Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 1319 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 1319 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 310
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 304
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,006
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,129
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,071
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,004
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,144
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,519
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,285
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,169

 
  ÇEKİNGENLİKTEN KURTULMANIN YOLLARI
Yazar: Spiritüeller - 29-06-2016, Saat: 03:36 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Ertelenen hayal ve hedefler psikolojik hastalığa sebep olur. İçimizdeki enerjiyi dışarıya yansıtmalıyız çekingenliğin ana sebebi Tembelliktir. Tembellikten dolayı çekingeniz.. Sorumluluk alınırsa çekingenlik azalır. 3 büyük hastalık asabiyet , enaniyet , hazırcılık.. Türklerde görülen hastalıklardır. Yeni durum karsısında tepkisiz kalmak çekingenliktir. Sosyal beceri eksikliğidir. Çözümü davranış tedavisi gerekir. Aktif olarak sosyal hayat gireceksiniz başka yolu yok.. Hayatta hareket şart .. 

utangac.png

Sosyal şartlar ve çevreden dolayı insan çekingen olabilir veya tam tersi durum gerçekleşir aile ve okuldaki eğitim insanı şekillendirir. Çocukluk ortamı da kısının yaşantısına etki eden dönemdir. Sizden daha akıllı ve daha gönüllü bir arkadaş edinin. Özgüven eksikliği ; güven herkeste vardır ama özgüven sahibi kişi adım atar adım attığın kadar özgüvenli bir kişisin. Attığın adımları göster ve bir yandan da faaliyetin içine zıplayın .

Tenkit, alay ,aşağılanma ; tenkit için en uygun yer aynanın karsısıdır..
Mutlaka girişimcilik sağlanmalı , ustalarla oturulup kalkılmalı.

Çekingenlik bir süreçtir. Bunları yenmek için şunlar yapılmalıdır;

-Günde 20 dakika seçkin kitaplardan okumak
-Haftada 1 saat seçkin bir kişiyi dinlemek.(kişisel gelişim uzmanları)
-Yılda 15 gün bilerek seyahat etmek
-Kendini ve başkalarını olduğu gibi kabul etmek
-Motivasyon enerji vs.. Bedensel temas iletişimi %97 artırır
-Özgüven aşılanmalıdır.
-Kazanmanız gereken tecrübeleri sınırlamayın , ileri derece kontrol durumundan ayrılın ve çıkın.
-Almanız gereken kararları başkaları alırsa kişi çekingen olur kendiniz yetiştirmek için yapılması gerekenleri ihmal etmeyin.
-Kaybetmeyi göze alın.

Bu konuyu yazdır

  YÜZ ŞEKLİNE GÖRE İNSAN KARAKTERLERİ
Yazar: Spiritüeller - 29-06-2016, Saat: 02:11 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Yüz yapınızın, kaşınızın, gözünüzün karşımızdakilere bizimle ilgili bir mesaj verebileceğini, kişiliğimizle ilgili ciddi ip uçları taşıyabileceğini düşünmüşmüydünüz.
Yüz okumanın eski çağlardan bu yana insanoğlunun ilgisini çektiği bir gerçek. Çin tıbbının önemli bir parçası olarak incelenen yüz okuma olgusu, batı dünyasına Yunanlılarla girmiş. Günümüz araştırmacılarına göre, yüz yapısı ile insan karakteri arasındaki ilişkiyi gösterir belgelere Hipokrat, Aristo be Pluto'nun çalışmalarında rastlanmış. 

Karakter özellikleri
Alın;Alın yapısının kişilerde düşünce sürecinin işlediği ve problemlerin çözümüne nasıl yaklaşım gösterdiği konularında önemli ip uçları sağladığı gözlemlenmiştir. 

Kaşlar; Kişilerin alışkanlık haline gelmiş düşünce tarzlarının ortaya çıkarılması anlamına geliyor. Yay gibi kaşlar; insan odaklılık, pratik uygulamalara önem verme, düz kaşlar; mantık yolunda ilerleme, veri ve gerçeklere önem verme anlamına geliyor. 

Gözleriniz Kişilerin bakış açılarını ve tavırlarını anlatıyor. İri gözler; dışa dönüklük, kalın göz kapakları; bağlanma isteği, gözler arası geniş aralık; uzak görüşlülük, detay sevmeme, içe girmiş gözler; gözlemci.

102964_yuz_sekline_gore_insan_karakterleri.jpg

Burun İnsanların ne kadar enerji alabildiklerinin yanı sıra, iş hayatındaki davranışlarını ve maddi konulara yatkınlığını ortaya çıkarır. Büyük burun; otoriteye sahip olma, uzun burun; kontrolü elinde tutma isteği, kısa burun; ayrıntılı işleri sevme anlamına gelirken, geniş burun delikleri; cömertlik, hayal gücü, yüksek özgüven anlamına geliyor.

Kulaklar Öğrenme şekillerini veya bilgiyi toplama ve derleme süreçlerini belirtiyor. Büyük kulaklar dinlemeyi sevme, küçük kulaklar kendine odaklılık, başa yapışık kulaklar uyumluluk, dışa doğru kulaklar bağımsız hareket etme anlamına geliyor.

Yanaklar Kişisel güçleri ve kendilerine olan güvenleri hakkında yapılan yorumlarda yanaklar belirleyicidir. Çıkık yanaklar; güç sembolü, dolgun yanaklar; iletişime açıklık, çökmüş yanaklar; yorgunluk ve stres göstergesi anlamına geliyor.

Ağız Duygusal dünyayı ve başkalarının sözlerini nasıl algıladıkları konusunda bilgi verir. Büyük ağız; dışa dönüklük, küçük ağız; içe dönüklük, iri ön dişler; inatçı kişilik, eğri alt dişler; olaylara çok yönlü bakabilme, doğal gülümseme; kendi ile barışıklık, gergin üst dudak; maskeli gülümseme anlamına geliyor.

Çene Fiziksel güç, kararlılık konusunda bilgi veriyor. İri çene kemiği; kararlı kişilik, dar çene; kolay vazgeçme, çıkık çene; son sözü söyleme eğilimini ortaya koyuyor.

Yüz şekilleri de kişilik üzerine etkili; Kare yüzler; özgüven sahibi kişilik, dar ve zayıf yüzler; yalnız çalışma isteği anlamına geliyor.

Bu konuyu yazdır

  Osmanlı Padişahlarının Tılsımlı Gömleklerinin Sırrı
Yazar: Emka - 28-06-2016, Saat: 21:09 - Forum: TARİH - Yorum Yok

Yine az bilinen bir gerçeğin daha ortaya çıkarmak için kolları sıvadık..Osmanlı Padişahları savaşa girmeden önce “tılsımlı” denilen bu gömleği giyiyorlar. Peki, ama neden ve bu gömleğin özelliği nedir? İşte detaylar:

8 BİN İLMEKLE DOKUNULUYOR
Osmanlı sultanlarının savaşta galip gelmek, nazardan korunmak ve şifa bulmak için giydiği gömleklerin üzerindeki harf ve rakamların kurandaki ayetleri temsil ettiği ama bunların sırrının ise sadece dokuyan tarafından bilinmektedir. Bunların ne manaya geldiği herkes tarafından bilinmemesinin sırrı, gömleğin sahibinden kaynaklanıyor. Yani tılsımlı gömlek sadece kişiye özel ve ona ait çalışma olduğu için o kişi hakkındaki özel bilgiler de bu şekilde saklanıyor. Bir gömlek 8 bin ilmekle dokunuyor.

87 GÖMLEK 7/24 KORUNUYOR
Topkapı Sarayında padişahlara ait 87 adet gömlek bulunduğu biliniyor. Sarayda 24 saat gözetim altında tutulan bu gömlekler Padişah ve Vezirlerin  savaşa ve sefere giderken buradan alarak üzerlerine giydiklerini biliyoruz.


esvabinsihri_09-680x365.jpg

HANGİ GÖMLEK NE İÇİN ŞİFA
Hastalıklara karşı, özellikle felç için (Kaside-i Bürde), ruhsal sıkıntılar için (Felâk ve Nas) sureleri gömlekler üzerine yazıldığını belirten Evliya Celebi, bu gömleklerin ayrıca şahsa özel olduğunu başkası giyse bile bir faydasının olamayacağını belirtiyor. Tılsımlı gömleklerin nasıl hazırlandığına ilişkin şu bilgileri buluyoruz: “Gömlek hazırlanmadan önce sarayın Müneccimbaşı kişi ve gömleğin hazırlanma amacına uygun bir zaman belirler. Bu uygun saat halk arasında bilinen adıyla “eşref saati” dir. Daha sonra devrin ünlü hocaları istenen amaca uygun ayet ve duaları seçerler. Seçilen ayetler ve diğer yazılar devrin ünlü hattatları tarafından gömlek üzerine yazılır. Daha sonra da terziler önceden kesilmiş parçaları bir araya getirip, dikerler. Böylece bir tılsımlı gömlek; müneccim, din adamı, hattat ve terzinin işbirliği ile ortaya çıkar.”

GÖMLEĞİ GİYEMEDEN ÖLEN ŞEHZADE
Topkapı Sarayı’nda  başlangıç ve bitiş tarihleri belli bir tek gömlek  bulunuyor. Fatih Sultan Mehmet’in şehzadesi Cem’e ait . Kaynakların verdiği bilgiye göre , gömleğin dokunmasına  30 Mart 1477’de başlanmış, 29 Mart 1480’de tamamlanmıştır. Ancak bahtsız şehzade bu gömleği hiç giyememiştir, gömleğin yakası bile açılmadan günümüze kadar ulaşmıştır. Bu gömlekler içinde tarih ve isim taşıyanı çok azdır. Şehzade Selim’e ait 1565 – 1566 tarihli gömlek ve Sultan III. Murat’a ait 26 Ocak 1582 tarihli gömlek kitabeli nadir örneklerdir.  Gömlekler suyla temasında yazı ve desenler akacağı için yıkanmazdı. Bu sebeple saray koleksiyonundaki gömleklerin çoğu giyilmeden kalmış, bir kısmı da yıkanmadan günümüze kadar gelmiştir.

Bu konuyu yazdır

  Neden İki Göz
Yazar: Emka - 28-06-2016, Saat: 19:58 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Vücudumuzun idare merkezi olan beynimiz, dış dünyadan duyu organlarımızla aldığı bilgileri (ses, ısı, ışık, vs...) değerlendirerek, görme, işitme, hissetme gibi hayati hadiseleri yerine getirir. Duyu organlarımızın her biri ayrı bir sanat eseri olmakla beraber gözümüzü birinci sıraya koymamız herhalde yanlış olmaz. Acaba merceği, retinası ve karanlık odasıyla fotoğraf makinası gibi çalışan gözümüz iki tane değil de tek olsaydı nasıl görürdük? Nitekim mitolojide alnının ortasında tek gözlü yaratıklar olan Kiklopslardan (cyel=yuvarlak, ops=göz) ve eski Türk hikâyelerinde Tepegöz isimli devden bahsedilmektedir.

İnsanların profilden resimleri, tek gözlüdür ama, acaba tabiatta tek göz esasına dayanan bir görme sistemi gerçekten var mıdır? Başka bir deyişle, insandan yılana, dinozordan balığa, niye ikişer tane gözlerimiz var?

Her ne kadar efsane de olsa bir an için tek gözlü olduğumuzu düşünüp beynimizdeki görme işleminin nasıl olacağını hayal edelim?

Bir ilkbahar günü, güneşli açık bir havada piknik yaptığınız yerden görülebilen yakınlardaki bir dağın, diyelim ki doruğunun sizden ne kadar uzakta olduğunu nasıl hesaplayabilirsiniz? Radarınız veya sonar cihazınız yoksa keskin bir göz, bir açı ölçer ve hesaplamalar için gerekli kâğıt, kalem yardımıyla, doruğun uzaklığını rahatlıkla bulabilirsiniz. Yapacağınız iş, doruğu görebilen bir nokta daha bulup doruk ve piknik yeriniz arasında bir üçgen kurmak olacaktır. Seçtiğiniz nokta ile piknik yeriniz arasındaki mesafeyi adımlar, bu iki nokta arasında keskin gözünüzle bir doğru çizer, sonra da bu iki noktayı dağın doruğuyla birleştirecek çizgiyi çizer ve böylece, piknik yerinizin veya seçtiğiniz noktanın doruğa olan uzaklığını bulabilmek için gerekli olan “bilinen” sayısını tamamlamış olursunuz. Aynı üçgeni, biz de kâğıt üzerine çizebiliriz. 

Aynı şekilde, Ayın ve Güneşin de Dünyadan uzaklıkları hesaplanabilir. Dünya’da seçilen farklı iki gözlem yerinden Ay veya Güneş ile bir üçgen oluşturulur ve hesaplamalar yapılır. Ancak bu kez, ölçümlerin oldukça hassas yapılması gerekliliği vardır. Bu metot paralaks metodu olarak adlandırılır. Yakın yıldızların uzaklığı da aynı şekilde hesaplanabilir. Ölçüm hassasiyetinin korunması için üçgenin tabanının yeterince büyük seçilmesi gerekir. Bu da Dünya’nın Güneş etrafındaki dönüşü sırasında, fezada altı ay arayla aldığı konumları sırasında yapılan ölçümlerle sağlanabilir. Bu kez, üçgenin tabanı Dünya-Güneş uzaklığının iki katı kadar bir mesafe olur. Benzer şekilde, bugünün tek gözlü canavarı televizyonu), eğer gelişen teknoloji ile üç buudlu, yani derinliği olan görüntüler verebilecek hale gelirse, üç boyutlu görüntü için iki kamera ile çekim yapılması gerekliliği doğacaktır. Çünkü, tek kamera ile derinlikli görüntüler elde edilemez.

Paralaks metodunu oturduğunuz koltukta, hiç de hesap yapmadan test edebilirsiniz. Her iki kolunuzu iki yana açarak işaret parmaklarınızı “işaret” haline getirin. Tek gözünüz kapalı olacak şekilde iki işaret parmağınızın ucunu birbirine yaklaştırıp dokundurmaya çalışın. Denemelerinizin pek azında parmak uçlarınızı birbirine dokundurabildiğinizi farkedeceksiniz. Aynı şeyi iki gözünüz açık iken yaptığınızda, parmak uçlarınızı dokundurmakta güçlük çekmeyeceksiniz. Burada tek gözünüz kapalıyken, diğer gözünüz parmak ucunuzla üçgen oluşturamaz. Bu yüzden parmak uçlarının uzaklığını hesaplamak için, beynin yeterli sayıda “bilinen”i yoktur. Böylece parmaklara gerekli bükülme emirlerini gönderemez. İki göz açıkken beyin, trigonometrik hesapları son sürat yapar, düzeltmeleri ve ayarlamaları parmaklara bildirir ve parmak uçlarını dokundurur. İşin enteresan yanı, beynin çeşitli açıların sinüsleri ve kosinüslerini doğru olarak bulup, üçgen teoremlerini hassasiyetle, son hızla uygulamasıdır. Daha da enteresanı, beyin bu hesaplan yaparken insanın bu hesapların farkında olmayışıdır. Bu fevkalade durum eğer evrim teorisinde anlatıldığı gibi “kazanılmış” bir özellik ise, bugün orta öğrenimdeki milyonlarca “beyin” e, trigonometriyi tekrar “kazandırmak” için öğretmenlerimiz niye bu kadar çabalıyorlar?

Kiklopslar (mitolojide tek gözlü canavarlara verilen isim) eğer gerçekten var olsalardı, işleri hayli zor olacaktı. Çevresinde hareket eden onca şeyin uzaklıklarını bilememek, bir canavar için büyük bir zaaf doğrusu.


sol-goz-seyirmesi.jpg

Bu konuyu yazdır

  MUCİZE YARATAN KELİMELER
Yazar: Spiritüeller - 28-06-2016, Saat: 15:48 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER - Yorumlar (11)

a202fc89a592e41469bf615533df304e_1272400852.jpg



Görünmez dünyanın küçük yaratıkları sadece kendılerıne aıt bır dılde kullanılan bu basıt kelımelerle gizli bir temas kodu kuruyorlar.
Yanlarındakı uğurlu sayılarıyla söylendiğinde mucizeler yaşandığı söyleniyor

ro-ama(11) )= yeni gençlik

breemar(18) = mükemmel sağlık

lola(12) = aşk

shoras(2) = romans

trinka (5) = para 

ouma (7) = yeni arkadaslar

hora( 4) = sağduyuluk ,bilgelik

oom-rama(9)= yetki (komuta)

owaye(22) = koruma

swa-soon(8)= acının dınmesı

on-raa(3) = bir tartışmada zafere ulaşmak

poindu(14) = unutulmuş bir şeyin hatılanması

tavano(31) = kumarda kazanç

hinç(48) = zamanın durdurulması 

bu kelımeler genelde küçük mucizeler için kullanılır..

bunlar enerjı hamlelerınde ve acıl yardım anlarında etkılı olmaktadırlar..

bu kelımeler gizli dilleri konuşan kımseler tarafından kullanılmakta ve tesadufen keşfedılen kelımelerdır.. 

Bu konuyu yazdır

  KUANTUM OLUMLAMA - KONUŞURKEN YARATMA
Yazar: Spiritüeller - 28-06-2016, Saat: 15:34 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Dil realiteyi oluşturmadaki en önemli araçlardan birisidir, ama ne yazıktır ki insanlar bu olağanüstü aracı nasıl kullanacakları konusunda bilinçsizler. Herkes kendi dünya modeline uygun cümleler kuruyor konuşurken: "Biz adam olmayız", "Burası Türkiye", "Yine aynı şey olacak ve başaramayacağım", "Çok şanssızım", "Çok hareketliyim" yada "Maymun iştahlıyım" gibi kalıpları öylesine söyleyiveriyorlar. Çoğunlukla düşünmeden ve bir anda klişeleşmiş bir takım sözcükleri seçiyorlar. Ama bu sözcüklerin hayatlarında nasıl direkt olarak etkili olduğunun farkına varmadan.

Ve sanki var olan bir şeyi oluşturuyor gibi değil de, var olan bir şeyi tanımlıyor gibi.

Yani hep sorunlu oldukları için mi sorunlardan söz ettiklerini, yoksa sorunlardan söz ettikleri için mi sorunlara sahip olduklarını bilmeden.
Oysa söz o kadar etkili ki, bu sözü söyleyen kendisini zayıf, çaresiz ve bir kurban gibi görüyorsa, söylediği söz bir tanrısal varlık tarafından söyleniyormuş gibi etki yapıyor. Ya da gerçekten öyle olduğu için.

Hani bizim kültürümüzde bir söz vardır ya: "Bir adama kırk gün deli dersen deli olur" diye. Bir adama ya da bir kadına kırk gün olumlu şeyler söylerseniz de, aynen öyle olacağı açıktır.
Söz, bir ereji paketçiği ve düşüncenin somutlaşmış bir örneği olarak çok dikkat çekici etkiler yapar. Bir yandan maddeyi, diğer yandan da hayatı etkiler ve değiştirir.

Sinirli olduğu dönemlerde çevresindeki elektronik aletleri bozan kişiler tanıdım.

Japon bilim adamı Masaru Emoto, suyun moleküler yapısının insanların düşüncelerinden, sözlerinden ve kendilerine dinletilen müzikten etkilenip etkilenmediğini araştırmış. Sevgi ve minnettarlık sözcükleri ile birlikte kristalize edilen su damlacıklarının parlak ve estetik şekiller oluşturduklarını; kin, nefret gibi sözcüklerle kristalize edilen su damlacıklarının ise kirli, çirkin ve bozuk yapıda kristaller ortaya koyduklarını görmüş. 

Emoto, insanların hayat kalitelerinin bedenlerindeki ve yerküredeki suyun kalitesi ile bağlantılı olduğunu savunuyor.

Hayatın suda başlamış olduğu gerçeği, bu düşüncenin ışığında daha farklı bir anlam kazanıyor.

Kuantum düşünce tekniği, zihin ile beden arasında birebir bir bağlantı olduğu varsayımından yola çıkar. Hastalıkların sürekli olarak düşünülen şeylerin beden üzerindeki etkilerinden olduğunu söylemek bu açıdan pek de yanlış olmaz.

Hücrenin yüzde yetmiş, yüzde seksen oranında sudan oluştuğunu biliyoruz. Merkezdeki çekirdekte de RNA ve DNA sarmalları mevcut. Acaba bunun ne anlamı olabilir? Yoksa hücre bizim kendi kendimize söylediğimiz içsel konuşmaları (ki biz bunlara düşünce diyoruz) kaydeden bir kayıt tutucu mu? Belki de kanserin, başağrısının, migrenin ve diyabetin kendimize yaptığımız bu içsel konuşmalarla bir ilişkisi vardır.

Sözler gerçekten çok etkileyici. Denizli'de bir seminer sırasında, katılımcılardan bir tanesi sabahları erken kalkamadığını söylemişti. Ondan o anda hemen beş kez: "Sabah erkenden, neşeli ve canlı bir şekilde yataktan kalkıyorum" diye tekrarlamasını istemiştim. Ertesi gün bana telefon açarak, aynen söylediğim gibi olduğunu ve bu işe çok şaşırdığını söyledi. Aslında bunda şaşılacak birşey yoktu, sadece ne olmasını istiyorsa, o şey olmuş gibi konuşacaktı.

"Abra kadabra" yani.

Böyle olunca, bütün bedeni ve sinir sistemi bu yeni emri yerine getirmek için seferber olacaklardı.

"Ben" dediğinizde, içinizdeki güç ayağa kalkarak "emret" diyecektir. O yüzden "ben" dedikten sonra arkasından ne söyleceğinize dikkat etmeniz gerekir.

Tamıtamına her şey, söylediğiniz gibi olacaktır çünkü.

"Hayatımda bol sevgi, bol para, yeterli zaman ve sonsuz bilgi her zaman mevcut. Onlar tam zamanında karşıma çıkıyorlar. Ben de uzanıp onları alıyorum."

"Her günümü neşe, mutluluk ve kahkaha ile doldururum. Her bir saniyeyi bir gün gibi her bir günü bir hafta kadar verimli yaşarım"

"Cebimdeki her bir lira bin lira gibi bereketlenir ve bin lira onbin lira gibi. Her yaptığım işe bütün dikkatimi, bütün sevgimi katarım."

"Her ne yapıyorsam en iyisini en güzelini yaparım"

kuantum-olumlama-570x294.jpg

Bu konuyu yazdır

  YARATICI İMGELEME
Yazar: Spiritüeller - 28-06-2016, Saat: 15:18 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Yaşamımızın her anı sonsuz bir yaratıcılığa ve evren sonsuz bir cömertliğe sahiptir. Yeterince açık bir dilekte bulunun yalnızca, çünkü yürekten arzulanan her şey mutlaka gerçekleşir....
Yaratıcı imgeleme, yaşamımızda olmasını istediğimiz şeyleri yaratabilmek için hayal gücünü, düş gücünü kullanma tekniğidir. 

İmgeleme, zihinde bir fikir ya da resim yaratma yeteneğidir. Yaratıcı imgelemede, gerçekleşmesini istediğimiz bir şeyin açık ve net görüntüsünü yaratmak için düş gücünüzü kullanırsınız. Sonra, nesnel bir gerçek olana dek, bir başka deyişle, düşlediğiniz şeyi elde edene dek bu fikir ya da resime düzenli bir biçimde odaklanmayı ve pozitif enerji vermeyi sürdürürsünüz.

Geçmişte çoğumuz, yaratıcı imgeleme gücümüzü nispeten bilinçsiz br şekilde kullandık. Çünkü, yaşamla ilgili içimizde derin bir biçimde yer etmiş olumsuz kavramlar yüzünden otomatik ve bilinçsiz bir şekilde yaşamdan hep yoksunluklar, engeller ve zorluklar bekledik; bunların kaderimiz ve kısmetimiz olduğuna inandık ve hayalimizde hep bu tip sahneleri canlandırdık. Böylece de, yaşamımızda şu ya da bu ölçüde onları yarattık.

Yaratıcı imgeleme, sözcüğün en yüksek ve gerçek anlamı ile sihirdir. O evrenimizin işleyişini yöneten doğal prensipleri anlamayı, onlarla uyum içinde olmayı ve bu prensipleri en bilinçli ve yaratıcı şekilde kullanmayı içerir.

Basit Bir Yaratıcı İMGELEME Uygulaması
Önce, arzu ettiğiniz herhangi bir şeyi düşünün. Bu alıştırma için kolayca gözünüzde canlandırabileceğiniz basit birşey seçin. Bu sahip olmak istediğiniz bir nesne, gerçekleşmesini arzuladığınız bir olay, içinde bulunmaktan hoşlandığınız bir durum ya da geliştirmek istediğiniz bir yaşam koşulu olabilir.
Kimse tarafından rahatsız edilmeyeceğiniz sessiz bir yerde, rahat bir biçimde oturun ya da uzanın. Tüm bedeninizi gevşetin (gevşemek önemlidir). Ayak parmaklarınızdan başlayarak kafanıza dek her adalenizin teker teker ve sırayla gevşediğini, tüm gerginliğinizin akıp gittiğini düşünün. Yavaşça ve derin bir biçimde karnınızdan soluk alıp verin. Ağır ağır 10’dan 1’e kadar sayın ve her sayışta daha derinden gevşediğinizi hissetmeye çalışın.

Kendinizi gerçekten derin bir biçimde gevşemiş hissedince, arzuladığınız şeyi, tam arzuladığınız şekliyle zihninizde canlandırmaya (imgelemeye) başlayın. Eğer bu bir obje ise, kendinizi bu objeyle birlikteyken; onu kullanırken, arkadaşlarınıza gösterirken, ona hayranlıkla bakarken, onun zevkini çıkartırken imgeleyin. Eğer bu bir durum ya da olaysa, kendinizi bu durum ya da olayın içinde görün ve her şeyin istediğiniz gibi geliştiğini hayal edin. İnsanların neler söylediklerini ya da bu sahneyi daha canlı ve gerçek kılacak herhangi bir ayrıtıyı imgeleyebilirsiniz.

İmgeleminizi daima aşağıdaki gibi, kendi kendinize yaptığınız şu kesin bildirimle bitirin;

Bu ya da daha iyi bir şey, 

şimdi benim için ve ilgili herkesin

en yüksek iyiliği adına,

tümüyle doyum verici ve uyumlu yollarla

gerçekleşiyor.

Bu beş dakika da olabilir, yarım saat de. Ancak hergün yada yapabileceğiniz kadar sık tekrarlamalısınız.

Bu hayalin nasıl gerçekleşeceğini analamak ya da onu adım adım hesaplamak veya en iyi nasıl sonuçlanacağına karar vermek zorunda değilsiniz; yalnızca en iyi şekilde sonuçlanacağını varsayın ve bırakın ayrıntılarla evrensel zeka uğraşsın... 

Dileyin, o size verilecektir;

arayın, bulacaksınız;

kapıyı çalın, size açılacaktır.

Dileyen herkes alacaktır,

arayan bulacaktır;

ve kapıyı çalana, o açılacaktır. 

Yaratıcı imgeleme evrenin doğal olarak uyumlu, bolluk ve sevgi dolu olan akışına karşı kendi oluşturduğumuz engelleri aşma ya da yok etme aracıdır. O yalnızca tüm varlıkların en yüksek iyiliği adına, en yüksek hedef ve amaçlarımıza uygun şekilde kullandığımızda etkili bir araçtır. Yaratıcı imgelemenin amacı: bizi, kendi olma halimize ulaştırmak; eylemimize odaklanıp onu kolaylaştırmamıza yardımcı olmak; sahip olduklarımızı çoğaltıp geliştirmektir.

Bir başlangıç;

Hayatın bir nehir olduğunu düşünelim. İnsanların çoğu nehrin akışına kapılıp gitmekten korktukları için kıyıya sıkı sıkı tutunmuşlar. Ancak belirli bir noktada, her varlık gönüllü olarak kendini akışa bırakmak, nehrin onu sağ sağlim bir yerlere ulaştıracağına güvenmek zorunda. 

İşte bu noktadainsan “akışa uymayı” öğrenir ve bu harika bir duygudur.

Bir kez nehirle akmaya başlayınca, bu insan artık ileriye doğru giden yollardan hangisini seçeceğine kendisi karar verebilir. En iyi görünen yolun hangisi olduğunu belirleyebilir, ağaç köklerine, kaya parçalarına çarpmaktan sakınarak ilerleyebilir ve önündeki birçok kanal ve koldan izlemek istediğini seçebilir. Aynı zamanda da hala “nehirle birlikte akmaktadır...”

subconscious_mind_control.jpg

Bu konuyu yazdır

  MELEK CEBRAİL (GABRIEL) ENERJİSİ’YLE BAŞKASINA ŞiFA VERMEK
Yazar: Emka - 28-06-2016, Saat: 14:30 - Forum: Gabriel (Cebrail) - Yorum Yok

BAŞMELEK CEBRAİL

BaşMelek Cebrail Tanrı’nın sevgisindendir, sevgidir. Tanrı’nın BaşMeleklerindendir. BaşMelek Cebrail ismi (Archangel Gabriel) “Gebher” kelimesinden gelmektedir ve “insan ve Tanrı” ya da “Tanrı” anlamına gelir. Cebrail (Gabriel) Tanrı adamı ya da Tanrı kudreti anlamına gelmektedir.
BaşMelek Cebrail kutsal kitaplardan önce de Dünya’da hizmet etmiştir, kutsal kitaplar döneminde de ve simdi de kendi seçimiyle etmektedir. Kutsal kitaplarda Daniel Peygamber aracılığıyla bilgi veren, Meryem Ana’ya Hz. İsa’yi müjdeleyen ve Hz. Muhammed’e kutsal kitabı indiren, müjdeleyen sözcü BaşMelektir.Dünya’da insanlara çeşitli değişik şekillerde görünmüştür. Çok güzel yüzlü bir erkek, ya da zeytin dalı, zambak  ya da meşale taşıyan güzel bir kadın olarak resimlerde yer alir. Müjde getiren ve değişiklik yapıcı olarak nitelendirilir. Sevgi onun büyük gücünün kaynağıdır.
BaşMelek Cebrail’in Enerjisinin rengi, yeşil ve altın sarısı olarak algılanır.
BaşMelek Cebrail Dünya’nın Uyumlu Evre’ye ve Altın Cağ’a geçiş döneminde, Dünya’yı şifalandıracak olan enerjisini Dünya’ya indirmiştir. Tarihte ilk kez bu frekansını indirmektedir. BaşMelek Cebrail’in Enerjisi çok yüksek bir sevgi frekansıdır ve uygun şekilde kullanıldığında, hücresel yenilenmeyi ve gençleşmeyi gerçekleştirebilecek,  kanser, aids gibi fiziksel hastalıkları şifalandıracak güçtedir. Melek Cebrail Enerjisi Dünya’ya inen, yuzyılın en önemli enerjilerindendir.

maxresdefault.jpg

MELEK CEBRAİL ENERJiSİNİ KULLANMAK

BaşMelek Cebrail’in Dünya’ya indirmekte olduğu enerjisi Dünya’nin yükselişine paralel olarak sürekli artacaktır.
BaşMelek Cebrail Enerjisi’ne, uyumlanmaya niyet eden herkes uyumlanabilir.
Uyumlamayı alan kişi kendi üzerinde enerjiyi niyetle kullanabilecektir.
“Melek Cebrail Enerjisi bana aksın.Teşekkür ederim.” demek yeterlidir. Bunu hergün, içinizden geldikçe gün içinde tekrar edebilirsiniz. Enerjinin akışı kişiden kişiye değişmektedir. Kendi frekansı yüksek olan kişilerde enerji oldukça etkili ve güçlü akmaktadır. Herkes kendi frekansını enerjiyi uygun şekilde kullandıkça yükseltebilir.
Melek Cebrail Enerjisiyle kişi fiziksel değişim gerçekleştirebilir. Değişim için neye niyet ediliyorsa o gerçekleşecektir. Eğer hedef kilo vermek, herhangi bir hastalığı iyileştirmek, gençleşmek, saçlardaki beyazları eski rengine getirmek, cilt bozukluklarını tamir etmek ya da hücre yenilenmesi ise bunlar da gerçekleşebilir. Genetik değişim hedefleniyorsa bu da gerçekleşebilir. Yalnız dikkat edilecek önemli bir nokta vardır:
Kişi niyetini yaparken niyetin sevgi içermesine ve bütünün hayrını gözetmesine önem vermelidir.
Kişi ayrıca Melek Cebrail Enerjisi’ni  vücudunda şifalandırmak istediği herhangi bir bölgeye de yine aynı şekilde niyetle yönlendirebilir. “Melek Cebrail Enerjisi mideme aksın. Teşekkür ederim.”, “Melek Cebrail Enerjisi başağrıma aksın. Teşekkür ederim.” gibi… Hangi bölgeye yönlendirilirse enerji o bölgeyi tamir etmeye başlar.

MELEK CEBRAİL ENERJİSİ’YLE BAŞKASINA ŞiFA VERMEK:
 
Melek Cebrail Enerjisinin özelliği şudur: Eğer kişi iyileşmeye niyet ederse Melek Cebrail Enerjisiyle iyileşebilir. Melek Cebrail Enerjisi her türlü hastalığı iyileştirecek güçtedir. Kişinin kendi frekansının düşük ya da yüksek düzeyde olması iyileşme potansiyelini etkilemez. Niyet önemlidir.
Melek Cebrail Enerjisi’ni şifa için başkasına aktarmak için önce o kişinin izni alınmalıdır. Ondan sonra o kişiye niyetle Melek Cebrail Enerjisi aktarılabilir.
 “Melek Cebrail Enerjisi ………’ye aksın. Teşekkür ederim.” demek yeterlidir.
Eğer Melek Cebrail Enerjisini birbaşkasına ellerle aktarmak istiyorsanız bunu da yapabilirsiniz. Bunun için de kişinin izninin olması enerjinin uygun şekilde akması için önemlidir. (Eğer ellerle şifa verecekseniz, Reiki ya da Melek Mikail Enerjisi aktarır gibi aktarabilirsiniz, eğer Melek Cebrail Enerjisi ellerle aktarılacaksa, önceden kendinizi “Melek Mikail Enerjisi beni koruma kalkanına alsın. Teşekkür ederim.” diyerek koruma kalkanına almak uygundur)
 Melek Cebrail Enerjisi’ni baskasina kullanmak icin o kisinin izninin olmasi (ya da yüksekbenliğinin izni)
Tüm sevgiden olan enerjilerde olduğu gibi enerji kullanılacak kişiden izin almak gerekmektedir. Kişi kendisi talep ediyorsa zaten izin vermiş demektir. “Melek Cebrail Enerjisi’yle şifayi kabul ediyorum” demesi ya da sadece “Şifayı kabul ediyorum “ demesi uygundur.
İzin verebilecek durumda olmayan kişiler için (çocuk ya da komada hasta) kişinin yüksekbenliğinin izniyle enerji gönderilebilir.


MELEK CEBRAİL ENERJİSİNE BİR BAŞKASINI UYUMLAMAK:

Melek Cebrail Enerjisi’ne uyumlanmak isteyen kişinin “Melek Cebrail Enerjisi’ne uyumlanmaya niyet ediyorum”demesi, uyumlayacak kişinin ise “……..’nin Melek Cebrail Enerjisi’ne uyumlanmasına niyet ediyorum” demesi uyumlamanın gerçekleşmesi için yeterlidir. Bu uyumlamanın sakin ve sessiz bir yerde ve uyumlamaya saygı gösterilecek bir şekilde, samimi niyetle ve sevgiyle gerçekleştirilmesi önemlidir.
Uyumlanan ve uyumlayan kisilerin her ikisinin de uyumlama sonunda Tanrı’ya/Allah’a ve BaşMelek Cebrail’e teşekkür etmeleri uygundur.

ÇOCUKLAR İÇİN:

Melek Cebrail Enerjisi çocuklar üzerinde rahatlıkla uygulanabilir çünkü çocukların enerjisi zaten doğal olarak yüksektir. Çocuklar aynı şekilde kolayca da Melek Cebrail Enerjisi’ne uyumlanabilirler. Melek Cebrail Enerjisi hasta cocuklar, hiperaktif çocuklar, altın, kristal ya da indigo çocuklar, ve tüm çocuklar için enerjilerini dengeleyici, onarıcı, hücrelerini aktive eden çok büyük bir şifa gücüdür.

MELEK CEBRAİL ENERJİSİYLE BAŞKA CANLILARI VE DOĞAYI ŞİFALANDIRMAK:

Melek Cebrail Enerjisi ile başka canlıları ve doğayı da şifalandırabilirsiniz.
Kedinizi, köpeğinizi, kuşunuzu ya da beslediğiniz diğer hayvanlarınızı da bu enerjiye uyumlayabilir, onlara da niyetle Melek Cebrail Enerjisi’ni aktarabilirsiniz.
(Köpeğimin, Deva’sının izniyle Melek Cebrail Enerjisine uyumlanmasına niyet ediyorum. Melek Cebrail’e teşekkür ederim. ) (Bizim yüksekbenliğimiz olduğu gibi hayvanların da Deva denilen yüksekbenlikleri vardır.)
Çevrenizdeki her canlıya, suya, ağaca, çiçeklere, bitkilere, toprağa, sokaktaki hayvanlara Melek Cebrail Enerjisi’ni niyetle aktarabilirsiniz. İçinizden o canlıya bu enerjiyi vermeyi istemeyi geçirmek bile yeterli olacaktır. Böylece Dünya’ya, şifalanması açısından katkıda bulunabilirsiniz.
“Melek Cebrail Enerjisi bu bitkinin Deva’sının izniyle ona aksın. Melek Cebrail’e Teşekkür ederim.”
“Melek Cebrail Enerjisi bu ağacın Deva’sının izniyle ona aksın. Melek Cebrail’e Teşekkür ederim.”
“Melek Cebrail Enerjisi bu suya aksın. Melek Cebrail’e Teşekkür ederim.”
“Melek Cebrail Enerjisi, Devasının izniyle bu kediye aksın. Melek Cebrail’e Teşekkür ederim.”

HÜCRE YENİLENMESI İÇİN:

“Hücrelerimin uygun şekilde ve bütünün hayrına olacak şekilde yenilenmesine niyet ediyorum. Melek Mikail Enerjisi bu niyetime aksın ve gerçekleşmesine yardımcı olsun. Melek Cebrail Enerjisi bu niyetime aksin ve gerceklesmesine yardımcı olsun. Melek Mikail’e ve Melek Cebrail’e teşekkür ederim.  (bu niyetin günde en az 3 kez söylenmesi önerilir.)
DNA kodlamalarımızda hücrelerin yenilemesini sağlayacak bir kodlama mevcuttur ancak bu kodlama çok yüksek sevgi frekansı ile ve niyetle uyanmaktadır. Burada bu kodlamayı açacak anahtar Melek Cebrail Enerjisi’dir.
SEVGİYLE NOT: Sevgiden gelen tüm enerjiler şifa icin uygundur. Ancak dünyanın fiziksel realitesinin gerçeklerini ve evrensel prensipleri de unutmamak ve yadsımamak gerekmektedir. Herhangi bir hastalıkla ilgili TIBBIN tüm gerekliliklerini yerine getirirken ve bedenimizin gerekli besinleri de almasına özen gösterirken, alternatif şifayı da uygulamak hastalığın çok çabuk ve güçlü bir şekilde şifalanmasını sağlayacaktır.

BAŞMELEK CEBRAİL ENERJİSİ’NE UZAKTAN UYUMLANMAK

BaşMelek Cebrail Enerjisi’ne sadece niyetle uyumlanabilirsiniz.
Uyumlanmak için lütfen dikkatle okuyun:
1) Sakin sessiz bir yerde, uzanarak ya da oturarak uyumlanabilirsiniz.
2) Üzerinizde metal takı ya da saat olmaması uygundur.
3) Bacaklarınız ya da kollarınız uyumlama sırasında çapraz olmasın,
enerjinin rahat akması açısından.
4) “Niyetim Tanrı’ya (Niyetim Allah’a)
Melek Cebrail Enerjisi’ne uyumlanmaya niyet ediyorum” diyerek
uyumlanabilirsiniz. (Yukarıdaki niyeti tam olarak söylemeniz
önemlidir)
6) “Allah’a (Tanrı’ya) teşekkür ediyorum, BaşMelek Cebrail’e teşekkür
ediyorum.” diyerek uyumlamayı bitirebilirsiniz.

Bu konuyu yazdır

  telepatik hipnoz
Yazar: Alpay Toksal - 28-06-2016, Saat: 04:49 - Forum: PARAPSİKOLOJİ GENEL - Yorumlar (1)

wolf messing ile başlayan ve bir çok örneği olan telepatık hipnoz bir enerji frekans uyumlaması varmıdır doğuştan bir yetenekmidir veya eğitim ile öğretilebilirmi

Bu konuyu yazdır

  Karadelikler Kıyamete Sebep Olabilir mi ?
Yazar: Emka - 28-06-2016, Saat: 03:05 - Forum: UZAY - Yorum Yok

Kâinat, mükemmel bir düzen ve âhenk içinde birbirine bağlı hareket eden milyarlarca gök sistemini barındırmaktadır. Bu muhteşem düzeni bozacak ve çekim gücü dâhil diğer kuvvetleri tesirsiz hâle getirecek, gezegen ve yıldızları yörüngesinden çıkararak, her şeyi alt üst edebilecek zâhirî bir sebep veya kuvvet ne olabilir? Tekvîr Sûresi'nin "Güneş dürülüp söndürüldüğü zaman... Yıldızlar kararıp düştüğü zaman... Gök yerinden soyulup koparıldığı zaman..." mealindeki âyetlerini mevcut kozmoloji bilgilerimize göre düşünürsek, Güneş'i dürecek, yıldızların ışığını dahi yutup onları fonksiyonsuz hâle getirip düşürecek sebep, karadelikler olabilir mi? 

Karadeliklerin kâinat çapında bir kıyamete yol açabilme potansiyelinde olduğu tahmin edilmektedir. Öyle ki, karadeliklerdeki çekim tesiriyle dağların uçabileceği, arzın altındaki ateş ve lâvların yeryüzüne çıkarken büyük depremlere yol açabileceği öngörülmektedir. Son yıllarda depremlerin meydana gelmesinde, Ay ve Güneş'in çekim tesirlerinin de rol oynayabileceğine dâir birkaç ilmî araştırma vardır. Ay ve Güneş tutulmalarının denizlerde 7–8 metre, karalarda ise 35–40 cm. kadar yükselmeye yol açabilmesinin, depremi tetikleyici faktörler arasında olduğu zannedilmektedir. Karadeliklerin çekim tesiriyle 12 ila 15 büyüklüğünde depremler olabilir. Bugüne kadar dünyada tespit edilmiş en büyük deprem, 9,2 büyüklüğündedir ve böyle bir deprem, çok kısa bir süre içerisinde büyük bir felâkete yol açabilir. 

Karadeliklerin çekim tesiri

Bir ateş küre üzerinde oturduğumuzu hatırlayalım. Atmosferi meydana getiren gazlar, yer çekimiyle arza tutunmaktadır. Suları kaynatacak, dünyaya tutunmuş olan atmosfer gazlarını çekip götürecek tesirlerden birisi de karadelik çekim kuvveti olabilir. Dünya atmosferindeki hava ve onun teşkil ettiği "hava basıncı", kuvvetli bir çekim tesiriyle yok olabilir. Basınç kaldırılınca sular, okyanuslar müthiş bir fışkırma ile kaynayıp buharlaşabilir. Bütün canlılar, büyük ölçüde sudan (% 70) yaratılmış olduğundan, bu durumda suyu sıvı hâlde tutan dış basınç kalkacak, canlı organizmalar paramparça olacaktır. Güneş Sistemi'ndeki iki "asteroit kuşağında" (Kupier ve Orion kuşakları) yer alan trilyonlarca gök cisimlerinin (asteroit, meteor ve kuyruklu yıldızlar) karadeliğin vakum tesiriyle, çekim iplerinden kurtulacağını ve buna bağlı olarak dehşetli çarpışmaların meydana geleceğini de unutmamak gerekir. Bu yüzden atmosfer dışına çıkan astronotlar, atmosfer basıncında içi hava dolu uzay elbisesi giyerler.

Çekim dengesinin bozulması

Risale-i Nurlarda, kâinatın unsurları arasında çekim, elektromanyetik kuvvet, nükleer kuvvet gibi hassas bağlantıların olduğu ve bunların bozulmasıyla oluşabilecek kâinat çapındaki kıyamete dikkat çekilir: "Şu Dünya'nın can çekişmesini, Kur'ân âyetlerinin işaret ettiği surette, hayal etmek istersen bak. Şu kâinatın eczaları, ince, ulvî bir nizam ile birbirine bağlanmış; gizli, nazik, lâtif bir rabıta ile tutunmuş ve o derece bir intizam içindedir ki; eğer gök cisimlerinden tek bir cisim, 'Öl' emrine veya 'Yörüngeden çık' hitabına mazhar olunca, şu Dünya sekerata başlar. Yıldızlar çarpışacak, ecramlar dalgalanacak, nihayetsiz feza-yı âlemde milyonlar gülleler, küreler gibi büyük topların müthiş sadaları gibi feryada başlar. Birbiriyle çarpışacak, kıvılcımlar saçarak, dağlar uçarak, denizler yanarak, yeryüzü düzlenecek. İşte şu ölüm ve can çekişme ile Kadîr-i Ezelî, kâinatı çalkalar; kâinatı tasfiye edip, Cehennem ve Cehennem'in maddeleri bir tarafa, Cennet ve Cennet'in mevadd-ı münasebetleri başka tarafa çekilir, âlem-i ahiret tezahür eder." (Sözler, s. 498)

Genel İzafiyet Teorisi'ne göre, düz uzay-zaman bir kâğıt gibi dürülebilir, buruşturulabilir. Karadeliklerin çekim kuvveti, cazibe ipleri ile hassas bir şekilde birbirine bağlı olan yıldızların yerlerinden düşmesine sebep olabilir. Nasıl ki bir file ağı, üzerine konan ağır cisimlerce eğip bükülebiliyorsa, adına sema dediğimiz uzay-zaman ağı da içine "oturmuş" sonsuz ağırlık mânâsına gelen karadelikler tarafından o bölgede eğilip bükülebilir, hattâ yırtılarak delinebilir. Bu, karadeliklerin belirgin bir özelliğidir. Bunun bir muhtemel açıklaması, fizik kanunlarının geçerliliğini kaybetmesiyle o bölgede fizik ötesi âlemlere kapı açılması olabilir. Uzay-zaman denen fizikî kâinat (sema), hem sağlam bir yapıda hem de "çatlaksız" olduğu Yüce Beyan'da açıkça anlatılır: "Gözünü bir çevir göğe bak, bir çatlak görebilir misin?" (Mülk, 67/3). Ancak kıyametle ilgili âyetlerde, semada çatlamanın vuku bulacağı sürekli tekrarlanır. "Gün gelir, yeryüzü başka bir yere, gökler de başka göklere çevrilir." (İbrahim, 14/48), "Gök yarılır, o gün zaafa düşer." (Hakka, 69/16) ve "(Kıyamet) günün(ün) şiddetiyle gök bile çatlar." (Müzemmil, 20/18) mealindeki âyetlerden, bu gökteki "çatlaklar"la yeni âlemlerin yaratılacağı neticesini çıkarabiliriz. 

Kıyametin gerçekte nasıl vuku bulacağı, elbette o fiilleri işleten ve kâinatın intizamını sağlayan Rabb'imizin ilmindedir. Mevcut fizik ve kâinat bilgilerimiz çerçevesinde yapılan yorum ve yaklaşımlar, ilgili âyetlerin daha iyi anlaşılmasına vesile olabilir.

Güneş'in batıdan doğması ve kıyamet

Başka bir gezegen veya bir kuyruklu yıldız, Dünya'ya çarparak yörüngenin dönme yönünü değiştirebilir mi? Batıdan doğuya doğru olan Dünya'nın dönme yönü, bu defa doğudan batıya yön değiştirebilir mi? Böyle büyük bir felâket, dünyada büyük bir yıkıma ve canlı ölümlerine yol açabilir. Nitekim geçtiğimiz yıllarda bir kuyruklu yıldızın çarpmasıyla Jüpiter'in dönme hızında azalma meydana geldiği tespit edildi. 

Venüs her açıdan sırrını koruyan bir gezegendir. Zîrâ Venüs, diğerlerinin aksine, ters yönde dönmektedir. Venüs'te güneş batıdan doğmaktadır. Venüs'ün atmosferindeki yoğun kaya ve tozdan oluşan tabakanın muhtemel bir çarpışma sonucu oluştuğu tahmin edilmekte ve aynı sebepten tersine dönmeye başladığı ileri sürülmektedir. Venüs'ün bir günü, bir yılından daha fazladır. Yani Venüs, Güneş çevresinde kendi çevresinde dönüşüne göre daha hızlı döner. Risale-i Nurlarda, kıyamet esnasında Dünya'nın ters dönmeye başlaması ve dolayısıyla Güneş'in batıdan doğuşu, şu şekilde yorumlanır: "Küre-i Arz kafasının aklı hükmünde olan Kur'ân, onun baş?ndan ??kmas?yla ından çıkmasıyla zemin divane olup, izn-i İlahî ile başını başka seyyareye çarpmasıyla hareketinden geri dönüp, garbdan şarka olan seyahatını, irade-i Rabbanî ile şarktan garba tebdil etmekle Güneş garbdan tulûa başlar. Evet arzı şems ile, ferşi arş ile kuvvetli bağlayan hablullah-il metin olan Kur'anın kuvve-i cazibesi kopsa; küre-i arzın ipi çözülür, başıboş serseri olup aksiyle ve intizamsız hareketinden Güneş garbdan çıkar. Hem müsademe neticesinde emr-i İlahî ile kıyamet kopar diye bir te'vili vardır."

Kıyametin gerçekleşme şekli ne şekilde ve nasıl olursa olsun; Kur'ân'ın sürekli vurgu yaptığı gibi; "Eğer Dünya'nın ecel-i fıtrîsinden evvel Ezelî İrade'nin izni ile hâricî bir maraz veya muharrib bir hâdise başına gelmezse ve onun Sâni'-i Hakîm'i dahi fıtrî ecelden evvel onu bozmazsa, herhalde hattâ fennî bir hesap ile bir gün gelecek ki: 'Güneş dürülüp toplandığında, yıldızlar döküldüğünde, dağlar yürütüldüğünde' (Tekvîr, 81/1-3) mânâları ve sırları, Kadîr-i Ezelî'nin izni ile tezahür edip, o Dünya olan büyük insan sekerata (ölüm dakikaları) başlayıp acib bir hırıltı ile ve müthiş bir ses ile fezâyı çınlatıp dolduracak, bağırıp ölecek; sonra emri İlâhî ile dirilecektir." (29. Söz).


maxresdefault.jpg
 

Bu konuyu yazdır