Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Forum İstatistikleri |
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065
Detaylı İstatistikler
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 799 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 799 Ziyaretçi
|
Son Aktiviteler |
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 330
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 308
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,013
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,138
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,078
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,007
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,151
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,524
|
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,286
|
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,173
|
|
|
ŞAMANLAR VE RÜYA TAŞI |
Yazar: Archilles - 08-06-2017, Saat: 12:42 - Forum: ŞAMANİZM
- Yorum Yok
|
|
Rüya Taşı rüya enerjisini odaklamaya yardımcı olur.
İlk önce, Rüya Taşını günlük çalışma olarak herkesin kullanmaması gerektiğini söylemek lazım, rüya enerjisi azalmış ve rüyada berraklığı yakalamada ve hatırlamada zorluğu olanların veya rüyayı bilinçli olarak yönlendirmek için kullanıldığında taş yardımcı olabilir. Rüya Taşı, Rüya Enerjisine odaklanmayı, Rüyayı yönlendirmeyi ve Rüyaların bu taşa kaydedilerek hatırlanmasına yardımcı olur.
Çeşitli taşlar yüzyıllardır Şamanlar tarafından değişik amaçlar için kullanılır. Bazı Şamanlar enerjilerini ve varlıklarını korumak için muhakkak çeşitli taşlara sahip olmaları gerektiğine inanırlar. Taşlar, şifa, kehanet, rüya, çeşitli enerjileri depolamak için kullanılır. Rüya Taşları Şamanların Rüya çalışmalarını anlayıp üstünde çalışmaya başladıklarından beri, Rüya dünyasına sağlam bir şekilde ayak basmak için kullanılmaktadır. Rüya Taşları, bugün bizim uyku düzensizlikleri olarak adlandırdığımız, gece korkuları, uykusuzluk ve diğer rahatsızlıklara karşı kullanılmak üzere Şamanlar tarafından enerji yüklenir.
Sıklıkla Şamanlar öğrencilerine “özel” bir taş hediye eder ve onu iyi saklanmalarını ve özellikle onunla birlikte uyumalarını söyler. Bazıları bunun nedenini açıklar, bazıları ise sessiz kalıp herhangi bir açıklama yapmayı reddeder. Taşın yapısına ve Şamanın ona yüklediği niyete göre öğrenciler sıklıkla rüyalarının anlamlı bir şekilde değiştiğini görürler. Bu yöntem öğrenciler için, sıradan gerçeklikten ayrılmanın ve dünyanın esas doğasını nasıl göreceklerinin ilk adımıdır. Bundan sonra Enerji ile ilişkilendirildiği aşikar olan bu taşı öğrencinin rüya için nasıl kullanacağı öğretilir. Bazen Şaman, öğrencinin rüya deneyimine bağlı olarak bir iç karışıklık yaratmak için uygun olmayan tavsiyelerde bulunur, buradaki amaç doğrusal farkındalık yeteneklerinin beklenmedik bir parçalanmasına sebep olmaktır. Bugün insanlar taşları farklı görüşler ve nedenler için kullanırlar, fakat akılda tutulmasında yarar var ki, uygulamadaki esas amaç olan enerji değişmemiştir.
Rüya Taşını bulmak, temizlemek, yüklemek ve kullanmak için adımlar atmaya başladığımızda, nihai kullanım için her bir adımın neden önemli olduğunun kısa açıklamalarını aşağıda bulacaksınız. Ancak, açıklamaların yalnızca kelimelerden ibaret olduğunu, kendi deneyim ve enerji ihtiyaçlarınız için doğru ve faydalı olanı uygulamanız belirleyecektir.
İlk adım tabi ki taşı bulmaktır. Bunun için iki yol var, rüyaya gidip ve oradan bir taş getirmek, veya buradan bir taş bulmak. Önerilen burada bir taş bulunmasıdır. Şimdi, taş satan bir dükkana gitmeden önce durun ve düşünün; eski zaman Şamanları böyle bir taş aradıkları zaman nelerle karşılaşıyordu. Tabi ki taş satan dükkandaki güvenilir bir satıcı onları istekleri için yönlendirmiyordu, basitçe, doğru taşı bulmak için yalnız kendi sezgilerini, eğitimlerini ve enerjilerini kullanmaları gerekiyordu. Sizin ve taş arasındaki kişisel ilişki göz önüne alındığında bu yöntem halen en iyisidir. Şaman taşın enerjisine bakarak onun amaca uygun olup olmadığını görecektir. Eğer halen bu konuda kendinizden emin değilseniz, taşa baktığınızda veya onu tuttuğunuzda basitçe sezginizi ve hislerinizi kullanın. Bazı taşlar ilk anda garip bir şekilde soğuk ve itici gelecek, bazıları ise sıcak, ama halen onu cebinize koyacak kadar büyük bir istek duymayacaksınız.
Sonunda, epeyi bir dolaşıp ve birçok dükkan ve taş denedikten sonra “hah, işte bu” dediğiniz kendinize ve ihtiyacınıza uygun bir taş bulacaksınız. Bunu bulduğunuzda bir onaylama, taşlaşacak duruma gelmenize rağmen bir sıcaklık ve bağlantı hissedeceksiniz. Taşınızı dinleyin, o sizinle konuşacaktır, eğer dinlersen onu duyacaksın. Şimdi, yeni arkadaşına bir soru sorman gerekiyor, bunu sormayı asla unutma; “Benimle birlikte çalışacakmısın ? Benim Rüya Taşım olacakmısın?” Eğer cevap “evet!” ise daha ne olduğunu anlamadan bir anda kendini o taşı alıp cebine koyarken bulacaksın. Bu durumdaki taşlar genellikle senin için biçilmiş kaftandır, avucuna uygundur ve oraya iyi otururlar. Ararken gözlerini açık tut; doğru taş herhangi bir yerde bulunabilir, evinin arka bahçesinde, yol kenarında veya bir saksıda dahi. Taşın türü önemli değildir, önemli olan taşın seninle ve senin taşla rahatlamış olmandır.
Şimdi, yeni arkadaşını buldun ve neşe ile onunla birlikte eve giderken onu Rüyada kullanmak için nasıl hazırlayacağını düşünmen lazım.
İlk önce, herhangi bir çamur veya pislik gidene kadar, temiz ve ılık bir su ile onu yıka. Mümkünse bir veya birkaç gün güneşli bir yerde kuruması için bırak. Bu diğer işlemlere geçmeden taşın eve ait enerjiye alışması içindir. Taşın bulunduğu yere alıştığını hissettiğinde taşın enerjisini temizlemek ve uyumlamak gerekir. Merak etme; bu taş için sıkıntı verici bir işlem değil. Biraz tuz al, deniz veya kaya tuzu iyi olur ama sofra tuzu da iş görecektir. Küçük bir kaba biraz tuz koyup taşı yerleştir ve üstü tuzla kaplanana kadar tuz ekle. İşlemin çalışması için yirmi dört saat bekle. Tuz taşın dıştan aldığı enerjilerin temizleyecektir; insanlar gibi, taşlar da dış kaynaklardan enerji toplarlar ama onların varoluşları çok uzun süreli olduğundan boşaltılması da daha zordur.
Tuzla işin bittiğinde taşı oradan çıkar ve nazikçe onu durula. Şimdi, taşın enerjisini, onu ısıtarak, kendine uyumlamaya hazırsın. Sakın mikro dalga fırınla bunu yapma. Fırını veya ocağı mümkün olan en düşük ısıya getirerek, bir tava veya kapta taşı her tarafı aynı sıcaklığa ulaşana kadar ısıt, sonra soğuyana kadar orada bırak. Buradaki en önemli şey senden başkasının bu taşa kesinlikle dokunmamasıdır. Bu işlemden sonra taş artık yeni bir enerjiyi almaya açıktır ve yüklenmeden önce dokunan herhangi birinin enerjisini çeker. Taş tamamen soğuduğunda artık ona Rüya için enerji yükleyebilirsin.
Şamanizmin esrarengiz yöntemlerini kullanmayan insanlar için sonraki adım biraz tuhaf gelebilir.
Taşınıza enerji yüklemek için biraz özel zaman ayırın.
Bu işlem karşılıklı iradelerin ve niyetlerin birbirine bağlanmasıdır. Taşını eline al ve göz hizasında tutarak onunla konuşmaya başla, o an için ne hissediyorsan onu söyle o en uygunudur. Taşının cevabını hisset, bu işlem onu ilk bulduğun andaki gibi olacaktır, fakat çok daha güçlü ve net. Taşına, sana Rüyalarında yardım etmesini rica et ve kabul edip etmediğini gözle; eğer kabul etmiyorsa yanlış giden bir şey vardır, yıkandıktan sonra biri ona dokunmuş olabilir, veya alırken hata yapmış olabilirsin. Eğer kabul etmemişse, onu yolun dışında güzel bir yere bırak ve teşekkür et. Kabul ettiğini varsayarak enerji yüklemeye devam edelim.
Taşı elinde ve göz hizasında tutarak, parmağınla küçük bir kuş'u okşarmış gibi onu okşa. Bu yaptığının ne kadar saçma ve aptalca olduğu gibi düşüncelerden zihnini arındır, ve tek bir niyete yoğunlaş. Yalnızca “Rüyalarını hatırlamaya” çabalıyorsun, veya Rüya enerjini berrak olarak “görüyorsun”, ya da “kabuslardan kurtuluyorsun”, bu amaçla tek bir niyet tut. Derin bir nefes al ve niyetini yaratarak taşa bağlanarak amacını ona yükle. Nefesini kullanarak, taşın yüzeyine doğru hafifçe üfleyerek niyetini fiziksel olarak taşa aktar. Taşın artık yüklenmiştir. Taşını devamlı üstünde taşıyabilir, veya başkalarının onu rahatsız etmeyeceği emin bir yere bırakabilirsin.
Enerji ile yüklendikten sonra artık taşın kullanılmaya hazırdır. Gece veya gündüz yatmaya gittiğinde, taşını enerji yüklerken kullandığın elinde tut. Niyetini içinden veya eğer istiyorsan taşınla doğrudan konuşarak niyetini tekrarla, ve taş elinde veya yastığının altında iken uykuya dal, taşın enerjisi sen rüyadayken etkinleşecek.
Bazı kişiler taşı tutukları elde yanma hissedebilir, bu durumda taş yastığın altına koyulara rahatlama sağlanabilir. Rahatsızlığın devam etmesi durumunda bir süre ara vermek yaralı olacaktır.
Daha önce nefesinle yaptığın şekilde Taş yeniden başka niyetlerle de yüklenebilir. Mesela, uyku Rüyası için hazırladığın bir taşı uyanık Rüya için veya Rüyada istediğin yere seyahat ederken sana rehberlik etmesi için, ya da her ne sebeple olursa olsun uykusuzluk çekiyorsan derin uykuya dalabilmek için enerji ve niyet yükleyebilirsin.
Enerji yüklenmiş taşını başkalarının görmesi veya tutması sorun olmaz, ancak uzun süreli olarak başkalarıyla ilişkili olmaması gerekir. Ve eğer bir gün taşın çalışması zorlaşır veya Rüya enerjisi istemediğin yönlere gitmeye başlarsa, ona teşekkür ederek yeryüzüne geri iade et. Çoğu kişi bu sorunla karşılaşmıyor; ömür boyu süren birliktelikle yükselen güç ve iyileşen neticeler ile kendi Rüya dünyalarının bir parçası oluyor. Aynı anda kullanılmamak şartı ile iki farklı niyetle yüklenmiş taşlarla da uygulamalar yapılabilir.
|
|
|
THOTH BİLGİLERİ KİŞİSEL ŞİFA GÜCÜMÜZ |
Yazar: Archilles - 08-06-2017, Saat: 12:32 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Kendimizi iyileştirmek için kendi içimizdeki gücü kullanmak gerekiyor. Enerjmizi dengelemek ve hücre titreşim hızımız ayarlamak için kendi içimizde olan gücü harekete geçirmeliyiz .Yani farkındalığımız arttırarak vücudumzla gereken ilişki ve diyaloğu kurmalıyız. Böylece yeni programlarla vücudumuzdaki enerji aksaklıklarını düzeltir ve şifalanırız. Hepimiz kendi kendimizi şifalandırma yeteneğine sahibiz. Sadece bunu kabul edip harekete geçirmemiz yeterli. Farkındalığımızı arttırmak için de kendi içimize dönmeliyiz. Bedeneimizle iletişime kendimizi açmalıyız. Nerde nasıl bir tıkanıklık olduğunu bedenimiz bize kendi söyleyecektir. Sesine kulak verip enerjisel işaretlerini duymamız yeterlidir. Pekcoğumuz bu işaretlerin üzerinde durmuyoruz.
Çünkü bedenlerimizle konuşabileceğimizi düşünmüyoruz. Sonunda kendimizi cihazlara emanet ediyoruz ve onların bedenimizin lisanını anlayacağını düşünüyoruz. Oysa hangi cihaz sevgi dili konuşur? Bedenin dili sevgi dilidir. Siz sevgisiniz. Bu yüzden cihazların bedeninizi anlayacğını düşünmeyin kendinizi sevin ve iletişime açık olun. Ancak o zaman bedenimzizin ne demek istediğini net bir şekilde anlarsınız. Cihazlar sadece ilerlemiş rahatsızlıkları tesbit edebilir. Cünkü artık gözle görülebilir hale gelmiştir. Beden, lisanı anlaşılmadığı için sizin beş duyunuza hitap eder şekilde problemini anlatmaya başlamıştır. Ancak bu noktada bedeninizi anlamaya odaklanıyorsunuz. Oysa problem coktan büyümüş vaziyette. Ondan sonra da bu gözle görülür sıkıntıları ortadan kaldırmayı hedefliyorsunuz. Problemleri oluşturan kaynağı tedavi etmeyi değil. Bedenleriize eziyet ediyorsunuz. Şifa vermek bu değildir. Şifa vermek, sevgi yüklemektir. Sevgi en yüksek frekanstır. Bedene sevgi yüklediğinizde ona sıkıntı yaratan tüm düşük frekansları temizemiş olursunuz. Ve bedeniniz enerji alanını dengeler. Hücreleriniz yapısısnı dengeler. Atomlarınız titreşim hızlarını dengeler. Tüm bunlar dengelenince zaten beden şifalanmış olur.
Bizler tüm bunları gözönünde bulundurarak önce kendimizle bağlantı kurmalı ve bedenimizde oluşan problemleri görmeyi öğrenmeliyiz. Sonra da kendimize sevgi yükleyerek mevcut tüm rahatsızlıklarıortadan kaldırmayı yani enerji alanlarımızı dengelemeyi hedeflemeliyiz. Böylece ruh ve beden dengemiz oluşur. Enerjimiz vücudumuzda dengeli bir biçimde dolaşır. Şifalanmış oluruz.
Bedenimizin lisanı basittir. Hepimiz biraz farkındalıkla bu lisanı öğrenip kullanabiliriz. Problem olan bölgede ki enerji değişimi, değişik titreşimler en belirgin dikkat çekme yöntemidir. Bedeninizdeki herhangi bir organda normalde hissetmeye alışık olduğunuzdan daha yoğun bir titreşim hissederseniz o bölgede enerji dalgalanması vardır. Bunu fark ettiğiniz anda o bölgeye ve tüm vücudunuza yoğun sevgi frekansı gönderdiğinizi düşünürseniz, enerji açısından uygun tedaviye başlamış olursunuz. Bunu titreşimleri normal hissedene kadar sürdürmeniz yeterli olacaktır.
|
|
|
BEREKET SEMBOLLERİ |
Yazar: Archilles - 08-06-2017, Saat: 12:29 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
YILDIRIM
Tibet, Hindistan ve Nepal’de yapılan dinsel törenlerde Dorje ya da Vajra adında sihirli bir asa kullanılır. Bu asa Batı’da Yıldırım olarak bilinir.
Yıldırım, kuraklık yaratan yılanları kusmaya zorlar. Böylece toprağı dölleyen yağmur gelir. Bronzdan yapılan yıldırımlar da bulunmaktadır. Ancak bundan muska olarak taşınamayacak boyut ve ağırlıktadırlar. Muska olarak taşınabilecek ebatlarda yapılmış olanlar ise, taşındıkları kişiye; bolluk, bereket ve zenginlik getirirler. Ayrıca takanı zararlı büyü ve kötü ruhlardan koruduğuna inanılır.
ŞELALE
Şelale doğası gereği akışı ve hareketi temsil etmektedir. Bu akış ve hareket de bolluk ve bereket akışını sembolize eder. Paranın içeri akışını sembolize etmesi bakımından evinizin veya iş yerinizin girişine bakan bir duvara şelale tablosu asmak gerekir.
INGOT
Bereket sembolü olmasının yanı sıra ağırlıklı olarak tasarrufu sembolize ederler. Zenginlik ve iyi şansı harekete geçiren sembol olduğunu söylerler. Özellikle cüzdanlarda taşınması tavsiye edilir. Şık görüntüsünün dikkat çekiciliği ile olumsuz enerjileri de sizden uzak tutacaktır.
100 UĞURLU KUŞ
Kuş Çinliler tarafından çok uğurlu olarak kabul edilen bir semboldür. 100 Kuş ise sonsuz şans, bolluk ve bereket ifadesidir. 100 yeni haber, 100 yeni fırsat anlamını içerir. Evinize veya iş yerinize kısmet getirecektir.
|
|
|
ARAP HARFLERİNİN GİZEMİ |
Yazar: Archilles - 08-06-2017, Saat: 12:05 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER
- Yorum Yok
|
|
Güç kelimeleri ve harfleri bütün majikal sistemlerinin esasını teşkil etmektedir. Kabala'da 22 İbrani harflerin ilişkileri sembolik şekilde o sistemde birbirlerine tekabül eden fikir ve düşünceler için bir temel oluşturmaktadır. Bu tefekkürü etkilemektedir ve pratik majide şuurun yüceltilmesine yarar. Geleneksel olarak, İbrani harfler Kabalistik Hayat Ağacına, Tarot kartlarına ve hemen hemen her okült tekabüle addedilmiştir. Bu harfler Arap diline (Arapça'nın geldiği) Aramca'dan göç etmiştir. Ancak, Arapçada birkaç harf daha gelişmiştir. Modern Arapça'da 28 harf vardır ve bunlara yeni dört harf daha eklenmiştir, ama bu yeni harfler fiili olarak kullanılmamaktadır. Böylece toplam 32 harfe çıkmıştır, ama sistemimizde sadece 28 harf üzerinde odaklaşırız. Her harf 10 temel şeklin bir veya ikisini içermektedir. Bu on şekil on tecelliye tekabül etmektedir. Bunlar Ku'ran-i Kerim'de söz edilen mükemmel on, veya Hayat Ağacındaki on Sefirottur.
Daha fazla ileri gitmeden, Arap Alfabesinin temel ilkelerini size sunmak üzere bir tablo hazırladık. İlk sütunda Arap Alfabesinin harfleri bulunmaktadır. Basılı harflere kıyasla el yazısında doğal olarak bir fark oluşacağı gibi - bu harflerin şekillerini elle yazılış şekilleriyle karıştırılmamalıdır. İkinci sütunda Arap harflerinin genel telaffuzu vardır. Üçüncü sütunda harflerin İbrani karşılığı verilmiştir. Dördüncü sütunda ise harflerin ebced değerleri verilmiştir. Kabala'da Gematria olarak bilinen sistemle Arabi ebced değerleri birbirine uyumludur. Bu tabloda Arap ve İbrani harfleri arasındaki benzerlikleri ve farkları görebilirsiniz:
Arap
Harfi Adı İbranice
Karşılığı Ebced
Değeri
Alef
1
Ba
2
Cim
3
Dal
4
Hah
5
Waw
6
Zin
7
Ha
8
Tah
9
Ya
10
Kâf ,
20(500)*
Lam
30
Mim ,
40(600)
Nun ,
50(700)
Sin
60
Ayin
70
Fa ,
80(800)
Sad ,
90(900)
Qaf
100
Ra
200
Şin
300
Ta
400
Tha 500
Kha 600
Tza 700
Dad 800
Tzah 900
Ghyn 1000
Dil bilimi açısından bu alfabeye daha ayrıntılı bir şekilde göz atalım. Arap dili diğer dillerde bulunmayan birkaç harf içeren fonetik bir dildir. Arap asılı olmayan kişilerin çoğu özel bir eğitim geçirmeden bu harfleri telaffuz edemiyorlar. Bu bağlamda aşağıdaki benzetmelerle bu harflerin telaffuzlarını mümkün olduğu kadar açıklamaya çalıştık. Diğer dillerden farklı olarak harflerin şekilleri kelimelerde bulundukları konuma göre değişmektedir. Bu değişimler de aşağıdaki tabloda verilmiştir.
Arap
Harfi Adı Latin Harf Değeri Sesi
Alef A At
Ba B Bal
Ta T Tat
Tha TH Gırtlaktan "th" sesi
Cim J, C Can
Ha H1 Gırtlaktan "h" sesi
Kha K Gırtlaktan "k" sesi
Dal D Don
Ağır Ses
Tza The İngilizce
The
Ra R Ara
Zin Z İngilizce
Blitz
Sin S As
Şin Ş Aş
Sad S
Ağır Mustafa
Dad D
Ağır Doku
Tah T
Ağır Fatma
Tzah Th/Z İngilizce
Those/
Nizam
Ayin A' Ara
Ghyn Gh İngilizce
Ghana
Fa F Fas
Qaf K
Ağır İngilizce
Quote
Kaf K Kes
Lam L El
Mim M Mim
Nun N En
Waw W İngilizce
Dawn
Hah H His
Ya Y/İ Yedi
Arapça'yı öğrenmenizi beklemiyoruz, ama alfabeyi aşina olmanız gerekir. Talim dizisinde bir sonraki metinlerinde ileri seviyede majikal ve mistik teknikler verilmiştir. Uygulayıcının, İbrani ve Arap alfabelerine aşina olmaması bir handikap olur. Harflerin hepsini bir anda ezberlemeniz şart değildir, ama bir sonraki seviyeye çıkmadan önce ezberlemeniz önerilir. Dil bilimine bu basit önsözden sonra alfabenin temel bazı okült prensiplerini irdeleyelim.
Daha önce söz edildiği gibi bu harflerin on temel şekilleri vardır. Aşağıdaki resimde bu on temel şekilleri Hayat Ağacında gösterilmektedir.
Ağaçtaki ilk tecelli Kether'dir (Taç). Bu tek nokta ile ilintilidir. Kether evrendeki her şeyin başlangıcıdır. Bütün şekiller noktayla başlar, o bütün şekillerin en basit ve temel olanıdır. Mümkün olan her şeklin potansiyelini temsil eder, aynı şekilde Kether evrendeki her şeyin potansiyelini temsil etmektedir. O Eheieh'in şekli halidir.
Kether'in potansiyelinden Hokmah (Hikmet, Bilgelik) tecelli eder. Bunu iki noktaya benzetebiliriz. O eril ve dişili temsil eder. Herşeyin içindeki mevcut kutupluluğu temsil eder. Bir bakıma tek olan kendini bölerek iki meydana getirdiği için, yaşam başlangıcı ve sperm ve yumurta birleşerek bir zigot (döllenmiş yumurta) yaratıkları meosis sürecine benzetebiliriz. Bu Tzim Tzim süreci, evrenin yaratılışıdır. Bu belirli bir başlangıç noktası ve sonu, ama aynı zamanda yaşamın doğal sürekliliğini temsil eder.
Binah (Anlayış) ise, Hokmah'tan form ve işlev yaratma enerjisine kısıtlamak için gelen alıcı güç, İkilem, Duad'den zuhur eden Üçlem, Triad'dır. Üçgen tek bir form olarak çalışan üçlemi simgeler. Burada iki zıt güç ve üçüncü bir dengeleyici güç aralarında dördüncü bir güç, İlahiliğin tezahürünü ortaya koyarlar. Onu hayatın doğduğu evrensel rahme benzetebiliriz. O, İlahiliğin fiziksel formda tezahür edebilmesi için yaratılan Tzim Tzum boşluğudur.
İlk üç şekiller bütün şeylerin tezahür olmayan yönünü veya özünü içermektedir. Onlar safi özlerinde noktadırlar. Bu şekil görülebilir, ama aklın gözünde doldurulması gerekir. O, tezahürattan hemen önceki hali Ain, Ain Sof ve Ain Sof Aur [Hiçlik, Sonsuzluk ve Sonsuz Işık] halini temsil etmektedir. Tezhürat süreci başlar başlamaz, her şeklin özü somut çizgilerden belirlenmiş bir şekil alır. Tezahür olmayan Tanrının özünden rahim de oluşan ve sonradan olgunluğa varan süreci içeren, fiziksel tezahürata dek insan yaratılışına paraleledir.
Hesed (Merhamet), Binah'ın faaliyetlerinden yaratılan tezahürattır. Burada tek yatay çizgiyi bulmaktayız. Bu fiziksel tezahürata girmenin ilk safhasıdır. Hesed, daha somut bir şekilde Hokmah'ın yansımasıdır. Hesed ayrıca Hayat Ağacında arketipsel eril şeklidir. O dışa yayılma gücünün tezahüratıdır. Dolayısıyla, onun nihai ifadesini düz çizgide bulmak mümkündür. Çizgi sürekli genişler ve uzar. O Hesed faaliyetlerini çok iyi temsil eder.
Hokmah-Hesed ilişkisine benzer olarak, Geburah (Güç) da Binah'ın daha somut bir şekilde yansımasıdır. Ancak burada daireyi buluyoruz. Daire kısıtlama gücünün iyi bir simgesidir. O, hepimizin içinde dünyaya geldiği rahmi simgelemektedir. Bu bizi tezahürat sürecinde yardım eden kısıtlayıcı güçtür. Onu ayrıca kendi kuyruğunu ısıran kuyruklu yılan Ouroboros'a benzetebiliriz.
Daha önce belirtildiği gibi, çizgi ve daire, iki nokta ve üç nokta ile temsil edilen güçlerinin tezahüratının sonucudur. Altıncı şekil bu tezahür eden güç temasını devam etmektedir. Bu Kether noktasının tezahürat sürecinin bir sonraki evresidir. Eğer noktanın sayfadan aşağı akmasına izin verilseydi, o kolaylıkla bir dikey çizgi oluştururdu. Altıncı şekil Tifaret (Güzellik) tecellisiyle ilgilidir.
Düz çizginin basitliğinde büyük bir güzellik vardır. Yatay çizginin temsil ettiği genişleme yerine, çizgi, yükseliş ve inişi belirtmek üzere dikeydir.
Dikey ve yatay çizgilerin birleşimi yedinci şekli ortaya çıkarır. Bu şekil Netzah (zafer) ile ilgilidir. İlginçtir ki yatay çizgi ister üste veya altta olsun, sonuç hep aynıdır. Her birinde Dal (Dalet) harfinin (kapı) iki farklı şekli vardır. Harf aşk gezegeni Venüs ile ilintilidir ve bu Netzah'a atfedilen gezegendir. Bu tezahüratın zuhur ettiği kapıdır, rahmin kapısıdır.
Sekizinci şekil Geburah'in Tifaret'ten çıkarılmasından ortaya çıkar. Çıkarma, dişil işlev kısıtlamayla yakınlığı vardır. O, Geburah gücüne yakındır, nitekim Adalet Kılıcı olarak kir ve tortuyu kesip yakar ve kutsal ve kutsanmış olanı açıya çıkarır. Yarım daire tecelli Hod ile ilgilidir. O yukarısındaki Ağaçtan enerji alır ve Yesod'a yönlendirir.
Dokuzuncu şekil Tifaret'in dikey çizgisine benzer ama eğiktir ve bir hilal oluşturur. Bu hilal şekli tecelli Yesod'a (Temel) atfedilir. Kabala, Yesod'u aysal nitelikli olarak tanır. O, insan ve İlahi arasından gelip giden enerjileri temsil eder ve İlahilikten insana ve insandan Tanrı'ya geri enerji gönderebilme özelliğine sahiptir.
Son tecelli bir kupa şeklinde hilaldir. Şekil son tecelli Malkut'ta (Krallık) yatar. Bu ykarıda sıralan bütün şekillerin alıcı sondur. Bu Kether'de başlayan sürecin son tecellisinin kabıdır.
Biraz irdelemeden sonra, okuyucu görecek ki Arap Alfabesinde mevcut olan tek şekiller bu on şekillerdir. Teorimize göre, eğer bir harfin üstü ve altı varsa, enerjisinin birden fazla yönü vardır. Üst şeklin onu dış veya tezahür eden tarafı olduğu ve alt şeklin onun içsel tarafı olduğunu inanıyoruz. Bir bakıma dışsal enerji veya tecelli makro-kozmik etkiyi gizler. Maalesef bazı harflerin karmaşıklığı onları Hayat Ağacında belirli bir yola oturtmayı çok zor kılmaktadır. Ancak bu metodu kullanarak yapılan derin irdelemeler, harflerin birçok özelliklerini ortaya çıkarmaktadır. Bu özelliklerin bir çoğu ağızdan kulağa intikal eden öğretiler tarafından desteklenmektedir.
Arap
Harfi Adı Dışsal
Enerji İçsel
Enerji
Alef Tifaret Tifaret
Ba Malkut Keter
Jim Hesed Hod
Keter
Dal Netzah Netzah
Hah Geburah Geburah
Waw Geburah Yesod
Zin Keter Yesod
Ha Hesed Hod
Tah Tifaret Geburah
Ya Hod Malkut
Hokmah
Kâf Tifaret
(Hod Hesed) Malkut
Lam Tifaret Malkut
Mim Geburah Tifaret
Nun Keter Malkut
Sin Malkut Malkut
Ayin Hod Hod
Fa Keter Geburah Malkut
Sad Hod Malkut
Qaf Hokmah Geburah Malkut
Ra Yesod Yesod
Şin Binah Malkut Malkut
Ta Hokmah Malkut
Tha Binah Malkut
Kha Kether Hesed Netzah
Tza Kether Netzah
Dad Kether Geburah Malkut
Tzah Kether Tifaret Geburah
Ghyn Kether Hod Hod
Bu harflerin majikal operasyonlarda kullanıldığı birçok farklı usul vardır. Burada Shemusu Al-Anwar Fe Kenuz - Al-Asrar (Okült Hazinelerde Güneşsel Işıklar) kitabında İbn Al-Haja Al-Talmasani Al-Magribi tarafından verilen temel uygulamalara değineceğiz. Hitabın Hicri 737 yılında veya 12. (Miladi) asırda yazıldığı söylenmektedir. İlk önce uygulayıcı harfin majikal imajına aşina olması gerekir. Harflerin majikal imajları üç kısımdan oluşmuştur. İlk ve son kısımlarda harfler normal şekilde yazılır, ancak orta kısımında harf tersine çevrilir. Örneğin Şin harfinin majikal imajı şöyledir:
Bundan sonra öğrenmeniz gereken şey, Ay Mevzileri ve gökyüzündeki yıldızlara göre konumlarıdır. Ancak bu Mevzileri sadece Üstat Çırağı derecesinde kapsamlı gireceğiz. Burada sadece birden yirmi sekize dek belirteceğiz, ve şimdilik aya doğru çalışmanızı yapmanız yeterli olacaktır.
Mevziler
Sayıları Mevzi İsmi Zodyak Derecesi
1 Şartayin 5° Boğa - 17° Boğa
2 Butayin 18° Boğa - 30° Boğa
3 Turaya 1° İkizler - 12° İkizler
4 Dubran 13° İkizler - 25° İkizler
5 Haka'ah 26° İkizler - 8° Yengeç
6 Hana'ah 9°Yengeç - °21 Yengeç
7 Zura'a 22° Yengeç - °4 Aslan
8 Nathra °5 Aslan - °17 Aslan
9 Tarfah °18 Aslan - °30 Aslan
10 Jabha °1 Başak - °12 Başak
11 Kurthan °13 Başak - °25 Başak
12 Sarfa °26 Başak - °8 Terazi
13 A'wa °9 Terazi - °21 Terazi
14 Samak °22 Terazi - °4 Akrep
15 Gafer °5 Akrep - °17Akrep
16 Zabana °18 Akrep - °30 Akrep
17 Akil °1 Yay - °12 Yay
18 Kaleb 13° Yay - °25 Yay
19 Şulah °26 Yay - °8 Oğlak
20 Na'ayem °9 Oğlak - °21 Oğlak
21 Baldah °22 Oğlak - °4 Kova
22 Zabeh °5 Kova - °17 Kova
23 Bala'a °18 Kova - °30 Kova
24 Sa'aud °1 Balık - °12 Balık
25 Akbiah °13 Balık - °25 Balık
26 Mukkadem °26 Balık - °8 Koç
27 Muakher °9 Koç - °21 Koç
28 Raşa °22 Koç - °4 Boğa
|
|
|
X Y ve Z Kuşağı Çocuklarının Özellikleri Neler? |
Yazar: Archilles - 07-06-2017, Saat: 15:20 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Alfabenin son harflerini çağrıştırsa da aslında son zamanların dillerden düşmeyen kuşak ayrışımlarına ait bu üç harf: X, Y ve Z kuşağı. Çocuklarla kurulan iletişimin sağlıklı olabilmesi; zamanı ve getirilerini anlamakla mümkün. X, Y ve Z kuşağı çocuklarının özellikleri neler?
Önümüzde yuvarlanıp giden neslin, dünyaya bakış açıları ve mevcut donanımları karşısında oluşturdukları özelliklere genel bir bakış ile şekillenen nesiller: X, Y ve Z kuşağı…
Bu bilgileri edinmek ya da yeni neslin demek istediğini daha iyi kavramak için birkaç yazı ya da makale okumak aslında ebeveynleri nelerin beklediğini ya da mevcut sorunların nereden kaynaklandığını anlamak için büyük bir fırsat.
Çünkü iletişimin kanlı canlı olanını tükettiğimiz bu çağlarda, aile birliğinin, çocuklarla olan iletişimin sağlıklı olabilmesi her iki taraf adına zamanı ve zamanın getirilerini anlamakla mümkün artık.
Geleceğimizi oluşturan bireyler ile ortak paydada buluşabilmek için yeni nesillerin çağına dair donanımlı olmak, doğru şekillenmeleri, doğruya yönelmeleri, temel değerlerimizi belleklerinde bulundurmaları ve sağlıklı – bilinçli ve tam destekli ilerlemeleri için önce biz büyüklerin konuya hakim olması şart.
Zamane çocukları mı?
Her dönem için kullanılan bu kavramın içini dolduralım biraz. Ama önce 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda meydana gelen doğum oranın artmış olması ile birçok kaynakta ‘baby boomers’ dönemi olarak adlandırılan kuşağı hatırlayarak başlayalım.
Bu kuşakla ilgili fazla bir bilgi yok. Verilen tarih aralığı ise 1946 – 1964 yılları. Bu grupla ilgili kurulan cümleler, aşağı yukarı dönemlerinin en büyük sektörel gelişme oranını yakalamış olmaları.
X kuşağı için verilen tarih aralığı 1965-1979 yılları arası
Dünyadaki en sancılı dönemlerin sonrasında ve aynı zamanda kendi döneminin acı savaşlarını, darbelerini, soğuk savaşlarını yaşamış olan bu grup; gelecekle ilgili endişeler geliştirmesi sonucu iş ve hayat dengesinde başarılı olduğu kadar sadık bir çalışan sıfatıyla da taçlandırmıştır kendini. Hissetmiş oldukları otoriteye karşı saygılı ve bunun akabinde motivasyonları da yüksek olmuştur. Kadınların iş yaşamına atılması ile bir çocuk az, iki çocuk fazla karmaşasına sebep olmuşlardır.
Farklılıktan hoşlanan, ön yargıları olmayan ve sağ duyulu ve duygulu nesildir. Hızla ilerleyen teknolojiye adapte olmaya çalışırken bu yeniliklerin takibi sırasında oldukça doyumsuz bir nesil olarak karşımıza çıkmışlardır. Ayrıca elma bahçelerinden kovalanırken, aşk şiirleri yazan nesil…
Y Kuşağı için verilen tarih aralığı 1980-1999 yılları arasıdır
Milenyum çağı yakıştırmasına uygun olarak ilk söylenen cümle teknolojiye olan bağımlıkları ve becerileridir. Otorite tanımaz, kural bağlamaz, sabırsız, tatminsiz ve adapte sorunu olan bir nesil ama öğrenmeye ve araştırmaya hevesli…
Problem çözmede grup adaptasyonları ve hareket kabiliyetleri harika.
Bireysellikten kasıt bencillikleri.
Ve birde eleştiri oklarına denk gelirseniz kurtuluşunuz mucize.
Mevcut sorunları ise; kimselerin onları anlamıyor olması.
Daldaki elmaların çatlayana kadar tadına bakan nesil.
Z Kuşağı için verilen tarih aralığı 2000-2021 yılları arasıdır
“İnsanlık tarihinin el, göz, kulak vb. motor beceri senkronizasyonun en yüksek nesli olarak tanımlanmaktadırlar” diyor bir kaynak. Yani mekanikleşmenin ilk belirtileri Z kuşağı çocuklarda.
Ve doğduğunda bu bilgilerle geldi herhalde diyecek kadar teknolojiye adapte olma becerisi Z kuşağı çocuklarının normalitesi. Bu üstün becerileri ve teknolojik gelişimin jet hızıyla ilerlediği dönem nedeniyle, cevabı ön görülemeyen çok bilinmezli denklemlerin bir parçası olarak hayata adım atmış bulunuyorlar. Z kuşağı çocuklarının hangi meslek dalında faal olacakları dahi bilinmiyor. Çünkü meslek icatları henüz yapılmadı.
Z kuşağı, aile bireylerinin kendilerini çocuklarına karşı yetersiz gördükleri, psikolojik bunalım örneklerinin tavan yaptığı nesil.
Sosyalleşme kavramının tarih olduğu ve teknolojiye kurban edildiği bir nesil.
Z kuşağı, hayal dünyalarının sınırsızlığı ile cevabı bulunamayan sorular soran nesil.
Aynı anda aktif bir şekilde pek çok işe dahil olabilen bir kapasite ile zekaları ve becerileri hayranlık uyandıran nesil.
Z kuşağı, otorite ve kural tanımazlık hat safhada, istedikleri doğrultusunda direnişleri kırılamaz yapıda ve haklılıkları konusunda, grup halinde hareket etmek sorgusuz sualsiz katılacakları eylemler arasında ilk sırada olan nesil.
Dile getirilemeyecek bir konu da yoktur ayrıca.
Ve son olarak Z kuşağı çocukları daldaki elmalardan bihaberler.
|
|
|
HAYATIMIZA YENİ KAPILAR AÇACAK 6 ÖNERİ |
Yazar: Archilles - 07-06-2017, Saat: 15:14 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM
- Yorum Yok
|
|
Geçenlerde bir televizyon kanalında konuk olan bir sınıf öğretmeni sınıfa girdiği zaman tahtaya kocaman yazılarla “DERT EDİNİN” diye yazdığından bahsediyordu. Konu, yeni neslin gerçek dünyadan kopuk, teknolojiyle büyülenmiş beyinlerinin etraflarında ve dünyada gelişen olaylar karşısında tepkisiz kalmalarına ilişkin bir programdı. Bence bu yeni neslin değil, her yaştan kesimin vebası olmuş durumda. Teknolojiyle o kadar içli dışlı olmuş durumdayız ki gerçek dış dünyadan gelen uyaranlara karşı tepkilerimiz çok kısıtlı oluyor. Çoğu zaman hiç olmuyor. Çünkü beynimizin bu uyaranlara karşı düşünmesine izin vermiyoruz. Bunun yerine teknoloji, bizim için neyin önemli olup olmadığına karar veriyor.
Dert edinmeden öğrenemezsiniz!
Ben dert edinmenin insanoğlu için vazgeçilmez bir uyaran olduğunu düşünüyorum. Düşünün ki yalnızca öğrenmeye, çözümlemeye ve bunu senin yaşam koşullarına katarak hayatını kolaylaştırmaya adamış bir organımız olsun. Beyin. Bu yüzyılda bile bilim insanlarının yapay olarak icat edemediği bu mekanizma, sana insanlığın ilk tarihinden itibaren en mükemmel işleviyle organik olarak sunulmuş. Tek yapman gereken, bunu olabildiğince işlek halde tutmak.
Hayatımıza yeni kapılar açacak 6 öneri
1- Dert edinin!
Beynimizi işler halde tutabilmek için dert edinmemiz gerekiyor. Çünkü ancak dert edindiğin bir şey hakkında beynini düşünmeye itebilirsin. Ona çözüm yolları arar, araştırır, yeni kapılar açarsın. Bu nedenle bol bol dert edinin. Beyninizde her zaman sorunlar olsun, beyniniz bunlarla savaşsın. Ona sürekli yeni meydan okumalar yaratın. Beyninizi bir maden yeri olarak düşünün ve uzun süre boyunca kazı yapılmayan çalışma alanlarının başına gelenleri hayal edin. Çoğu geçitler kapanıp kullanılmaz hale geliyor ve işlevini yitiriyor. Yeniden aynı geçitleri açıp aynı kazıları yapman hem zaman kaybına hem enerji kaybına neden olurken o süre zarfında elde edebileceğin değerli madenlerden de mahrum kalıyorsun.
İnsan beyni, diğer canlı beyinlerine nazaran kendisini limitsiz olarak geliştirmeye en yatkın olan organ. Üzerimizden geçen yüzyıllar, organlarımızı kullanmamızı minimuma indirecek düzeyde seyir gösteriyor. Aslında kendimize yapay olarak yarattığımız çoğu pratik mekanizmalar insanın fiziksel ve ruhsal yaratılışına ihanet ediyor. Dengeyi kurmaya çalışmak tamamen bizim elimizde.
Dert edindiğiniz her unsur sizi sorgulamaya itiyor. Bu sorgulama aşamasında karşınızdaki sorunu tanımlamaya çalışırken kendinizi de yeniden tanımaya başlıyorsunuz. Çünkü, o sorun öncesi ve sonrasındaki kişi aynı kişi olmuyor.
2- Karaya vuran balinaları dert edinin, çevrenizdeki içe kapanık sessiz dostunuzu dert edinin.
Amişlerin yaşamlarını dert edinin, size çok zıt gelen bir görüşü dert edinin. Karaya vuran balinaları araştırın, yaşam koşullarını, fiziksel özelliklerini öğrenin. Kendinizi buna bağlı bir yardım kuruluşuna hizmet ederken bulabilirsiniz. Çocuğunuza balinalar hakkında ilginç bilgiler aktarırken günün süper ebeveyni olabilirsiniz.
3- Çevrenizdeki içine kapanık sessiz dostunuzla iletişim yolları arayın.
Her insanın iletişime geçme frekansının farklı olduğunu göreceksiniz. Dostunuzu çözümlemeye çalışırken kendinizle ilgili bir şey öğrenebilirsiniz. İnsanlar arasındaki iletişim yüksek bir enerji alışverişidir. Doğada aynı canlı türlerinin birbirleriyle olan iletişimi farklı canlı türleriyle olan iletişimden daha yüksek frekanstadır. Çünkü karşında tanımlamaya çalıştığın canlı seninle aynı genleri ve ruhu taşımaktadır. Karşındaki hakkında elde edeceğin her yeni tecrübe sana senin hakkında bir ışık tutacaktır.
4- Amişlerin yaşamlarına bakın.
Yeni dünya düzenine ısrarla karşı gelmekte olan özgün bir halkın sade yaşamlarını araştırın. Sizden bir farkı olmayan ama aslında çok farkı olan bu insanların yaşamlarını hayal edin, kendinizi onların yerine koyun, hatta bir gün boyunca onlar gibi yaşamaya çalışın. Doğduğunuz andan beri alışmış olduğunuz habitatınızdan farklı bir yaşam ortamına geçtiğiniz takdirde beyniniz size alışık olduğunuzu sunmayı dert edinecektir. Yeni yollar arayıp yeni kapılar aşındırırken kendiniz hakkında yeni bilgiler edineceksiniz. Belki teknolojinin yardımı olmadan geçen yirmi dört saatin, işlerinizi yerin getirmede size yetmediğini görüp bu halkın hayatlarına merak salacaksınız. Belki ruhunuza detoks uygulamak isteyip onlarla bir hafta geçirecek ve hayatınız boyunca unutamayacağınız tecrübeler edineceksiniz.
5- Size zıt gelen bir görüşü düşünün, ilk önce bunun size neden zıt geldiğini yazın.
Daha sonra o zıt görüş hakkında derinlemesine bir araştırmaya koyulun. Kitaplarını okuyun, videolarını izleyin, o görüşü savunan insanların sözlerini kesmeden sonuna kadar dinleyin. Eğer hala görüş size zıt geliyorsa bunu yeniden not alın. Kendinizi ilk aldığınız nottan çok farklı bir noktaya taşımış olduğunuzu göreceksiniz. Eğer bu zıt görüş hakkında tutumunuz tamamen değiştiyse kendinize zıt gelen diğer görüşler için işe koyulun.
6- Zıtlıklarla ve sorunlarla savaşın.
Ama bunu savaş muharebesinde değil, beyin laboratuvarınızda yapın. Anlamaya çalıştığınız her şey size sizi yeniden anlatacak. İnsan hücreleri ölene kadar yenilenmekten vazgeçmez iken beynimizi, görüşlerimizi, düşüncelerimizi, duygularımızı, sevinçlerimizin ve üzüntülerimizin nedenlerini yenilemekten neden vazgeçelim?
|
|
|
TEK BEDENE İKİ KİŞİ SIKIŞMAK |
Yazar: Archilles - 07-06-2017, Saat: 15:10 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM
- Yorum Yok
|
|
Herkesin iki kişiliği vardır aslında. Olduğu ve olmak istediği… Tek bedende iki kişinin sıkışması gibi de düşünebiliriz…
Tek bedene iki kişi sıkışmak…
Tek bedende iki kişi yaşıyorum aslında: Olduğum kişi ve olmaya çalıştığım kişi… Bunun zorluğunu bilir misiniz? Elbette bilirsiniz. Herkesin kafasında bir parçacık da olsa olduğu kişiden farklı olmak istediği kendisi vardır. Ondandır ki bu değişken tavırlarımız… Kameraların önünde sahte bir ben oynarken gerçek olan sahne arkasından beni izler. Sahte ben tam olarak rolünü bitirdiğinde gerçek olan deveye girer. İyi midir kötü müdür buna siz karar verin.
Çelişki… Çok derin bir mevzu!
Sıfır beden olmak isterken çok yemek yemektir, doktor olmak isterken hiçbir çaba göstermemektir, kendini geliştirmek isterken hiç çalışmamaktır… Sahi neden kendimizle bu kadar çok çelişiyoruz? Bu sorunun cevabı da çok çelişkili. Çelişkiden uzaklaşalım artık.
Ben kimim? Amacım ne?
Kendimize sorular sorarız: Ben kimim, kim olmak istiyorum, amacım ne? Bizi biz yapan bu sorulardır aslında. Taktığımız maskenin düşmesi, bedene tek bir kişiliğin hükmetmesine yardım eden bu sorular hayatta kat etmemiz gereken yolu belirler aslında. Siz hiç şirkette çalışan eleman olup da patron olmak istemediniz mi? Olmak ya da olmamak işte tüm mesele bu! Oldurmak vardır, çabalayıp başarmak.
Hayaller vardır, yoğun bir arzuyla sahip olunması gereken. Kırmızı bir balondur belki hayali küçük bir çocuğun, iyi bir üniversitedir hayali lise öğrencisinin, iş sahibi olmaktır işsiz kalan bir gencin hayali …
Peki sizin hayalleriniz neler? Ne uğruna savaşacaksınız?
Bir dosttur kendisi, tek hayali yaşamak. İlaçlar, kemoterapi … Yaşam uğruna Azrail’ le savaşıyor. Her sabah uyandığında hayata tutunacak bir dal arayışında. Bu da bir hayaldir. Dostum: -‘Ölümle karşılaşıncaya dek kurduğum tüm hayallerim mezarda ben ise dışarıda yaşama hayalim ile ‘ dedi.
Bu duruma ne denir ki dostlar? Hayaller değişir, çok çeşittir. Doğru hayali bulup, doğru bir kişilikte buluşmak dileğiyle…
|
|
|
Gökyüzünün Gizemi: Havada Kaybolan Uçaklar |
Yazar: Spiritüeller - 07-06-2017, Saat: 14:04 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER
- Yorum Yok
|
|
Sanayi devrimi ile beraber gün geçtikçe önemi artan uçaklar hayatın bir çok alanında kullanılmaya başlandı. Süreleri kısaltması, savaşları bitirmesi ve başlatması, ticaret kargosu amaçlı olmak üzere daha bir çok konuda kullanılan uçaklar en güvenli taşıt aracı olmalarına rağmen küçük bir hata büyük felaketleri de yanında getirmektedir. Bunlardan daha ilginci ise uçuş esnasında bir anda sinyali kesilen ve kaybolan uçakların gizemi konusudur. Son 100 yıllık süreçte havada uçuş yaparken kaybolan uçaklara bakacak olursak;
Amelie Earhart ve Uçağı
1937 yılında, Dünyaca ünlü kadın pilot Amelie Earhart çift motorlu uçağı ile uçuş yapmak için havalandıktan bir süre sonra uçak tüm bağlantılarını kaybederek kaybolmuştur. Yıllarca yapılan çalışmalar sonucunda hiç bir ize rastlanmamıştır. Gizemini halen koruyan bu olay ile ilgili tek gelişme, 1991 yılında uçağın bazı parçalarına ulaşılması oldu.
Flight 19 Uçağı
Dünya savaşının en yoğun olduğu dönemde havalanan TBM Avenger adlı bombalama uçağı, birçok teori ve filme konu olan bermuda üçgeni üzerinden geçerken bir anda kayboldu. Bu olay sonrasında Bermuda Üçgeni oldukça popüler bir hal almıştır. Kaybolan uçağın hiç bir parçasına halen günümüzde dahi ulaşılamamıştır. İlginç olan ise, olay ile ilgili araştırma yapmak amacıyla havalanan diğer uçakta aynı bölgede aynı şekilde kayboldu.
Star Tiger
Kaybolan Flight 19 uçağının ardından daha 3 sene geçmesine rağmen bir uçak daha gizemli bir biçimde kaybolmuştu. Kaybolan uçağın, kaybolduğu bölge hiç yabancı olunan bir bölge değildi. Evet, kaybolan uçak yine bermuda şeytan üçgeni olarak adlandırılan bölgede kaybolmuştu. Kaybolan uçakta 31 kişi bulunuyordu. Günümüze kadar uçak ile ilgili ne bir enkaz ne de bir ceset bulunamadı.
B-47 Stratojet Vakası
Dünya savaşından çıkmış devletler halen bir savaş tehdidine karşı silahlı operasyon ve aktarım işlerine devam ediyordular. Bu kapsam dahilinde 1956 yılında Florida eyaletinden havalanan uçak Fas’a doğru gidecekti. Akdeniz üzerine gelen uçak bir anda sinyallerini kaybederek ortadan kayboldu. Uçağın içinde üç kişi ve nükleer silah kapsülü bulunuyordu. Kaybolan uçağa dair hiç bir şekilde enkaz, ceset veya nükleerlere ulaşılamadı.
|
|
|
Eski Mısır Bilginleri, Nükleer Enerjiyi Biliyorlar Mıydı? |
Yazar: Spiritüeller - 06-06-2017, Saat: 21:10 - Forum: ESKİ MISIR
- Yorum Yok
|
|
Dünyanın en büyük harikaları olan piramitler ve piramitlerin içinden çıkan eserler, elbette çok yüksek bir medeniyetin belgeleridir. Fakat mumyaların onları rahatsız edenlerden intikam almaları nasıl izah edilecek? O yüksek medeniyet, mumyalara intikam alma gücünü nasıl verdi? Bu soruya Oakbridge Atom Dairesi profesörlerinden Louis Bulganin cevap verdi ve bu cevap, bilim dünyasında çok geniş yankılar uyandırdı. Atom uzmanı Profesör Louis Bulganin, şöyle diyor;
«Firavunlar devrinin bilginleri, nükleer enerjiyi biliyorlardı. Tutankhamon'un mezarı, atomla korunuyordu. Hiçbir şüpheye yer kalmayacak şekilde inanmış bulunuyorum ki, piramitleri açanların, mumyaya dokunanların hepsi, bir atom tuzağına düşmüş bulunuyorlar. Mısırlı rahipler, uranyum tozunu piramidin içine serpiştirmiş ya da tabutların üzerine gizli bir usulle koyabilmişler. Böylece binlerce yıl sonra bile, firavunu rahatsız etmek isteyenlere kurtulamayacakları bir tuzak kurmuşlardır.»
Profesörün bu açıklamasından sonra bilim adamları, mumyaların sırrını çözebilmek için konuyu bu açıdan ele aldılar ve daha ilk aşamada öteden beri kendi kendilerine sordukları bir sorunun da cevabını bulmuş oldular: Eski Mısırlıların aydınlatma aracı, neydi? Işığı nereden ve nasıl elde ediyorlardı?
Piramitlerin Karanlık odalarının duvarlarında tavan ve tabanlarında öyle büyük ustalıkla ve incelikle yapılmış şekiller, renkler vardı ki, bunları yapmak, ancak gündüz gibi ışık veren bir lamba sayesinde mümkün olabilirdi. Bunlar, dışarıdan yapılıp içeriye sokulabilecek şeyler değildi. Demek ki karanlık odayı gündüz gibi aydınlatan bir enerjiye sahiptiler. Elektrik olmadığına göre, aydınlatma aracı olarak nükleer enerjiyi kullanmış olabilirler. Çünkü başka hiçbir yakıt, bu kadar ışık veremez.
Öldürüyor; Ama Şifa Da Veriyorlar
Mumyanın kendine dokunan meraklıları ölüme sürüklemesi, nasıl herkesi hayrete düşürüyorsa; ağır yaralıları, yanıkları, veremli olanları iyileştirmeleri de günümüz bilim adamlarını öylesine şaşkına çeviriyor. Gerçekten de mumyaların "öldürücü" oluşları yanında "şifa verici" özellikleri de var. Bunlar, abartılı söylentiler değil; bilim adamlarının ciddiyetle üzerinde durdukları konulardır.
Tarih okumayı sevenler bilir: Eski Romalılar, zehirlemek istedikleri kimselerin yemeklerine mumyadan bir parçayı ufaltıp atarlardı. Bunu yiyenler, eğer ölürse günahkâr, ölmezse suçsuz sayılırdı.
Prof. William O'Connel'in söylediklerine göre, mumyaların sargılarında bugünkü penisiline benzeyen kimyevî bir madde vardır. Şifayı veren bu olabilir. Ortaçağ'dan itibaren mumya parçaları, hastalara eritilerek şurup gibi verilmeye, mumyalı su ile banyo yapılmaya başlandı. Bu şekilde birçok hastalığın tedavi edilebileceği biliniyor. O zamandan kalma görenek olarak bugün bile mumya tozları, şifa veren ilaçlar gibi kullanılmaktadır. Bir hayli rağbet gördüğü için Mısır, mumya tozu yetiştiremez duruma düşmüş bulunuyor.
Sonuç olarak; mumyalar, kendilerini rahatsız edenlerden intikam alsın ya da almasın; mumya tozları, hastalıkları iyileştirsin ya da iyileştirmesin; piramitler, piramitlerde bulunan heykellere kadar bir sanat, teknik ve tıp harikası sayılmaktadırlar.
|
|
|
TÜRK BURCUNUZA GÖRE NASIL BİR KİŞİLİĞE SAHİPSİNİZ |
Yazar: Spiritüeller - 06-06-2017, Saat: 20:37 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Türk Astrolojisi” adlı kitaba göre bu 36 burç ve bazı genel özellikleri ise şöyle:
* Toruk (21-31 Mart): İdare sahibi, gururlu, lider, işini hayatı gibi sever, yönetici.
* Hımmıy (1-10 Nisan): İyimser, idealist, romantik, yaratıcı, hayallerinin gerçekleşmesi için ömür boyu çalışır.
* Huttus (11-20 Nisan): Hassas, mantıklı, dürüst, şerefli, adaletli, yönetici, kıskanç, önde olmayı seven.
* Hunta (21-30 Nisan): İnatçı, duygusal, kırgın, yaratıcı. İyimserlik ve karamsarlık aynı anda gözlenir.
* Çolpancı (1-10 Mayıs): Duygu tutsağı, önsezi yeteneği olan, dayanıklı, çocuk ruhlu, sadık, temiz kalpli.
* Kölköl (11-21 Mayıs): Enerji dolu, devamlı bilgi isteyen, aşkta şahane, önder, kahraman.
* Çamay (22-31 Mayıs): Fantezisi zengin, temiz ahlaklı, idealist, söz, yazı ve fikirde önder, çok taraflı, yetenekli.
* Küylü (1-10 Haziran): Düzeni sever, gururlu, kaderci, planlı, ağzı sıkı, yalanı ve ihaneti kabul etmez.
* Kuşmuş (11-21 Haziran): mantıklı, parlak, iyimser, gösterişçi, eleştirel, kaderci, mistik konulara meraklı, sanat ve edebiyata ilgi duyar.
* Sezgek (22-30 Haziran): Mızmız, tatlı dilli, içine kapanık, inatçı, intikamcı, yetenekli, önsezisi kuvvetli, yaratıcı.
* Kuşdüger (1-11 Temmuz): Duygularını mantıktan önde tutan, çocuk ruhlu, dengesiz, tembel, kararsız, karamsar, yetenekli.
* Gondaray (12-22 Temmuz): Hayalci, hafızası kuvvetli, geçmişe özlem duyan, his dünyası zengin, dürüst, müziği ve siyaseti seven.
* Ötgür (23-31 Temmuz): Gururlu, zeki, maddi problemleri büyüten, çekici.
* Küsümmü (1-12 Ağustos): İyi arkadaş, dedikoducu, önder, bir numara olmayı seven, maceracı.
* Künlü (13-23 Ağustos): Duygusal, hassas, gururlu, maceracı.
* Sınçıma (24 Ağustos-1 Eylül): Ekonomi, sanat ve edebiyata yetenekli, dürüst, insancıl, yaratıcı, otoriter.
* Atçak (2-13 Eylül): Fiziği düzgün, iyimser, depresyona yatkın, iradeli, şanslı, gururlu, hassas, gelenekçi.
* Kıllı (14-23 Eylül): Otoriter, gururlu, sabit fikirli, sert, zeki, duygusal, aşk hayatında utangaç, çekingen, yazarlığa yatkın.
* Canakkı (24 Eylül-3 Ekim): Nazik, hassas, sorumluluk ve vicdan sahibi, dürüst, kompleksli, gösterişçi, hayalci, dekoratörlüğe ve dikişe meraklı.
* Ban (4-12 Ekim): Duygusal, düzenli, enerji, kaderci, hümanist.
* Cemiş (13-23 Ekim): İyimser, dürüst, ahlaklı, mantıklı, eleştirel, altıncı hissi kuvvetli, şanslı, önder, filozof.
* Batık (24 Ekim-1 Kasım): Özgürlüğüne düşkün, diktatör, muammalı ruhlu, iki kutuplu, cesur, gaddar, mükemmel arkadaş, çekici, önder.
* Hırtlı (2-12 Kasım): Kararlı, gururlu, savaşçı, spora ve sanata düşkün.
* Tutamış (13-22 Kasım): Muhafazakar, fedakar, idealist, çapkın, çift karakterli, pragmatik.
* Uslu (23 Kasım-2 Aralık): Objektif, ilime meraklı, dengeli, hoşgörülü.
* Kutas (3-12 Aralık): Yetenekli, dengesiz, mistik, düşüncesiz, kararlı, anlaşılmaz, nazik, hassas, gururlu, kıskanç.
* Tusanak (13-21 Aralık): Güçlü karakterli, endişeli, şüpheli, şanslı, emir vermeyi seven, hareketli, tutumlu, gaddar.
* Tutar (22 Aralık-1 Ocak): İradeli, çalışkan, kahraman. Arkadaşı az olur, zaman zaman yersiz küser, hayatının son kısmında rahat eder.
* Beçel (2-12 Ocak): Kırgın, kızgın, ısrarlı, öfkeli, intikamcı, karamsar.
* Pırsıuay (13-20 Ocak): Mantıklı, eleştirel, tartışmayı seven, duygusal, sadık, özgür düşünceli, gururlu. Uzun yaşar.
* Balauz (21 Ocak-1 Şubat): Gaddar, deha, önder, müzik ve dansa yetenekli.
* Cantay (2-10 Şubat): Titiz, realist, estetiğe meraklı, astronomiye ilgili, yenilikleri sever, kimi zaman hareketli, kimi zaman rahatına düşkündür.
* Ergür (11-18 Şubat): Duygusal, hayalci, önder, ufku açık, mistik konulara meraklı, karamsar, yaratıcı.
* Sönegey (18-28 (29) Şubat): Şair, sanatçı, dengesiz, çekici, kararsız, aşk hayatı hareketli, kurnaz, nazik, duygusal.
* Cannan (1-9 Mart): İyi yürekli, baskıcı, tatlı dilli, zarif, idealist, otoriter, hüzünlü, hayalci.
* Şatık (10-20 Mart): Huzursuz, gururlu, sanatçı, özgür, depresyona ve sinir hastalıklarına yatkın.
|
|
|
|