Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Forum İstatistikleri |
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065
Detaylı İstatistikler
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 1356 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 1356 Ziyaretçi
|
Son Aktiviteler |
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 311
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 304
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,006
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,129
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,071
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,004
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,144
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,519
|
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,285
|
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,169
|
|
|
ZİHİNSEL İYİLEŞME TEKNİKLERİ MUTLAKA OKUYUN |
Yazar: Emka - 02-07-2016, Saat: 17:27 - Forum: Zihin
- Yorum Yok
|
|
İyileştiren şey nedir? İyileştirici güç nerededir ve nasıl kullanılabilir? Bunlar hepimizin merak ettiği, hayati derecede önem taşıyan sorular. Hepsinin cevabı aynı: İyileştirici güç her kişinin bilinçaltı ve hastanın zihinsel tutumunu değiştirmesi; iyileştirici gücü ortaya çıkarır. Bilinmesi gereken en harika şey şudur: Bir son hayal edin ve gerçekleştiğini hayal edin. Sınırsız hayat prensibi bilinçli seçiminize ve bilinç isteğinize karşılık verecektir. Aldığınıza inanırsanız, alırsınız, ifadesinin anlamı budur.
HATIRLAMAYA DEĞER FİKİRLER
Sizi neyin iyileştirdiğini bulun. Bilinçaltınıza verilen doğru talimatların zihninizi ve bedeninizi iyileştireceğini fark edin.
Talep ve arzularınızı bilinçaltınıza iletmek için kesin bir plan geliştirin.
Hastalığa ya da sizi incitecek size zarar verecek herhangi bir şeye inanmak aptalcadır. Mükemmel sağlığa, zenginliğe, huzura, refaha ve ilahi yol göstericiliğe inanın.
Alışkanlıkla üzerinde durduğunuz büyük ve asil düşünceler, büyük eylemlere dönüşür.
Hasta olabilecek sevdiklerinize yürekten şifa dileyin. Zihninizi sükunete kavuşturun. Tek evrensel önel zihin aracılığıyla faaliyet gösteren sağlık, canlılık ve kusursuzlukla ilgili düşünceleriniz hissedilecek ve sevdiğiniz kişinin zihninde kendini gösterecektir.
Uyku halinde, bilinç ve bilinçaltınız arasındaki çatışmalardan kaçının. Yine uyumadan önce, arzunuzun gerçekleştiğini tekrar tekrar hayal edin. Huzur içinde uyuyup keyifli uyanın.
ZİHİNSEL TEDAVİDE PRATİK TEKNİKLER; Dileğinizin gerçekleşmesini istiyorsanız, işe uygun teknik ve yöntemlerle başlamalısınız. Bu da bilimsel yolla mümkündür. Hiçbir şey tesadüf olamaz. Bu, düzen ve yasaların dünyasıdır. Dilekleriniz havada balon gibi asılı kalmamalıdır. Bunlar bir yere gitmeli ve hayatınızda birşeyler başarmanızı sağlamalıdır.Şimdi bu bölümde birkaç teknik vereceğiz:
BİLİNÇALTINIZ İSTEKLERİNİZİ BİÇİMLENDİRİR; Kendiniz ve aileniz için bir ev yapıyor olsaydınız, bu evin projesiyle yoğun bir biçimde ilgilenirdiniz. İnşaatçıların bu projeye en ince ayrıntısına kadar sadık kaldığından emin olmak isterdiniz. Gözünüz kullandıkları malzemelerin üzerinde olurdu. Aynı özeni zihinsel evinize ve mutluluk ve bereket için zihinsel projenize de göstermeniz mantıklı olmaz mı? Bütün deneyeyimleriniz ve hayatınıza gire her şey, zihinsel evinizi inşa ederken kullandığınız zihinsel yapı taşlarının doğasına bağlıdır. Eğer projeniz korku, üzüntü, endişe ve yoksunluğa dair zihinsel kalıplarla doluysa ve eğer umutsuz, kuşkucu ve sinik iseniz, zihninizde kurduğunuz zihinsel malzemelerin niteliği daha fazla sıkıntı, dert, gerilim, endişe ve her türden kısıtlamaya yol açar.
Hayatın en önemli ve en çok kişiyi etkileyen faaliyetlerinden biri, uyanık geçirdiğiniz her saat zihninizde bir şeyler yapılandırmanızdır. Bu sessiz ve görünmez olsa da gerçektir. Sürekli zihinsel evinizi inşa edersiniz; düşünceleriniz ve zihinsel betimlemeniz, projenizi temsil eder. Saat saat, dakika dakika, geliştirdiğiniz düşünceleriniz, benimsediğiniz fikirler, kabul ettiğiniz inançlarınız, zihninizin gizli stüdyosunda prova ettiğiniz sahneler ile pırıl pırıl bir sağlık, başarı ve mutluluk inşa edebilirsiniz. Yapımıyla sürekli ilgilendiğiniz bu görkemli köşk sizin kişiliğiniz, bu gezegendeki kimliğiniz ve dünyadaki yaşam öykünüzdür. Şimdi yeni bir proje oluşturun; bu anın huzurunu, uyumunu, keyfini ve iyi niyetini fark ederek sükunetle inşaatınızı yapın. Bunların üzerinde durduğunuzda ve talepte bulunduğunuzda, bilinçaltınız kabul edecek ve bunları sonuçlandıracaktır.
ARZULARIN BİLİMİ VE SANATI; Bilim terimi, koordinr edilmiş, düzenlenmiş ve sistemli hale getirilmiş bilgi yapısı anlamına gelir. Gerçek duanın bilimi ve sanatı üzerinde duralım. Bu bilgi yapısı, hayatın temel prensipleriyle ilgilidir. Hayatınızda ve bunları inançla uygulayan herkesin hayatında görülebilecek teknik ve süreçleri tanımlar. Sanat tekniğiniz ya da sürecinizdir; bunun arkasındaki bilim ise yaratıcı zihnin zihinsel resminize ya da düşüncenize verdiği kesin tepkidir.
Çaldığınız kapı sizin için açılacak; aradığınız şeyi bulacaksınız. Bu öğreti, zihinsel ve manevi yasaların kesinliğini doğrulamaktadır. Her zaman, bilinçaltınızın sınırsız zekasının bilinçli düşüncenize verdiği doğrudan bir tepki vardır. Ekmek isterseniz, taş almazsınız. Elde etmek için, inanarak isteminiz gerekir. Önce zihinde bir imge olmadığı sürece hareket edemez, çünkü ona doğru ilerleyebileceği birşey yoktur. Zihinsel eyleminiz olan duanız, bilinçaltınızın gücü üzerinde oynamadan ve bunu üretken hale getirmeden önce, zihinse bir imge olarak kabul edilmelidir. Zihinde bir kabul noktasına gelmeniz, mutlak ve tartışılmaz bir anlaşma durumuna varmanız şarttır. Bu tasarıya, arzunuzu gerçekleştirdiğinizi öngörmenin keyfi ve huzuru eşlik etmelidir. Gerçek duanın bilim ve sanatının temelinde, bilincinizin, sınırsız bir bilgelik ve güce sahip olan bilinçaltınızdan kesin bir karşılık alacağına dair bilgi ve güveniniz vardır. Bu prosedürü takip ederek dileklerinizin gerçekleştiğini görebilirsiniz;
Hayal kırıklığı, tatmin olmayan arzularınıza bağlıdır. Eğer engeller, ertelemeler ve zorluklar üzerinde durursanız, bilinçaltınız da buna bağlı olarak karşılık verecek ve kendi iyiliğinize engel olacaktır. Zihninizin gizli stüdyosunda geliştirdiğiniz düşüncelerle pırıl pırıl bir sağlık, başarı ve mutluluk inşa edebilirsiniz. Zihinsel bilimin yardımıyla kolay yoldan başarıyı arzulayın.
GÖRSELLEŞTİRME TEKNİĞİ; Bir fikri formüle etmenin en kolay ve kesin yolu, bunu gözünüzde canlandırmak, zihin gözünüzle sanki gerçekten varmış gibi canlı görebilmektir. Çıplak gözle sadece dış dünyada zaten var olanı görebilirsiniz. Zihninizdeki herhangi bir resim ise umduklarınızın ve görmediklerinizin ifadesidir. Hayalinizde oluşturduğunuz şey, vücudunuzdaki herhangi bir bölümü kadar gerçektir. Fikir ve düşünce gerçektir ve zihinsel imgenize sadık kalmanız halinde birgün nesnel dünyada da kendini gösterecektir. Düşünce süreci zihninizde etkiler oluşturur. Bu etkiler bir süre sonra hayatınızda gerçekler ve deneyimler olarak ortaya çıkar.
ZİHİNDE SAHNELEME TEKNİĞİ; “Bir resim binlerce kelimeye bedeldir” diye eski bir söz vardır. Bilinçaltının, zihinde tutulan ve inançla desteklenen her resmi hayata geçireceği gerçeği vurgulanmalıdır; Öyleymiş gibi davranıyorum ve öyle oluyorum. Birkaç yıl önce çeşitli eyaletlere gittiğim bir tur sırasında konferans vermek üzere Midwest’te bulunuyordum. O bölgede sabit bir yere sahip olmak istedim; böylece yardıma ihtiyaç duyanlara daha fazla hizmet edebilirdim.Seyahatlerim beni çok uzaklara götürse de bu fikir unutmadım. Washinghton da olduğum bir akşam otel odamdaki kanepeye uzanmış, dinleniyordum. Birden düşüncelerimi durdurdum. Sakin ve pasif bir ruh haline geçerek, büyük bir dinleyici kitlesinin önünde konuşma yaptığımı hayal ettim. Dinleyicilere “Burada olduğum için çok mutluyum, bu ideal fırsatı elde etmeyi diliyorum.” Hayali dinleyicileri zihin gözümle gördüm ve bu dileğimin gerçekleştiğini hissettim. Bir aktörün rolünü oynuyor ve bu zihinsel filmi canlandırıyordum. Bu resmin, onu bir biçimde hayata geçirecek olan bilinçaltıma iletmem beni mutlu ediyordu. Ertesi sabah uyandığımda büyük bir huzur ve tatmin hissediyordum. Birkaç gün sonra Midwest’te bir organizasyon için aradılar ve benden oranın yöneticisi olmamı istediler. Bunu kabul ederek, yıllarca orada görev yapmanın keyfini yaşadım. İşte bu örnek gibi nesnel bir gerçeklikmiş gibi davranmalısınız. Bunu yaptığınızda, bilinçaltınız bunu etki olarak kabul edecektir. Zihinde tutulan ve inançla desteklenen zihinsel bir resim hayata geçmiş olur.
UYKU TEKNİĞİ; Uyku haline geçtiğinizde, çabalarınız en aza iner. Uyku halindeyken bilinç büyük ölçüde geri çekilir. Bunun nedeni uyumadan hemen önce ve uyandıktan hemen sonra, bilinçaltının kendini en üst derecede göstermesidir. Bu durumda arzunu etkisizleştiren ve böylece bilinçaltı tarafından kabul edilmesini engelleyen olumsuz düşünceler ortadan kalkar. Yıkıcı bir alışkanlığınızdan kurtulmak için, rahat bir duruş belirleyin, gevşeyin ve hareketsiz kalarak uyku haline geçin, bu haldeyken tekerleme gibi şunu tekrarlayın: “Bu alışkanlıktan tamamen kurtuldum. Zihnimin uyum ve huzuru muhteşem durumda” Her sabah ve gece 5-10 dakika süreyle bu sözleri yavaşyavaş sevgiyle tekrarlayın. Her tekrarladığınızda, duygusal değer büyüyecektir. Olumsuz alışkanlığı tekrarlama dürtüsü hissettiğinizde, kendi kendinize aynı sözleri yüksek sesle tekrarlayın. Böylece bilinçaltınıza fikri kabul etme komutu verirsiniz ve iyileşme gerçekleşir.
“TEŞEKKÜR EDERİM” TEKNİĞİ; Şükran duyan bir kalp, her zaman evrenin yaratıcı güçlerine yakındır; kozmik etki ve tepki yasasına bağlı olarak, karşılıklı ilişki yasasıyla, sayısız nimetin kendine doğru akmasını sağlar. Genç bir anne bu tekniği kullanarak bana yaşadığı deneyimi anlattı. “İşsiz ve beş parasızdım. Doyurup giydirmem gereken üç küçük çocuğum vardı. Ne yapacağımı bilemiyordum. Sonra sizin daha dileklerimiz gerçekleşmeden şükran duymamız gerektiğini söylediğinizi duydum. Birden beynimde bir şimşek çaktı. Bunu denemem gerektiğini biliyordum.” Bu genç anne her gece ve sabah şu sözleri tekrarladı: “Zenginliğim için teşekkür ederim” Bunu gevşemiş, huzurlu bir halde yapıyordu ve şükran duygusu ve ruh hali zihninde baskın hale gelene kadar devam ediyordu. Tinsel algının iç gözüyle görüyor, ihtiyaç duyduğu para, konum ve yiyecekle ilişkili olarak zenginliğe dair düşünce-imgesinin ilk neden olduğunu fark ediyordu. Düşünce duygusu, zenginliğinin öncel koşul tarafından engellenmeyen özüydü. Sürekli “teşekkür ederim.” diye tekrarladığında kadının zihni ve yüreği kabul noktasına yükseliyordu. Aklına yoksulluk, fakirlik ve sıkıntı düşünceleri geldiğinde yine “teşekkür ederim” diyordu; bunu gerekli oldukça yapıyordu. Şükran duyan tutumunu koruduğu sürece, zihnini zenginlik fikrine koşullandıracağını biliyordu. Öyle de oldu. Bu annenin dileği ilginç bir sonuç doğurdu. Bu çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra yolda beş yıldır görüşmediği eski patronuyla karşılaştı. Patronu ona yüksek ücret alacağı, iyi bir pozisyon teklif etti. Hatta avans bile verdi.
OLUMLAMA TEKNİĞİ; Hasta olmak anormaldir, sağlıklı olmak normaldir. Sağlık varlığınızın gerçeğidir. Kendinizi ve başkaları için olumlu bir biçimde sağlık, uyum ve huzur beyan ettiğinizde ve bunların kendi varlığınızın evrensel prensipleri olduğunu fark ettiğinizde, bu beyana dayalı inanç ve anlayışınıza bağlı olarak, bilinçaltınızın olumsuz kalıplarını yeniden düzenlersiniz. Olumlu ifadeler kullanmanın sonucu, görüntüden bağımsız olarak hayatın prensiplerine riayet etmeye bağlıdır. Bir an için düşünün: Matematiğin bir prensibi vardır, ama hatanın yoktur. Doğruluğun bir prensibi vardır ama yalancılığın yoktur. Zekanın bir prensibi vardır ama cahilliğin yoktur. Bolluğun bir prensibi vardır ama yoksulluğun yoktur.
Bu olumlu beyan yöntemini acil ameliyat kararı alınan bir arkadaşımda uyguladım. Yapılan testler ve çekilen röntgenler sonucunda hastalığının teşhisi konulmuştu. Benden iyileşmesi için dua etmemi istemişti. Ondan kilometrelerce uzaktım fakat bu beni rahatsız etmedi, zihin prensibinde zaman ve mekan yoktur. Sınırsız zihin ve zeka her an her yerde tam olarak mevcuttur. Günde birkaç defa kendimden tam emin bir tavırla şunları söyledim: “Bu dileğim arkadaşım … ….(isim) için. O şu anda rahat, huzurlu, dengeli ve sakin. Bilinçaltının onun bedenini yaratan iyileştirici zekası şimdi her hücreyi, siniri, dokuyu, kası ve kemiği, bilinçaltındaki bütün organların mükemmel uyumuna bağlı olarak dönüştürüyor. Bilinçaltındaki bütün bozulmuş düşünce kalıpları sessizce ve sükunetle ortadan kaldırılıyor; hayat prensibinin canlılığı, iyiliği ve güzelliği varlığının her atomunda kendini gösteriyor. Arkadaşım artık içinde bir nehir gibi akan, ona mükemmel sağlık, uyum ve huzur veren iyileştirici akımlara açık. Bütün bozukluklar ve çirkin imgeler şimdi onun içinde akan sonsuz sevgi ve huzur deniziyle yıkanıyor.” İki hafta sonra yapılan tahliller ve muayenelerden sonra röntgenleri negatif çıktı. Doktoru onun önemli bir iyileşme kaydettiğini ve ameliyetının ertelendiğini söyledi.
KOMUT TEKNİĞİ; Güç arkasındaki inanaca ya da duyguya bağlıdır. Dünyayı döndüren gücün bizim lehimize hareket ettiğini ve bizi desteklediğini fark edersek, güvenimiz ve inancımız artar. Güce güç katmaya çalışmazsınız. Hiçbir zihinsel zorlama, baskı, mücadele olmamalıdır.
Genç bir kadın, kendisini sürekli arayan ve randevu koparmak için baskı yapan bir adam üzerinde komut yöntemini uygulamıştı. Adamdan bir türlü kurtulamıyordu. Sonunda onun işyerine de gelmeye başladığını görünce, bir an önce kesin birşeyler yapması gerektiğine kara vermişti. Günde birkaç defa sükunete bürünüyor ve şunları tekrarlıyordu: “….. (adamın ismi) Tanrı’ya havale ediyorum. O hep olması gereken yerde. Ben özgürüm o da özgür. Şimdi sözlerimin sınırsız zihne ulaşmasını ve hayata geçmesini istiyorum.” Böylece kadın, adamın hayatından çıktığını söyledi. O zamandan beri kendisini görmemiş ve -sanki yer yarıldı içine girdi- diyordu.
HATIRLAMAYA DEĞER FİKİRLER
Arzularınız duanızdır. Gözünüzde arzunun gerçekleştiğini canlandırın ve gerçekliğini hissedin. Böylece duanızın karşılığını almanın keyfini yaşarsınız.
Zihinsel bilimin yardımıyla kolay yoldan başarmayı arzulayın.
Zihninizin gizli stüdyosunda geliştirdiğiniz düşüncelerle pırıl pırıl bir sağlık, başarı ve mutluluk inşa edebilirsiniz.
Bilinçaltınızın Sınırsız Zekasının bilincinize her zaman doğrudan bir tepki verdiğinden şahsen emin olana kadar, bilimsel olarak deney yapın.
Arzunuzun gerçekleştiğini öngörmenin keyif ve huzurunu yaşayın. Zihninizdeki herhangi bir zihinsel resim, umduklarınızın özü, göremediklerinizin kanıtıdır.
Bir zihinsel resim bin sözcüğe bedeldir. Bilinçaltınız, zihninizde tuttuğunuz ve inançla desteklediğiniz her resmi hayata geçirecektir.
Dilekte bulunurken çabalardan ve zihinsel zorlamadan kaçının. Uyku haline geçin ve duanızın karşılığını alacağınızı bilin.
Unutmayın; şükran dolu bir kalp her zaman evrenin zenginliklerine yakındır.
Bilinçli olarak beyan ettiğiniz şeyi, birkaç dakika sonra zihinsel olarak reddetmemelisiniz. Bu beyan ettiğiniz olumlu ifadeyi etkisiz hale getirecektir.
|
|
|
KRYON MESAJI - Ruh Ve Sevgi Enerjisi |
Yazar: Emka - 02-07-2016, Saat: 16:02 - Forum: KRYON
- Yorum Yok
|
|
Selamlar sevgililer, ben Manyetik Hizmetten Kryon’um. Sandalyedeki İnsan Varlığın Ruh olan o enerjiyi özümsemesinin uzun sürmesi gerektiğini söyleyecek olanlar vardır. Onlar, onun bedeninin bu enerjiyi kapsamasının, Yüksek Benlik gibi önemli ölçüde olan enerjiyi birleştirmenin uzun süreceğini söylüyorlar. Ve size bunun bu yeni enerjide bu şekilde olduğunu söylüyoruz. Siz ona bakıyorsunuz. Belirli zamanlarda ibadet ettiğinizi ve dua ettiğinizi ve belirli zamanlarda oynadığınızı söyleyen eski bir lineerlik paradigması vardır. Bu Tanrı’yı bölmelere ayırmaktır, öyle değil mi? Yüksek Benliğinizin gitmeye hazır olduğu o şeye sahip olsaydınız ne olurdu? Onun siz olduğu böyle yüksek bir seviyede Yüksek Benliğinizi beraberinizde taşısaydınız ne olurdu? Söylediğiniz her sözcük ondan gelirdi.
Bir İnsan Varlığı size her baktığında, onlar için gözlerinizde şefkat olurdu… sizinle tartışmış olanlarla, size küfredenlerle, hoşunuza gitmeyen otoritelerle. Onlara bakıp önce şefkati görebilmek, sonra duygusal olarak gerçekleşmiş olan başka her şeyi yumuşatabilmek nasıl olurdu? Ben sandalyeye oturduğum zaman, partnerime herkese karşı şefkatli olması talimatını veririm ve bu anında gelmemi sağlar. Ve işte buradayım. Bu yerde [Gaithersburg] oturduğum zaman bir gelenek vardır, gezegende olan şeylerin bir özetini sunarım. Bu nedenle bu geleneği izleyeceğim. Size şimdi anlatacağım ve sizinle tartışacağım şeylerden bazılarını daha önce söyledim. Ancak bu daha önce yapmadığımız şekilde olayların bir özeti olacak, böylece bunları bir arada dinleyebilirsiniz.
Sevgiden söz ediyoruz. Bizim perspektifimizden gerçekleşen olayları anlatıyoruz ve bunların neler olduğunu size hatırlatıyoruz. Ama size söyleyeceğim tüm bu şeylerde, şunu vurguluyoruz: Gezegende gerçekleşen olayların hepsi yavaşça gerçekleşti. Nesil gruplarında düşünmeye ve gözlemeye başlamalısınız, sadece yıldan yıla değil. Sevgili yaşlı ruh, bu mesajı daha iyi anlamak için bu gezegende bulunduğun birçok zamanlarda toplamış olduğun bilgeliği kullan. Zamanın geçmesi gerektiğini anlayın, çocukların ebeveynlerinin sahip olduğu aynı bilince sahip olmadan gelmeleri için. Nesilsel olan şeye bakıyorsunuz, ama bu sizin önünüzde oluyor. Yine, bugün burada tartıştığımız her şey sevgiyle veriliyor. Verdiğim tahminler olması en çok muhtemel olan şeylere dayanacaktır, çünkü bu, gezegendeki bilincin eşzamanlılığının en kuvvetli potansiyelidir. Bilinç her gün gelişir.
Çok, çok uzun süre alan bir şeyden söz etmiş olsak bile bilinç değişir. Bilinç radikal şekilde değişir, çünkü İnsancıllığın bir yansımasıdır. Olayları bazen hızlı olan bazen olmayan yönlerde sevkeder. Bu nedenle size bugün verdiğim bu şeyler yarın değişebilir. Ama sandalyede otururken, size oradaki en güçlü potansiyelleri vereceğim. Gemi hızla dönebilir ve herkesi şaşırtabilir, ama varış yerine varması hala çok uzun süre gerektiriyor. Birçok konulardan söz ediyoruz. Ama bunu yapmadan önce, dinleyicinin farkındayım; okuyucunun farkındayım; tam şimdi sandalyede olanın farkındayım. Gelmekten hoşnut değil misiniz? Güzel olan bir mesaja sizi hazırlayan, yapmış olduğunuz en zor şeylerden biri için sizi kutlayan bu odadaki enerjiyi hissedebiliyor musunuz? Çünkü neredeyse buradaki herkes 11’in üzerinde [Kahkaha]. Bir seçiminiz vardı. Doğum Rüzgarında [Bizler gezegene gelmek üzereyken Kryon’un ismi] size bakıp
“Armageddon belli belirsiz görünüyor. Bir bakın” dedik. Siz bu gezegene geldiğiniz zaman, 2016’da sandalyeye oturup güvende olmanız umudunu veren hiçbir şey yoktu. Hiçbir şey. Babalarınız ve büyükbabalarınız bu kıtada, diğer kıtalarda savaşlardan ve fetihlerden ıstırap çektiler ve insanın insana nefreti her zaman olmuş olduğu gibi büyüktü. Daha iyi olacağının hiçbir işareti yoktu. Yine de siz geldiniz, çünkü aslında şu anda gerçekleşen şeyin potansiyeli vardı.
1987’de, Armonik Kavuşum bilinci ummadığınız bir yere iteledi… sonra, her şey değişti. Ondan önce bile, şeyler değişmeye hazırlanıyordu. Ama siz doğduğunuz zaman değil. Ve yalnızca odadaki yaşlı ruhlara bakmıyorum, ayrıca onların çoğu ile konuşuyorum, çünkü onlar sizin zamanınızla daha sonra bunları kulaklarıyla işitecekler ve sizin zamanınızla daha sonra okuyacaklar. Cesur yaşlı ruhlarla konuşuyorum. Armageddon, nükleer bir savaş önünüzdeydi ve gelmeyi kabul ettiğiniz zaman siz bunu biliyordunuz. Bunu birçok kez tekrarladım. Sonra Sovyetler Birliği kendi kendine yıkıldı. Ve sonra ve daha sonra ummadığınız birçok şey oldu.
ALıntı...
|
|
|
YARADILIŞ SÜTUNLARI İLK KEZ BU KADAR NET GÖRÜNTÜLENDİ |
Yazar: Emka - 02-07-2016, Saat: 04:28 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Hubble Uzay Teleskobu'nun ilk kez 1995 yılında görüntülediği Yaratılış Sütunları adlı toz ve gaz bulutu, 20. Yılı şerefine bir kez daha görüntülendi. Gelişen teknoloji sayesinde sütunlardan bu kez daha farklı görüntüler elde edildi.
NASA’nın Hubble Uzay Teleskopu ile ilk kez 1995 yılında gözlemlediği meşhur ‘Yaratılış Sütunları’ daha önce görülmemiş detaylarıyla yeniden fotoğraflandı.
Dünya ’dan 6 bin 500 ışık yılı uzaklıktaki (1 ışık yılı = yaklaşık 10 trilyon kilometre) Kartal Nebulası’nda yer alan 3 dev sütunun ilk fotoğrafı, Hubble’ın elde ettiği en büyüleyici görsellerden biri olarak kabul ediliyordu.
Gökbilimciler, içerideki gazın kütleçekimsel olarak büzülüp yıldız oluşturacak kadar yoğun olmasından dolayı bölgenin adeta bir ‘yıldız fabrikası’ olduğunu keşfetmiş, yeni doğan yıldızlardan ötürü de bu eşsiz güzellikteki yapılara ‘Yaratılış Sütunları’ adını vermişti.
Moleküler hidrojen gazı ile tozdan oluşan ve birkaç ışık yılı büyüklükte olan 3 sütun, Hubble Uzay Teleskopu’nun 25. yılı çalışmaları kapsamında daha net, keskin bir şekilde ve hiç görülmemiş detaylarıyla yeniden görüntülendi. Yeni fotoğraflar, ABD ’nin Seattle kentindeki ‘Astronomical Society’ toplantısında ve Hubble'ın resmi Twitter hesabında yayınlandı.
|
|
|
ANKA KUŞU (SİMURG) EFSANESİ |
Yazar: Emka - 02-07-2016, Saat: 04:24 - Forum: EFSANELER
- Yorum Yok
|
|
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş...Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler. Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş. Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp, papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış), kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış, baykuş yıkıntılarını özlemiş, balıkçıl kuşu bataklığını.
Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış. Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki;"SİMURG ANKA - Otuz Kuş" demekmiş. Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş.
Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.
|
|
|
ŞANS GETİREN NESNELER |
Yazar: Spiritüeller - 02-07-2016, Saat: 04:22 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Amber büyüye ve uğursuzluğa karşı kullanılır.
Tavşan Ayağı geçmişte özellikle tavşan ayağı taşımanın şans getirdiğine inanılırdı. sonraları bu sevimli hayvanlara kıyılması şanssızlık getirebilir görüsü ağır bastı.
Ayakkabı sabahları yanlış ayağa yanlış ayakkabıyı giymek bütün gününün ters geçeneğine işaret!
Bıçak ucu sivri bir şey armağan etmek, karşı tarafa şanssızlık getirir. bunun için özellikle bıçak armağan ederken karşılığında sembolik bir para almak uğursuzluğu kovar. ayrıca bıçağı doğrudan başkasının eline vermek kavgayı simgeler.
Boynuz nazara karşı birebirdir. ancak erkeğin aşk maceralarında düş kırıklığı ve başarısızlığına karşı kullanılır.
Çivi yolda paslanmış bir çivi bulmak ve bunu alıp saklamak şans getirir.
4 yapraklı yonca çok zor bulunur. Hıristiyan aleminde kutsal bir yaprak olarak anılır. kurutup defter arasında saklamak ömür boyu şans getirir. İrlandalılara göre vatani kem gözlerden korur.
Düğme ceketin düğmesini yanlış iliklemek şanssızlık. birisine doğru iliklemek uğursuzluk sayılır.
El tılsımlı bir nazar gidericidir. İslam dünyasında yaygındır.
Gökkuşağı insanın içini rahatlatır. bakmak kötülüklerden korur. ancak elle işaret etmek uğursuzluk sayılır.
İğne bir şey dikerken kırılırsa şans getirir. hediye etmek kavga nedeni sayılır.
Kırmızı biber aşırı acı olduğundan kötü ruhları kovar. ucu sivri olanlar şans kovalar kem gözleri yakalar.
Köpek balığı dişi boyuna takılırsa, en büyük şans çekicidir.
Makas elde ikiye bölünürse aşkta hüsrandır. elden ele verilirse kavgayı simgeler.
Mendil armağan etmek kötü şans getirebilir. karşılığında bir madeni para almak gerekir. ayrılığı çabuklaştırır.
Mantar tıpa özellikle şampanya patlatılırken, tıpanın isabet ettiği bekâr kişi için evlilik haberidir.
Şapka şapkayı yatağın üzerine koymak ölümü simgeler. bunun nedeni ortaçağda ölen askerlerin miğferlerinin mezar üzerine konması ve doktorların şapkalarını hasta yatağının üzerine bırakmasından kaynaklanmaktadır.
Şemsiye evlerde, kapalı yerlerde gerekmediği için açmak şanssızlık getirir.
Tuz masaya tuz dökülürse, uğursuzluk sayılır. hemen omuz üzerinden üç kez arkaya doğru dökülürse tılsım bozulur.
Tükürük üç kez arka arkaya tükürmek nazari kovar.
Terlik terliğin tekinin ters dönmesi uğursuzluk sayılır. hemen düzeltmek veya diğerini de ters çevirmek gerekir.
Yakut mutluluğun simgesidir. şans zenginidir. rengini kaybetmemesi gerekir.
Yüzük genç kızlara armağan etmek bekâr ve evde kalması tehlikesini yaşatır. hiçbir şekilde hediye edilmez.
Nazar boncuğu ülkemizde nazara karşı bir simgedir. kem gözlere karsı birebirdir. batıda yeni yeni öğreniliyor.
Yüzük serçe parmakta taşımak büyüyü uzaklaştırır. orta parmakta taşımak çağırır.
Muska nazara ve kem gözlere karşı ‘‘****’’ yazar.
Çatlak duvar çatlağı olumsuz bir haberi simgeler. tas çatlağı şans getirir. mercan çatlağı evliliğin simgesidir.
Süpürge süpürgeyi süpürürken birisinin ayağına değdirmek o kişinin kısmetini kapatır.
Zeytin dalı evlere asılırsa barışı, berraklığı, temizliği simgeler.
tırnak gece tırnak kesmek şeytanı çağırır inancı vardır.
buket Anglosaksonların inancına göre gelinin arkasını dönerek attığı buketi kapan kız en kısa zamanda koca bulur.
Ayak yataktan sağ tarafa basarak inmek günün iyi geçmesini sağlar. mekândan sağ ayakla çıkmak da ayni inançtır.
Ay ay çıktığında görünce değerli bir maden veya tasa bakılırsa refah ve zenginlik getirir.
Ayna ayna kırmak yedi yıl belaya eşdeğerdir. bekârsan yedi yıl evlenememekle karsı karsıya kalınır.
Tahtaya vurmak tahtaya üç kez vurmak nazari karşılamak, engellemektir. üç kez kulak memesini çekmek de ‘‘basa gelmesin, nazardan saklasın’’ anlamını taşır.
pirinç Uzakdoğu’da refahın, mutluluğun simgesidir. bunun için yeni evlilerin üzerine pirinç taneleri atılır.
Sarımsak vampirlere birebir olarak yüzyıllarca evlerin duvarlarına asılmıştır. nazardan saklar. mutluluğu getirir.
Merdiven altından geçmek uğursuzluk sayılır. geçmek zorunda kalınırsa seksek atlayarak geçilir. altında elle boynuz işareti yapılarak uğursuzluktan kurtulunur.
Nal dünyamızda en tanınmış uğurdur. batıl inanca karsı olanları bile etkiler. İngiliz atasözüne göre fırtınaya, şimşek çakmasına, yangına karsı nazara karsı, büyüye karşı ilaç gibidir. dikkat, satın alınmaz. bulunması gerekir.
|
|
|
GOLDEN TRİANGLE HEALİNG SYSTEM - ALTIN ÜÇGEN |
Yazar: Spiritüeller - 02-07-2016, Saat: 03:55 - Forum: MEDİTASYON
- Yorum Yok
|
|
Bu enerji sistemine uyumlandıktan sonra, enerjiyi harekete geçirerek, kendinize ve başkalarına şifa verebilirsiniz. Altın Üçgen enerjisini devamlı kullanırsanız ve enerjiyi üçüncü gözünüzün önünde canlandırırsanız, zihinsel ve telepatik özelliklerinizi artırmanıza da yardımcı olur. Bu sistemle fiziksel düzeyden çok fiziksel sorunların kaynağının yattığı ruh düzeyinde çalışırsınız.
Bu sistemi diğer şifacılık sistemleriyle beraber ya da tek başına kullanabilirsiniz. Altın Üçgen enerjisi çok özel bir enerjidir ama bütün diğer enerji sistemleriyle beraber uyumlu çalışır. Diğer enerji sistemlerinin şifa etkilerini yüzde yüz artırır. Seans sırasında enerji alan kişi sıcaklık, hafif titreşimler vb deneyimler. Bazı kişiler çok acayip bir soğuk hissine de kapılabilir.
Altın Üçgen enerjisiyle şifa çalışmaları yüz yüze ya da uzaktan yapılır, zamandan ve mekandan bağımsız çalıştırılabilir. Bu şifa enerjisini verirken, alıcıya dokunmanız gerekmez. Enerjiyi alanın da, gönderenin de içinde çok güzel duygular uyandırabilir. Şifa göndermek için, alıcı konumundaki kişinin iznini almak gerekmez ama şifa göndereceğiniz kişinin iznini almak elbette iyi bir fikirdir.
Enerjiyi göndermek için, üçüncü göz çakramızın üzerine bir altın üçgen çizeriz. Kişinin Yüksek Benliğine ya da ruhuna, enerjiye ihtiyacı varsa kabul etmesini söyleriz. Kabul ediyorsa enerji akmaya başlar. Kabul etmiyorsa çalışmayı keseriz. Bu süreçte kendi iç sesimize ve Yüksek Benliğimize danışırız.
Uyumlandıktan sonra enerjiye bedeninizde akmasını söyleyin. Gözünüzü kapatırsanız üçüncü gözünüzün olduğu yerde, alın çakranızda Altın Üçgen piramidini görecesiniz ya da hissedeceksiniz.
Bu enerji astım, HİV/AİDS, kanser, kalp, hepatit, bazı ilaçlarla şifa bulamayan kronik hastalıkları tedavide çok etkili çalışır. Her zaman başarı sağlanamasa da şifa verme oranı çok yüksektir. Özel bir ruhsal çalışma tekniğidir, değişik şekillerde kullanılabilir.
Şifacıları bekleyen ve çok dikkatli olmak gereken tuzaklar
1 – Ego ego ego.
2 – Negatif duygularınızdan olabildiğince arının.
3 – Enerji yalnızca bir insana yardımcı olmak için verilmelidir, onu yaralamak ve canını yakmak için değil.
Sevgi sözcüğünü sürekli hatırlayın ve hissedin. Bu, enerjinizi artırır, onu saflaştırır ve parıldatır. Mantra olarak sevgi sözcüğünü kullanın, nasıl etkili çalıştığına siz bile şaşıracaksınız.
Bu enerjiye uyumlandıktan sonra hepimiz, üçüncü gözümüzün arkasında ya da üzerinde bir sembol görürüz. Bu sembol, bir ateş işaretine benzer. Hünerli Atlantisliler ve eski Mısırlıların gizem okullarında bu ve benzeri semboller çok vardı ve altındandı. Uyumlama 10-15 dakikada biter ama asıl frekanslardaki değişim çok daha büyük boyutlardadır. Bu enerji ile irtibatımız derinleştikçe frekanslardaki değişim artar.
Bu enerjiyi her kullandığımızda ve uyumlama sırasında, altın piramit üçüncü gözümüzün üzerinde döner. Birçok şifacı aura, üçgen piramit göremez ama çok iyi şifa verir. Altın Üçgen enerjisine uyumlanmış bir kişiyse hem çok iyi şifa verir, hem de başkalarının göremedikleri birtakım vizyonlar görür, telepatik güçleri başkalarından kat kat fazla olur.
BAZI TEMEL ALTIN ÜÇGEN EGZERSİZLERİ VE TEKNİKLERİ
Niyet egzersizi
Altın Üçgen enerjisi sizin niyetlerinizden çok fazla etkilenir. Bu enerjinin farkında olmanız zaman zaman değişebilir. Enerjiyi fazla hissetmek isterseniz daha fazla hisseder ve kullanabilirsiniz. Bu, size kalmıştır. Bilinçli olarak niyet etmek, iyi bir yoldur.
1 – İçinizden şunları söyleyin:
“BEN, ŞİMDİ BİLİNÇLİ OLARAK KENDİMDEKİ ALTIN ÜÇGEN ENERJİSİNİN FARKINA VARIYORUM VE ONUN BENİMLE BERABER OLDUĞUNU HİSSEDİYORUM.”
2 – Bu cümleyi günün değişik saatlerinde sık sık içinizden tekrarlayın.
3 – Enerjinin en çok farkına vardığınız ve varamadığınız zamanlara bakın. Meşgul ya da yorgun olduğunuz zaman enerjiyi daha az hissedersiniz. Dinlenmiş olduğunuz zaman veya hasta ve şifaya acil ihtiyacı olan birinin yanında enerjinin gücünün daha çok farkına varırsınız.
Altın Üçgen üçüncü gözü harekete geçirme egzersizi
1 – İki elinizin parmak uçlarını birleştirerek bir ateş üçgeni yapın. İki baş parmak aşağıya, diğer sekiz parmak yukarıya baksın.
2 – Eliniz bu şekildeyken üçüncü gözünüzün üzerine getirin. Enerjiyi hissedene kadar eliniz bu pozisyonda kalsın.
3 – Piramidi gözleyin. Ne durumda olduğuna bakın. Renk, ses, koku vb var mı? Bu işi uzanarak yaparsanız kollarınız yorulmaz, o nedenle uzanabilirsiniz.
4 – Altın piramidi daha hızlı döndürmeyi deneyin. Pratik yapın.
5 – Sonra dönmesini yavaşlatın.
6 – Bitince ellerinizi üçüncü gözünüzün üzerinden çekin. Birkaç dakika rahatladıktan sonra yerinizden kalkabilirsiniz.
Altın Sütun
Bu egzersizi otururken, ayakta ya da uzanmış durumda yapabilirsiniz. Rahat bir sandalyede oturmanız veya uzanmanız tavsiye edilir.
1 – Ellerinizi bedeninizin üzerine rahatça koyun.
2 – Birkaç kez derin nefes alın.
3 – Altın enerjinin kök çakranızdan bedeninize girdiğini, omurganız boyunca yükseldiğini ve taç çakranızdan çıktığını, bir altın sütun gibi bedeninizin içinde yükseldiğini düşünün.
4 – Altın sütunu seyrederken hafif tonda mantra gibi bir ses çıkarabilirsiniz. Bazı yerlerde enerjinin çok, bazı yerlerde daha az titreştiğinin farkına varın. Fazla titreşim olan yerlerde daha fazla temizlik gerektiğini hissedin. Elinizi bu noktaya koyup kendi kendinize şifa verin.
5 – Altın sütundan enerji tüm çakralarınıza aksın, sütun yavaş yavaş genişlesin. Bu çalışmayı her yaptığınızda sütunu bir öncekinden biraz daha genişletin.
İsis’i davet etmek
1 – Şifa çalışmalarınıza İsis’in gelip yardımcı olmasını ve yol göstermesini isterseniz, önce Altın Üçgeni gözünüzde canlandırın.
2 – Sonra İsis’i şifa çalışmanızda rehber olması için yanınıza davet edin.
3 – Üçgene bakın, edinebileceğiniz en kuvvetli etki ve izlenimleri dinleyin. Bazen rehberler kuvvetli bir hissedişle, bazen de üçgenin içinden gelirler. Üçgen renk değiştirebilir, başka şekilde dönebilir, içinde kullanabileceğiniz herhangi bir şifa sembolü veya kelimesi barındırabilir. Burada önemli olan İsis’in, size şifa verdiğiniz kişiye gönderdiği mesajı anlayabilmektir.
Altın Üçgen tonlama egzersizleri
Bu egzersizler yardımıyla, Altın Üçgen enerjisiyle tonlamayı birleştirebilirsiniz. Sezgilerinizle bulacağınız her sesi bu maksat için kullanabilirsiniz. Örneğin; “Ah”, “Om”, “Sevgi” de güzel bir seçimdir.
1 – İsis’e ve Altın Üçgen enerjisine bağlanın.
2 – Enerji bedeninizde akmaya başlayınca, niyet ederek onu boğaz çakranıza yönlendirin. Enerji boğaz çakranızda yoğunlaşmaya başlayınca boğazınızda vızıltı, gıdıklanma veya değişik duygular hissedebilirsiniz. Bu, enerjinin yoğunlaştığını gösterir.
3 – Derin nefes alın ve “ah” sesi çıkarın.
4 – Kendinizi iyi hissedinceye ve enerji boğaz çakranızdan çıkıncaya kadar “ah” sesini çıkarmaya devam edin.
5 – Aynı şeyleri “İsis” ve “sevgi” kelimeleriyle de tekrarlayın.
6 – Bunlardan sonra istediğiniz tonlamalarda ses çalışmalarınıza devam edebilirsiniz. Tonlamalar yüksek, yumuşak, şarkı, çığlık, fısıltı vb olabilir. Seçim size aittir. İç sesinizi dinleyin.
Kendi Altın Üçgen enerjisi tonlamanızı bulmak
Kendi Altın Üçgen enerjisi tonlamanızı bulmak için şu pratikleri yapabilirsiniz.
1 – İsis’e ve Altın Üçgen enerjisine bağlanın.
2 – Üçüncü gözünüzde Altın Üçgeni hissedin veya hayal edin.
3 – İsis’e, şifa enerjisine bağlanmanız için size yeni bir tonlama öğretmesini söyleyin. Bu bilgi size, kuvvetli bir hissedişle veya Altın Üçgenin içinde gelebilir. Altın Üçgenin içinde gelirse, üçgenin yerinde, yani üçüncü gözünüzün üzerinde olduğundan emin olun.
4 – Yeni ton size bu şekilde ulaşacaktır. Onunla pratik yapın.
5 – Bu tonu teybe ya da defterinize kaydedin.
Size yeni bildirilen tondan sonra, başka zamanlarda ve başka şifa çalışmalarınızda da yeni tonlar bulun. Hepsini bir yere yazıp, gerektiğinde kullanın. O tonu kullandığınızda, sonraki çalışmalarınızda yardımcı olması amacıyla neler hissettiğinizi, duyduğunuz kokuyu, gözünüzün önüne gelen rengi kaydedin.
Başka birine şifa için enerji gönderdiğinizde bu notlardaki tonlamaları kullanabilirsiniz. Hangi tonlamanın daha kuvvetli olduğunu çalışmalar neticesinde bulabilirsiniz. Kişiden kişiye veya çakradan çakraya tonlamalar değişebilir, bunu fark etmeye çalışın. En sevdiğiniz ve en etkili olan tonlamayı bulun. Bu, ancak yapılan pratikler sonucu saptanabilir. Size özel tonlar, sizin Altın Üçgen şifa enerjisi tonlamalarınızdır.
SİSTEME UYUMLANMA
Altın Üçgen enerjisi üstadı ve eğitmeni tarafından uyumlandıktan sonra siz de başkalarını bu enerjiye uyumlayabilirsiniz ve ilk şifacılık çalışmanıza bu enerjiyle başlayabilirsiniz. Bu konularda başka hiçbir eğitim almamış olsanız bile… Sisteme uyumlanmak 10-15 dakika sürer.
Uyumlamaya Hazırlık
1 – Altın Üçgen enerjisi üstadı/eğitimcisi, İsis’e, “XXXX’i Altın Üçgen enerjisine uyumlayabilir miyim?” diye sorar. Üstat/eğitimci, Yüksek Benliği vasıtasıyla cevabı hisseder. Cevap, “evet” gelirse uyumlamaya başlanır. “Hayır” gelirse uyumlama yapılmaz.
2 – Uyumlama başlamadan, öğrenciden çok rahat olması ve derin nefes alması istenir. Öğrenci sizi önceden tanımıyorsa bu, uyumlamanın en zor anıdır. Çünkü öğrenci ne yaptığınızı bilmiyordur ve heyecanlanabilir. Öğrencinin ruhunu size açması için, aurasının üzerine sevdiğiniz ve her zaman kullandığınız ruhsal sembolleri altın renkli olarak çizin. Onları negatif enerjilere karşı koruma altına alın, çevrenizi pozitif enerjiyle bezeyin.
3 – Üçüncü gözünüze odaklanın. İsis’i yanınıza çağırın. Onu zihninizde canlandın. Uyumlama sırasında sizi ve öğrencinizi koruması altına almasını isteyin. İsis ile aranızda manyetik bir bağ oluşsun, bunu hissedin.
4 – Öğrencinin başından ayağına kadar bedenin ortasından geçen dikey bir altın çizgi çizin. Sonra göğsünün üzerine de kalbi hizasında, sağ elinizle soldan sağa doğru bir altın çizgi çizin. Öğrenciniz sizin bu hatları çizdiğinizi bilsin ve hissetsin.
Artık hazırlık kısmı bitmiştir, uyumlamaya başlayabiliriz.
Çakraları ve Kundalini’yi Temizleme
Ateş Üçgeni ve Nefes
Uyumlama yaparken önce enerjiyi öğrencinin yedi ana çakrasına göndereceksiniz. Öğrenci bu sırada acı hissederse, acı hissettiği çakrasına “ateş üçgeninin” içinden üç kez nefes üfleyin. Uyumlamada bazı çakraların temizliği uzun sürerse hızlandırmak için de bu tekniği kullanabilirsiniz.
“Ateş üçgeni” yapmak için iki elinizin parmak uçlarını birleştirip üçgen meydana getirin. İki baş parmak aşağıya, diğer sekiz parmak yukarıya baksın.
Gözünüzü kapayın ve öğrencinin acıyan çakrasına bu üçgenin içinden üç kere üfleyin. Acı geçmezse üflemeye devam edin. Çakraların temizlenmesi sırasında siz ve öğrenciniz, etrafı altın beneklerle çevrili beyaz bir enerjinin sizden çıkıp öğrencinin sorunlu çakrasına gittiğini görebilirsiniz.
1 – Öğrenciyle auranızı, yani enerji alanınızı birleştirin. Bir elinizi, avuç içi yukarı bakar vaziyette öğrencinin kalp çakrasının altına, diğer elinizi avuç içi aşağı bakar vaziyette öğrencinin kalp çakrasının üzerine koyarak doğrudan kalbine enerji gönderin.
Aranızda çok kuvvetli bir çekim oluşana kadar bu durumu devam ettirin. Ona sıcak, soğuk vb ne hissettiğini, kalp bölgesinde hafif titreme vb hissedip hissetmediğini sorun. Aranızdaki manyetik bağı ikinizde tam olarak hissettiğiniz zaman uyumlamaya devam edebilirsiniz.
2 – Önce öğrencinin kök çakrasına enerji gönderin. Düşüncelerinizi kök çakrada yoğunlaştırın. Ellerinizi kavuşturup konsantre olun. Enerjinin akışının ve gönderdiğiniz enerjinin manyetik yoğunluğunun, size geri dönerken daha kuvvetlendiğini hissedin.
Bu sırada öğrencinin kök çakrası temizlenir. Öğrenciye kök çakrasında soğuk, sıcak, titreme gibi bir duygu hissedip hissetmediğini sorun. Öğrenci bir şeyler hissedene kadar devam edin. Temizlik tamamlanıncaya kadar bu işleme devam edin.
Kök çakrasından sonra, aynı işlemi yaparak sırasıyla öğrencinin cinsel çakrasını, solar pleksüs çakrasını, kalp çakrasını, boğaz çakrasını, üçüncü göz çakrasını, taç çakrasını temizleyin. Her çakrayı, temizledikten sonra altın rengi ışıkla doldurun.
Uyumlamanın bir sonraki aşamasına geçmeden önce, öğrencinin hiçbir çakrasında ağrı ya da acı olmadığından emin olmalıyız. Eğer varsa kutsal nefesle o çakradaki ağrıyı, acıyı geçirip uyumlamaya devam etmeliyiz.
3 – Bütün çakralar temizlendikten sonra sıra, omurga (belkemiği) boyunca devam eden bölgeyi, Kundalini’yi tam olarak temizlemeye gelir. Buradaki enerjiyi açmak için, sol elinizin avuç içi solar pleksüsünüz hizasında yukarıya, sağ elinizin avuç içiyse kalbinizin hizasında yukarıya baksın. Öğrenciye sol elinizi kök çakrasının altına, sağ elinizi de taç çakrasının üzerine koyduğunuzu, omurgası boyunca altın renkli bir enerji sütunun bütün bedenini temizlediğini imgelemesini söyleyin. Normalde enerji beyaz renklidir, etrafında altın rengi benekler mevcuttur.
Öğrenciden, enerjinin taç çakrasından çıkıp bedenini terk ettiğini hissettiği anı size söylemesini isteyin.
Enerji taç çakradan çıkıp bedeni terk edince gerçek uyumlamaya başlayabilirsiniz.
Uyumlama
1 – Öğrenciye, uyumlamaya başlayacağınızı ve İsis’i yardıma çağıracağınızı söyleyin. Uyumlamayı İsis yapacaktır. İçinizden ya da yüksek sesle, “Sevgili İsis, lütfen yanımıza gel ve uygun görürsen XXXX’i enerjine uyumla” deyin.
2 – Sağ elinizle öğrencinin tepe çakrasına basın. Elinizin altında altın üçgeni hissedin. Elinizle beraber onu öne, üçüncü gözün üzerine getirin ve üçüncü gözün arkasına yerleştirin.
Bu durumda öğrenci üçüncü gözün olduğu yerde basınç hissetmeli, üçgen veya piramit görmelidir. Olabildiğince çok enerji gönderin. Genellikle üçgen veya piramit altın rengidir, döner, parlar. Ama bu şart değildir.
Öğrenci altın üçgeni hissedince uyumlanmıştır. Onu kutlayın ve her ikiniz de rahatça oturun.
Uyumlanma sonrası öğrenci kendini çok sevinçli, kafasının içinde ışıklar yanıyormuş gibi uyandırılmış hissedebilir. Bu duygu birkaç saat sonra kaybolur. Uyumlandıktan sonra öğrenciye bol bol su içmesini öğütleyin.
Öğrencilerin çoğu gerçekten uyumlanıp uyumlanmadıklarını merak ederler. Onlara bedenlerinde seçtikleri bir noktaya Altın Üçgen enerjisi göndermelerini söyleyin. Seçtikleri noktada soğuk, sıcak, karıncalanama, titreşim vb hissediyorlarsa uyumlandıklarından emin olabilirler.
Bedeninizin tepeden ayağa kadar her yerine Altın Üçgen enerjisi gönderip odaklanın, böylece masaj yapın. Bu şekilde bedeninizi temizler ve enerjiye alışırsınız.
Sonra bu işlemi bir arkadaşınıza, daha sonra da uzaktaki bir yakınınıza yapabilirsiniz. Uyumlamadan bir ay kadar sonra telepatik özellikleriniz yavaş yavaş ortaya çıkar ve zamanla daha da artar.
|
|
|
İNDİGO ÇOCUK,KRİSTAL ÇOCUK - SİZ HANGİSİSİNİZ? |
Yazar: Spiritüeller - 01-07-2016, Saat: 21:30 - Forum: İndigolar
- Yorumlar (1)
|
|
KRİSTAL ÇOCUKLAR
Devre sonu dediğimiz şu zamanda çok farklı, çok güzel ve çok özel çocuklarla karşı karşıyayız. Bu çocukların devre sonunda çok özel rolleri var. Bizler bu çocukların bir bölümüne İndigo çocuklar ve son yıllarda doğan diğer çocuklara da ki onların rolleri de çok farklıdır kristal çocuklar diyoruz.
Önce kısaca İndigo çocuklardan bahsedelim, İndigo ne demek, bu çocukların özellikleri nelerdir ve bu çocukların dünyamız için, gezegenimiz için rolleri nelerdir?
Yeni çağ dediğimiz ve dünya beşeri için yeni bir tekamül düzeyinin arifesinde olduğumuz şu günlerde, her şeydeki hızlı değişime paralel olarak, yeni doğan çocuklarda da değişiklikler var. 80'li yılların başlarından beri, belirgin niteliklere sahip çocuklar dünyaya gelmeye başladılar.
İndigo çocuk, bir dizi yeni ve olağandışı psikolojik nitelik sergileyen ve genelde daha önce belgelenmemiş bir davranış biçimi gösteren çocuktur. Bu yeni kalıpları görmezden gelmek potansiyel olarak bu değerli çocuklarda dengesizlik ve düş kırıklığı yaratmak demektir.
İndigo çocukların en belirgin özellikleri şunlardır;
1- Onlar dünyaya bir asalet duygusuyla gelirler ve öyle davranırlar.
2- Burada olmayı hak ettiklerini hisseder ve başkalarının bu hissi paylaşmadıklarını görünce çok şaşırırlar.
3- Kendi değerlerini bilmek onlar için bir sorun değildir.
4- Mutlak otorite karşısında zorluk yaşarlar.
5-Belli şeyleri kesinlikle yapmazlar Örneğin kuyruğa girmek gibi.
6- Ritüel, yönelimli ve yaratıcılık gerektirmeyen sistemler karşısında düş kırıklığı yaşarlar.
7- Herhangi bir sisteme uyum sağlamazlar ve sistem yıkıcılar gibi görünürler.
8- Kendi türleriyle birlikte olmadıklarında anti-sosyal görünürler.
9- Suçluluk duygusu verilerek disipline edilemezler.
10- İhtiyaçlarını bildirmekten çekinmezler.
İndigo çocuklar şu anda aşağı yukarı yedi ile yirmi beş yaşları arasında bulunuyorlar. Kristal çocuklar ile bazı ortak özellikleri paylaşmaktadırlar Her iki kuşakta son derece duyarlı ve psişiktir ve önemli yaşam amaçlarına sahiptirler. Aradaki esas fark onların mizaçları, zihinsel ve duygusal yapılarıdır.
Kristal çocuklardan önce gelen İndigo çocuklar, Kristal çocukların gelebilmeleri için yolu açmışlardır. Kristaller İndigo’ların çığır açışından yararlanan kuşaktır. İndigo’lar önden giderek, dürüstlükten yoksun her şeyi temizleyip yol açmaktadırlar. Sonra kristal çocuklar bu temizlenmiş yolu izleyerek daha güvenli bir dünyaya doğru ilerlemektedirler.
İndigo çocuklardan sonra, devre sonunda doğmakta olan Kristal çocukların da çok farklı özellikleri ve yüksek görevleri vardır.
Kristal çocuklarda fark edeceğiniz ilk şey; onların gözleridir; bunlar iri, nüfuz edici ve yaşlarının ötesinde bir bilgelikle size bakan gözlerdir. Onlar gözlerini sizin gözlerinize hipnotik bir biçimde kenetler ve o sırada ruhunuzu tüm çıplaklığıyla görürler.
Dünyamızda hızla çoğalan bu özel ve yeni çocuklar mutlu, sevinç verici ve bağışlayıcıdırlar. Aşağı yukarı sıfır-yedi yaş arasındadırlar. İndigo’ların tersine, Kristal çocuklar çok mutlu ve sakin yaradılışlıdırlar. Kuşkusuz onlar da öfkeyle bağırıp çağırıp tepinebilirler ama büyük ölçüde bağışlayıcıdırlar.
Kristal çocuklar, bir kuvars kristalinin prizma etkisi gibi, pastel tonlarda, güzel, çok renkli, hareli auralara sahiptirler. Bu kuşak ayrıca kristallere ve kayalara karşı büyük bir ilgi duyar. Kristal çocuklar ismi bu nedenle ortaya çıkmıştır.
Kristal çocukların özellikleri şunlardır;
1- Çoğunlukla 1995'te ve o yıldan sonra doğmuşlardır.
2- Yoğun, uzun ve dikkatli bakan iri gözleri vardır.
3- Mıknatıs gibi çeken manyetik kişiliklere sahiptirler.
4- Son derece sevecendirler.
5- Çoklukla geç konuşmaya başlarlar.
6- Müzik yönelimlidirler ve konuşmaya başlamadan önce, şarkı söylemeye başlayabilirler.
7- İletişim kurmak için telepatiyi ve kendi yarattıkları işaret dilini kullanırlar.
8- Onlara yanlışlıkla, otizm ya da Asperger sendromu tanısı koyulabilir.
9- Sakin, tatlı ve şefkatlidirler.
10- Başkalarını bağışlayıcıdırlar.
11- Son derece duyarlı ve empatiktirler.
12- Doğaya ve hayvanlara çok bağlılık duyarlar.
13- Şifacılık yetenekleri sergilerler.
14- Kristaller ve kayalar ile çok ilgilenirler.
15- Sık sık meleklerden, rehber ruhlardan ve geçmiş yaşam anılarından söz ederler
16- Son derece sanatçı ve yaratıcıdırlar.
17 - Vejetaryen yemeklerini ve meyve sularını etli yiyeceklere ve yemeklere yeğlerler. 18- Şaşırtıcı bir denge duygusuna sahip, korkusuz araştırıcılar ve tırmanıcılar olabilirler.
1995 yılı birçok insanın kemirici bir huzursuzluk duyduğu bir yıldı. O yıl birçok birey çok derin ruhsal deneyimler geçirdi. Kristal çocukların o tarihte gelmeye başlamaları tesadüf değildir. Onlar, yetişkinlerin en sonunda çocukların daha yüksek titreşimleri ve daha saf yaşam biçimleri için hazır olduklarını biliyorlardı. İlk gelen kristaller, 1995'in yüksek düzeyli bebeklerin kitlesel gelişi için uygun olacağı sinyalini vermiş olanlardı. Doğan kristallerin sayısı artmayı sürdürmektedir ve her yılın yeni doğan kristal çocukları; giderek artan derinlikte, ruhsal yetenekleri gözler önüne sermektedirler ve daha da sereceklerdir.
Kristal çocukların bu yetenekleri çoğu zaman bilimsel olarak açıklanamadığından maalesef bu çocuklara Otistik tanısı konmaktadır. Oysa ki, Otizmin tanısal kriterleri çok açıktır; otistik kişi öteki insanlardan kopuk bir halde, kendi dünyasında yaşar. Otistik kişi, başkalarıyla iletişim kurmaya ilgi duymadığı için konuşmaz. Kristal çocuklar ise bunun tam tersidir; onlar geçmiş tüm kuşaklar arasında insanlara en bağlı, konuşkan, ilgili ve sokulgan olanlarıdır. Onlar ayrıca felsefidirler ve ruhsal olarak yeteneklidirler, görülmemiş bir sevecenlik ve duyarlılık düzeyi sergilerler.
Eğer biz bu çocuklara hastalık damgasını vurarak ve ilaçlarla uyuşturarak bize boyun eğmeye zorlarsak, semavi alem tarafından gönderilen bir armağanı zayıf düşürmüş oluruz ve daha kök salmadan bir uygarlığı yıkmış oluruz. Allah'tan bize kristal çocukları gönderen aynı semavi alem, bu çocukları savunanlara ve destekleyenlere yardım etmektedirler.
Kristal çocuklarla ilgili her şey, daha onların döllenmelerinden itibaren olağanüstü şekilde gelişmeye başlar. Doğdukları andan itibaren gözlerinde çok güçlü ve bilen bir bakış vardır ve her zaman her durumda sakin ve güvenli davranırlar. Bu anlamlı ve yoğun gözler, Kristal çocukların yaşamda geç konuşmaya başlamalarının nedenlerinden biridir, çünkü onlar sadece gözleriyle bir çok şeyi ifade edebilirler. Gözleri, yetişkinler üzerinde sahip oldukları hipnotize edici gücün bir parçasıdır. Kristal çocuklar insanların dış görünüşlerinin ötesini görür... Onlar içsel, ruhsal ışığı görürler ve her şeyi içlerine alırken gözleri huşuyla açılır. Onların gözleri derin ruhsal anlayışlarını yansıtıyor. Bunlar meleklerin gözleri gibi sevecen, sabırlı ve şefkatli gözlerdir.
Kristallerden yayılan sevgi karşı konulmazdır. Normal olarak çocuklardan kaçınan insanlar bile kristal çocukların sıcak kişiliklerine, karşı konulmaz bir çekim hissederler.
Sadece kristal çocukların değil, onların anne ve babalarının da ruhsal olarak son derece duyarlı oldukları görülür. Çünkü bu çocukların ruhları, aşikar bir biçimde, onları ruhen besleyici bir ortamda yetiştirebilecek ana-babaları seçiyorlar. Kuşkusuz, ruhsal farkındalıktan yoksun ana-babalardan doğan çocuklar da var. Böyle durumlarda onların yakın aile çevrelerinden, büyükanne, dede, teyze, amca gibi, bu çocukların ruhsal bilgilerini ve yeteneklerini koruyup geliştirmelerine yardımcı olan son derece gelişkin insanların yardımlarıyla büyürler.
Kristal çocuklar doğuştan psişiktirler: Bebekken, melekleri ve hami varlıkları net bir biçimde görebilirler, insanların zihinlerini derin bir biçimde okuyabilirler ve bizlerin vizyonlarını görerek, bize güvenip güvenmeme konusunda kararlarını verirler.
Telepati, kristal çocukların dünyayı yalandan, aldatmacadan kurtarmalarını sağlayacak bir yetenekleridir. Bu çocuklar büyüdüklerinde bir politikacının ya da satıcının onları aldatıp aldatmadığını kesin olarak bileceklerdir ve bu dünyanın insanlarını dürüstçe yaşamaya zorlayacaklar.
Bazen kristal çocuklar transa girer ve bu sırada anne babalarını duymaz görünürler. Bu hal onlarda özellikle dışarıda, doğada olduklarında meydana gelir. Bu transa girme halinden dolayı da bu çocuklara otizm tanısı koyulabilmektedir. Bu yanlış bir tanıdır, çünkü bu anlarda, bu çocuklar dünyadan, sürekli değil, sadece geçici olarak, kısa bir süre için kopmaktadırlar.
Kristal çocuklar gezegenin ortak enerjisinden çok fazla etkilenirler. İnsan kitleleri korktuklarında ya da dünyayı değiştirecek bir olay meydana gelirken, onların moralleri bozulabilir ya da aşırı heyecanlanabilirler. Çünkü onlar başkalarının duygularını, kendi duygularıymış gibi hissediyorlar, onların burada bulunuş nedenlerinden biri de huzur ve barış koruyucuları olmalarıdır. Birisi huzur içinde olmadığında, bunu hissederler.
Kristal çocuklar sadece duygusal olarak değil, aynı zamanda fiziksel olarak da duyarlıdırlar. Yüksek sesli gürültüye, kalabalığa, ısı derecesine, dağınıklığa ve düzensizliğe, karışık ortamlara, yapay ve kimyasal maddelere karşı son derece duyarlıdırlar.
Kristal çocuklar doğuştan şifacıdırlar. Kalplerinde o kadar çok sevgi taşırlar ki, sadece mevcudiyetleri bile şifa verici bir etki yapar. Çok küçük kristal çocuklar bile enerjiyi derin şifalar verecek şekilde elleriyle, düşünceleriyle hatta kristallerle yönlendirmeyi iç güdüsel olarak bilirler.
Kristal çocuklar şifacılık yeteneklerine olağanüstü bir iman besliyor ve hiç kuşkusuz, onların çok etkili şifacılar olmalarının bir nedeni de budur. Bu çocuklar sadece fiziksel bedenleri değil, insanların kalplerini de şifalandırıyorlar ve insanlara şunları sağlıyorlar: Duygusal şifa, teselli, şefkat ve öğüt vermek. İşte bu sevgileri sunmak kristal çocukların ortak misyonudur. Onlar bize sevgiyi alıp, kabul etmeyi öğretiyorlar.
Kayaların, çiçeklerin arasında ve su kenarında oynamayı tercih ederler. Hayvanlar üzerinde hipnotik bir etki yaparlar. Hayvanlar bu çocukların masumiyetini hisseder, bu yüzden birbirleriyle sevgi-dalga boyunda iletişim kurup birbirlerini anlarlar. Hayvanlarla dost olmaya ek olarak, doğaya yönelik çok derin empatileri vardır. Hayvanların, böceklerin ve bitkilerin duygularını ve duyumlarını hissederler ve onlarla iletişim kurarlar. Bu çocuklar ileride bize doğanın gizemini ve her şeyin canlı olduğunu öğretecek ve onları fark etmemizi sağlayacaklardır.
Bizler; bu olağanüstü ve özel çocukların yetişkin koruyucuları olarak onlara dünyasal yaşamı öğretmeliyiz. Bu onların, psişik olarak açık kalmalarına yardım eder, onlara düşük enerjileri temizlemeyi öğretmeli ve onları bilgiyle güçlendirmeyi amaç edinmeliyiz. Bizler bu çocuklara, bu güzel çiçek tomurcuklarına iyi bakıp, onların açılıp, serpilmelerine yardımcı olmalıyız. Çünkü onlar bu dünyada çok özel nedenlerle bulunuyor.
İndigo Çocuk Tipleri
1. Olağan üstü bir enerjiye sahiptirler
2. Herkesi hayrete düşüren bir konuşma yetenekleri vardır ( büyümüşte küçülmüş gibi)
3. Çok zekidirler lQ ve EQ leri yüksektir. Ancak ben zihinsel özürlü çocuklar içerisinde de insanı şaşırtan özellikleri EQ leri yüksek çocuklarda gördüm.
4. Son derece sevimli ve insanın ilk görüşte ilgisini çeken bir enerjileri vardır.
5. Sezgisel davranışları çok yüksektir
6. Güzel sanatlara ilgileri çok fazladır
7. Otorite ile kesin problemleri vardır ve kendi üzerlerinde bir otorite tanımazlar, bir kıral veya kıraliçe gibi davranırlar.
8 Okul sorunlu olanlar azımsanmayacak kadar fazladır
9. Son derece inatçıdırlar, katı kuralları reddederler
10. Bir çocuktan beklenmeyecek kadar cesurdurlar
11. Çok acelecidirler. Kuyruklarda beklemek onları fevkalade sıkar
12 Yaşlılar gibi derin derin bir düşünme tarzları vardır. Kendilerine çocuk muamelesi yapılmasından hoşlanmazlar
13 Belirlenmiş ve çok tekrar gerektiren ödevleri yapmakta sıkılırlar ( şu tümceyi üç sayfa yaz gibi)
14 Evde ve okulda yeri gelen bir konuya büyüklerin yada öğretmenin izni olmadan pat diye girebilirler
15 Genellikle yumuşak bir tavır sergilerler, küskünlükleri de çok çabuk geçer. Bu nedenle onlara verilecek en önemli ceza onlarla küskün durmaktır
16 Kendilerini anlamayana aptal muamelesi yaparlar
17 İş birliği ve yardımlaşmayı çok severler, "şunu getir" "bunu getir" gibi emirler vermektense "bana yardım edersen çok sevinirim" derseniz, onların hem yardımınıza koştuklarını hemde çok mutlu olduklarını göreceksiniz
18 Deney gerektiren işleri yapmaktan çok zevk alırlar
19 Olayların nedenini bilmekte ısrarcıdırlar, mantıksız buldukları örf adet ve yasalara uymayı ret ederler
20 Tepeden inme baskıcı sözlere çok kızarlar.( Tanrı seni taş yapar, ya da Baban gelince görürsün gibi)
21. Lüks'e fazla düşkün değillerdir.
22 Cinsel konulara ilgileri çoktur
23 Psişik ya da spritüel konularda yetenekli olabilirler (durugörü, duruişiti v.s)
24 Büyük şahsiyetlerden yada spritüel kişilerden bahsedildiğinde saygı ile dinlerler (Atatürk,Mevlana,Yunus gibi)
25 Tanrı ile, var oluşla ilgili çok sık soru sorarlar
26 İçlerinde özellikle küçük yaşlarda vizyon gördüklerinden söz edebilirler, ancak büyüklerin onların bu yanına yeterince ilgi göstermemeleri nedeni ile büyüdükçe bu yeteneklerini kayıp edebilirler
27 Bazıları çok hızlı ve esprili konuştuğu gibi, bazılarıda çok yavaş ve az konuşmayı tercih ederler
28 Bazıları cesurca büyük sorumluluklar almaktan çekinmezler, içten inandıkları konularda esnek davranırlar
29 Okulda yada evde öğretmenden veya büyüklerinden daha iyi bir metod ile probleme çözüm getirebilirler
30 Diğer kişilere karşı empatileri yüksektir
31 Yalanci, içten pazarlıklı olanlara karşı hem itimatsızlık gösterir, hemde onları alaya alırlar
32 Onlar genelde çok merhametlidir. Düşkünlere, yoksullara, yaşlılara, çocuklara yardım etmekten büyük zevk alırlar, hatta hayatları pahasına korurlar
33 Aralarında az da olsa zihin özürlülerde olabilir.Ancak onları EQ lerinin yüksekliğinden tanıyabilirsiniz.
34 En geri zekalıları bile o müthiş yetenekleri ile alaya alındıklarında sizi rezil edebilirler
35 Genellikle bir işe başlamakta güçlük çekerler, sevdikleri işi ve zamanını bulduklarında ise üç işi birden yapabilirler ( örnek; aynı anda zihinden matematik yaparken Tv.deki çizgi filmi izleyebilirler..)
İndigo Tipleri:
1. İnsancıl olanlar
2. Kavramcı olanlar
3. Sanatçı olanlar
4. Boyutlar arası olanlar
İnsancıl olanlar:
İndigoların içerisinde en çok görülenlerdir. Kitlelere en çok hizmet verecek olan tipler de bunlardır. Onlar, yarının doktorları, öğretmenleri, siyasetçileri, avukatları ve işadamlarıdırlar. Onları tanımak diğerlerine göre çok daha kolaydır. Yeni bir topluluğa girdikleri zaman, oradaki her şahsı sanki daha önceden tanıyorlarmış gibi samimi bir hava içerisinde hiç yabancılık çekmeden herkesle kısa sürede ahbaplık kurarlar. Yani oldukça sosyaldirler, sevecendirler, dost canlısıdırlar, çok güçlü fikirlere sahiptirler. Psikolojik yönden telaşlı ve acelecidirler. Aceleci oldukları için de sık sık sakarlıkları görülebilir. Açık bir değimle frene basmayı unutup duvara çarpan tiplerdir. Küçük olanlar anne ve babalarından çok oyuncak isterler, sonra da içinden en basitini seçip onunla oynarlar. Son derecede dağınıktırlar, çünkü onların düşünce dünyalarında yapılacak çok işleri vardır. Odalarını toplamaya gönderirseniz, bunu defalarca söylemeniz gerekebilir. Örneğin "Bu kitabı rafa koyar mısın?" derseniz, o, kitabı eline alır, karıştırmaya başlar, o anda aklına başka bir fikir gelir ve kitabı masanın üstüne bırakır ve aklına gelene koşar. İçlerinde kitap kurdu olanlar da az değildir. Bazıları da kitabın başlıklarına bir göz atar, size kitabın ne demek istediğini özetleyiverir.
Kavramcı olanlar:
Bu gruptakiler insanlardan çok projelerle ilgilenirler. Onlar yarının mühendisleri, mimarları, tasarımcıları, pilot ve astronotlarıdırlar. Onların insancıl olanlardan farkı sakarlıklarının olmamasıdır. İşlerini bir düzene, bir hesaba, bir kurala göre yaparlar. Fiziksel olarak da atletik bir yapıya sahiptirler. Kız çocukları annelerini, erkek olanları da babalarını yönlendirmeye çalışırlar. Bu grubun bir özelliği de, insancılların aksine kendilerini ifade etmekte güçlük çekmeleridir. O nedenle, erken yaşta sigara, alkol ya da uyuşturucu gibi bağımlık yaratan maddeleri kullanmaya yönelebilirler. Eğer annelerine "Benden habersiz odama girme!" diyorsa, mutlaka sakladığı bir bağımlılık maddesi vardır. Bu durumda ana- babaların sezdirmeden kontrolü arttırmaları ve dikkat etmeleri gerekir.
Sanatçı İndigolar:
Sanatçı indigolar diğerlerinden çok daha duyarlı olup, duygusal bir yapıya sahiptirler. Onlar daha çok yaratıcılıkla, sanatla ilgilenirler. Örneğin, onları karanlık bir odaya kapatırsanız orada sessizliğin, yalnızlığın ve karanlığın ne işe yaradığını düşünecekler, işin sanatsal bir yönünü mutlaka bulmaya çalışacaklardır. Meslek olarak kendilerine ya güzel sanatlardan birini seçecekler, ya da öğretmenlik gibi sanatsal yönü olan bir mesleği tercih edeceklerdir. Neticede hedefleri iyi bir entelektüel olabilmektir. Eğer tıp dalına girerlerse daha çok cerrahi, ya da biyokimya bölümünü seçeceklerdir. Çünkü orada araştırıcılık, sanat ve öğretmenlik bir aradadır. Pekçokları, bir sanat dalına girdiklerinde yaratıcının da yaratıcısı olacaklardır. Örneğin müzik bölümüne girmişse, her türlü enstrümanı çalmayı deneyecektir. Ne zaman hangisini çalacağına, en sonunda karar verirler. Onun için onlara bir enstrüman alınmasını değil enstrümanın kiralanmasını tavsiye ederim.
Sanatçı indigolar arasında hiç bale eğitimi almadığı , hiç bale seyretmediği halde bale çalışması yapan ya da bindiği bir otobüsün yolcularını gülmekten kırıp geçiren 1.5 - 2 yaşında komedyen yönü kuvvetli indigolar gördüm.
Boyutlararası İndigolar:
Dördüncü tip indigolar boyutlararası indigolardır. Literatür onların diğerlerine göre daha iri bir yapıya sahip olduklarını yazsa da, ben öyle bir ayırım görmedim. Belliki bu, Türk ırkının bir özelliğindendir. Onlar, daha 1 - 2 yaşındayken bile bir konu görüşülürken söze "Ben zaten bunu biliyordum" diye girebilirler. Onlar gerçekten de çok şey biliyorlar. Daha 2 - 3 yaşındayken bile "Sen bunu yanlış biliyorsun, benimki doğru, seninki yanlış" diyebilirler. Ve sonunda onların haklı olduğunu görürsünüz. Gerçekten onlar dünyaya çok bilerek geldiler. Sokrates gibidirler. Sakindirler. Karşısındaki ana, baba ya da öğretmeni soru, bilgi ve eleştirileriyle şaşkına çevirebilirler. Biliyorsunuz ki Sokrates de, her bilginin insanın içinde olduğunu söyleyen bir filozoftu.
Boyutlar arası indigolar dünyaya yeni felsefe ve dinlerin birliğini getirecek olanlardır. Üstlerine çok varılırsa zorbalık da yapabilirler. Çünkü hiçbir korkuları yoktur. Dört yaşındaki bir indigoya "Korku nedir?" diye sorulduğunda "Evet, ben kendime inanıyorum" yanıtını vermiştir. Yani korkunun nedeninin bilgisizlik olduğunu biliyorlar.
Karşılaştığım 29 yaşındaki mühendis bir indigonun "Benim hiçbir kitap okumaya gereksinmem yok. Her şey burada" diyerek başını gösterdiğini anımsıyorum. Gerçekten de kendisini yakından tanıdığım zaman çok şey bildiğini anladım. Bizlere düşen ise, onları tanımak, onlara inanmak ve gereken değeri vererek onlara sahip çıkmaktır
Alıntıdır.
|
|
|
Burcunuza Göre Doğum Periniz |
Yazar: Emka - 01-07-2016, Saat: 21:12 - Forum: Astroloji
- Yorum Yok
|
|
Eski çağlarda, insanlar doğduğu zaman kulaklarına sihirli sözcükler fısıldayan perilerin olduğuna inanılırmış. Bir tür burç perileri oluyor sizin anlayacağınız İnanır mısınız, inanmaz mısınız, size kalmış; ama en azından hoşça vakit geçirebilirsiniz. Kim bilir, belki de mitolojideki bu doğum perilerinin kulağınıza fısıldadıkları için "Aaa, tıpkı ben!" dersiniz
AKREP BURCU'NUN PERİSİ: ESTRELLA
Estrella, mitolojide aşkta beklenmedik şans getiren deniz kızlarının, yâni Ondine'lerin prensesidir. Doğduğunuz zaman, bu peri kulağınıza şunları fısıldar:
"Her zaman küllerinden yeniden doğan Phoenix; yâni Anka kuşu gibi güçlü olacaksınız
Hayattan büyük zevk alacaksınız.
Hayatin gizemli yanlarını çözeceksiniz.
Sezgileriniz, size rehberlik edecek.
Dağları yerinden oynatacak kadar güçlü olacaksınız."
ASLAN BURCU'NUN PERİSİ: MORGAN
Morgan, mitolojide büyük fikirleri gerçekleştirmenizi sağlayan Ejder Ruhu'nun prensesidir. Doğduğunuz zaman, bu peri kulağınıza şunları fısıldar:
"Güçlü bir kişiliğiniz olacak
Ahlâki değerlere çok bağlı olacaksınız.
Hayatın iniş-çıkışlarına dayanacaksınız.
Çok alçakgönüllü olacaksınız.
Arkadaşlarınıza hep yol göstereceksiniz."
BALIK BURCU'NUN PERİSİ: SELKIE
Selkie, mitolojide Ondine'lerin; yâni deniz kızlarının prensesidir. genellikle yanında bir fok balığıyla resmedilir, evlerimize ahenk ve neşe getirir. Doğduğunuzda, sizin kulağınıza şunları fısıldar:
"Altıncı bir duyuyla ödüllendirileceksin.
Her şeye uyum sağlayabileceksin.
sanatçı bir ruhun olacak,
Çok hoşgörülü olacaksın.
Ruhsal âleme çok ilgi duyacaksın.. ."
BAŞAK BURCU'NUN PERİSİ: URGANIA
Mitolojide Urgania, tâlih ve para getiren yeraltı hazinelerinin koruyucu Elf'lerinin prensesidir. Doğduğunuzda, Urgania perisi kulağınıza şunları fısıldar:
"Her zaman çok şanslı olacak, deyim yerindeyse hep dört ayağınızın üstüne düşeceksiniz.
Keskin gözünüz hiçbir ayrıntıyı kaçırmayacak.
Asla pes etmeyeceksiniz.
Eviniz büyülü bir krallık olacak.
Vazifelerinizi asla ihmal etmeyeceksiniz.
Bu yıl, hayalleriniz gerçekleşecek mi?"
BOĞA BURCU'NUN PERİSİ: VIVIAN
Vivian, mitolojide maddi zenginlik getiren, yeraltındaki hazinelerin bekçisi cüce Gnome'lerin prensesidir. Doğduğunuzda, kulağınıza şunları fısıldar:
"Dolu dolu bir hayat yasayacaksın.
Çok hassas biri olacaksın.
Bülbül kadar güzel sesli olacak, şarkı söyleyeceksin
Cömertliğinle kalpleri kazanacaksın.
Güçlü olacaksın."
İKİZLER BURCU'NUN PERİSİ: MELIOR
Melior, neşe ve mutluluk elflerinin prensesidir. Doğum ânınızda, Melior kulağınıza şunları fısıldar:
"Ebedi gençliğin sırlarına her zaman vakıf olacaksınız.
Parlak bir zekanız olacak.
Hayâl gücünüz, sizi büyülü yerlere ulaştıracak."
KOÇ BURCU'NUN PERİSİ: PARADISE
Paradise, yani "Cennet" isimli perinin, engelleri ortadan kaldıran Salamanderlerin (bir tur kertenkele, ejderha) ruhlarının prensesi olduğuna inanılır. O yüzden bir kertenkele resmiyle temsil edilir. Ateş elementinin sembolüdür. Doğduğunuzda, bu peri kulağınıza şunları fısıldar:
"Çok canlı ve hayat dolu olacaksınız.
Her şeye meydan okuyacacaksınız.
Başkalarının cesaret edemeyecekleri şeylere cesaret edeceksiniz.
Dullara ve öksüzlere yardim edeceksiniz."
KOVA BURCU'NUN PERİSİ: ARIEL
Mitolojide Ariel, neşe ve mizâh anlayışı sağlayan Sylph prensesine verilen isimdir. Doğduğunuzda, Ariel perisi kulağınıza şunları fısıldar:
"Nereye gidersen git orada iz bırakacaksın.
Çok yaratıcı olacaksın.
Büyük bir sanatçı olacaksın.
Sana ihtiyaç duyan herkese yardım edeceksin.
Çok zeki olacaksın."
OĞLAK BURCU'NUN PERİSİ: TITANYA
Titanya, yerin altındaki hazineleri koruyan eliflerin kraliçesiymiş. Doğarken kulağınıza şunları fısıldadığına inanılıyor:
"Hâfızân, bir fil kadar güçlü olacak.
Yalan söylemeyeceksin.
Cesur olacaksın.
Çabuk ve iyi öğreneceksin.
Hassas olacaksın."
TERAZİ BURCU'NUN PERİSİ: HOLDA
Holda perisi, fırsatlar yakalamanızı sağlayan Sylph'lerin perisidir. Doğduğunuzda kulağınıza şunları fısıldar:
"Her zaman ahenkli, uyumlu bir yaşamınız olacak
güzel ve çekici olacaksınız
Ruhunuz, hep tâze kalacak
Bunalımlara karşı koyacaksınız"
YAY BURCU'NUN PERİSİ: GLASTING
Glasting perisi, mitolojide "bilgelik perisi" olarak tanınan Ejder Ruhu'nun perisidir. Glasting perisi, doğduğunuzda kulağınıza şunları fısıldar:
"Çok iyimser olacaksın.
Rüyâlarını gerçekleştirmek için dünyanın obur ucuna gitmekten çekinmeyeceksin.
Tutkulu ve hırslı olacaksın.
Affedici olacaksın.
Çok büyük bir yaşama enerjisine sahip olacaksın."
YENGEÇ BURCU'NUN PERİSİ: MELUSINA
Mitolojide Melusina, gerçek aşkı getiren Ondine, yani deniz kızlarının perisidir. Doğduğunuz zaman Melusina, kulağınıza şunları fısıldar:
"Kalpleri acıyla dolu olanlara yardım edeceksiniz.
Çocukları çok seveceksiniz.
Sihirli ve yaratıcı bir dünyanız olacak.
Çok güçlü sezgilere sahip olacaksınız.
Nâzik ve şefkatli olacaksınız."
|
|
|
Spiritüel Yani Manevi Seks Hakkında |
Yazar: Emka - 01-07-2016, Saat: 15:19 - Forum: CİNSELLİK
- Yorum Yok
|
|
Spiritüel Yani Manevi Seks
Malesef dini unsurlar, toplumsal gelenekler göz önüne alındığında, toplumumuzda, sekse bakış açısına duvarlar örülüyor. Günah, haram, zina, ayıp diyerek, seks ile alakasız bilgileri, yetişen neslin beynine zerk ediyor çoğumuz. Cinselik ve seks varsa, o şey ayıptır demek ne kadar doğru olabilir ki? Dogmatik ideolojiler, binlerce yıldır bu ayıpları?! gelenek haline getirmiştir. Körü körüne, inanmadan araştırmayı ilke edinmiştir. Seks, kucaklamak, sarılmak kadar doğal karşılanmalıdır. Bir çok kirli ve sapık fikir ile bağlantılı olmasına rağmen, seks ve sevişmek eylemi, derin ve kutsal sayılmalıdır.
Cinsel Suçluluk ve Utançla Nasıl Başa Çıkılır?
Türkiye'ye baktığınızda Cinsellik kesinlikle bir tabudur. Bu, bilinçli ya da bilinçsiz, kontrol edemediğimiz hisler topluluğudur. Bunu bastırabilir miyiz? Bir yere kadar kesinlikle. Utanç duygusu, bizim, bir çoğumuzun cinselliği doğru olarak öğrenmesine karşı en büyük engellerden birisidir. Utanç kavramının, her yerimize bulaştığı bu kültürde, televizyonda çıkan sevişme sahnelerinde kanal değiştiren bizler, bir cinayet, kavga, dayak veya işkence sahnesinde, ailece ve rahatlıkla televizyon karşısında oturabiliyoruz. Taşlar yerine oturuyor değil mi mantığınızda? Sizce hangisi İzleyici Dostu? Şiddet mi yoksa cinsellik mi?
Evlenince, Eşimizle Öğrenir ve Yaşarız Yanılgısı
Kadının yatakta bir meta, erekte olan penisi indirme aracı olarak görüldüğü bir toplum mu istiyorsunuz? Ülkemizde, kaç kadın, eşi tarafından gerçekten tatmin ediliyor? Orgazmı hiç bilmeyen kadınların olduğu bir ülke mi istiyorsunuz? Ki Türkiye, şu an geneliyle öyle bir memleket. Erkeğin boşalması, sonra kıçını dönüp yatması acizlik değil de nedir? Utanç, ailelerimiz ve toplum tarafından bizlere öğretilen bir duygudur. Aslında hak etmediğimiz bu utanç ve suçluluk yüzünden, kendi kutsallığımızın farkında olmaz, bedenimizi tanıyamaz, arzularımızdan yoksun ve kuru kuru yaşamak zorunda bırakılırız. Yani doğamızı bastırırız.
Seks, Ruhların Müzikal Melodisidir.
Cinsellik, sizi oluşturmaz tabi ki, sizin bir parçanızdır sadece. Ama cinsellikten kaçmak ve onu inkar etmek, ruhunuzun parçalanmasına, bedeninizde enerji tıkanıklıklarının oluşmasına, sizi eksik ve sınırlı kılmaya yol açar. Cinsel orgazm, insana, uzay boşluğunda sınırsız keyif tadı verir.
|
|
|
Siz, ruhsal deneyim yaşayan bir insan değil; insani deneyim yaşayan bir ruhsunuz. |
Yazar: Emka - 01-07-2016, Saat: 15:08 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Spiritüel Farkındalık
(James Arthur Ray, Practical Spirituality)
Spiritüellik güçlü bir ilkedir. Spiritüelliği din ile karıştırmamak gerekir. Spiritüellik, yani ruhanilik, sizin Yaratıcı Kaynağınızla olan teke tek içsel ilişkinizdir. Din, tüzel bir varlık haline geldiğinden, dogma ve itaat, bireysel keşifler üzerinde öncelik kazanmıştır. Topluluklar, hepsi Tanrı adına olmak üzere, korku ağırlıklı olarak anlamsız ritüellere koşullandırıldılar. Örneğin; Buda'nın temel hedefi, dogma ve kurallar aşılamak değil, insanın kutsallığını hatırlamasına yardımcı olmaktı. Dinler, modern dünyaya değer katmak için, gerçekten güncellenmeli ve değişmelidir. Tüm ibadet yerleri ve kutsal mekânlar, kendini güç kazanmaya adamış bireylerden oluşan bir bilinç laboratuvarı olabilmelidir. Böylece bireyler, geçmiş günlerin âlimlerini çalışmak yerine, öncelikli olarak âlim olma hedefine sahip olacaklardır.
"Siz, ruhsal deneyim yaşayan bir insan değil; insani deneyim yaşayan bir ruhsunuz." Siz, spiritüel bir varlık, Yaratıcı Kaynağın ve Gücün bireysel var oluşusunuz, sizin kimliğiniz budur. En büyük günah, kutsallığınızı sorgulamaktır. Ruh her zaman daha büyük bir ifadeye açılan varlıktır ve sizin burada bulunma amacınız, ruhsal bir varlık olarak genişlemek ve büyümektir. Ortalama bireylerin sıkça karşılaştığı durumlardan biri, kim oldukları ve dünyanın ne olduğuyla ilgili yanlış bir tanım ve odak noktası ile yaşıyor olduklarının farkına varmalarıdır.
Yaşamınızı sürdürebileceğiniz üç halka vardır. Gücün ilk halkası, gayri ihtiyari bir dünya ve içinde bulundurduğu tüm somut varlıklardır. Bu dünyada yaşamak doğal ve normal görünse de, ayakta kalmak inanılmaz bir güç gerektirir. Bu kadar kolay görünmesinin sebebi, doğduğunuz andan itibaren dünyayı gözlemlemeye koşullandırılmış olmanızdır. Dünyayı, ilginizle ayakta tutarsınız, ilginiz kayarsa, sizin bildiğiniz dünya da sarsılır.
Gücün ikinci halkası, Ruhun soyut dünyasıdır. Bu alışılmadık bilinç dünyasına insan, enerji çoğaltımıyla girmeyi öğrenir. İkinci halkanın diyarını keşfetmeniz için size yardımcı olacak pek çok uygulama vardır, ama bunu başarmak, inanılmaz bir odak ve disiplin gerektirir. Gücün üçüncü ve son halkası, iki dünyayı kaynaştırabilme becerisidir. Bu üçüncü safhaya eriştiğinizde, iradeniz ve isteğinizle ikisinde ya da herhangi birinde yaşayabilme becerisine sahipsiniz demektir.
Modern bilim şimdi, mistiklerin yüzyıllardır bildikleri şeyi onaylıyor. En büyük hata, sizin somut fiziksel bir varlık olduğunuz inancıdır. Fizikçiler, somut olarak görünen şeyin, tam olarak 99,99999 boşluk ya da Ruh olduğunu onaylıyor. Örneğin, bir zamanlar atomun katı olduğunu düşünmüştük. Şimdi, bir atomun bir futbol sahası genişliğinde büyütüldüğü takdirde, elektronların stadyumun etrafında uçuşan pirinç taneleri ile atomun çekirdeğinin bir pirinç tanesi olacağını biliyoruz. Anlaşılan o ki, geriye pek çok boş alan kalıyor.
Büyük ustalar kendilerini, daha büyük bir enerji alanında işlev yapan enerji alanları olarak görürler. Güç, toplayabildiğiniz, yoğunlaştırabildiğiniz ve artırabildiğiniz enerji miktarıyla ölçülür ve yapabildiğiniz seviye ve derece, sizin kişisel gücünüzü belirler. Enerjinizi, daha yüksek bir frekansa ve sürate ulaştırmak için, çok daha yüksek bilinç seviyelerine ihtiyaç olacaktır. Yüksek sonsuz benliğinizle direkt bir kişisel deneyim yaşamadan sonsuz olduğunuzu bilemezsiniz. Spiritüel gelişime en büyük katkı, bilincin alışılmadık hallerinin içinden geçmektir. Sadece bu şekilde sınırlı, fiziksel benliğinizle ayrışmaya başlarsınız. Kendinizi gücün ikinci halkasına dâhil etmeniz gerekir. Toplu bilinç ilerlemesi olarak gelişme umudu taşıyan her spiritüel yasa, önce ikinci halkayı benimsemelidir.
Spiritüel yasalar, kendi kimliklerini her şeyin başı ve sonu yerine, araştırma merkezleri; daha yüksek bir bilinç seviyesinin kişisel keşif ve tecrübesine odaklı bir laboratuvar olarak görmelidir. Tüm önemli öğrenme yasaları gibi, spiritüel araştırma merkezleri, kendilerini gereksiz kılmaya çalışmalı. Özgürlüğü ve kendine dayanmayı öğretmeyen her yasa, hatalıdır. İnsanın sonsuz spiritüel kavramları korkuyla açıklaması, insanileştirmesi, sınırlı aklından geliyor. Gücün ikinci halkası, ruh dünyasına bir adımdır. Bu adım, tüm gelenek ve âlimlerin söylediği, daha üstün bir seviyedir.
Cennet kelimesi, anlamı "genişleme" ya da "genişlemek" olan, Yunanca "ouranos" kelimesinden gelir. Bu yüzden insan aklının bulutların üzerinde bir yere dönüştürdüğü cennet, aslında genişleme anlamıdır. Diğer bir deyişle, kendi kişisel bilinç ve gücünüzün evrimi ve genişlemesidir. İsa'nın söylediği şudur: "Cennetin krallığı içimizdedir" ve "Cennetin krallığı elimizdedir." Her iki ifade de, açıkça içsel gücünüze ulaşmanız gerektiğini ifade eder; Tanrı ruhtur ve bu ruh içimizdedir. Sizin temel kimliğiniz ruhtur; geldiğiniz yerden dolayı, bu formdan başka bir şey olamazsınız. Tüm bunların başlangıcı ruhtur ve sonuç olarak siz tüm kişi ve şeylerle birsiniz. Yaşamınızda daha fazlasına mı sahip olmayı seçiyorsunuz? Daha güçlü olmak mı istiyorsunuz? Öyleyse, kaynak içinizde ve ona erişmek için önce kendi kimliğinizin farkına varmalısınız. Siz, genişleme görevinde spiritüel bir enerji alanısınız. Spiritüel kimliğinizin farkına varın ve gücün ikinci halkasına adım atın. Sonrası size verilecektir.
|
|
|
|