Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,074
» Son Üye: desdinova
» Toplam Konular: 2,836
» Toplam Yorumlar: 3,067

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 905 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 905 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 162
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 330
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 757
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 675
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,510
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,861
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,049
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,301
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,534
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,832

 
  Beyin Kimyanızı Kontrol Edin Dopamin Seviyenizi Yükselterek Strese Son Vercek 6Yöntem
Yazar: EvrimBilge - 23-05-2018, Saat: 02:07 - Forum: SAĞLIK - Yorum Yok

Dopamin, beyinde bulunan ana kimyasal maddedir. Dopamin seviyenizi doğal yollarla uyararak arttırmayı öğrenirseniz; depresyon, kaygı bozukluğu (anksiyete), apati ve korku gibi sizi aşağı çeken etkenlerden kurtulabilirsiniz. Beyninizdeki bu nöron sağlıklı bir şekilde uyarıldığında, etkilerine inanamayacaksınız.

Dopamin, bazı davranışlar ve duygular sonucu tetiklenir ve bunu bir ödül gibi algılayan vücudumuz bu ödülü kazanmak için aynı davranışları tekrarlar. Bu sebeple bazı insanlar uyarıcı maddelere bağımlı olmaya başlarlar. Dopamin seviyeleri doğal yollarla artmadığı için, bu ihtiyacı birtakım kimyasal maddelerle karşılamaya çalışırlar ve bağımlı olurlar.

Creier-uman-memorie.jpg

Dopamin bizi sadece mutlu etmekten daha fazlasını yapar. Kas hareketlerimizi düzenler, bilişsel fonksiyonlarımızı geliştirir, odaklanmamıza yardımcı olur, karar mekanizmamıza katkı sağlar, problemleri değerlendirmemizi ve onları çözüme ulaştırmamızda etkilidir ve prolaktin seviyesini düzenler.

Psikolojik rahatsızlıkların, hatta basit bir stresin bile artık hastalığa dönüştüğü bu son dönemlerde dopamin hakkında bilinçlenen insanlar giderek artıyor. Dopamin seviyesi düştüğünde depresyona, mutsuzluğa, kafa karışıklığına, negatif düşünmeye hatta aynı konu üzerinde düşünüp durmaya daha eğilimli oluruz ve diğer duygusal engellerle baş başa kalma oranımız artar.

Bu birkaç doğal yolla dopamin seviyenizi arttırabilir ve hayata daha pozitif bakmaya başlayabilirsiniz.

1. Egzersiz yapın.
Egzersiz yapmak beyindeki dopamin D2 reseptörlerini harekete geçirir. Serotonin seviyesini ve vücuttaki diğer endorfinleri yükseltir. Düzenli egzersiz yapmak depresyonu önler, stresi azaltır ve zihni güçlendirir. Bunların yanında fiziksel olarak da daha güçlü hissetmenize yardımcı olur.

2. Dopamin seviyesini arttıran yiyecekleri tüketin.
Bir amino asit olan tirozin içeren yiyeceklerden tüketerek, dopamin seviyenizi arttırabilirsiniz. İçerisinde tirozin bulunan yiyeceklere örnek olarak;
Yumurta
Yeşil çay
Süt
Karpuz
Kahve
Badem
Muz
Bitter Çikolata
Yoğurt

3. Detoks yapın.
Toksinleri vücuttan atmanın bilinen en kolay yolu düzenli detoks yapmaktır. Vücudunuzda biriken toksinler dopamin üretimini olumsuz olarak etkiler. Detoks yapmanız için birçok seçeneğiniz var. Yeşil sebzelerden elde edilen suları tüketmek, aktif karbon alımı hatta yoga yapmak birkaç detoks örneği olarak verilebilir. Vücudunuzun toksin oranının düşük olması, dopamin seviyenizi arttırmanıza yardımcı olacaktır.

4. Sizi hareketece geçirecek müzikler dinleyin.
Dopamin seviyenizi arttırmanın en kolay ve en hızlı yollarından biri de müzik dinlemektir. Müzik duygularınızı harekete geçirerek sizi zirveye taşır ve canlı hissetmenize yardımcı olur. Müzik Paleolitik Çağlar’dan beri insanı etkisi altına alabilen muazzam bir güce sahiptir. Her gün sizi daha iyi hissettireceğini düşündüğünüz listenizden bir şarkı dinlemeyi ihmal etmeyin.

5. Yaratıcılığınızı geliştirin.
Yaratıcı olduğunuzu ifade etmek için sanat yapmak zorunda değilsiniz. Bir senfoni yazmak, resim çizmek zorunda da değilsiniz. Basitçe, yaratıcılığı tetikleyen her türlü aktivite dopamin seviyesini yükseltmeye yardımcı olur. Dans etmek, şiir yazmak, yeni bir yemek yapmak beyniniz açısından yeni ödüller kazanmanızın yolunu açar ve dopamin seviyenizi arttırır.

6. Meditasyon yapın.
Meditasyon yapmak çoğu insana birtakım karışık hareketlerden oluşan kareografiler ve figürlerden ibaret olan bir etkinlik olarak görünür. Fakat evde basitçe kendi meditasyonunuzu yapabilirsiniz. Çünkü meditasyonun temel mantığında önemli olan şey doğru nefes alabilmek ve birkaç dakikalığına hiçbir şey düşünmeden, sadece nefesinize odaklanmaktır. Nefes alış-verişlerinize odaklanmayı başarabilirseniz, beyninizi düşüncelerden arındırarak dinlendirirsiniz. Çünkü beyin birkaç odadan oluşan eviniz gibidir. Eviniz dağıldığında bulmanız gereken hiçbir şeyi bulamazsınız ve bulamadıkça da etrafı daha fazla dağıtır, yorulursunuz. Beynimizde çözüme ulaşılması zor olan, canımızı sıkan sorunları çevirip durmayı çok sever. Oysa oturup birkaç dakika dinlenmek, sonrasında bulmak istediğiniz eşyaları daha kolay ve sakin bir şekilde bulmanızı sağlar.

Bu konuyu yazdır

  8 basit psikolojik hileyle insanlara istediklerinizi yaptırmanız mümkün
Yazar: Magnetho - 19-05-2018, Saat: 13:59 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Gerek profesyonel, gerekse de özel hayatta pek çok farklı insanla ilişki kuruyoruz. Bu kişilerle iyi anlaşmak istiyor, girdiğimiz çevrede daha kolay kabullenilmek için kendimizi sevdirecek davranışlarda bulunmak istiyoruz. Bunun için de insanlarla ilgili bilgi toplamak, karakter özellikleriyle ilgili fikir edinmeye çalışıyoruz. Bu aslında doğru bir gidişat olsa da, tüm insanların ortak önsezi ve tepkileri var ve bunlar çoğu kez kişi fark etmeden çalışıyor. Yani insan beyni, kişinin karakterinden bağımsız olarak ortak bir fikir oluşturabiliyor (bu adam güvenilmez biri, gibi). Uplifers olarak, bu istemsiz tepkileri istediğiniz yöne çekmenizi sağlayacak çok basit 8 psikolojik hile listeledik. 

Tıpkı DIY (kendin yap) tariflerle hayatı kolaylaştıracak araç gereçler yapmak gibi, çok basit psikolojik hilelerle insan ilişkilerini güçlendirmek mümkün. Bunun yanı sıra, bizi takip eden biri olup olmadığını anlamak ya da şu kafamıza takılan sinir bozucu şarkıdan kurtulmak için de yapabileceğimiz şeyler var. Bunlar neler mi?

symptoms-awakening.jpg

Konuşurken kafa sallamak
Birine bir soru yöneltirken kafanızı hafifçe sallamanız, karşınızdaki kişide doğru söylediğinize dair bir öngörü oluşturur. Toplumun “kabullenme” anlamına gelen baş sallama şekli hangisiyse ondan bahsediyoruz; bizim toplumumuz için bu kafayı hafifçe öne eğmek şeklinde. İnsanlar sosyal varlıklar olarak birbirlerini taklit etme eğilimi gösterdiklerinden, karşınızdaki de bu kabullenmeyi içten içe algılayacaktır.

Babaya atıfta bulunmak
Herkesin babasıyla ilişkisi farklı olsa da, “bunu babamdan böyle gördüm / öğrendim” açıklaması insanlara genelde yeterli ve tatmin edici geliyor. Çünkü konuşurken babasına atıfta bulunan birinin babasıyla iyi ilişkileri olduğu, babasının sözü dinlenen bir adam olduğu düşünülüyor.

Hareket ederken konuşmak
Yanınızdaki kişi ağır torbalarınıza asla el atmıyorsa ve ona bunu açık açık söylemek istemiyorsanız, bir yandan muhabbete devam ederken bir yandan gayet doğal bir hareketle torbayı eline tutuşturun. Çoğu kişi bunu fark etmeyecek, fark edenler ise anlık bir kafa karışıklığından sonra konuşmaya -ve torbayı taşımaya- devam edecektir.

Brokoli hilesini uygulamak
Birine istemediği bir şeyi yaptırmak istiyorsanız kendisine daha kötü seçecekler sunarak iyiyi seçtiğini düşündürün. “Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” deyimiyle açıklanabilecek bu psikolojik hile, örneğin bir çocukta şöyle çalışıyor: Brokoli sevmeyen bir çocuğunuz varsa ona brokoli önermek yerine 2 parça mı yoksa 5 parça mı yiyeceğini sorun. Böylece kararı aslında siz verirken, çocuk da bir seçim yaptığını düşünerek avunabilir.

Biri sizi izlerken esnemek
Birinin sizi izlediğini mi düşünüyorsunuz? Esneyin. Yalandan da olsa esnemek bulaşıcı olduğundan, sizi takip ettiğini düşündüğünüz insan da muhtemelen esneyecek ve böylece yakayı ele verecektir.

Sıcak ellerle tokalaşmak
Biriyle tanışırken tokalaşmaya hazırlanıyorsanız, ellerinizin çok soğuk olmamasına dikkat edin. Ellerin ılık olması, karşıdaki insanın bilinçaltında olumlu bir etki bırakır ve iletişime daha açık biri olarak algılanmanızı sağlar.

Düşmanı yakında tutmak
Ne demişler, “arkadaşına yakın ol, düşmanına ise daha yakın”. Biri hakkınızda kötü şeyler söyleyecek, örneğin bir toplantıda yaptığınız işi kötüleyecekse, gidip yanına oturun. İnsanlar fiziksel olarak yakınlarında olan birine karşı, ortada fiziksel bir tehlike olmasa dahi, kötü konuşmaktan çekinirler.

Aklınıza takılan şarkıyı tamamlamak
Aklınıza bir şarkı takıldı ve kurtulamıyor musunuz? Durumu fark edip şarkıyı kesmek yerine, kafanızda şarkının sonuna gelin ve tamamlayın. Zeigarnik Etkisi olarak tanımlanan psikolojik duruma göre, beynimiz bitmeyen konuları ve yanıtlanmayan soruları düşünmeye devam ettiğinden, şarkıyı sonlandırmak sizi ondan muhtemelen kurtaracaktır.

Kaynak:uplifers.com

Bu konuyu yazdır

  İmkansız diye bir şey yoktur: Gerçekten istemeyi biliyor musunuz?
Yazar: Archilles - 18-05-2018, Saat: 22:29 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Hep derler ya isteyin. İstemeyi bilmek de önemli, isteyin diye.

Bu konuda iki noktaya değinmek istiyorum. Öncelikle çevremle konuştuğumda ya da sizlerden aldığım mail’lerde ortak sıkıntı olarak şuna rastlıyorum: “Ama ben ne istediğimi bilmiyorum!”

Bence günümüzde bir çok insanın başındaki kocaman bir durum bu. O kadar dış dünyayla, başkalarının hayalleriyle, hayatlarıyla, sıkıntılarıyla, başarılarıyla, nasıl gözüktüğüyle, nasıl gözüktüğümüzle meşgulüz ki kendimizle gerçekten ilgilenmeye pek çoğumuzun zamanı kalmıyor maalesef.

En son ne zaman yalnız başınıza vakit geçirdiniz? En son ne zaman gözünüzü kapatıp tek yaptığınız şey sessizlikte öylece durmak oldu? En son ne zaman tüm sosyal medyadan uzak kendinize ait özel bir zaman dilimi yarattınız ve mesela tek uğraşınız kendiniz için en sevdiğiniz pastayı yapmak oldu? İlk başta ne istediğimizin cevabı bence kendimizle kaldığımız anlarda. Belki de alışık olmadığımız o durgunlukta ve dinginlikte çok sıkılacağız ve sıkıntıdan patladığımız o anlarda fışkıracak dışarı.  Düşünsenize sürekli hareketli ve gürültülü bir ortamda nasıl, nereden çıksın ki o içimizdeki dışarı çıkmaya hazır olan yaratıcılık? Yollar tıkalı hep başka şeylerle. O da akmak istiyor ve akamayınca bizi sıkıştırıyor. Dışarıyla ilgilenmekten içimize dönüp bakmıyoruz bir çoğumuz ama cevaplar içeride aslında.

spirtual-1024x585.jpg

Biz ne severiz? Nelerle uğraşırken zamanın nasıl aktığını anlamıyoruz? Yeteneklerimiz nelerdir? En çok nerede, nasıl zaman geçirmek bizi mutlu hissettiriyor? Kendimize doğru soruları sormamız gerekiyor. Sorular bizi büyüten, bir yerlere taşıyan. Mesela ben bu sene başında Pegasus Yayınları’nın Her Güne Bir Soru diye bir güncesini aldım. En son hangi diziyi izlediğimden tutun, o gün için en çok neyin huzur verdiğine dair her güne bir sorusu var güncenin. İnanır mısınız bazı soruların karşısında kalıyorum ve cevaplayamıyorum. Daha bugün başıma geldi.

Soru: “Gizli tutkun nedir?”

Cevap: Bilmiyorum!

Daha birkaç soru daha geldi başıma bu şekilde. Uyandırıyor beni resmen! Hoop Gamze uyan hayata! Tanı kendini, iyi bil. Bu soruların cevaplarını sen bilmezsen kim bilecek? Sen bilmeyeceksen neyin peşinden gidiyorsun, gideceksin? Kendimi kötü hissediyorum ama o histe de takılıp kalmıyorum. En azından kendime ah vah deme dönemlerini aştım çok şükür. Bilmiyorsam, kendimce eksik olduğumu hissettiğim yerlere yoğunlaşıyorum böylelikle. Yani, sorular yolumuza en büyük destek. Doğru sorular…

Diğer bahsedeceğim nokta ise “istemeyi bilmek” yazının en başında da belirttiğim gibi. Kendimden yola çıkarak söylüyorum tamamen: İstemeyi bilmediğimi gördüm başıma yeni gelen bir durumla birlikte.

Çok istediğim bir şey vardı fakat kafamda o kadar imkansız bir yerdeydi ki istemeyi bile düşünmemiştim. Kafamda sürekli sınırlıyordum. “Ne de olsa olmayacak. Boşuna neden isteyeyim. İmkansız!” Bu arada ben böyle size konuşuyorum gibi ya, aslında tüm yazılarım öncelikle kendime. Kendime hatırlatmalarım. Çünkü hayat içerisinde ben de kaybolabiliyorum, ben de bildiklerimi harika bir şekilde unutabiliyorum mesela. Başıma gelenlerle, gözlemlediklerimle amacım tekrar ve tekrar hatırlamak, hatırlatmak hepimize elimden geldiğince.

Neyse, ne oldu peki biliyor musunuz? Ben artık imkansız olsa da içimde istiyordum (İmkansız olduğuna o kadar emindim ki kendimce, içime bile yasaklamıştım istemeyi). İstemek bedava değil mi arkadaş? Kendi içimde istemeye başladım, kendi kendime yüksek sesle söylemeye başladım.  Sonra çevremle paylaşmaya başladım isteğimi nasıl olur, nasıl eder diye. Çevremdekilerden dolayı şanslıydım. İçimdeki yoğun isteği desteklediler hep. İmkansız diye adlandırdığım şeyin aslında çok basit olduğunu söylediler. Anlamadılar hatta beni, neden imkansız kategorisine koymuştum? Onlarla konuşa konuşa ben anladım tabii. İmkansız dediğim şey aslında olayın kendisi değildi; aslında ardındaki korkularımdı, bağlılıklarımdı, bilinmezliklere karşı kaçışımdı. Bunu fark edince ne oldu? Cesaretimi toplayıp o isteğime doğru koca bir adım attım. Çünkü bence o isteği haykırmak bile cesaret işiydi. Kuşandım kılıçlarımı, savaşmaya hazırdım ve istediğimi alacaktım. Ne kadar sürdüğü hiç önemli değildi. Artık isteyecek ve isteğime giden her yolu deneyecektim. Gülmeyin ama ben kılıçlarımı kuşandım ya; boşunaymış! Kendimi aylarca yediğim, imkansız diye beynimi patlattığım, artık mutsuzluktan ne yapacağımı şaşırdığım imkansız istek hiç imkansız değilmiş. Söylediğim an oldu! Azıcık bile savunmam gerekmedi.

“Bravo Gamze yani kendi kendine boşuna mı helak ettin kendini? E söyleseydin ya, ne kaybedecektin” diyorsunuz değil mi? Evet aynısını ben de dedim kendime ne yalan söyleyeyim. İmkansızdı ve söylemeyi bırak istemeye bile gerek yoktu benim gözümde. Kocaman bir alkış istiyorum o her şeyi çok iyi gördüğünü sandığım gözüm için dostlar. Ama bana çok büyük bir ders oldu bu durum, çook büyük.

İmkansız diye bir şey yoktur. İmkansızı yaratan senin beynindir. Bir şeyi çok yürekten istersen ve peşinden sonuna kadar gidecek tutkun varsa eğer, onu elde etmemen imkansız galiba arkadaşlar. Tabii ki istediğin an olacak diye bir şey yok o ayrı, fakat koşullar olgunlaştığında, o kalpten gelen saf dilek doğru zaman ve doğru yer ile kesiştiğinde öyle bir tomurcuklanıyor ki! Hayata yine ve yine hayran ve minnettar kalmaktan başka bir şey yapamıyorsunuz. O büyü çok başka bir şey.

O zaman her birimiz kendimizin sihirli değneğin ucundaki sihir olduğumuzu her an hatırlamamız dileğiyle… 

Sevgiyle…

Kaynak:uplifers.com

Bu konuyu yazdır

  Ortaçağ’da İnsanların Delirmelerine Neden Olan Delilik Taşı ve Korkunç Tedavisi!
Yazar: Archilles - 18-05-2018, Saat: 18:57 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER - Yorum Yok

Bildiğiniz üzere teknoloji hız kesmeden gelişiyor. Öyle ki geçmiş ve günümüz kıyaslamasında görüyoruz ki gerek hastalık çeşitleri gerek hastalıkların tedavileri teknolojiyle birlikte artıyor. Ancak biz size bu içerikte çok farlı bir tedavi yönteminden söz edeceğiz. Eminiz ki içeriği okuduktan sonra iyi ki o yıllarda yaşamamışım diyeceksiniz. Çünkü bu tedavi yöntemi sizi epey bi korkutabilir.

1-27.jpg
 
Not: Tedavi yöntemi tamamen gerçektir.

1. Ortaçağ’da ilginç bir inanış vardı. Bu inanışa göre on beşinci yüzyılda insanların aklını kaybetmesinin nedeni kafalarının içinde oluşan bir taş idi.

2-28.jpg

2. Bu taşın adı “Stone of Madness” adıyla bilinmekte, yani delilik taşı.

4-24.jpg

3. Ve insanların normale dönmesi içinse o taşın kafalarından çıkarılması gerekmekteydi.

5-22.jpg

4. Tabii bahsettiğimiz inanış on beşinci yüzyılda gerçekleştiği için tedavi yöntemi de bi hayli ilkel oluyor.

6-19.jpg

5. Bu tedavi yöntemi en eski ruhsal tedavi şekli olan “trepanning” ya da “trepanation” uygulamasının değişik bir çeşidi.

7-5.png

6. Trepanation tedavisi aynı zamanda “baş ağrıları ve epilepsi” için de uygulanıyordu. Ve bu tedaviye göre kafatası silindir bir bıçakla deliniyordu!


7. Aynı zamanda o dönemde bu yöntemin cinleri ve şeytani varlıkları da defettiği düşünülmekteydi. Bu nedenle delilik taşı tedavisi de aynı şekilde uygulandı…

8. Delilik taşının tedavi işlemi ressam Hieronymus Bosch tarafından resmedildi. Aşağıda görebilirsiniz:

8-14.jpg

9. Resmin yukarısında ve aşağısında yer alan yazılarda “Efendim, delilik taşlarını çıkarın. Benim adım Kısır Daksund.” yazısı yer almakta.

9-11.jpg

10. Ayrıca bu tedavi 2002 yılında Cannes Film Festivali’nde “en iyi kısa film” seçilen “Stone of Folly” isimli 6 dakikalık yapımın da temelini oluşturmuştur…

10-12.jpg


Kaynak:unimetre

Bu konuyu yazdır

  Zerdeçalı Göz Çevresine Sürün ve 5 Gün Sonra Değişime İnanamayacaksınız
Yazar: Archilles - 18-05-2018, Saat: 15:30 - Forum: SAĞLIK - Yorum Yok

Zerdeçal, Hint mutfağında yaygın olarak kullanılan inanılmaz derecede sağlıklı bir baharattır. Farklı, benzersiz bir lezzet ve karakteristik rengin yanı sıra şaşırtıcı sağlık özellikleri de vardır. Güçlü özelliklerinden dolayı, bin yıldır kullanılıyor ve Çin ve Ayurvedik tıbbın önemli bir parçasıdır.

Ağrı, soğuk algınlığı, grip, kansere ve diğer şiddetli sağlık koşullarına kadar olan çeşitli rahatsızlıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Zerdeçal ayrıca güçlü anti-aging, antioksidan ve anti-inflamatuar özelliklere sahip güçlü bir baharattır.

zerdec3a7al-siyah-gc3b6z-halkalarc4b1na-iyi-geliyor.jpg

Bu baharatın sağlık özelliklerinin çoğu aktif cinsten zerdeçal kaynaklı.  Zerdeçal en yeni çalışmaların konusu olmuştur ve bulgular, sayısız antioksidan, antiseptik ve anti-inflamatuar özelliği teyit etmektedir.

Üstelik, zerdeçal lif bakımından zengin ve mineraller, vitaminler gibi önemli besinler içerir. Ayrıca, toksik değildir ve yan etkilere neden olmaz, bu nedenle kullanımı tamamen güvenlidir.

Bunlar, bu baharatın en önemli sağlık faydalarından bazıları:

Diyabet kontrol eder.
Yaraları iyileştirir .
Acıyı hafifletir .
Cildin sağlık ve görünümünü iyileştirir.  
Alzheimer hastalığını önler.
Kalp sağlığını geliştirir .
Artrit önler.
Sindirime yardımcı olur.
Karaciğer detoksifikasyonu.
Kanseri önlemek.
Cilt pigmentasyonunu ve tonlamayı önler. 
Ruh durumu iyileştirir. 

Zerdeçalın sağlık yararlarından yararlanmak için, günlük diyetinize ekleyebilirsiniz ve bazı basit tarifler de hazırlayabilirsiniz.

turmeric-essential-oil_grande.jpg

Karanlık cilt sorununu çözmeye çalışan bir kadının gözleri etrafında piyasadaki olası tüm ürünleri denedi ve hiçbiri onun istenen bir etki yapmadığını belirtiyor. Ancak, zerdeçal macunu denediğinden, karanlık çevreleri ilk 5 günden sonra bile kayboldu.  Bu maskeyi uyguladı, bir süreliğine hareket etmesi için bıraktı ve yıkanır çıkmaz yüzü inanılmaz derecede gençleşti ve bu koyu halkalar belirgin bir şekilde aydınlandı.

Örneğin, göz çevresindeki karanlık çevrelerden kurtulmak için, aslında bu sayı için en iyi doğal çare olan aşağıdaki yapıştırmayı yapabilirsiniz:

Malzemeler : 

Yarım çay kaşığı limon suyu
Bir tutam zerdeça
Bir çay kaşığı domates suyu

Yapılışı : 

Yarım çay kaşığı limon suyu, bir tutam zerdeçal, bir tutam un ve bir çay kaşığı domates suyu karıştırın.  Daha sonra, bu macunu gözlerin etrafına uygulayın ve 10 dakika süreyle bırakın.

Ayrıca ananas suyu ve bazı zerdeçal tozları karıştırıp cildi aydınlatmak için bu karışımı gözlerin etrafında bırakabilirsiniz.

sivilce-ve-lekeler-icin-zerdecal-maskesi...2_mini.jpg

Ayrıca, altın sütü, baş ağrısı, ateş, soğuk agınlıığı, parazit, kırışıklık, böbrek enfeksiyonu, viral enfeksiyonlar, mesane enfeksiyonları, kas ağrısı, diyare, bronşit gibi çeşitli sağlık durumlarını tedavi etmek için kullanılan son derece sağlıklı, eski bir yoga kürüdür.  Ve artrit.

Bu mucizevi çare nasıl hazırlanır ?

Malzemeler: 

Yarım çay kaşığı öğütülmüş zerdeçal
1 su bardağı süt
1 tatlı kaşığı çiğ bal
Yarım çay kaşığı hindistan cevizi yağı
Çeyrek çay kaşığı taze rendelenmiş karabiber

Yapılışı : 

Başlangıçta, sütü ıslatın ve tarçın ekleyin.  Sonra bal, zerdeçal, biber ve hindistan cevizi yağı ekleyin.  Sütü ısıtıncaya kadar sürekli karıştırmalısınız, benmari usulü bu maskeyi hazırlayın ve kullanmadan önce ideal sıcaklığa ulaştığından emin olun.

Bu önemli bilgi ve yöntemlerden daha fazla kişinin faydalanması için, beğenip, paylaşmayı unutmayın lütfen...

Kaynak: hayatmutfakta

Bu konuyu yazdır

  Hangi Doğa Elementinin Temsilcisi Olduğunuzu Biliyor musunuz Ruh Elementinizi Öğrenin
Yazar: Archilles - 17-05-2018, Saat: 23:39 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Evrendeki her şey birbiriyle bağlantılıdır ve hiçbir şey tesadüf değildir. Genellikle şunu unuturuz: Bizler insan şeklini almış ruhsal varlıklarız. Evrenin enerjisi bizi insan şeklinde ifade eder. Kozmos’a tabiyiz ve 5 fiziksel elementi bünyemizde barındırırız: hava, su, ateş, toprak ve eter. Eter doğada dominanttan çok çekinik bir elementtir.

hangi-elementin-temsilcisi-filoji.jpg

Burada en çok hangi elementle bağlantılı olduğunuzu göreceksiniz. Bazı insanlar için bu dört elementin enerjisi de yoğundur ve hepsiyle de bağlantılılardır, ancak bazılarıysa doğrudan tek bir kategoriye aittir.

ruh-elementleri.jpeg

Peki siz kendi elementinizin hangisi olduğunu düşünüyorsunuz?

Ateş

ates-elementi.jpg

Ateş ruhlar dünyaya verecekleri bir mesajları olduğu için buradadırlar. İçlerinde sonsuz bir alev vardır ve bu da onları rüyalarının ve hayallerinin peşinden koşmaya ve onları elde etmeye iter.  Benliklerine karşı doğru olduklarında gerçekten çok büyük işlere imza atabilirler. Ancak doğru bir denge olmazsa ateş ruhutıpkı  doğada olduğu gibi, çok yoğun bir şekilde agresif ve baskın olabilir. Yollarına çıkıp onları engelleyenlere karşı acımasız olurlar. Ancak daha büyük resme odaklandıklarında ve asıl güçlerini hatırladıklarında, rahat hissetmeye başlarlar ve mantıklarını hemen bulurlar. Ateş ruhların sorunu düzen dışı olmalarıdır. Kontrol altında olmadığı zaman bir yangın gibi yakıp kavururken, kendilerini kontrol altında tutabildiklerinde, bir meşale gibi aydıklık saçarlar.

Toprak

toprak-elementi.jpg

Toprak ruhlar bu gezegene iyileştirmek için gelmiştir. Kendilerini, başkalarını ve tüm dünyayı iyileştirmek… Doğal iyileştiriciler oldukları için bitkiler ve iyileştirici özellikleri onları çeker. Çiçek, bitki ve ağaçlara karşı içten gelen ve anlamlandıramadıkları bir sevgi beslerler. Toprağa uyumludurlar ve bunu içten bir şekilde hissederler. Amacı bu dünyayı daha iyi yaşanılır bir hale getirmek olan herşeyi sonuna kadar desteklerler. Ruh elementi toprak olanlar çok kararlıdırlar ve görevlerini yerine getirebilmek için sorumluluk almaktan kaçmazlar. Doğuştan liderlerdir ve genellikle hayatta sevdikleri insanlara yardımcı olabilmek için her zaman boş vakit ayırabilirler. Dengelerini kaybettiklerinde soğuklaşırlar, uzak ve endişeli dururlar. Dengelerini bulabilmek için doğada vakit geçirmeleri gerekir.

Hava

hava-elementi.jpg

Hava ruhlar dünyaya yenilik ve vizyon getirmek için gelmişlerdir. Amaçları çok kutsaldır ve onlar aslında doğal öğretmenlerdir. Hava ruhlar öngörülü kişilerdir ve yenilikçi düşünceleri ve inançları sayesinde kalıcı değişiklikler yaparlar. Barışın koruyucusudurlar ve onu koruyabilmek için her şeyi göze alırlar. Herhangi bir durumu veya bir anlaşmazlığı çözebilecek doğal yetenekleri vardır. Ancak insanlar onların güvenini ve emeğini suistimal ettiği zaman doğal dengelerini kaybederler. Dengelerini kaybettiklerinde ise kendilerini diğer insanlardan soyutlamaya meyilli olurlar ve güvensizlik hissi yaşayabilirler.

Su

su-elementi.jpg

Su ruhlar dünyaya sanat, müzik ve yaratıcılık vasıtasıyla şifa dağıtmaya gelmişlerdir. Aşırı içgüdüsel kimselerdir. Yaratıcılık taraflarıyla araları çok iyidir ve her şeyi açık bir zihin ve açık bir kalp ile keşfederler. Su ruhlar çevrelerine karşı çok hassastırlar ve insanların enerjileriyle çabucak kaynaşırlar. Ve bunun farkında olmadan yaparlar. Sezgileri kuvvetlidir. Su ruhu kim olduklarını bilmeleri ve yaratıcılıklarına özgürce dolaşmayı izin vermeleri sayesinde canlanabilir. Geleneklere uymayan doğaları vardır ve uymaya zorlandıklarında dengelerini kaybederler. Dengelerini kaybettiklerinde bitkin ve bunalmış hisseder, aşırı hassas ve endişeli olurlar. Bir şeyle duygusal taraflarıyla ilgilenmek onlar için çok önemlidir. Kötü enerji kalıntılarını göz yaşıyla atmak onlara çok yardım eder.

Kaynak:filoji.com

Bu konuyu yazdır

  Kötü Bir Enerji Tarafından Rahatsız Ediliyor Olabilirsiniz! Aura Enerjinizi Temizleme
Yazar: Archilles - 17-05-2018, Saat: 21:04 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Hayatta hepimize belli durumlar ve ilişkiler cazip gelir. Bu şeyler mıknatıslı gibidir ve bizi çekerler. Hepimizin hayatta alması gereken dersler vardır ve bize cazip gelen insanlar aslında bize hayat serüvenimizde yardımcı olacak insanlardır.

aura-kotu-enerji-758x398.jpg

Yolumuzda olan her şeyi yaşamamız gereklidir ancak kendimizi toksik enerjilerden arındırabileceğimizden de emin olmalıyız. Aslında kendimiz ile ne kadar temasta olursak o kadar çok kendimizi arındırmaya ihtiyacımız vardır. Çünkü bu karanlık enerjilere karşı çok hassasızdır. Ne kadar anlayışlı olursanız o kadar çok insanları kendinize çekebileceğinizi fark edebilirsiniz. Bu yüzden kendinizle daha fazla duygusal yük taşırsınız.

aura-enerjisi.jpg

Mistik bir ortam yaratın.
Çeşitli kültürlerde de bilindiği üzere, tütsüler aracılığıyla yaratılan ortamdan kaynaklı huşu hissi, sizi kötü enerjilerden arındıracak ve enerji seviyenizi oldukça fazla yükseltecek bir aktivitedir. Kaliteli bir tütsü aracılığıyla, kısık ışıkta oturun ve gündelik hayatla ilgili her şeyi geride bıraktığınızı hayal ederek kendinize saklı bir an yaratarak kendinizle vakit geçirin. 15 dakika gibi kısa bir sürenin ardından dahi kendinizi yenilenmiş hissedeceksiniz.

aura-enerjisi-1.jpg

Aromatik yağlar
Aromatik yağlar kendinizi bitkin ve tükenmiş hissettiğiniz anlarda sizi mutlu hissettirir. Vücudunuzun ve bulunduğunuz ortamdaki kokunun enerji seviyeniz üzerindeki etkileri oldukça yüksektir. Aromatik yağlar sizi kötü enerjiden arındırır ve beyninizin yaydığı dalga frekansını yükseltmeye yardımcı olur. En iyi aromatik yağlardan bazıları gül yağı, sandal ağacı yağı, nane yağı ve lavanta yağıdır. Duş sonrası vücudunuza bu yağlardan sürebilirsiniz.

Meditasyon
Meditasyon hafızamızı güçlendiren, odaklanma yeteneğimizi arttıran birçok şeyle bağlantılıdır. Gündelik hayatta yüksek konsantrasyon sağlayabilen bireyler meditasyonun yarattığı enerji sarmalından iyi faydalanabilen kişilerdir. Meditasyon sizi gerçek enerji kaynağınızla bir araya getirir. Meditasyon çeşitlerinin en pratiği olarak bilinen “mindfulness” ile ilgili daha fazla bilgi almak için aşağıdaki yazımıza göz atabilirsiniz;

İyileştirici olumlamalar yapın;
Basit gibi görünen bu cümleler aslında, oldukça güçlü silahlardır;

1. Tevazunun öneminin farkındayım. Kendi kendime yeterliyim.
2. Mutluluk saçan, güzel ve güçlü biriyim, tutkulu bir hayatın tadını çıkarıyorum.
3. Kendimi her şeyimle kabul ediyorum. Hem güçlü yönlerimin hem de zayıf noktalarımın farkındayım.
4. Sevgi hayattaki her şeyin cevabıdır, koşulsuz şartsız severim ve sevilirim.
5. Düşüncelerim pozitiftir ve kendimi doğru ve açık bir şekilde ifade edebiliyorum.
6. Akıllıyım ve hayatın gerektirdiklerinin farkındayım.
7. Evrense enerjiyle bir bütün halindeyim.

Affetmeyi öğrenin
Affetmeyi öğrenmek sizin cömertlik yolunda ilerlediğinizin en önemli işaretlerinden biridir. Yüksek enerjinin geçtiği psikoloji öğretileri, affetmeyi ve öğrenmeyi destekler. Affetmeyi öğrenmek, uğraşmak zorunda kaldığımız şeylerin gerçeğini göz ardı etmez. Affetmek bir zayıflık göstergesi değildir aksine doğruluk ve cesaret ister. Yalnızca affetmek ve sevgi o hasretini çektiğimiz huzuru getirir. Hintli bilge Meher Baba’nın da dediği gibi ‘’gerçek sevgi korkaklar için değildir’’.

Günlük tutun
Tarihte sözü geçen çoğu insan hayatlarının detaylı günlüklerini tutmuşlardır. Günlük onlara iki şeyi vermiştir: gelecek kuşaklar için kalıcı bir kaynak ve yazan kişiye içini dökme fırsatı. İhtiyacınız olmadığını düşünseniz dahi, günlük tutmak size hemen tadını çıkarabileceğiniz birçok şey sunar. Sizi daha pratik yapabilir ve yaratıcılığınızı dizginleyebilirsiniz. Belki düzenli yazarak içinizi dökme fırsatı yakalayacaksınız. Tüm bunlar günlük tutmaya değecek şeyler.

siir-yazmak-1.jpg

Doğada vakit geçirin
Doğada vakit geçirmenin hem fiziksel hem de zihinsel olarak birçok katkı yaptığı birçok araştırmada kanıtlanmıştır. Michigan Üniversitesi’nde yapılan araştırma doğanın zihinsel yorgunluk ve stres üzerine etkisini araştırmıştır. Bu araştırmada doğada olmanın bizi rahatlattığı, hafızamızı geliştirdiği, dikkatimizi arttırdığı ve kavrayışımızı arttırdığı ortaya çıkarılmıştır. Böylesine basit bir olayın psikolojimiz üzerinde bu denli büyük etkisi olması sizce de inanılmaz değil mi?

doga-ve-kamp-11.jpg

Sınırlarınızı belirleyin
Hangi durumların size daha rahat geldiğine karar verdiğinizde isteklerinizi, ihtiyaçlarınızı ve kendinize nasıl daha iyi bakabileceğinizi öğrenirsiniz. Ve daha sonradan kendinizden emin bir şekilde kararlar vereceksiniz ve enerjinizi size hayat veren bu şeylere doğru çevireceksiniz.

Kaynak:filoji.com

Bu konuyu yazdır

  Yeni Ayda Elementinize Göre Yapabileceğimiz Ritüeller… Güzellikler Bizimle Olsun
Yazar: Archilles - 17-05-2018, Saat: 15:24 - Forum: MEDİTASYON - Yorum Yok

Su grubu burçları; Yengeç, Akrep ve Balık’tır. Özellikleri; çok duygusal ve sezgileri kuvvetlidir. Ağlayıp rahatlama özellikleri vardır, bazıları doğuştan şifacı olabilir…

Ateş burçları, Koç, Aslan ve Yay’dır. Özellikleri; Sabırsız, gezgin, lider, düştüğünde yerden kalkmasını bilen insanlardır…

Toprak burçları Boğa, Başak ve Oğlak’tır. Özellikleri; mantıklı, anaç, doğayı seven, ve dayanıklı kişilerdir…

Hava burçları; İkizler, Terazi ve Kova’dır. Özellikleri; kafasına göre yaşayan, zeki ,entelektüel, hümanist yaratılışları vardır…

Aşağıdaki ritüelleri burcunuz ve yükselen burcunuza göre yapabileceğiniz gibi ihtiyacınız olan ritüeli de yapabilirsiniz. Sonuçta bu dört element hepimizin içinde bulunuyor…

s-2b5563eb20b3f218f8eb3db178aa4cad2692825e.jpg

Ritüeller:

1)Su ile Çalışma: Ellerinizi dirsekten itibaren soğuk suya tutun ve iyice yıkayın, kullandığınız uğur yüzükleri varsa onları da akan suda iyice yıkayın… Ve birisine söylemek istediğiniz bir şey varsa ve içinizde kaldıysa, pişmanlık duyuyorsanız akan suya tüm dertlerinizi anlatın, anlatın, anlatın… Arkasından ellreinizi dirsekten itibaren tekrar yıkayın ve uğur getiren takılarınızdan bir tanesini şans getirmesini dileyerek takın…

2)Ateşle Çalışma: Evinizdeki bir kapta adaçayı yakabilirsiniz ve bunu yaparken üstünüzden bütün ağırlıkların bütün olumsuzların gittiğini düşünebilirsiniz… Ayrıca karanfil ve tuz yakarak aynı çalışmayı tekrarlayabilirsiniz…

Yere kırmızı bir mum koyun ve gece 21.00-21.30 arası üstünden üç kere atlayarak geçin. Ve üzerimdeki tüm nazarlar ateşte yandı, bitti, kül oldu deyin…

3)Toprak ile çalışma: Parka gidin bir ağaca yaslanıp 10 dakika sessiz kalın ve cevreyi dinleyin. Arkasından elinize bir kağıt kalem alın ve dileklerinizi yazmaya başlayın. Yazmanız bitince ağaca yaslanıp bi 10 dakika daha oturun Ve gökyüzünden dilek kağıdınıza yeşil ışık yağdığını hayal edin. Ve elinizdeki dilekleri toprağa ekin ve ekerken dileklerim çoktan oldu, çoktan oldu, çoktan oldu deyin…

Ve eve dönüş yolunda karşınıza kuş tüyü çıkarsa bunun dileklerinizin olacağına dair işaret olarak algılayın…

4)Hava ile çalışma: Burnunuzdan nefes alın ve ağzınızdan nefes verin ve bunu üç kez tekrarlayın. Arkasından 3 kez derin nefes alın ve her nefes alışınızda  içinize, şans, bolluk, bereket, huzur, neşe, iyi haberlerin geldiğini hayal edin.

Arkasından sokağa çıkıp yarım saat yürüyüş yapın enerjinizin arttığını göreceksiniz…

Sağlıcakla,

Kaynak: Anette İnselberg

Bu konuyu yazdır

  En sık kullandığınız kelimeleri değiştirin, hayatınız değişsin
Yazar: Archilles - 17-05-2018, Saat: 00:06 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

“Dil, davranışlarımızı şekillendirir ve kullandığımız her bir kelime sayısız kişisel anlam barındırır. Doğru kelimeleri, doğru şekilde kullanmak ise bize sevgi, para ve saygı getirir. Yanlış kelimeler veya doğru kelimeleri yanlış şekilde kullanmak ise bizi bir çatışmaya sürükler. Eğer hedeflerimize ulaşmak ve hayallerimizi gerçekleştirmek istiyorsak, konuşmalarımızı bir orkestra şefi gibi dikkatlice yönetmeliyiz.”

Bu cümleler, Dr. Andrew Newberg’in “Words Can Change Your Brain” (Kelimeler Beyninizi Değiştirebilir) kitabından.

İnsanlık tarihi; toplumların duygularını dönüştürmek, kaderini şekillendirmek, destek sağlamak için kelimelerin gücünden yararlanan liderlerin hikayeleriyle dolu. Dünyanın dört bir köşesindeki liderlerin konuşmalarından öğrendiğimiz en önemli şey, inandığımız şeyler kelimelerle şekilleniyor ve ancak kelimelerle değiştirilebiliyor. Peki ya bizim kendimizi değiştirmek, harekete geçmek, hayatımızı iyileştirmek için kullanabileceğimiz kelimeler?

Kelimeler, yaşadığımız deneyimleri paylaşmak ve ifade etmek için kullandığımız araçlardır. Peki sık sık kullandığınız kelimelerin, sizin kendi kendinizle kurduğunuz iletişimi nasıl etkilediğini hiç fark ettiniz mi?

Başkalarıyla iletişim kurarken değiştirdiğiniz tek bir kelime, karşınızdaki insanların duygularını ve davranışlarını hızlıca değiştirme gücüne sahip. Duygularınızı anlatmak için kullandığınız ve alışkın olduğunu kelimeleri değiştirmek, aynı zamanda sizin de nasıl düşündüğünüzü, nasıl hissettiğinizi, nasıl yaşadığınızı değiştirmenizi sağlar. İşte buna kelimelerin dönüştürücü gücü deniyor.

spiritual-books-9281.jpg

Compton’s Encyclopedia’ya göre İngilizce’de 500 bin kelime bulunuyor. Ortalama bir insan bu dildeki kelimelerin sadece yüzde 0,5’i olan 2 bin kelimeyi kullanıyor. Peki en sık kullandığımız kelimelerin sayısı kaç? Ortalama 200-300 arasında değişiyor. Gerçekten de inanılır gibi değil.

İnsanlar duygularını ve fikirlerini anlatmak için bu kadar geniş bir kaynağa sahipken neden böylesine fakir ve güçsüz bir kelime dağarcığı kullansın ki? Beynimiz büyük bir hızla çalışır ve karşımıza çıkan şeylerin ne anlama geldiği anlamamız için olabildiğince hızlı bir şekilde bize yardım eder. Bunun bir sonucu olarak bizler de aynı kelimeleri tekrar tekrar kullanma eğilimi sergileriz. Hatta çoğu zaman kısaltmalar kullanılır, bu kısaltmalar zamanla duygularımızı da kısaltmaya başlar.

Asıl sorun, duygularımızı anlatmak için kelimelerimizi bilinçli bir şekilde seçmiyor olmamızdan kaynaklanıyor. Stres yaratan bir duygu yaşadığımızda, bu durum için alışkın olduğumuz kelimeyi anında söylüyoruz. Bunun sonucu olarak kullandığımız kelime, bizim yaşadığımız deneyim haline geliyor. Kelimeler, vücudumuzda biyokimyasal bir etki yaratır. Örneğin “Kendimi bitik hissediyorum” dediğinizde, “Biraz yorgunum” dediğiniz zamankinden çok daha farklı bir biyokimyasal etki yaratırsınız. Aynı şey başkalarından duyduğumuz kelimeler için de geçerli. Karşınızdaki bir kişi size “Sanırım yanlış yaptın”, “Sanırım yanlış yoldasın” veya “Yalan söylüyorsun” dediğinde, sizde farklı biyokimyasal etkiler oluşuyor değil mi?

Tüm bunlardan daha şaşırtıcı olanı, birçoğumuzun en sık kullandığı kelimelerin neredeyse yarısının negatif anlamlar taşıyor olması. Uzmanlar, kalabalık gruplarla yaptıkları toplantılarda katılımcılardan son bir haftada yaşadıkları duyguları yazmalarını istemiş. Bunun sonucunda insanların ortalama 11-12 duygu yazdığı ve bunların da 5-6 tanesinin olumsuz anlamlar içeren kelimeler olduğu anlaşılmış. Bu da şunu gösteriyor; deneyimlerimizi oluşturan ve kendi üzerimizde biyokimyasal etkiler bırakan en sık kullandığımız kelimelerin neredeyse yarısı olumsuz ve dolayısıyla üzerimizde olumsuz etkiler bırakıyor.

Oysa bu bir kısır döngü değil. Kendinize 10 günlük bir diyet uygulayabilirsiniz ve her seferinde bilinçsizce olumsuz bir kelime kullanmak istediğinizde, bunun yerine bilinçli olarak bir başka kelime düşünebilirsiniz. Peki sadece en sık kullandığınız kelimeleri değiştirerek, nasıl hissettiğinizi ve hayat kalitenizi değiştirebilir misiniz? Evet. Eğer hayatınızı değiştirmek, kararlarınızı ve eylemlerinizi bilinçli olarak şekillendirmek istiyorsanız kullandığınız kelimeleri değiştirin. Kelimeler sizin duygularınızı anlatma biçiminiz ise, bu anlatma biçimini değiştirerek hayatta pek çok şeyi değiştirebileceğinizi göreceksiniz.

Kaynak: uplifers.com

Bu konuyu yazdır

  Depremler Mevsim Geçişleri ya da Ayın Hareketleri Sonucu Tetiklenmiyor
Yazar: Archilles - 16-05-2018, Saat: 17:54 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

İnsanlık çok uzun süreden beri dolunayı birçok şey için suçluyor. Modern veri analizleri doğum zamanları, kazalar ve birçok dolunayla ilgili efsaneyi delmiştir. Çürütülen yeni olgu ise ay safhalarının deprem yarattığına dair varsayımdır. Çalışmada depremlerin mevsim geçişleriyle de bir ilgisi olmadığını ispatladı.

depremler-mevsim-gecisleri-ya-da-ayin-ha...24x576.jpg

İnsanlık çok uzun süreden beri dolunayı birçok şey için suçluyor. Modern veri analizleri doğum zamanları, kazalar ve birçok dolunayla ilgili efsaneyi delmiştir. Çürütülen yeni olgu ise ay safhalarının deprem yarattığına dair varsayımdır. Çalışmada depremlerin mevsim geçişleriyle de bir ilgisi olmadığını ispatladı.

Ay’ın gelgit etkisi sebebiyle yerçekiminin yerkabuğunu sallamaya yetecek kadar çekme yaratabileceği fikri gülünç bir varsayım değildir. Hatta suyun ağırlığı okyanusların altındaki fay hatlarını tetikleyebilir. Ay’ın Dünya’ya yansıdığı ışık miktarı önemli olmasa da, Ay ve Güneş gökyüzünde birbirine yakın olduğunda ya da tam tersi hallerde, gelgitler daha büyükken, sırasıyla yeni ve tam Aylarda meydana geleceği iddia edilmektedir. Bazı çalışmalar, ay döngüsü ile deprem sıklığı arasında bir ilişki bulduğunu iddia etti ancak ABD Jeoloji Araştırması birliğinden Dr. Susan Hough, bu ilişkin oldukça zayıf olduğunu belirtti.

depremler-mevsim-gecisleri-ya-da-ayin-ha...miyor2.gif

İnsanlık çok uzun süreden beri dolunayı birçok şey için suçluyor. Modern veri analizleri doğum zamanları, kazalar ve birçok dolunayla ilgili efsaneyi delmiştir. Çürütülen yeni olgu ise ay safhalarının deprem yarattığına dair varsayımdır. Çalışmada depremlerin mevsim geçişleriyle de bir ilgisi olmadığını ispatladı.

Ay’ın gelgit etkisi sebebiyle yerçekiminin yerkabuğunu sallamaya yetecek kadar çekme yaratabileceği fikri gülünç bir varsayım değildir. Hatta suyun ağırlığı okyanusların altındaki fay hatlarını tetikleyebilir. Ay’ın Dünya’ya yansıdığı ışık miktarı önemli olmasa da, Ay ve Güneş gökyüzünde birbirine yakın olduğunda ya da tam tersi hallerde, gelgitler daha büyükken, sırasıyla yeni ve tam Aylarda meydana geleceği iddia edilmektedir. Bazı çalışmalar, ay döngüsü ile deprem sıklığı arasında bir ilişki bulduğunu iddia etti ancak ABD Jeoloji Araştırması birliğinden Dr. Susan Hough, bu ilişkin oldukça zayıf olduğunu belirtti.

depremler-mevsim-gecisleri-ya-da-ayin-ha...miyor3.jpg

Hough 400 yıllık Rihter ölçeğine göre 8 ve üzerinde olan 204 depremin verilerini inceledi. Elde edilen örneklerde yeni ayın yedinci gününde 16 deprem olduğu anlaşıldı. Hough elde edilen verilerin tamamıyla rastgele olduğunu ve ay gelgitlerinin bu dönemde minimum seviyede olduğunu kaydetti. Benzer şekilde, Hough yılın belirli günlerinde çok büyük depremler için bir araya gelme eğilimi bulamadı. Hough, çalışmalarının aksine ikna olmuş zihinleri değiştirmesini beklemiyor.

Bir sonraki büyük depremin dolunaya denk gelmesi halinde, ay hareketlerinin deprem yaptığı fikri yeniden masaya yatırılacaktır. Ay’ın depremleri tetiklediğine dair birçok çalışma bulunuyor. Bazı durumlarda ilişkiler tespit edilse de okyanuslar dışında fiziksel bir tesiri kanıtlamak oldukça zor.

Kaynak: iflscience.com/physics/no-earthquakes-are-not-affected-by-the-seasons-or-moon-phases/

Bu konuyu yazdır