Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Forum İstatistikleri |
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065
Detaylı İstatistikler
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 806 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 806 Ziyaretçi
|
Son Aktiviteler |
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 342
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 312
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,020
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,148
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,086
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,008
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,156
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,525
|
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,287
|
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,175
|
|
|
İşte yer yüzündeki 'ölümsüz' canlının sırrı |
Yazar: Archilles - 07-08-2017, Saat: 16:45 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER
- Yorum Yok
|
|
Dünyada hayatta kalma şampiyonu su ayısı da denilen tardigrad'lar. Bilim insanları, yaşadıkları sulak alanların kuruması halinde bile onlarca yıl hayatta kalmayı başaran bu mikroskobik canlıların sırrını çözdü. Bedenlerinin oluşturduğu camdan bir kalkanla karşılaştıkları doğal koşullarda hayatta kalmayı başaran bu canlılar, bilim insanlarına insan yaşamına da faydası olacak bir keşif için ilham verdi.
Ne aşırı sıcak ne radyasyon ne de uzaydaki patlamalar hiçbir şey onun keyfini kaçırmak için yeterli değil.
Tardigrad ya da su ayısı olarak bilinen mikroskobik boyuttaki tombul yaratıktan söz ediyoruz.
O hayatta kalma konusunda tam bir şampiyon.
Bilim insanları şimdi tardigrad'ların bu etkileyici korkusuzluklarının sırrını, küçük numaralarını ortaya çıkardı.
Tardigrad'ların kurak ortamda hayatta kalma becerilerinin ardında kuruyup ardından yıllar sonra yeniden rehidre olabilme becerileri yatıyor.
Su ayısı olarak da bilinen tardigrad'lar dünyanın her tarafında sulak ortamlarda yaşıyor.
Hayatta kalma becerileri ise sulak alanların kurumasıyla devreye giriyor.
Bu süreç başladığında su ayıları vücutlarındaki suyu, her bir hücrelerine kadar kaybediyor.
Bu yaratıkların eşsiz bir pompalama sistemi bulunuyor. Ve bu kuruma sürecinde, hücrelerindeki biçimsiz proteinler cam gibi bir form kazanıyor.
Tardigrad'ların hayatta kalma şampiyonu olmalarını sağlayan bu biyolojik özelliklerine ilişkin araştırma Moleculer Cell adlı dergide yayımlandı.
Tardigrad'ların, kuruma süreci sona erene kadar bazı protein türlerinden oluşan yaşamsal molekülleri hücrelerine hapsederek sakladıkları tespit edildi.
Bilim insanları tardigrad'lardan ödünç alacakları bu koruyucu proteinleri geliştirerek, aşıların kurumaya karşı direncini artırabileceklerini ve dondurarak ya da soğutarak saklamak zorunda kalmayaacaklarını düşünüyor.
Kaynak: cnn türk
|
|
|
NASA ilan verdi: Uzaylılarla savaşacak eleman aranıyor |
Yazar: Archilles - 07-08-2017, Saat: 16:36 - Forum: GÜNCEL HABERLER
- Yorum Yok
|
|
Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA yayınladığı iş ilanıyla dikkatleri yine üzerine çekti. NASA, uzaylılarla savaşacak eleman arandığını ve karşılığında 187 bin dolar ödeyeceğini duyurdu. İlanı verilen Gezegen Koruma Memuru, dünya üzerinde yalnızca NASA ve Avrupa Uzay Ajansı’nda tam zamanlı olarak bulunurken, hem Dünya'yı hem de uzayı korumak için görevlendiriliyor.
Olası bir uzaylı istilasına karşı ön saflarda mücadele etmek istiyorsanız ve hem iş arayışında ya da rutin işinizden sıkıldıysanız NASA’nın ilanına bakmakta fayda var. NASA, gezegen koruma memuru aradığını duyurdu. NASA tarafından yapılan açıklamada, NASA’nın 1967’de imzaladığı Uzay Anlaşması dolayısıyla böyle bir pozisyonu açtığı vurgulandı.
Bu pozisyonda görev yapan isim olan Catherine Conley, NASA içerisinde başka bir göreve atandığı için bu pozisyonun boşaldığı açıklanırken, dünyayı uzaylılardan koruma görevini üstlenecek kişinin 124.000 ile 187.000 dolar arasında kazanacağı belirtildi. ABD Başkanı’na verilen yıllık maaş ise 400.000 dolar.
Peki, Gezegen Koruma Memuru tam olarak ne iş yapar? Dünya üzerinde sadece NASA ve Avrupa Uzay Ajansı’nda tam zamanlı olarak bulunan bu görev hem Dünya’yı korumayı hem de uzayı korumayı kapsıyor. Bu pozisyonda işe başlayan kişiler, insanların gezegenlere, Ay’a ve uzaydaki diğer obje ve varlıklara zarar vermesini engellemeyi görev edinirken, Dünya üzerinde uzaydan geldiğine inanılan yabancı mikropların yayılması durumunda bunu engellemesi bekleniyor.
14 Ağustos’a kadar başvuruları kabul edecek NASA daha sonra bir değerlendirme sürecinden geçirerek bir adayı işe alacak. 3 yıllık bir kontrat sonrasında çalışanın performans ve isteğine bağlı olarak 2 yıl daha sözleşmeyi uzatma imkanı olacak. Mühendislik, fizik ya da matematik mezunu adayların başvurabileceği ilana sadece ABD vatandaşlarının başvurabileceği belirtilirken, uygun bir aday bulunamaması halinde ABD vatandaşı olmayan adaylar da ilana başvurabilecek.
Kaynak: mynet
|
|
|
ZENGİNLİK BİLİNCİ OLUŞTURMAK İÇİN İDEAL YÖNTEM |
Yazar: Spiritüeller - 07-08-2017, Saat: 15:46 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM
- Yorum Yok
|
|
Zenginlik, bilinçaltının birey tarafından ikna edilmesidir. " Ben milyonerim. Ben milyonerim...." diyerek zengin olamazsınız. Zihninizde zenginlik ve bolluk fikrini oluşturarak zenginlik bilincine varabilirsiniz.
Yoksulluğa yatkın bir zihni olan kişi kendini yoksulluk koşullarında bulur. Zihni zenginlik fikirleriyle dolu bir başkası ise etrafının ihtiyaç duyduğu her şeyle kuşatıldığını görür. Hiç kimsenin kaderinde yoksul bir hayat yoktur. Zenginliğe, ihtiyaç duyduğunuz her şeye, fazlasını biriktirebileceğiniz kadar paraya sahip olabilirsiniz. Sözcükleriniz, zihninizi yanlış fikirlerden arındıracak ve doğru fikirleri yerlerine oturtacak güce sahiptir.
" Benim zenginliğe ve başarıya ihtiyacım var " diyorsanız, yapacağınız şey, günde 3 ya da 4 kez beş dakika süreyle kendi kendinize " Zenginlik " " Başarı " kelimelerini tekrarlamaktır. Bu kelimelerin çok büyük bir gücü vardır. Bilinçaltının iç gücünü temsil ederler.
Zihninizi içinizdeki bu büyük güce demirleyin, sonrasında bununla bağlantılı koşul ve durumlar hayatınızda kendini gösterecektir. " Ben Zenginim " derken içimizdeki gerçek güçler üzerinde durmuş oluruz. "Zenginlik" derken zihinde hiç bir çatışma yoktur. Dahası siz zenginlik fikri üzerinde durdukça içinizdeki zenginlik hissi de artar.
Zenginlik hissi zenginliği yaratır, bunu hiç unutmayın. Bilinçaltınız banka ya da bir evrensel finans kurumu gibidir. Yatırdığınız ya da sunduğunuz fikre göre karşılık verir. Bu zenginlik ya da yoksulluk olabilir. Siz zenginliği seçin.
|
|
|
Ruhsal Enerjinize İyi Gelecek 5 Adım |
Yazar: Archilles - 06-08-2017, Saat: 18:53 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM
- Yorum Yok
|
|
Ruhsal ve zihinsel bir frekansımız vardır. Her insanın frekansı birbirinden farklıdır. Ruhsal enerjinizin frekansını arttırmak için yapmanız gereken 5 basit adımı sizlere sunuyoruz.
BİRİNCİ ADIM : Sağlıklı bir ruhsal enerji için bedensel hareketler çok iyidir. Özellikle sabahın erken vakitlerinde veya akşam güneş batmaya yakın yapılacak bir yürüyüş kendinizi iyi hissettirecektir.
İKİNCİ ADIM: Evinizde besleyebileceğiniz bir evcil hayvan veya bitki tüm enerjinizi tamamen yenileyecektir. Bitkilerde evdeki aurayı değiştirerek tamamen size huzurlu ve güçlü bir ruhsal enerji verecektir.
ÜÇÜNCÜ ADIM: ommmmm sesi zihnimizdeki dağılmış olan frekansı tamamen tekrar yerine yerleştirecek güçlü bir frekanstır. Bir süre sakin bir yerde oturarak bu frekansı yükseltebilirsiniz.
DÖRDÜNCÜ ADIM: Farkındalığa odaklanmak; Ellerinizi uzatın ve bakmaya başlayın parmaklarınıza ve tüm elinize sadece buna odaklanın. Kendinizi tuhaf hissedeceksiniz. Bu farkındalığın açıldığı andır.
BEŞİNCİ ADIM: Sağ elinizi başınızın üstüne koyun ve bir süre sadece olumlu anılarınıza odaklanın. Kötü bir düşünce geldiği zaman zorlamayın. Sadece tekrar olumlu anılara odaklanın.
Ruhsal enerjinizi düzenlemek için sigara ve alkol gibi negatif alışkanlıklardan vazgeçmeniz gerekmektedir. Sağlıklı beslenmek ve spor yapmak ruhsal enerjinizi yükseltir. Ruhsal sağlığınız için stresli ortamlardan uzak durmaya çalışın, eğer mümkün değilse stresi zihninizden uzaklaştırın.
Kaynak:bilgierdemdir
|
|
|
DMT: ZAMANIN ÇÖKTÜĞÜ İLAHİ MAKAM! |
Yazar: Archilles - 06-08-2017, Saat: 18:50 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Epifiz bezi bir çok dinde odak noktası olmuş bir organımız ve üçüncü gözümüzün açılması halinde ruhani boyutlarda yaşanacak bir aydınlanmanın da sağlayıcısıdır aynı zamanda.
Bir insanın epifiz bezinin en çok doğum ve ölüm anında salgıladığı DMT, insan bilinci üzerinde çok etkili ilahi bir hormondur. Öyle ki, ruhun vücuda girip çıkmasını sağlayan hormon olarak adlandırılır. Ayrıca rem uykusunda rüya anında çok küçük miktarlarda üretilmekte. Yan etkileri olan psychodelic sanrılar, onun dünyanın en kuvvetli uşturucusu damgasını yemesine yetmiş. Triptamin ailesinin en güçlüsü. Vücutta üretilen bu kadar güçlü bir psikoaktifin, doğal yapımızla ilgili bir nedeni olmalı.
İnsanlar, hayvanlar ve bitkilerde bulunan bu salgının tam olarak asıl görevinin ne olduğu hakkında şu an için kesin bilgiler olmamakla birlikte, bu salgının 30 – 40 yıl önce ki öne sürüldüğü gibi doğada tesadüfen oluşmadığı, daha gerçek bir işlevi olduğu, bir amacı olduğu, bununda ortak moleküler dil olabileceği görüşü gittikçe sağlamlaşıyor. Yani tüm galaksilerdekilerde dahil dahil tüm canlılar arasında ortak bir moleküler dil olabileceği gerçeğinden bahsediliyor.
Bir daha gözden geçirelim, beyin ikiye ayrılmış bir organ, sağ beyin sol beyin. Beynin içinde bulunan diğer organlarda aynı şekilde ikiye aylımış durumdalar. Ancak bir tek epifiz bezi tam orta da tek bir bütün olarak durmakta. İşte bu bezimizin salgıladığı 3 hormondan biri DMT. Bütün bunların bir sebebi olmalı.
Meditasyon, oruç, ilahi söylemek ya da başka herhangi bir teknik ile özden kaynaklanan DMT seviyesi bir anda çoğalabilir. Bu mistik durumun ”ölüme yakınlık” deneyimi ile tartışılmaz bir bağlantısı vardır. Çoğu psikoaktif zihin açıcıların bilinçte yaptığı etki ile, yoğun meditasyon arasında çok yakın bir benzerlik vardır. Beynimizin tam ortasında bulunan epifiz bezinde açığa çıkan bu bileşik, mistik deneyimlerin yegane olgusudur. Tarih boyunca insanoğlunun halusinasyonla ilgili olan tüm deneyimlerinde dmt nin rolü vardır.
Ayrıca bazı stres anları,yalnlızlık, travma ve açlık.. bunlar haulinasyonlara neden olan sebepler.
Beyinde ve bilinçte bu etkiyi yapan bileşikler halusinojen denilen bileşiklerdir.
Beyinde dmt ne kadar fazla salgılanırsa, dünya bizler için o kadar renkli ve canlı görünür, ancak yetersiz derecede dmt salınımı dünyayı donuk, gri ve cansız algılamamıza neden olur.
DMT, bilincin bedenden ayrılmasını mümkün kılan bir maddedir. Mistik dinlerin ilahları ve üstadlarının ana konusu da hep bedenden kurtumla ve beden dışı deneyimlerle alakalı kavramlardır. Bu nedenle günümüzde bilim bu bileşiğe ”Ruh Molekülü” adını vermiştir
Dmt’nin İnsan Üzerindeki Etkisi:
Diğer psikoaktiflerle dmt arasında çok farklılıklar olduğu gözlemlendi. Zaten onu bu denli önemli yapan da bu farklar.
Dmt kullanmış yada ona maruz kalmış insanların çok önemli ortak görüşleri var.
Trans halinde hepside evreni görme şekillerinin kökten değiştiğini söylüyor.
Transtayken kesinlikle öldüklerini ve yeniden doğdukları söylemeleri ve hepsininde birbirinden bağımsız olarak aynı şeyleri söylemeleri oldukça ilginç.
Birlik hissiyatı verdiğini söyleyen kullanıcılar, tecrübenin büyük bir kısmını bir türlü dillendiremiyorlar ve yazıya dökemiyorlar. Yani sadece bazı imgeleri tarif etmeye çalışarak ve yaşadıklarını kavramlara oturtmaya çalışarak bu tecrübeyi aktarmaya çalışıyorlar. Şamanıda böyle , bilim adamıda böyle. Yani görülenin, bir türlü bu dünya dili ve anlayışı ile anlatılıp kavranması tam olarak mümkün olmuyor.
Genel ortak görüş ise bir gözlemci tarafından gözlenen bu evren bir ilüzyon ve transa giren kişiler bu gözlemciyi, transta kendilerinin anladıkları an olarak anlatıyorlar. Buda yeniden doğuş demek. Öldükten sonra kendileriyle yaşanılan bir yüzleşme yaşadıklarını, bu yüzleşmeninde kişiden kişiye değişen şiddetlerde geçtiği bilinmekte. Sonrasında ise bir huzur ve yeniden doğuş başlamakta, trans sonunda ise artık hiçbirşey eskisi gibi değildir ve her şey ilahi bir güzellikte ve canlılıkta gözlenmektedir.
Beyin içerisinde yerinin neresi olduğu hala bulunamayan bilincin, toplu deneyimlerde beynin dışında olduğu söylenmekte. Bu transa giren kişilerin en can alıcı ortak söylemleri ise bilincin, bu dünyada olmadığı, bu dünyanın o bilinç tarafından üretilen bir ilüzyon olduğunu iddia etmeleri.
Semavi dinlerde bulunan İsmi azam kavramı musevilikte Rab’ın son isim olarak geçer. Kuran’da ise Allah’ın son ismi. Tasavvufa göre bu isim söylendiğinde ve gırtlaktan çıktığı anda istenilen herşey oluyor ya da bu evren yok oluyor. Bu dinlerin bu dünya ya ortak bakışı ise bu evrenin ve dünyanın bir ilüzyon oluduğu. Yani ismi azamı ağızdan çıkardığınız anda bu ilüzyonu değiştirebilir ya da ortadan kaldırabilirsiniz. İşte trans sırasında bahsedilen zihin bu. Belki de gizli ilimler ve /veya örgütlerde bahsedilen gizli öğreti fenomeni de bununla ilgilidir.
Transa girenler bu ilüzyonu anlatamıyorlar yani gırtlaktan çıkaramıyorlar, bizim dillerimizde bunun tarif yok. Musevilikte insanların aşması, Budizm de nirvanaya ulaşmak ve sonsuz huzura ulaşmak, bu transa işaret diyor.
Peygamber hastalığı olarak ta bilinen temporal lob epilepsisinin nedeni DMT yükselmesine neden olan şizofrenik sanrılar. Tüm peygamberler, evliyalar, ermişler aynı şeyden bahsediyor, ” Bu evren bir ilüzyon”
Kaynak:ufukozcizme.com
|
|
|
YARATIM FREKANSI VE METAFİZİK |
Yazar: Archilles - 06-08-2017, Saat: 18:32 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Piyasada ticari meta haline gelen evrenden istemenin yollarını anlatan ne kadar çok yerli ve yabancı kitaplar var. Aşağı yukarı hepside aynı şeyleri anlatır. Benim de çok defa kullandığım ‘iste olsun’ cümlesini kim bilir ne çok kez duydunuz. Fakat bu cümle söylendiği kadar basit değil. Bu cümlenin altında neredeyse sistemin sırrı yatmakta.
Bir önceki yazım Paranormal olaylar ve Frekanslar da bu konuya değinmiştim. Biraz konuyu açalım.
Kitaplar neredeyse ezberlendi, yazarlarının ya da bu konuyu bilenlerin seminerleri, eğitimlerine gidildi fakat sonuç ne ? Genelde aynı yerdesiniz. Okurken veya dinlerken motive oldunuz. Tüm bunları yapabileceğinize inandınız.Kendi hayatınıza yaşadığınız olumsuzluğa geri dönünce siz yine aynı yerdesiniz.
Neden?
Çünkü bir takım teknikler içeren özel motivasyon cümlelerinin verdiği coşku bitti. Oradaki sır o coşkunun devamında.
Ne demiştik; duygularla çalışan bir sistem var. Coşku bu sistemi çok rahat harekete geçirebilecek bir duygu. Devamını sağlayabildiğinizde değil kaderinizi, dünyayı değiştirebilirsiniz. Ama uzun süre aynı duygu durumunda kalamazsınız. Bizler bu gezegende tek yaşamıyoruz. Ailelerimiz, arkadaşlarımız, okulumuz, işimiz, mahallemiz, semtimiz, şehrimiz,ülkemiz,komşu ülkeler ve tüm dünya.
Etrafımızdaki insan ve olayların üzerimizde etkisi tabi ki vardır. Buna bir de her zaman karşımıza çıkan bilinçaltı kodlamalarını da ekleyin. Zaten bu kodların çoğunu oluşturan saydığımız topluluklardır.Tabi sistemde algı yönetimi için kullanılan teknikleri de atlamayalım. Bireysel bilinçaltı kodlamaları konusuna çok girmeyeceğim bu konu çok kez ele alındı, kollektif bilinçaltı konusunu inceleyelim:
Her şey düşüncede başlar sözünü biliyorsunuzdur. Bu düşüncelerin oluşmasında kollektif bilinçaltının rolü oldukça büyüktür.
Okuduğum bir araştırmayı paylaşayım sizlerle; Avrupa ülkelerinde fare fobisinin en yaygın fobiler arasında olduğu belirtiliyordu. Peki neden Avrupalılar’da çiçek fobisi görülmez de fare fobisi yaygındır. Bu konuda görüşü alınan psikologlar şöyle diyor: “Bunun nedeni muhtemelen Avrupa’da orta çağda yaşanan veba salgınlarıdır. Veba salgınından dolayı İngiltere’de bir zamanlar nüfusun % 40’ı ölmüştü. Demek ki bazı olaylar kolektif bilinçdışımızda fobi olarak kalabiliyor.”
Jung’a göre bir insanın yılandan ya da karanlıktan korkması için yılanla karşılaşmış ya da karanlıkta kalmış olması gerekmez. Yılandan ya da karanlıktan korkma eğilimleri, atalarımızın kuşaklar boyu yaşantıları sonucu bize aktarılmış ve beyin dokumuza işlenmiştir.
Dev bir hafıza düşünün varoluştan bugüne kadar tüm canlıların yaşamları ilkel çağlar,dinler,uygarlıklar,acılar,savaşlar,felaketler,yoksulluklar,iyi veya kötü her şey burada kayıtlı.
Açlıkla ve savaşlarla acılar yaşamış toplumlarda kıtlık bilincinin yerleşik olması muhtemeldir. Bu bilinçaltı kodlarını taşıyan bireyin parayla ilgili yaptığı olumlamalar kısmen işe yarayacaktır.
Peki tüm bu kodlar değişmez mi ?
Tabii ki değişir. Düşüncenin, zihnin gücü artık bilim çevrelerince de kabul edilen bir gerçek. Bu kodların varoluş kaynağı da yine düşünce değimliydi ? Aynı yöntemle değiştirilebilinir.
Zihin bizlerin hayatını belirleyen milyarlarca düşünce yaratır. Eğer zihni bilinçli kontrol edersek işimize yaramayacak düşünceler üretmeyecektir. Tabi bu da olumsuz duygu üretimini oluşturmayacaktır. Dolayısıyla yaratımı kontrolsüz yapmayacaktır, kısacası eğer istediğiniz hayatı yaşamak istiyorsanız bilinçli olmak, bilinçli yaratımlar yapmalısınız. Buradaki en önemli püf noktası hayal etmektir. Hayal kurmaktan korkmayın. Tanrının bizlere büyük lütfudur ‘ hayal’ ancak bu şekilde ne istediğinizi belirlersiniz.
Hayal kurmak bir çeşit psişik var etme halidir. Metafiziği harekete geçirmedir. Bu gücün farkında mısınız ? Genelde yapılan; kişisel, toplumsal veya atalardan gelen kodlarla sürekli korkularla yaratım yapmaktır. Bu sanki nesiller boyu devam eden kademsizlik gibidir. Kimse farkına varmadan yüz yıllarca kolektif bilinçten veya genlerden bilgiyi çekerek var etmeye devam eder. Bunu dönüştürmek bilinçli zihinle mümkün. Çünkü ‘ Evren sabit değil,değişkendir.’
Konuyu biraz daha açarsak, ister olumlu ister olumsuz olsun tüm hayallerimiz, düşüncelerimiz,duygularımız,eylemlerimiz evrenin hafızasında depolanır. Bunun adına evrenin hafızası veya kollektif bilinç adını koyabiliriz.
Temelde her şey düşüncede başlar ilkesinden yola çıkarsak hepsinin kaynağı düşüncedir yani zihindir. Düşüncenin öyle muazzam bir rezonansı/frekansı var ki etrafımızdaki her şeyi etkileyebilir. Bilinmeyen, tanımlanmayan her şeye metafizik denir. Metafizik alemini oluşturan bizlerin duygu ve düşünceleridir. Aslında hayal ve yaratımlarımızla var ederiz. Korktuğumuz her şey orada bedenlenir, bir hal olarak karşımıza veya bizimle aynı frekansa sahip başka birinin karşısına çıkar. Yani dolaylı da olsa hepimiz birbirimizin enerji alanından etkileniriz. Bu da dünyada neden savaşların, açlıkların son bulmadığını açıklıyor sanırım.
Yaşanılanların kendi yaratımımız olduğu gerçeğini genelde kabul etmek güçtür. Kabul sorumluluğu beraberinde getirir. Hayatın sorumluluğunu almaktır. Oysa kolay olan; birilerini, kaderi ve en çok da Tanrıyı suçlamaktır.
Suçlu O …Bize bu hayatı O layık görmüştür. Ya da tam tersi suçlama yerine bana bu yazılmış çekmeliyim diye aşırı kabulleniş. Ortak noktası ise sorumluluğu almamaktır.
Bu bakış açısıyla hayatınızda olan her şeyi tekrar gözden geçirin ve kendinize layık gördüğünüz hayatı tekrar var edin.
Her toplumun, her inancın, hatta her ailenin dahi metafizik alemi birebir aynı değildir. Algıları farklı olduğu için yaratımları da kısmen farklılıklar gösterir. Her birey önce kendi hayatına olumlu bir şekilde yön verirse aileden başlayarak toplumun her kademesinde iyileşmeler olacaktır. Bunu en olağan kılacak şey ise kuvvetli imgeleme çalışmalarıdır. Hayalden de öte yaşıyor gibi hissetmek. Bu hem zihni, hem duyguları, hem fizik, hem de metafizik alemini kontrol edebilecek muhteşem bir güçtür.
“Eğer evrenin sırrını bulmak istiyorsan, enerji, frekans ve titreşim açısından düşünmelisin” –Nikola Tesla
“Titreşimleri duyularımızla algılayabileceğimiz şekilde indirgenen enerjiye madde deriz. Madde diye bir şey yoktur.” –Albert Einstein
Kaynak: Hasina Koç
|
|
|
SUYUN ŞİFA ENERJİSİ |
Yazar: Archilles - 06-08-2017, Saat: 17:45 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Su canlı ve farkındadır. Suyun hafızası vardır ve niyetinizi her hücrenize, zerrenize iletir. Suyunuza niyet ekleyin. Su, insanların sahip olduğu en güzel, değişken ve düşünceden etkilenen fiziksel maddedir. Rahatsızlıklarınızdan kurtulmak için içtiğiniz suyun şifa gücünden FAYDALANMAYA NiYET edin. ‘Benim endişelerimi temizlesin’ düşüncesiyle içilen su, bedende bu komutu yerine getirir. Ayrıca suyunuza dua okuyarak da onu güçlendirebilirsiniz.
Bedenimizin yüzde 70’i su ama, niyetle birleştiğinde bu su anlam kazanır. Ona hangi dalga boyunu yüklerseniz o frekansa bürünür. Moleküler yapısı dönüşür, bedene şifa katar.
Örneğin zihninizden “Bütün kuşkularım, korkularım arınsın, bedenim bunlardan temizlensin” diye geçirip, suyu içtiğinizde, o kesin şifadır. Çünkü, sözlerle suya frekans yüklemiş oluyorsunuz. Düşündüğünüz anda beyin onu tanımlayarak bir dalga boyu yayıyor. Ve siz suya doğru bakarak bunları söylediğinizde kayda alıyor. Bütün bunlar düşünülerek içildiğinde, bedenin ihtiyacı olan bir işleve bürünüyor. “Beni üzüntülerimden temizlesin” diye içildiğinde bedene o şekilde aktarılıyor ve komutu yerine getiriyor.
Huzura kavuşmak, dertlerden kurtulmak için önce derin bir nefes almak, yaşam enerjisini bedene aktarmak sonra da bu düşüncelerle suyu içerek şifa bulmak mümkündür.
İnsanların huzura kavuşması için bedeni arındırmak çok önemli. Bir insana şifa olsun diye frekans yükleyerek verdiğimiz su, o kişinin bedenini temizler.
Suyla ilgili uygulamalar onlarca. Eve niyet edilerek konulan bir kase su, bütün odalardaki negatif enerjileri yok eder. Bedene doğru bir şekilde yüklendiğinde şifa aracıdır. Nasıl ilaçlar şifa katıyorsa, ”SU” bunlar arasında en önemli maddedir.
Yarın için düşüncelerinizi, niyetlerinizi ve dileklerinizi bir kağıt bardağın üzerine yazın, suyun bunların tezahürüne yardım etmesi için. Bazen bu, “yarın şaşırtıcı şekilde yaratıcı olacağım ve sevgiyle parıldayacağım” gibi genel iyi bir prensip olabilir veya “yarın bu durum ile zorluğumu çözmeyi diliyorum” gibi spesifik olabilir.
Bunu tam bir zihinsel berraklık ve şükran ile yaptıktan sonra, suyun yarısını için ve suyun büyük yoğunluk ile yansıttığını ve evrene büyütücü bir anten olarak davrandığını bilerek uykuya dalın. Bedeninizdeki içtiğiniz su sizin niyetinizi taşıyor ve hala ”HER ŞEY” e bağlı olan bardakta kalan su ile bağlantılı ve mesajınızı evrene göndermenize yardım ediyor. Onun yapısı düşüncenizi gerçekten değiştiriyor ve bu bilim tarafından kanıtlanabilirdir.
Siz uyurken, bilinçaltı zihniniz hem bedeninizdeki suyla hem de bardaktaki suyla iletişim kurmaya devam eder ve sizin konsantre olduğunuz şeye yapısını değiştirir, sabahleyin uyandığınızda ve bardakta kalan suyu içtiğinizde, tam tamına hayallerinizi içiyor olursunuz!
Bu, onları tüm varlığınızda daha da güçlü yansıtır. Bunu her gece yapın ve nelerin olduğunu görün, mucizeler katlanır ve sağlık daha hızlı şekilde güçlenir.
Su, insanların sahip olduğu en güzel, değişken ve düşünceden etkilenen fiziksel maddedir.
Su, varlığımızın hologramında nihai fiziksel tezahürdür ve eğer suyunuzu severseniz, o da sizi sever ve yolunuzda size yardım eder.
Su canlı ve farkındadır.
NİYET ÖRNEKLERİ:
''Sevgili su, Yüce Yaradan'ın izniyle senin tüm hücrelerimi, dokularımı ve DNA'mı yenilemeni, bedenimin bütün fonksiyonlarını dengelemeni, her hücremde kalıcı olacak şekilde istiyorum.. şifa olsun ve oldu da. Teşekkür ederim.''
''Suyun yüksek benliği ile bağlantı kuruyorum ( bunu reiki bilenler sembollerle yapıyorlar) bu suyun kendi PH değerini 7,5’e yükseltmesini ve ben bu suyu içtikçe suyun bedenimdeki tüm dna dizilişlerini orjinal haline getirmesini, hücrelerimi ve dokuları onarmasını istiyorum… şifa olsun, şifa olsun, şifa olsun, oldu bile çok şükür.. teşekkür ederim.''
''Bütün kuşkularım, korkularım arınsın, bedenim bunlardan temizlensin.''
Alıntıdır.
|
|
|
Sarımsağı Yastığınızın Altına Koyduğunuzda Ortaya Çıkan Mucizevi Faydalar! |
Yazar: EvrimBilge - 06-08-2017, Saat: 15:12 - Forum: SAĞLIK
- Yorum Yok
|
|
Şifa deposu sarımsak, eski dönemlerden beri sıklıkla kullanılan yararlı bir besindir. Özellikle yemeklerde ve hastalık durumlarında iyiliştirici özelliği sayesinden sıklıkla tüketilen sarımsağı, yastığınızın altına koyduğunuzda da birçok fayda sağlamaktadır. İşte sarımsağı yastığın altına koymanın bilinmeyen mucizevi faydaları...
Sarımsağın içinde bulunan sülfüroz içerikler sarımsağın aromasıyla birleşince rahatlatıcı bir etki sağlıyor. Böylelikle uykuya dalmayı kolaylaştırıyor ve daha rahat uyuyabilmenize neden oluyor.
Sarımsal içeriğinde bol çinko bulundurmasından dolayı belde ve kemiklerde oluşan ağrılara iyi geldiği bilinmektedir.
Fiziksel güçte de olumlu bir etki gösteren sarımsak, daha dinç ve enerjik uyanmanıza yardımcı olur.
LİMON SUYU VE SARIMSAĞIN FAYDALARI
Limon suyu ve sarımsak aynı anda tüketildiğinde, tüm damar iltihapları hastalıklarını tedavi edici özelliğe sahiptir. Aynı zamanda özellikle aşırı sigara tüketimine bağlı olarak tıkanan damarların açılmasına yardımcı olur.
Özellikel vücudunda aşırı ve zararlı yağlara sahip olan bireylerin sağlıklı bir şekilde kilo vermesine neden oluyor. Limon suyu ve sarımsak bazı zamanlarda metabolizmayı hızlandırdığı için iştahın açılmasına neden olur. Bu gibi durumlarda dikkat edilmelidir.
C vitamini deposu limon suyu ve sarısmsak diyabet hastaları için özellikle çok faydalıdır. Çıkan şekerin düşmesine neden olur.
Zamanla vücutta oluşan şişkinliği ve tüm dokular üzerinde oluşan ödemin yok olmasını sağlıyor.
Vücutta oluşan mikropların kısa sürede atılmasını sağlayan C vitamini deposu limon suyu ve sarımsak, aynı zamanda vücutta oluşan kireçlenmeyi de önlüyor.
Ağrı kesici özelliği olarak da nitelendirilen limon suyu ve sarımsak karışımı, sinir sistemlerinin yenilenmesini sağlıyor.
Kaynak:haber365
|
|
|
ZENGİNLİĞİ YARATMAK |
Yazar: EvrimBilge - 06-08-2017, Saat: 14:30 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM
- Yorum Yok
|
|
Zenginlik Bir Seçimdir
Zenginlik her insanın yaşaması gereken doğal bir durumdur. İnsanın doğasında bolluk, bereket ve zenginlik vardır. Zengin olmayı istemek ve arzulamak, bir insanın yapacağı en iyi ve en onurlu şeydir. Çünkü zengin olan insan, çevresindekilere rahatça yardımlarda bulunabilir, zengin olan insan, rahat/konforlu bir hayat sürerken kişisel, bedensel ve ruhsal gelişimini en üst seviyeye çıkarmak için kolayca zaman ayırabilir yada odaklanabilir. Zenginlik özgürlüktür. Zenginlik her insanın elinde bulunan bir seçenektir.
Kendi hayatında zenginliği yaratmak yerine, fakirliği yaratıp yaşamak, yapılacak en kötü şeydir. Her birimiz tanrısal güçleri olan bireyleriz, bu gücü yok saymak ve kendimizi yetersiz, aciz görmek en büyük hatadır. Fakirlik, içindeki yaratıcı gücü inkar etmektir. Bu yüzden de fakirlik günahtır. Fakirliği yaşayan bir insan, tam olarak istediği hayatı deneyimleyemez, fakirliği yaşayan bir insan sağlıklı düşünemez, bedenen ve ruhen çöküşler yaşar. Çevresine sağladığı yarar, neredeyse yok denecek kadar az olur. İnsan kendisine yetemez duruma gelir.
İstisnasız her insan zenginliği yaşayabilir. Zenginliğin şuan elinizde olan para miktarıyla yada şuan ki gelirinizle veya para biriktirmekle hiç bir ilgisi yoktur. Zenginlik tamamen nasıl düşündüğünüzle ilgilidir. Zenginlik bir düşünce ve davranış biçimidir. Aynı şekilde, fakirliği yaratmakta, düşünce ve davranışların sonucudur. Her iki seçenekte insanın seçimine açıktır.
Zenginliği Yaratmak
Zenginlik; düşüncelerinizi, davranışlarınızı ve bakış açınızı değiştirerek kolayca elde edebileceğiniz bir durumdur. Genellikle insanlar, hayatlarında şuan yaşadıkları şeylere bakarak, onlar üzerinde düşünür ve onlara göre davranırlar. Yani hayatlarını dışarıya bakarak oluştururlar. Bu nedenle yaşadıkları sıkıntının devam etmesini yada yenilerinin oluşmasına sebep olur. Zenginliğin bilek gücüyle çalışarak ve dışarıdan geleceği algısı yaygın bir şekilde vardır. Bu zamana kadar herkes bu şekilde zengin olmaya çalışmıştır. Kimse zihinsel olarak, zenginliğin yaratımını düşünce düzeyinden yaşamına geçirmeyi denememiştir. Dünyada zengin olan insanların, elde etmiş oldukları zenginlik, bilek gücüyle çalışarak elde edilebilecekleri bir şey değildir. Onlar bir şeylerin farkına varmış, doğru düşünce ve davranışlarla kendilerine bu zenginliği yaratmışlardır.
Zenginliği yaratmak için, ilk anlamamız gereken şey, zenginliğin dışarıdan değil, içeriden geldiğidir. Sürekli, düşünce düzeyinde odaklandığımız şeyler, görünmeyen alanda yaratılarak, hayatımıza girerler. Yaşadığımız evren tamamen zihinsel ve canlı bir evrendir, öyle görünmüyor olsa bile bunu anlamalıyız. Düşüncelerimiz yaratımın temelini oluşturuyor. Her yaratım zihinsel alanda ve düşünce düzeyinde başlıyor. Dışarıda gördüklerimiz ise sadece önceki yaratımlarımızdan ibaret sonuçlarıdır. Dış dünya deneyimlemek için var iken, iç dünyamız (düşüncelerimiz) yaratmak veya oluşturmak için vardır.
Zenginlik yaratımındaki en zor şey, dışarıda gördüğümüz ve yaşadığımız görüntülere rağmen, zihnimizdeki hakikati korumak ve onun oluşacağına inanmak. Tüm zorluk buradadır.
Alıntı...
|
|
|
NASA 'Uzaylılar'la Tanışma Süresini Açıkladı |
Yazar: EvrimBilge - 06-08-2017, Saat: 14:26 - Forum: GÜNCEL HABERLER
- Yorum Yok
|
|
Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi(NASA) dünya dışı bir yaşama dair somut verilerin 20 yıl içinde çok daha net bir şekilde belirlenebileceğini açıkladı.
Bilim kurgu filmlerinin değişmezi insanoğlu ile uzaylıların karşılaşmaması kuşkusuz biliminde en yoğun mesai harcadığı konu.
NASA’nın önde gelen uzmanlarından Dr. Kevin Hand bu konu ile ilgili oldukça ilgi çekici açıklamalarda bulundu.
ABD’nin Boston kentinde düzenlenen bir konferansta konuşan Hand "İnsanlık tarihinde ilk kez gerçekten Dünya'nın ötesinde biyolojinin işleyip işlemediğine dair temel soruyu yanıtlamak için görevler oluşturup, dışarı gidebilecek araçlar tasarlayabileceğiz" dedi.
Bu tezi ile ilgili tarih de veren Hand, 2024 veya 2025 yılında son derece etkili keşif görevleri gerçekleştirebileceklerinin altını çizdi.
Peki uzaylılar bizimle neden bağlantı kurmuyor? İşte bilimin cevabı...
Evrende gezegenimize benzeyen 40 milyar gezegen var. Ancak herhangi bir gelişmiş medeniyetin bizimle bağlantı kurması sandığımızdan daha uzun sürebilir.
Zira uzaylıların kullandığı dalgaların seyahat mesafesi sandığımızdan daha yavaş olabilir.
Ayrıca bu dalgalar bizim fark edemeyeceğimiz kompleks bir yapıya sahip olduğu için gözden kaçırıyor da olabiliriz.
Zira uzayı 1984'ten beri dinliyoruz ve bu teknolojimiz oldukça ilkel olabilir.
Ayrıca gezegenimizden 32 ışık yılı uzaklıktaki dalgalar henüz bize ulaşmış değil. Evrenin büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda bize doğru ilerleyen "ilk merhaba" mesajı hala yolda olabilir.
Bizim de uzaya 100 yıldan biraz fazla süredir dalga gönderdiğimizi düşünürsek bizim mesajımızın da hala bir medeniyete ulaşamadığını söylemek mümkün.
En karamsar senaryoya göre, evrende başka yaşamlar arayan tek medeniyet biz olabiliriz.
Ya da başka bir gezegendeki yaşam daha biz ulaşamadan kendisini yok etmiş olabilir. Gezegenimizin Soğuk Savaş yıllarında nükleer savaş tehdidi altında yaşadığını düşünürsek başka bir medeniyetin benzer bir sebepten yok olması da oldukça muhtemel.
En kötü senaryo ise Hollywood'un en çok işlediği konu olan gelişmiş bir medeniyetin evrendeki diğer uygarlıkları işgal ederek gelişimini sürdürmesi. Bu da bizimle bağlantıya geçmemelerini oldukça mantıklı hale getiriyor.
Kaynak: ntv.com.tr
|
|
|
|