Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 1010 kullanıcı aktif
» 1 Kayıtlı
» 1009 Ziyaretçi
ceylaninreallife

Son Aktiviteler
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 338
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 310
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,015
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,143
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,083
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,007
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,154
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,525
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,287
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,174

 
  PSİŞİK KORUNMA DUASI
Yazar: Spiritüeller - 30-06-2017, Saat: 21:09 - Forum: PARAPSİKOLOJİ GENEL - Yorum Yok

Lütfen bu psişik korunma duasını yapabildiğiniz kadar çok kullanın, bu duayı 9 gün söyleyin ve enerjinin etrafınızda inşa olabilmesi için her cümlenin sonunda birkaç saniye duraklayın.

Alçakgönüllülük ile, tüm seviyelerde bizi koruyacak ilahi korunmayı istiyoruz. Cennet ışınlarının bolluk içinde üzerimize dökülmesini istiyoruz.

Melek alemlerinin varlığını ve Metatron ve Mikail’in başta durmasını istiyoruz.

Mesih Işığı, Buddha Işığı, Mahatma Enerjisi, kutsal ruh, Reiki enerjisi, tüm Başmelek varlıklarının ve yükselmiş Üstatların Işığı bizi daimi olarak sevgileri ile sarsın…

Mahatma enerjisinin varlığımızın her bir veçhesi ile bütünleşmesini istiyoruz. Ayrıca, Tanrı’nın en yüksek iradesine uygun olarak, Mahatma enerjisinin Dünya Ana’nın ve tüm yaşam formlarının her veçhesi ile bütünleşmesini istiyoruz.

Başmelek Zadkiel ve St Germain’i çağırıyoruz ve Gümüş – Mor – Alevin tam olarak demirlenmesini ve tüm varlıklarımızın içini ve etrafını daimi olarak sarmasını istiyoruz.

Bu Gümüş Mor İlahi alevin geçmişimize, şimdiki anımıza ve geleceğimize gönderilmesini, tüm karmamızı dönüştürmesini istiyoruz…. Ayrıca, Lord Melchizedek, Başmelek Metatron ve Başmelek Mikail’in bize yardım etmesini istiyoruz. Tüm karmayı dönüştürmemize ve mükemmel şekilde dengelememize yardımcı olmalarını istiyoruz.

Başmeleklerin varlığımızın ve evimizin etrafına daimi olarak koruyucu bir Davut yıldızı yerleştirmelerini istiyoruz.

PS%25C4%25B0%25C5%259E%25C4%25B0K-KORUNMA-DUASI.jpg

Başmelek Cebrail, Başmelek Haniel ve Cennet topluluğunu çağırıyoruz ve yeşil alevin ve beyaz alevin varlıklarımızın içinde ve dışında daimi ve tam olarak demirlenmesini istiyoruz.

Ayrıca, Başmelek Metatron’u, Mahatma’yı, Lord Maitreya’yı ve Sananda’yı çağırıyoruz ve tüm düşünce formlarının, kayıp ruhların, negatif kalıntıların, negatif elementallerin ve ruh parçalarının daimi olarak iyileştirilmesini ve ışığa götürülmesini istiyoruz … aura alanlarımızda, evlerimizde ve dünyada, hepsi Tanrı’nın en yüksek iradesine göre özgürleşsin.

Başmelek alemlerinin pembe alevinin tam olarak demirlenmesini ve varlığımızın içinde ve dışında daimi olarak bizi sarmasını istiyoruz.

Başmelek Mikail’den Gümüş Zırhlı Metalik Giysisini varlıklarımızın etrafına daimi olarak demirlemesini istiyoruz.

Başmelek Mikail’in tüm karmik bağları daimi olarak kesip uzaklaştırmasını ve özel mavi zırhlı alevini daimi olarak demirlemesini, tüm varlığımızı içimizden ve dışımızdan sarmalamasını, istiyoruz. Meryem Anayı ve Başmelek Rafael’i çağırıyoruz ve Aura Alanımızın içindeki ve dışındaki tüm delikleri ve sızıntıları mühürlemesini ve dönüştürmesini istiyoruz.

Tüm varlığımın içindeki ve dışındaki,Tanrı’nın en yüksek iradesine uygun olmayan her şey hemen İlahi Işığa dönüştürülsün.

Varlığımın her seviyesinde, Tanrı’nın üçlü alevi içinde mükemmel dengelenmiş olarak İlahi olarak hizalanayım, iyileşeyim ve yeniden – enerjileneyim.

Bana her zaman yol gösterilsin ve insanlığın ilerlemesi ve spiritüel gelişmesi ve iyileşmesi için yaptığım tüm çalışmalarda tam destek verilsin.

Yaptığım çalışmalarda, varlığımın her seviyesinde arınayım ve Kutsanayım, ve her geçen günle birlikte bana daha da çok ilahi güç verilsin, ve iyileşmem ilerlerken ve genişlerken daha da çok korunma sağlansın.

Gittiğim her yere cennet ışınlarını yayayım ve yoluma çıkan herkese yardımcı olayım.

Sevgili Tanrı Varlığı, BEN’İM Varlığı (Monad), Ruh Varlığı, Mahatma Enerjisi, Yükselmiş Üstatların kollektif bilinçliliği, içimizdeki Tanrı’nın adına, bu İlahi meditatif duanın, çoğaltılmasını ve tezahür ettirilmesini ve bu gezegendeki ve evrendeki tüm yaşam formlarına yardım etmek için kullanılmasını istiyoruz. Bunun, Tanrı’nın en yüksek İradesine göre yapılmasını kabul ediyoruz.

Teşekkür ederiz – Amin,

Bu konuyu yazdır

  TAM HATIRLAMA: İNDİGO BİR GENÇ MATİAS DE STEFANO ”EVREN NASIL İŞLİYOR?”
Yazar: Magnetho - 30-06-2017, Saat: 15:47 - Forum: İndigolar - Yorum Yok

İndigo Bir Genç Matias De Stefano
[2012’den önce yapılmış bir videonun yazıya dökülmüş hali]

Anlatıcı: Evren nasıl işliyor? İyi ve kötü var mı? İnsanlığın tüm tarihini gerçekten biliyor muyuz? İnsan Varlığı nasıl ortaya çıktı? Tanrı var mı? Ruh nedir? 2012′de ne olacak? İndigo çocuklar kim? Atlantis var oldu mu? Nereden geliyoruz? Nereye gidiyoruz? Tüm bunların anlamı ne?

Tüm bu soruların, olan biten her şeyin bir açıklaması olduğunu hayal edin? Hem fiziksel hem de ruhsal olanı açıklayabilen bilimi ve imanı birleştiren bir açıklama. Birinin Evrene gebe kalındığını hatırlamaya başladığını ve o kişinin yaşamını ve doğmadan önceki diğer yaşamlarını hatırladığını hayal edin. İnsanları, varlıkları, misyonları ve amaçları hatırlıyor ve Evren olarak bildiğimiz, düşündüğümüz ve hissettiğimiz her şeyin yapısını hatırlıyor.
Bu, varoluşumuzun, nasıl yapıldığımızın, hayatta görmezden geldiğimiz şeylerin büyük önemini anladığımızı düşündüğümüz şeylerin gerçeklerinin ve yapılarının temel kavramlarının bir özetidir.

Birinci Bölüm: Hatırlayan Biri

İsmim Matias De Stefano, 22 yaşındayım ve Venado, Tuerto, Arjantin’denim ve amacım hatırlamak.
3 yaşımdan beri, insanları organize etmeme yardımcı olmak için doğduğumdan önceki şeyleri hatırlamaya başladım. Bizler beynimizin bizi Kozmik hafızanın tümüyle birleştiren bölümünü aktive ettiğimiz zaman hatırlayabiliriz. Herkes bunu yapabilir, ama bazılarımız bunda uzmanlaşmıştır. Gezegenin ve insanlığın süreçlerini anlamak için, insanlığın bildiği şeyden önce gerçekleşmiş olan tarihi olayları ve tüm Evrensel hafızayı hatırlamamıza izin veriliyor.

Başlangıçta anılar hafif idi, arkadaşlarımı eğlendirmek için onlara hikayeler anlatırdım. Ama sonra, hatırlama süreci şiddetlenmeye başladı, çünkü o kadar çok başağrılarım olmaya başladı ki ağrının gitmesi için kafamı vuruyordum. İmge ardına imge ortaya çıkıyordu, duygusal anılar ve acı gibi. Bu bilgileri yazıyordum ve imgeleri çiziyordum, görebildiğim birçok Varlık bunu yapmamı söylüyordu.

Bunlar hepimiz ile birlikte olan varlıklar, ama bazılarımızın onları görme kapasitesi var ve onlar bu bilgileri organize etmeme, nasıl kullanacağımı bilmeme yardımcı oldular. Gerçekte, bunu her zaman normal olarak gördüm. 14 yaşıma kadar garip bir şey olarak görmedim, 14 yaşımda insanların geri kalanının kavramadığı ve gerçekte bilmediği şeylerin bilincinde olduğumu kavradım.

Bu bilgileri paylaştığım tek insan annem idi. Olan biten her şeyi biliyordu, anlattığım hiç bir şeyi anlamıyordu, çünkü ailemde hiç kimse bu tür şeyleri anlamıyor. Annem beni anlayışla karşılıyordu, bunun başıma geldiğini kabul ediyordu ve hatırlamaktan sıkıntı çekmek zorunda olmamam için en önemli destek idi.

Aslında, başlangıçta amaç çok net değildi. Hatırlayabildiğim tüm bu şeylerden dolayı şizofren olup olmadığımdan bile şüpheleniyordum, çünkü bazen bir anlam ifade etmiyordu. Çok fazla anı vardı ve bunların ne için olduğunu anlamıyordum, bildiğim şey bunun beni çaresizliğe sürüklemesiydi ve gelecek yaşamımda gerçekleşecek olan bir şey ile çok fazla ilgisi vardı. Daha sonra, zihnimde bilgiler kendini organize etmeye başladığı zaman, bunun diğer insanların kendi bilgilerini organize etmelerine yardımcı olmamı sağlayacağını kavramaya başladım… Kozmik bilgi, yerküresel bilgi, ruhsal bilgi… her şey birbirine uydu ve hatırlayabildiğim basit şeyler vasıtasıyla çok fazla şeyler açıklanabildi.

Anlatıcı: Matias’ın hatırlayabildiği bir çok diğer şeyler arasında insanların bir zamanlar bu konular hakkında konuştuğu yakın ve tanıdık bir şekilde kozmolojik tarihi açıklamak ve anlamak için, hatırlamasına izin verilmiş olan bir dil olan Sayonic var.

Bunun orijinleri MÖ 9000′e gider ve şu andaki Mısır sahilinde yaşamış olan rahipler tarafından, farklı dillerden, inançlardan ve kültürlerden gelen insanların birbirlerini anlayabilmeleri amacıyla organize edildi.

Misyonum

Anılarımla söyleyeceğim şey, insanlar için mesaj aslında bir mesaj değil. Onlara söyleyebileceğim tek şey rahatlamaları, çünkü doğru yoldayız. Olası en iyi şekilde insanlara söyleyebileceğim şey, bildiklerini organize etmeleri. Şu anda insanlığın çaresizlik içinde yaşamasına neden olan mitleri yok ederek tarihi olayları daha net açıklamak.

Hatırlayabilmemin nedeni, doğmadan önceki pozisyonumdan dolayıdır. Aslında, şu anda doğan çocukların çoğu hatırlayabiliyor, ama şeylerin çoğunu hatırlayamıyorlar… şeylerin genel bilgisini. Önceki yaşamlarını, nereden geldiklerini, hangi güneşten geldiklerini vs hatırlayabiliyorlar. Ama ben şeylerin, tarihin, kozmolojinin genel bilgilerini hatırlayabiliyordum, çünkü dünyada Merkezi Akaşik Kayıtlar olarak bilinen şeyde çalışıyordum, ki ben buna çocukkenThamthiorgah diyordum.

Anlatıcı: Sayonic dilinde Thamthiorgah herkesin Merkezi Akaşik Kayıtlar adını verdiği yerdir. Matias bu bilgi kayıtlarına “Tanrının Omuriliği” diyor. Akaşa Sanskritçe bir sözcük, bir Varlığın tüm olaylarının, durumlarının, duygularının ve eylemlerinin kaydedildiği bir dosya olarak işleyen Kozmik Plana değinmek için kullanılan bir sözcüktür. Gezegenin tüm tarihi burada kaydedilir, her birimizin kişisel geçmişi burada kaydedilir. Bu dosyalarda, yaşamımızın amacı ve karma veya öğrenme deneyimlerimize göre kaderimizin programı kaydedilir.

Benim işim çok fazla bilgi ile çalışmaktı, bu nedenle çok fazla hatırlamak beni etkilemedi. Genç iken hatırlamaya başlayan bir çok insan sonunda otistik, şizofrenik olabilir veya hatta 13 yaşından önce ölebilir. Ama bu bilgilerle nasıl çalışılacağını bildiğim için, daha fazlasını hatırlamama izin verdiler ve 13 ile 17 yaşlarım arasında çok fazla sıkıntı çeksem de bunu kontrol ve organize edebildim.

Evren-nas%25C4%25B1l-i%25C5%259Fliyor.jpg

Anılarım
Başlangıçta hatırlayabildiğim şeyler önceki yaşamlarım idi, ama kısa sürede hatırladıklarım genişlemeye başladı. Ve organize ettiğim ve bahsettiğim şeylerden bazıları ruhların başlangıcına, yıldızlardan gelen farklı insanlıklara kadar geri gidiyor, farklı dünyalarda doğan ruhların dalgaları, reenkarnasyonun nasıl işlediği, Kozmosun Yasaları. Ayrıca insanlığın tarihi hakkında, özellikle bilinmeyen tarih.

Atlantis, Lemurya hakkında geçmiş, insanlığın yaratılmasını etkileyen ırklar hakkında, neden Çağların tarihi süreçlerinin hepsini etkiledikleri hakkında. Bu periyotta doğan yeni ruhlar hakkında.

Tüm bu bilgiler insanlar tarafından kendi durumlarını organize etmek, içinde yaşadıkları durumu karşılaştırmak için kullanılabilir; bu kadim tarihi, nereden geldiğimizi, nereye gittiğimizi ve neden burada olduğumuzu anlamak içindir.

Durumu anlamak onların kendi misyonlarını, kendi evrim yollarını bulmalarına, kendi misyonlarıyla neden burada olduklarını, kendi evrim yollarını anlamalarına, neden burada olduklarını ve tüm bu süreçte senaryolarının ne olduğunu bilmelerine yardımcı olur.

İkinci Bölüm: Başka Bir Evrene Gebe Kalınması

Yaşamın nasıl başladığını anlamak için yaşam iki periyoda bölünebilir. Eterik planda veya fiziksel şekilde açıklanabilir. Elbette, Eterik başladığı zaman, Fiziksel mevcut değildi ve yaşam başka bir şekilde yorumlanıyordu. Öz olarak yorumlanıyordu. Öz Spiritüel seviyede işler.

Ruhlar burada Kaynak olarak bilinen şeyden doğar. Her şeyin geldiği yer, Spiritüel seviye çok süptil bir seviyedir, enerjisel titreşimi bile yoktur. Bu, onun enerjisel veya eterik yoğunluğu olmadığı anlamına gelir. O yalnızca saf ışıktır. Bu saf ışık kendisini Evrende genişletir ve kendisini yoğunlaştırdığı zaman, moleküller haline, yoğunlaştırılmış enerji haline gelir. Kendisini yoğunlaştırdığı zaman, madde oluşmaya başlar. Bu madde, Kaos olarak bilinen şeyi üreten Kozmik duvarlarda yoğunlukların kaosu gerçekleşmeye başladığından kendisini oluşturur.

Anlatıcı: Ruhlar 2 ana fonsiyon ile doğar:

1. Yoğunlaşmış olan her şeyi saf ışığa geri döndürmek… ve

2. Daha önce bilinen şeyleri anlamak ve bunların her birinin yeni bir Tanrı olmalarını sağlamak için Kozmosun deneyimlerinin hepsini bütünleştirmek.

O genişler ve büzülür ve bu genişleme ve büzülmede, spiritüel öz maddeyi kendi Kaynağına geri getirmek için maddeyi tekrar süptil hale getirmelidir. Bu süptil süreç reenkarnasyon dediğimiz şeydir.

Reenkarnasyon süreci Ruhun madde içinde olmasını ve maddeyi saf ışığa geri getirmeyi sağlamak içindir. Bu, maddenin saf olmadığı ve Ruhların kaynağa geri dönmek zorunda oldukları fikrini kırmak zorunda olduğumuz anlamına gelir.

Madde de saftır ve Ruhlar olarak biz, maddenin tekrar ışık olabilmesi için doğarız. Bu sürece ““DHUATER TUMTI KEI DHU URNUS ATERTI” denir, “Gökyüzünü Dünyaya getir ve Işığı Gökyüzüne Geri ver” anlamına gelir. Bu cümle yaşamakta olduğumuz her şeyi kapsar. Reenkarnasyon süreci evrimleşmemizi talep eder, çünkü tüm bu süreç her şeyin bütünleştirilmesine ulaşır.

Bu nedenle tüm Ruhlar Evrende gerçekleşen her şeyin başka bir Evren olabilmesi için olduğunu anlamalılar.
Tüm Ruhlar enkarne olmak zorundadır. Bunu nasıl yaparlar? Can (soul) olarak bilinen başka bir yoğun enerji vasıtasıyla.

Anlatıcı: Can (soul) Ruhun (Spirit) sahip olduğu en yakın yoğun araçtır. Bu farklı enerjilerden oluşur, yoğun olmasının nedeni budur, çünkü saf ışık değildir. Onun bedeni Çakralar olarak bilinir. Bunlar Ruhun maksimum yoğunluğa (maddeye) bağlanmasını sağlayan enerjisel bezlerdir.

Ruh Tanrı olarak bildiğimizin hücrelerinde yaratılır ve bunlar madde seviyesi ile titreşme yeteneği olan Eterik birikimlerdir. Bu, saf ışığın evrimleşmesi ve Tanrı adını verdiğimiz Varlığın içindeki tüm varoluşu anlaması için… başka bir Tanrı olabilmesi için maddeye girmesini sağlar. Ve bu deneyim vasıtası ile, tüm veçhelerinde, tüm boyutlarında Evrende var olan her şeyi yaşama deneyimi ile mümkündür.

Bu anda, 3 ncü boyuttan geçiyoruz, bu nedenle 3 ncü boyutta yaşamanın deneyimini bütünleştiriyoruz. Madde ve maddenin ayrışması vasıtasıyla olan Evrende yaratılmakta olan organizasyon sayesinde bu deneyime sahibiz.

Maddenin bozunumu Evrendeki deneyimi sağlayan şeydir ve buna zamanın bozunumu adını veriyoruz.

Zaman maddeyi bozmak için var olan özdür, zaman sadece fiziksel dünyada var olur. Bu deneyim her Ruhun ve Canın bir bütün olarak öğrenmeye gereksinim duyduğu şeye bağlı olarak yıllarca veya binlerce yıl sürebilir.

Evrim

Anlatıcı: Evrimin Ruhta bulunabilecek ve Ruhsal Varlıklar tarafından fiziksel dünyalarda uygulanabilecek geniş bir tarihi vardır. Bugün olduğumuz şey olmak için çeşitli adımlar vardır.

Farklı türde enkarnasyonlar vardır. En iyi insanı biliriz. Ama aslında, enerjisel seviyede farklı enkarnasyonlar başlar.
Önce Ruh enerjiyi pratik etmeli ve Can olarak bilinen şeyde enkarne olmalıdır. Önce kendisini Ruhun özelliklerine adapte eder ve Can Varlığı olan şeyi nasıl manipüle edeceğini öğrenir.

Bundan sonra, molekül ve gaz seviyesinde enkarnasyonları uygulamaya başlar.

Anlatıcı: Ruhlar olarak, öncelikle enkarne olmak için en az yoğun olanı uygulamalıyız ve bu Can’a adapte olmaktır.

Şeylerin yoğunlaşması, yoğun dünyaların içindeki fiziksel şeylerin akışkanlığını anlamamızı sağlar.
Maksimum yoğunluk maddenin nasıl hissettirdiğini anlamamızı ve fiziksel dünyada sınırlarımızı fark etmemizi sağlar. Bitkiler ilahi ışığa kanal olmayı ve dünyaya nasıl topraklanıldığını anlamamızı sağlar. Bunun gerçekleşmesi için, uzun bir süre fotosentez işlemini uygulamalı ve bunu günden güne bütünleştirmeliyiz.
Hayvanlar olmak hareketi ve bedenimizi kontrol etmeyi, karar vermeyi, içgüdüyü, Varlıkların geri kalanı ile etkileşimi ve iletişimi öğrenmemizi sağlar.

Akıl sahibi hayvanlar olmak ruhsallığı, dinlenme vasıtası ile meditasyonu, kültürü ve aile duygusunu uygulamamızı sağlar.

İnsan Varlığı: Bundan sonra yaklaşık 70 yaşam ile, daha önce öğrenmiş olduğumuz şeyi göz önüne alarak Dünya ve Gökyüzü arasında birleşmeyi öğrenme anıdır. Bu, son fiziksel seviyedir.

7 nci boyuttan Melekler & Varlıklar:

Bu seviyede, evrim değişir. Burada fiziksel dünyalara hizmette çalışırlar, fiziksel yoğunluktan geçenlere rehberlik yapmak için deneyimlerini kullanırlar.

7 nci boyuttan sonra başka türde evrim başlar, daha eterik olan bir evrim. Bu, fiziksel seviyeden daha önce geçmiş olan Varlıkların eterik seviyelerde enkarne olmaya başlamaları anlamına gelir, çünkü onlar maddeyi aydınlatabiliyorlar ve maddede yükselebiliyorlar.

Maddede yükselindiği zaman, yeni bir evrim süreci başlar, çünkü bedeni zaten ışık olmuştur. Şimdi, onların süreçleri daha aşağıdakilere yardım etmektir; İsa, Buddha, Muhammed ve diğerleri olarak bildiklerimize benzer şekilde maddenin aydınlatılması sürecini anlamalarına yardım etmektir.

Ama onların evrimi 15 nci boyuta ulaşıncaya kadar devem eder, burada o özün bütünleştirilmesini anlamak için farklı boyutlardaki tüm özü bütünleştirirler.

Tüm bu süreç bizi saf ışığın mükemmel Eterik seviyesine götürür. Bu süreci sözcüklerle tanımlamak zordur, çünkü bizim evrim seviyemize veya boyutsal seviyemize karşılık gelmez. Bununla ilgili söyleyebileceğim tek şey bunun var olduğu, ama bunun hakkında endişelenmemizdir.

BOYUTLAR

Bildiğimiz birinci boyut başlangıç noktasıdır. Bunlar gökyüzünde gördüğümüz, Prana adını verdiğimiz küçük noktaların tümüdür. Bunlar her şeye şekil veren ve yaratan ışık noktalarıdır.

2 nci boyut o ışık noktalarının izdüşümüdür. Örneğin, 2 nci boyutta bizim için görülebilir olan şey gölgelerdir.
Gölgeler kendilerini yanlara çoğalttıktan sonra derinliği olan 3 ncü boyut titreşimini yaratırlar ve bu, bugün içinde yaşadığımız plandır. Bu özellikle geometriye dayanır.

2 nci boyut matematik seviyesinde nümerolojide çizgiler olarak anlaşılabilir ve 3 ncü boyut geometri olarak anlaşılabilir.

4 ncü boyut kutsal geometridir. Bu, geometrinin titreşim seviyesinde uygulanması anlamına gelir. Bu, maddenin zaman veya uzay olmadığını anlamaya başladığı andır. Var olan tek şey burada ve şimdidir.

5 nci boyut kutsal geometriden daha ileri gider, çünkü kutsal geometrinin özünü anlar. Bu, her geometrik bloğun Varlığın başka bir formunu tamamladığını anlamak anlamına gelir. Bu, her birimizin bir diğerini oluşturduğu anlamına gelir.

6 ncı boyut bütünsel seviyede şeylerin varoluşunun bütünlüğünün yansımasıdır. Bu nasıl anlaşılır? 6 ncı boyut her şeyin mümkün olduğu yerdir. Bu, örneğin otistiklerin zihinlerinin içinde yaşadıkları sonraki seviyedir. Kişinin kendi gerçekliğini yarattığı, kişinin kendi geometrisini yaratabildiği seviyedir.

7 nci boyut, saf ışıkta bu geometrinin bütünleştirilmesidir. Varlıkların yüzlerini kaybettiği, bir rehber oldukları ve mesih seviyesine gittikleri seviyedir. Mesih titreşim seviyesi 10 ncu boyuta kadar gider. Bu planlarda, Kozmik Babalarımız veya Pleiadesliler yaşar. Bunlar bir boyuttan diğerine kolaylıkla gidebilen varlıklardır. O boyutlarda, 3 ncü boyut – 9 ncu boyut arasında görülebilir olabilirler.

Boyutların geri kalanını insan zihninin anlaması zordur. Örneğin, 11 nci boyut her şeyin plasentalar gibi etrafta hareket ettiği yerdir. Tüm titreşimler her şeyi oluşturan enerjilerin dalgası gibi hareket eder.

Anlatıcı: Evrende, başmelekler, seraflar, rehberler ve yüksek boyutlardan bir çok diğer Varlıklar süptil bir şekilde politikacıların işlevini gerçekleştirirler. İnsanların düzenini, dünyaların düzenini kontrol ederler, ekonomiyi yönlendirmek, serbestçe öğrenmelerini sağlamak için onların sosyal esenliklerini kontrol ederler.

Bu hiyerarşilerin ötesinde, bunun onların daha üstün olmaları anlamına gelmesi gerekmez. Yüksek boyutlarda olmak daha üstün veya başkalarının üzerinde olmak anlamına gelmez. Farklı türde titreşim, farklı titreşim seviyeleri anlamına gelir. 3 ncü boyuttan şeyleri öğrenmeye gereksinim duyan 15 nci boyuttan bir çok Varlık vardır. Bu, onların henüz bütünleşmemiş olduğu anlamına gelir. Bu onların daha üstün oldukları anlamına gelmez, sadece farklı oldukları anlamına gelir.

Evrende, boyutsal bir hiyerarşi vardır, ama bu sadece evrensel işlevin kalıplarını organize etmek içindir. Aslında, bunların hepsi aynı seviyede var olur. Bu, burada ellerimin olduğu yerde tüm boyutların aynı anda gerçekleşmekte olduğu anlamına gelir. Ama bilincim sadece 3 ncü boyutu görmeme izin veriyor.

İYİ VE KÖTÜ

Anlatıcı: Gökyüzünde, ekonomi enerjidir ve basittir. Bu, enerji ve bilginin akışkanlığı olarak anlaşılır. Bu özlerin, Karmik anlaşmaların değiş tokuşu, tarihlerin ödünç alınması ve enerjinin değiş tokuşudur. Aslında kötü olmayan, kötü olarak bildiğimiz şey Verme ve Alma arasındaki dengeyi sürdürmek için örneğin 18 nci boyut gibi yüksek boyutlara bile erişebilir.

Her enerjisel sistem tek bir boş yer bırakmayarak işler. Eğer biri verirse, anında almalıdır ve bu şimdi insanlık tarafından negatif ve karanlık bir şey olarak görülmektedir. Bu bizi sonraki temaya götürür:

İYİ VE KÖTÜ

Ruhların ortalarda dolanabilmeleri ve gereksinimlerini değiş tokuş ederek hayatta kalabilmeleri için, Işık Varlıklar fiziksel dünyalarda ekonomiyi oluşturdular. Bu kötü anlamına gelmiyor, sadece evrimleşmenin başka bir yolu.
Işık özgürlük, kendini kontrol, özgür irade ve destek vasıtası ile evrimleşir ve sürece çok fazla zaman sağlar. Diğer taraftan, “kötü” veya karanlığın bitiş tarihleri oluşturması evrimleşmenin başka bir yoludur.

Hızlı bitiş tarihleri: Bunu bir yılda öğrenmek zorundasın. Eğer öğrenmezsen, kötü bir şey olacak. Bu, sadece evrimleşmek için başka bir süreçtir ve insanlar şeyleri ahlaklılık vasıtası ile anladıkları için, bu Dünyada çok anlaşılabilir bir seviye değildir, ama daha hızlı evrimleşmenin bir başka yoludur ve bir çok insan bunu seçmeye karar verir.

Üçüncü Bölüm: BİLİNMEYEN TARİH

YARADILIŞ

Bu bütün evrim süreci içinde, 3 ncü boyutun içindeki tarihi süreci bulabiliriz. Bu süreç 6000 milyon yıl önce başlar, ama insanlar için, daha yakındır… yaklaşık 30 milyon yıl önce.

İnsanlığın yaradılış süreci öncelikle genetik bilgiyi ve evrimi değiştiren varlıklar tarafından genetikler vasıtasıyla programlandı. Bunlar Ebedi Varlıklar veya Doğa Ruhları adını verdiğimiz Varlıklardır. (Elohim).

Bu Varlıklar Tanrı’dan yayılan tüm formları fiziksel dünyalarda yansıtırlar.

Bu gezegende orijinal olarak bu gezegenden olmayan, bu gezegende mutasyonlar olan veya tarihi ilaveler olan bitkiler, hayvanlar ve ayrıca insanlar gibi birçok ırklar vardır. Tüm bu Varlıklar evrimsel gereksinim nedeniyle buraya getirildiler.

Bu gezegende İnsanın tarihi MÖ 24,000 civarında, Adem & Havva olarak bilinen insanlığın 1 nci prototipleri yaratıldığı zaman başlar; aslında Havva 1 nci kadın değildi, 1 nci kadın Lilith idi. Ama zaten Dünyada önceden insanlar vardı. Onlar aslında ilk insanlar değildi. Onlar bildiğimiz, bize en çok benzer olan insanların 1 nci prototipi idi. Hızlı bir şekilde yaratıldılar, çünkü insan ırkının olduğu şey olması için yardımcı olan diğer gezegenlerden kültürel ekleme vardı.

Onlar neden bunu yaptılar? Bu gelişi güzel bir olay değildi. Bu, aynı zamanda dünya dışı olan, 9 ncu boyuttan

Varlıklar ile temas içinde olan Melek Seviyesinden gelen İlahi Plandır ve onlar Melek Planlarını ruhsal dünyaya bağlı olan Varlıklar vasıtası ile fiziksel dünyalara geçirdiler. Ve Kozmolojinin gereksinimlerine uygun olarak Planı izlediler.

Dünya Gezegeni gezegen için pozitif olmayan, ünlü Reptilianlar gibi diğer ırkların istilası ile önemli değişimlerden geçecekti. Bu Reptilianlar Dünyanın evrimi için negatif idi, bu nedenle Melek seviyesindeki Varlıklar ile yakın ilişkiye sahip Varlıklar olan Galaktik Federasyonlar insanlık üzerine yansıtma yaptılar, yeni bir insanlık geliştirdiler, bugün olduğumuz insan prototipi olarak bildiğimiz şeyi yarattılar.

Bu insan prototipi dünya dışı varlıklar vasıtasıyla, Dünyada eterik yayınımlardan gelen Melek fikrinin kopyasıdır. Tarihimizin başladığı yer burasıdır.

İNSANLIĞIN TARİHİ

Anlatıcı: Problem şu ki, geçmiş ve zaman daireseldir. Bu, olayların kendilerini farklı şekilde ama aynı kalıplar ile tekrarladığı anlamına gelir. Tarih günümüze kadar nelerin olduğunu bilmek için bir liste olarak düşünülmemelidir, bize kendilerini tekrarlayabilen hataları gösteren karmaşık kamufle edilmiş bir düzen olarak anlaşılmalıdır.
Gerçekte, tarih okullarda öğretildiği gibi değildir. İnsanlık tarihi bu şekilde gerçekleşti, çünkü bu şekilde olmalıydı ve yaratılmakta olan tüm problemler insanlığın değişimini ve insanlıktaki bilincin evrimini sağlamak için gerçekleşti. İnsanlığın yaklaşık 2,160 yıl süren Burçlar ile yönetilmesinin nedeni budur.

ÇAĞLAR

Anlatıcı: Dünya güneşin etrafında yaklaşık 365 gün süren bir süreçte döner, ama aynı zamanda Güneşimiz her 26,000 yılda Syria adı verilen daha büyük bir güneşin etrafında döner. Dünyadaki bir yıl gibi, Güneş yılının mevsimleri, ekinoksları, gündönümleri ve çağları vardır. Bunun Dünyadaki tarihi olaylar üzerinde etkisi vardır.
İçinden geçtiğimiz Güneş yılı MÖ yaklaşık 21,210 yılında Oğlak Çağı ile başladı.

Yaratılan 1 nci prototip Lemuryalılar olarak bildiklerimiz idi. Onlar tüm Pasifik’e aitti. Lemurya’yı yaratan ırktır.
Bir çok tarihi problemden sonra, Atlantik’te Atlantis gelişmeye başladı. Bu ülke kendisini tüm Atlantik Okyanusunda genişletti ve gezegenin sıcak kısmında gezegeni organize etmeye ve onu Kozmik Plan yönünde tutmaya yardımcı olan uygarlıklar ve koloniler yarattı.

MÖ 13,000 den 6,000′e kadar devam eden tüm bu uygarlıklar yerküresel denge ve insan bilgisi sistemini uygulamaya çalıştılar. Piramitlerin ve eski tapınakların inşa planı bu şekilde başladı, bunlardan geriye sadece bir kaç tanesi kaldı.

Daha sonra insanlık o kadar da yıldızsal olmayan başka türde bir evrimden geçmek zorunda kaldı. Boğa burcu, MÖ 3000 den bu yana hatırlamamıza izin verilmeyen tarihin başlamasının nedeni budur.

İnsanlığın tarihi bir çok öğretmen için “Uygarlığın” başlangıcı. Bu, insanların toplumda ruhsallığı uygulamaya başladığı Mısır’da başladı. Bildiğimiz tarihin Boğa, Koç ve Balık burçlarında ve şu anda içinden geçtiğimiz çağda geçtiği net olunca, tarihin kendisini Kozmostan gezegenlere, bizim durumumuzda Dünyaya akan enerjilere göre geliştirdiğini anlayabiliriz.

Yıldızlardan gelen bu enerjisel baskı Dünyada gerçekleşen olayları yönlendirir, çünkü her şey birbirine bağlıdır.

Anlatıcı: Kozmik ortamların enerjisi, Ruhun tek bir niyetle Fiziksel bedene bağlanması için, ruhun enerjisini biçimlendirebilen faktörlerdir: bu spesifik anda misyonunu öğrenmek ve gerçekleştirmek. Kozmik Düzenin attığımız adımları, tarihimizi, haritamızı ve rotamızı, hislerimizi, ilişkilerimizi, yeteneklerimizi ve doğmadan önce yapmayı kabul ettiğimiz şeyi öğrenmemizi ve gerçekleştirmemizi sağlayan gerekli mekanizmaları yaratmak için bir çok diğer veçheleri belirlemesinin nedeni budur.

2012 olarak bildiğimiz güneşin şafağına ulaştığımızda, dünyaların titreşiminin de değişmesi için döngüdeki Çağların niyeti değişir.

Bu ne anlama geliyor? Bu baharın başlamasına benzer. “Bilinen” tarih ile çalışılmış olan her şey tamamıyla bilinmeyen türde bir tarihe açılmaya başlar. Dünya korkunç bir değişimden geçeceği için değil, güneşten gelen titreşim ve enerjide artış olduğu için. Ve bu, Dünyanın kendi enerjisel titreşimini dönüştürmesini sağlıyor.

İndigo

Dünyanın enerji seviyesi değiştiği zaman, farklı bir şekilde titreşir. Farklı bir şekilde titreştiği zaman, renk değiştirir. Bir gezegenin titreşim seviyesi ısı yayınımından dolayı farklı bir renk yaratır. Ve tüm Ruhlar o renge adapte olmak zorundadır. Ve bugün Dünyada titreşen renk İndigo olarak bilinen renktir.

Bugün, insanlar İndigo çocuklar hakkında çok konuşuyor. Bu, indigo giysisi veya bir tür indigo spiritüel seviyesi ile gelen Ruhlar grubu değildir. Onlar sadece bu periyot sırasında Dünyada çalışmak için gelen yeni ruhlardır ve Dünyada doğabilmek için, Dünyanın titreşimi içinde çalışabilmek için bu indigo renge gereksinim duyarlar. İndigoda titreşen gerçekte Dünyadır.

Bu indigo renk ne anlama geliyor? İndigo vizyonların gözü olarak bildiğimiz 3 ncü gözün rengidir.

Anlatıcı: Bu renk dönüşümdür ve Ruhlar bunların her birine en iyi adapte olacak şekilde yaratmak için geldiler. Eğer onların durumu saldırgan veya çok pasif ise, saldırganlık vasıtasıyla ve aile seviyesinde fikirleri kırarak değişim yaratırlar. Bunu cinsellik, politika, sanat, ilgisizlik ve grupçuluk ile yaparlar. Ama onlar her şeyi değiştirir, çünkü bu onların misyonudur: gerekli olan durumu yaratmak için şeyleri değiştirmek.

Onlar ayrıca olan şeyin vizyonunu dönüştürür, vizyonu dönüştürür, fikirler yaratır. Bu seviyelerde çalışırlar: yaratıcılık ve idealizm, ama bu yaratıcılığı ve idealizmi değiştirerek, çünkü bunlar dönüşür. Dünya gezegeninde doğan her şey dönüşmeye başlar.

Bu dönüşüm farklı şekillerde gerçekleşir… saldırganlık, topluluklar arasında çatışmalar, tekmeleme veya dinginlik vasıtasıyla dönüşüm. Eylem ve eylemsizlik, her ikisi de onların evreni için çok yararlıdır. Bu titreşim gezegene yeni gelen her şeyin, onunla titreşmesini sağlar.

1980′de perdeler değişmeye başladığı zaman, Dünyaya gelen her ruh varlığı indigo oluyor. Bu 80′lerden itibaren doğan her ağacın, taşın, hayvanın ve insanın zaten indigo olduğu anlamına geliyor. Bu özel bir grup değildir. Özel olarak görülen “grup”, ruh Dünyaya geldiğinde sahip olduğu titreşim seviyesine bağlıdır, ama bu indigo olduğu için değil, her birinin o seviyede sahip olduğu uzmanlığından dolayı, her bir insanı farklı kılan budur. İndigoların bazılarının savaşçı, diğerlerinin yaratıcı, bazılarının tamamıyla barışçıl ve diğerlerinin her şeye ilgisiz olmasının nedeni budur.

Örneğin, sadece indigo oldukları için Tanrıya inanmaları veya Evrenden söz etmeleri gerekmez. İndigo dönüştüren bir titreşimdir, bir indigo Tanrıya inanmadan bunu ekonomide veya siyasette yapabilir.

Anlatıcı: Bunun spiritüellik ile ilgisi yoktur; titreşim ile ilgisi vardır. Ruhların sınıflandırılmasının titreşim ile ilgisi vardır. Onların hepsi bu dünyada ulaşmak zorunda oldukları şeyi kabul ettiler, ama misyonlarına ulaşmalarının bağlı olduğu tek şey, yetişkinlerin onların esenlikleri ve eğitimleri hakkında endişelenmeyi bırakmalarıdır. Onlara yardımcı olabilmelerinin en iyi yolu, onları unutup kendilerini dinlemeye başlamalarıdır.

İndigo ile karşılaştırıldığında Kristal, Mesih seviyelerinden gelen bir varlıktır… onlar koşulsuz sevgi misyonunu gerçekleştirmek için gelen yüz binlerce minik Mesihtir. Ve onlar 2000 den bu yana gelmeye başlayan nesillerdir.
Daha fazla ruhsallık uygulayan ruhlar Kristal çocuklardır; onlar ayrıca bu Çağa Avatarlar grubu olarak geldiler.
Onlar uyum vasıtasıyla ruhsallığı çalışmak için buraya gelen ruh grubudur. Bu, ruhsallığın Tanrı veya Melekler ile ilişkili olmak zorunda olmadığı, toplumların uyumu ve kişinin kendi içinde uyumu ile ilişkili olduğu anlamına gelir.

Dördüncü Bölüm: YENİ ZAMAN

Anlatıcı:Tarihte ne kadar değişimden geçerse geçsin, eğitim dünyada nasıl öğrenileceğini öğretmenin özüne sahip oldu, FİZİKSEL EĞİTİM: fiziksel dünyaya adapte olma, FİZİK VE KİMYA: şeylerin oluşumunu öğrenmek, EKONOMİ VE DOĞAL BİLİMLER: hayatta kalmak için kaynakları yönetmek, MATEMATİK VE TEKNOLOJİ; Tanrının bedeninin mantığı ile ilgili, DİLLER: Varlıklar arasındaki iletişim ile ilgili, PSİKOLOJİ VE ETİKLER: Varlıklar arasındaki ilişki ile ilgili.

Eğitim dünyaya adapte olmamıza, dünyada nasıl yaşanacağını bilinçli olarak öğrenmemize, kendimiz ve bütün olarak geri kalan hakkında öğrenmemize yardımcı olmalıydı.

Toplumun şu anda sahip olduğu problem, “bu indigo çocuklar ile ne yapmalıyım?”dır. Onları okula mı kapatmalıyız, dünyayı yok etmelerine izin mi vermeliyiz? Yetişkinler indigo çocuklar ile ne yapmalı ve indigo çocuklar yetişkinler ile ne yapmalı?

İndigo çocuklar yapabildikleri her şeyi dönüştürmek için geldiler, başlangıçta bunu eylemsizlik olduğunu düşündüğümüz şeyle yapacaklardı. Eylemsizliğin yaptığı şey sosyal akışı durdurmak, hareketi durdurmaktır; bu indigo devrimi olarak beklenilebilecek şeyin karşı – eylemidir. Yeni bir şey yaratmaya zorunlu olma fikri bir indigonun ilk tepkisi değildir. İlk tepki oturmak ve sistemi teşvik eden hiç bir şeyi yapmamaktır. Bu nedenle indigo çocuk için bir eğitim veya topluluk yaratmak çok zordur. Bu zorluk, yetişkinlerin en azından sonraki yirmi yılda karşılaşacakları bir şeydir.

İnsanlar denedikleri herhangi türde eğitim sisteminin bir şekilde başarısız olacağını görmeye başladığı zaman – çünkü indigo gezegende kalmaya gelmedi – indigo titreşimi bundan sonra neyin kalacağının durumunu değiştirir.
Bu nedenle yapılması gereken şey, onların değişim yaratıcılıklarını olası en iyi şekillerde ifade etmelerine izin vermektir. Bu onların nesli, onların yaratımı ve Dünya gezegenindeki işleri için tamamen esnek olmalıdır.

Anlatıcı: Bunun gerçekleşmesi için, ezberlemeye, rekabete, otorite suistimaline, yaratıcılık ve hayal gücü eksikliğine dayanan alışık olduğumuz eğitim sistemlerini yıkmak gereklidir. Yeni sistem duygulara, deneyler ve entegrasyonu teşvik eden keşif ile öğrenmeye dayalı olmalıdır.

İndigo titreşimine en iyi adapte olabilen şey budur, çünkü bu direkt olarak insanın öğrenmesini yöneten bir sisteme sahip değildir. Bu, her tür sistemi, kadim, modern, hatta gelecekteki sistemi kabul eden geniş bir sistemdir. Öğrenme vizyonunun sadece eğitimden daha ileri uzanmasına izin verir. İnsan doğduktan ölünceye kadar İnsan Varlığının bütünlenmesine doğru gider.

Bu her pedagojik sistemin birleşmesine ve dikkate alınmasına izin verir, yeni bir okul yaratmak değildir, yeni bir öğrenme şekli yaratmaktır. Bu aslında indigoların ve kristallerin buraya gelmelerinin nedenidir: öğrenmek ve öğrenmeye yardım etmek. Başka bir şey değil.

Öğrenme pratik ve deneyim ile gerçekleşir, teori ile değil. Teori sadece önemli olan şeyin bir parçasını anlamak için faydalıdır. İnsanın indigo bir çocuk ile çalışabileceği bazı araçlar: indigoların misyonlarını gerçekleştirebilmeleri için rehberlik yardımı yapmaları, örneğin, evde, okulda veya toplumda yapmaları gereken şeyler okulun içinde, evde ve toplumda uygulanabilir olmalı. Bedendeki her kemiği, hücredeki her elementi veya karmaşık matematiği öğrenmek gibi faydasız şeyler öğretmemeliler.

Bizler 3 ncü boyutun içinde 4 ncü ve 5 nci boyutları geliştirmeye çalışmak için, 6 ncı – 13 ncü boyutlardan gelen Varlıklarız (indigo/kristal). Eğer biz 5 nci boyutu geliştirirken, 2 nci boyutun matematiğini öğretmek için bizi sınıfa kapatırlarsa, bu biraz zor olur. Öğretilmesi gereken her şey günlük yaşamda uygulanabilir olmalıdır, çünkü bu gerçekte işimizin olduğu, hepimizin çalışması gereken yerdir.

Şimdi dünya 4 ncü boyutun içinde görülebilir, o tüm yönlere doğru geniş ve daireseldir. Bilgi vermek için kara tahta kullanmak pozitif bir şey değildir, ama duvarları kullanmak için bir alettir, şimdi tüm çocuklar duvarlara yazıyor. En az kullandıkları şey sınıfın kara tahtası.

Ayrıca, onlara doğadan, karanlıktan, yıldırımdan, rüzgardan korkmamaları öğretilmelidir.. bu onların şeylerin kutupluluğunda değil, şeylerin bütünlüğünde ilerlemelerine çok fazla yardımcı olur.

Ama bunu yönetecek en önemli şey ebeveynler ve öğretmenlerdir. Onlar vizyonlarını ilk değiştirmeleri gerekenlerdir ve sosyallik hakkındaki kavramlarını ilk yıkmak zorunda olanlardır. Bu, ebeveynlerin ebeveyn olmayı bırakmaları anlamına gelir. Ebeveynler gerçekte rehberler olmaya başlamalılar. Hayatın rehberleri, neyin yapılması gerektiğini, neyin yapılmamasını gerektiğini bize söyleyenler değil. Yapılacak en iyi şey hakkında bize tavsiye vermeliler, bir rehber veya yoldaş olmalılar.

Aynı şey öğretmen için de geçerlidir, neyi öğrenmek zorunda olduğunuzu söyleyen kişi olmamalılar. Öğretmen öğrenci ile birlikte öğrenen biri olmalıdır. Öğrenmek için bir tartışmaya girebileceğiniz biri olmalıdır ve bir şeyi ne kadar çok bildiklerini düşünmeleri önemli değildir, her zaman anlayacak yeni bir şeyler vardır. Ve bu birlikte öğrenilmelidir.

2012

2012 insanların çok fazla konuştukları bir yıl, özellikle ekinoks. Bu, Güneşin kendi Baharına girmesidir. Dünya güney yarıkürede Bahara 21 Eylülde girer. 21 Aralık 2012′de, Bahara giren Güneştir. [Bu röportaj 2012 den önce yapılmış].
2012′yi “bir gecede” değişim olarak düşünmemeliyiz. Bu yalnızca bir çok şeyin gerçekleşebileceği bir ekinokstur. Bir çok kahin ve insan bundan bahsetmekte, ama bu gerçekliği yaşamak her birimize bağlıdır.

Kıyametin yaşanacağını iddia edenler bunu görecektir. Bunu yaşayıp hissedecektir.

Bilinçlerinde, kalplerinde dengeli olanlar kıyameti yaşamayacaklar, dünya dışı varlıklar onları gezegenden alıp götüreceği için değil, onlar bunu yıkıcı bir şey olarak değil, değişim olasılığı olarak görecekleri için.

Bu yalnızca bir değişimdir. Kıyamet sözcüğünün anlamı bile şudur: sonrasında gelen bir şey. Bu bir değişimdir. İnsanların söyledikleri doğal felaketlerden korkmayın, çünkü bunlar zaten başladı.

Bu çok büyük bir değişimi içeriyor, çünkü elektromanyetik değişim ile birlikte titreşim değişiyor. Beynimiz, bedenlerimiz, Dünya gezegeni, bilgisayar, video gibi kullandığımız tüm sistemler elektromanyetik olarak çalışır.

Ayrıca, Güneş elektromanyetizm ile çalışır, bu nedenle Güneşin ışığı Güneşin şafağı sırasında değişebilir.

Neden? İnsan gece uyanıp şafağı gördüğü zaman, bir esinti hissedebilir ve kuşlar şarkı söylemeye başlar. Bu tamamen farklı bir atmosferdir. Sıcaklık düşer ve sonra aniden yükselir.

Ne oluyor? Şafak sırasında, herkes değişimden, yenilenmeden geçer. Güneş aynı süreçten geçecek, o aynı esinti başlayacak, ama güneşin yarattığı ateşten dolayı o esinti elektromanyetik.

Olan biten tüm bu şeyler insanlığın hatası değil, bu sadece bir döngü, hepimizin doğmayı ve deneyimlemeyi ve bu değişimi anlamayan herkese yardım etmeyi seçtiğimiz Dünyanın doğal bir sürecidir.

ERTESİ GÜN

2012 den sonra ve sonraki 50 yıl, dünyada şeyleri yaratma niyetinin değişmesi, ekonomide, siyasette ve toplumda önemli değişikliklerin gerçekleşmesi bekleniyor.

Ekonomi ve besin stoğundaki değişimler nedeniyle çok fazla göç olacak. İnsanlar yeni şehirlere taşınmak zorunda kalacak. Kutuplar eriyecek, okyanusların su seviyesi yükselecek. Sadece sahiller değil, içerdeki göllerin de su seviyesi yükselecek.

Siyasi olarak, siyaseti yönetmek zorunda olacağımız sosyal bir felaket olabilir. Ve belki siyasi iklim değişimleri toplumun kendisini en azından 30 yıl yeniden yapılandırmasına izin vermeyecek.

Sonraki 50 yıl, geçiş süreci olacak.

Bir değişim olacak, her insan görmek istediği şeyi görecek. Ama toplumun çok fazla değişeceği faktörlerini göz önüne almalıyız, Evren söylediği için veya bir Melek gelip bunun bu şekilde olacağını söylediği için değil, belki besin ve su kıtlığı olacağı ve bu değişimi sağlayacağı için. Bu geçiş sırasında değişimi sağlayacak olan faktörler çok insani olacak.

Tünelin sonunda ışığı göremezseniz, umutsuzluğa kapılmayın, çünkü hepimiz bu geçişi yaşamak için buraya geldik ve bu geçişi deneyimlemek için gelmeye karar verdik. Işık çocuklarımız ve torunlarımız için, yetişkin nesli için değil.

Daha sonra, olaylar kendilerini organize etmeye başlayacak ve kristal, altın ve platin çocuklar 2040 – 2050′den itibaren yeni yapıyı organize etmeye başlayacaklar ve bunu 2080 – 2090 için yerleştirmiş olacaklar ve bunlar, Kova adını verdiğimiz yeni Çağda tam olarak olacağımız yıllardır.

Kova çağı titreşimsel olarak zaten başladı, ama jeolojik ve astrolojik olarak henüz başlamadı. Balık Çağından Kova Çağına ani bir değişimi beklememeliyiz.

Gelecek için göz önünde bulundurmamız gereken başka bir şey, hiç kimse gruplar oluşturmak istemeyecek, her şey çok bireysel olacak. Gelecekte yeni bir topluluk yaratmak istiyorsanız hayal kırıklığına uğramayın, çünkü herkes kendi yoluna gidecek. Kova Çağı bu şekilde işler. Evrim içseldir ve artık dışsal değil.

Sonraki 100 yılda, geçiş süreci her insan için içsel ve bireysel süreci talep edecek. İnsanın dışarıda göreceği şey, içindeki şeyin yansıması olacak.

Anlatıcı: İncil’de, Luke 22:10′da, İsa havarilerine şöyle söyler, “Şehre girerken, elinde bir su kavanozu olan bir adam sizi karşılayacak. Girdiği eve kadar onu takip edin…” Bu pasaj balık tutan insanlar Çağı (Balık Çağı) ile, su taşıyan Çağı (Kova Çağı) arasındaki geçişi net bir şekilde öngörür.

Balık Çağı kendisini yolu bilen ve anlayan bir insan tarafından rehberlik edilen gruplara sahip olma ihtiyacı ile karakterize etti. Bugün, geçiş sırasında bir çok insan bir Mesihin, onlara rehberlik yapacak birinin gelmesini bekliyor.

Ama Kova Çağı sırasında, kişi kendi kendine rehberlik yapar. Her insan tüm yanıtlarını kendi içinde bulacak.
Takip edecek üstatlar yok. Hiç kimse size nereye gideceğinizi söylememeli. Şimdi kendimize rehberlik yapmalıyız, ama nasıl? Bunu yapmayı gösterecek en iyi “öğretmenler” kim?

Hiç konuşmamış olan üstatlar var ve onların en iyi üstatlar olmalarının nedeni budur: AĞAÇLAR. Ağaçlar bu gezegende yaşamanın en iyi yolunu bize gösterebilecek olanlardır, toprağa derin kökleri var, Güneşten Dünyaya gelen tüm ışığı almak için sağlanmgövdeleri var… ve tüm Varlıkların yaşayabilmeleri için etraflarındaki her şey için oksijen sağlarlar.


Gözlerinizi kapatmadan ve bir ağaca bakıp sadece meditasyon yaparak, neden söz ettiğimi anlayacaksınız. Onlar ışığı demirlemek için ilk gelenlerdi ve o ışık bilinçli olarak gezegene geri gelmelidir.

Bu konuyu yazdır

  GÖNÜL GÖZÜ NEDİR, AÇMAK İÇİN NELER YAPABİLİRİZ?
Yazar: Magnetho - 30-06-2017, Saat: 15:37 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Gönül gözü O’nun her bir zerremize yansıyan ışığıdır ki ona sevgi şuuru da diyebiliriz. Gönül gözünün açılması aydınlanmadır. Aydınlanan kişinin görüşünü dünya maddesi kapatamaz. Aydınlanan kişinin dünya maddesine gereksinimi de kalmamıştır. Bedeni farklı biyolojik özellikler taşır. Aydınlanan kişinin herkes gibiymiş gibi algılanması hem diğer insanları şaşırtıp korkutmaması hem de onu anlayamayan insanlardan zarar görmemesi içindir.

Bu yüksekliğe ulaşabilmek için ne yapılması gerektiği, insana madde içine bir nevi hapsolduğundan beri anlatılmaktadır. Peygamberlerin, bilgelerin, gerçek sanatçıların hepsi insana yükselmenin beş basamağını anlatmaktadır. İyi ve doğru olunuz, karşılıksız hizmet ediniz, gerçek bilgisini eyleme geçiriniz ve koşulsuz seviniz. Ve insanlık binlerce yıldan beri bunu başaramıyor. Veya başaranlar gidiyor, diğerleri dünya okuluna devam edip duruyor. Mutlaka başaranlar vardır. Ve hepimizin başarması için sistem bizi en uygun noktada tutmaktadır. Başarmamız için insana öyle yardımlar yapılıyor ki neredeyse insana düşen çok az şey kalıyor diyebiliriz.

Bu çok az şey bizim küçük yanlışlarımız, küçük yalanlarımız, küçük tembelliklerimiz, bitmeyen maddi isteklerimiz, vicdanımızın sesine aldırmayışımızdır. Bütün bunların altında yatan ise her gün biraz daha büyüyen büyük sevgisizliğimizdir.

Üzerinde durmadığımız, önemsemediğimiz, kendimize karşı bile inkâr ettiğimiz küçük yanlışlarımızın, küçük yalanlarımızın ve daha nice küçük olumsuzluklarımızın yarattığı küçük kötülüklerimiz korku, endişe, kıskançlık, güceniklik yaratıyor. Gücü ve mutluluğu maddede arıyoruz Onlar da sevgisizliğimizi besliyor. Sonuçta her olayda karşımıza çıkan ve devamlı büyüyen sevgisizliğimizle tabii ki başa çıkamıyoruz. Sevgisizliğimizi neyin beslediğini anlamıyor kötü alışkanlıklarımız aynen kalsın, ama bu arada biz koşulsuz sevgiye ulaşalım, gönül gözümüz açılsın, evrensel bilgi elimize geçsin istiyoruz. İşte insanlığın bin yıllardır kendine yaptığı büyük kötülük budur.

Farkında olduğumuz ve önem vermediğimiz en küçük kusurumuzdan başlayalım, onu düzeltelim, ondan kurtulalım yerine doğru bir davranış koyalım. Göreceğiz ki diğer yanlışlarımızı farketmek ve düzeltmek için enerji kazanmışız, içimizdeki güç uyanmış! İki üç yanlışın düzeltilmesi bir sinerji yaratmış, değişik bir huzur ve mutluluk, iç sevinci yaşıyoruz. Ondan ötesi çorap söküğü gibi gelir. Çünkü bir adım atana Yüce Güç on adım yaklaşır. Yaratanın sevgisi gönülleri yıkar ve saf temizliğe ulaştırır. Ve o saflıkla açılan gönül gözünün göreceği, insanın öğreneceği anlayacağı ne kadar çok gerçek ve yapacağı ne kadar çok hizmet vardır.

Gönül gözü; Arınmışlığın, saflığın, olmuşluğun, bilmeden bilmenin, farkındalığın, sevmenin, hoşgörünün ve her şeyi, her bildiğini bir bütünlük içinden anlamanın hal ve bilincinde olarak görmektir, görebilmektir.

Gönül gözü ile bakmasını bilecek kadar bir liyakat elde etmiş olan insan, Allah sevgisiyle, gerçek ilahi aşkla, evrensel bilgi ve bilinçle bakmasını bilir. Böyle bir insanın yaşamdan hiçbir korku ve kaygısı yoktur. Ayırmaz, ayrıştırmaz ve sınıflandırmaz. Yanıltmaz ve aldatmaz. Baktığında ve okuduğunda hal, maksat ve gayeyi görür ve anlar…

G%25C3%25B6n%25C3%25BCl-G%25C3%25B6z%25C...liriz.jpeg

Gönül gözünü açmak için neler yapabiliriz? İnsan bu konuda gerçek bilgilere ulaşmış ve bilincine varmışsa asla böyle bir soruyu bir an içinde olsa kendine sorma cüretini gösteremez. Çünkü gönül gözünün veya kalp gözünün insanda açılmasının yolu ilahi ve evrensel öğretinin murat ettiği yolda bire bir yaşamaktır. Koşulsuz sabır, koşulsuz hoşgörü ve koşulsuz sevgi hayat yolu olmalıdır. Kırılmadan bükülmeyi başararak yaşamı deneyimlemiş, benlik, kibirlilik ve küçümsemeden sıyrılmış olmak gerekir. İnsanın insana sınıfsız ve koşulsuz olarak duyduğu saygının bilinci genlere kodlanmış olmalıdır. Ve neticede ortaya çıkan sonuç veya hal ne ise insan için nasipte o kadar olur. Gönül gözü veya kalp gözünün açılması sözde ve kelimelerde çok kolay, hakikatte ateşin içinde acıyı deneyimlemek gibidir.

Gönül gözü, fiziksel bakışımız üzerinden bakıp da göremediğimiz kısmı görebilen tarafımızdır. Gözümüz, bakmak istediğimiz yere doğru çevirdiğimiz bir hücre yapısıdır, neyi görmek istiyorsak üzerindeki zarın geçirgenliği de o oranda kıvamlanır. Gönül, gerçeklerin buluşturulup yaşandığı yerdir. Gönül gözü bu gerçekleri görüp gönle ileten ilahi bakıştır.

Gönül gözünü açmak, gerçek yaşamı istememizle aralanacak, üzerindeki yürüyüşümüzle de açılacak bir durumdur. Gönül gözü, yargısız bakabilmenin anahtarıdır, o anahtar her kapıyı açabilen olmalıdır. Gönüllerdeki hissediş, görebilen gözlerdeki mahir ile olur. Gönül, O’nun bizdeki tahtıdır, O tahtın varlığının bizdeki kabulü gönül açıklığımızı, bu oranda da gönül gözünün açıklığını belirler. Gerçekten kabul ettiğimiz yer, inancımızın tam olmasına bakar ve gerçekleşmesi için bu inancı takip eder. Bakıp da gördüğümüz yer, bizdeki yaşanmışlığın birleştirdiği detaylandırmalardır, neye önem veriyorsak detaylandırmamız da o yönde olur, dolayısıyla gördüğümüzde. Gördüğümüze yargısız bakabilmek gönlün değerlendirmeye alması ile alakalıdır, açıklığımız da bu bakış açısında kalabilmekle mümkün olur.

Gönül gözümüzü açmak ve sürekli açık tutabilmek, her yerde ve her şeyde Yaratanın yasalarını görmekle mümkün olacaktır.

Aydınlanmanın diğer ifadesi gönül gözünün açılmasıdır. Gönül gözünün açılması için kendimizi O’na adayıp, Onun bizden talep ettiği hasletleri canı gönülden yerine getirerek kendimize maleder, şuurumuzu açar; dünya elbisesi içinde ruhsallığı doyasıya yaşar ve emin adımlarla tekâmül basamaklarında yükselmeye çalışırız.

Gönül gözü, görünmeyen gerçeği gören kalp gözümüzdür. Üçüncü göz olarak alında tasavvur edilen zihin gözü ile birlikte şuurlu görüşü sağlarlar. Diğer bir ifadeyle akıl ile gönlün birlikte kullanılmasıdır. Kalp çakrası ile alın çakrasının aktif hale gelmesiyle tepe çakrasına yönelmeleridir. Böylece insan kendi varlığının yoğunluğunu daha üst bir noktada yaşar.

Gönül ve akıl ile görmek, gönül gözünün açıklığıdır. Sevgi ile düşünmek, düşünürken ince duyuşlara girmek, düşündükçe daha çok sevmek, sevdikçe daha doğru ve daha derin düşünmek şeklindeki süreç insanı şuurluluğa yükseltir. Aklım şöyle yap diyor, gönlüm böyle diyor gibi kararsızlıklar kalkar ve her ikisi bir şeyi söyler. Aklın ve gönlün bir şeyi istemesi ile güç bir noktada odaklanmış olur ki, böylece insanın kendini görmesi ve ne yapacağını bilmesi mümkün olur. Odaklanma olmadan insanın hedefini bilmesi ve yol alması mümkün değildir.

Bu konuyu yazdır

  TİTREŞİM DÜZEYİNİZİN YÜKSELMESİNİ ENGELLEYEN ŞEYLER
Yazar: Magnetho - 30-06-2017, Saat: 15:30 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

TİTREŞİM DÜZEYİNİZİN YÜKSELMESİNİ ENGELLEYEN ŞEYLER ŞUNLARDIR:

1 – İşlerin işleyiş biçimini bildiğiniz halde korku içinde olmanız.
2 – Endişelenmeniz.
3 – Dramsız da çözülebilecek durumlarda dram yaratmanız.
4 – Onlarsız yaşamanın bir yolunu bulamadığınız için yaşamınızın düşük titreşimli bölümlerine tutunmanız.
5 – İçinizdeki meleğe (Tanrısallığa) güvenmemeniz.
6 – Spiritüel konularda kararsız bir niyete sahip olmanız.

titre%25C5%259Fimini-y%25C3%25BCkselt.jpg

TİTREŞİM DÜZEYİNİZİN YÜKSELMESİNE YARDIMCI OLAN ŞEYLER İSE ŞUNLARDIR:

1 – İçsel rehberliğinizin gücüne sahip çıkmanız.
2 – Gelecek için endişelenmemeniz. Bu konuda huzur içinde olup her şeyin yolunda olduğunu mutlak şekilde bilmeniz.
3 – Dram potansiyeline sahip durumlarda huzur yaratmanız.
4 – Bir zamanlar vazgeçilmez sandığınız uygunsuz enerjilerden kurtulmanız.
5 – Değişik biçimde meditasyon yaparak Ruhla daha çok zaman geçirmeniz. Başınıza gelen her şeyi kutlamanız, yüksek benliğinizle birleştiğinizi gözünüzde canlandırmanız, karşılaştığınız sorunların çözümünü tahmin etmeye çalışmak yerine Ruha, bu konuda neyi bilmemi istiyorsun diye sormanız.
6 – Saf niyetin yaratılmasına yardımcı olmak için kendi değerinizi idrak etmeniz…

Bu konuyu yazdır

  KEHANET Mİ – PROGRAMLAMA MI? İNSAN KADERİ DEĞİŞTİREBİLİR Mİ?
Yazar: Archilles - 30-06-2017, Saat: 12:34 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

İnsanların çoğu kötü olayları önceden bildikleri takdirde onların gerçekleşmesinin önüne geçebileceklerini zannederler. Kişisel kaderlerini yönlendirip yapılandırabileceklerini ve hatta mutlak kaderden kaçınabileceklerini düşünürler. Bu amaçla çeşitli yöntemler kullanan, yetenekli olduklarını iddia eden kişilere giderler. Fakat genellikle olacakları önlemek için yaptıkları tüm denemeler faydasız olur. Amerikalı kahine Jane Dickson’un Robert Kennedy’yi onu bekleyen tehlikeye karşı uyarmak için giriştiği tüm çabalar sonuçsuz kalmıştı. Benzer durumlarda da kahinlerin verdikleri çabalar çoğunlukla amacına ulaşamaz.

Geleceği görme yeteneğine sahip birçok kişi, onun mutlak değişmez olduğunu öne sürer. Onlara göre gelecekte olaylar birkaç seçenekte gelişme özelliğine sahiptir. Bazı ünlü kahinler gelecek hakkında konuşmaktan tamamen kaçınırlar. Bir kişinin kaderi ile ilgili öngörüde bulunduklarında, dile getirdikleri öngörünün gerçekleşmesinin kaçınılmaz olduğunu düşünürler. Çok seçenekli geleceğin öngörülen bir seçeneği ile ilgili konuşmaya başlandığı anda çark dönmeye başlar, o seçenekte belirlenmiş olan olay dizinine girilir. Şartlar ona göre oluşur ve değişir; bir bilgisayar programı benzeri, ekranda çıkan çeşitli seçeneklerden birine tıklar ve süreci başlatmış oluruz.

Dile getirilen kehanetin şimdiye ne şekilde etki ettiği konusunda değişik öneriler ortaya atılabilir. Kehanet, bir telkin olarak kabullenip, kendi kendini yürüten bir sürece neden olabilir. Üçüncü kişiler tarafından dile getirilen öngörüler, ilgili kişinin bilinçdışıtarafından telkin olarak kabullenip, ileriki zamanda onu gerçekleştirmek üzere bir zincirleme olay dizini başlatabilir. Kişi, gördüğü rüyayı kehanet olarak yorumlar ve bilinçdışı da buna inanırsa, kendi kendine bir otoprogramlama uygulayabilir. Dahası tüm gerçekleşmiş kehanetler bu türden bir telepatik veya otoendükleme olabilir. Veya olay daha da komplike olabilir – zaman denen gizem ve onun etkileriyle ilişkilidir belki de…

%25C4%25B0nsan-Kaderi-Etkileyebilir-mi-D...lir-mi.jpg

Kehanet Zaman İçerisinde Etki Eden Telkin midir?

Kehanetin programlama mekanizmasına dair parapsikologların bir teorisi vardır. Bu teoriye göre kehanetin inşa edilmesi basitçe şöyle izah edilebilir: Kahin bilincinde şematik bir görüntü veya taslak hazırlar, onu sözel olarak ifade eder. Bu ve başka (telepatik) yollarla görüntü diğer kişilerin bilincine iletir. Böylece oluşturulan taslak realiteye etki etmeye, onu şekillendirmeye başlar. Geleceğin tüm diğer olasılıklarının gerçekleşme imkanı ortadan kalkar. Öngörü yapan kişinin zihninde oluşturduğu imgelem, bilinçdışı çalışma yöntemlerinden biri ile ilgilidir. Buna göre alıcı tarafın zihnine iletilen imgelemi, görüntüyü (vizyonu), o zihnin bilinçdışı kısmı gerçek olarak kabul etmeye ve gerçekleştirmeye başlar. Başka bir deyişle öngörü sahibi, öngörünün ilgilisi olan kişiye bu vizyonu telkin eder, yükler, şartlar. Telkini alan bilinçdışı da onu normal realiteden ayıramayacağı için, bir an evvel gerçekleştirme yönünde olan tüm olası şartları hazırlar. Kişi, kendi geleceği ile ilgili bir öngörü, rüya veya başka şekildeki bir algıyı aldığında, bu gelecek algısı nasıl ki büyük oranda gerçekleşiyorsa, ikinci ve üçüncü kişilerden duyduğu veya zihnine kabul ettiği kehanetleri de aynı şekilde gerçekleştirmek üzere işleme koyar. Arada alıcının ve vericinin tek veya iki kişi olması dışında hiçbir fark yoktur. Gelecekle ilgili bir bilgi, ister kişinin kendisi tarafından algılanmış, isterse başkaları tarafından telkin edilmiş olsun, kendi gerçekleştirme mekanizmasını devreye sokar. Kehanet şu veya bu şekilde kendini yaratır. Bu birebir şeklinde de olabilir veya yakın benzerlikte bir senaryoyla da olabilir.

Bu konuyu yazdır

  KIZILDERİLİ BURÇLARI VE SİZ
Yazar: Archilles - 30-06-2017, Saat: 12:28 - Forum: Astroloji - Yorum Yok

22 Aralık – 19 Ocak YABANKAZI
“Bilge, dingin, yardımsever bir lider!”
Uğurlu taşı: Kuvars Rengi: Beyaz

• Evrenin tüm enerjisini kullanabilme yeteneği
• Sakin, dingin bir kişilik
• Olayları kavrama yeteneği
• Dikkatli, titiz ebeveyn
• Hata yapmamak için çok çalışma
• Arkadaşlık ve dostluk seçiminde çok dikkatli
• Sindirim sisteminde hassasiyet
• Büyük gelişimlere açık
• Morali bozukken çekingen ve içe kapanık
• Lider olma kabiliyeti
• Alışkanlık ve geleneklerine bağlı
• Ev hayatında düzenli ve özenli
• Arkadaşlarını ve çevresini geliştirmeye eğilimli
• Güçlü intikam duygusuna sahip
• Çok sayıda değişik işi ve görevi yürütebilme yeteneği
• Kusursuzluk tutkusu
• İnsanlar ve doğa ile kolayca uyum sağlama
• Dayanıklılık, bazen katılaşma
• Aydınlık ama ulaşılması zor bir kişilik
• Kusursuz bir bilge

20 Ocak – 18 Şubat SUSAMURU
Uğurlu taşı: Gümüş Rengi: Gümüş
“Sevimli, cana yakın, iletişimi yüksek bir yardımsever!”

• Arkadaşları tarafından sevilen, sayılan bir kişilik
• Duygularını saklamaya meyilli,
• Karşı koyulması zor,
• İştahlı, yemek yemeyi seven
• İyi bir baba, iyi bir eş,
• Akıllı, Cesur
• Esnek ve yardımsever
• Sosyal yardımlaşma konularına eğilimli,
• Güvenilir bir dost,
• Dalgın ve hayalci,
• Uzak ülkelere gitmeye eğilimli,
• İyi bir dert ortağı,
• Hassas noktası; Sinir sistemi
• Affedici,
• Güçlü bir içgüdü ve altıncı his,
• Tehlikeli durumlarda yanlış kararlar almaya eğilimli,
• Kendilerini başkalarının yerine koyabilme kabiliyeti,
• Aşırı korkusuzluk sonucu tehlikeli işler yapabilme,
• Sürekli yeni planlar yapma,
• İlk adımları atarken kararsız,
• Özgürlüğüne düşkün,
• Herkesle dost!

19 Şubat – 20 Mart PUMA
Uğurlu Taşı: Firuze Rengi: Mavi – Yeşil
“Kıvrak ve güzel bir duygu yumağı!”

• Kendi alanlarına ve özeline düşkün,
• Duygusal ama duygularını göstermeyen,
• Zor güvenen ve ihtiyatlı,
• Ruhsal bir avcı,
• Evine düşkün,
• Yalnızlık duygusu güçlü,
• Sezgileri yüksek,
• Kıvrak zekâlı,
• Doğru olanı yaptıkları konusunda güvenceye ihtiyaç duyan,
• Sevecen, neşeli bir ebeveyn,
• Hareketli,
• Duyarlı,
• Uysal,
• Akıl almaz bir düş gücü,
• Hassas nokta: Mide – Bağırsak,
• Köşeye sıkıştıklarında kavgacı ve atik,
• Güvendiklerine tüm yüreği ile sevgi gösterme,
• Anlaşılması zor, gizemli,
• Güçlü sezgiler,
• Duyguları baskı altında tutma eğilimi,
• Atik bir ruhsal koşucu,
• Başkalarının göremediğini gören,
• Romantik.

21 Mart – 19 Nisan ALADOĞAN
Uğurlu Taşı: Opalin Rengi: Sarı
“ Görkemli ve büyüleyici bir iyilik sembolü!”

• Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji,
• Daldan dala atlayan,
• Hızlı gelişme, değişme kapasitesi,
• Düşünce ve duygularında çok açık,
• Açık sözlü ama bazen patavatsız,
• Yalana ve yalancılığa tahammülü olmayan,
• Korkusuz,
• İleri görüşlü,
• Kızgın olduklarında saldırgan ve çok tehlikeli,
• Bağımsız,
• Kolayca dikkati dağılan,
• Enerjilerini yönlendirmeye başaranlar için iyi bir yönetici,
• Sağlam bünyeli,
• Hassas Nokta; Baş bölgesi, sık baş ağrısı,
• Herkesle anlaşan,
• Doyumsuz bir güç ve enerji isteği,
• Yeryüzü işlerine aşırı eğilim,
• Dost ve adil bir ebeveyn,
• Coşkulu,
• Heyecanlı,
• Arkadaş yanlısı, geniş bir çevre,
• İletişim gücü yüksek,
• Pırıltılı,
• Etkileyici,
• Hayır demesi zor!

20 Nisan – 20 Mayıs KUNDUZ
Uğurlu taşı: Krisokol Rengi: Mavi
“Herkese yaşam gücü ve tadı veren denge merkezleri!”

• Dengeli, ağırbaşlı,
• Değişimi sevmeyen,
• Planlı,
• Eşyalarına düşkün,
• Bir işi yaptığı zaman hem güzel hem yararlı olmasına çalışan,
• Fiziksel olarak çok güçlü,
• Sürekli barışı arayan ve barış ortamlarını tercih eden,
• Toprağa, köke bağlı önem veren,
• El becerileri yüksek,
• Her türlü fiziksel ortama uyum sağlayan,
• Kendi rahatı ve huzuru için çevreyi düzenleyen,
• Tek boyutlu düşünceye kolayca kayabilen,
• Sessiz, sakin,
• Güven duymadıkları zaman geride kalıp dinleyen,
• Sinirlenince yıkıcı,
• Suyla ilgilenmekten hoşlanan,
• İşleri sürtüşmesiz, uyumlu hale getirmeyi başaran,
• Maddi alanda güvenceyi seven,
• Evliliği ciddiye alan ve eşine sadık olan,
• Tutarlı ve dengeli ilişkileri tercih eden,
• İç huzura önem veren,
• Kararlı ve dirençli ama bir o kadar da tehlikeli!

k%25C4%25B1z%25C4%25B1lderili-bur%25C3%2...4%25B1.jpg

21 Mayıs – 20 Haziran GEYİK
Uğurlu taşı: Akik Rengi: Beyaz – Yeşil
“Çekici, hareketli, duyarlı bir şifacı!”

• Hareketi seven,
• Aynı anda birkaç işi yapabilen,
• Durmadan bir düşünceden ötekisine geçen,
• Çok uyanık ve zeki,
• Koruma içgüdüsü fazlası ile gelişmiş,
• Güzel olan her şeyi seven,
• İlişkilerinde fiziksel görünüme önem veren,
• Sanatçı kişilikli,
• Yeni buluşlara meraklı,
• Yeni tatlar, yeni yerler görmeyi seven, maceracı,
• Gülmeyi seven bir kahkaha makinesi,
• Monogamist ilişkilere yatkın olmayan,
• Sevgi dolu bir ana-baba,
• En küçük işte bile güzellik yaratabilen,
• Hassas nokta: Damar tıkanıklıkları,
• Kalıcı ilişkileri olması gereken,
• Sevinmeyi ve sevinç duygusunu çok önemseyen,
• Yaratıcı,
• Konuşkan,
• Dünyanın tüm güzelliklerini görebilen,
• Duyarlı,
• Keyif almayı bilen,
• Maceracı!

21 Haziran – 22 Temmuz AĞAÇKAKAN
Uğurlu Taşı: Kırmızı Akik Rengi: Pembe 
“Aile ortamlarının ve sevginin vazgeçilmez merkezi!”

• Gizemli yetenekleri olan,
• Dengeli ortam ve dengeli durumları tercih eden,
• Olayların iç yüzünü kolayca kavrayan,
• Korunaklı yuvalar isteyen,
• Muhakkak sevdikleri bir eşe ihtiyaç duyan,
• Düzenli, iyi ilişkiler kuran,
• Çok hırslı,
• Anaç, evcimen,
• Sevmeyi ve sevilmeyi çok önemseyen,
• Yardımsever,
• Dinsel ve mistik eğilimleri olan,
• Uzak çevreye kadar herkesle ilişki içerisinde olan,
• Uyumlu, • Güven duygusuna önem veren,
• Çabuk korkan,
• Milliyetçilik duyguları güçlü olan,
• Maddi güvence olmayınca mutsuz olan,
• Hassas Nokta; İç hastalıkları,
• Yaşamda her zaman ruhsal bir amaç arayan,
• Huzursuz olunca hastalanma eğilimine sahip,
• Sağlam ve güvenilir bir dost!

23 Temmuz – 22 Ağustos MERSİNBALIĞI
Uğurlu Taşı: Grena Demir Rengi: Kırmızı 
“Gösterişli, bağımsız, sevilen, keskin görüşlü bir fırtına!”

• Soylu, görkemli düşünmeyi seven,
• Dost ama alaycı,
• Gerçek duygularını saklayan,
• Hassas nokta; Soğuk algınlığı, boğaz ağrısı, hazımsızlık,
• Çok cesur,
• Başkalarının kendilerine verdiği acıyı unutmayan,
• Başkalarına duygusal çözümler sağlamayı seven,
• Liderlik duyguları çok güçlü,
• Egemenlik kurmayı seven,
• Bazen kibirli,
• Çok zeki, uyanık ve hareketli,
• Çocuklarına karşı korumacı,
• Tükenmez bir güç kaynağı ve ruhsal derinlik,
• Çok sağlam bir korunma zırhı,
• Okumaya meraklı,
• Haksever, iyi niyetli bir yönetici,
• Hırçın davranışların altında yumuşak ve kırılgan bir yürek,
• Acılarını, dertlerini asla göstermeyen,
• Psikolojik ve fiziksel sıkıntıları kolayca çözümleyebilme yeteneği,
• Başka insanların üzerinde güçlü etkiler yaratan,
• Beklenmedik, hesapsız öfke patlamaları olan,
• İyi yürekli, duyarlı kişiler!

23 Ağustos – 22 Eylül BOZAYI
Uğurlu Taşı: Ametist Rengi: Erguvan
“Çözümlemeci ve mantıklı düşünme yeteneği olan bir organizatör!”

• Mantık ve zekâ gücü,
• Adalet duygusu güçlü olan,
• Yalana karşı hassas ve hemen hisseden,
• Öfkesinde soğukkanlı, sevgide güçlü,
• Konuşmayı seven,
• Aynı zamanda uzun süre suskun kalabilen,
• Aynanın arkasını görebilen, korkutucu bir düşman,
• Mistik âleme yakın ve şifa verme gücü,
• Akıllarına koydukları zor, kolay her şeyi yapabilen,
• Sorumluluk duygusu çok güçlü,
• Sevecen ve fedakar bir ana-baba,
• Temiz, titiz,
• Disiplinli ve düzenli,
• 6. hissi çok güçlü,
• Aldatılmaya tahammülü olmayan,
• Sorunları kolayca çözebilen,
• Zayıfları kollayan,
• Ruhsal gelişim konusunda araştırıcı,
• Yemeğe düşkün ama rejimi de seven,
• Hekimlik, yönetim ve savunma konularına meyilli,
• Hassas Nokta; Mide, bağırsak ve kalp,
• Tasarıları ve düşüncelerinin bozulmasına asla izin vermeyen,
• Dürüst ve etkin bir kişilik, liderlik özelliği!

23 Eylül – 23 Ekim KARGA
Uğurlu Taşı: Jasper Rengi: Kahverengi
“Özveri, nezaket ve kararlılığın mükemmel bir bileşimi!”

• Yardımsever,
• Doğa ile ilişkide olmayı seven,
• Ani, beklenmedik manevralar yapabilen,
• İç dengeleri bozulmazsa uzun süre çalışabilen,
• Ruhsal alanda çok rahat olan,
• Hayattan zevk almayı bilen,
• Küçük şeylerden mutlu olan,
• Her şeyin iyi ve kötü yanını kolayca görebilen,
• Çelişkili,
• Her türlü düşünce ve akımı izleyip öğrenmek isteyen,
• Sevdiklerine karşı aşırı korumacı hatta yıkıcı,
• Kendilerini bulmak için zamana ihtiyaç duyan,
• Hayvanlara düşkün,
• Evine özenen, zevkli, dekorasyona meraklı,
• Güzel şeyleri seven,
• Estetiğe düşkün,
• Kendilerini bulmakta bazen zorluk çeken,
• Çok sevimli,
• Çok fedakâr bir ebeveyn,
• Kucaklanmayı ve öpücüğü seven,
• Güven vermeyi ve güven kazanmayı seven ve kolayca öğrenen,
• Hayatı dolaysız ve yoğun yaşayan,
• Güzel ve yakışıklı insanlardır!

24 Ekim – 21 Kasım YILAN
Uğurlu taşı: Bakır – Malakit Rengi: Turuncu
“Ruhsal güçleri çok yüksek duyarlı insanlar!”

• Ruhsal seslere karşı duyarlı
• Uğraştıkları işte başarılı,
• Kendi söylediklerini benimseten,
• İlişki kurdukları şeyleri dönüştürme yeteneği,
• Tükenmez bir enerji,
• İyileştirici güçlere sahip,
• Hassas Nokta: Karın ağrısı,
• Çevrelerine yardımcı olma yeteneği,
• Bazen dar kafalı,
• Karar verme aşamasında yardım almayı sevmeyen,
• Aydın bir kişiliğe sahip,
• Çatal dilli,
• Soğukkanlı,
• Çok gizemli,
• Ketum,
• Kusursuz,
• Etrafa kolayca uyum sağlayan,
• Çocuklarına yetki vermeyi seven,
• Kendi özlerini değiştirebilme gücü,
• Saklı işler çevirmeyi seven,
• Çok çekici,
• Dokunma ve titreşimlere olağanüstü duyarlı,
• Farklı bir kişilik!

22 Kasım – 21 Aralık WAPİTİ
Uğurlu Taşı: Obsidiyen Rengi: Siyah
“Yeniden doğan veya yeniden doğurabilecek bir güç simgesi!”

• Parlak, saydam yapılı bir kişilik,
• Sık sık ikilem yaşayan,
• Yaşamları boyunca bıçak sırtında yürüyen,
• Dış etkilerden gerçek özleri çıkarmayı çok iyi beceren,
• Yumuşak ama güçlü bir yapıya sahip,
• Çevrelerine karşı antiseptik bir etkiye sahip olan,
• Çok güçlü bir adalet duygusuna sahip,
• Güçlü içgüdüleri olan,
• Ruhsal düğümleri kolayca çözebilen,
• Yükseklere tırmanmayı başarabilen,
• Sağlam içgüdüleri olan,
• Yakın ilişki kurmaktan çekinen,
• Sıcak kalpli, sevgi dolu olabilen,
• Fikirlerinden asla caymayan, kendi bildiğini okuyan,
• Bazen aşırı cesur,
• Erkenden olgunlaşan,
• Çabuk öğrenen,
• Öfke nöbetleri geçirebilen,
• Kazandıkları bilgileri herkesle paylaşan,
• Gururlu,
• Saygı ve sevgi uyandıran, neşeli Wapiti’ler!

Bu konuyu yazdır

  BAŞMELEKLERİN 11:11 KAPISI
Yazar: Archilles - 30-06-2017, Saat: 12:19 - Forum: MELEK MESAJLARI - Yorum Yok

Başmelek Cebrail

Shanta Gabriel kanalıyla

5 Kasım 2015

Sevgililer,

11 Kasım’da, bu yılın haşmetli 11:11 anında, Altın Işık Tapınağınıza – insan formunuzda tam ilahiliğin frekanslarını taşıyan yeni kristal ışık bedeninizin 5 nci boyut kalıbına – erişebilmeniz için Başmelekler Göksel Kapıyı tutuyorlar.

Siz Kapıya adım atarken, bu ilahi Işık kalıbını insan formunuza demirlemek için Meleksi Boyutlar tarafından tamamen destekleniyorsunuz. Bu 11-11 gününde, yeni Altın Tapınağınızın yaşamınıza tam olarak indirilmesi için aktive edilmesi ilahi olarak buyurulmuştur.

İçinizde oluşturulan hazırlığa sahip olduğunuz zaman, bu 11:11 açılışı sırasında Başmelekler tarafından sağlanan portala adım atmak canlandırıcıdır. Gücün Kapısı, enerji sistemlerinizde uyumlanma yaratmak için, boyutlar arası seviyelerde oluşturulan açık girişlerdir. Zamanın yoğunlaştırılmış anında yüksek frekansların işleyişini hissedebilmeniz için, size bir güçlendirme sunuluyor.

İçinizdeki uyumlanmayı duyumsadığınızda, ebediyen değişirsiniz. Bu güçlendirmeyi talep edebilirsiniz, Kapının ötesinde var olan bu ihtişamlı hallere erişebilir ve bunları kendi yaşamınızı ve tüm insanlığı kutsamak için kullanabilirsiniz.

Başmeleklerin Kapısı 

11 Kasım’da, Başmelekler tarafından açılan yollara erişim vasıtasıyla, Altın Kristal Tapınağınız insan bedeninizin yeni frekanslarına topraklanmak için aktive oluyor.

Başmelek Cebrail, Mikail, Rafael ve Sandalphon zamanda bu kutsal an sırasında sizin için açılan kapıda çok büyük sütunlarda İlahi Işığı taşırken hazır bekliyorlar. Başmelek Sandalphon, yeni 5B enerji sistemlerine aşina olabilmeniz ve demirleyebilmeniz için, Dünyanın kristal ızgarasının frekanslarını tutuyor.

Başmelek Cebrail, her erkekte, kadında ve çocukta Birlik bilincine izin veren Dünyada uyanış için kutsal eril ve dişilin Dengesi için gücü tutuyor. Başmelek Mikail size 5B bilinçte ilahi insan olarak en yüksek potansiyelinize adım atma cesaretini sunuyor.

Başmelek Rafael, her hücreye nüfuz eden ve size bu kutsal 11:11 anında insan formunuzun bütünleştirebileceği en yüksek frekansı getiren İlahi Sevginin Işığına dalmayı sunuyor.

Kapıya Nasıl Adım Atarsınız

Bilinçli farkındalığınıza uyanmak için arzu ettiğiniz yeni yaşam için Yüksek Benliğinizden Ruhun vizyonunu getirin, bunu onurlandırın ve kalbinizde taşıyın. Yüksek 5B frekanslarını insan formunuza çok zarafetle demirlemeye yardımcı olmaları için Başmelekleri davet edin. İnsan formuna kutsallığı getirmek için ruhunuzun orijinal mavikopyası tarafından buyurulduğu gibi, yeni kristal Altın Tapınak ile uyum içinde olmayı isteyin.

Bu niyetleri demirlemek ve Gücün Kapısını gözünüzde canlandırmak için 11 Kasım’da 24 saat boyunca kutsal zaman ayırın, özellikle dijital saatler 11:11’i gösterdiğinde.

Kapıda koruyucu olarak duran Başmelekler sizin için bu Altın Işık Işık Portalını tutuyorlar. Onların orada durduklarını görün; sizin ve Dünyanın evrimine adanmış, çok büyük Işık kanatlarını görün. Bu büyük Başmelekler size Tanrı’dan bir kutsama getiriyor.

Dünyada Barış ve Uyumun yeni yaşamının vizyonunu taşıyarak bu kapıdan geçerken, tüm Yaradılışın kuvvetleri ile uyumlanırsınız ve yüksek seviyede Birlik dünyanızı doldurur. Bu yeni enerji frekansları ile uyumlu olmayan şeyler azalıp gider. Ruhunuz güçlenmiş, btünleşmiş bir şekilde kendi amacına uyumlandığı zaman, eski frekanslar ve enerji sistemleri eşzamanlı olarak var olamaz.

Mükemmel açılışın kutsal anında, Başmeleklerin Kapısı, siz Dünyada yeni yaşam için 5B Altın Kalıba adım atarken, kutsallığınızın fiziksel formunuz ile uyumunu uyandırır. Kendiniz için bunu talep ederken, bu frekansların bu uyanış anında tüm insanlığı kutsadığını bilin.

cl2.jpg

11:11 Güçlendirmesinin Niyeti

Bu 11:11 güçlendirmesinin daha büyük niyeti her zaman, gezegensel evrimin yürürlükte olması için, Dünyanın derinliklerine İlahi Enerjiyi topraklamak oldu.

Milyonlarca uyanmış insan Kapılar vasıtasıyla İlahi Işığa erişirken, Birlik bilinci tüm insanlığın kalplerini istila eden güç olur. Bu gezegende gerçekleşmekte olan beşinci boyut geçişi sırasında yaratıcı olasılık olarak Doğal Evrimin mucizesinden asla şüphe etmeyin.

Perdeler kalktığı zaman, yeni netliğin doğması için, her insanda İlahi Sevginin akışı algıda genişlemeyi yaratır. Netlikte bu artış varlığınızda bir özgürleşme duygusunu ve spiritüel ifadenin özgürlüğünü teşvik eder. Dünyanın ve tüm insanlığın zamanda bu andan alabilmesi için gezegensel esenlik için duaların büyük yararı olur.

Cennet ve Dünya arasındaki göksel kapıda olduğunuz zaman, mucizeler istemek çok uygundur.

11:11 Kapısından baskının salıverilmesi, atlar kapıda tutulduğu zaman at yarışının başlamasına benzerdir. Kapılar tamamen açılırken, ham güç ileriye dalga gibi taşar ve içgüdüler ele alır. Spesifik hedeflere erişmesini ve ödülleri toplamasını sağlayan yönlerde hareket etmesi için, bu gücün hamlığı dikkatli eğitim ve rehberlik gerektirir. Dualarınız ve niyetleriniz bu sürecin anahtarıdır.

Siz kapıdan yürüyüp geçerken, bu kutsal zamanda gezegende gerçekleşmekte olan Birlik Bilincinin enerji akışına veya yeni Altın Işık Kalıbınıza uymayan var oluşun modası geçmiş formlarını ve kalıplarını arkanızda bırakırsınız.

Formları hala belirsiz olsa bile, yüce fikirlerin niyetle oluşturulması vasıtasıyla yeni yaşamınızın modelini yaratın. Sizi yönlendirmesi için Ruhunuzun ve Başmeleklerin rehber bilgeliğini davet ederek, dua ile titreşiminizi yükseltin. İlahi Benliğiniz ile içsel varlığınızın birleşmesinin yeni seviyesini kucaklayın ve bunu Dünyaya demirlemenize yardımcı olması için Başmelek Sandalphon’u davet edin.

Başmeleklerin 11:11 Kapısının diğer tarafındaki yol bir anda size açılmasa da, kalbinize umudun parlamasını vermek için size yeni vizyonun kısa bir görüntüsü gösterilebilir. Bu portaldan yürürken, size rehberlik eden Işık Varlıklarına uyumlu olduğunuzu ve asla yalnız olmadığınızı bilin.

Yeni Altın Işık Kalıbınız ile uyum içinde yaşama niyetinizin gösterilmesi daha büyük rehberlik almanızı ve varlığınızda Birlik ve Uyumun kalıplarının oluşturulmasını sağlar. Siz sonraki adımları atarken ve bilinmeyen geleceğe giden yolunuzda sonraki adımları atarken, bu daha büyük İnanç deneyimlemeniz için sizi güçlendirir.

Ruhunuzun Amacına uyumlandığınızı ve yolun her adımında yönlendirildiğinizi bilin. Gücün Kapıları, İlahi Enerjilerin sizi desteklemek için hizalandığı net davetlerin anıdır.

Benlik İle Birlik

Bu 11:11 günü sırasında, Başmelekler ile mükemmel bir Kapı inisiyasyonu için başkalarına katılın. İlahi Benliğinizi insan benliğiniz ile harmanlamak için Altın Kalıbınıza adım atarken, İlahi Olan Her Şeyin Kaynağına bağlanırsınız. Zamanın bu değerli periyodu sırasında inen İnayet için teşekkür edin. Bu varlığınıza derin bir şekilde alın ve Dünyayı Kutsal Birlik içinde tutan Başmeleklere teşekkür edin.

Cennet ve Dünya arasında bir Köprü olmanız için, 11:11 Kapısı benliğinizdeki bu birliğe yolu açar. Başmelekler sizi muhteşem farkındalığın yeni yaratıcı gücüne karşılarken hazır duruyorlar.

Günlerinize bela olan korku dolu düşünceleri yeniden eğitmek ve yönlendirmek yalnızca bir dualık mesafede. Her dua enerji frekansınızı yükseltir ve gezegende Doğal Evrim için kritik kitleyi serbest bırakan dua olabilir. Duanızın dönüm noktası olduğunu imgeleyin – içinizdeki ve gezegendeki tüm varlıklardaki Birliğe açılan kapıya uyan anahtar.

“Işığın Başmelekleri ve Tüm Var Olan’ın İlahi Varlığı:

Bu 11:11 Güç Kapısından yönlendirilmeye hazırlanırken, İlahi Sevginin Işığının enerji alanımdaki uyumsuzlukları temizlemesini istiyorum.

Birlik Bilincine açılan kapılarda serbestçe dolaşabilmem ve dik durabilmem için, eski inançların yüklerini istekle bırakıyorum.

Bu kutsal zamanda en  yüksek hayrıma, insan formuma bütünleştirmek için 5B Kristal Bedenimi taşıyan Altın Tapınağı sevinçle davet ediyorum.

Temizlenmiş enerji alanımın genişliği içinde, enerji alanımın İlahi Sevginin, Uyumun ve Huzurun gücü ile doldurulmasını istiyorum.

Bu İlahi Işığı bedenleme ve Sevginin, Huzurun ve Esenliğin varlığını evrimine yardımcı olmak için Dünyaya topraklama kuvvetini ve cesaretini almayı ve yaymayı istiyorum.

11:11 Kapısından geçerken, Melek Boyutlarına ve Tanrının Işığında çalışan milyonlarca insana katılıyorum. Bir insan yükseltildiğinde, herkesin yükseltildiğini biliyorum.

Birliğin bütünleştirilmesinde ~ İlahi Olan ile varlığımın Birliği ~ muhteşem Işık enerjisinin yeni kalıplarının insan yapıma bağlanmasına izin veriyorum.

Rehberliğinizi hissederek ve yaşamımda yeni olasılıkların sevgi dolu farkındalığının her kalp atışıyla, her an sağlanmakta olduğunu bilerek Işık dolu kapılarda dans ediyorum.

Işığınızda uyanıyorum ve şimdi bana sunulan İlahi armağanları en yüksek Minnettarlık ile kucaklıyorum. Bana daha büyük yaşama İlahi Bağlantı veriyorsunuz ve bunu minnettarlık ile alıyorum.

Tüm Doğayı kutsamak için bu Işığı gezegende demirlemek için onur duyuyorum. Bilincime Dünya için sevgi dolu farkındalık ve saygı getirirken, tüm insanlık yeni yaşam için bu gerekliliğe uyanıyor.

Beni Sevgiyle tutun ve kristal bedenim için Altın Tapınağa açılan bu kapıdan adım atarken bana rehberlik edin. Her adımla, Dünya için bir kutsama olabilmem için, varlığıma daha büyük Yaşam, Huzur ve Neşe getirmek için İlahi Sevginizi kullanabileyim.

Bunun için ve almakta olduğum tüm kutsamalar için, size teşekkür ediyorum. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim.

Ve öyledir.”

Bu konuyu yazdır

  5 Dakikalık El Egzersizi ile Duygularınızı İyileştirin
Yazar: Archilles - 29-06-2017, Saat: 19:22 - Forum: SAĞLIK - Yorum Yok

Jin Shin Jyutsu kimdir? Antik dönem japon felsefecisi ve sanatçısıdır. O dönem alternatif tıp yöntemleri ile insanları iyileştirdiği söylenmektedir. Yöntem fiziksel ve duygusal refahı dengede tutmak için keşfedilmiştir. Bu bir dokunma terapisidir. Ağrıyı hafifletir ve hayati enerjiyi dengede tutmaya yardımcı olur. Tüm duygusal ve enerji noktalarının elden başladığına inanılır. Hafif uyumlu dokunmalar ile eldeki enerji hastalıkları iyileştirmede faydalı olur.

(Bu bir alternatif terapi yöntemidir. Lütfen herhangi bir rahatsızlığınızda önce uzman doktora başvurunuz)

İşte Jin Shin Jyutsu yönteminin faydalarından bazıları şunlardır: 
Ağrı kesicidir ve gevşemeye yardımcı olur.
Stres ve kaygı etkilerini azaltır.
Kan dolaşımını ve konsantrasyonu arttırır.
Bağışıklık sistemini güçlendirir.
Cildi güzelleştirir ve cilt problemlerini azaltır.
Vücudun yenilenmesini arttırır.
Nefes solunumunu arttırır.
Toksinlerden arınmaya yardım eder.

a1.jpg


BAŞ PARMAK: 
Organlar: Mide ve dalak
Duygular: Duygusal baskı, endişe, üzüntü, keder, depresyon, anksiyete, stres, gerginlik,
Fiziksel Belirtileri:  Mide sorunları, cilt hastalıkları, baş ağrısı

İŞARET PARMAĞI: 
Organlar: Böbrek ve mesane
Duygular: Korku, zihinsel karışıklık, hayal kırıklığı,
Fiziksel Belirtileri: Sırt ağrısı, diş eti sorunları, sindirim problemleri,

ORTA PARMAK:
Organlar:  Karaciğer ve kalın bağırsak
Duygular: Öfke, negatif düşünce, kızgınlık, sinirlilik, kararsızlık
Fiziksel Belirtileri: Baş ağrısı, adet sorunları, yorgunluk, kramplar, kan dolaşım sorunları

YÜZÜK PARMAĞI:
Organlar: Akciğerler ve Kalın bağırsak
Duygular: Anksiyete, endişe, reddedilme korkusu, olumsuzluk
Fiziksel Belirtileri: Cilt hastalıkları, sindirim ve solunum problemleri.

KÜÇÜK PARMAK:
Organlar: Kalp ve ince bağırsak
Duygular: Öz güven eksikliği, aile, güvensizlik, sinirlilik, yargılayıcı,
Fiziksel Belirtileri: Kan basıncı, boğaz ağrısı, şişkinlik.

a1.jpg

Bu basit el egzersizini yapmak için

Jin Shin Jyustu göre > Elin her bölümü farklı bir organ ve ilgili duyguya bağlıdır. Yukarıdaki yazıda elin hangi bölümünde probleminiz olduğuna karar verebilirsiniz.

> İyileştirmek istediğiniz duygu durumu ve organ için o parmağa basılı tutun. Derin nefes alıp verirken, yaklaşık 3-5 dakika tutun.

> Eğer enerjiyi dengelemek ve vücut için uyum sağlamak istiyorsanız her parmağınıza yukarıdaki egzersizi tekrarlayın.

Kaynak:awesomequotes4u

Bu konuyu yazdır

  Enerjinizi Bağlayan 10 Etken
Yazar: Archilles - 29-06-2017, Saat: 15:35 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Umutsuzluk içine düşeriz. Çevremizdeki herkes gibi asık suratlı olur ve emeklilik yıllarını beklemeye başlarız. Hayallerimizi kaybeder ve çocukluk enerjimize veda ederiz. Üçüncü sayfa haberlerini okur ve bunlar bizim başımıza gelmedi diye seviniriz. Sonunda ise enerjimizi kaybeder ve hayallerimize veda ederiz. Hadi gelin enerjimizi bağlayan bu etkenleri değiştirelim. Gülüşümüze ve enerjik yıllarımıza tekrar kavuşalım.

Kendinizi suçlamayı bırakın.
Her sabah kendime kızıyorum. Başaramadığım şeyler beni bu hale getirdi veya şunları yapabilseydim daha iyi olacaktı. Şöyle yapsaydım harika bir hayatım olacaktı. Aynaya bakın ve kendinize sen harika bir insansın ve seni suçlamıyorum deyin. Geçmiş hatalarınızı affedin ve geçmişin yükünü artık sırtınızdan indirin.

Başkalarını mutlu etmeye çalışmayın.
Tüm enerjinizi size değer vermeyen ve sizi önemsemeyen insanlar için harcamayı bırakın. Sizi seven insanlara odaklanın. Ailenize ve sizi sadece siz olduğunuz için sevenlere. Enerjiniz bağlanıyor çünkü hayatınızın odağını yanlış kişiler için harcıyorsunuz. Tüm hayat enerjinizi size değer vermeyen insanlar için harcıyorsunuz. Onları kendi yollarına bırakın.

Kendinize inanın.
Çoktan vazgeçtim hayallerimden diyorsanız büyük bir hata yapıyorsunuz. Siz hayatınızı değiştirecek yegane kişisiniz. Enerjiniz bağlanıyor çünkü inanmadığınız şeyler yapıyorsunuz. İstemediğiniz bir işte çalışıyorsunuz. İstemediğiniz halde tüm enerjnizi o işe vermek zorunda kalıyorsunuz. Mutsuzluğunuzun ve enerjinizin bağlanmasının sebebi işte budur.

Çocukluk enerjinizi koruyun.
Bir çocuk gibi saf ve huzurlu düşünün. Enerjinizi bağlayan en büyük etkenlerden biri de budur. Çok fazla hesap yapmayın. Hayatın getirdikleri ile mutlu olun.

Aklınızı sessizleştirin.
Zihninizi susturun ve huzur o anda sizi bulacaktır. Huzurlu bir ruh ile bağlanan tüm enerji açılacaktır.

Enerjinizi-Ba%25C4%259Flayan-10-Etken.jpg

Ağzınızdan çıkana dikkat edin.
Tutamayacağınız sözler vermeyin. Kimsenin arkasından konuşmayın ve kınamayın. Unutmayın kınadığınız şey başınıza gelir ve o şekilde sınanırsınız. Hayatını kanunu bu. Ağzınızdan çıkan yanlış sözler size negatif enerji olarak geri döner.

Olumsuz düşünmekten vazgeçin.
Kafanızda kurduğunuz olası geleceklerin hiç biri olmayacak çünkü sizin için en doğru gelecek seçildi. Siz bir bedeni deneyimleyen ruhlarsınız. Siz enerjisiniz. Hayatınızı negatife değil pozitife yönlendirin. Unutmayın akıl her zaman negatifi düşünmeyi tercih eder.

Kaygıyı bırakın.
Gelecek kaygısı duyarak enerjinizi bağlıyorsunuz. Eğer kaderiniz içinde güzel bir sabah varsa kimse sizden onu alamaz. Ama bu sabahı berbat etmek istiyorsanız kimse size engel olamaz. Kötü veya İyi yoktur. Sadece denge vardır. Akışı kontrol edemezsin. Ama akışa uyarsan zaten gitmen gereken yere seni götürecektir.

Neden sonuç ilişkisinden kurtulun.
Her şeyin bir nedeni ve sonucu vardır. Ama hayatın asıl amacı deneyimlemektir. Yaşadığınız sonuçlardan kimseyi suçlamayın ve özellikle de kendinizi suçlamayın.

Gülen neşeli insanlar ile bir arada olun.
İki hasta varmış ikisine de aynı teşhis koyulmuş ve ameliyata alınacaklarmış. Hastalardan biri öleceğine inanıyor ve sürekli söyleniyormuş. Diğeri ise gülüyor ve hayatının daha iyi olacağına inanıyormuş. İkisi arkadaş olmuşlar. Önce karamsar olan günlerce anlatmış ne kadar tehlikeli bir ameliyata gireceklerini ve kurtulma şanslarının ne kadar zor olacağını. Neşeli hasta ise onun anlatmaları her bittiğinde komik bir anısını anlatıyor ve gülüyorlarmış. Sonunda ne mi olmuş karamsar hasta da bırakmış ameliyatı filan o da yaşadığı anıları anlatmaya başlamış. Ameliyat gününde ikisi de gülerek ve neşeli girmiş ameliyata. Sağlıklı bir şekilde çıkmışlar ameliyattan.

Hepimiz biraz karamsar hasta gibiyiz. Ölümü düşünmediğimizi iddia ediyor ama çok düşünüyoruz. Kafayı takıyor ve çevremizi, kendimizi mutsuz ediyoruz. Sizce o neşeli hasta olmak zor mu bu kadar? Siz karamsarsanız bile çevrenizde neşeli insanlar olsun. Onlar sizi o girdaptan kurtaracaklardır.

Bu konuyu yazdır

  Dünyadan Saklanan Epifiz Bezi
Yazar: Archilles - 29-06-2017, Saat: 15:22 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Epifiz diğer adıyla pineal bezi veya üçüncü gözümüzden pek haberdar değiliz. Tıp biliminde pineal bez uyku ve mevsimsel periyotları düzenleyen melatonini salgılar. Epifiz iki beyin lobunun tam ortasında merkezde bulunur.

Antik mısırda ve eski uygarlıklarda yaşamın kozalağı veya üçüncü göz olarak tabir edilir. Pineal bezimizin asıl gücü ise ruhani dünya ile fiziksel dünya arasında bir köprü olmasıdır. Bu bez tüm uygarlıklarda ruhani bir güç olarak görülmüştür.

Aktife edildiğinde huzur ve mutluluk verir. Birlik hissi uyandırır. Yoga ve meditasyon aracılığıyla aktife edebilirsiniz. Bu göz aktife olduğunda altıncı his ve telepati yetenekleri artar ve zihinsel baskı ve duygusal gerilimlerimiz azalır.

epifiz_bezi.jpg

Bu göz çocukluğumuzda aktif iken büyüdükçe kireçlenir ve hareketsizleşir. Bunun nedenlerinden biri sodyum florürü bol miktarda tüketmemizdir. Diş macunlarından yediğimiz balığa ve suya kadar her şeyin içinde vardır. Ama en çok içtiğimiz su da bulunur.

Descartes epifiz bezi için ruh ve düşüncenin mükemmel yapısı demiştir. Bu yapının ruhun düşünceyi kontrolü olarak görmüştür. Epifiz bezi pek çok devlet ve örgüt tarafından araştırılmıştır. Antik mısırda epifiz bezi ruhun merkezidir. Epifiz bezi sayesinde ruh transandantal yolculuğa çıkabilir.

Ayrıca mayalarda, sümerlerde ve diğer pek çok antik uygarlıkta önemli bir yeri vardır. Pineal bezi aklın ruh ile buluşmasının sembolüdür. Antik mısır inanışında bir ruh yıldızlara yolculuk yapmak isterse epifiz bezi sayesinde bunu başarabilir. Epifiz bezi antik mısırda Horusun gözü olarakta geçiyor. Ayrıca antik inanışlarda kutsal kozalak ve yaşamın kozalağı olarak da geçer.

Bu konuyu yazdır