Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Forum İstatistikleri |
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065
Detaylı İstatistikler
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 1418 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 1418 Ziyaretçi
|
Son Aktiviteler |
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 311
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 305
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,006
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,129
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,072
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,004
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,144
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,519
|
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,285
|
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,169
|
|
|
Antalya'da garip gökcismi görüntülendi |
Yazar: Emka - 19-07-2016, Saat: 23:43 - Forum: EVREN VE BİLİM
- Yorum Yok
|
|
Foto muhabiri ve gazeteci Sökmen Baykara, Ay'ın fotoğrafını çekerken tesadüfen garip bir ışık huzmesinin fotoğrafını çekti. Sürekli şekil değiştirdiği için kendi etrafında döndüğü sanılan ve uzun süre Antalya semalarında görünen cisim, daha sonra kayboldu.
Fotoğrafı çeken Sökmen Baykara, uzun zamandır Ay ve çevresinin fotoğraflarını çekmeye çalıştığını ve çok güzel görüntüler elde ettiğini belirterek, bu konuda bir sergi hazırlığı içinde olduğunu belirterek, yeni çektiği bu garip cismin görüntülerini de ilgililere ulaştıracağını bildirdi.
|
|
|
DUANI NASIL YAPACAĞINI ÖĞRENMEYİ İSTE |
Yazar: Emka - 18-07-2016, Saat: 17:08 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Bu gece ve her gece…
O’ndan neyi, nasıl isteyeceğini iste önce…
Sana istemeyi öğretmesini söyle…
Dua ilmini versin sana…
Sağlık için,
Huzur için,
Mutluluk için
dua edilmez!
Mutsuz olmayı kimse ister mi?
Ya da hasta olmayı?
Bunları olmayı kimse istemezse,
sen de olmamayı isteme.
Genel-geçer şeylerden,
yuvarlak-köşesiz isteklerden
uzak dur dua ederken.
Kesin ve net şeyler iste.
Sana özel şeyler iste.
Sağlık isteme.
Sağlıklıysan onu zaten vermiştir.
Hastaysan da senin iyiliğin için almıştır onu senden.
Nedenini öğrenmek için dua et ona.
O da söylesin sana.
Para mı istiyorsun?
İste…
Ama piyango bileti alır gibi değil…
Hele bir çıksın da düşünürüz…
Öyle değil…
Piyangocudan bilet çeker gibi talep etmeyeceksin parayı.
Edeceksen;
Bankadan kredi çeker gibi isteyeceksin parayı.
Buyrun hoşgeldiniz,
”ne için lazımdı size para”
diye soruyorlar değil mi bankada?
Hayırdır ev mi alıyorsun, otomobil mi?
Yoksa ihtiyaç mı?
Bir destur ver önce,
Ne için lazımdı bu para?
Neden para istediğini anlat ona.
Kredi ister gibi.
İkna et Kainat Bankasını…
Projene sponsor olsun…
Konuş bu gece…
Onu ikna etmek,
kendini ikna etmekten zor değil inan…
Kendin kendine inanıyorsan,
bil ki yaradan da sana inanıyor…
Oradan anla…
Çok mu zayıf gerekçelerin…
Vur patlasın çal oynasın mı?
Bunun için mi lazım para sana?
Düşün ve söyle bana,
Öyle bir hayatı finanse etmekten imtina etmesi,
seni sevdiğini mi gösterir yoksa sevmediğini mi?
Yıllardır istiyorsun bir şeyi…
Gece-gündüz dua ediyorsun…
Vermiyor mu bir türlü?
E bırak artık belli ki vermeyecek.
40 bin kere söylenir mi bir şey?
O dua ettiğin şeyi sen iyiliğine zannediyorsun,
Halbuki o senin için hiç de iyi olmayacak…
Onu anlatmaya çalışıyor sana.
Yoksa neden vermesin?
Çok istediğin halde vermiyorsa bir şeyi sana,
Sen sen ol ısrar etme.
Aranız bozulur.
Ben istiyorum o vermiyor dersin farketmeden.
Onun seni sevmediği vosvosuna bile kapılabilirsin.
Yoksa neden vermesin?
İsteklerine karşılık vermeyecek olsaydı,
istekleri bitmek bilmez biri olarak yaratmazdı seni.
|
|
|
3 DAKİKADA PANİK ATAĞI DURDURUN! |
Yazar: Spiritüeller - 14-07-2016, Saat: 21:35 - Forum: PANİK ATAK
- Yorum Yok
|
|
Panik atak, hiçbir sebep yokken aniden beliren ve zaman zaman tekrarlayan türde, insanı dehşet içinde bırakan yoğun sıkıntı ya da korku nöbetleridir. Panik Atak, birdenbire başlar, giderek şiddetlenir ve 10 dakika içinde şiddeti en yoğun düzeye çıkar; çoğu zaman 15 dakikadan kısa süre (seyrek olarak da 1 saate kadar) devam ettikten sonra kendiliğinden geçer.Kalp çarpıntısı ve nefes alamama hissi, baş dönmesi hatta kusma isteği tipik belirtileridir. Bunun yanında delireceğinizi ve öleceğinizi sanırsınız.
Panik atakesasında adrenalin hormonunun kana salınması durumudur. Bu nedenle bir panik atak geçiriyorsanız onunla boş yere savaşıp reddetme davranışları geliştirmeyin. Gelmesine izin verin ve onun vücudunuzda yaptığı etkiyi takip edin. Onunla yaşayabileceğiniz konusunda kendinizi ikna etmeye çalışın. Bu durumun sadece vücudunuzda kimyasal bir tepkimenin olduğunu, er ya da geç sona ereceğini kendinize hatırlatın.
İlk defa panik atak yaşadıysanız muhtemelen sonraki süreçte tekrar nöbet geçireceğiniz konusunda beklenti anksiyetesi yaşamaya başlarsınız. Aşağıda sıraladığımız yöntemlerle panik atakların üstesinden gelebilecek, panik atağı durdurabilecek güce sahip olacaksınız.
3 Dakikada Panik Atakları Durdurmak İçin Etkili Adımlar
1. Adım: Rahatlayın. Yavaş, derin ve tam bir nefes alın. Sadece bir panik atak geçirdiğinizi ve ciddi bir sorun olmadığını düşünerek kendinizi sakinleştirin. Bu adımı tekrar tekrar uygulayın ve içselleştirin. Adrenalin salınımını tersine çevirecek ilk adım budur.
2. Adım: Negatif Düşüncelerden Uzaklaşın. Herkesin bu konuda söylediği gibi olumsuz düşünceler anksiyeteye sebep olan anahtar unsurdur. Bu nedenle panik ataklara zemin hazırlayan bu düşünceleri kafanızdan söküp atın. Panik atak yaşayanların birçoğu negatif düşüncelerle kaplanmış durumdadır. Bu düşüncelerle kişi kendisini nöbetler içinde bulur ve kısır döngü içinde hayatını mahveder. Sizi sekteye uğratan bu sonsuz döngüyü sakinleştirici düşüncelerle, telkinlerle durdurun.
3. Adım: Olumlu Cümleler Kullanın. "Bu durumu daha önce de birçok kez yaşadım ve tekrar atlatabilirim." ya da "iyiyim, her şey yolunda, her şey kontrolüm altında." gibi olumlu cümlelerle atakların daha kötüye gidişatını durdurun.
4. Adım: Bu Hisleri Kabul Edin. Korkunun kendinizi korumanız için gerekli olan pozitif bir duygu olduğunu hatırlatın. Hislerinizi dinleyin onları kabul etmeyi deneyin ve duygularınızı bu durumlara uygun bir bakış açısına oturtun.
Bu adımlarla beyninizin tüm durumlara karşı verdiği negatif tepkileri önemli ölçüde etkileyecek güce sahip olduğunu keşfedeceksiniz.
Düzenli Egzersiz Yapın ve Rahatlama Tekniklerini Öğrenin, Uygulayın. Düzenli egzersiz yaptığınızda( Örn, yoga, meditasyon, koşu, yüzme gibi) vücudunuzun anksiyete ve panik yaratan belirtilerine karşı rahatlama tepkisini güçlendirirsiniz.
Kötü Alışkanlıklardan Vazgeçin ve Kötü Beslenmeden Kaçının. Alkolün ve madde bağımlılığının anksiyete belirtilerini kötüleştirdiği bilinen bir gerçektir. Sigara ve kafein de hassas kişilerde panik ataklara sebep olmaktadır.
Sonuç olarak sigara, kahve ve diğer kafein içeren yiyecek ve içeceklerden uzak durmak mücadelenizde mantıklı bir hareket olacaktır.
|
|
|
PANİK ATAK NEDİR? BELİRTİLERİ NELERDİR? |
Yazar: Spiritüeller - 14-07-2016, Saat: 21:27 - Forum: PANİK ATAK
- Yorum Yok
|
|
Panik Atak Nedir ?
Panik atak, aniden bastıran endişe atağı, endişe nöbetidir. Bu endişe on dakika içinde tırmanır tırmanır, en üst noktasına vurur ve ondan sonra yavaş yavaş azalarak kaybolur. Panik halinde çok şiddetli duygular yaşarız. Zaman zaman birçoğumuza uğrayan ve çok sıkıntı verici bir durum olan panik atak, hayat kalitemizi ciddi anlamda düşürür. Panik atağı olan kişi, evden çıkamaz hale gelebilir, atak gelecek korkusuyla çarşıya, pazara gidemeyebilir, otobüslere binemeyebilir, yardım almanın zor olacağı yerlere girmekten kaçınabilir, yalnız kalamaz, hep yanında birilerinin olmasını ister.
Peki, panik atağın belirtileri nelerdir?
Kalp çarpıntıları
Nefessiz kalma
Uyuşma, karıncalanma
Titreme
Terleme, ter boşalması hissi
O sırada çok ciddi bir hastalık geçiriyor olma kaygısı
Panik anında kişi felç, beyin kanaması veya kalp krizi geçirdiğini düşünebilir. O anda düşüp bayılacağını, kontrolünü kaybedeceğini, çıldıracağını düşünüp yoğun bir korku duyar. Kalp krizi geçireceklerinden, çıldıracaklarından korkan panik atak hastaları sıklıkla hastanelerin acil servislerine müracaat ederler. Çünkü yoğun paniğin etkisiyle hakikaten kalp krizi geçirdiklerini düşünmektedirler, kolay kolay da teskin olmazlar. Çeşitli tetkikler yapılır ama hastada düşündüğü yönde herhangi bir rahatsızlık bulunmaz. Bugün kalp hastanelerine giden hastaların % 15-20'lik bir kısmının panik bozukluğundan mustarip olduğunu biliyoruz. Hatta zaman zaman bu insanlar bazı yanlış teşhis sonucu yanlış tedavilere de maruz kalabiliyorlar. O nedenle yukarıda saydığımız belirtileri gösteren kişilerin en kısa zamanda bir uzmandan yardım almaları yerinde olur.
Panik Atağın Sebepleri
Panik atak psikolojik bir rahatsızlıktır ve elbette hem biyolojik hem de psikolojik sebeplerden kaynaklanabilir. Bu hastalığın etkili bir biçimde tedavi edilmesi mümkündür.
Panik atak geçiren insanlar, bir süre sonra ne zaman yeni bir panik atak dalgası gelip beni vuracak diye korkarak beklemeye başlarlar. İşte buna "beklenti kaygısı" denir. Öyle ki bu beklenti kaygısı yüzünden insanlar işlerini güçlerini yapamaz hale gelirler. Belli yerlere gitmek istemez, belli durumlarla karşılaşmaktan korkarlar.
Beklenti kaygısı bazı hastalarda agorafobi dediğimiz meydanlara ve açık alanlara çıkma korkusunun gelişmesine sebep olabilir. Buna örnek olan çok ciddi vakalarla karşılaşıyoruz. Altı aydır, bir senedir evinden dışarı çıkmayan hastalarımız oluyor. Çünkü hasta, evden dışarı çıktığı anda atak geleceğinden endişe ediyor.
"Ya kalabalığın içinde aniden gelen çarpıntı, nefessiz kalma, endişe hali beni çok zor durumda bırakırsa? Ya orada yardım isteyebileceğim hiç kimse olmazsa? Tek başıma ne yaparım? Ya ölür kalırsam? Ya felç geçirirsem? Ya çıldırırsam? Ya kalp krizi geçirirsem?" gibi korkular panik ataktan rahatsız insanları daima yoklar. Dolayısıyla da hastanın hareket alanı giderek kısıtlanır.
Panik atak on dakika içinde zirve yapar ve geçer dedik ama her zaman böyle olmayabilir. Yani bazı ataklar birkaç saat sürebilir. O halde panik atak geldiği zaman hastanın yapması ve yapmaması gerekenlerin bilincinde olması gerekir.
Panik Atak Anında Yapılması Gerekenler
Kişi o anda ne yapıyor idiyse aşırı bir felaket hissine, aşırı bir kaygıya kapılmadan o işe devam etmeye çalışmalıdır. Yani, yaşadığı korkuya teslim olmamalı ki korku tarafından teslim alınmasın. Çünkü panik atak korkudan korkudur. Kişi yaşadığı yoğun endişenin kendisini tamamen işgal edeceğini düşünür.
Panik atak anında hasta tam bir felaket algısı içinde olur. Sanki başına dünyanın en kötü şeyi gelecekmiş gibi hisseder. Bu felaket algısını değiştirebilirsek panik atağı da önleyebiliriz.
Panik atak geçiren birisi o sırada vücudundan aldığı duyumları aşırı derecede yorumlamaya başlar. Eğer bedeninde bir karıncalanma hissi veya kalp atışlarında hafif bir hızlanma varsa dikkatini hemen bedeninin o parçasına odaklar ve odaklamanın sonucunda da sanki kendisine gerçekten çok feci, çok ağır bir rahatsızlık geliyormuş hissine kapılır. Oysa zihnimizi herhangi bir bedensel duyuma, örneğin ağrıyan başımıza, kaşınan sırtımıza odaklarsak fark ederiz ki odaklanmayla beraber ağrı ya da kaşıntı artar.
Atak gelir gibi olduğunda kişinin şöyle düşünmesi gerekir: "Vücudumdaki karıncalanma hissi acaba başka şekillerde değerlendirilebilir mi? Acaba bir başkası buna benzer bir karıncalanma hissetseydi benim gibi endişeye kapılır mıydı? Bu belirti hep burada mı kalacak yoksa bir saat sonra tamamen geçecek mi? Acaba ben mi bazı şeyleri abartıyorum?"
Yani kişi kendisine biraz eleştirel bakıp düşüncelerindeki yanlışlıkları görebilirse, panik atağın verdiği korkuyu yok edebilir.
Atak anında yapılmaması gereken şey ise; kaçınma davranışıdır. Eğer herhangi bir durum size panik atak hissi veriyorsa, yani vapura bindiğinizde kalbiniz hızlı hızlı atmaya başlıyor ve panik atağa gireceğinizi düşünüyorsanız, asla vapura binmekten kaçınmamalısınız.
Panik atak dediğimiz zaman bir nöbeti kastediyoruz. Ama kişi birkaç nöbeti arka arkaya geçirmiş ve bundan dolayı davranışını değiştirmeye ve bir sonraki nöbeti beklemeye başlamışsa o zaman bir rahatsızlıktan bahsetmek gerekir.
Panik bozukluğundan mustarip insanlar sıklıkla doktorlarına çok yakın olmak isterler. Çünkü yaşanan korku o kadar kuvvetlidir ki, insan o anda çıldıracağına inanır. Gerçekte hiçbir panik bozukluk hastası çıldırmaz ama çıldırmaya yakın bir his yaşar. Eğer genetik bir yatkınlığı yoksa kolay kolay kalp krizi de geçirmez ancak hastanın yaşadığı korku kesinlikle görmezden gelebileceğimiz bir şey değildir.
Dolayısıyla panik bozukluğu olan insanlar doktorlarının bir telefon mesafesinde olmasından çok rahatlık duyarlar. Hatta bazı hastalarımız doktorlarının telesekreterlerine mesaj bırakırlar. Yani "Sizinle görüşemediğim için çok üzgünüm. Çünkü sizin sesiniz bana şu ya da bu ilaçtan çok daha iyi geliyordu" derler. ,
Aslında bu tavrı çok da hafife almamak gerekir. Hakikaten panik atak bağ kurmayla, bağlanmayla ilgilidir. Panik atak ve panik bozukluğu çok aşırı bağlanan, aşırı gergin ve endişeli insanlarda daha fazla görülebilir. Mesela çocukken okula gitmekte zorluk yaşamış insanlarda panik bozukluğunu daha fazla görürüz. Annesinden bir türlü ayrılamayan çocuklar ileride panik bozukluğuna daha yatkın hale gelebilirler.
Panik bozukluğu çok değişik durumlarda ortaya çıkabilir. Çoğu zaman depresyon dediğimiz ruhsal karamsarlık ve çökkünlük tablosu panik bozukluğa eşlik edebilir. Böyle durumlarda panik bozukluğu içinden çıkılması çok daha zor bir durum halini alır. Çünkü o zaman depresyonda gördüğümüz intihar düşünceleri de panik bozukluğuna eklenebilir.
Tedavi
Aslında panik bozukluğu kolaylıkla tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Fakat iyi tedavi edilmezse, ilaçlar yeterli dozda ve yeterli sürede kullanılmazsa, yeterli psikolojik tedavisi yapılmazsa rahatsızlık uzayabilir. Yine de panik atağı ya da panik bozukluğunu insanın hayatı boyunca çekmek zorunda kalacağı bir durum olarak değerlendirmemeliyiz. Elimizdeki etkili tedavi yöntemleriyle sorun rahatlıkla çözülebilir. Önemli olan tedavinin bir tarafını eksik bırakmadan, ilaç tedavisini psikolojik tedavi ile desteklemektir.
Tedavinin öncelikli şartı, daha önce de ifade ettiğimiz gibi, korkudan korkmamaktır. Korkuya teslim olursak o korku hayatımızın tamamını kuşatır. Onun için korkunun üzerine gitmemiz gerekir. Her halükârda bizi korkutan, ürküten durumların üzerine gitmeliyiz. Panik atak geçireceğim diye vapura binmeyen, uçağa binmeyen, çarşıya pazara çıkmayan, kalabalık yerlere girmeyen kişilerin, bu deneyimleri özellikle yaşaması gerekir.
Ve yine yukarıda anlattığımız gibi, vücudumuzdaki değişikliklere paralel olarak felaket algısına kapılmadan, korkunun başladığı andan itibaren "Sonuna kadar izleyeceğim, bakalım ne olacak? Bakalım arkası nasıl gelecek?" diye sükûnetimizi korumalıyız. Bunu başarabilirsek zaten atak hiç başlamadan biter.
Bazı yaşam alışkanlıkları bir dizi tıbbi rahatsızlığı tetikleyebilir. Panik atak da bunların arasındadır. Örneğin çok fazla kafein almak vücudumuzda panik atak benzeri tesirlere yol açabilir. Çok sık nefes alıp vermek, kanımızın alkali-baz dengesini alt üst ettiği için çok sık nefes alıp veren insanlarda panik atak görülme olasılığı daha fazladır. Derin ve yavaş nefes almayı alışkanlık haline getirirsek panik ataklarını bir derece önleyebiliriz.
Bazı tıbbi rahatsızlıklar da panik atağı taklit edebilir. Mesela kan şekerinde düşme panik atak benzeri belirtileri ortaya çıkarabilir. Yine hipertroidi dediğimiz troid bezinin fazla çalışması panik atak benzeri belirtilere yol açabilir. O yüzden panik atak benzeri belirtileri olan insanların çok iyi bir tıbbi kontrolden geçmesi her zaman önemlidir.
Panik atakta ilaç tedavisine gelince, bugün kullanılmakta olan birkaç grup ilaç vardır ki bunlar panik atağı bıçakla keser gibi dindirir. Yani hakikaten çok yoğun endişeyle doktora başvuran hastalar bu ilaçlardan o kadar çok yarar görürler ki çok ciddi bir biçimde seyreden panik bozuklukları iki üç gün sonra sonlanır. Ama bu hastalığın ortadan kalkması demek değildir. Tedavinin sona ermesi için çok daha uzun bir süreye ihtiyaç vardır. Rahatsızlık hakkında bilgi sahibi olur ve doğru yerlerden yardım alırsak panik bozukluğunu yenmek mümkün, hatta çok kolaydır.
|
|
|
Baktırdığınız Falların Neden Size Sürekli Uyduğunu Açıklayan Olay: Barnum Etkisi |
Yazar: Emka - 12-07-2016, Saat: 02:51 - Forum: FALCILIK
- Yorum Yok
|
|
Daha önce mutlaka dikkatinizi çekmiştir; baktırdığınız çoğu falda, fal bakan kişinin söylediği en az 1-2 şey mutlaka size uyuyor olur genelde. Birkaç doğru şey duyunca da hemen devamını anlatmasını isteriz, bu söylenen birkaç doğru şey bizim için dev bir motivasyon kaynağı olur. İşte bu durum yıllar önce Barnum Etkisi olarak açıklanmış.
Senemiz 1948, dersimiz psikoloji, hocamız ise b. r. forer. bize geçen derste bir kişilik testi uygulamış, şimdi de teker teker sonuçlarımızı dağıtıyor. titreyen ellerimizle hocamızın bize uzattığı zarfı açıyor ve içinden çıkan şu açıklamayı okuyoruz:
"Başkalarının sizi beğenmesine, size hayran olmasına ihtiyaç duyuyorsunuz, ama aynı zamanda kendinize karşı eleştirel olmaya da eğilimlisiniz. kişiliğinizin bazı zayıf yönleri var ama genelde bunları telafi etmeyi başarıyorsunuz. kendi yararınıza çevirebileceğiniz halde kullanmadığınız önemli bir kapasiteye sahipsiniz. dışardan disiplinli ve özgüvenli gözükürken, içten içe kaygılı ve güvensizsiniz. bazen doğru kararı verip vermediğiniz ya da doğru şeyi yapıp yapmadığınız konusunda kafanızda ciddi şüpheler uyanıyor. belli bir miktarda değişiklik ve farklılığı tercih ediyorsunuz; kısıtlamaların, sınırlandırmaların içinde kalmak sizi mutsuz ediyor. bağımsız bir düşünür olmakla gurur duyuyorsunuz ve başkalarının iddialarını tatmin edici kanıt olmadan kabul etmiyorsunuz. ama kendinizi başkalarına açarken çok açık, çok içten olmayı akıllıca bulmuyorsunuz. bazı zamanlar dışadönük, sokulgan ve sosyalsiniz; bazı zamanlarsa içedönük, sakıngan bir kapalı kutu oluyorsunuz. bazı çok gerçekdışı arzularınız var."
hmm...
Hocamız şimdi de bizden bu yorumların şahsımıza ne kadar uyduğu konusunda beş üzerinden bir değerlendirmede bulunmamızı istiyor. durup bir nefes düşünmenizi rica edeceğim: siz kaç verirdiniz? şu aşağıdaki baştan sona gereksiz ama işte görsel sanatlara bir katkım olsun diye yarattığım skalada nereye düşerdi görüşünüz?
1__________2__________3__________4__________5
Bireysel bazda kaç verdiğinizi hiçbir zaman bilemeyeceğim belki, ama rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu puanlamayı yapanlarınızın ortalaması 4,20 dolaylarında bir şey çıkacaktı. zira o gün forer'ın sınıfında çıkan rakam 4,26'ydı; ilerleyen senelerde bu deney defalarca yinelenecek, sonuç 4,20 etrafında gezip duracaktı hep. oysa, sizin de tahmin edeceğiniz üzere, o gün forer tüm öğrencilerine -bir astroloji sütunundan alınmış- aynı metni vermişti. böyle bir durumda karşımıza çıkan 4,26 gibi bir ortalama, insanların çok genel, hemen hemen herkese uyabilecek sözleri hele hele de biraz övücü bir tondalarsa rahatlıkla salt kendilerine özgüymüş gibi algılamaya eğilimli olduklarını çarpıcı, rahatsız edici bir şekilde gözler önüne seriyordu. bu zaafın sebebi, insanların kendileri hakkında (bilhassa da güzel) bir şeyler duymaya olan kör edici ihtiyaçları, bir nevi wishful thinking, bir biriciklik yanılsaması, nihayetinde de biraz saflık olabilirdi, ama son tahlilde değişmeyen şey, astroloji gibi, grafoloji gibi, falcılık gibi bilimsel olarak objektifliği kanıtlanamamış pekçok alana gösterilen yoğun rağbetin temelinde yatan en güçlü mekanizmalardan birinin bu olduğuydu.
Hocamız forer tek basit deneyiyle bilimsel düşünce tarihine "insanların başka herkes için de geçerli olabilecek kadar geniş, belirsiz ifadeleri bunun hiç farkına varmadan kendilerine özel görmeleri" anlamına gelen "forer etkisi" (forer effect) kavramını sokmayı başardı. şimdi içimizdeki en dikkatli, en acar zihinli sözlük okurlarının "yanlış başlık açmışsın, barnum etkisi mi, forer etkisi mi karar ver" diye isyan ettiklerini tahmin edebiliyorum. ne hazindir ki, forer'ın yıllarını vererek, saçını süpürge ederek ulaştığı bu akademik içgörü, literatürde daha çok, p t barnum nam şahsın; sirk dünyasının, amerikan rüyasının baştacının, bir ticaret ve reklamcılık dehasının adıyla anılmaya başlanmıştır. bir görüş, barnum'un insanları manipüle etmekteki, herkesin nabzına göre şerbet vermekteki yüksek başarısının yukarda tarif etmeye çabaladığım olgunun "barnum etkisi" şeklinde anılmaya başlamasına sebebiyet verdiği yolundadır. bir diğer görüşse onun "iyi bir sirkte herkes için bir şeyler olmalıdır" şeklindeki sözlerinin yukarda da bir örneğini gördüğümüz metinlerle paylaştığı ortak noktalar üzerinde yoğunlaşmaktadır. netice itibariyle, "forer etkisi" deseniz sizi anlarlar, "barnum etkisi" deseniz daha iyi anlarlar.
Arzum odur ki bir gün gelsin ve "bir yükselen olarak yengeç burcunun karşı cinsle ilişkilere etkisi" ya da "melek yüzlü insan rezzan kiraz'ın astrolojik tahminlerinin günlük hayatınıza etkisi" yerine "barnum etkisi" konuşulsun, tartışılsın. ev kadınları wittgenstein ve derrida okusun.
|
|
|
ZAMAN BÜKÜLMESİ |
Yazar: Spiritüeller - 11-07-2016, Saat: 17:30 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Zaman bükülmesi hareket halinde olan cisimlerin zaman boyutuna olan etkisidir. Bir bakıma zamanda kaybolmak boşluğa düşmek gibi etkileri olduğu savunulur.Ve dünya üzerinde bazı bölgelerde bu bükülmenin olduğu tahmin edilmektedir.
Biggin Hill Londra’nın güneyindeki küçük bir şehirdir. Biggin Hill’de Birinci dünya savaşında faaliyete geçen hava alanı 1932 yılında yeniden yapılanmaya gidip sonra kısa bir süre için kapatılmıştır.İkinci Dünya savaşında hava askeri üssü olarak kullanılan Biggin Hill hava alanı Nazilere karşı başarılar da elde etmiştir.
Fakat 1941 yılında Hitler’in emriyle bu hava alanına çok sert bir saldırı yapılmıştır. Ve sonuçta hava alanı bu saldırıdan sonra kullanılamamıştır.
Savaştan sonra sivil havacılık olarak kullanılana kadar bir süre askeri işler için kullanılmıştır.
İkinci Dünya savaşından sonra hava alanında esrarengiz olaylar meydana gelmiştir.
Olaylar esnasında hava alanında bulunan insanlar aniden belirip ve kaybolan uçak gördüklerini iddaa etmişlerdir. İkinci Dünya savaşı zamanına ait olduğu iddaa edilen uçak hakkında iddaalar günümüzde de zaman zaman tekrarlanmaktadır.
İddaayı ortaya atanların söylemleri nerdeyse aynırdır. Bu iddaaya göre önce büyük bir gürültü duyulur, sonra uçak belirir ardından inişe geçen uçak aniden kaybolur.
Bu olay hakkındaki bir teoriye göre uçak İkinci Dünya savaşında zaman bükülmesine maruz kalmış, bu bükülme sonucunda kaybolmuş ve dolaşmaya başlamıştır.
Bu olay bilime göre bir zaman bükülmesidir. Zaman bükülmesini daha anlaşılır kılmak gerekirse.
Bu bükülmeyi şu şekilde açıklayabiliriz: Düz bir yatak düşünün. Bu yatağın üzerine gergin bir çarşaf serin ve hiç kırışıklık olmasın. İşte bu dümdüz çarşaf iki boyutla tanımladığımız zaman düzlemi olsun. Şimdi bu düzleme bir gezegeni simgeleyen demir bir bilye koyun. Bilye yatağa biraz gömülüp bir göçük yaratarak çarşafı da bükecektir. İşte zaman da bu şekilde demir bilye ile simgelediğimiz kütle yardımıyla bükülebilir. Kütlenin artışı, bu kütlenin zaman düzlemini büküşünü arttırır.Yıllar bouyunca Biggin Hill Hayalet Uçağı ile ilgili tanıklar günümüze kadar iddalarını devam ettirmişlerdir.
Bugün Biggin Hill Hava alanı havacılık faaliyetlerine devam etmektedir.
|
|
|
TUNGUSKA PATLAMASI VE UZAYDAN GELENLER |
Yazar: Spiritüeller - 11-07-2016, Saat: 17:08 - Forum: UZAY
- Yorum Yok
|
|
30 Haziran 1908 tarihinde sabah erken saatlerde, Orta Sibirya semalarında düşmekte olan kocaman bir alev yumağı görüldü.
Yer ile temas ettiği yerde gürültülü bir patlama oldu.
2000 kilometrelik bir ormanlık bölge yerle bir olmuştu.
Yerkürenin çevresini iki kez dolaşan atmosferik bir şok yarattı. Atmosfere öylesine incecik toz yayıldı ki, olay yerinden 10.000 km. uzaktaki Londra’da sokaklara düşen ışık parçacıkları altında gazete okunabiliyordu.
Rusya’daki Çarlık Hükümet Sibirya’nın az gelişmiş Tunguska bölgesindeki önemsiz gördükleri bu olayla ilgilenmemişlerdi.Geçen 10 yıl içinde Sovyet Devrimi gerçekleşmiş, ve olay yerine inceleme için bir heyet gönderilmişti.
Orada yaşayan insanlarla yaptıkları konuşmalara ait izlenimler şöyleydi, olayı yaşamış birisi yaşananları şöyle anlattı;
“Sabahın erken saatlerinde herkes çadırda uyurken, birden içindeki insanlarla birlikte çadır havaya uçtu. Tekrar yeryüzüne düştüklerinde aile bireylerinin tümü ufak tefek yara bere almıştı.”
Bir başka tanık; “Gürültü, atları öyle korkuttu ki, bazı atlar panik içinde koşmaya başladılar. Sabanları ayrı ayrı yönlere sürüklüyorlardı. Atlardan bazıları da yere yıkılmıştı.”
Diğer bir tanık ise; Sağ yanımda büyük bir gürültü koptu. Birden geriye baktım ve gökte alevler içinde uçan uzunca bir cisim gördüm. Bu cismin ön bölümü kuyruk bölümünden daha genişti, rengi de gündüzleri yakılan ateş rengindeydi.”
Bu olay Tunguska Olayı olarak bilinmektedir.
Bazı bilim adamları bu olaya, madde ve anti maddenin çarpışması dedi, bazılarıysa küçük bir kara deliğin Sibirya’nın doğusundan geçip gittiğini savundular. Ancak hiç bir kanıt yoktu.
Bu olayların nedenine uygun düşebilecek tek bir açıklama olabilir: 1908 yılında kuyrukluyıldızdan gelen bir parça yeryüzüne çarpmıştır.
Tunguska Olayı bir kuyrukluyıldızın yaklaşık 100 metre çapındaki buzdan bir parçasının dünyaya düşmesi olabilir.
Futbol sahası uzunluğunda ve bir milyon ton ağırlığındaki bu cisim saniyede 30 km. saatte de 100.000 km.’yi aşan bir hızla yol almaktadır.
Bir kuyrukluyıldızın yapısında çoğunluk olarak buz vardır: Sudan oluşmuş buz, bir parça metanlı buz ve biraz da amonyaklı buz.
Yeryüzü atmosferine çarpınca, küçücük bir kuyrukluyıldız parçası büyük bir alev yumağı ve büyük bir patlama dalgası oluşturur.
Sovyet bilgini Emlen Sobotoviç, Tunguska bölgesine yayılmış çok sayıda küçük elmas parçaları saptamıştır. Bu tür elmasın meteoritlerin atmosfere çarpmasından arta kalan parçalar olduğu bilinmektedir.
Havanın açık olduğu çoğu gece başınızı kaldırıp gözlersiniz, kısa bir süre parlayan bir meteor görürsünüz. Bu meteorlar elma çekirdeğinden daha küçük tanelerden oluşur. Bunlar yıldız değil, meteorlardır. Yerkürenin atmosferine girerlerken bir an için parlarlar, yaklaşık 100 km. yüksekte sürtüşmeden ötürü ısınıp yok olurlar. İnsanlar bu olaya genelde yıldız kayması derler.
Kuyrukluyıldızlar hep korku ve batıl inanç nedeni olmuşlardır. Kuyrukluyıldızların felaket habercisi, tanrının gazap belirtisi olduğu düşünülmüştür.
Kralların tahttan devrilişini, hatta varislerin ölümünü haber verdiği fikri yerleşmiştir. Babiller kuyrukluyıldızların cennet kuşları olduğunu sanmışlardır. Yunanlılar uçan saçlar, Araplar ise alev çıkaran kılıçlar olarak görmüşlerdir.
Er ya da geç kuyrukluyıldızlar gezegenlerle çarpışacaklardır. Tunguska’daki gibi küçük bir kuyrukluyıldız parçasının yerküreyle çarpışması yaklaşık bin yılda bir olur. Fakat Halley kuyrukluyıldızı gibi baş tarafındaki parlaklık, çapı 20 kilometreyi bulan büyük bir kuyrukluyıldızla çarpışma bir milyar yılda bir olabilir.
İnsanlar iklimi karşıt yönde bozma çabası göstermektedir. Kes ve yak tarımıyla sanayi uğruna ormanların yok edilmesi gün geçtikçe hızlanmaktadır. Toprağın kullanımındaki değişiklikler yüzünden gezegenimizin ısısını düşürmekteyiz.
Bu da “Kaçak Albedo” olgusuna yol açabilir.
Albedo; bir gezegene gelip çarpan güneş ışığının uzaya geri dönen bölümünün ölçüsüdür. Yerküremizin Albedo’su % 30-35’tir. Güneş ışığının geri kalan bölümünü toprak emer ve yerküremizin ortalama düzey ısısını belirleyen bu orandır. Yani doğayı doğanın istemediği bir şekilde kullanmaya devam edersek ileride daha soğuk bir dünya bizi beklemektedir.
Birkaç milyon yıl önce, yeryüzündeki ilk insanlar belirdiğinde, yerküremiz orta yaşa ulaşmış bir dünyaydı. Şimdi insanlar dünyanın sonunu etkileyecek bir davranış gösteriyorlar. Hem de kendi ürettiği teknoloji ile.
|
|
|
GİZEMLİ DENİZ KIZLARI |
Yazar: Spiritüeller - 11-07-2016, Saat: 17:02 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER
- Yorum Yok
|
|
Deniz kızları, belinden yukarısı dişi bir insan görünümünde olan, aynı zamanda bir balık kuyruğuna sahip olan efsanevi deniz yaratıklarıdır.
Deniz kızlarını konuşmayan, yeşil, siyah, kahve rengi veya sarı saçlı, balık kuyruklu, genelde okyanuslarda ve bazen de nehirlerde yüzen doğa üstü insansılar olarak tanımlarlar.
Birçok kültürde farklı anlatılsa da genel özellikleri bakımından aynı oldukları söylenmiştir.Bazı hikayelerde deniz kızları denizcilere büyüleyici şarkılar söyleyip işlerinden alıkoyarlar ve güverteden denize düşmelerine ya da geminin batmasına neden olurlar.
Bir başka hikayede de deniz kızları boğulmakta olan erkekleri kurtaran iyi kalpli deniz canlılarıdır.
Deniz kızları erkekleri su altındaki krallıklarına da davet ederler fakat erkekleri denizin altına çekerlerken insanların deniz altında nefes alamadıklarını bilmedikleri söylenmektedir.
Deniz kızlarının efsaneleri M.Ö. 5000 yılına kadar dayanır. Genel bir düşünceye göre bu efsanelerin oluşmasında deniz ineklerinin etkisinin olduğudur. Deniz ineklerinin kolları yavrusunu sarabilecek şekilde insan kollarına benzemektedir.
Denizcilerin bu deniz memelilerini görüp deniz kızı olduklarını düşünmeleri mümkündür.
Bu güne kadarki deniz kızlarının uzun saçlarının ise deniz ineklerinin denizin tabanında yüzerken kafasına takılan yosunların oluşturduğu saç görüntüsü olabileceğidir.
Bilinen ilk deniz kızı hikâyesi M.Ö. 1,000 yılında Asurlularda görülmüştür.
Asur kraliçesi Semiramis’in annesi Atargatis, ölümlü bir çobana aşık olan ölümsüz bir tanrıçadır. Fakat aşık olduğu genç çoban ölür ve o da bir balığa dönüşmek için bir göle atlar. Ama su, onun mükemmel vücudunu ve doğasını gizlemez, bunun yerine ona bir balık kuyruğu ve suda nefes alabilme yetisi verir. İlk Atargatis betimlemeleri insan kafası ve bacakları olan bir balık şeklindedir.
Popüler bir Yunan efsanesine göre Büyük İskender’in kız kardeşi Thessalonike, öldükten sonra bir deniz kızına dönüşmüştür. Deniz kızı formunda Ege Denizi’nde yaşadığı ve denizciler onu bulduğunda onlara tek bir soru sorduğu söylenir: “Kral İskender yaşıyor mu?”, ve denizcilerin de ona “Yaşıyor ve hâlâ yönetiyor” dedikleri anlatılır. Bu cevaptan başkası, gemiyi batırıp üzerindeki denizcileri öldürmesine yol açacaktır.
Efsanelerden farklı olarak, Bin Bir Gece Masalları’nda bu deniz insanları karada yaşarlar, ama suya girdiklerinde de hiçbir zorluk çekmeden nefes alabilirler ve denize girdiklerinde kıyafetleri ıslanmamaktadır.. Aynı zamanda insanlarla cinsel ilişkiye girdiklerinde doğacak çocukları da kendileri gibi “Deniz insanı” olarak doğacaktır. Deniz insanlarının, insan görünüşünden farkları yoktur. Bu efsane hâlâ yaşamaktadır.
Deniz kızları İngiliz kültüründe uğursuz, felaketlerin habercisi yaratıklar olarak gözükmüşlerdir. İngiliz kaynaklarında, aynı zamanda deniz erkeklerinden de bahsedilmiştir. Deniz erkekleri deniz kızlarından daha vahşi ve çirkindir.
Aynı zamanda, bazı insanlar İskoçya, Malezya ve İngiliz Kolumbiyası gibi yerlerde ölü deniz kızları gördüklerini iddia etmişlerdir. En yaygın iki görüntü ise Kanada’da yakalandığı iddia edilenlerdir.Deniz kızları bir efsaneden mi ibarettir yoksa denizin altında kendi şehirleri var mıdır?
Bu konu da dünyadaki bir çok olay gibi gizemini korumaktadır.
|
|
|
|