Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 1178 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 1178 Ziyaretçi
|
Son Aktiviteler |
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 164
|
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 330
|
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 758
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 675
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,510
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,862
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,050
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,301
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,535
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,832
|
|
|
21 Rakamının Beyindeki Sırrı |
Yazar: Archilles - 18-04-2018, Saat: 21:18 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER
- Yorum Yok
|
 |
'Beyin midemiz gibi çalışır, önce bilgiyi alır sonra tekrar yolu ile hazmeder.'
Nasıl çalıştığı günümüzdeki tüm çalışma ve ilerlemelere rağmen tam olarak bilinmeyen beynin sırrı, beyinde oluşan ve 'nöron' adı verilen yaklaşık yüz milyar hücrenin içindedir. Bir nöronun yeni bir bağlantı kurma süresi yapılan araştırmalara göre 21 gündür. Bu şu demektir; bir davranışı 21 gün süre ile devam ettirmek, kurulan yeni nöron bağlantısı sayesinde o davranışın alışkanlık haline gelmesini sağlar. Zaman içinde daha sık tekrarlanan davranışlar ise 'vücut saati' kavramını harekete geçirerek süreklilik kazanmış olur.
Örneğin; her gün 7.30'da kalkan bir öğrenci tatil günlerinde dahi saat 7.30'da ansızın gözlerini açar. Çünkü vücut saati buna programlanmıştır. O halde herhangi bir davranışı, örneğin ders çalışmayı alışkanlık haline getirmenin bir yolu her gün aynı saatlerde çalışmak ve bunu 21 gün devam ettirmektir.
Beynimizi daha verimli kullanmak için bilinmesi gereken bazı hususlar üzerinde durmak yerinde olacaktır. Beyin hücreleri dışında insan vücudunun her organı doğumdan itibaren gelişir ve yenilenir. Beyin hücrelerinin sayısı ya sabit kalır ya da bazı dış etmenlerle azalabilir veya verimi düşebilir. Bu faktörleri sıralayalım:
1. Alkol sigara vb. kimyasal maddelerin kullanımı
2. Bilgisayar, tv, cep telefonu gibi elektronik araçlardan yayılan manyetik dalgalar.
3. Zamanı gereğinden fazla uykuda geçirmek
4. Yetersiz veya aşırı beslenmek
5. Hiçbir şey yapmadan boş geçirilen zaman da beynin verimini düşürür.
Beyni dinç tutacak ve daha verimli çalışmasını sağlayacak faktörler:
Dengeli ve düzenli beslenin: Özellikle büyüme dönemlerinde beslenme, vücuda sağladığı enerji bakımından oldukça önemlidir. Vücut kemiklerin uzaması, kasların gelişmesi için ihtiyaç duyduğu enerjiyi bol meyve, sebze ve protein içeren gıdalardan alacaktır. Bunun yanında meyvelerde bulunan işlenmemiş şeker vücudu zinde tutar, yorgunluğu alır. Bu nedenle her gün en az bir meyve tüketmek gerekir. Bu tüketimlerin vakitleri yemeklerden 30 dk. önce veya 3 saat sonra olursa meyvenin sağladığı yarar artar. Beslenme programı içinde kahvaltının da büyük önemi vardır, bu nedenle ihmal edilmemelidir.
Yeteri kadar uyuyun: Vücudun güne enerjik başlaması için gece uykusu çok önemlidir. Yaş ilerledikçe metabolizmanın ihtiyaç duyduğu uyku süresi azalır. Örneğin yeni doğmuş bir bebek günün 22-23 saatini uyku ile geçirir. Bu onun büyümesi için gereklidir. İlerleyen yaşlarda 6-8 saatlik uyku süresi bir yetişkine yeterli gelir. Bunun yanında 6-7 ve 8. sınıf öğrencileri 7-9 saatlik uyku ile rahatlıkla dinlenebilir. Diğer yandan okul dönüşünde 20 dakikayı aşmayacak bir uyku molası beyninizi toparlayarak sonraki öğrenmeleri daha verimli hale getirmeyi mümkün kılacaktır.
Tv, bilgisayar, cep telefonu gibi araçlarla çok uzun süre ilgilenmeyin: Özellikle öğrenciler, kendi sınırlarını bilerek, ailenizle de konuşup anlaşarak bu araçlardan faydalanma sürenizi belirleyin. Örneğin; haftada bir gün takip edeceğiniz bir dizi seçin. Cep telefonunuz, okuldayken ve ders çalışırken kapalı olsun. Bilgisayarı ise dersleriniz için gerekli olduğu zamanların dışında fazla kullanmayın.
Öğrenmeyi alışkanlık haline getirin: Sevgili öğrenciler; işleyen demir ışıldar, demiş atalarımız. Eğer siz öğrenmeyi okumayı, anlamayı alışkanlık haline getirirseniz beyniniz size uyum sağlayacaktır. Anlama hızınız artacak ve bilgi dağarcığınız genişleyecektir. Ancak çalışmak ve öğrenmek size işkence gibi gelirse o zaman 10 dakikada anlayabileceğiniz bir konuyu 2 saat geçse bile kavrayamazsınız.
Oksijenden faydalanın: Beyin oksijen ile çalışır, bunun için özellikle sabah erken saatlerde uyanıp, odanızı havalandırmak, mümkünse açık havada 20-30 dakikalık yürüyüşler yapmak yararlı olacaktır. Temiz havada yürümek, güneşin doğuşunu batışını seyretmek, erken kalkıp odanızdan rehavetli havayı uzaklaştırmak beynin işleyişine olumlu etki yapar.
Olumlu konuşmalar yapın: 'Dil ne söylerse beyin onu yapar' ifadesi gerçeği tam anlamı ile yansıtır. Örneğin; sabah kalkıp, bugün çok güzel bir gün ve ben mutluyum, önce bedeniniz ve yüzünüz mutluluk belirtisi olan ifadeleri alacaktır. Ancak tam tersi de mümkündür. Bugün çok sıkıcı, hayattan hiç tat almıyorum, şeklindeki düşünceler o günün berbat geçmesine sebep olur.
O halde gerçekten yapmak istediklerinizi söyleyin ki bunlar gerçek olsun. Beyniniz bunları gerçekleştirsin.
Yapmak istediğiniz fakat yapamayacağınız bir şeyi düşünün, sonra da aynı olayı yapabiliyormuş gibi davranın.
- Nasıl konuşursunuz?
- Nasıl nefes alırsınız? vs. doğru fizyoloji benzeşimini tanıyabilirsiniz, daha önce başarmayı düşünemeyeceğiniz şeyleri bile başarabilecekmiş gibi hissetmeye başlarsınız.
Küçük bir kız çocuğuna kirli, yırtık pırtık bir elbise giydirirseniz bir sokak çocuğu gibi, bir prenses elbisesi giydirirseniz ise bir prenses gibi davranır. Duruşunuz, konuşmanız, beyninizi, geleceğinizi ve başarınızı etkiler.
Gülümseyin: Hayata güzel baktığınızda her şeyin güzelini görür, gördüğünüz güzelliklerle de hayattan lezzet alırsınız. O halde işe gülümsemekle başlayın.
Kaynak: Sevilay Şimşek
gencgelisim.com
|
|
|
DUYGULARINIZI DEĞİŞTİRİN |
Yazar: Archilles - 18-04-2018, Saat: 21:12 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Duyularınız kıpır kıpır biliyorum. Muhteşem şeyler onlar. Hormon yüklü enerji bombaları. Endorfin. Özellikle de seratonin. Mutluluk hormonları. Bırakın duygularınızı. Serbestçe duygusallaşın.
Duygu yok etmez, merak etmeyin. Siz onları yok ettiğiniz için oluyor bütün bunlar. Ya da sizdeki duyguları erkekler ağlamaz çığırtkanlıkları ile törpüledikleri için. Erkekler de ağlar. Hem de ağlamak için illa benim gibi Balık burcu olmanız gerekmez. Ağlayın. Sulayın duygularınızı! Yeşertin yeniden. Ekşi bir çağla yeniden yeşersin duygularınız içinizde. Olgunlaşsın. Ya da hep çocuk olarak kalsın, ne zararı var?
Duygularınızın esiri olmadan duygusallaşın. Duygularınız yönetmesin hayatınızı, ama siz duygularınızı yönetin. Eski, yıpratıcı, yok edici, küstürücü, kızdırıcı duygularınızdan kurtulun bir çırpıda. Sonra yepyeni duygular yükleyin bilinçaltı bilgisayarınıza. Çok sevdiğiniz duyguyu örnek alın. Duygu gibi olacağım deyin ve olun. En sevmediğiniz çalışma arkadaşınıza ve en çok sevdiğiniz çalışma arkadaşınıza gidin. Öyle bir davet edin ki, ikisi de şaşırsın. Ticket’larınıza (ya da paranıza) kıyın biraz. Korkmayın bitmez. Ismarlayın. Geri gelir. Size döner ve size dönen duygularla süslenir hayatınız.
Dünyanın en dışındaki o muhteşem atmosferin dünyamızı koruması gibi, duygu atmosferi de bizim koruma kalkanımızdır. Öğretilenler yanlış, inanmayın o hurafelere! Duygular yok etmez. “Başımıza gelen hep duygularımız yüzünden…” demelerine kanmayın birilerinin. Başımıza gelen duygularımızın değil, duygusuzluklarımız yüzünden. Şöyle ortaya bol kepçe karışım duygu salatası ile besleyin hayatınızı. Laf salatasından bahsetmiyorum. Duygulardan bahsediyorum. Duyguları bulun. Ortaya çıkartın. Sizi ortaya çıkartabilecek duyguları ortaya çıkartın. Ve yaşatın onları. İnanın, siz onları yaşattıkça onlar da sizi yaşatacak.
Münir Arıkan
Dahi Beyin Blog
|
|
|
Evimizdeki Bu Zehir Kaynağına Aman Dikkat ! |
Yazar: Archilles - 18-04-2018, Saat: 21:09 - Forum: SAĞLIK
- Yorum Yok
|
 |
Kliniğime gelen 12 yaşlarındaki kız çocuğu, bana gelmeden yaklaşık iki sene önce aşırı halsizlik, yorgunluk ve mide bulantısı şikâyetleri ile ailesi tarafından bir tıp fakültesine götürülüyor.
Teşhis aplastik anemi. Bu kemik iliğinin baskılandığı ve neredeyse tüm kan hücrelerinin sıfırlandığı korkunç bir hastalık.
Devreye hemen bu hastalığın tedavisi için kullanılan kemoterapi ilaçları ve kortizon giriyor. Küçük hastamın durumu iyice kötüleşiyor. Ölümün eşiğine gelen çocuktaki asıl sorun neymiş biliyor musunuz? Ağır metal zehirlenmesi..
Zehirlenmenin kaynağı mı? Tost makinesi. Anne tost makinesinin yüzeyi çizildiği için önlem almak adına içini alüminyum folyo ile kaplamış. Yani yediği tostlarla küçük kızın vücudunda yüksek miktarda alüminyum birikmiş.
Vücut ağır metallerin yükü altında, ilik baskılanmış kan hücresi üretemiyor. Neyse ki, hastam ağır metalleri vücuttan atan şelasyon tedavisine başladıktan kısa süre sonra tamamen iyileşti.
Alüminyum folyolar ısıyla temas ettiklerinde muhafaza ettikleri yiyeceğin içine alüminyum salmaya başlarlar. Bunu bilmeyen birçok ev hanımı, balığı, sebzeyi bu folyolara sarıp fırına atar.
Aslında kimse bunu bilmek zorunda değil. Esas sorumluluk folyoyu yapan ve bu bilgiyi paylaşmayan üreticide, onu denetlemeyen kurumlarda. Ama maalesef kimse bizi korumadığı için, bütün tehlikeleri öğrenmek ve önlem almak yine bizlere düşüyor..
Kaynak:birgulus
|
|
|
Kainatın Bütünsel Enerjisini Nasıl kullanabilirsiniz? |
Yazar: Archilles - 18-04-2018, Saat: 13:22 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Yaşam her an değişerek bir sonraki anı doğuruyor. Yani gelecek şimdiden doğuyor. Geleceğin yaratımını yapan şimdi’de neler oluyor diye şöyle bir baktığımda değişimin hızına ve dönüştürme kuvvetine hayranlık duyuyorum. Yaşam sürekli akan bir şey, duran bir şey değil.
Bu akışı her an hissedebilir insan. Ve hissettiğinde her şeyi daha iyi tanır. Başta kendini tanımaya başlar. Yaşamın ne hızda bir değişim yarattığını somut olarak görmek istediğimde çocuklara bakarım. Ve her seferinde çok şaşırır, hayran olurum. Onlar kâinatın değişimine direnç göstermezler, uyum sağlarlar. Kendilerini her şeyden kopmuş ve ayrı görmezler. Bütünlüğü hissederler. Onların yanında olduğunuzda tüm negatif enerjinizi pozitife çevirirler. Bu sadece şimdiki zaman için geçerli değil, tüm zamanlar için böyledir. Her zamanın çocukları o zamanın, o an’ın içinde olan varlıklardır. Siz de onlarla birlikte olduğunuzda an’da daha fazla var olursunuz ve bu size çok iyi gelir. An’da var olmak, o anın getirdiği her şeyi kabul edip zamansızlığın derinliğinde olmaktır. Zaman zihnin yarattığı bir şeydir. Zaman olmadığında gelecek de olmaz, gelecek olmayınca kaygı ve endişe de olmaz.
Yeni insanlık bütünleşmeye doğru ilerliyor. Bunu anlamak için önce kâinatın temel var olma prensibini anlamak gerekir. Kâinat sürekli yaratımda olan bir bütündür. Aynı zamanda en ufak zerreye bile bireyselliğini veren bir bütün... Her zerre bütüne uygun hareket eder. Her zerre her zerreyle iletişim halindedir. Aralarında bütünü bir arada tutan bir bağ vardır. Her parça aynı özdendir. Ve her parça bütünün hayrına hizmet eder. Farkında olarak veya olmayarak… Her varlığın özünde bütünün bilgisi vardır. İnsan bu bilginin farkında olmadan yaşar. Yaşam yolculuğunda karşısına çıkan her şey ona bu bilgiyi, her duyu kanalından uyararak hatırlatmaya çalışır. Bu hatırlama süreci yaşamlar boyu sürer. İnsan hatırladığında ise artık uyanmış ve aydınlanmış olur. Bu durumda kâinatın tüm enerjisiyle bir olur, bir hareket eder.
Bütünü anlamanın ön şartı, kendi bireyselliğini fark edip yaşayabilmektir. Yani kendini OL’durmaktır. Senin aracılığınla bütün bir şey açığa vurmak istiyor. Bu durumda yapman gereken tek şey, neyi açığa vurmak istiyorsa ona izin vermektir. İzin verdiğinde kendini OL’ durmuş olursun. O zaman bütüne direnç göstermek yerine ana akışa uyum sağlarsın. Bu, aynı zamanda kendi yolunu, kendi akışını da bulman demektir.
Bütünü Görmenin Çağdaş Aracı: İnternet
Biz yeni insanlık olarak bütünü yavaş yavaş kavramaya başlıyoruz. Bunu yaşam tarzlarımızı incelediğimizde kolaylıkla görebiliriz. İnsanlığın keşifleri birçok amaca hizmet ederken aynı zamanda bütünü keşfetme anlamı ve amacı da taşıyor. Bana göre tüm zamanların en bireyselleştirici ve birleştirici keşfi şu ana kadar internettir. İnternet, bütünü hissedebilmenin en somut hallerinden biri olarak tüm yaşamı değiştirdi. İnsanlara sürekli genişleyen sınırsızlığın içinde var olma duygusu yaşatıyor. Kendi bireyselliğini keşfetmek için harika bir fırsat. Kişisel bloklar, siteler, forumlar, sosyal iletişim grupları ve aklınıza gelebilecek her türlü sanal ortam buna izin veriyor. Yaratıcılık, özgünlük ve işbirliği kavramları internetle daha fazla ortaya çıktı. İnsanlar artık internet sayesinde birbirilerini görmeden sanatsal, bilimsel ve iş dünyası alanında ortak işler ortaya çıkarıyorlar. Diğer taraftan internet paylaşım ortamı olduğundan ve bilgiye kolay ulaşılabilirliği sağladığı için insanların bilinci çok hızlı bir şekilde genişliyor. Kolektif zihin yerini daha fazla bireyselliğe bırakıyor. Adeta bireysel devrim yaşıyor insanlık. Özellikle 1990 yılından sonra doğanların özelliklerinin oluşumunda internetin büyük etkisi var. Anlam arayışı içinde olan, kendini keşfetmeye çalışan, halini açmak ve kullanmak isteyen bir gençlik var. O nedenle de yetenekler çok önemli hale geldi. İnsanlar yeteneğe daha fazla değer vermeye başladırlar.
Kurumların Bakış Açısı
Yaşamını kolektif bilince uydurmaya çalışmayanların sayısında önemli derecede artış var.
İnsanlıktaki bu değişim doğal olarak hem kurumları hem de bireylerin kariyer anlayışını kökten değiştiriyor. Kurumlar bu yeni insanlıktan nasıl faydalanacaklarına odaklanmak yerine, onların çıkardığı sorunlara odaklandılar. Onlar insanlığın iş dünyasındaki son sürümleri. Onlar kendini bütünleme yolunda ilerleyen, bireyselliğini açığa vurmak isteyen yeni insanlar. Kâinatın değişim hızının göstergeleri onlar. Onlarla savaşmak, değişime uyum sağlamak yerine direnmek demektir. Onları kabul edip anlamak tüm insanlığın bütünlenmesine yardımcı olacaktır.
Şimdi onlar iş dünyasında sorun olarak görünüyorlar ve iş dünyası da buna nasıl çözüm bulacağını tartışıyor. Eğer değişim sürekli ise ve onlar son sürümler ise o zaman eski sistemlere zaten uyumlu olmamaları gerekir. Onların eski sistemlere uyumu için enerji harcamak, ileri değil geriye doğru bir harekettir. Olması gereken, var olan sistemleri onlara uygun şekilde geliştirmek ve tasarlamaktır. O zaman onlar öğretmen olurlar ve onlardan öğrenen kurumlar da her zaman diri, her zaman var olarak yola devam ederler.
Kaynak: Deniz Ağgül Güler
|
|
|
Düşündüğünüz Hayata Sahip Olmak İçin Adres: BİLİNÇALTI |
Yazar: Archilles - 17-04-2018, Saat: 23:52 - Forum: Bilinçaltı
- Yorum Yok
|
 |
Hipnoz kelimesi yunanca uyku anlamına gelir. Aslında bu işin felsefesini yapacak olursak hipnoz bir uyku hali olmayıp uyanıklık halidir. Zaten yapılan çalışmalarda hipnoz altındaki kişide elektroansefalogramların (beynin uykuda olup olmadığını en kesin şekilde bildiren cihaz) uyanıklık trakeleri vermesi bunun kanıtıdır. Hipnozun tarihçesi M.Ö. 5000’e eski Mısır’a kadar uzanır. Din adamlarınca bir arınma yöntemi olarak kullanılan hipnoz, tedavi edici olarak tıp alanına resmi ve bilimsel anlamda 1748’de F. Anton Mesmer ile girmiştir. Ancak unutulmamalıdır ki hipnoz telkin almaya hazır hale getirir, hipnoz iyileştirmez.
İyileşmek tamamen kişinin kendi bilinçaltını ikna etmesi yani kendini inandırması ile ilgilidir. Burada şunu hatırlatmadan geçemeyeceğim, İnanç; sinir sistemine doğrudan gönderilen emirdir. Tüm hastalıkların %75’inin psikosomatik (zihinsel teşvikle) olması da bu gerçeği gözler önüne serer.
Hipnoz sırasında telkin almaya hazır olan zihin bedenine de söylenen uygun davranmayı emreder. Bu emir sonucu ortaya çıkanlar şaşırtıcı ve aynı zamanda düşüncenin gücünü ispatlayıcıdır. Şöyle ki, Hipnotik trans halindeki kişiye kızgın demir denilen buz parçası dokunduruluyor ve orası yanık gibi su topluyor. Sonuç gerçekle değil inançla ilgilidir.
Kişinin bilinçaltının uyandırılması olarak ifade edebileceğimiz hipnozun 3 temel kavramı vardır. Bakış, söz ve düşünce. Sadece hipnozda değil tüm yaşamda bu üçlü, yönlendirici olarak karşımıza çıkar. Zihinsel yaşamın %90’ı bilinçaltıdır. Bu gerçek düşüncenin, dolayısı ile inancın ve yine dolayısı ile inancı ortaya koyan sözlerin ne denli büyük anlam ifade ettiğini gösterir.
İnanç kişiyi yönlendirir ve kişi de kendini inandırırsa yapabilecekleri sadece hayal gücü ile sınırlıdır. Örneğin Matematik dersinde uyuyan bir öğrenci zil çalınca uyanır ve tahtada yazılı olan 2 problemi ev ödevi zannederek defterine yazar 1 hafta uğraşır ve birini çözer. Ancak o iki problemi öğretmen çözülemeyeceğini kabul ederek yazmıştır. Çocuk bunu bilseydi muhtemelen çözemezdi. Ya da şöyle ifade edelim. Birisi sizden bir şey istediğinde istenen şeyin yerini bilmediğinizi söylerseniz o şeyi bulamazsınız çünkü beyninize onu görmeme emri vermiş olursunuz. Psikolojide buna schotoma denir.
Görülüyor ki hayat tamamen inanmak ve harekete geçmekle şekilleniyor. Bundan başka dış etmenler kim olduğumuzu, hangi ailenin çocuğu olduğumuzu, cinsiyetimizi belirliyor olabilir ancak ne olduğumuz kendimizle, düşünce, inanç ve sözlerimizle ilgilidir. O halde bilinçaltının gerçek ve hayali ayırt edememe özelliğinden yararlanarak geçmişi istediğiniz gibi tasarlayıp, belleğinizde yeni geçmişinize yönelik anılar canlandırabilirsiniz. Bu da sizi daha istendik bir geleceğe taşıyacaktır.
Sevilay Çelik
Kaynak:gencgelisim.com
|
|
|
Para Bereketinizi Nasıl Artırırsınız? |
Yazar: Emka - 17-04-2018, Saat: 20:57 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Bu yazıda bereketin size akmasını durduran şeyin ne olduğunu ve artan yüksek miktarlardaki parayı almaya nasıl açık olabileceğinizi öğrenebilirsiniz.
1. Parayla ilgili engelleyen inançlarınızı tanımlayın
Eğer paranın hayatınıza serbestçe akmasına izin vermiyorsanız, bu her zaman parayla ilgili engelleyen inançlarınız olduğu anlamına gelir.
Bilinçaltınıza ailenizden ve öğretmenlerinizden sıkça tekrar edilmiş kalıpları alırsınız ve böylece bunlar inanca dönüşürler.
Çocukken anne babanızın, öğretmenlerinizin ve diğer otorite figürlerinin hep doğru olduğunu düşündünüz ve böylece fikirlerinin geçerliliğini sorgulamadınız ve hepsini gerçek saydınız. Sıkça tekrar edilen görüş ve kalıpları bilinçaltına aldınız ve hayat deneyiminiz de sahip olduğunuz inançların yansıması haline dönüştü.
Bu tarz inançları tanımlayabilmek için çocukken anne babanızın parayla ilgili hangi görüşlere sahip olduğunu hatırlamanız gerekir. Varlıklı insanları eleştirirler miydi? Genellikle almaya güçlerinin olmadığını mı tekrar ederlerdi? Borçlardan ve bozuk maddi durumdan mı bahsederlerdi? Bütün bunlar bilinçaltınızın derinliklerinde bulunan muhtemel engelleyen inançlar olabilir.
Bu inançları bulup çıkartmak zaman alabilir ancak bu zamana değer. Finansal durumunuz buna bağlıdır. Bunları bir kez açığa çıkardığınızda paranın hayatınıza serbestçe akmasını da sağlayacaksınız.
Sıkça tekrar edilen ifadeleri hatırladığınızda bunları yazın ve yüksek sesle okuyun. Okuduğunuz ifadeye cevap olarak karnınızda negatif bir his oluşuyorsa bu sahip olduğunuz engelleyen bir inancı açığa çıkardığınızı gösterir.
Şimdi bu engelleyen inancı düşünmeye çalışın. Bu inanca sahip olmanın faydası var mı? Bu inancın bereketin akışını engellediğini ve işe yaramaz olduğunu anlamaya çalışın.
Sahip olduğunuz bu inancın başlangıçta size ait olmadığını anlamanız gerekir. O yalnızca anne babanıza veya öğretmenlerinize ait sıkça duyduğunuz bir görüştü ve sonuç olarak bilinçaltınız onu kabul etti.
Anne babanızın sizin yalnızca iyiliğini istediğini anlamalısınız. Onlar da anne babalarından böyle görmüşlerdi ve o yüzden size doğru bir şey öğrettiklerini zannettiler. Bu tarz ifadelerin size zarar vereceğinin farkına varamadılar.
Anne babanızı maddi bereket konusundaki bilgi eksikliğinden dolayı tamamen bağışlamalısınız. Öğretebilecekleri en iyi şeyi öğrettiler o yüzden onlardan aldığınız tüm güzel dersler için takdir edici olun ve çok iyi olmayan dersler için de anlayış gösterin.
Anne babanızı tamamen bağışlayıp onların kıymetini bildiğinizde kısıtlayan inancı da sonsuza dek çözmüş olacaksınız. Şimdi yapacağınız tek şey bereket ile ilgili pozitif bir olumlama söylemek.
Bu olumlamalar şöyle olabilir:
Para hayatıma kolayca ve sıkça akıyor.
Farklı kaynaklardan artan miktarlarda para kazanıyorum.
Her gün para kazanma fırsatları ile karşılaşıyorum.
Para kazanmak benim için çok kolay.
Ben şimdi paramı akıllıca kazanıyor, biriktiriyor, harcıyor ve yatırıma dönüştürüyorum.
Parayı bollukla kazanmayı hak ediyorum.
Bir mıknatıs gibi parayı çekiyorum.
Hayatımın işini yaparak büyüyor ve gelişiyorum.
Hayal ettiğimden daha fazla sevgi, mutluluk ve paranın hayatıma girmesine izin veriyorum.
Hem para kazanıp hem de kendimi eğlendirmeyi hak ediyorum.
Tüm dünyanın parasını ve kendi paramı onurlandırıyorum.
Para benim dostumdur.
Para yaşamımda özgürce ve sürekli dolaşıyor.
2. Para akışı tıkanıklıkları için evinizi kontrol edin.
Giriş kapısında, yüzünüzü kapıya dönmüş olarak durduğunuzda evin sol karşı köşesinde ne olduğunu kontrol edin.
Eğer eviniz yoksa ve bir kiralık bir odada yaşıyorsanız, yine aynı şey geçerlidir. Kapıda durun ve içeriye bakarken sol karşı köşede ne olduğuna bakın. Bu köşenin ne içerdiğine bakın.
O köşede bir dağınıklık görüyorsanız orayı mümkün olduğunca çabuk temizlemelisiniz. Para bölgesindeki dağınıklık para akışını tıkar.
Bu bölgeye koyacağınız bazı para sembolleri ile burayı güçlendirin. Bu semboller (Çin paraları, içi para dolu bir kap gibi) geleneksel bereket sembolleri veya size özel semboller olabilir.
Bozuk veya tam çalışmayan şeyleri tamir edin. Böyle şeyler de para akışını tıkar.
Para bölgesi aynı zamanda hayal panonuzu veya maddi olarak arzuladığınız şeylerin resmini koyabileceğiniz harika bir yerdir.
Buraya yeşil veya mor renkli şeyler koyun. Mor çiçekler olabilir veya mor ve yeşil resimler. Yeşil gelişmeyi, mor bereketi sembolize eder. İkisi beraber artan bereketi sembolize eder.

3. Kullandığınız dile dikkat edin
Hiçbir zaman yoklukla ilgili konuşmamalısınız, hangi gerekçe ile olursa olsun. Bu konuda şaka bile yapmamalısınız. Yokluktan bahsettiğinizde yokluğu düşünürsünüz ve yokluğun zihinsel bir görüntüsünü yaratırsınız. Ve sonuç olarak da yokluğa sahip olursunuz.
Maddi durumunuzdan yalnızca olumlu şekilde bahsedin. Eğer paranız yoksa, paranın hayatınıza gelmekte olduğunu ve ihtiyacınız olduğunda paranızın hep olduğunu söyleyin.
Başta yalan gibi görünebilir ancak zamanla bereketle ilgili bu pozitif ifadelere alışacaksınız ve hayatınızda artan bir para akışı deneyimleyeceksiniz.
4. Seçici odaklanmayı uygulayın
Yoklukla ilgili sembollere ve görüntülere bakmayın çünkü yokluk hayatınıza yansır. Daima bolluk bereket ile ilgili sembollere bakın.
Bahçedeki çiçeklerin bereketine, gökyüzündeki yıldızların bolluğuna, lüks arabalara veya zengin insanlara odaklanın. Birçok bereket sembolü vardır. Bu sembollere sürekli olarak odaklandığınızda, yüksek bir titreşim yaymaya başlayacaksınız ve bu da size daha bol para akışını açacak.
Yoklukla ilgili sembolleri tamamen göz ardı edin. Onlara hiç dikkat etmeyin ve bu şekilde yokluğu hayatınıza davet etmemiş olacaksınız. Genel olarak, hayatınızda görmek istediğiniz şeye odaklanın.
5. Bolluk içindeki insanların arasında olun
Eğer tüm arkadaşlarınız parasızsa sizin de maddi zorluklar yaşıyor olmanız sürpriz olmaz. Yalnızca varlıklı en azından borcu olmayan insanların arasında olun. Bu tanıma uyan hiçbir arkadaşınız ya da akrabanız yoksa, maddi durumunuzu yoluna koyana kadar yalnız kalın. Böylece maddi bolluk içindeki kişileri çekmeye başlayacaksınız.
Parasız insanları dışlamak istemeyebilirsiniz ancak parasızlıktan şikayet ederek size verdiği zararları düşünün. Zihninize yokluğun resimlerini işliyorlar ve bu da sizin gerçeğiniz olarak hayatınıza yansıyor.
Sizin için hangisinin daha önemli olduğunu düşünün. Varlıklı olmak ve kendinizi özgürleştirmek mi yoksa şikayet eden arkadaşlarla nefret ettiğiniz bir işe yapışıp kalmak mı? Bu tamamen sizin seçiminiz.
6. Çevrenizde daha fazla para kanıtı yaratın
Sahip olduğunuz tüm ucuz şeylerden kurtulun ve sadece kaliteli olanları bırakın. Sıkça alışverişe gitmemelisiniz çünkü böylece yokluk enerjisi yayan birçok ucuz şey alabilirsiniz. Az alın ancak zenginliği sembolize eden daha kaliteli ürünler alın.
Yüksek fiyatlı eşyalara sıcak bakmıyorsanız bu fikrinizi değiştirme zamanı. Bu o ürünlerin ne olduğuyla ilgili değil, onların değeri, fikri ve markası ile ilgili. Siz bir zenginlik sembolü alıyorsunuz. Bu eşyalara sıcak bakmıyorsanız, onlar sizin için hiçbir zaman alınabilir olmazlar.
7. Bereket titreşimine geçin
Titreşiminizi yükseltin ki bereketle aynı titreşimde olabilin. Yalnızca pozitif şeylere ve bereket sembollerine odaklanın, olumlu konuşun ve hiçbir zaman nefret, kıskançlık, güçsüzlük gibi düşüncelerin içine girmeyin, çünkü bunlar negatif görüntüleri hayatınıza çekerler.
8. Para konusunda kendinizi iyi hissedin
Birisi para konusunu gündeme getirdiğinde, kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Duymaya istekli misiniz, hevesli misiniz, heyecanlı mısınız? Ya da korku, endişe, kafa karışıklığı ve acizlik mi hissediyorsunuz? Bunlar finansal çekim noktanızı gösteren çok farklı titreşimlerdir.
"Kara gün" için para biriktirmemelisiniz çünkü böyle yaparak paraya doğru çok negatif (korku ve acizlik içeren) enerji yönlendirirsiniz. Bunun yerine parayı fırsatlar için bir kenara ayırın. Böylece yeni fırsatlara açık olursunuz ve onları almaya hazır olduğunuz için onlar da size daha çabuk ulaşırlar.
Paraya daha saygılı ve pozitif bir tutum içinde olmaya çalışın, böylece kısa zamanda hayatınıza para akışını yaratmaya başlayacaksınız. Paraya böyle bir tutum içinde olmak size zor geliyorsa; bu durum, konu hakkında hâlâ engelleyen bazı inançlara sahip olduğunuzu gösterir. Bu tarz inançları bulmak ve yok etmek için bu yazıdaki ilk maddeyi yeniden gözden geçirin.
9. Paraya saygıyla davranın
Yolda yerde para görürseniz alın, parayı cüzdanınıza özenle yerleştirin, parayı çantanıza veya cebinize tıkıştırmayın. Paraya saygılı olun ve böylece para sizi izlesin.
Faturalarınızı zamanında ödeyin. Borç aldığınız parayı ödemezseniz, bundan dolayı başka para alamazsınız. Parayı bir yerlerde saklarsanız, bu sahip olacağınız tüm para olur.
Parayı sevgi, mutluluk ve inançla verirseniz, o zaman para akışını açarsınız.
10. Para bağışlayın
Yardım kuruluşlarına, ihtiyacı olanlara ve iyiliğe vesile olacak şeylere para verin. Bu para size on katıyla geri döner. Bu evrensel bir kuraldır.
Paraya ve hayatınızdaki diğer iyi şeylere şükredin çünkü ne kadar şükür içinde olursanız doğası aynı olan şeyler hayatınıza akmaya başlar.
11. Sabırlı olun
Bereket sürecinin tadını çıkarın çünkü yakında zengin olacaksınız. Ancak hâlâ paranızın olmadığının kanıtlarına bakar durursanız emin olun ki para hayatınıza daha yavaş akacak.
Henüz hiç kanıtı olmasa bile, paranın hayatınıza akacağına dair inançlı olun. Paranın yokluğunu gözardı edin ve tüm enerjinizi paranın geldiğine dair inancınıza odaklayın - ve gelir.
Sonuç
Bu para akışını sağlayacak 11 teknik, finansal olarak daha büyük bolluk içinde olmanıza yardım edecek. Bütün teknikleri veya aklınıza yatanları deneyebilirsiniz. İnanç ve heyecanla uygularsanız muhakkak işe yararlar.
Ancak negatif bir tutumla uygulamaya başlarsanız, işe yaramaz çünkü negatif enerji bu tekniklerin faydalarıyla uyumlu değildir.
O yüzden, bu adımlar üzerinde güvenle ve pozitif olarak çalışın ve kısa zamanda gelen paranın tadını çıkarın.
Kaynak: Hakan Arabacıoğlu
|
|
|
BEDENİMİZİN DUYGUSAL DİLİ VE OLUMLAMALARI… |
Yazar: Archilles - 16-04-2018, Saat: 18:46 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Vücudumuz deneyimlemekte olduğu duygusal ve bilinçaltı mesajları bize ağrılar ve hastalıklar şeklinde ifade ederek iletişim kurmaya çalışır. Genel olarak hayatımızla ilgili doğru yolda olup olmadığımızı bu mesajlar sayesinde anlarız. Karmaşık hayatlarımız, bazen vücudumuzdan bize gelen mesajlar farketmemizi engeller. Kendi iyiliğimiz için dönüşüm ve berraklık, bu mesajları anlayarak gereğini yapmaya niyet ettiğimizde başlayacaktır. Aşağıdaki listede yer alan bilgiler sezgisel olup, bu listeye bir çok ek yapmak ve onu geliştirmek mümkündür.
Ergenlik sivilcesi: Kabul edememek, kendini beğenmemek
Olumlama: Kendime duyduğum sevgi ve anlayış vücuduma ve yüzüme yansıyor.
Bağımlılıklar: Kendinle yüzleşmekten kaçmak. Korkuyla yüzleşmemek. Kendini sevmenin nasıl olacağını bilememek
Olumlama: Aradığım cevapları bulabilmek için içime dönmek ve içime bakmak güvenlidir.
Alkolizm ve Suistimal: Faydasızlık hissi, suçluluk, yetersizlik ve kendini reddetme hisleri.
Olumlama: Şu an şimdi de yaşıyorum. Her an benim için yeni. Kendi değerimi görüp farketmeyi seçiyorum. Kendimi şu an seviyorum ve onaylıyorum.
Alerji: Kendinizin veya başkasının sizin gücünüzü inkar etmesi
Olumlama: Dünya güvenli ve dostça. Ben güvendeyim. Hayatla barışığım.
Ayak Bileği: Esnek olamamak, suçluluk duygusu. Bilekler keyif alabilme yeteneğini temsil eder.
Olumlama: Hayattan keyif almayı ve neşeli olmayı hakkediyorum. Hayatın bana sunacağı tüm keyifleri şu andan itibaren kabul etmeyi seçiyorum.
Kaygı ve Sinir: Hayatın doğal akışına güvenmemek.
Olumlama: Kendimi seviyor ve onaylıyorum. Hayatın akışını ve aşamalarına güveniyorum. Güvendeyim. Sevdiklerim güvende.
Kol problemleri: Hayatın getirdiği deneyimlere tutunamamak.
Olumlama: Bana gelen tüm deneyimlere sevgiyle sarılıyorum ve bu tecrübeleri keyifle kucaklıyorum.
Sırt Ağrısı (üst): Duygusal destek eksikliği. Kimse tarafından sevilmeme hissi, aşık olmaktan korkmak.
Olumlama: Kendimi seviyor ve onaylıyorum. Hayat beni her zaman sever ve destekler.
Sırt Ağrısı (orta): Suçluluk duymak, geçmişe takılı kalmak. Sırtında yük olarak taşıdığı insanlardan kurtulma ihtiyacı.
Olumlama: Geçmişi evrene serbest bırakıyorum. Kalbimdeki sevgiyle birlikte hayatımda ilerlemekte özgürüm.
Sırt Ağrısı (Alt) : Parasal endişeler, finansal kaygılar.
Olumlama: Hayatın tüm aşamalarına güveniyorum. Tüm ihtiyaçlarım hallediliyor. Güvendeyim. Sevdiklerim güvende.
Yüksek Tansiyon: uzun süreli ve çözümlenememiş duygusal problemler.
Olumlama: Geçmişi sevgiyle evrene serbest bırakıyorum. Kendimle barışıyorum. Huzura ulaşmayı seçiyorum.
Alçak Tansiyon: Çocukken az sevgi görmek. Yenilgiyi kabullenme, “neye faydası olacak, nasılsa işe yaramayacak “ duygusu
Olumlama: Şu andan itibaren hiç bitmeyecek keyifli bir hayat yaşamayı seçiyorum. Hayatım çok keyifli.
Kemik Kırılması: Bir otoriteye karşı isyan etmek
Olumlama: Hayatım için tek otorite benim. Kendim için en iyi olanı en hayırlı olanı seçecek olan kişi de benim.
Göğüs Ağrısı (sol): Sevilmeme, sevgiden beslenememe hissi. Fazla fedakar olmak, hep başkasını düşünüp hiç kendini düşünmemek.
Olumlama: Ben etrafımdaki herkes tarafından sevilirim. Çevremden gelen sevgi enerjisi beni besler.
Göğüs Ağrısı (sağ): Aşırı korumacı olmak, aşırı çocuk sahibi olma isteği, sevgiyi göstermekte güçlük.
Olumlama: Güvende olduğumu ve sevildiğimi bilerek hayatı kucaklıyorum ve ona güveniyorum. Sevmeyi seçiyorum. Sevilmeyi seçiyorum.
Nefes Almada Güçlük: Hayatta iyi bir rol almaktan duyulan endişe veya red edilme korkusu. Layık olamama korkusu.
Olumlama: Özgür ve tam bir şekilde yaşamak benim doğuş hakkım. Sevmeyi hakkediyorum. Hayatı bana sunduğu hayrıma olan herşey ile tam olarak yaşamayı seçiyorum.
Kanser: Affedeemek, derin yaralar, sırlar, derin üzüntüler ve kırgınlıklar.
Olumlama: Geçmişi ve geçmişteki yaşadığım tüm üzüntüleri ve bu üzüntülere sebep olan herşeyi affediyorum. Sevgi enerjimle hayrıma olmayan tüm bu enerjileri evrene serbest bırakıyorum. Hayatımın içini keyifle ve mutlulukla doldurmayı seçiyorum. Kendimi seviyorum ve onaylıyorum.
Öksürük: Dünyaya ve çeyreye haykırma isteği. “ beni dinleyin mesajı “
Olumlama: Farkediliyor ve en pozitif yollarla takdir ediliyorum. Seviliyorum.
Kulak Problemleri: Duymak istememek. Öfke yada etrafta çok fazla karmaşa
Olumlama: Sevgiyi duymaya niyet ediyorum
Dirsek Problemleri: Yön değiştirmeyi ve yeni deneyimleri yaşamayı kabul etmemek
Olumlama: Hayatımda meydana gelen yeni yönlerin, yeni değişikliklerin akışına kolaylıkla adapte oluyorum.
Baygınlık, Fenalaşma: korkular, başedememek. Gerçekten olup biteni anlamak istememek.
Olumlama: Ben tam bütünüm ve en önemlisi güçlüyüm. Hayatımda karşıma çıkacak herşeyle başedebilecek güce ve bilgiye sahibim. Kendimi olduğum gibi kabul ediyor ve onaylıyorum.
Bayansal Problemler: Kendini kabul edememek içindeki kadınsal yönleri reddetmek.
Olumlama: Kadınlığımdan keyif alıyorum ve gurur duyuyorum. Kadın olmayı seviyorum. Vücudumu seviyorum.
Gaz Sancısı: Hazmedilememiş fikirler yada endişeler
Olumlama: şu an artık rahatım. Hayat rahatlıkla ve kolaylıkla benim içimden akar.
Başağrısı: Kendini çok eleştirme. Aslında olanbiteni kabullenmek istememek
Olumlama: Kendimi seviyor ve onaylıyorum. Kendimi görüyorum ve etrafımdaki olayları sevgi enerjisiyle kabule geçiyorum. Güvendeyim.
Sinuzit: Bir kişiye karşı irite olmak. Özellikle yakınınızda olan birinin sizi irite etmesi
Olumlama: Etrafımdaki herkesle huzur ve barış içinde yaşamayı seçiyorum. Çevremi iyi niyet ve sevgi enerjisi ile sarıyorum. Güvendeyim. Mutlu ve huzurluyum
Sevgiyle
Not: bu yazı Louise Hay ve Caroline Myss’in kitabından özetlenmiş
|
|
|
Negatif Duygularınızı Kabullenmenin Beyninize Yapacağı Etkiyi Keşfedin |
Yazar: Archilles - 16-04-2018, Saat: 18:39 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM
- Yorum Yok
|
 |
Her zaman pozitif kalmamız ve mutlu olmamız bize sık sık söylenen bir şey olmuştur artık. Peki bu telkinler her zaman pozitif kalmamıza gerçekten olanak tanıyacak mı?
Osho’ ya göre, pozitif olmaya çalışmak aslında bizi engelleyebilir. Mutluluğumuzu arttırmak için üzüntümüze de ihtiyacımız olduğu görüşündedir. Her zaman olumlu kalmaya çalışma sorunu bir nevi doğru değildir. Eğer gerçekten kavrayabilirsek üzüntü aslında bizim arkadaşımız, yol gösterenemiz bile olabilir.
Osho, hüzünlü zamanlarımızda olduğumuzda bunun bizde yarattığı yalnızlık ve sessizliği kendi içimizdeki derinlere inme şansı olarak kullanmamız gerektiğini belirtiyor. Ona göre bu sayede tam olarak bu yalnızlık ve derinlik aşamasında bu anı kendinizi iyileştirmek adına bir meditasyon zamanı olarak değerlendirmelisiniz.
Olumsuz duygularımız zihinsel sağlığımız için önemlidir
Osho bu görüşlerinde yalnız değil. Son zamanlarda yapılan araştırmalarda olumsuz duygu durumlarının da zihinsel sağlığımızı iyi yönde etkiliyor olabileceğine dair sonuçlar bulundu. Düşüncelerimizi bastırdığımız an, karşı tepkiyi yaşama eğiliminde oluyoruz ve baskılamaya çalıştığımız şeyi daha çok hissediyoruz.
New York Üniversitesi profesörlerinden Hall E. Hersfield, psikolojik rahatlık ile kombine duygusal deneyimler arasındaki bağlantıyı araştırmaya başladı. 12 seanslı bir psikoterapi programı ile yapılan araştırmada hem iyi hem kötü deneyimlerin karışmasının, kişinin zorlu olayları atlatmasına, sadece iyi deneyimler yoluyla yapılan olumlamalardan daha fazla yardımcı olduğunu ortaya çıktı.
Pozitif düşünmeye çalışmak birey açısından iyi ve faydalı bir şeydir fakat birey “her zaman” pozitif olmaya odaklanmaya ya da kendini buna şartlamaya başladığında, bu bir soruna dönüşecektir. Hayat aynı zamanda hüzün, öfke, kaygı gibi üzücü duygularla ilgilidir ve onları kabullenip deneyimlemekten kaçınmak çoğu durumda fayda değil zarar getirecektir. Sürekli iyi hissetme çabası ile negatif duygulardan uzaklaşıp onlardan kaçmayı deneyerek, onları kabullenmenin bize katacağı güçten mahrum kalmamalıyız.
Kabullenebilme yetimizi nasıl geliştiririz?
Kabullenemediğiniz durumun etiketini belirtin. Örneğin, öfkelendiğinizi kabul etmiyorsanız, “şu an kızgınım” şeklinde aklınızı başınıza getirin, kendinizi hissedin.
Bununda diğer tüm duygular gibi sadece bir “duygu” olduğunu unutmayın. Bu yolu kullanarak duygularınız kabullenmeye başlayabilirsiniz.
Vücudunuzun hangi kısmının gergin olduğunu hissedin ve soluduğunuz ciğerinize giren ve çıkan nefesinizi hayal edin. Nefes alırken kendinizi, “Sorun yok” diyerek telkinleyin.
Mevcut düşüncelerinizin, duygularınızın ve hislerinizin 10’da kaçını kabul ettiğinizi düşünün.Ve kendinize bunu yükseltmeniz için ne yapanız gerektiğini sorun!.
|
|
|
Başka Bir Kişiyle Spiritüel Bir Bağ Kurmaya Başladığınızı Gösteren 4 İşaret |
Yazar: Archilles - 16-04-2018, Saat: 18:33 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
1. Yükselen Enerji
Kişisel bağ ile spiritüel bağ arasındaki fark enerji ile hissedilebilir. Spiritüel olarak birisiyile bağ kurduğumuz zaman, enerjimiz artmaya ve genişlemeye başlıyor. Bu genellikle bir tür uğultu, titreme ya da karıncalanma olarak kendini gösterir ve bağa bağlı olarak kendinizi heyecanlı, korkmuş veya canlanmış hissedebilirsiniz.
2. Benzer Rüyalar
Spiritüel düzleme ulaşmak rüyalarla mümkün olduğu için -rüya esnasında beden daha rahat ve serbest olduğundan- rüyalar aracılığıyla spiritüel bağ kurabiliriz. Birisini rüyada görmemiz illa onunla spiritüel bir bağ kurduğumuz anlamına gelmez. Bazen sadece insanlar hakkında rüya görürüz. Fakat paylaşılan rüyalar farklıdır. Paylaşılan rüyalar spiritüel bir bağın olduğunu kesin olarak kanıtlarlar.
3. Anlık Kimya
Spiritüel bir bağın varlığını gösteren diğer bir işaret ise iki kişi arasında anlık uyuşan kimyalardır. Uyumlu kişilikleri sadece kişisel özellikler belirlemez ama aynı zamanda hedeflerinizin, ihtiyaçlarınızın ve arzularınızın bu alanlar içinde neredeyse mükemmel bir şekilde hizalandığı fiziksel kimya ve duygusal kimyayı da belirler.
4. Meditasyon
Eğer gerçekten spiritüel bir bağın olup olmadığını merak ediyorsanız kendinizi meditasyona vermelisiniz. Kanıtlanmış bir teknik ise düşünceli bir pozisyona geçmek ve kalp çakrasına odaklanmaktır. Birçok spiritüel bağ kalp çakrasından uzanır -fakat bazıları üçüncü gözden veya taç çakradan uzanabilirler- zihininizle göğüs kafesinize odaklanın ve enerjinin nereden geldiğini hissetmeye çalışın. Enerjiyi takip edin ve zihninizde dolaşmasına izin verin. Enerjinin size telkin ettiği resimlere, seslere ve duyusal girdilere kulak verin.
Sahip olduğumuz her bağın enerjisini hissetmeye çalışıyoruz. Karşımızdaki insanın enerjisini tam olarak hissettiğimiz zaman ise spiritüel bağı keşfetmiş oluyoruz.
Kaynak:filoji.com/baska-bir-kisiyle-spirituel-bir-bag-kurmaya-basladiginizi-gosteren-4-isaret/
|
|
|
Düşünceni Değiştirirsen Hayatını Değiştirirsin |
Yazar: Archilles - 11-04-2018, Saat: 17:33 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM
- Yorum Yok
|
 |
Hayatımızı değiştirecek ve onu geliştirecek güce sahibiz. Ama bunu hiç bir zaman kullanmıyoruz. Bu genellikle yaşamı farklı anlamlandırdığımız bir tutumdan kaynaklanıyor olabilir. Yaşamın özünde düşüncenin önemini anlamak önemlidir. Yapılan tüm ilerlemeler sadece birer düşünceden ibaretti.
Düşüncelerimizi fark etmeden yaşıyoruz. Farkındalığımızı azaltıp otomatik pilotta yaşıyoruz. O halde Düşünce algımızı değiştirmek için bu 3 şeyi hayatımıza dahil etmeliyiz.
Sen Rüzgarda Savrulan Bir Yaprak Değilsin.
Bunu anlamak çok önemli yaşadığımız her şeyi planlayacak ve onu yönlendirecek kişi biziz. Kaderimizde varmış düşüncesi bizi çaresizlik ve umutsuzluğa sürüklemeye başlar. Ama biz bu geminin kaptanıyız. Rüzgarı doğru kullanarak istediğiniz yere gitmeyi öğrenmeniz lazım.
Hayatını Planlamalı ve Hedeflerini Koymalısın.
Düşünce insanı insan yapan en önemli şeydir. Bunun için rotanı çizmeli ve gitmek istediğin yere gitmelisin.
Düşüncelerini Pozitife yönlendir.
Pozitif düşünce bize pozitif bir yaşam verir. Bakış açımızı değiştirdiğimizde olaylar üzerinde daha güçlü oluruz. Pozitif düşünce bize güçlü bir motivasyon duygusu verir...
Kaynak:bilgierdemdir
|
|
|
|