Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 1653 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 1653 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 319
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 305
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,006
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,130
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,074
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,006
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,145
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,521
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,285
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,172

 
  KOKUNUN GÜCÜ
Yazar: Mutlakguc - 29-01-2017, Saat: 21:56 - Forum: AROMATİK TERAPİLER - Yorum Yok

Aromaterapi (koku tedavisi), uçucu yağların farklı etken madde gruplarının etkilerinden yararlanmak suretiyle ve özellikle; soğuk algınlığı, stresle mücadele, uyku düzenleyici, bağışıklık sistemini uyarıcı olmak üzere uygulamaları olan, modern fitoterapinin bir bölümüdür. Aromaterapiyi kelime anlamı olarak en doğru şekilde Fransız hekim Rene Gattefosse 20. yüzyılın başında tanımlamıştır.

Antik Yunancada therapia=bakım ile aroma=koku maddesi kelimelerini birleştirerek öz biçimde ifade etmiş, kısa sürede de bu tanımın benimsenmesini sağlamıştır (1).

1990 yılında İngiltere’de ‘‘Doğal Yağlarla Araştırmalar Birliği’’ (NORA) kurulmuş, 1996 yılında Almanya’dan bazı klinisyen hekimlerin de katılımıyla Münih’te bir temsilciliği açılmıştır.

Avusturya’da ise, Avusturya Bilimsel Aromaterapi Birliği (ÖGwA), Avusturya Fitoterapi Birliği (ÖGPhyt) ile Avusturya Doğal Tıp Hekimleri Birliği’nin (GAMED) ortak girişimleri ile kurulmuştur. Bu alanda yapılan çalışmaları destekleyen, bilgi paylaşımını sağlayan bir kurum olarak aktif bir şekilde çalışmaktadır. Gerçekleştirilen klinik çalışmalar, iki yılda bir düzenlenen kongrede sunulmakta ve bilimsel platformda tartışılmaktadır.

İnsan yaşamında “koku duyusu”nun çok büyük bir önemi vardır. Kokunun olumlu veya olumsuz olarak algılanması, insan beynindeki limbik sistemle ilişkilidir ve doğrudan sinirlerin iletisiyle, duygulara ve ruhsal duruma etki eder.

Kokuyu nasıl algılarız?

Koku araştırmalarında kat edilen gelişmelere rağmen, koku merkezinin bir koku ile nasıl uyarıldığı veya epitel üzerinde yer alan koku molekülünün nasıl tanındığı ve sinir impulsuna nasıl dönüştürüldüğü, hala tam olarak aydınlatılamamakla birlikte, günümüzde kabul gören muhtemel etki mekanizması aşağıda verilmiştir (1, 2). Burun boşluğunda dolaşan koku molekülleri epitel mukozası tarafından emilirler. Bu mukoz tabaka, üst burun boşluğunun üstünde ve iki yanında yer alması nedeniyle kolaylıkla ilgili reseptörlerce yakalanmakta, partiküllerin kalan kısmı ise solunum yolları aracılığı ile akciğerlere ulaşmaktadır.

Koku algılamada görev alan organlar

Koku, koku epitelleriyle iletilir, orada sinir impulslarına dönüşür ve koku merkezine ulaşır. Limbik sistem devreye girer. Limbik sistem (hippocampus, amygdala) endokrin bezi ve vejetatif sinir sistemine iletiler göndererek hatırlama ve duygusal uyarıları harekete geçirir. Limon, nane, kuşdili uçucu yağları bu özellikleri en belirgin olanlardır. Farklı madde grupları hipotalamusu uyarır. Bergamut, aniba uçucu yağları tipik örneklerdir. Talamus koordinasyon merkezidir ve refleksleri kontrol eder. Enkefalin neşe ve elem duygularını kontrol eder. Yasemin, gül ve greyfurt uçucu yağları en belirgin örneklerdir. Otonom fonksiyonların (ağrı dindirme, öfori verme ve uyanık kalmayı sağlama gibi) kontrolünü sağlar. Yasemin ve ylang ylang uçucu yağları bu etkiyi gösterenlere örnek teşkil ederler. Rafe sistemi, serotonin hormonunun salgılanmasını sağlar. Yatıştırıcı ve dinginlik verici etkiden sorumlu olduğu gibi, mutluluk hormonu olarak da bilinir. Bu etkinin ortaya çıkmasını sağlayan birkaç örnek tıbbi lavanta, melisa, tıbbi papatya, neroli ve bergamut uçucu yağlarıdır. Bazı uçucu yağ molekülleri ise noradrenalin salgılanmasından sorumludur ve konsantrasyonu sağlayıcı etkidedir. Limon otu, limon kabuğu uçucu yağları, kuşdili yaprak ve ardıç odunu uçucu yağları gibi.

Aromaterapinin bir yönü de koku psikolojisi üzerine etkileri incelemektir. Fizyolojik ve psikolojik düzeydeki uzun süreli tedavi cevaplarının incelenmesinde aromaterapistler “koku duyusunu” irdelemektedirler. Örneğin tıbbi lavanta uçucu yağının santral sinir sistemi sedatifi olduğu, çok sayıda klinik çalışma ile kanıtlanarak yaklaşık 20 yıldır bilinmekteydi. Standardize edilmiş lavanta uçucu yağından hazırlanmış preparat ile lorazepamın karşılaştırmalı olarak multisentrik, çift kör randomize olarak gerçekleştirilen bir çalışma (3) anksiyetede bu preparatın daha etkili olduğunu göstermesi bakımından ilgi çekicidir.

11429953_845310278856844_1056140917281334610_n.jpg

Uçucu yağlar nedir?

Uçucu yağlar, tıbbi olarak kabul edilen belirli bitkilerin yaprak, çiçek, kök veya yumru gibi organlarındaki özel hücrelerde biriken terpenik yapıdaki doğal maddelerdir ve eczacılıkta ilaç hammaddesi olarak kabul edilir ve “drog” olarak isimlendirilir. Uçucu yağlar, bu bitkilerde çoğunlukla salgı tüylerinde veya salgı ceplerinde çok küçük damlacıklar halinde birikir.
Uçucu yağların bulunduğu bazı örnekler şunlardır: çiçek (gül, yasemin), kabuk (narenciye, portakal, limon), yaprak (defne, ıtır, adaçayı), yumru (zencefil, süsen), reçine (çam, sığla veya günlük ağacı) ve odun (sedir).

Uçucu yağlar,

botanik olarak doğru tanımlanmış tıbbi bitkilerden tamamen doğal olarak elde edilmektedir. 
Hiçbir zaman doğala özdeş (identik) ve sentetik maddeler aromaterapi uygulamalarında kullanılmamaktadır ve kullanılması da yasaktır. 
Tipik bir örnek vermek gerekirse, Thymus vulgaris (bodur kekik, adi kekik) uçucu yağında bulunan “timol” maddesi, doğal bir fenolik maddedir. Yapısında ek bir zincir vardır.
Ancak sentetik olan saf fenol maddesi ise toksiktir.
Doğal olan timol ise düşük dozlarda çok iyi bir sekrolitiktir. Özellikle bu etkisi nedeniyle akciğerlerden mukus atılımını sağlar ve gösterdiği antiseptik etkisiyle birlikte mikrobun süratle vücuttan atılımını gerçekleştirerek sağaltımı sağlar.
Sentetik timol ise toksik fenolik bir madde olup tedavi edici etkiyi de kesinlikle göstermez.

Etkileriyle bazı uçucu yağlar

Foeniculum vulgare (tatlı rezene): Antibakteriyel, sekresyonu arttırıcı, kramp çözücü, safra salgısını arttırıcı, östrojen benzeri etki, süt salgısını arttırıcıdır.
Psişik etkisi ise, gerginliği giderici, dinginlik vericidir.

Bakteriyal ve fungal (mantar) infeksyonlarda kullanımı olan bazı uçucuyağlar:

Melaleuca alternifolia (hint defnesi) uçucu yağı.
Propionibacterium acnes (akne), staphylococcus aureus (stafilokok), escherichia coli (koli basili), candida albicans (deri mantarı) gibi mikroorganizmalara karşı in vitro aktivite göstermektedir.
Bunun yanında tinea pedis (tırnak mantarı) tedavisinde önemli rol oynar (2, 4).

Semptomatik hastalıkların tedavisinde, ilgili alanda kullanılacak olan uçucu yağlar, uygun karışımlar halinde hazırlanıp önerilen dozlarda ve sürelerde kullanılırlar.
Bazı tedavisi güç hastalıklarda dahi, klasik tıp birimleriyle uyumlu ve tedavide birbirini destekleyecek şekilde aromaterapi uygulamalarından yararlanılmaktadır.
Fiziksel ve psişik tedavi uygulamalarında, alanlarında deneyimli ve yetkin hekimlerin denetiminde kullanılmaktadır.

Uygulamalarda az sayıda uçucu yağ ancak doğrudan kullanılabilir, büyük çoğunluğu ise soğuk pres yöntemiyle elde edilmiş olan sabit yağlar içerisine alınmak suretiyle ve kullanılacak cilt bölgesine göre, belirli oranlarda hazırlanarak (%1 ila %5) karışım halinde uygulanır. 

Zeytinyağı, badem yağı yanında son birkaç yıldır güncel olan argan, hodan, jojoba gibi deriden emilimi hızlı, E vitaminince zengin sabit yağlarla bu portföy genişlemiştir. Uygulama, bu durumda masaj yoluyladır.

Her ne kadar aromaterapi olarak tanımlanmamış olsa da, Osmanlı döneminde ve daha önceki dönemlerde Arap ve Acem hekimler gül uçucu yağından oldukça fazla yararlanmıştır.
Deri endikasyonları, her türlü kuru ve problemli ciltler, alerjik ciltler, egzama, yeni doku oluşumu ile yaraların kapanmasını gerektiren durumlarda çok kullanılmıştır.
Günümüzde de gül suyu ve gül yağı ile yapılan mikrobiyolojik çalışmalar (candida albicans, staphylococcus aureus gibi) oldukça başarılı sonuçlar vermiştir (4).

Bu çalışmaların etik kurul onayları alınarak klinik çalışmalara taşınması, bu değerli uçucu yağı kozmetik amaçlı kullanımdan daha öteye, hak ettiği yere getirecektir.
Aromaterapinin sadece Avrupa’da değil, zengin bir uçucu yağ bitkileri florasına sahip olan ülkemizde de önümüzdeki yıllarda hekim ve eczacıların daha çok ilgilenecekleri ve de kullanabilecekleri bir alan olacağını öngörmek yanlış olmayacaktır.

Prof.Dr.Ulvi ZEYBEK

Kaynaklar

1) M.Werner, R. von Braunschweig; Praxis Aromatherapie; s. 5,14, 69. Haug Verlag, Stuttgart (2006)

2) M.Steflitsch, W.Steflitsch; Aromatherapie.Wissenschaft – Klinik – Praxis; s. 218, 277. Springer Verlag, Wien (2007).

3) H.Woelk, S.Schlaefke; A multi-center, double-blind, randomised study of the lavender oil preparation silexan in comparison to lorazepam for generalized anxiety disorder. Phytomedicine17, s.94-99 (2010).

4) U. Zeybek; “Im Namen der Rose”, Çağrılı Tebliğ. GAMED Aromaterapi Kongresi 26-27 Eylül 2008 Viyana, (2008).


Mart-Nisan-Mayıs 2011-2012 tarihli Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Dergisi, 22. sayı, s: 64-65'den alıntılanmıştır.

Bu konuyu yazdır

  DÜŞÜNCE OKUMANIN SIRLARI
Yazar: Archilles - 29-01-2017, Saat: 17:49 - Forum: PARAPSİKOLOJİ GENEL - Yorum Yok

Öncelıkle normal işitme yeteneklerini maksimum geliştirmek gerekiyor tabı kı..

1. egzersiz..kulaklarınızı bırçok kişinin kendi aralarında gevezelik yaparken çıkardığı seslerin bazılarını ayırdetmeye alıştırın..başlangıçta ya bir ya da iki hece veya oradan buradan bir kelime algılarsınız..ama sonraları kendinizi yavaş yavaş geliştirip bir grup insanın konuşmalarını daha yoğun algılamaya başlayıp her birini ayrı ayrı secersınız..

2. egzersiz..radyonuzun yada televızyonunuzun sesini çok açın ve çıkan her kelımeyı dınleyın..30 sn sonra sesi daha da kısın ve dinlemeye devam edin..neredeyse hiç duymayacak kadar kısın ve sözler üzerine iyice konsantre olun..

3. egzersiz..gece yattıktan sonra yan odada yatan kımsenın nefesını dışarıda sokaktan gecen arabanın gürültüsünü yakındaki bir kuşu ya da bir böceği dinleyip sesini ayırdetmeye çalışın.

4. egzersiz..bir saatın tik tak larını dinleyin.sonta yavas yavas onu duymayıncaya kadar uzaklasın ve kendınızı öncekınde daha fazla duymaya zorlayın..

5. egzersiz..kulaklarınızı pamukla tıkayın önceki çalışmaları tekrar edin..

isteyen herkesin başkalarının düşüncelerini okuyacağını unutmayın.ancak bunu başarmanın tek yolunun çalışmak oldugunu unutmayın..yenı başlayanlar kolay egzersizlerle başlayıp yavaş yavaş ılerlemeli..basarının tek sırrı istek ve güvendir

bu çalışmaları yapıp artık fısıltı halınde yada ağız açılmadan sesleri anlamaya başladıgınıza göre hiçbir fiziksel temas olmadan başkalarının dusuncelerını okumaya gecebılırsınız..sesler fısıltı halınde de soylenebılır hatta bazen hıç dudakları açmadan..birçok fizyolojist çoğu insan ıcın farkında olmamalarına ragmen en yoğun düşünce şeklının bu oldugunu soylemekte..

uzaktakı bır arkadasınızın düşüncelerini okumak istiyorsanız rahat sakın ve gevsemıs bır beynın daha iyi çalıştığını bılmelısınız..bunun ıcınde derın gevseme teknıklerını yapabılırsınız..

herseyden once ılk yapacağınız sey dusuncelerını okumak ıstedığınız kısı bır yakınınızsa nıtelıklerını dusunerek konsantre olmaktır..bu kısıyle karsı karsıyaysanız ara sıra kendıne bellı etmeden ona dıkkatlıce bakmalısınız..kişiliğini düşünmeye çalışın yürüyüşünü hareketlerını konusma tarzını tepkılerını karakterını hatta o sırada nelerı dusunebıleceğini düşünmeye çalışın..onunla ıletısımı kurdugunuzu anladıgınız anda hayretle düşüncelerini okudugunuzu farkedeceksınız..

D%25C3%25BC%25C5%259F%25C3%25BCnce-okuma...k-oldu.jpg

ikinci bir yontemse bır kişinin düşüncelerini okumak istiyorsanız mutlaka onun çok gevşek ve rahat oldugu bır zamanı kollayın..eğer yüzü gülüyor ve çevresine espriler yapıyorsa tam zamanıdır..hem sızın hem arkadasınızın keyfı yerındeyse göreceksınız çok başarılı olacaksınız..

bır takım gelişmelere sahip olmadan kafası karısık huzursuz kısılerın dusuncelerını okumaya çalışmayın..

püf noktalarından bırıde eğer acemıysenız henuz denemelerınızi ya sabahın erken saatlerınde ya akşamüstü ya da gece yapın..

bu saatler havanın en temız oldugu radyo elektrik dalgalardan ve güneş iyonlarından arınmıs oldugu saatlerdir..yanı aynı zamanda zihnin en dinlenmiş oldugu zamanlardır..

Bu konuyu yazdır

  HERKESTE PSİŞİK GÜÇ VARDIR
Yazar: Archilles - 29-01-2017, Saat: 17:42 - Forum: PARAPSİKOLOJİ GENEL - Yorum Yok

Hepimiz Psişik Yeteneğe Sahibiz

Bize, başkalarının beğenisini kazanacak şekilde düşünmek ve davranmak üzere, iç hissedişlerimizi dikkate almamayı öğrettiler. Sezgisel zihnimizden gelen mesajlara açık olmak, psişik yetenek pratiklerinde büyük önem taşır. Sezgisel zihin, beynin sağ yarıküresinde yerleşmiştir. Şuurumuzun bulunduğu rasyonel zihin ise soldadır. Hemen bu ikisinin altındaki limbik bölge de programlamalı zihne aittir. Programlamalı zihin şuuraltıdır. Burası rasyonel zihin tarafından alınan dış dünya hakkında sezgimizden ve hissedişimizden gelen materyali absorbe eder. Limbik bölgenin altında, tüm bedensel fonksiyonları yöneten objektif zihin bulunur. Bu zihinlerin tümü pozitif ve yansıtıcı yönüyle enerji yayınlar. Aynı şekilde, negatif ya da alıcı tarafının bir fonksiyonu olarak da enerji çekerler. Bu enerjiler farklı frekanslarda hareket ederler ya da titreşirler. Frekans yavaşladıkça mantal madde kabalaşır.

Objektif zihin, şuuraltı programlamalı zihinden daha düşük frekansta titreşir. Benzer şekilde şuuraltı programlamalı zihin, şuurumuzun rasyonel düşünen zihninden daha düşük frekansta titreşir. Sezgisel zihin ise şimşek hızıyla çalışır. “Evrensel” düşünceleri, gelişsinler ve kuvvetlendirilsinler diye şuura aktarır.

idddda3ibqw%2B%25282%2529.jpg

Herkes bu zihin seviyeleri ve yayınladıkları frekanslarla donatılmış durumdadır. Başkalarından gelen düşünceleri, duyguları, heyecanları toplamak üzere hepimizin “alıcı cihazı” vardır. Ama herkes cihazlarını nasıl kullanacağını maalesef bilemez. Köpek nasıl birçok insanın duymadığı sesleri duyuyorsa, arılar nasıl bizim asla göremediğimiz renkleri görüyorlarsa, bazı insanlar da diğerlerinin algılayamadıklarını algılarlar. Çevremiz, titreşimlerin farkına varışımızın seviyesi, doğrudan doğruya geliştirdiğimiz psişik becerilerin seviyesine bağlıdır.

Şuur dışı seviyede, psişik becerilerin zaten büyük ölçüde gelişmiş olduğunu bilmek önemlidir. Düşündüklerimiz ve hissettiklerimiz bizden çıkıp sessizce yayınlanırlar. Bu duygu ve düşünceler, bilmediğimiz bir şekilde, çevremizde etki yaratırlar. O sıradaki ilişkileri ve kendi kişiliğinizi etkilerler. Biz çevremizi ne derecede etkilediğimizin farkında değilizdir. Yansıtıcı şuur dışı ve algılayıcı şuur dışı arasındaki etkileşme, dünyamızı yaratmak üzere devam ede gelen bir süreçtir. Psişik becerilerin gelişmesi, sadece bu süreci şuurlu yönlendirme alanına getirir. Böylelikle hem giren hem çıkan akışı kontrol etmeyi öğrenebiliriz

Bu konuyu yazdır

  SAĞLIK ALANINDAKİ İLGİNÇ BİLGİLER
Yazar: Archilles - 29-01-2017, Saat: 16:54 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER - Yorum Yok

Solunum yetmezliği ilk olarak beyni etkiler.

En tehlikeli kanama atardamar kanamasıdır.

Nakli en zor organımız Karaciğer’dir. Nedeni çabuk donmasıdır.

Cumhuriyer hükümetinin ilk sağlık bakanı Adnan Adıvar’dır.

İlk yumurtalık ameliyatı Kutluk Oktay tarafından yapıldı.

Türkiye’nin bilinen ilk erkek heşiresi Murat Bektaş’tır.

Temiz kan toplayan damarımız Aort’tur.

en-ilginc-bilgiler.jpg

Meme kanserinden ölen en genç bayan (19) İngiltereli Louise McKie’dir.

Kalp naklinin başarıyla yapıldığı ilk canlı köpektir.

35 yaş altı kişilerin her yıl iskeletinin %10′u yenileniyor.

Kafamızdaki saçlar yılda ortalama 12 kilometre uzar.

Böbreklerimiz yılda 700 litre artık suyu dışarı atar.

Kalbimiz yılda ortalama 42 milyon kez atıyor.

El tırnaklarımız yılda ortalama 9.6 kat, ayak tırnaklarımız ise bunun yarısı kadar uzar.

Her yıl üç kez deri dğiştiriyoruz.Her deri değişimi 120 gün sürer.

Bir insan havasızlığa en fazla 4 ila 6 dakika arasında dayanabilir.

Dakikada 16 kez soluyor, 8 litre hava alıyoruz.

Yılda on milyon kez göz kırpıyoruz.

Bir senede yaklaşık 730 bin kalori harcıyoruz.

35 yaşından itibaren,beynimizde her yıl 2,5 milyon hücre bir daha dirilmemek üzere ölüyor.

Yetişkin bir insanda 206 kemik bulunurken, bir çocukta 300 adet kemik vardır.

Bir yemeğin insan vücudunda tümüyle sindirilmesi 12 saat sürer.

İlk kalp nakli Christan Bernard tarafından yapılmıştır.

Türkiye’de ilk açık kalp ameliyatını Siyami Ersek yapmıştır.

Ülkemizde ilk diş macunu, 1920′lerin başlarında Necip Avni Akar tarafından üretilmiştir.

Günümüzdeki diş fırçalarına benzeyen kıl fırçalar ilk kez 1498′de Çin’de yapılmıştır.

Türkiye’de ilk açik kalb ameliyatını Prof.Dr.Cemil Barlas yapmistir. (I.ÜNV.Tip FAK./1981)

İnce bağırsağın uzunluğu yetişkin bir insanın boyunun yaklaşık 4 katı uzunluğundadır. Eğer geriye doğru katlanmasaydı, 5-6 metrelik uzunluğu karın boşluğuna sığmazdı.

Bu konuyu yazdır

  KRİSTAL MUCİZESİ - KRİSTALLERİ GÜNLÜK HAYATIMIZDA NASIL KULLANABİLİRİZ
Yazar: Archilles - 29-01-2017, Saat: 16:17 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Kristaller, guclu enerji taslaridir. Dunya’miz ve uzerinde yasayan tum canlilar icin cok faydalidir. Insanlari, hayvanlari, bitkileri, suyu ve havayi temizler, arindirir. Kristaller iclerinde enerjiyi depolarlar ve yenileyerek cevresine yayarlar. Yani evrenden, aldigi pozitif beyaz enerjiyi icinde depolayip daha etklili bir hale getirip cevresine geri yayar. Bu islevini durmaksizin 24 saat yapar. Eger evinizde bir adet kristaliniz yoksa hemen almanizi tavsiye ederim. Cunku en cok ihtiyacimizin oldugu dönemlerdeyiz. Ozellikle suyumuza, havamiza ve yiyeceklerimize karisan radyasyon ve diger zararli maddelerden korunmak icin kristallere ihtiyacimiz var.

Oncelikle her birey izerinde bir adet kristal  tasimalidir. Antik Misirlilar, Mayalilar, Sumerler ve Atlantisliler uzerlerinde hep kristal tasirlardi. Bu kristaller uzerimizdeyken surekli evrenden topladiklari enerjiyi depolayip, temizleyip bize geri verirler. Biz boylece daha saglikli, daha dinc oluruz. Misir piramitlerinin Dunya’miza enerji saglayan kristal gorevi goren enerji makineleri oldugunu biliyor muydunuz? Bu piramitlerden elde edilen enerjiyle, simdiki teknolojiden bile daha ileri bir seviyeye gelinmisti. Dunya uzerinde yapilmis tum piramitlerin amaci buydu.Dunya’daki en buyuk bilgisayarinin hafizasi yeni bulus kucucuk bir kristale kaydedildi. Cunku kristaller sadece enerjiyi degil, bilgiyi de depoyabiliyor. Ne kadar yuklerseniz yukleyin asla dolmuyor. Sinirsiz bilgi ve enerji depolama kapasitesi var.

Elinize kucuk bir kristali alip ona sevginizi, enerjinizi veya size ait bir bilgiyi iletin. Onu sonsuza kadar saklar ve geri size verir. Kristaller kendi basina calisan, kendi kendini sarj eden ve temizleyen taslardir. Kristallerin radyasyonu temizledigi ispatlanmistir. Bilgisayar, telefon veya televizyon kenarlarina konan kristaller radyasyonu temizleyeceginden dolayi mutlaka evimizde bulundurmamiz gerekir. Eger onlari ozel bir calismada kullanacaksaniz, programlamaniz lazim. Ornegin Pembe kuars kristalinin, esinizle aranizdaki sevgiyi arttirmasini istiyorsaniz onu buna gore programlamaniz lazim.

[b]quartz-corchia2.jpg[/b]

Kristallari Gunluk Hayatimizda Nerelerde Kullanabiliriz?

1- Buzdolabina koyacaginiz bir kristal; sebze, meyve, et,balik ve digger yiyeceklerinizdeki tum radyasyonu temizler.

2- Suda kristaller oldugunu biliyor muydunuz? Icecek suyunuza attiginiz bir kristal, sudaki tum kristallerle iletisime gecip onlari temizler. Boylece su radyasyondan veya zararli maddelerden arinir.

3-Sadece su degil, her turlu sivi icecegimizin icine krital koyarak temizleyip oyle icebiliriz. Ornegin: Ben, icinde kristal olan buyukce bir surahiye su koyup bir gece bekletiyorum. Gunluk su tuketimimi o surahiden yapiyorum. Kullandikca uzerine su ekliyorum. Yemek ve cay suyunu bile ordan kullaniyorum. Suyun tadindaki degisimi fark etiginizde inanamiyacaksiniz.

4- Yasadiginiz yerde gol, nehir veya deniz varsa, icine atacaginiz kristaller, sudaki tum kristallerle iletisime gecer ve suyu birlikte radyasyondan temizlerler. Boylece hem baliklar radyasyondan kurtulur hemde deniz urunleri yiyen insanlar radyasyondan korunmus olur.

5-Koyde yasiyorsaniz ve kuyu suyundan iciyorsaniz, mutlaka o kuyuya bir kristal atiniz. Icme suyunuz bir gecede temizlenmis olur. Kristal orda durdugu surece de yeniden kirlenmez.

6-Meditasyon yaparken yani basiniza koyacaginiz bir kristal, size gelen enerji akisini hizlandirir ve daha cabuk transa gecersiniz.

7- Gece uyurken yani basiniza koyacaginiz bir kristal, sabahleyin daha zihinde ve enerji dolu uyanmaniza sebep olur. Cunku vucudumuzun yuzde sekseni su oldugundan, kristal enerjisi sizi cok cabuk temizliyor ve tazeliyor.

8- Boynunuza takacaginiz bir kristal sizi bulundugunuz her ortamdaki radyasyondan ve negatif enerjiden korur.

Not: Buzdolabına, suya, televizyon kenarlarına ve boynunuza takacaginiz her kristal icin sadece birer kere programlama yapmanız yeterli. Programlama yapmadan once kristallerinizi bir gece toprak altında bekletin, yıkayın sonra programlayin.

Kaynak: e-mistik

Bu konuyu yazdır

  ATATÜRK MUCİZESİ - GELECEĞİ GÖREBİLME YETİSİ
Yazar: Archilles - 29-01-2017, Saat: 15:56 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER - Yorum Yok

Bazı bilim adamlarına göre geleceği görme yeteneğinin merkezi, diansefal dedigimiz ve sempatik sinir sisteminin birlestigi beyin merkezidir. Bu sinir sistemi,Merkezi Sinir Sistemi denilen ve vücut hareketleri yani bilinçli hareketleri kontrol eden sinir sisteminden büsbütün baskadir. Bilginlere göre, Diansefal, beynin en eski, yani atalarimizda ilk olarak gelisen beyin kismidir. Belki de tarihten önemli insanin içgüdüleri ile hareket etmesini temin eden altinci his, beynin bu merkezindeydi.Bugünkü hayatimizda merkezi sinir sistemimizin faaliyeti o kadar fazlaydi ki,"diansefal" altinci his ortaya çikarmiyor.Ancak belli sayidaki kisilerde kendisini gösterebiliyor.Gelecekten haber alabilmek için yetenekler ise daha ender ortaya çikiyor.Bu görüs dogruya,Atatürk ,Cayce,Messin gibi duyarli kisilerde beynin bu bölümünü daha faal oldugu düsünülebilir. Beynin bu bölümünün altinci his ile irtibati tama olarak nedir? Atatürk'ün yasaminda "gelecegi görme" gücünün kanitlari bulunmaktadir.En basit örnek Kurtulus Savasi'nda görülmüstür zaten. Örnegin Muhiddin Arabi'nin gelecekle ilgili yazdigi kitabinda,büyük ihtimalle Atatürk'ü kastettigi anlasilmaktadir:

"Devleti Aliyye yikilacak.Batidan uzun boylu,mavi gözlü bir adam gelecek.
Baktigi zaman karsisindaki insani eritecek.Serbest Firka kuracak.
Adina da Serbest Cumhuriyet denilecek.

Dünyaya milletini tanitacak ve 15 sene hükümdarlik sürecek"


atat%25C3%25BCrk.jpg

ESRARENGiZ HiNTLi MiHRACE 'NiN SIRRI HALA ÇÖZÜLEMEDi…

Bilindigi gibi Hint halki,Kurtulus Savasi'nda,Atatürk'ü ve Türk halkini yalniz birakmamis ve maddi-manevi olarak ,Türk halkinin yaninda yer almislardi. Kurtulus Savasi'ndan yillar sonra ,1929 yilinda,Bir Hintli Mihrace,Atatürk'ü Pera Palas'taki(ayrintili bilgi için medya yorumlarina bakabilirsiniz) 101 no'lu odasinda ziyaret etmeye gelmisti…

Ne amaçla ziyaret ettigi bilinmemesiyle birlikte bir baska nokta da,Mihrace'nin kim oldugudur.Mihrace'nin ,Atatürk'e sundugu hediyenin kendisinde de bir sir gizliydi… Bu hediye altin sirmali Hint isi bir ipek seccadeydi.

Seccadenin üzerindeki desende,bir samdanin asili oldugu bir düz kemeri;her iki yaninda birer güvercini bulunan,bes kubbeli bir diger kemerin çevrildigi görülüyordu.Bordür motifi,fillerden olusuyordu. Desenin en ilginç unsuru ise,her iki kemerin arasindaki,dal kivrimi ve gül motifleriyle süslü boslukta yer alan romen rakamli bir saat kadraniydi: Bu saat 09.08'i gösteriyordu. Seccade halen Perapalas'da bulunmaktadir.

BULGAR iVAN MANELOF'A SÖYLEDiGi KEHANETLER…

Mustafa Kemal basindan beri Türk Milleti'nin yasadigi zor kosullardan siyirip çikaracagini biliyordu.1906'da Bulgar ivan Manelof ile Selanik'de yaptigi konusmalardir:
"Bir gün gelecek,ben,hayal olarak kabul ettiginiz bu inkilaplari basaracagim.Mensup oldugum Türk Milleti bana inanacaktir. Düsündüklerim demogoji mahsülü degildir.Bu millet gerçegi görünce arkasindan yürür.Saltanat ortadan kalkacaktir.Devlet mütecanis(tek çesit) bir unsura dayanamayacaktir.Din ve devlet isleri birbirinden ayrilacaktir.Bati medeniyetine dönecegiz.Bati medeniyetine girmemize engel olan yaziyi atarak,Latin kökünden alfabe seçilecektir.Kadin ve erkek arasindaki farklar kalkacaktir.Emin olunuz ki hepsi bir bir olacaktir…"

Atatürk bu konusmayi yaptigi sirada Abdülhamit ülkenin tek hakimiydi.Ve padisahlik kuvvetli ve kutsal bir kurumdu.

ONCEDEN YAPiLAN BiR UYARi AMA….

Çanakkale Savas sirasinda Mustafa Kemal Nablus Karargahi 'nda ikinci defa 7 nci Kolordu Kumandani oldugu yillarda yasanan bu olayi kendisi daha sonra söyle anlatmistir:
-"Bir gün Erkani Harbiye Reisi bana o günkü raporlarini okudu.Basit raporlardi,her zamanki gibi…Yalniz bu raporlarlar içinde bir nokta dikkatimi çekti…"

Evet görünürde hiç bir sonuç çikartilamayacak bu rapordan Mustafa Kemal inanilmaz bir sonuç çikartmis ve çok degil bir veya iki gün sonra ingilizler'in büyük taaruzu baslamistir.Bundan sonrasi Mustafa Kemal'in kendi agzindan:

"Yataktan kalktim,giyindim.is odasina girerek bir muharebe emri yazdim."
Emirde sunlar yaziyodu:

"Düsmam 19 Eylül aksami taaruz edecektir." "Sonra bu emre alinmasi gereken tedbirleri ilave ettim.Bu emri Grup kumandani olan Liman Fon Sanders Pasa'ya da gönderdimÇok hürmet ettigim bu zat,benim raporuma gülmüs ve 'ihtiyattan zarar gelmez" diye bana da bir sey söylemeye lüzum görmemis"

19 Eylül gecesi kolordu kumandanlari telefon basinda çagirarak verdigi emirlerin ve alinmasi gereken tedbirlerin yerine getirilip getirilmedigini sordu.Kendisine tüm tedbirlerin alindigi bildirildi.Ancak ne yazik ki,kolordu kumandanlari da böyle bir emri ciddiye almamislar ve gerekli hiç bir önlemi almamislardi. Mustafa Kemal gerekli tedbirlerin alinip alinmadigini ögrenmek için bir müddet sonra telefon açti… Olayin sonucunu yine Mustafa Kemal'den dinleyelim:

"Ben daha telefon konusmami bitirmeden,düsman topçusu muharebe hattimiz üzerine ates etmeye basladi.Gece muharebe ile geçti.Benim ordumun sag cenahindaki ordu yarildi,esir oldu ve bos kalan cepheden geçen düsman süvarileri Leyman Fon Sanders'in karargahina basti.Hakikat anlasilmisti.Fakat neye yarar…"

DÜSMAN DONANMASi iLE iLGiLi KEHANETi…

Almanya ile birlikte,Birinci Dünya Savasi'na giren Osmanli imparatorlugu her seyini kaybetmis durumda idi. 30 Ekim 1918'de imzaladigi Mondros mütarekesi ile Türk topraklarini kaybettigi gibi yavas yavas tarih sahnesinden de silinmeye baslamisti… istanbul'un isgal edildigi günlerde,istanbul'a dönen Mustafa Kemal düsman zirhlilarini Dolmabahçe önünde gördügü zaman üzüntüyle:

"Geldikleri gibi gidecekler.."

Daha sonrasini zaten biliyoruz.Sonuç olarak geldikleri gibi gittiler. isin ilginç tarafi Nostradamus'un da bu konuyla ilgili bir kehanetinin bulumasidir."Centurien" adli kitabdaki kehanet su sekildedir:

Kongre baskanini tutan devlet adamlari
isgal kuvvetlerince sürülecek Malta'ya
Girilmis istanbul'a alinmis Rodos Adasi
Ama geldikleri gibi gidecekler

4 Eylül 1919'da hatirlanacagi gibi Sivas Kongresi toplanmisti.Kongre Baskanligi'na, isgal kuvvetlerine karsi açikça tavir alan Mustafa Kemal seçilmisti.Kurtulus Savasi'ni ve Atatürk'ü destekleyen istanbul'daki mecliste olan milletvekilleri de isgal kuvvetlerince Malta Adasi'na sürgüne gönderilmisti.Bu hatirlatmanin isiginda dörtlük bir kere daha okunursa ,durum daha iyi anlasilacaktir.

MUSTAFA SAGiR'iN CASUS OLDUGUNU iLK KONUSMADA BiLMESi…

16 MART 1920'de istanbul'un isgal edilmesi üzerine ,Kemalettin Sami Pasa Anadolu'ya Geçerken gemide bir Hintli ile tanisir.Bu adam Mustafa Sagir'dir. Milli Harekete yardim için Hint müslümanlarini'nin kendisini gönderdiklerini söyler.Böylelikle pasayi etkilemistir.Ankara'ya telgraf çeken Sami Pasa,Mustafa Sagir'e ilgi gösterilmesini ister.Bir süre sonra Sami Pasa Atatürk'e Hintliyi anlatir ve görüsmesini rica eder.Ertesi gün Atatürk ,Mustafa Sagir'i kabul eder. Bu görüsme uzun sürer.Hintli gönderilir.iki pasa yalniz kalinca Atatürk:
"Bana bak Kemal bu adam casus!…" der Sami pasa:"Aman pasam siz de çok süphecisiniz" diyerek Atatürk'e inanmaz. Atatürk konusmayi keserek yaveri Hayati Bey'i çagirir ve su emri verir:
-"Bu Hintli ingiliz Casusu olacak..Kendisini takip etsinler.Mektuplarini da sansürde çok dikkatli okusunlar..."
Bundan sonra mektuplar o zamanlar kimya hocasi olan Avni Refik Bey'e verilir.Bir iki tecrübeden sonra gizli yazilar bulunur.Mustafa Sagir yakalanarak suçu itiraf ettirilir ve idam edilir.

GÖZLE GÖRÜLMEYEN YERi BiLMESi….

Sakarya Savasi'ndan sonra bir subay cepheden alinan bilgileri Baskomutan Maresal Gazi Mustafa Kemal'e okuyordu.Kagittaki notta cephe komutanlarindan biri ,Seyit Gazi'nin kuzey-dogu tarafinda bir düsman firkasinin göründügünden bahsediyordu… Bunun üzerinde 

Mustafa Kemal kaslarini çatarak:

" Hayir!..Orada düsman yoktur..iyi baksinlar.."
Subay ögle yemeginde geri geldi.Biraz da sikilarak: -
"Haber aldim komutanim.Bahsedilen yerde düsman yoktur."

BU KEHANETiNE DÜSMAN GÜÇLERi DE iNANMAMiSTi…

Düsman Ordusu'nu tamamiyla yoketmek amaciyla baslatilan Büyük Taaruz amacina ulasmisti.Ordularini korkunç sondan kurtarmak isteyecek olan itilaf devletlerinden durumu gizleme amaci güden fakat bu basarilari haber alan itilaf devletleri kendisinden görüsmek üzere randevu istedikleri zaman.ATATÜRK elçilere:

"Sizinle 9 Eylül 1922 Nif(Kemalpasa) kasabasinda görüsebilirim."

isin ilginç tarafi,bu sirada Türk Ordulari Nif'den çok uzakta bulunuyordu.Ve 9 Eylül'e kadar oraya çarpisarak varmak çok zor,hatta imkansiz gibi görülmekteydi.Çünkü bu bir savasti.Yani kesin tarih verilmesi norma sartlarda hiç bir sekilde mümkün degildi.Savas sirasinda neler olabilecegini kim önceden kestirebilirdi ki? Aradan 10 gün geçti.Bu olayi daha sonra ünlü Nutku'nda kaleme alarak söyle demistir:

"Dedigim gün Nif'te idim.Fakat benden randevu isteyenler orada yoktu…"

BASKENT ANKARA

Atatürk'ün Ankara'yi Baskent yapmasinin ardindaki sebep hayli ilginçti:
"Ben Türk'ün imkansizi imkan haline getiren kudretini bütün dünyaya göstermek için Ankara'yi istedimBir gün gelecek su çorak tarlalar yesil agaçlarin çevirdigi villalar arasindan uzanan yesil sahalar,asfaltlar ve binalarla bezenecek.Hem bunu hepimiz görecegiz,yakinda olacak…"

Ankara 13 Ekim'de baskent oldu.Bazi Batili devletler Ankara'nin nüfusu ve kirsalligi yüzünden büyükelçi göndermeyeceklerini açiklamalarina ragmen karar degismedi.

Bu konuyu yazdır

  MARS'TAN GELEN İNDİGO ÇOCUĞUN KEHANETLERİ
Yazar: Archilles - 29-01-2017, Saat: 01:04 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER - Yorum Yok

Boriska, Mars'tan gelen Indigo oglan, 2010 'da çok büyük felaketler olacagini kehanet ediyor Oglan, geçmis yasaminda yedi metre boyunda Marsli bir varlik oldugunu söylüyor 

Rusya'nin Volgograd bölgesinde, Volzhsky kasabasinda olagandisi bir oglan bebegi dogdu. Annesi Nadezhda Kipriyanovich oglunu güzel bir sabah dogurdu. "O kadar hizli bir dogum oldu ki, herhangi bir agri hissetmedim. Bana bebegi gösterdikleri zaman, oglan bana yetiskin birinin bakislari ile bakiyordu. Bir çocuk doktoru olarak yeni dogan bebeklerin herhangi bir seye bakmak için konsantre olamadiklarini biliyorum. Ancak, küçük bebegim bana büyük kahverengi gözleri ile bakiyordu. Bunlari bir kenara birakirsak, tüm diger çocuklar gibi olagan küçük bir bebekti" diyor annesi.

Anne ve oglu hastaneden eve döndükleri zaman, kadin küçük oglu ile ilgili çok tuhaf seyler fark etmeye basladi. Annesinin Boris adini verdigi oglan aglamiyordu ve hastaliklara yakalanmiyordu. Tüm diger çocuklar gibi büyüyordu, ama sekizinci ayinda bütün cümleleri söylemeye basladi. Anne babasi çocuga model parçalar verdi ve oglan bunlardan geometrik dogru figürler yapmaya basladi, farkli parçalari kesin dogrulukla bir araya getiriyordu. "Ona yabancilar gibi geldigimiz konusunda çok tuhaf hissediyordum, temas kurmaya çalisiyordu" diyor oglanin annesi.

Boris veya Boriska, anne babasi onu sevgiyle çagirdiklari zaman, ikisine dönüp resimler çizmeye basliyordu, bunlar önce soyut görünüyordu: mavi ve mor renklerin karisimi idi. Psikologlar resimleri inceledikleri zaman, oglanin muhtemelen insanlarin auralarini çizmeye çalistigini söylediler. Boris anne babasina Evreni anlatmaya basladiginda üç yasinda bile degildi.

"Günes sisteminin tüm gezegenlerinin isimlerini söyleyebiliyordu, uydularinin isimlerini bile. Bana galaksilerin sayilarini ve isimlerini anlatiyordu. Önce bunun çok korkutucu buluyordum, ama sonra bu isimlerin gerçekten var olup olmadigini kontrol etmeye karar verdim. Astronomi ile ilgili bazi kitaplar aldim ve oglumun bu bilim ile ilgili bu kadar çok sey bildigini görmem beni sok etti" dedi Nadezhda.

Boris-Kipriyanovich-4-672x372.jpg


Bebek - astronom ile ilgili dedikodular kasabada isik hizindan hizli yayilmaya basladi. Oglan bölgenin ünlüsü oldu: insanlar çocuk ile ilgili çok merakli idiler, herkes onun nasil bu kadar çok sey bilebildigini ögrenmek istiyordu. Boriska dünya disi uygarliklardan gelen ziyaretçilerini, üç metre boyundaki insanlarin kadim irkinin varligini, gelecek iklim ve küresel degisimleri anlatmaya istekliydi. Herkes küçük oglani büyük ilgiyle dinliyordu, ama insanlar bu hikayelere inanmiyorlardi.

Anne baba güvende olmak için çocuklarini vaftiz etmeye karar verdiler: bebeklerinde yanlis bir sey oldugunu düsünmeye baslamislardi. Hemen ardindan Boriska insanlara onlarin günahlarini anlatmaya basladi. Sokakta bir delikanli ile karsilasinca, hap kullanmayi birakmasini söylüyordu; yetiskin adamlara eslerini aldatmalarini birakmalarini söylüyordu, vs. Küçük kahin insanlari gelmekte olan sikintilar ve hastaliklara karsi uyariyordu, bunlar oglanin anne babasi için olumsuz bir söhret yaratiyordu.

Nadezhda daha sonra oglunun ciddi felaketlerden hemen önce kötü hissettigini fark etti. "Kursk denizatlisi battigi zaman, her yeri agriyordu. Beslan'daki rehine krizi sirasinda istirap çekti, o korkunç saldiri günlerinde okula gitmeyi reddetti." 

Beslan krizi sirasindaki hislerini sordugu zaman, Boris içinin yandigini söyledi: "Sanki içimde bir ates yaniyordu. Beslan'daki hikayenin korkunç bir son ile bitecegini biliyordum" dedi oglan. 

Oglan Rusya'nin gelecegi ile ilgili oldukça iyimser: "Ülkedeki durum gittikçe düzelecek. Ancak, Dünya gezegeni iki çok tehlikeli yili deneyimleyecek - 2010 ve 2013. Bu felaketler su ile iliskili olacak" dedi Boriska. 

Boriska o yilin yazinda Rus bilim adamlarinin dikkatini çekti. Rus Bilimler Akademisi'nin Dünya Manyetizmi ve Radyo - dalgalari Enstitüsünün uzmanlari oglanin aurasinin fotografini çektiler, aurasinin olaganüstü güçlü oldugu ortaya çikti.

Profesör Vladislav Lugovenko "Turuncu spektrograma sahip, bu onun güçlü zekaya sahip neseli bir kisi oldugu anlamian geliyor" dedi. "Insan beyninin iki temel hafiza tipine sahip oldugu ile ilgili bir teori var: çalisma ve uzaktan hafiza. Insan beyninin en dikkate deger yeteneklerinden biri deneyim, duygular ve düsünceler ile ilgili hem içten hem de distan bilgi saklama yetenegidir, Evrenin tek bilgisel uzayi. O alandan bilgi çekebilen bazi essiz bireyler var. Benim fikrime göre, her insan varligi enerji kanallari vasitasi ile uzayla baglantilidir."
Lugovenko'ya göre, bu prosedürü çok kolaylastiran özel cihazlarin yardimi ile insanlarin duyular disi niteliklerini ölçmek mümkündür. Tüm dünyadaki modern bilim adamlari fenomen çocuklarin gizem perdesini kaldirmak için genis arastirmalar yapiyorlar. Son yirmi yilda dünyanin tüm yerlesim olan kitalarinda essiz niteliklere sahip olan insanlar dogdu. bilim adamlari böyle çocuklara "indigo çocuklar" diyor.

Vladislav Lugovenko "Boriska bunlardan biri. Görünüse göre, indigo çocuklarin dünyamizi degistirme özel misyonlari var. Onlardan çogu degistirilmis DNA spirallerine sahip, bu onlara inanilmaz güçlü bagisiklik sistemi sagliyor, AIDS'i bile yenebiliyorlar. Böyle çocuklari Çin, Hindistan, Vietnam'da gördüm. Uygarligimizin gelecegini degistireceklerinden eminim." dedi.

Dünyanin öncü uzay birimleri Mars gezegeninde yasam izleri bulmaya çalisirken, sekiz - yasindaki Boriska anne babasina ve arkadaslarina Mars uygarligi ile ilgili bildigi her seyi anlatiyor. Boriska geçmis yasamini hatirliyor. Uzmanlar gerçekte bilemeyecegi bilgilere sahip oldugunu söylüyorlar. Bir Rus gazeteci son zamanlarda essiz bilgisi ve deneyim ile ilgili oglan ile konustu. 

- Boriska, buradaki insanlarin söyledigi gibi gerçekten Mars'ta yasadin mi?

- Evet, yasadim, bu dogru. O zamani hatirliyorum, 14 veya 15 yasinda idim. Marslilar her zaman savasiyorlardi, sik sik arkadasimla birlikte hava baskinlarina katilmak zorunda kaliyordum. Zamanda yolculuk yapabiliyorduk ve yuvarlak uzay gemilerinde uçuyorduk, ama Dünya gezegenindeki yasami üçgen gemilerde gözlüyorduk. Mars uzay gemileri çok karmasiktir. Katmanlidir ve Evren boyunca uçabilir. 

- Su anda Mars'ta yasam var mi? 

- Evet, var, ama gezegen küresel bir felaket sonucu atmosferini yillar önce kaybetti. Ama Marsli insanlar yeraltinda hala yasiyorlar. Karbonik gaz soluyorlar. 

- Marsli insanlar nasil görünüyorlar?

- Çok uzunlar, yedi metreden uzun. Inanilmaz niteliklere sahipler. 
"Oglumuzu ufolog, astronom ve tarihçiler dahil çesitli bilim adamlarina gösterdigimiz zaman, hepsi tüm bu hikayelerin uydurulmasinin imkansiz oldugunu kabul etti. Onun söyledigi yabanci lisanlar ve bilimsel terimler genellikle bu veya o özel bilimi inceleyen uzmanlar tarafindan kullaniliyor." Diyor Boriska'nin annesi. 
Geleneksel tip doktorlari oglanin olagandisi yeteneklerini kabul ediyorlar, süphesiz onun geçmis yasaminda Mars'ta yasadigini söylemiyorlar. 

not: Indigo Çocuk Tanimi: 
Bir dizi yeni ve olagandisi psikolojik nitelik sergileyen ve genelde daha önce belgelenmemis davranis biçimi gösteren bir çocuktur. 1970'li yillarin sonunda dogmaya basladiklari için bugün birçogu yetiskindir.

Indigo kavrami hakkindaki inançlar, insan evriminin bir sonraki asamasi olmalarindan, telepati ve telekinezi gibi paranormal yeteneklere sahip olmalarina; ölümcül hastaliklara karsi bagisiklik gelistirebilmelerinden, indigo rengi auraya sahip olmalarina; son derece empatik ve yaratici olmalarindan, hiperaktivite ve dikkat eksikligi sendorumuyla etiketlenmelerine kadar çok genis bir alani kapsamaktadir. Zira Indigo evrimini kanitlayan bir bilimsel kesinlik henüz mevcut degildir.

Bu konuyu yazdır

  ASTRAL SEYAHATLE YAPABİLECEKLERİMİZ
Yazar: Spiritüeller - 29-01-2017, Saat: 00:50 - Forum: ASTRAL SEYAHAT - Yorumlar (1)

Astral seyahat sırasında ayrılmanın derecesine göre yapabileceklerimiz, astral dünya kademeleri kısmında tam olarak anlatılmıştır. Bunun hâricinde AKAŞA kayıtları olarak nitelendirilen ve dünyanın kuruluşundan itibâren değişik bir kayıt sistemiyle tüm olayların saklandığı, büyük ihtimalle "Düşler Dünyası" kısmında bulunan yerlere gidebilir, çok deneyiminiz varsa gezegenler arası yolculuk yapabilir, ya da sevdiğiniz insanların yanlarına gidebilirsiniz.

astral-seyahat-2.jpg


Çok eskiden okuduğum bir kitapta, ileri zamanlarda teknikleriniz ve deneyimleriniz geliştikçe dünyaya ait nesneleri yanınızda taşıyabileceğinizi iddia ediyordu. Eğer gördüklerimizi bir hayâl ürünü olarak düşünsek bile, hayâller insanı rahatlatan olgulardır ve hiç hayâl görmemekten daha iyidir...

Bu konuyu yazdır

  DURUGÖRÜ MEDİTASYONU
Yazar: Spiritüeller - 27-01-2017, Saat: 23:38 - Forum: MEDİTASYON - Yorum Yok

Durugörü Meditasyonu

1. rahatsız edilmeyeceğiniz bir odada rahat bir yer bulup oturun.telefonun zilini kapatın

2.odanın güzel altın rengi,metalik bir ışıkla doldugunu hayal edin. Bu güzel ışık altın rengi aura ya sahip meleklerden gelmektedir.bu ışıgı bir kaçkez derin bir biçimde içinize çekip ciğerlerinizi bununla doldurun.ışıgı içinize çekerken bedeninizin yenilendiğini ve gevşediğini hissedin.içinize mümkün oldugunca çok ışık çekin ve sonra onu yavaşça dışarı verin

3.şimdi dikkatinizi iki gözünüzün arasındaki alana toplayın. Önünüzde,gözlerinizin arasında bir başka göz görün ya da hissedin.bu sizin üçüncü gözünüzdür.bu gerçek beliğinizin gözüdür.tüm yaşam tarihinizi kaydeden,ve siz öbür tarafa geçtiğinizde yaşamınızın bir özetini gösterecek olan gözünüzdür. Üçüncü gözünüzün kapağının açıkmı,kısmen açık mı,yoksa tamamen kapalı mı oldugunu görün yada hissedin.eğer göz kapağı açık değilse,altın ışıktan çok derin bir nefes çekin.bu ışığı başınızın içine getirin.şimdi nefesiniz ve niyetinizle,bu ışığı üçüncü gözünüzden geçirerek odaya verin.o ,içinden geçen temizleyici ışığa karşılık verirken üçüncü göz bölgenizde hafif bir baskı hissedebilirsiniz.nefes alıp vererek altın ışığı üçüncü gözünüzden dışarı yollamayı sürdürün

4.üçüncü gözünüzü temizlerken,ruhsal görünüzü engelleyebilecek her türlü düşünceyi de salıverebilirsiniz. Melekler sınırlayıcı inançları temizlemeniz için size yardıma hazır bir biçimde beklemektedirler.yapmanız gereken tek şey bu inançları temizlemeyi istemektir.onlar tüm işi sizin için yapacaklardır. Birkaç derin nefesle birlikte,gerçeği ya da geleceğinizi görme konusunda barındırdıgınız korkuları melekleriniz bırakmayı isteyin.meleklerinize,onları görme konusunda barındırdıgınız korkuları bırakmayı isteyin.onlara,ruhsal görünüzü yeniden uyandırmanızın sonucunda eleştirilme,baskı ya da zarar görme korkunuzu bırakmayı isteyin.kendiniz dahil,herhangi bir zamanda ve yerde ruhsal görüye sahip oldugunuz için size zarar vermiş olanları bağışlamayı isteyin

5.kesin bir karar ve niyetle,üçüncü gözünüzün kapağını açın. Kütfen bunun için çok zorlamayın ya da çabalamayın.sadece onu açmaya karar verin.onun yapmaya karar verdiğiniz herhangi bir bedensel hareket kadar doğal ve kolay bir biçimde açılmasına izin verin.onun açıldıgını gçrdüğünüzde hep böyle açık kalmasına karar verin.onu istediğiniz zaman da kapayabileceğini bilin

6.ruhsal görünüzü doğru haline dönüşecek şekilde temizlemenize yardımcı oldukları için meleklere teşekkür edin

SES TONLAMASI ÜÇÜNCÜ GÖZÜNÜZÜ AÇAR

Aynı zamanda “monoton bir nağme okumak” olarak da bilinen “tonlama” hızla durugörü yaratan başka bir yöntemdir.kadim mısırda,insarlar Thebes ‘in güneş tanrısının ismi olan “amon” ya da “amen” i tonlarlardı.amon ya da amen in ona bakan herkese gelecegin vizyonlarını getireceği söylenirdi.bu yüzden “amen” bazen durugörü uyandırıcı bir söz olarak tonlanır.ancak mısırlı yüksek rahipler verahibeler ,durugörünün bir putperest tanrının armaganı olmadıgını ,üçüncü gözden kaynaklanan dogal bir nitelik oldugunu bilirlerdi.mısırlılar “amen” sözcüğünün titreşimlerinin üçüncü gözü açtıgı sonucuna varmışlardı.bununla birlikte mısırlılar “aum” un üçüncü gözü açmak için “amen”den daha güçlü bir sözcük oldugunu keşfetmişlerdi

Yüksek rahipler ve rahibeler öğrencilerine “aum”un üç hecesinide ahh-uuuu-mmm olarak dikkatle telaffuz etmelerini öğretirlerdi.bu kadim sesleri tonlayarak sizde üçüncü göz bölgenizde titreşimler hissedebilirsiniz.onu hemen şimdi sessizce ya da yüksek sesle okumaya çalışın.her iki şekilde de ,her bir hecenin iki gözünüzün arasındaki alanı nasıl titreştirdiğini farkedeceksiniz.hatta bu esnada bir baskı ya da baş ağrısı gibi acı verici bir his de duyabilirsiniz,endilenmeyin.bu duyumlar sadece üçüncü göz kapağınızın bir süredir kullanılmayan paslanmış bir kapı gibi oldugunu gösterir

Eğer aum u her sabah ve her gece yatmadan önce yedişer kere okursanız ,bir hafta içinde ilahi rehberliğin berrak görsel simgelerini almaya başlarsınız.sadece hala ruhsal görü hakkında korkularınız varsa durugörü gerçekleşmeyebilir

Ruhsal görü alıştırması

1.yakınınızdaki bir nesneye bakın. Bu nesnenin ayrıntılarını oyuz sniye kadar inceleyin.

2.sonra gözlerinizi kapayın ve bu nesneyi zihin gözünüzle inceleyin. Zihninizden bu görüntünün parlaklığını,ayrıntısını ve büyüklüğünü arttırmasını isteyin.bu nesneyi zihninizde evirip çevirin ve ona farklı açılardan bakın.bu alıştırmayı günde iki kez yapın, o zaman görüşünüzün keskinliği muazzam ölçüde artacaktır.

3.ziyaret ettiğiniz yerlerin fiziksel çevrelerine dikkat etmeye başlayın.sıradan görüntülere dikkat etmey başladığınızda çok geçmeden çevrenizdeki görsel sunuların zenginliğini ve çeşitliliğini fark edeceksiniz .bakkaldaki tezgahtarın yüz ifadeleri,otel lobisindeki koltuğun kumaşının rengi ve dokusu, yerel çiçekçinin papatyalarında ki sarı tonu gibi önemsiz ayrıntılara dikkat ederek görsel ilahi rehberliğinizin ayrıntılarını da daha iyi elde edebilirsiniz

SEMAVİ ALEM SİZE YARDIM EDECEKTİR

Semavi alem bizim ruhsal görümüzü açmamıza yardım etmek ister.eger ondan yardım istersek,başmelek Rafael ilahi görüşümüzü yeniden uyandırmamıza yardımcı olmaktan özellikle mutluluk duyar.Rafael tüm meleksi şifa çalışmalarını idare eder ve melekler arasında en yüksek şifacıdır.o her türlü fiziksel ve duygusal hastalığı iyileştirebilir.ve tüm melek ve başmelekler gibi,aynı anda bir çok insana yardım edebilir.ancak bildiginiz gibi,melekler ve başmelekler,yaşamımızın tehlikeye girdiği durumlar hariç,bizim davetimiz olmadan yaşamımıza müdahale etmezler.özgür irade yasası bizim kendi başımıza herşeyi (hatta acı verici şeyleri) yapma hakkına sahip oldugumuzu ve hiçbir meleğin karkarlarımıza müdahale etmeyeceğini bildirir

Melekler bize yardım etmeye bayılırlar,ama bu evrensel yasa genelde onları saha kenarında durup bizim başımızı derde sokup çıkarmamızı izlemek zrounda bırakır.onlar bizim semavi yardıma açık oldugumuzu gösteren bir işaret beklerler.bir düşünce,bir dua bir yardım feryadı yeterlidir.biz her ne zaman onların yardımına açık oldugumuzu göstersek,melekler anında bizim yardımımıza koşarlar.burada bize düşen tek görev yardım istemeyi hatırlamaktır.birçogumuz Tanrı dan ve meleklerden yardım istemek için son ana dek bekleriz

Ruhsal görü alıştırması 2

işte size ruhsal görünüzü açmak için başmelek Rafael im yardımını almanın çok etkili bir yolu:

1.bir kaç derin nefes alıp içinizden “başmelek Rafael, lütfen şimdi bana gel” deyin. Siz daha cümlenizi bitirmeden o yanınızda olacaktır.melekler aynı anda birçok kişiyle birlikte olabilir ve Rafael kendisini yardıma çağıran herkese yardım edebilir

2.içinizden Rafael den sağ elini iki gözünüzün arasındaki alana koymasını isteyin. O elinden üçüncü gözünüze parlak bir şelaleya benzeyen güzelim,zümrüt yeşili bir şifa ışığı aktaracaktır.o,ruhsal görünüzü engelleyen inatçı korkuları temizlemek için size bu şifa enerjisini yollarken o bölgede bir kaıncalanma hissedebilirsiniz.bu ışığı istediğiniz kadar çok içebilirsiniz.

3.ondan sonra lütfen Rafael e bu yardımı için teşekkür etmeyi unutmayın. Sizin sevinciniz ve şükran duygunuz onun beklediği tek karşılıktır

Gelecek günlerde büyük olasılıkla bir çok (kendiliğinden gelen) vizyon göreceksiniz.daha öncade söylediğim gibi,bu vizyonları günlüğünüze kaydetmeniz çok yararlı olur.bu şekide,onların ne kadar doğru oldugunu görebilir,ve ayrıca kişisel sembolijinizin şifresini çözmenize yardımcı olacak kapıları aralayabilirsiniz

Melekler size bu konuda son bir öneride bulunmamı istiyorlar: lütfen vizyon almak için çok aşırı zorlamayın.her ne zaman kendimizi zorlarsak ya da fazla çabalarsak Harikasın ‘muzu kullanıyor oluruz.ego,gerçek ilahi rehberliğin anti-tezidir.semavi alemden düzenli bir iletişim akışı almanın kuralı kolayca yapmaktır.bizin ilahi yardımı zorlamamız gerekmez.zorlama, Tanrı' nın bizim için olmadığı inancından kaynaklanır.oysa durum bunun tam tersidir.bizim yalnızca yardım isteyip,sonra da gelen vizyonları fark etmemiz gerekir.

resim-20160629113434.jpg

Bu konuyu yazdır

  HUZUR VE BAŞARI İÇİN ŞARKI MEDİTASYONU
Yazar: Spiritüeller - 27-01-2017, Saat: 23:26 - Forum: MEDİTASYON - Yorum Yok

Şarkıların hepimizin hayatında bir yeri vardır. Kimileri için bir duyguyu ve hissi tanımlarlar,kimileri için sadece zaman geçirmek için vardır.Şarkılar insanların ruh hallerini değiştirebilme özelliğine sahiptir. Özellikle anlam yüklü şarkılar,bizim en duygusal anlarımızda bize yandaş,arkadaş olur. Duygularımız bizi sarıp sarmalamışken,onlar da bize eşlik eder.

Herkes hayatında kötü olaylar yaşar. Kimisi bunları görmezden gelmeye çalışır,kimisi bunun üstünü örtmeye,ve kimisi de atlatamaz ve o büyük bir yara olur. Peki bunlardan hangisi doğru yöntemdir? Elbette hiçbiri. 

Hayatımızda olan iyi veya kötü tüm olaylar bizim ruhumuzun eğitilmesini ve ruh tekamülümüzde tecrübe edinmemizi sağlar. Bizi hayata hazırlar ve güçlü bir kişilik yapar. Başımıza gelen her olay,acısıyla tatlısıyla bir ödül gibi görülmelidir. Unutmayın,ödül bir akşam yemeği de olabilir,milyon dolarlar da."

İnsanların istemedikleri huylardan,kişiliklerinden kurtulması için kendilerini yenilemeleri gerekir.Yenilenmiş bir zihin,arınmış duygular bize başarı getirir.Hayatımızda her konuda daha iyi olmamızı sağlar çünkü bunu biz seçeriz.Bu yenilik bizim elimizdedir ve bu yenilik sonrası nasıl birisi olacağımıza da biz karar veririz.

Yazının başında şarkıların bizim için öneminden ve insan psikolojisine etkisinden söz etmiştim,şimdiyse az önce anlattığım atlatılamamış,göz ardı edilmiş,üstü zamanla örtülmüş olan bu olayları karşımıza alarak hesaplaşmaktan bahsetmek istiyorum. Bunu bütün anlamıyla yapmak zordur çünkü unutmayın,bunu yaparken iyi,kötü,utanç verici,rezalet,berbat,harika,umut verici ve umudun bittiği anıları tek tek ziyaret ederiz. Nasıl hayatımız bir bütünse,bu hayatı bütünleyenler de yaşananlardır. Görmezden gelinen,göz ardı edilen bir olay kesik kolumuza aynı muameleyi yapmakla aynıdır. Bu hesaplaşmayı psikologdan yardım alarak da,kendiniz de yapabilirsiniz. Kendiniz yapacaksanız,şarkılar her zamanki gibi size eşlik edecektir. Size anıları hatırlatıp,duygu yüklemenizde,işinize yarayacaktır. Doğru şarkı seçimi sözlerin çok baskın olmadığı ve anlamlı bir şarkı da,sizin ortaya çıkarmak istediğiniz duyguları çıkarmanızı sağlayan da olabilir. Şarkının sizinle uyum sağlamasına izin verin ama zihninizden öne geçmesine izin vermeyin. Şarkıdaki akış gibi sizde anılarda ilerleyin. Hatta önceden anlam ve duygu yüklü olan şarkılar varsa,onları dinlemeniz daha çok işe yarayacaktır.Hüzünlü şarkılar üzen olayları,korkularınızla yüzleştirecek olanlar çaresizliği anımsatabilir. Geçmişte kalmış kötü olayları ne kadar kendinize işler,hatırlaraanız yokoluşları da o kadar büyük olacaktır. Çok ayrı duygulara ani geçiş yapmamaya özen fösterin zira bu zihninizi durdurabilir,veya karmaşaya yol açabilir. Bunlar olurken bir trans halinde olmanız önemlidir. Bilinçli bir şekilde "şimdi bu,şimdi bu" değil,süregelen ve planlanmamış anılar/hayaller olmalıdır. İyi bir anınız yoksa onların yerine hayaller koyun (küçüklüğünüz kötüyse,küçüklükteki bir hayal gibi)

Burda şarkının görevi sizi o ruh haline sokmaktır. Sizse özgür bıraktığınız zihninizle,en utanç verici anıların,korku dolu anların içine girmekle sorumusunuzdur. Onlarla işiniz bitince diğer bir ruh haline girmek için diğerini açın. Böylelikle geride bırakmayacak,ve bir umut,bir ümitsizlik,bir korku,bir cesaret yanyana gelecek,ve yüzleşeceksiniz.

Bunu yapmadan önce rahatsız edilmeyeceğinizden emin olun. Çünkü bu meditasyonu yaparken tamamiyle kendinizle kalmalısınız. Bunu bölecek bir etken,size zarar verebilir. Eğer önceden şarkılarınızı sıralamak isterseniz,sıra şu şekilde olabilir.

1)Sizi bu noktaya getiren olaylar,en eski hatıralarınız,çocukluğunuzda olanlar (iyi ve kötü,ikisi de olmalı)
2)Pişmanlıklarınız. Daha önceden "keşke bunu yapsaydım,böyle olmasaydı" dediğiniz olaylar.
3)Sizi korkutmuş,korku yaşamanıza,kaçmanıza sebep olan olaylar. Arkanıza bakmadan kaçıran,endişelendirmiş olaylar (eğer varsa. Yoksa bu olmak zorunda değil) bu olauları hatırlayın. Tekrar kaçın ve tekrar korkun. Ama sonunda durun. Geldiğini ve durmadığını bilin ve korkuyu arttırın. Korkunuzun arttığı o an,onunla yüzleşin ve bir aslan gibi üste çıkın.
4)Utanç verici anılar. Yüzünüzü kapkara yapan,kötü olaylar. Bir daha anmak istemeyecekleriniz. Bu anılar size utanç versin ve "bunu nasıl yaptım!" Dedirtsin.
6)Ümidin bittiği anlar.Artık tamamiyle bitti dediğiniz,çaresiz kaldığınız anlar. Güçsüz kaldığınız,yaşıyor gibi yapmanızon gerektiği anlar. Bu anların sizi kasıp kavurmasına izin verin. Hatta isterseniz ağlayın.(şuna dikkat edilmelidir ki bu anlar atlatılmış da,çözülmüş de olsa hatırlanmalıdır. Zira bu anıların artık/geri kalmış etkileri,tamamiyle kül olacak,ve harika duygular olarak dirilecektir.)
7)Bitişler.Ayrılıklar.Kötü sonlar. 
Bu aşamanın sonunda artık tüm bu duygular toplanmış ve karışmış olacak. Tüm bu duyguları alın ve büyük bir hınçka yakın. Tamamen yandığınızı imaje edin. Tüm bu duyguların sizde bir yangın çıkarmasını sağlayın. Öyle ki bu yangın,arkada yaktığı hiçbirşeyi bırakmasın. İsterseniz auranızda da bunu imaje edebilirsiniz.

Bu yangın bittikten sonra;
8)Başlangıçlar.Güzel başlamış herşey.Size mutluluk getirmiş,ayağa kaldırmış anılar.
9)Bunların devamında gelmiş olan güzel anılar. Başlangıçların devamı.(Eğer güzel birşey yoksa,istediğiniz ve başardığınız hayalleri koyun buraya ve imaje edin)
10)Size cesaret veren olaylar. Sizi ayağa kaldırmış,susmadığınız,kendi içinizde tüm o berbat anılara karşı olan haykırışınız."Hayır!" dediğiniz o anlar/hayaller.
11)Sizi gururlandırmış,onurlandırmış olaylar. Başarıya ümitle baktıran o hayaller. Güzel günler yakın dedirten düşünceler. 
12)Sevgi. Birine/birşeye karşı sevgi veya minnettarlık. Bu güzelliğin sizi çevrelemesine,ve sizi şekillendirmesine izin verin. Bırakın sevgi dolu düşünceler ve duygular sizi sarsın. 
13)Artık hazır olduğunuzu hissedin. Burda gelecek hakkında hayalleriniz vr amaçlarınız olsun. Hepsini siz yapın,siz başarın. Hazır olun.
12)Ve ayağa kalktığınız anılar/hayaller. Kimsenin olmadığı,yalnız olduğunuz ve tek başınıza başardığınız bir hayat. Ve bu hayatı tekrar kazandıracak o ümit ışığı. 

İşte burda sizi kavurmuş ve kül etmiş o olaylardan bir Anka kuşu gibi tekrar yükseldiğinizi,dirildiğinizi hissedin. Kül renginin yoğunlaşıp auranızda daha canlı,daha güzel renkler oluşturduğunu imajine edin. Sanki şişmiş bir balonmuşçasına bu duygular ve hislerin sizi kapladığını ve size yapıştığını hissedin.Sizle bir olduğunu,ve artık sizde olduklarını hissedin. 

Bu meditasyon yapılırken sıranın bu şekilde olması güzel olur fakat illa hepsinin ayrı olması zorunlu değil. Utanç verici olaylarla pişmanlıklar beraber olabilir. Cesaretinizle "hayır!" Dediğiniz olaylar da. Bu size kalmış birşeydir. Ama fazla zaman her zaman güzeldir. Bu meditasyondan sonra artık arkada bıraktığınız hiçbirşeyin hayatınıza girmesine izin vermeyin,ve girerse de ona karşı nötr olun. Metroya giderken yanınızdan geçen yabancı kimse,geçmişte kalan kişi/olay da o.

Anıları düşünmeye başladığınız an,onların içinde birinden birine kayın,zihninizde bu anıları tekrar yaşayın ve her birinden hızlı hızlı,veya normal hızda geçin. Anı hatırlamadaki hızı ve ne düşünceğinizi ben söyleyemem. İsterseniz tüm kötü olayları sırasız bir şekilde 10-20 dakikaya sığdırıp,iyi olayları da 10-20 dakikaya sığdırabilirsiniz. İlla yazanı yapmak zorunda değilsiniz çünkü her zihin farklı işler. Düzen her zaman güzeldir elbette.

Meditasyondan sonra güzel bir gün geçirin, (o gün veya yarın) ve unutmayın,artık siz,istediğiniz kişisiniz. 

hayallerimi-yaratiyorum-meditasyonu.jpg

Bu konuyu yazdır