabalist’in rehberliğinde çalışmış gerçek bir Kabalist’ten öğretiyi almak esastır. Grup, Kabalist ihtiyacını ortadan kaldırmaz, bir Kabalist olmaksızın grup imkansızdır zira o grubu yönlendiren kişidir.

Kabalist, metinler ve Rav - öğrencinin gerçek yöntemden sapmasın diye öğrenciye yardımcı olurlar. Öğrenci, kendi üzerinde ve kendi iç varlığı üzerinde çalışır. Hiç kimse gruptaki bir başkasının ne yerini ne de manevi seviyesini bilir. Kitaplar, grup ve Kabalist sadece o kişiye doğru yolda kalmasında ve maneviyat arzusunu arttırmasında - başka arzular ya da değersiz girişimleri yapması yerine - yardımcı olurlar.

Öğrencilerin başarısız olmalarını engellemek için, bir soru-cevap listesi, kelime ve ifade indeksi verilir. Çalışma seansları boyunca, anlamanın derinliğine veya ölçüsüne değilde manevi gerçeğe çekilir dikkatler. Önemli olan nokta öğrencinin sadece entelektüel ilerleme değil aynı zaman da manevi ilerleme yapmak için motive olmuş olmasıdır.

İnsanların, daha başarılı olma umudu ile Kabala’nın Hikmeti’nin cezbine kapıldıkları doğrudur. Hepimiz, hazzı alma arzusundan meydana gelmişizdir. Bu, bizim temel öğemizdir fakat doğru bir yönlendirme ile kimimiz maneviyata ve sonsuzluğa erişir, onu elde eder. Doğru bir yönlendirmeye sahip olmayan başkaları ise manevi bir şeye erişmiş oldukları hayali ile yaşarlar. Esasında, onlar bu ömürlerinde maneviyata erişme fırsatını kaybederler.

Bu konuyu yazdır

  RUS BİLİM ADAMLARI: İNSAN DNA'SI DÜNYA DIŞI VARLIKLARDAN BİR MESAJ İÇERİYOR
Yazar: Spiritüeller - 03-02-2017, Saat: 17:11 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Yeni bir araştırma insan DNA’sının uzak geçmişte Dünyayı ziyaret etmiş olan kadim uzaylılar tarafından kullanılan dünya dışı sinyal kullanılarak kodlandığını ortaya koyuyor.

Araştırmaya yerküresel genetik kodun ‘Waw! Sinyali” adı veriliyor ve Kazakistan Cumhuriyeti Fesenkov Astrofizik Enstitüsünün Matematik bölümünden iki araştırmacının çalışması.

Araştırmacılar Vladimir I. shCherbak ve Maxim A. Makukov “Biyolojik SETI”nin varlığına inanıyor – Biyolojik SETI; insan DNA’sında bulunan matematiksel bir kod ve geleneksel teorilerin iddia ettiği gibi evrimin gidişatı ile açıklanamayan bir şey.

Araştırmaya göre, bilim Kadim Astronot teorisini, ayrıca türlerimizin DNA manipülasyonu ile ileri uzaylılar tarafından tasarlandığı hipotezlerini kanıtlamaya bir adam daha yaklaşıyor. İkili, Icarus Dergisinde şunları ifade ediyor:

“Sabitlendiğinde, kod kozmolojik zaman ölçeklerinde değişmeden kalabilir. Aslında, bilinen en dayanıklı yapıdır. Bu nedenle zeki bir imza için olağanüstü güvenilir bir depolamayı temsil ediyor. Genom uygun şekilde yeniden yazıldığında, imzası olan yeni kod hücrede ve hücrenin silsilesinde donmuş kalır, ki bu uzay ve zamanda taşınabilir.

Başka deyişle, insan DNA’sı o kadar kesinlik ile tasarlanmıştır ki, “sembolik dilin aritmetik ve ideografik kalıplarının grubunu” ortaya serer.”

Bu araştırmanın sonucu olarak, şimdi diğer araştırmacılar bir kaç milyar yıl önce uzaylı yaratıcılar tarafından güneş sistemimizin dışında tasarlanan insan varlıkları olduğumuzun olasılığını tartışıyor; insanlığın yaratılmasından ve yaratıcı tanrılar veya ilahlardan bahseden Dünyada bulunan bir çok kadim metin tarafından kuvvetli bir şekilde desteklenen bir hipotez.
Ancak, araştırma ayrıca Dünyadaki yaşamın kozmosta asteroidler ve kuyruklu yıldızlarda taşınmakta olan mikrobiyolojik parçacıkların sonucu olarak ortaya çıktığı fikrine de odaklanıyor. Bu teori klasik evrim teorisinden farklılaşıyor, destekçileri evrimin tesadüfi bir ürünü olmadığımıza, yapımcılarımızın yaratımı olduğuna, tasarlanıp Dünyaya gönderildiğimize inanıyorlar.

1441922919_img20150911010523.jpg

Cherbak ve Makukov DNA’nın nükleotidleri ve amino asitler arasındaki haritalamada daha önce görmezden gelinen kesinlik/duyarlık – türü yöntemi gösteren insan genomunun ayrıntılı analizini sundular. İkili şunları belirtti:

Kodun basit düzenlemeleri, sembolik dilin aritmetik ve ideografik kalıplarının grubunu ortaya koyuyor. Bu altta yatan kalıplar duyarlı/kesin mantık ve çözülmesi zor hesaplamanın ürünü olarak ortaya çıkıyor.

DNA manipülasyonu ile yaşam yaratma bilgisine sahip olan ileri uzaylı varlıklar tarafından tasarlanmış olmamız mümkün mü? Eğer öyleyse, insan türleri bu engin evrende başka bir gezegenden kaynaklanan bir ürün mü? Yoksa bir çok metnin öne sürdüğü gibi kadim geçmişte bu gezegene gelmiş olan ileri bir ırk tarafından Dünyada tasarlanmış olan bir ürün mü?

Dünyadaki yaşamın, uygun bir ortama ulaştığında yaşamı başlatabilen, dış uzayda bulunan yaşamın mikroorganizmalarından veya kimyasal öncüllerinden kaynaklandığını iddia eden panspermia hipotezini yadsıyamazken, Dünyadaki yaşamın aslında yaşam yaratma yeteneği olan daha zeki türlerin bir ürünü olduğunun olası olduğunu görüyoruz. Durum ne olursa olsun, gelecek yıllar şimdiye kadar yasaklanan veya görmezden gelinen konularla ilgili daha fazla bilgiyi ortaya çıkaracaktır.

Bu konuyu yazdır

  Beyin Epifizi: Kozmosla Bağlantımız
Yazar: Emka - 02-02-2017, Saat: 12:29 - Forum: Beyin - Yorum Yok

Üçüncü boyutta yaşamak yeteneklerimizi belirli ölçüde kısıtlasa da her birimiz beynimizin merkezinde güçlü bir kozmik antenle doğduk. Bu kozmik antenin adı beyin 

epifizi veya üçüncü gözdür ve bu bizi gökyüzündeki ruhlara bağlar. Üçüncü göz, karanlıktaki ışığı hisseder, renkli hayaller gösterir ve duygularınız, hisleriniz ile 

sizinle konuşur.  Sonsuz bilgelik her insanın içindedir. Ancak üçüncü gözümüzün tam potansiyeline ulaşmak için beyin epifizini geliştirip iyileştirmemiz gerekir.

İyileştirmemiz gerek çünkü zaman içerisinde, kültürümüz, beyin epifizinin gücünü azaltmıştır. Üçüncü gözün kozmik enerjisini kısıtlayan en tehlikeli element Flordur. 

Flor ya da florür depresyon ilaçlarından diş macununa birçok yerde bulunur. Su kaynaklarında bile bulunması muhtemeldir. Uzun süreç zarfında Florüre maruz kalmak, 

beyin epifizini kireçlendirir ve yeteneklerini azaltıp sertleştirir.

İnsanlar her zaman beyin epifizinin ve onun bir sürü galaktik gücünün farkındaydı. Ancak baskıcı kültürümüz, bizi birlik ve beraberlikten uzaklaştırıyor. Farkında 

olmadan vücudumuza, beynimize zararlı birçok şey tüketiyoruz. Fakat şimdi amacımız, beyin epifizimizin kireçlerini çözüp içimizdeki gerçek, kutsal bilgeliği tekrar 

ortaya çıkarmak.


cats.jpg




Beyin epifizini iyileştirmek ve geliştirmek için çok fazla yol vardır.

    Florür tüketiminize dikkat edin– Birçok üründe olduğu için Florürü hayatımızdan tamamen çıkarmak epey zordur. Özellikle kentsel alanlarda, su kaynaklarına birçok 

element eklenmekte. Sadece bu faktör bile bunu zor yapmaya yeter. Florür bazlı ilaçlardan kaçınmak ya da Florürsüz diş macunu kullanmak beyin epifizinizi güçlendirmeye 

başlamak için yeterlidir.

 
    Pratik ve bağlılık–Tıpkı vücudumuzun diğer yerlerini geliştirmemiz gerektiği gibi beyin epifizimizi de geliştirmek önemlidir. Meditasyon ve sanat üçüncü gözünüzü 

geliştirmek için en iyi iki yoldandır. Bu önemli kozmik organı geliştirmek için enerjimizi yükseltmemiz ve kendimizi açtıkça daha da ruhsal deneyim geliştirmemiz 

gerekmektedir.

 
    Dışarıda daha fazla vakit geçirin–Dışarıda vakit geçirmek evrenin doğal akışıyla buluşmamızda bize yardımcı olur. Doğadaki enerji, üçüncü gözümüzü tetikleyerek 

çıplak gözle görünmeyen ışıklara daha duyarlı olmamızı sağlar. Güneş, beyin epifizini güçlendiren ve içimizdeki muazzam enerjiyi ortaya çıkarmamıza yardımcı olur.
    İnsanlarla vakit geçirin–Diğer insanlar enerjimizi yükseltir. Birbirimize yardım etmek için var olduğumuzdan dolayı siz de tüm insanlara elinizden geldiğince 

yardım edin. Size benzeyen insanlarla vakit geçirmek ve yeteneklerimizi birlikte güçlendirmek ruhsal kabiliyetlerimizi geliştirmeyi hızlandırır. İnsanlar olmadan, 

varlığımız anlamsızdır. Hadi şimdi dışarı çıkın ve insanları sevmeye başlayın!
    Belirli yiyecekler–Birçok yiyecek, üçüncü göz çakranızı canlandırır ve beyin epifizine giden enerjiyi arttırır. Tuhaf gelse de belli renklerdeki yiyecekler belirli 

çakraları dengelemeye yardımcı olur. Üçüncü göz çakrası mavi veya çivit mavisidir. Doğanın bize sunduğu tüm o güzel renklerdeki yiyeceklere göz atın. Çiğ kakao da 

beyin epifizine yararlıdır ve zihinsel olarak gelişmemizi sağlar.

 
Her şeyden öte, çevrenize ve kimyasal alımınıza dikkat edin. Farklı şeylerin, bedeninizi ve ruhunuzu farklı şekillerde etkilediğini unutmayın. Kutsal olduğunuzu 

farkına varın ve kendinize öyle davranın. Üçüncü gözümüze saygı göstermek ve onunla iletişimde olmak ZORUNDAYIZ. Çünkü o, ne zaman “evimize” dönmek istersek bizi oraya 

götüren bir mekanizmadır. Sonsuza kadar ruhlarla bağlantılı olacağız ve bunu fark edebilmek, ruhsal yolculuğumuza başlamamız için en önemli aşamadır. İnsanlığın bu 

yönünden uzun süredir haberdar olmamıza rağmen etten ve hayvanlardan öte olmadığımız öğretildi hep. Bunlardan daha fazla olduğumuzu siz de biliyorsunuz. Sınırsız 

ruhsal ve zihinsel enerjiyle donatılmış, sınırlı yaratıklarız. Sadece kozmik zekamızı tetikleyen bu beyin bölümünü geliştirmemiz yeter. Uyanmaya ve yıldızlarla sonsuz 

bir dansın eşiğindeyiz. Işık saçın, sevin ve pozitif olun. Hepinize sevgiler.


Credits:

Fluoride Alert

Waking Times

Decalcify Pineal Gland

Conscious Life News

site: kolektif-kozmos.com

Bu konuyu yazdır

  HAYATIMIZA REHBERLİK ETMESİ GEREKEN 20 SÖZ
Yazar: Emka - 02-02-2017, Saat: 12:24 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Yıllardır (internetteki komik resimler, hatta internetin kendisi bile ortada yokken başlamıştım) ünlü insanların anlamlı sözlerini biriktiriyorum.

Geçenlerde anılarımı yazarken, her bölümün başına bir özdeyiş koymaya karar verdim. Tuttuğum bu notlar sayesinde, seçebileceğim bir sürü söz olduğu için şanslıydım, 

ama aynı zamanda, en anlamlı sözleri seçmek biraz zorlayıcı bir işti.

Hayatımın akışında en çok etkisi olan sözleri toplamak için yıllardır tuttuğum notları karıştırdım. Ruhuma dokunanları. Düşünüş biçimimi, hayat tarzımı gerçekten 

değiştirenleri.

Çünkü nasıl düşünürsek öyle yaşarız.

Bunlar, bana neyin önemli olduğunu hatırlatması için tekrar tekrar dönüp baktığım sözler.


Hayat-ile-ilgili-sozler-2014.jpg


Hayat bizi bir şeylerden uzaklaştırabilir. Bu yüzden bazı hatırlatıcılara ihtiyacımız var. İşte benim en sevdiğim 20 söz:

 “Hayatın bilinmezliğinin, belirsizliğinin cesaretimizi kırmasına izin vermektense bunları kabullenip huzur bulsak nasıl olur?” – Pema Chodron

 “Dünyanın bana istediklerimi vermesini beklemeyi bırakıp, istediklerimi kendime kendim vermeye başladım.” – Byron Katie
    
“Birinin ulaşabileceği en büyük hedef hayrettir.” – Goethe
    
“Hastalık, kalplerimizin açılmasına ortam hazırlar.” – Judith Orloff
   
 “Tüm dünya gözbebeğiniz olduğunda, tüm hayat afrodizyak olur.” – Gregg Levoy
  
  “Nerede olduğumuza dikkat edelim yeter. / Başka bir yerde değil de burada olmak yeterince güzel.” – Fernando Pessoa
  
  “Herkes içten içe bir şeyin sonsuz olduğunu ve bu şeyin insanlarla ilgisi olduğunu bilir.” -Thornton Wilder’ın Our Town (Bizim Şehir) adlı oyunundaki Stage Manager 

(Anlatıcı)
    
“Artık hayal ettiğiniz hayatı yaşama zamanı.” – Henry James
   
 “Issızlık benin yoksulluğunda, yalnızlık ise benin zenginliğinde bulunur.” – May Sarton
    
“Çoğu zaman hayatımızı zincirlerde yaşarız / Anahtarın bizde olduğunu bilmeden.” – The Eagles
   
 “İhtimal bir lüks değil, ekmek kadar zaruridir.” – Judith Butler
   
 “Düşündüğümüzden daha özgürüz.” – Michel Foucault
   
“Senin elinde, bebeğim. Tüm anlaman gereken bu: Her şey tam da senin elinde.” – Ray Charles
   
 “İstemediğimiz hatta görmediğimiz mucizelerin bile açığa çıkmasına izin ver.” – Mark Nepo
    
“Her bir zerrem ne kadar bana aitse o kadar senin.” – Walt Whitman
   
 “Korkuyu denklemden çıkarsam, geçen günlerimde nasıl bir değişiklik yapardım?” – Lissa Rankin
    
“Hiçbir şey bana ait değil. Her şey gelip geçici. Sükunet açık bir kapı.” – Byron Katie
   
 “Belirsizlik deme, merak de.” – OSHO
   
 “Güvensizlik deme, özgürlük de.” – OSHO
   
 “Hayatımı sonsuza dek yaşamaya hazırım.” – Anders Osborne




Yazan: Kate Evans
site: kolektif-kozmoz.com

Bu konuyu yazdır