Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Forum İstatistikleri |
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065
Detaylı İstatistikler
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 729 kullanıcı aktif » 1 Kayıtlı » 728 Ziyaretçi ceylaninreallife
|
Son Aktiviteler |
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 339
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 310
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,018
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,143
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,083
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,007
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,154
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,525
|
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,287
|
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,175
|
|
|
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE 19 SAYISININ GİZEMİ (MUTLAKA OKU) |
Yazar: Emka - 04-07-2017, Saat: 11:14 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Mustafa Kemal Atatürk'ün necip Milletimize yapmış olduğu büyük hizmet, O'nun Allah tarafından özel olarak yaratıldığını gösteren en büyük belgelerden biridir.. Bu hizmetinin dışında Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatını incelediğimizde, şaşırtıcı bir gerçekle daha karşılaşırız: Hayatının hayret uyandırıcı düzeyde 19 sayısı ile kodlanmış olması. Birazdan tüm açıklığıyla şahit olacağınız bu büyük mucizeden bahsetmeden önce, sizlere çok küçük bir matematik bilgisi sunmayı zaruri buldum, çünkü okurken kavram yanılgısı olmasın istedim. Mucizenin büyüklüğünü daha iyi kavrayabilmeniz için lütfen önce aşağıdaki küçük notu okuyunuz:
ÖNEMLİ NOT: Aşağıda birazdan okuyacağınız yazılarda sık sık "19'un tam katı olan sayı" kelimeleriyle karşılaşacaksınız. 19'un tam katı olan sayı demek, 19 ile kalansız bölünebilen tam sayı demektir. Örneğin 19, 38, 57, 76... bu sayılar 19 ile kalansız olarak bölünebilmektedir, dolayısıyla bu sayılar 19'un tam katıdır. Başka bir örnek daha vereyim: 1881 sayısı 19'un tam katıdır, çünkü 19 ile tam bölünebilir. (99*19=1881dir.)
ALLAH ATATÜRK'ÜN HAYATINI MUCİZEVİ ŞEKİLDE 19 İLE KODLAMIŞTIR.
- Mustafa Kemal Atatürk 19. Asrın bitimine 19 yıl kala, 19'un tam katı olan 1881 yılında doğdu. Ayrıca 1881 yılını hicri takvime çevirdiğimizde karşımıza çıkan 1297 değerinin rakamları toplamı da hayret uyandırıcı şekilde 19'dur. (99x19=1881; yani 19'un tam katıdır)
- Atatürk -kendi deyimiyle- 19 Mayıs'ta sabah Ezanı okunuyorken doğdu.
- Atatürk Selanik'te doğdu. İlginç olan nokta, Selanik kelimesinin ebced değeri 19'un tam katı olan 171'dir. (9x19=171; yani 171 19'un tam katıdır.)
- Mustafa Kemal Atatürk 19'un tam katı olan 1938 yılında ve yine 19'un tam katı olan 57 yaşında vefat etmiştir.
- 10 Kasım günü saat 9'da (10+9) vefat etmiştir. Cenazesi 19 Kasım'da Yavuz Zırhlısı ile İzmit'e götürülmüştür. Cenazesinde çalınan Chopin'in cenaze marşının numarası 19' dur. Bu marsta 19 nota vardır.
Ayrıca Atatürk ölmeden bir gün önce, duvarda asılı duran Kuran'ın sayfa belirteç ipinin 19. sayfada olduğu, kendisine Yasin-i Şerif okuyan imamlar tarafından açıklanmıştı. ( sene 1967: İmam ı sunufi)
Ve yine Ayrıca Ölmeden önce yatağının altında bulunan hatıra otomatik silahında 19 dolu mermi bulunuyordu
- Atatürk ölmeden önce 19.000 lira miras bırakmıştır. (yine 19'un tam katı)
- "MUSTAFA KEMAL ATATÜRK" harf sayısı 19'dur.
- "NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE" Atatürk'ün önemli sözü 19 hafttir.
- "İSTİKBAL GÖKLERDEDİR" Atatürk'ün önemli sözü 19 harftir.
- Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi başlığıyla birlikte 19 cümledir.
- Atatürk Nüfus Cüzdanı Numarası: 993814dür. Şaşırtıcı olan ise bu sayının 19'un tam katı olmasıdır.
- TBMM'nin ilk kütüğündeki sıra numarası: 19
- Nüfus Kütüğündeki sıra numarası: 19
- Hayatı boyunca Atatürk'e verilen madalyalar toplamı: 19
- İstanbul Akaretler'de kaldığı evin numarası: 19'dur. Ayrıca hayatı boyunca İstanbul'a toplam 19 kez gitmiştir.
Kurtuluş Savaşı Yıllarında Atatürk üzerinde Tecelli Eden 19 Mucizesi
- Atatürk İstanbul'da 9'uncu ordu müfettişliği'ne atandıktan 19 gün sonra, 19 Mayıs 1919 tarihinde, 19 yolcusu bulunan bandırma vapuruna binip Kurtuluş savaşını başlatmak için Samsun'a Ayak bastı. Samsun'a vardığında 19'un tam katı olan 38 yaşındaydı. Samsun'da sadece 19 gün kaldı. (Bu çok büyük bir mucizedir)
- 4 Temmuz 1919'da Erzurum'a gitti, 19 gün sonra orada Erzurum Kongresini Topladı.
- 4 Eylül 1919'da toplanan Sivas Kongresi'nden 114 gün sonra Ankara'ya gitti. Bizi şaşırtan nokta, 114 sayısı 19'un tam katıdır. (19*=114)
- TBMM'nin kurulmasına 19 Mart'ta tarihinde karar verdi. (19 Mart 1920)
- Milli Mücadele’ye fiili olarak başlanması için komutanlar ile yaptığı konuşma ve mecliste milli davanın gerçekleşmesi yolunda güdülecek siyasetin karara bağlanma tarihi: 19 Kasım 1919
Mustafa Kemal Atatürk 19'un tamkatı olan 57 yıl yaşamıştır. 57 sayısı 19'un tam katıdır ve üç tane 19'u içinde barındırır. (19+19+19=57) Mustafa Kemal'in hayatını üç evreye ayırdığımızda şaşırtıcı bir sonuçla karşılaşıyoruz:
Atatürk'ün ilk 19 yıllık bölümü çocukluk ve hazırlık yıllarıyla geçerken, tam 19 yaşına bastığında, 1900 yılında Harp Okulu'na giriyor. Ayrıca bu okulu 20. olarak bitirdi, bunlardan biri yabancı kökenliydi; dolayısıyla 19. Türk olarak bitirdi.
İkinci 19 yıllık döneminde Askerlik ve siyaset alanında faliyetler yaparken, tam 38 yaşına bastığında (2*19=38) yani üçüncü 19 yıllık dönemine gireceği anda, yepyeni bir Türkiye Devleti kurmak amacıyla 19 yolcusu bulunan Bandırma vapuruyla 19 Mayıs 1919'da Samsuna çıkıyor.
Üçüncü 19 yıllık döneminde yeni Türk devletinin kuruluşu için mücadele veriyor.
Çanakkale Savaşı Sırasında Mustafa Kemal Üzerinde tecelli eden 19 Mucizesi
19 Aralik'ta albay olduktan 19 gun sonra Çanakkale'de komutan olarak atandığı tümen numarasi 19'dur.
Çanakkale Savaşının en kanlı günlerinden biri olan 19 Mayıs günü, 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal, düşmanı Conkbayırı'nda durdurmayı başardı. Bu vesileyle 19 Mayıs'ta Miralaylığa terfi etti. (19 Mayıs 1915)
Mustafa Kemal Atatürk Çanakkale savaşında 57. Alay komutanı olarak görev yapmıştır. 57 sayısı 19'un tam katıdır.
Ayrıca Çanakkale savaşında 19 düşman askerine Türk asker elbisesi giydirip kendi ordularına doğru el göstererek ''yürümezseniz vururum!'' emri ile düşmanın üzerine gönderdi, böylece 19' unu da infaz etmişti.
ALLAH MUSTAFA KEMAL'İ ÖZEL OLARAK YARATMIŞTIR
Mustafa Kemal Atatürk Türkiye'ye ilk defa 19 ilde 19 ilahiyat fakültesi açtırmıştır.
Kuran-ı Kerim in 76 sayfası sayfası ezberindedir. 76 sayısı yine 19'un tam katıdır.
Atatürk Latife Hanım ile 912 gün evli kalmıştır. Şaşırtıcı olan, 912 sayısının 19'un tam katı olmasıdır. 19*48=912
ATATÜRK'ÜN ASKERLİK İLE İLGİLİ BİLGİLERİNDE 19 MUCİZESİ
Mustafa Kemal'in komuta ettiği bütün orduların numarası 19'un tam katıdır. Örneğin Çanakkale savaşında komuta ettiği tümen numarası 19'dur. Çanakkale'de 57. alay komutanıydı. Komutanı olduğu bir başka alayın numarası da 57 idi.
19 yaşına bastığında, 1900 yılında Harp Okulu'na giriyor. Ayrıca Bu okulu 20. olarak bitirdi, bunlardan biri yabancı kökenliydi; dolayısıyla 19. Türk olarak bitirdi.
İstanbul Harp okuluna kaydı 1900 yılında gerçekleşmiştir.
Harp Akademisinin 57. (19'un tam katıdır) döneminde, Atatürk Harp Akademisine kaydoldu.
Mustafa Kemal'in ilk askeri görevi, 19. kolordu komutanlığıdır.
Yüzbaşı olarak orduya katılış sırası 19'un tam katı olan 38'dir.
19 Mart'da tuğgeneral oldu. (19 Mart 1916)
19 Nisan'da İstanbul’a giren Hareket Ordusunda Kurmay Başkanı olarak görev yaptı. (19 Nisan 1909)
Atatürk Harp Okulundan mezun olduktan 19 yıl sonra, 19 Eylül günü Mareşal oldu ve Gazilik unvanı verildi.
Ayrıca 19 Aralık 1904 günü hürriyet fikirlerinden dolayı Yıldız Sarayına çağrıldı. (19 Aralık 1904)
SONUÇ
Milletimizin kahramanı Mustafa Kemal Atatürk, zahirde görünen tüm zorluklara rağmen modern, laik, demokratik bir Türkiye Cumhuriyetini kurmakla zaten bir mucizenin gerçekleşmesine vesile olmuştur. Bununla birlikte yukarıda Mustafa Kemal ile ilgili verdiğimiz bilgileri akıl süzgecinden geçirip değerlendirdiğimizde, açıkça başka bir mucizesiyle daha karşılaşıyoruz: Mustafa Kemal'in hayatındaki kritik tarihler, Mustafa Kemal ile ilgili temel bilgiler mucizevi şekilde 19 ile kodlanmıştır. Elbette ki bunların hiçbiri kör tesadüflerin eseri değildir. 19 Mucizesini Atatürk'ün üzerinde tecelli ettiren Allah'dır. Allah Mustafa Kemal'i necip Türk Milletine armağan olarak özel yaratmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk'ün 19 Mucizesine yönelik internet ortamında yorumlarda bulunan bir kısım kişiler, Mustafa Kemal'in hayatının aslında 19 ile kodlu olmadığı, sadece insanlar tarafından zorla 19 sayısının bulunmaya çalışıldığı eleştirisinde bulunmaktadırlar. Örneğin Uludağ Sözlükte biri şöyle bir yorumda bulunmuş:
"bizde atatürkten tam 100 sene sonra doğmuş bir nesiliz. bi b... yarıyorumu hayır. 1+9+8+1= 19 ee noldu şimdi, hatta bu sayıya 19 ekleyip 19 çıkarırsak yine 19 hatta ve hatta 2 ile çarpıp ikiye bölünce, ve karesini alıp karekökünü alınca yine 19. neden bi ... anladığımız yok neden memleket bu halde, çünkü hep böyle boş boş şeylerle uğraşıyoruz. ben ölünce de 19 tane davulcu gelsin, bi 9 8 lik çalsınlar. 9+8+2=19 babam da onlara bahşiş olarak 19 ar tl versin."
Buna benzer yorumlar baştan sona çarpıtmadır, var olan mucizeyi örtmektir. Mustafa Kemal'in 19'un tam katı olan 1881 yılında doğması normaldir, olabilirdir; fakat ölüm tarihinin de 19'un tam katına denk gelmesi akıl sahiplerini zorunlu olarak bu konuda düşünmeye sevk etmektedir. Her insan ayın 19'una defalarca kez rastlamıştır, fakat pek çok insan zahirde ayın 19'unda normal bir yaşam sürerken Mustafa Kemal çok kritik sayılabilecek olaylarla, durumlarla çoğunlukla ayın 19'unda karşılaşmıştır. Örneğin 19 Mayıs'ta Albay oldu, 19 Aralık'ta Miralay oldu, 19 Mart'ta Tuğgeneral oldu, 19 Eylül'de Mareşallik unvanı verildi, Cenazesi Yavuz zırhlısı ile 19 Kasım'da götürüldü, Hareket ordusu ile İstanbul'a 19 Nisan'da girdi. 19 yolcusu bulunan Bandırma vapuruyla 19 Mayıs 1919'da Milli Mücadeleyi başlatmak için Samsun'a varan ve orada 19 gün kalan Mustafa Kemal Atatürk idi. Ve Yukarıda diğer yazdıklarımızın hepsi göstermektedir ki Mustafa Kemal'in hayatının 19 ile kodlu olması, kör tesadüflerin eseri değil, Allah'ın yaratma sanatının bir tecellisidir.
19 rakamı sırlı bir rakamdır. Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'de 19 mucizesi ile karşılaşmaktayız. 19 sayısının, Ayetlerin içine şifresel bir biçimde yerleştirilmiş olması Kuran-ı Kerim'in Allah'ın Kelamı olduğunun bir göstergesidir. Örneğin Besmele Kuran'da 19 harftir. Kuran'da "Onun üzerinde ondokuz vardır." (Müddessir Suresi, 30) Ayeti ile dikkat çekilen bu sayı, Kuran'ın birçok yerinde şifrelenmiştir.
|
|
|
Suyun inanılmaz gücü: Telapati |
Yazar: Spiritüeller - 04-07-2017, Saat: 01:55 - Forum: TELEPATİ
- Yorum Yok
|
|
Suya yazılan alfabe, suyun H2O kimyasal formülünü değiştirmeyen ve bu sebeple şimdiye kadar okunamayan titreşimsel bir alfabedir. Bu alfabe, “Niyet” in alfabesidir…
Hani bir söz vardır; “Suya yazı yazılmaz” diye… Kaldırıp atmalı artık o sözü bence… Suya yazı yazılır… Lakin suya yazılan yazıyı okuma marifetini geliştirmek şartıyla… Ona yazılan cümlelerin alfabesi; bir takım fizik kuralları ile kurulmuştur. Ne mutlu ki bilim, artık o alfabeyi okunur hale getirmeye başlamıştır.
Su ile irtibata geçen her madde suda iz bırakır.
Suya iz bırakan maddeler onun kimyasını değiştirebilir. Ama suya yazılan alfabe, suyun H2O kimyasal formülünü değiştirmeyen ve bu sebeple şimdiye kadar okunamayan bir alfabedir. Bu alfabe, ” Niyet” in alfabesidir aslında…
Gümüş bir kaptan içtiğimiz su ile toprak kaptan içtiğimiz su, hele de plastik kaptan içtiğimiz su birbirinden neden farklıdır? İnce belli bardaktan içtiğimiz çay ile porselen fincandan içilen çayın aynı olmaması gibi… Çay tiryakileri bu farkı ayırt ederler her nedense. Hepsinin molekül yapısına baktığımızda; kimya bilimi bize aralarında bir fark olmadığını söylüyorken, bizim değişik algılamamızın sebebi nedir?
İşte bu farkı fark eden bilgi; kimyada değil, rezonans kanunlarındandır… Nasıl mı?
Su bilgiyi kaydeder ve kaydettikçe yeni nitelikler kazanır. Ama kimyasal bileşimi değişmez, rezonansı değişir. Kimyaya göre suyun bileşimi önemlidir, ayrıştırıcı kimya bilimi onun sadece H2O moleküllerine ve taşıdığı elementlere bakar. Oysa rezonans; suyun sadece moleküllerine değil, yapısına ve taşıdığı titreşime bakar. Suyun yapısı demek, onun moleküllerinin nasıl organize olduğu demektir. Su molekülleri bir araya gelerek bir grup oluştururlar. Bu gruplara da kümeler denir. Bu kümeler ise bir hafıza hücresi görevi görür.
Bu hafıza sisteminin çalışmasını ve etkileşimin okunmasını sağlayan alfabe; yapılanma kümelerini oluşturan su molekülü gruplarıdır. Ve siz isterseniz bu alfabe ile cümleler yaratabilir ve bu cümleleri değiştirebilirsiniz…
Suyun her bir hafıza hücresinde 440.000 bilgi hücresi bulunduğu kaydedilmiştir.
Bu hücrelerin her biri çevreleriyle kendilerine özgü bir etkileşim sağlar. Bu etkileşim sırasında su, dünya ile ilişkisini bir manyetik band gibi kaydeder. Odadaki elektriği açtığınızda, ona dua ettiğinizde, teşekkür ettiğinizde, öfke duyduğunuzda su değişir.
Bu işlemlerin hepsi suyu farklı bir rezonansta yapılandırır. Pozitif duygularla yapılandırılmış suyla beslenen bitkiler, diğerlerine göre çok daha fazla gelişir ve güzelleşir. Çünkü yapılandırılmış su, diğer suya göre 6 kat daha fazla foton enerjisi taşır. Yapılandırılmış sudan aldığınız çok küçük bir miktar su, çok daha büyük hacimli yapılandırılmamış suya katıldığında kendi içindeki cümleleri o suya yazar. Kutsal suların bir zerresinin katılmasıyla diğer suyun da kutsallaşmasının sebebi budur.
Roraima Dağının gizemli suyu
Suyun enerjisi ve yapısı ile ilgili en ilginç çalışmalardan biri, Brezilya ve Venezuela arasında bulunan 2270 metrelik Roraima Dağı’nda yapılmıştır. Dünyanın en gizemli yerlerinden birisi olarak kabul edilen ve son derece sert kuvars taşından oluşan bu dağın en tepesinde çok sayıda şelale bulunuyor. Kirlian tekniği ile çalışan bir cihazla bu dağın suyunun yaydığı ışık ölçülmüştür. (Işığın gücü, nesnenin taşıdığı enerjiyi yansıtır) Normal bir su ile Roraima dağının suyunun taşıdığı enerji karşılaştırılırken, hiç beklenmeyen bir sonuçla karşılaşıldı:
Roraima dağının suyu 40.000 kat fazla enerji taşıyordu. Bilim adamlarına göre bu su, bakir bir zamanın enerjisini yansıtıyordu. Çünkü dağ; dünyanın şimdiki titreşimlerine çok uzak ve gizemli Amazon Ormanlarındaydı. Üstelik suyu yapılandırdığını bildiğimiz kuvars kristallerinin içinden akıp geçiyordu. En ilginç olan ise; Roraima kelimesi bütün suların anası anlamına geliyordu…
Dünyanın hiçbir yerindeki su, bir diğer bölgedeki suyla aynı değildir. Çünkü su çıktığı toprakların mineral ve madenlerini aldığı kadar, o toprakların titreşimini ve enerjik bilgilerini de alır. O toprakların geçmiş tarihi bile suyunun üzerinde yazılıdır. İnsanın doğduğu toprakların karakterini yansıttığı söylenir ve eski insanlar bunu o toprağın suyuna bağlamıştır.
İşlenmiş, zenginleştirilmiş, arıtılmış su, kimyasal olarak mükemmel bile olsa, yaşamayan ölü bir sudur. İçinde yaşam ve enerji bulunmaz. Çünkü üzerine yazılan doğal yazı silinmiştir. Kaynaktan içilen doğal su bu yüzden şifalıdır. Doğanın üzerine cümleler yazdığı su, onu içen insan tarafından rezonans yasaları gereği kimyasal değil titreşimsel olarak algılanır.
Telepatinin taşıyıcısı, düşüncenin titreşimlerini kaydeden su molekülleri midir?
Suyun alfabesini çözmeye çalışan bilim insanlarının bir de yeni teorisi var: İnsanlar arasında gerçekleşen telepatinin aracısı, hücrelerinde taşıdıkları sudur.
İnsanların vücut sıvılarının (özellikle de ayna nöronlardaki) mesafeler arasındaki titreşimlerin dalgalarını kaydedip veriye çevirdiği gibi bir durum çıkıyor ortaya. Nobel ödüllü fizikçi Garnier Malet’e göre de; rüya sırasında yaşananlar, enerji bedenimiz aracılığıyla fizik bedenimizdeki suya kaydediliyor. Suyun tüm bunları yapabilmesi için, bir alfabe sistemine duyarlı olmasından başka bir açıklama yok. Evrendeki inanılmaz düzenin bilgi alışverişinin, bizim dünyamızdaki aracısının su olması hiç de inanılmaz değil. Düşünceler ve niyetler suya yazılabilir, niyetin alfabesini çözebilirseniz eğer. Çünkü niyetin bileşenleri çok boyutludur ve düşünce kadar lineer değil, bütünseldir…
Şeklini hatırlayan madde
Son yılların yine enteresan buluşlarından birisi, “Meta hidrojel” adı verilen ve şeklini hatırlayabilen maddedir. Doğada bulunmayan ve yapay olarak üretilen bu jeller, havada su gibi davranıyor, ama suya atıldığında katı hal alıyor.
Bu yeni meta-hidrojel madde kendi orijinal yapısını hatırlıyor. Bir kalıp içinde üretildikten sonra, suya atıldığında kalıba atılan haline tekrar tekrar giriyor. Bu madde, havaya maruz bırakılsa ya da sıvıya benzer haline geri sokulsa bile bu durum değişmiyor. Araştırmacılar bu maddenin su ilave edildiğinde harfleri oluşturan performansın görüntülerini hazırlamış.
Araştırmacı ekibinin başı olan Luo ve ekibi daha önce sentetik DNA kullanarak hidrojeller veya çoğunlukla su içeren jeller hazırlamıştı. Bu sefer, farklı bir mikroskopik yapıya sahip bir DNA hidrojeli hazırlamak istemişlerdi. Meta-hidrojellerini hazırladıktan kısa bir süre sonra benzersiz özelliklerini keşfettiler ve araştırmalarının sonucunu Nature Nanotechnology dergisinde bir makalede yayınladılar.
İsa’nın denizi şaraba dönüştürmesi, Musa’nın denizi ikiye ayırması, edilen yağmur dualarının yağmurla cevaplanması, vaftizin ve abdestin kutsallığı, ninelerimizin dualarını suya okuyup üflemesi, büyülerin suya konulup içilmesi, mantraların ve seslerin titreşiminin bedeni iyileştirmesi, yenilen yemeğin dua ve şükürle kutsanması, dünyadaki suyun başka hiç bir gezegende yaşam endeksi yaratamaması, müzik dinleyen bitkilerin çok daha fazla çiçek açması, suyun hafızasında taşıdığı cümlelerin eseridir.
Dünyada ilk anda ne kadar su varsa, hala aynı miktarda duruyor. Hepimiz ilk okyanusun suyundan bir parça taşıyoruz. Her bir kelimemiz bir su damlası için bir düşünce ve bilgi kaynağı oluşturuyor. Düşüncelerimizi ve dünyayı ne kadar kirlettiğimize bakarsak eğer, yaşam kaynağımız olan suyun ne kadar acı kelimelerle dolu bir kitap haline geldiğini anlamamak mümkün değil. Suyu en kısa sürede yapılandıran kelimeler ise Sevgi ve şükran…
Gelin hep birlikte suya yeni bir yazı yazalım…
Suyun bize verdiği yaşam titreşimi için, içinde 7 Milyar kere sevgi ve şükran kelimesi geçen bir kitap olsun… Bu yeni kitabı ona borçlu muyuz? Evet borçluyuz, çünkü tüm hücrelerimizden onu çekip aldığımızda biz bir hiçiz. Tüm damarlarımızda “O” aziz dolaşıyor…
Alıntı:indigodergisi
|
|
|
NİYETLERİN İNANILMAZ GÜCÜ |
Yazar: Spiritüeller - 04-07-2017, Saat: 01:45 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Evrende her şeyin bir niyeti vardır. Niyet, içimizdeki itici güçtür. Sonsuz ve kalıcıdır. Örneğin, çiçekler evrene oksijen vermek ve yaşama niyetiyle buradadırlar. Arzu ve isteklerinizi kelimeler ile ifade ettiğinizde, niyet enerjisinin gücü çalışmaya başlar. Niyetinizin frekansı ile aynı frekanstaki olay ve durumları size doğru çekmeye başlar.
Arzu ve isteklerimize olan inancımız niyet enerjisi ile bağlantılıdır. Ego zaman zaman bizi bu enerjiden ayırır. Niyet ettiğimizde, özgür irademiz yani seçimlerimiz niyet enerjisinin gücü ile bağlanır. Niyetinize uygun düşünceler ile bu düşüncelere uygun duygu ve olayları hayatınıza çekebilmek için dikkatinizi eğitmeniz çok önemlidir. Düşünceler statik, zihniniz ise dinamiktir. Düşüncelerin statik enerji olması demek, düşünceleriniz ile ilgili durum ve konuları size doğru çekilmesi anlamına gelir ki hayatınızda da bu çekimin sonuçlarını deneyimlersiniz. Bazen sonuç, arzuladığınız gibi olmayabilir. Bu durum, niyetinizin oluşmasını engelleyen başka bir inancın varlığını göstermektedir. Önemli olan niyetinizin gerçekleşmesini engelleyen düşünceyi yaratan inancı bulmaktır. Engelleyici düşünceyi oluşturan inancınızı fark ettikten sonra, niyetiniz ile uyumlu olup olmadığına bakarsınız. Uyumlu olmadığına kanaat getirdiğinizde ise yerine niyetinizi destekleyecek yeni bir inanç koyar ve bu yeni inanca uygun düşünceler üretmeye başlarsınız. Burada önemli olan yeni bir düşünce değişikliği yapmak yerine arzu ve isteklerinizle uyumlu bir düşünceyi seçmektir.
Hayatımızdaki her sonucun temelinde ve gelişiminde bir düşünce kalıbı yani bir inanç yatmaktadır. Bu düşünce kalıpları devamlılık gösterdikçe, düşünce kalıbı ile uyumlu deneyimler yaratılır. Düşünce kalıplarınızı (inançlarımızı) değiştirdiğinizde ise deneyimleriniz değişir. Örneğin; Kişi kendini yorgun hissettiğini düşündüğünde, bilinçaltı söylenenleri mantıksal bir süzgeçten geçirmez. Yorgunlukla ilgili hafızada bulunan tüm bilgiler açığa çıkar. Kişi kendini yorgun hissetmeye başladıkça daha yorgun hissetmeye başlar. “Korktuğun başına gelir” atasözü tam bu durum için söylenmiştir. “Bugün çok yoruldum” yerine akşama eve gittiğimde dinleneceğim. Veya” Hasta olmak istemiyoruz” yerine “ben sağlıklıyım” denmesi daha uygundur.
Kişi huzurlu, mutlu ve neşe içinde olduğunu düşünmeye başlar ise bilinçaltı ona benzer duyguların oluşmasında destek verir. Kişi kendini mutlu ve huzurlu hissetmeye başlar. Bu durum, kişinin kendine yapmış olduğu pozitif yüklemelerden kaynaklanmaktadır. Yani kişi kendi mutlululuğunu kendi yaratır ama kişi bazen bu durumu bir takım etkenlere bağlar. Ve“Güzel havalar beni hep mutlu eder, bana, huzur verir” der.
Yaşamınızda olası kötü şeyleri, sorunları düşündüğünüz sürece onların sonuçları ile karşılaşırsınız. Beyin olumlu düşünceler ile baş edebilmektedir. Sizi rahatsız eden olumsuz düşünceleri düşünmemek için kendinizi zorlayarak düşünmemeğe çalışmak onları düşünmeyi getirir. Beyninizi yanıltmak için en iyi formül ”başarısızlık yerine başarıya” düşünmeyi seçmektir. Mevlana’nın bu konuya uygun güzel bir deyişi var.
“Dostum sen düşünceden ibaretsin
Geri kalan et ve kemiksin
Gül düşünürsen gülistan olursun
Diken düşünürsen diken olursun “… Mevlana
Bize yaramayan düşünce kalıpları ve inançlar, bedenimizde fiziksel rahatsızlıklar oluşturabilir. Aslında beden, rahatsızlıklar aracılığıyla kişiyle iletişime geçmeye çalışır. Örneğin eskiden zaman zaman boynumun tutulduğu olurdu. Loiuse Hay’in”Tüm Rahatsızlıkların Zihinsel Nedenleri “ kitabını okuduğumda inatçı insanların boyunlarının tutulabileceğinden bahsediyordu. Sonra kendime baktım, evet zaman zaman işte inatçılık yapabiliyordum. İşin tamamlanabilmesi için kendi yöntemimin uygun olduğu konusunda ısrarcı oluyor, hatta tartışma seviyelerine kadar gelebiliyordum. Daha esnek olmaya, öneride bulunan insanlara güvenmeyi ve işin gerçekleşmesini onlara bırakmayı seçtim. Şimdi boynumda hafif bir gerilme olduğunda, daha henüz tutulma aşamasına gelmeden farkına varabiliyor ve daha esnek olmayı kendime hatırlayabiliyorum. Sonuç olarak ;
Mutluluk/Acı, üzüntü,
Sevgi/ Korku,
Güven/ Endişe
Huzur/Stres
Başarı/Başarısızlık
İyi/Kötü
Bu ikili gruplardan hangisini niyetlediğiniz hayattaki deneyimlerinizi oluşturur. Üzüntü ve acı yerine mutluluk, nefret yerine sevgi, stres yerine huzuru seçmeniz durumunda deneyimlerinizde, seçimlerinizle uyumlu hale gelecektir.
Pozitif niyetin gücünü gösteren diğer bir çalışma ise Dr. Masaru Emoto’nun çalışmasıdır. Kendi geliştirdiği teknik ile soğuk bir odanın içinde son derece güçlü bir mikroskop ve çok yüksek hızlı bir fotoğraf çekim şekli ile su kristallerini resimlerini çekmeyi başarmıştır. İçinde sevgi sözcüklerinin yer aldığı sözlerin suya doğru söylenmesi sonucunda kristallerin muhteşem güzel bir şekil aldığı, kötü sözler söylenmesi durumunda ise kristallerin şekillerinde bozulma olduğu görülmüştür. İşte bu çalışma pozitif niyetin gücüne ait canlı bir örnektir.
Umarım tüm verdiğim bu örnekler niyetinizi farkında olarak belirlemenin ne kadar önemli olduğunu anlatmıştır.
Niyetiniz , Arzu ve İstekleriniz ile bağlantılı olsun
Alıntı:Sibel Kavunoğlu
|
|
|
Atatürk'ün araştırdığı 'kayıp kıta Mu' bulundu mu? |
Yazar: Spiritüeller - 04-07-2017, Saat: 01:29 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Atatürk'ün 1930'lu yıllarda araştırdığı 'Mu Kıtası' aslında, Pasifik Okyanusu'nda bulunan, Türkiye'nin 6 katından daha büyük yüz ölçümüne sahip ve yüzde 94'ünün su altında olduğu belirlenen 'Zelandiya' mı sorusunu gündeme getirdi
Bilim insanları uzun zamandır, Yeni Zelanda'nın en yüksek ucu Mount Cook dağının önünde deniz dibinde yatan yükseltinin Zelandiya'nın kıta olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.
Yeni Zelanda'da Pasifik Okyanusu'nun altında görünen Zelandiya adlı büyük kara parçasının yeni bir kıta olabileceğini açıkladı. Şimdi şu sorular soruluyor: Atatürk'ün 1930'larda araştırmaya başladığı Mu kıtası bulunmuş olabilir mi? Mu'nun rakibi Atlantis gerçekten var mıydı?
Zelandiya ismi ilk kez jeofizikçi Bruce Luyendyk tarafından 1995'te koyulmuştu. Araştırmacılar, Amerika Jeoloji Topluluğu dergisinde yayımlanan son çalışmada, Zelandiya'nın yüzölçümünün 5 milyon kilometrekare olduğunu belirtiyor.
Yani neredeyse Türkiye'nin altı katından daha büyük.
Araştırmanın baş yazarı Nick Mortimer, "Zelandiya'yı bir kıta olarak tanımlamanın bilimsel değeri, kıtaların listesine bir isim daha eklemekten çok daha fazla" diyor.
Mortimer, Zelandiya'nın suyun altında bütün şekilde durabilmesinin, toprağın birbirine tutunma özelliği ve kıtasal kabuk üzerindeki araştırmalara yardım olacağını belirtiyor.
'Zelandiya: Açığa Çıkan Kıtamız' adlı kitaplarında da araştırmacılar Nick Mortimer ve Hamish Campbell, Zelandiya'nın aynı zamanda Yeni Zelanda'yı 'ada' konumundan 'kıta' konumuna taşıyacağı için önemli olduğunu söylüyorlar.
Mortimer ve Campbell, kıtanın potansiyel enerjisinin, mineraller ve doğal kaynaklarının ülkeyi ekonomik anlamda güçlendireceğini vurguluyorlar.
Araştırmacılar bir kara parçasının kıta sayılabilmesi için şu kriterleri inceliyorlar: Normal okyanus tabanından daha kalın bir kabuk olması, kendine özgü bir jeolojiye sahip olması, iyi tanımlanmış bir bölge olması, okyanus tavanından ne kadar yüksek olduğu.
Zelandiya'nın yüzde 94'ü suyun altında bulunuyor.
(Hürriyet)
|
|
|
Bermuda Şeytan Üçgeni'nde Esrarengiz Bir Ada Doğdu! |
Yazar: Emka - 04-07-2017, Saat: 00:15 - Forum: GÜNCEL HABERLER
- Yorum Yok
|
|
Bermuda Üçgeni’nin ardındaki gizem, denizden bir adanın ansızın yükselmesiyle daha da derinleşiyor. Uzmanlar, tehlike arz ettiği için adadan uzak durulması gerektiği konusunda uyarıda bulunuyorlar.
Kuzey Carolina’daki Cape Point burnunda, diğer adıyla Bermuda olarak bilinen Şeytan üçgeninin sularıyla çevrili bölümde, hilal biçiminde bir ada açığa çıktı.
Bermuda Üçgeni, Kuzey Atlantik Okyanusu’nda, 500.000 kilometre genişliğinde devasa bir alanda yer alıyor. Aynı zamanda ‘Şeytan Üçgeni’ olarak da adlandırılan ada, Bermuda, Florida ve Porto Riko’daki noktalarla tanımlanıyor. Amerikan Donanması, bu üçgenin varlığını kabul etmemekle birlikte, US Board on Geographic Names de bu isme veri tabanında yer vermiyor.
lginçtir ki meşhur inancın aksine Bermuda Üçgeni, modern bir efsane değil. Bermuda Üçgeni’nin sırlarına şahitlik eden ilk insanlardan biri Christopher Columbus’tu. Kayıtlara göre Columbus, günümüzde Şeytan Üçgeni olarak bilinen bölgeye deniz seyahati gerçekleştirdiğinde pusulada bozulmalar olmuş ve hatta okyanusa bir ateş topunun düştüğünü görmüş. O ve tayfası Bermuda Üçgeni’ni sağ salim geçerlerken garip ışıklara ve gizemli bir havaya şahitlik etmişler. Günümüze daha yakın zamanlarda astronotlar, Rus kozmonotlar ve dünya çapında bazı pilotlar, bölge üzerinde uçuş yaparlarken ışık parıltıları gördüklerini ve birçoklarının elektronik uçuş cihazlarının bozulduğunu bildirmişler.
Tarihçi, tur rehberi ve hayatı boyunca Hatteras Island’ın yakınlarında ikamet etmiş olan Danny Couch ‘National Geographic’e verdiği bir demeçte “Her 10-15 yıl da bir büyük çapta olaylar yaşıyoruz. Fakat bu seferki, hayatımda gördüğümün en büyüğüydü” dedi.
İnanışlara göre her yıl ortalama dört uçak ve 20 yat Bermuda Üçgeni’nde kayboluyor.
Esrarengiz adaya dönersek
Virginya’lı bir pilota göre yerel ahalinin atıkları nedeniyle sahilde biriken çer çöp, nihayetinde Shelly Island’ın oluşumuna neden olmuş. Yeni ortaya çıkan ada ortalama 1.600 km uzunluğunda ve 120 metre genişliğinde.
Cape Hatteras National Seashore’un müfettişi Dave Hallac, insanları bölgeden uzak durmaları konusunda uyardı. İnsanların yeni adanın çevresinde durmaktan ya da oraya doğru yüzmekten uzak durmaları gerektiğini, zira bölgede çok güçlü akımların olduğunu söyledi.
Üstelik North Carolina Beach Buggy Association’ın başkanı Bill Smith, The Sun’a verdiği röportajda tehlikenin daha büyük olabileceğini belirtti. “1.5 metre uzunluğunda köpek balıkları ve kamyon kasası büyüklüğünde vatozlar geziniyor bölgede. Köpekbalıklarının ısırabileceğinden endişe ediyor olmakla birlikte, daha çok boğulma olaylarından endişe duyuyoruz” dedi.
Her ne kadar Bermuda Üçgeni'ne yolumuzun düşmesi ihtimali oldukça düşük olsa da, olur da gidecek olursanız bu tavsiyelere kulak vermeniz yerinde olacaktır. Zira millet olarak köpek balıklarına pek aşina olmadığımız gibi, vatozlar konusunda da pek tecrübeli olduğumuz söylenemez.
|
|
|
Negatif enerjiden korunma ve temizleme yöntemleri neler? |
Yazar: Spiritüeller - 03-07-2017, Saat: 17:19 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
Güne enerjik, deli dolu başlayıp; gün içerisinde depresif, mutsuz, huysuz olanlardan mısınız? Öyleyse sizin de enerji kaçağınız var demektir. Peki enerjimizi emen bu vampirler kimlerdir ve onlardan korunma yöntemleri nelerdir? Negatif enerjiden nasıl kurtuluruz?
Negatif enerjiden korunma yöntemleri
Fizik biliminde bir yasa vardır: Enerjinin Korunumu. Bu yasa der ki: Enerji yoktan var edilemez, yok edilemez fakat enerji başka şekillere dönüşebilir. Basit örneklerle rüzgar ve güneş enerjisinin elektrik enerjisine dönüşmesi gibi.
İnsan vücudunda da sinir sistemi elektrik sinyalleri ile çalışır. Tüm hücrelerin, organların ve bedendeki fonksiyonların enerjiye ihtiyaçları olduğu gibi, dönüştürerek etrafa yaydıkları bir enerji de vardır. İnsan manyetik bir alana sahiptir. Bu alan aura ismiyle de adlandırılmaktadır. Her insanın bir aurası vardır. Bu aura alanı çevreyle iletişim halindedir. İnsan gözüyle genellikle görülmez. Görebilenler vardır. “Kirlian Fotoğrafçılığı” gibi tekniklerle de ayrıca incelenebilmektedir.
İnsanlar ve pek çok hayvan türü duygusaldır. Olaylara durumlara tepkiler verirler. Enerjinin dönüştüğü bir başka alanda duygulardır. Mutlu, olumlu, pozitif bir enerji alanı bir anda yerini mutsuz, olumsuz, negatif bir enerji alanına bırakabilmektedir.
Bunun kaynağı bir kişi ile karşılaşmak, bir olaya tanık olmak, bir telefon görüşmesi yapmak, bir yerlerden bilgi almak, bir ortamda bulunmak ve niceleri olabilmektedir. İstanbul’da yaşayan ve metrobüs kullanan bir çok kişi mutsuz, depresif, stresli ve gergindir. Enerjileri oldukça düşüktür.
Çünkü metrobüsler onlarca insanın sıkışarak bir araya geldiği toplu taşıma araçlarıdır. Kimisi işine, kimisi evine, kimisi bir randevusuna, kimisi hastaneye yetişmeye çalışmaktadır. Boş metrobüs beklemek, bunun gelmeyeceğini anlamak, dolu bir metrobüse binmek ve bin bir çeşit insanla içli dışlı seyahat etmek gerçekten zordur.
Evden çıkarken enerjisi yüksek keyfi yerinde olan bir kişi, metrobüse bindikten bir süre sonra öfkeli, sinirli bir ruh haline bürünebilmektedir. Yoğun trafikte tampon tampona giden bir çok araç sürücüsü içinde durum böyledir. İş yerinde sürekli sizi rencide eden bir üst düzey yetkilinin varlığı da enerjinizi bir anda dibe çekebilir.
Ya evdeyseniz?
Evinizdesiniz, her şey yolunda, patlamış mısır yerken film keyfi yapmaktasınız. Ne metrobüs, ne iş yeri ne de trafik derdiniz var. Sadece o anı değerlendirmek istiyorsunuz. Telefon çaldı karşıda çok sevdiğiniz bir arkadaşınız var. “Naber? Nasılsın? İyiyim film izliyorum sen nasılsın? Bırak filmi de ne olacak bu ülkenin hali?” Gel buradan yak! Ağzınızda bir tane patlamış mısır, film dondurulmuş ekranda sizi bekliyor fakat siz en sevdiğiniz arkadaşınızla ülkenin hallerini tartışırken buldunuz kendinizi.
Arkadaşınız belli ki bir şeyler tarafından olumsuz etkilenmiş, enerjisel olarak berbat bir duruma gelmiş, kurtuluş yolu olarak size sarmış. Bu telefon konuşmasının ardından enerjiniz ne hale geldi? Filmi izleyecek aynı enerjiye sahip misiniz yoksa dışarı çıkıp biraz hava almak mı istiyorsunuz?
Bunun sebebi arkadaşınızın o anda yanınızda olmasa bile olumsuz enerjisini size yüklemesidir. Metrobüslerde ve trafikte de durum böyledir. Adeta bir virüsün yayılması gibi olumsuz ruh halleri kişilere yayılmaktadır. Yanınızda duran bir adam üzüntü ve keder içerisinde olabilir. Sizde yanında durduğunuz müddetçe o olumsuz enerjiye maruz kalacak ve kendinizi kötü hissedeceksinizdir.
Enerji vampirleri
Bunun tam tersi de mümkündür. Olumlu, pozitif enerji alanları diğer kişilere ve ortamlara bulaşıp onlara iyi yönde etki edebilmektedir. Ortamlar demişken evet ortamların da enerjisi vardır. Bir hastanenin enerjisi ile okulun enerjisi aynı değildir. Bir deniz kenarının veya göl manzarasının enerjisi ile şehir merkezinin enerjisi aynı değildir. Ortamlar ve kişiler adeta bir vampir gibi enerjileri çekebilmektedirler.
Bunlara “enerji vampirleri” denilmektedir. Bu size oldukça adaletsiz gelebilir. Olumlu enerjileri kaçırıp yerine olumsuz enerji koyanlar benim gözümde hırsız gibidir. Peki bu enerji kaçaklarının bir alarm sistemi veya kapı kilidi var mı? Elbette var. İşin bu kısmı biraz fantastik gibi görünüyor ancak insan ve insana ait sistemler tam anlamıyla çözülemediği için bu konuları sadece deneyimlemenizi ve kendiniz karar vermenizi öneriyorum.
Topraklanma nedir? Nasıl yapılır?
Negatif enerji’lerden korunma yollarını anlatmadan önce “topraklanma” konusuna değinmek istiyorum. Çünkü korunma sistemlerinden önce topraklanma yapılması gerektiğine inanıyorum. En klasik yöntemle çıplak ayak toprağa basarak kendinizi topraklayabilirsiniz. Gayet bilimseldir. Üzerinizdeki elektrik toprağa akar rahatlarsınız.
Toprak imkanınız yoksa duş alabilirsiniz. Akan su sizi topraklayacaktır. Bir diğer yöntem ise ılık-sıcak arası bir tuz solisyonuna ayaklarınızı batırmaktır. Ayak tabanlarınızın altındaki gözeneklerden tuzlu suya vücudunuzdaki toksinler ve negatif enerji akacaktır. Tuzun deniz tuzu veya himalaya tuzu olması gerekmektedir.
Tüm bunlar bilimsel olarak yapabileceğiniz elle tutulan gözle görülen topraklanma çeşitleridir. Bunları yapabilirsiniz ancak size önereceğim yöntemi de mutlaka yapın. Ayağınız toprakta, tuzda, suda vs. olmayabilir. Bırakın toprağı apartmanın en üst katında olabilirsiniz. Sakin bir köşeye gidip burnunuzdan derin nefesler alıp yine burnunuzdan verin. Bunu bir kaç kez tekrarlayın. Gözlerinizin kapalı olup olmaması önemli değil fakat yeni başlayanlar için kapalı olması daha uygun olur.
Taç çakranızdan (kafanızın üzeri) beyaz yada mor bir ışığın vücudunuza girdiğini imgeleyin. Bu ışık omurganız boyunca ilerleyerek tüm vücudunuza yayılıyor. Ardından ayaklarınızdan çıkarak evrenle birleşiyor. Ayaklarınızı bir ağacın kökleri gibi düşünebilirsiniz. Yüksek katlı binalarda olabilirsiniz fakat bu köklerin toprağa kadar uzandığını imgeleyebilirsiniz. Işık içinizden geçtikte sizin üzerinizdeki tüm negatif enerjiyi de alıp götürüyor. Artık topraklandınız.
İmgeleme yöntemleri ile negatif enerjiden korunma
Birkaç yöntem var. Bağımlı kalmak zorunda değilsiniz. Kendi tasarımınız bir korunma sistemi de geliştirebilirsiniz.
1. Yöntem: En klasik olanı budur. Siyah, gri, kahverengi gibi karanlık ve koyu renkler dışında bir renk belirleyin. Bu rengin bir yumurta gibi sizi içine aldığını düşünün. Renk parlak ve çok güçlü. Dışarıdan gelen tüm olumlu, pozitif enerjileri ve titreşimleri içine geçiriyor. Size zararı dokunacak enerji ve titreşimleri ise dışarıda tutuyor. Hayalinizde oluşturduğunuz bu baloncuğu gün içerisinde sürekli düşünerek güçlendirebilirsiniz. Beyaz, mor ve pembe baloncuklar en çok tercih edilenlerdir.
2. Yöntem: Aynı şekilde bir baloncuk düşünün ancak bu kez çeperinin ateşten olduğunu imgeleyin. Dışarıdan gelen tüm negatif enerji ve titreşimler bu ateşe değdiği anda yok olup gidiyorlarlar. Aynı zamanda daha güçlü olması açısından 1.yöntemdeki sistemi uygulayıp üzerine bir de bunu yapabilirsiniz.
3. Yöntem: Sizi çevreleyen bir ayna olduğunu imgeleyin. Dışarıdan gelen tüm zararlı enerjiler bu aynaya çarparak geri dönecekler. Aynalarınızı çeşitli şekillerde hayal edebilirsiniz.
4. Yöntem: “Kurşun döktürme” konusunu bilmeyeniniz yoktur. Kurşun bir element olarak radyoaktif ışınlara dahi dayanıklıdır. Sizi çevreleyen kurşun bir zırh imgelerseniz dışarıdan gelen tüm negtiflere karşı kendinizi koruma altına alabilirsiniz.
5. yöntem: Duş altıktan sonra içerisine sirke karıştırılmış bir kova suyu üzerinize dökebilirsiniz. Sirke iyi bir temizleyicidir. Auranızı ve enerji alanınızı temizlediği gibi vücudunuza da iyi gelecektir. Kokusu ise kısa sürede gidecektir. (1 kovaya yarım çay bardağı yeterlidir. Kaynak: Berna Özcan Demir)
Yöntemleri uygularken, kendi bedeniniz dışında odanızı, ofisinizi, bulunduğunuz binayı, mahalleyi hatta şehri ve ötesini bile koruma kalkanı altına alabilirsiniz. Sevdiklerinize onların haberi olmasa bile bu tip bir imajinasyon ile kalkan göndererek onlarında korunmasını sağlayabilirsiniz.
Yaşam alanlarında negatif enerji temizliği ve korunma
1. Yöntem: Benim en sevdiğim bu. Kuru ada çayını bir cezveye veya kaba koyun. Ucunu yakın. Sık sık sönecektir fakat siz onu söndükçe yakın. Yanan ada çayı tütsü gibi eve yayılacaktır. Kokusu benim hoşuma gidiyor. Bilirsiniz ada çayı şifalı bir bitkidir. Bir çok hastalığa karşı önleyici ve tedavi edici olarak kullanılmaktadır. Ürettiğiniz ada çayı tütsüsü evinizi güzel bir kokuyla kaplarken, “evimdeki tüm negatif enerji ve titreşimleri ada çayının şifalı enerjisi ile temizliyorum. Pozitif olan olumlu olan bana ve yaşam alanıma faydası dokunacak tüm enerjileri davet ediyorum” diyebilirsiniz. Bu cümleyi kendinizde geliştirebilirsiniz. Ada çayı ile evin içinde dolaşabilir, dolaplarınızı odalarınızı temizleyebilirsiniz.
2. Yöntem: Bu yöntemi sevgili Fadime Emir’in “Psişik Korunma” isimli kitabında okudum. Evinizi korumak için kapınızın veya pencerelerinizin önünde bir güç hayvanı imgeleyebilirsiniz. Mesela jaguar, aslan, kaplan gibi bir hayvan evinizi koruyabilir. Bunun dışında bir bekçi, polis, asker veya mitolojik bir varlık düşünebilirsiniz. Evinizin etrafının vahşi köpek balıklarıyla dolu bir nehir tarafından çevrelendiğini de hayal edebilirsiniz.
3. Yöntem: Mumlar ve tütsüler yakın. Hem sizi hem evinizi huzurla dolduracaktır. Daha önceden arındırılmış ametist gibi kristaller de kullanabilirsiniz.
|
|
|
Duru: sezer, görsel, işitsel, veya Duru bilir, Hagisisiniz? TEST EDİN |
Yazar: Spiritüeller - 03-07-2017, Saat: 17:04 - Forum: PARAPSİKOLOJİ GENEL
- Yorum Yok
|
|
1-Yeni tanıdığınız bir insanda ilk olarak
A O insanın nasıl göründüğünü fark edersiniz. (Giyimi,dış görünüşü)
B Sesinin tonunu fark edersiniz.
C Kendinizi o kişinin yanında nasıl hissettiğinize dikkat edersiniz.
D O kişinin size öğretecek ilginç bir bilgiye sahip olup olmadığına dikkat edersiniz.
2 – Size gerçekten etkileyen en son fimde
A Çekici oyuncular vardı
B Harika bir müzik vardı
C Sizi duygusal olarak etkileyen bir öykü vardı
D Size yeni bir şey öğreten bir bilgi vardı
3- Şu sözlerden hangisi size daha uygun
A Önümü görmeliyim.
B Konuşulanları duymalıyım
C Hissettiklerimi bilmeliyim
D Düşünmeliyim
4- Bir sorunu çözerken nasıl davranırsınız ?
A Farklı çözümleri gözünüzde canlandırırsınız.
B Kendi kendinizle içsel yada dışsal konuşursunuz.
C Huzura kavuşana kadar durum üzerinde düşünürsünüz.
D Zihninizde bir yanıtın belirmesini beklersiniz.
5- İdeal mesleğiniz şunları içerir
A Ressamlık, mimarlık, film yönetmenliği, çizim gibi sanatsal faaliyetler
B Müzisyenlik, bestecilik, seminerler vermek
C Danışmanlık, şifacılık, şiir yazmak
D Bilim, araştırma, doktorluk, makale yazmak
6- Doğada en sevdiğiniz şey nedir ?
A Güzel çiçekler, manzaralar
B Kuşların,rüzgarın,dalgaların sesi
C Güzel kokular
D Doğaya pek çıkmazsınız
7- Kendinizle ilgili değiştirmek/geliştirmek istediğiniz şey nedir?
A Dış görünüşünüz
B Sesiniz
C Duygularınız
D Bilgileriniz
8- Elinize biraz para geçince ilk yapacağınız şey nedir?
A Yaşamınızı güzelleştirecek bir şey satın almak
B İyi bir konsere gitme
C Bir tatile çıkıp yenilenmek
D Bilgisayar sisteminizin kalitesini yükseltmek
9- Yaşayan yada ölü ünlü biriyle tanışma şansınız olsaydı seçiminiz
A En sevdiğiniz film yıldızı
B En sevdiğiniz müzisyen
C En sevdiğiniz yazar
D Ünlü bir mucit
10- Lokantalarda sizi en çok sinirlendiren şey
A Çok loş olmaları
B Çok gürültülü olmaları
C Çok kalabalık olmaları
D Çok pahalı olmaları
11- Nasıl gevşemeyi seversiniz?
A Film,televizyon izleyerek
B Müzik dinleyerek
C Sıcak duş alarak
D İyi bir kitap okuyarak
12- Tatilde en çok neye zaman harcarsınız ?
A Fotoğraf-video çekmeye
B Bölge sakinleriyle konuşmaya
C Yerel mutfağın tadına bakmaya
D Bölgenin tarihini öğrenmeye
13- İş yerinizin sahip olması gereken en önemli şey ?
A Yeterli ışıklandırma
B Sessiz olması
C Rahat olması
D Teknik ekipmanın kaliteli olması
14- Tropikal bir ada ile ilgili bir film sahnesinde aklınızda kalanlar
A Parlak giysiler giymiş insanlar
B Müziğin sesi
C Cennet vari atmosfer
D Adada yaşayanların ırkı
15 – Yeni biriyle tanıştığınızda onunla ilgili kanılarınızı nasıl oluşturursunuz?
A Algılarıma dikkat ederim ve onu incelerim
B Konuşmalarına dikkat ederim ve bunlara anlama vermeye çalışırım
C Kendimi onun yanında nasıl hissettiğime dikkat ederim
D Sadece onun nasıl biri olduğunu anlaşılmaz şekilde bilirim.
16- Sizi etkileyen rüyalarda daha çok;
A Görsel vizyonları hatırlasınız. (görüntüler, şekiller)
B Konuşmaları yada size söylenenleri hatırlarsınız
C Rüya sırasındaki hislerinizi hatırlarsınız
D Rüyalarınızı hatırlamazsınız
17- Okuldayken hangi derste daha başarılıydınız ?
A Resim
B Müzik
C Türkçe
D Matematik- Fen
18- Hangi sayıyı tercih edersiniz ?
A 6
B 3
C 7
D 9
19- Bir ortamdan hoşlanmadığınızda kesin o ortamda
A Çok koyu renkler, iç sıkıcı görüntüler vardır
B Çok fazla ses ve uğultu vardır.
C Kötü kokular vardır.
D İlginizi çekecek bir şey yoktur.
20- Fırtınalı ve gökgürültülü havalarda
A Görsel olarak havayı incelemek hoşunuza gider / yada gitmez
B Seslerden hoşlanırsınız / hoşlanmazsınız
C Kendinizi iyi hissedersiniz / kötü hissedersiniz
D Sizi böyle havalar etkilemez
Değerlendirme;
Eğer A şıkkı çoğunlukta ise siz bir duru görürsünüz.
Yani sezgilerinizi görsel olarak alıyorsunuz. Bilgiler size vizyonlar şeklinde geliyor. Rüyalarınızda gelecekle ilgili şeyler görebilirsiniz. Gece uyumadan önce çeşitli vizyonlar gözünüzün önüne gelebilir ya da gün içinde içinizde ya da dışınızda çeşitli imgeler görebilirsiniz. Sezgileriniz görsel olarak size gelecektir ve imgeleme yeteneğiniz gelişmiştir. Üçüncü göz çalışmalarında ve medyumistik konularda başarılı olabilirsiniz.
Eğer B şıkkı çoğunlukta ise siz bir duru işitirsiniz.
Sezgileriniz daha çok işitsel olarak ortaya çıkacaktır. İçsel bir ses duyabilirsiniz ya da dışsal olarak size bir bilgi verilebilir. Duru işitirler içimden bir ses dedi ki ya da sanki bir ses duydum ve bana bunu dedi şeklinde ifadelere şıkça başvururlar. Telepati konusunda yetenekli olabileceğinizi söyleyebilirim.
Eğer C şıkkı çoğunlukta ise siz bir duru sezersiniz.
Duru sezerler sezgileri daha çok kinetik etkilerle alırlar. Örneğin midemde kelebekler uçuyor heyecanlı bir şeyler olacak ya da sırtım da bir ağırlık var kötü bir şey olacak gibi ifadelerde sıkça bulunurlar. Genelde güzel ya da kötü kokular alarak ortamla ilgili bilgiler alırlar. Başka insanların duygularını hissetmekte hatta empati kurarak deneyimlemekte yeteneklidirler. Şifacılık ile ilgili konularda çok başarılı olabilirler.
Eğer D şıkkı çoğunlukta ise siz bir duru bilirsiniz.
Duru bilirler sezgilerinin nereden ve nasıl geldiğini bilmezler, sadece biliyorum işte gibi bir ifade ile anlatmaya çalışırlar. Bir konuda hiç bilgileri olmasa da çok tutarlı tahminler yada da yorumlar yapabilir ve bu bilgileri nereden bildiklerini bilmezler. Bilgiler bir anda şimşek gibi gelir ama bilgilerin kaynağı ile ilgili fikirleri olmaz. Duru bilirler en çok trans çalışmaları, astral seyahat ve lucit rüya konusunda başarılı olabilirler.
|
|
|
RUHSAL GELİŞMENİN DOKUZ NİTELİĞİ |
Yazar: Emka - 03-07-2017, Saat: 16:02 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
|
İnsan Tanrının bir parçasıdır, yaşamınız insanın sınavı değil enerjinin sınavıdır. Bu evrenin kendi başına yapamayacağı bir enerji sınavıdır. Sizler Tanrının parçaları olarak sevgiye eğilimli olduğunuzdan bu sınava gönüllü olarak katıldınız. Burada ruhsal olarak imal edilmiş bir realitede bir enerji perdesiyle perdelenmiş olarak yaşıyorsunuz.
Dünya evrende özgün bir yerdir, biz ona merkez diyoruz. Merkezdir, çünkü burada özgür iradenizle yaptığınız şey evrenin başka bölümlerini aydınlatacak, orada ışıkla karanlık arasında bir denge yaratacaktır. Bunu perdenin öbür tarafına geçinceye kadar idrak edemeyeceksiniz.
Şimdi ruhsal gelişimin dokuz niteliğinden söz edeceğiz.
*Birinci nitelik ruhsal gelişimin nasıl başladığıyla ilgilidir. Neden diye soran bir insan ruhsal bir arayışı başlatır. Bu ve benzeri sorular yüksek benliğin bir bölümüne uyanıştır. Tanrısal olanı arayan her insan, ona ne isim verirse versin uyanan bir insandır. Başlangıç budur, bu iş daha fazlasının olup olmadığını merak etmekle başlar.
*İkinci nitelik ruhsal gelişimin kalıcı olup olmadığıyla ilgilidir. İnsan bilincinde şöyle bir gerçek vardır, siz daha az farkında olduğunuz bir hale, daha düşük bir farkındalığa asla dönemezsiniz. Başka bir deyişle, insanın bildiği bir şeyi bilmez olması mümkün değildir. Bir şeyin bilincine vardığınızda o ebediyen bilincinizde kalır, bastırmaya çalışsanız da bilincinizde yer eder. Görmüş, hissetmiş ve öğrenmiş olduğunuz her şey oradadır, artık onu bilemez hale gelemezsiniz, bu olanaksızdır.
Bu dünyaya daha az farkında olarak dönemezsiniz, dolayısıyla elde ettiğiniz ruhsal gelişme kalıcıdır.
*Üçüncü nitelik ruhen geliştiğinizi nasıl anlayacağınızdır. Geçmişte başınıza gelmiş belli şeyleri, oluşmasına yardım ettiğiniz durumları düşündüğünüzde neler hissediyorsunuz? Bunlar kalbinizin daha hızlı atmasını mı sağlıyor, yoksa sizi öfkelendiriyor mu? Hayatınızda dram yaratmaya devam ediyor musunuz? Korkunun sizi yönetmesine izin veriyor musunuz? Endişe konusunda ne yapıyorsunuz? Eğer bunları aşmışsanız, eğer bu konularda olumlu davranıyorsanız ruhen gelişmiş sayılırsınız.
*Dördüncü nitelik zorluklarla ilgilidir. Birçok kişi ruhen gelişmek için ıstırap çekmesi gerektiğine inanır. Geçmiş yaşamlarınızda hepiniz ıstırap çekmişsinizdir, ama artık onları tekrar yaşamanıza gerek yok. Ruhsal olarak gelişmek isteyen insanların ille de mutsuz bir hayat sürmesini dikte eden bir yasa da yok. Tüm sınavlar olumsuz meydan okuma şeklinde değildir. Spiritüel insanlar genelde çok ciddidir,
Tanrı konusunda ciddi ve ağırbaşlı olmak isterler. Eğer siz de böyleyseniz neşe ve mutluluk sınavını geçemediniz demektir, tüm sınavlar sandığınız gibi değildir. Huzur sınavından ne haber? Kaç kere yaşamınızdaki dramı huzurlu bir çözüme kavuşturma fırsatıyla karşılaştınız da onun yerine dramın içine yuvarlandınız? Ruhen gelişmek için ille de ıstırap çekmek gerekmez sevgili varlıklar.
*Beşinci nitelik ruhsal gelişimin nasıl işlediğiyle ilgilidir. Bu süreç basamaklar halinde gelişir, düz ve sürekli bir yolculuk değildir. Bir çalışma ve gelişme dönemi, sonra bir dinlenme dönemi, yani gelişimin durduğu bir dönem vardır. Bu dengeyle ilgilidir, ama denge nadiren gözetilmiştir.
Birçoğunuz sürekli gelişim içindesiniz, ama artık ruhen dinlenmenin de keyfini çıkarmalısınız.
*Altıncı nitelik aşırı hızlı gelişmeyle ilgilidir. Aşırı hızlı gelişebilir misiniz? Bazen size bir sonraki düzeye çıkmaya hazır mısın diye sorulur, hemen evet dersiniz. Sonra baş ağrıları ve uykusuz geceler başlar. Birden şikayet etmeye başlarsınız, oysa biz ricanızı yerine getirmişizdir. Bu durumda ruhsal gelişiminizin yavaşlatılmasını istemeniz gerekir. İnsanın ruhsal gelişim sürecinde fiziksel açıdan rahatsız olması için bir neden yoktur.
*Yedinci nitelik ruhsal gelişmenin zorluğuyla ilgilidir. Sürekli bu iş neden bu kadar zor diye şikayette bulunanlar var, çünkü o gelişme sizden saklanır sevgili varlıklar, yaptığınız tüm çalışma sizden saklanır. Çevrenizdeki insanların yaşamlarını nasıl etkilediğinizi nadiren görebilirsiniz. Bu sevginizin nasıl parladığı, bilgeliğinizin nasıl işlediğiyle ilgili bir şeydir. Bazen davranışlarınız yanınızdaki kişinin kendine ben kimim diye sormasına neden olur. Belki onu bir daha hiç görmeyeceksiniz, ama Tanrısal düzeyde çok derin bir enerji alışverişi olmuş ve bundan haberiniz bile olmamıştır. Her birinizin içinde insanları etkileyen muhteşem tohumlar vardır, ancak o sizden öylesine saklanır ki farkında bile olmayabilirsiniz.
*Sekizinci nitelik ruhsal gelişim nitelikleriyle ilgilidir. İki’den üç enerjisine geçiş, üçüncü dil, insanın boyutlar arasılığı ve DNA’nızdaki değişiklikler bunlardan bazılarıdır. Sizler Yeni Kudüs’ün potansiyeline girdiniz, ama bedeninizin hücresel yapısını değiştirebilecek güçte olduğunuzu anlayana kadar onu elde edemeyeceksiniz. Eğer yeni enerjiye geçmeyi seçmemiş olsaydınız sözünü ettiğimiz imkanlar size asla sunulmayacaktı.
*Dokuzuncu nitelik ruhsal gelişmenin sonuçlarıyla ilgilidir. Yeni enerji artık bu gezegendedir, bırakın artık şifa başlasın, bırakın biyolojiniz değişime ayak uydursun. Sizler simyaya ve sihre sahipsiniz.
Önünüzdeki yıllarda görmeyi asla ummadığınız şeyler göreceksiniz. Bu gerçekten de yeni bir dünya olacaktır. Ruhsal gelişim sürecinde geçmişe bakıp geleceğin çözümlerini yaratma yeteneğine sahip olacaksınız. Birçok kişi arasında sürüp giden kadim bir karma mevcuttur, ama insanlık gerçek kılıcını kayadan çekip çıkardığı için bu karmaların tezahür etmesi artık gerekmez. Sizler savaşın realitesini bile değiştirdiniz, ama çevrenizdeki bunca enerjiye rağmen hala birbirinizi tanımıyorsunuz.
|
|
|
KRYON-RUHSAL KARMALAR |
Yazar: Emka - 03-07-2017, Saat: 15:57 - Forum: KRYON
- Yorumlar (2)
|
|
Bazen yaşamınıza tümüyle yeni arkadaşlar girer ve ”KARMA” oyununuzu bırakmanızı, ya da mevcut (Eski) Sipritüel düşünüşü Reddetmenizi anlamayanlar yaşamınızdan çıkıp giderler.Onlar, “Sen artık Aile Dramıyla ilgilenmiyormusun? Hasta olmalısın!” derler.Siz Aile Dramından koptuğunuzda, “Aile Üyeleriniz” in bir çoğu yaşamınızdan çıkıp gitmiştir.Ailelerin “Karmik Kuralları” koyulmuştur ve onlara batmışken bu Kuralları görmeniz çok zordur.Bir türlü geçinemediğiniz, size rahatsızlık veren (bir) Aile Üyesinin “Öyle” Olması tasarlanmıştır ve sizin onunla tüm bu zaman boyunca “Dram Dansı” nı yapıyor olmanız bir “Rastlantı” değildir.
Şimdi siz, bu dansı bırakmayı seçebilirsiniz ve bu Aile Üyesi, dans partneri bu dansı bıraktığı için çok öfkelidir. Böylece onlar çekip giderler. Karma bu şekildedir. Kadimdir ve yavaştır. Yeni İnsan seçime sahiptir, ama bu seçimin sonuçları vardır. Şimdi sorumluluk olgusu anlaşılmalı ve geliştirilmelidir. Artık kurbanlar yoktur, kazalar yoktur, çevrenizdeki herşey için “Tam Sorumluluk” vardır. Bunlar “YENİ ANLAYIŞLAR”dır…
Öte yandan, yaşam dersleri çok daha kişiseldirler. Yaşam dersi, karmik bir enerjiyle ilişkili olabilse de, siz karmik niteliğinizden kurtulduğunuzda da yaşam dersiniz sizinle kalır. Çünkü yaşam dersi, karmadan daha derin bir niteliktir ve bir gruba ait değil, kendi ruhunuza aittir. Yaşam dersi de tıpkı karma gibi bir yaşamdan diğerine taşınır, ama farklı bir biçimde… Karma, diğer insanlarla yaşanan durumlarla, bitmemiş işle, tamamlanacak hislerle ve bir etkileşim sistemi ile ilgilidir. Yaşam dersi ise tamamen kişiseldir ve sadece siz ile sizin hakkınızdadır. Öğrenilecek tipik yaşam dersleri altta sıralanmıştır. Şunu bilin ki, ancak öyle hissediyorsanız bunlar size ait derslerdir. Herkesin bir ya da daha fazla yaşam dersi vardır ve her insan bir örtü olarak bu dersle gelir. Bir kez insan bu dersi çözdüğünde (öğrendiğinde), bu çözüm bundan sonraki yaşama taşınır ve o dersin bir daha öğrenilmesi gerekmez…
1- Sevmeyi öğrenmek
2- Dinlemeyi öğrenmek
3- Almayı öğrenmek
4- Kendini sevmeyi öğrenmek
5- Kendi gerçeğini söylemeyi öğrenmek
6- Bir Kurban olmamayı öğrenmek
7- Kimsenin seni tanımlamasına izin vermemeyi öğrenmek
8- Kendi Üstadlığını hissetmeyi öğrenmek
9- Diğer İnsanlarla birlikte yaşamayı öğrenmek
10- Başkalarını suçlamamayı öğrenmek
11- Dualitenin dışına çıkmayı (Karmayı bırakmayı) öğrenmek
12- Başkalarından daha çok kendinle ilgilenmeyi öğrenmek
13- Burada Olmayı hak ettiğini, doğuştan kirli olmadığını öğrenmek
Bu derslerin her biri derin bir biçimde kişiseldir.Onlar aileyi, karmik bir rutini ya da bir grup enerjisini içermezler. Kişisel olarak sizindirler ve siz tıpkı karmanızla olduğu gibi, onların üzerinde de yaşamlar boyunca çalışırsınız. Ancak, bu yeni enerjide, bu derslerin hepsi çözülmek üzere masanın üzerindedir.
“Yaşam Dersi” olgusu, yakın zamana kadar kendini Karmadan ayırmamış bir olguydu. Eski Enerji, sizin alışılmış haliniz olarak görünen şeyi değiştirebileceğinizle ilgili her türlü anlayışı gizlemişti. Eğer siz, kimseyi dinlemiyorsanız, mutsuzsanız ve görünüşte diğerleriyle birlikte bir işlev yapamıyorsanız, zor biri olarak etiketlenir ve öyle görülürdünüz. Bu kadardı. Kendinizi değiştirmenin mümkün olabileceği normalde düşünülemiyordu.
Bu zamandan önceki “Yeni Çağ” uygulayıcılarının işi zordu, çünkü çok az kişi bu; “Kendini tümüyle değiştirebilme” kavramını gerçekten anlayabiliyor ve uygulayabiliyordu…
KRYON-DNA nın 12 Tabakası
|
|
|
19 Madde'de Spiritüel Yaşam |
Yazar: Emka - 03-07-2017, Saat: 15:44 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorumlar (1)
|
|
1. Açık olun. Her şeye açık olun. Her ne oluyorsa, ona açık olun.
2. Bir şeylere tutunmaya çalışmayın. Bırakın giden gitsin, gelen gelsin.
3. Kalbinizde kalın. Her ne olursa olsun gerçek hislerinize sadık kalın.
4. Hayatımızdaki insanlar değişecek. Bunun olmasına izin verin ve sürece güvenin. Amaçlarına hizmet etmiş ve artık derinleşip gelişmeyen ilişkilere tutunmak zorunda değiliz.
5. Evinizi, yaşadığınız yeri değiştirmekten korkmayın. Eğer hislerimize karşı gerçekten açıksak, doğru yerlere yönlendirileceğiz.
6. Yapmakta olduğunuz ya da eğitimini aldığınız işlere saplanıp kalmayın. Kendinize gerçekten ne yapmak istediğinizi sorun. Sizi hangi iş gerçekten mutlu ederdi?
7. Hayatta sevinci arayın. Her ne pahasına olursa olsun. Sizi mutlu eden şeyi bulun ve onu yapın. Her gün. Her zaman.
8. Düzenli bir biçimde kendinize sessiz kalacağınız bir zaman ayırın ve DİNLEMEYİ öğrenin. Hislerinizi dinleyin, sizi neyin mutlu ettiğine kulak verin, sezginizin size söylemeye çalıştığı şeyi dinleyin.
9. SEVMEYE cüret edin! Her nerede bulunuyorsanız bulunun, kiminle birlikte bulunuyorsanız bulunun, her ne yapıyor olursanız olun sevecen bir varlık olun. Kalbinizi açın ve onu açık tutun. Bu sahip
olduğumuz en büyük korumadır.
10. Mümkün olduğunca çok yükümlülüğünüzü tamamlayıp bitirin. Buna dünyevi yükümlülükler, ailevi yükümlülükler, mali yükümlülükler, spiritüel yükümlülükler dâhildir. Bitirdiğimiz her yükümlülük bizi
özgürleştirir.
11. Kişisel olarak artık gereksinim duymadığınız her şeyi bırakın ya da başkasına verin. Dolaplarınızı, kitaplarınızı, malınızı – mülkünüzü, ilişkilerinizi, taahhütlerinizi, sorumluluklarınızı gözden geçirin ve Öz Benliğiniz ile uyum içinde olmayan her şeyden kurtulun. Bunu ölçüp tartmanın bir yolu da, bir şeyin size bir hafiflik ve sevinç mi, yoksa sıkıntılı bir ağırlık mı verdiğini hissetmektir. Bırakmak harika bir duygu verir ve Yeninin yaşamınıza girebilmesi için boşluk yaratır.
12. Dürüst olun. Kastettiğiniz şeyi söyleyin ve söylediğiniz şeyi kastedin.
13. Birbirinize saygı gösterin. Hepimiz muhteşem kozmik varlıklarız. Her birimiz. Sadece, bazılarımız muhteşem kozmik varlıklarımızı çok iyi tebdili – kıyafetlerle gizliyoruz. Kendimize ve birbirimize dürüstlük, saygı ve sevgi ile davranalım. Bu yapabileceğimiz en kökten dönüşüm geçiren şeylerden biridir.
14. Kendimizi tümüyle sevip kabullenmemizin zamanı gelmiştir. Gelin, tüm kendimizden kuşkularımızı, öz saygısından yoksunluğumuzu, kendimizi aşağılayıp yargılamalarımızı bir kerede ve tümüyle bırakalım. İyi, cesur, sevecen nazik ve akıllı varlıklar oluşumuza saygı gösterelim.
15. Güçlü olmaktan korkmayın: Hepimiz güçlüyüz. Hepimiz müthiş yeteneklere sahip son derece muktedir varlıklarız. Hepimizin içinde derin sevgi ve iyilik hazineleri var. Artık gücümüzden korkmamız gerekmiyor. Güçlü olmamız gerekiyor. Açık, berrak olmamız gerekiyor. Ve kendimize ve yeteneklerimize güvenmemiz gerekiyor.
16. Bilinmeyene atlamaktan korkmayın. Orada ne bulunduğu konusunda bir ipucuna sahip olmamamıza rağmen. Doğru, yeni bir yere ulaşmamızın tek yolu, önümüzde ne bulunduğunu göremediğimizde bile, ilerlemeye devam etmektir.
17. Bağışlama özgürlüğün anahtarıdır. Biraz zaman ayırıp, hayatınızdan geçmiş herkesi bağışlayın. Tüm geçmiş deneyimlerinizi bağışlayın. Kendinizi bağışlayın. Hepsini kendi benzersiz yolculuğunuzun, size tam da gelişmek, dönüşüm geçirmek ve özgürleşmek için ihtiyacınız olan şeyi veren bir parçası olarak görün.
18. Her şey için şükran duyun. Kimseniz o olduğunuz için şükran duyun. Yaşamınızın tüm unsurları için şükran duyun. Tüm deneyimleriniz, ilişkileriniz, çevrenizdeki her türlü güzellik için şükran duyun. Karşılaştığınız her iyi davranış, yaşadığınız her sevgi anı, her türlü beslenişiniz için, doğanın verdiği ilham için şükran duyun. Her an, en karanlık anlarımızda bile şükran duyacak o kadar çok şeye sahibiz ki.
19. Her nerede yapabiliyorsanız, orada güzellik yaratın. Her Sevgi ifadesi gibi, güzel olan her şey tüm gezegenin rezonansını yükseltir.
|
|
|
|