Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 1187 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 1187 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 330
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 307
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,012
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,138
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,078
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,007
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,150
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,524
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,286
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,173

 
  OLUMLU DÜŞÜNMEK YETERLİ DEĞİLDİR
Yazar: Emka - 19-05-2017, Saat: 15:25 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Hepimizin rüyaları vardır, değil mi? Hepimiz; ailemizde, arkadaşlarımızda ya da diğer kişilerde belirgin bir yolla şu ya da bu şekilde fark yaratabilen, özel insanlar olduğumuza inanmak isteriz. Yaşamımızın herhangi bir anında, gerçekten neleri istediğimiz ve neleri hak ettiğimiz konusunda bir fikrimiz olmuştur.

Bununla birlikte çoğumuz yaşamın güçlükleriyle karşılaşınca, rüyalarımızı unuturuz. Özlemlerimizin geleceğimizi şekillendirmedeki gücünü unutarak, onları bir kenara bırakırız. Güven ve ümidimizi kaybederiz. Yaşamda herşeyi değiştirecek gücün, içimizde uyuyor olduğunu hatırlamayız. Bugünden başlayarak, bu gücü uyandırabilir ve rüyalarınızı yaşama geçirebilirsiniz.

Olumlu düşünme, şüphesiz önemli bir başlangıçtır. Elbette nelerin ne kadar yanlış olduğu yerine, nelerin nasıl çözümleneceği üzerinde durmalısınız. Ancak tek başına olumlu düşünce, yaşamımızı değiştirmek için yeterli değildir. Nasıl düşündüğünüzü, nasıl hissettiğinizi ve yaşadığınız her gün yaptığınızı değiştirmek için, bazı stratejilere ve adım adım neler yapacağınızı gösteren planlara sahip olmanız gerekir.

Yaşamınızda bazı şeyleri değiştirmek ya da geliştirmek istiyorsunuz değil mi? Değiştirmek istediğiniz şeyleri iki grupta toplayabiliriz; ya hislerimizi (daha fazla güven duymak, korkularımızı yenmek, mutlu olmak, geçmişte olanlar için kendimizi daha iyi hissetmek gibi) ya da eylemlerimizi (sigarayı, içkiyi, ertelemeyi bırakma gibi farklı şeyleri) değiştirmek isteriz. Asıl sorun; herkesin bu değişiklikleri yapmak istemesine rağmen, çok az kişinin bunların nasıl yapılacağını bilmesi ve sonsuza kadar sürdürebilmesidir. Bunun için bazı temel teknikleri kullanarak, yaşamınızın kalitesini denetlemeye ve değiştirmeye başlayabilirsiniz.

Şu anda bu sürecin sizin lehinize çalışması için gerekli olan tek şey, değişimin mümkün olduğuna inanmakla işe başlamaktır. Geçmiş önemli değildir. Geçmişte işe yaramayan hiçbir şeyin, bugün yapacaklarınızla herhangi bir şekilde ilgisi yoktur. Şu anda yapacaklarınız, geleceğinizi şekillendirecektir. Hemen şimdi kendi kendinizin dostu olmalısınız. Olanlar için kendinizi yıpratmak yerine, derhal sorunlarınızın çözümü üzerinde yoğunlaşmalısınız.


fft99_mf5102009.Jpeg



YILGINLIK HİSLERİNİZİ TERSİNE ÇEVİREBİLİRSİNİZ

Yaşamda sık sık, gerçekten kontrol edemeyeceğimiz olaylar olur. Çalıştığımız şirket küçülür ve işten çıkarılabiliriz. Eşimiz bizi terk edebilir. Aile fertlerinden biri hasta olabilir ya da ölüme çok yaklaşabilir. Bu gibi durumlarda artık yapabileceğimiz hiçbir şeyin olmadığı hissine kapılabiliriz.

Belki de bir iş bulabilmek ya da sadece kendinizi daha mutlu hissedebilmek için, bildiğiniz her şeyi denemiş olabilirsiniz. Hiçbir şey işe yaramamış gibi gözükebilir. Elimizden gelenin en iyisini yaparak, yeni bir yaklaşımı denediğimizde hala amacımıza ulaşamamışsak, genellikle bunları tekrar denemeyiz. Niçin? Çünkü hepimiz acıdan kaçmak isteriz! Hiç kimse başarısızlığı tekrar yaşamak istemez. Hiç kimse sadece hayal kırıklığına uğramak için, bütünüyle kendisini vermez. Genellikle bu hayal kırıklığı deneyimlerinden sonra, tekrar denemekten vazgeçeriz! Böylece hiçbir şeyin işe yaramayacağına inandığımız noktaya geliriz.

Halbuki yanılıyorsunuz. Her şeyi yapabilirsiniz! Bugün, algılama ve eylemlerinizi değiştirerek yaşamınızdaki herhangi bir şeyi değiştirebilirsiniz.

Yaşamınızı tersine çevirmede ilk adım, bir şey yapamayacağınız ya da çaresiz olduğunuza ilişkin inancınızdan kurtulmaktır. Bunu nasıl yapabilirsiniz? Genellikle insanlar geçmişte denediklerini, fakat başaramadıklarını söylemektedirler. Yaşamım boyunca geçmiş geleceğiniz değildir ifadesini sık sık kullandığımı hatırlatmak isterim. Dün ne yaptığınız önemli değildir, şimdi ne yaptığınız önemlidir. Bugün yapacaklarınız üzerine yoğunlaşırsanız, her şey daha iyi olacaktır.

Mesaj basittir. Amaçlarınızın peşinde giderken, sabırla ve esneklik duygusunu kaybetmeden, yoğun ve sürekli eylemde bulunur ve çözüm yoktur duygusunu bir kenara bırakırsanız; eninde sonunda istediğinizi elde edersiniz. Derhal, küçük bile olsalar, bugün yapabileceğiniz eylemler üzerinde yoğunlaşmalısınız.

KARAR VERMEK

Daha önce yaşamınızın herhangi bir kısmını değiştirebilecek güce sahip olduğunuzu söylemiştim. Peki, o nerededir? Onunla nasıl anlaşacağız? Hepimiz yeni sonuçlara ulaşmak için yeni eylemler yapmak zorunda olduğumuzu biliyoruz, fakat hepimiz eylemlerimize bir kararın babalık yaptığını anlamak zorundayız; kararın gücü, değişimin gücüdür. Tekrar belirtmeliyim ki, yaşamımızdaki olayları her zaman kontrol edemeyiz, fakat bu olaylarla ilgili olarak ne düşüneceğimizi, neye inanacağımızı, ne hissedeceğimizi ve ne yapacağımızı kontrol edebiliriz. Yaşamımızın her anında kendi kendimizi kabul etsek de, etmesek de; yeni seçimlerimizin, yeni eylemlerimizin ve yeni sonuçlarımızın nedeninin sadece bir ya da iki karara bağlı olduğunu hatırlamalıyız. SONUÇTA GELECEĞİMİZİ; YAŞAM KOŞULLARIMIZ DEĞİL, VERDİĞİMİZ KARARLAR BELİRLER.


Anthony Robbins
Bir Dosttan PUSULALAR
İnkılâp Kitabevi

Bu konuyu yazdır

  GEVŞEMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
Yazar: Emka - 19-05-2017, Saat: 15:17 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Günümüz insanında, yaşamın getirdiği sosyal ve ekonomik baskılar sonucu zamanla ortaya çıkan stres, onda psikolojik gerilimlere ve bedende fizyolojik kasılmalara sebep olmaktadır. Çünkü zihininsel gerginlik, bedensel gerginliği de beraberinde getirir. Bu durumun sürekli olması zamanla hastalıkları da davet eder. Bugün psikosomatik rahatsızlıkların çoğunun asıl nedeninin çeşitli gerginlikler ve stresler olduğu bilinmektedir.

Günlük yaşantıda karşılaştığımız gerilimlerden kurtulmanın birçok yolu vardır. Doğru nefes almak, fiziksel egzersiz yapmak, kendimizi tanıma çalışmaları gibi. Bunlardan biri de bilinçli bir şekilde yapılan gevşeme egzersizidir. Gevşeme, gerçekten bir bilimdir ve gevşemenin değişik türleri vardır. Gevşemeyi öğrenmek zaman isteyen bir iştir ve ayrıca bir disiplin gerektirir. Çünkü iyi kavranılmış bir gevşeme tekniği, kişiyi gerginliklerden kurtararak, kısa zamanda bozulmuş olan zihinsel ve bedensel dengeyi geri getirir.

Çoğu zaman, çalışırken, yürürken, otomobil kullanırken veya karşılaştığımız herhangi bir problemi çözerken, kaslarımız farkında olmadan gerilir. Bir kas gerildiği zaman kılcal damarlar kan dolaşımını durduracak kadar daralırlar. Dolayısıyla çevredeki hücreler veya organlar kan dolaşımından yeterince beslenemezler ve biriktirdikleri toksinleri atamazlar. Bu durumda olan bir beden hastalanmaya daha yatkındır. Demek ki, bir kas ya da bir organın çevresindeki hücrelerin kan dolaşımından tam anlamıyla yararlanmaları isteniyorsa, kasların, gerilme, -enerji harcama- gevşeme dairesini tamamlamaları gerekir. Onun için gevşemenin hastalıkları önlemedeki önemi büyüktür.

Gevşeme, tamamen zihinsel olarak yapılan bir egzersizdir. Kaslarınızı zihninizle idare edebileceğinize inanın. Nasıl ki, el parmaklarınızı hareket ettirip oynatabiliyorsunuz, zihinle el parmaklarınız arasında bir ilişki mevcuttur. Dolayısıyla zihinle bütün organlar ve kaslar arasında da aynı ilişki mevcuttur. Siz bir kasınızı gevşetmeyi düşünüp, onu hissettiğiniz zaman o, kesinlikle gevşeyecektir. Aynı şekilde bütün kaslarınızı da bilinçli olarak gevşetip dinlendirebilirsiniz.

1469829239_astral-projection-1.jpg


Rahat bir gevşeme yapabilmek için kimsenin sizi rahatsız etmeyeceği sessiz bir yer seçin. Üstünüzde rahat bir kıyafet olsun. Yere sırt üstü uzanın. Eğer bulunduğunuz ortam biraz serin ise, üzerinize hafif bir örtü örtün. Çünkü gevşeme esnasında metabolizma çok yavaş çalışacaktır. Nefes alıp verme, kalp atışları ve kan dolaşımı yavaşlayacaktır. Dolayısıyla beden ısısı düşecektir. Üşüyen bir kas kendiliğinden kasılır, kasılmış bir kasın gevşemesi ise zordur. Oysa amaç, kasları gevşetmektir. Onun için üzerinize bir örtü örtmenizde fayda vardır.

“Bacaklar ve kollar vücuttan hafifçe ayrılmış bir durumda yere sırt üstü yatın. Avuç içleriniz havaya dönük olsun. Gözlerinizi kapatın. Önce birkaç defa derin nefes alıp verin. Kendinizi serbest bırakarak, bedeninizin bütün ağırlığını yerde hissedin. Ve daha sonra zihinsel dikkatinizi ayak parmaklarınıza çevirin ve parmaklarınızın varlığını hissedin ve gevşetin… Sonra ayak tabanlarınızı hissedin ve gevşetin…. Topuklarınızın yerle temasını hissedin ve gevşetin… ve sırasıyla, ayak bileklerinizi, bacak adalelerinizi, dizkapaklarınızı, baldırlarınızın alt ve üst kısımlarını, kaba etlerinizin yerle temasını, bel kısmınızı, karın kaslarınızı, göğüs adalelerinizi, sırtınızın yerle temasını hissedin ve gevşetin… Daha sonra dikkatinizi el parmaklarınıza çevirerek, parmaklarınızın varlığını hissedin ve gevşetin…. Avuç içlerini, bileklerinizi, kol kaslarınızı, dirseklerinizi, pazularınızı ve omuzlarınızın yerle temasını hissedin ve gevşetin… Şimdi dikkatinizi boğazınıza çevirin, boğazınızı hissedin ve gevşetin…. Alt çene hafif ayrık, alt çeneyi hissedin ve gevşetin…. Ağız etrafındaki bütün adaleleri gevşetin… Yanakları gevşetin…. Şakakları hissedin ve gevşetin…. Göz kapaklarınızı gevşetin…. Kaşlar… İki kaşın ortasını hissedin ve gevşetin… Alını gevşetin… Ve başınızın yerle temasını hissedin ve gevşetin… Şimdi bütün bedeninizin ağırlığını yerde hissedin ve gevşetin… Çok rahatladığınızı, huzur ve sükûnet içinde olduğuzu hissedin…. (Bazen zihninizde çeşitli düşünceler oluşabilir. Onları analiz etmeyin… Bırakın onlar, akıp geçsin.) İki, üç dakika bu şekilde kalın… Daha sonra el ve ayak parmaklarınızı oynatarak yavaşça gözlerinizi açabilirsiniz.”

İlk önceleri bu egzersizi yaparken hiçbir şey olmuyormuş gibi gelebilir. Ama yılmayın devam edin. Daha sonraki gevşemeleriniz çok rahat olacaktır.

Gevşemeyi; yorgunluk hissettiğiniz zaman vücudunuzu dinlendirmek, öfke, endişe, üzüntü gibi duyguları bedeninizden ve zihninizden atmak, hastalık belirtileri farkedince kan dolaşımını hızlandırıp hastalığı önleyebilmek, zihninizi rahatlatıp iyi bir uykuya hazırlamak, tansiyonu normal hale getirmek, mide ve bağırsak rahatsızlıklarında (spazm, ülser, kabızlık), ve dinlenmiş bir zihinle daha rahat hareket edebilmek için kullanabilirsiniz.

Bu konuyu yazdır

  12 MADDE'DE RUHUN YASALARI
Yazar: Emka - 19-05-2017, Saat: 15:11 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

DENGE YASASI: ORTA YOLU BULMAK

Nasıl yerçekimi evreni bir arada tutan bir yapıştırıcı ise, denge de evrenin sırlarının kapısını açan anahtardır. Denge; beden, zihin ve duygularımız, varlığımızın her boyutu için geçerlidir. Yaptığımız her şeyde, az ya da çok yaptığımızı bize hatırlatır. Yaşam sarkacımız ya da alışkanlıklarımız en uçlara gittiğinde diğer uca gitmemiz de kaçınılmazdır.

SEÇİMLER YASASI: GÜCÜMÜZE YENİDEN SAHİP ÇIKMAK

Özgür iradenin sorumluluğu hem yıkıcı hem yapıcıdır. Seçimin gücüdür bu. Geleceğimizi büyük ölçüde belirleyen şimdi yaptığımız seçimlerdir. Koşullarımızı her zaman kontrol edemeyiz ama tepkilerimizi seçebiliriz. Seçim gücümüze sahip çıktğımızda dünyada dolu dolu yaşama cesaretini de buluruz.

SÜREÇ YASASI: HAYATI ADIM ADIM YAŞAMAK

Süreç, her seyahatin küçük adımlarıdır. Adım adım her amaca ulaşılır. Süreç, zamanı aşar, sabrı öğretir, dikkatli bir hazırlanmanın sağlam temelini oluşturur. Ve ortaya çıkmayı bekleyen potansiyelimize güvenmeyi sağlar.

ŞİMDİ YASASI: ANDA YAŞAMAK

Zaman “geçmiş’ten geleceğe” uzanan bir paradokstur. Zamanın gerçekliği yalnızca zihnimizdedir. Zaman kavramı düşüncenin, dilin ve toplumsal fikir birliğinin bir ürünüdür. İşte daha derin bir gerçek: Yalnızca bu an var.

ŞEFKAT YASASI: İNSANLIĞIMIZIN UYANIŞI

Evren bizi yargılamaz; sadece sonuçları ve dersleri gösterir. Neden-sonuç yasasıyla bize öğrenme ve denge kurma olanaklarını sunar. Şefkat her birimizin o andaki inanç ve kapasite sınırlarımız içinde yapabildiğimizin en iyisini yaptığımızın anayışını kazanmaktır.


spiritC3BCel-ne-demektir-aura.jpg



GÜVEN YASASI: RUHA GÜVENMEK

Güven, evrensel bilinçle doğrudan bağlantımızdır. Güven işittiğimizden, okuduğumuzdan, öğrendiğimizden daha fazlasını bildiğimizi bize hatırlatır.  Hepimizin içinde olan Evrensel Ruhun bilgeliğini, sevgisini hissetmek için görmemiz, dinlememiz ve güvenmemiz yeterlidir.

BEKLENTİ YASASI: REALİTEMİZİ GENİŞLETMEK

Enerji düşünceyi takip eder. Hayal edebildiğimizin ötesine değil, ona doğru gideriz. İnandığımız, beklediğimiz, umut ettiğimiz şeyler deneyimlerimizi yaratır ve renklendirir. Mümkün olabileceğini gördüğümüz en derin inançlarımızı genişleterek yaşam deneyimizi değiştirebiliriz.

ONUR YASASI: GERÇEK DOĞRULARIMIZI YAŞAMAK

Onur, ruhsal yasalarla uyum içinde yaşamak ve davranmaktır. Koşullar bize ne kadar karşı olursa olsun, onurlu yaşamak, içsel gerçeğimizi bilmek, kabul etmek ve ifade etmektir. Başkalarına söylediklerimizle değil, davranışlarımızla ilham vermektir.

EYLEM YASASI: YAŞAMI UYGULAMAK

Ne kadar hissedersek ya da bilirsek bilelim, potansiyelimiz ve yeteneklerimiz ne olursa olsun, yalnızca uygulamayla onları gerçekleştirebiliriz. Çoğumuz kendimizi adama, cesaret ve sevgi gibi kavramların ne olduğunu anlıyoruz. Ama ancak bunları uyguladığımızda ne olduklarını bilebiliriz. Yapmak, anlayışı getirir. Uygulamak bilgiyi bilgeliğe dönüştürür.

DEĞİŞİM YASASI: DOĞANIN MÜZİĞİYLE DANS ETMEK

Doğanın ritmi, dönemleri, devreleri vardır. Mevsim dönemleri, yıldızların ritmi, gel git hareketlerinin devreleri gibi. Mevsimler birbirini itmez. Bulutlar gökyüzünde yarış etmez. Her şey kendi zamanında olur. Tıpkı yükselen ve alçalan okyanus dalgaları gibi.

TESLİMİYET YASASI: YÜKSEK İRADEYİ KUCAKLAMAK

Teslimiyet, açık kollarla bu anı, bu bedeni, bu hayatı kabul etmektir.  Teslimiyet, kendi yolunun önünden çekilerek, yüksek irade ile uyum içinde yaşayabilmektir. Teslimiyet, yüreğin bilgeliğidir. Teslimiyet, pasif bir boyun eğme değildir. Teslimiyet, her zorluğa ruhsal gelişim ve genişleyen farkındalık olarak bakabilmektir.

BÜTÜNLÜK YASASI: BAĞLANTIMIZI HATIRLAMAK

Dünyada farklı yaşamları olan farklı varlıklar gibi görünüyoruz. Ama her farklı yağmur damlası nasıl okyanusun bir parçasıysa her birimiz de farkındalık okyanusunun, Tanrı’nın bedeninin bir parçasıyız. Hepimizin bir olduğu yüce gerçeğinin derinliklerinde sevgiyi ve huzuru bul. Korku, kıskançlık ve öfkenin ağırlığını geride bırakarak, anlayışın kanatlarında uç. Şefkat ülkesine doğru.

(Dan Millman’ın “Ruhun Yasaları” adlı kitabından alıntıdır.)

Ruhun Yasaları

Dan Millman

Bu konuyu yazdır

  ENERJİ BAĞLARIMIZ
Yazar: Emka - 19-05-2017, Saat: 15:00 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorumlar (1)

Kordonlar, kesinlikle fiziksel olmayan ,iki veya daha fazla insan arasında enerji seviyesinde gerçekleşen bir iletişim türüdür. Astral ve eterik enerjiden oluşur ve duygusal anlamda ilişkili olduğumuz insan ile süptil bedenlerimizi birbirine bağlar.Genelde yakınlarımız ;baba, anne, eş, eski eş, eski sevgililer, şimdiki sevgili, arkadaş, çocuklar gibi iki farklı insan arasında göbek kordonuna benzer şekilde uzanarak duygusal enerji ve chi aktarırlar.Bu kordonlar esenlik duygusu veren pozitif bağlar olduğu gibi,enerjimizi aşağı çeken, tüketen negatif bağlarda olabilirler..

Paylaşılan bağlar çevremizdeki dünyamızla enerjik iletişimin doğal bir sürecidir.Bağlar, ilişkinin doğasına bağlı olarak farklı enerji merkezleri ( çakralar ) ve farklı zamanlarda paylaşılabilir.Kordonlar genelde çakra merkezlerimiz aracılığıyla bağlanır ve diğer kişiyle takılı olduğumuz baskın çakra merkezine karşılık gelir. Kordonlarla kodlamanın en temel biçimi,yeni doğmuş bir çocuk ile annesi arasındadır. Omurganın tabanındaki çocuğun ilk çakrası ile annenin ilk çakrası arasında göbek kordonu gibi bir enerji kablosu vardır.Bazen ikizler arasında ilk çakra enerji kablosu kalır,ki ikizler binlerce mil ayrılmış olmalarına rağmen birbirleriyle samimi bir iletişim içinde kalabilirler. Geçici kodlama, yaşam boyu insanlar arasında gerçekleşir. Kodlamada ilke yedi çakradan herhangi birisi arasında gerçekleşir ve her iki taraftan biri tarafından başlatılabilir veya karşılıklı olarak ikisi tarafından da başlatılabilir. Bu kablo, başka biriyle psişik bir bağlantıdır. Çoğu insan bu yolla ne kadar psişik olduklarından habersizdir.Psişik bir bağ, bilgi gönderen ve alan iki insan arasındaki göbek bağı gibidir. 

Düşünce ve duyguların değiş tokuş edildiği bir telefona benzer. Sağlıklı ilişkilerde bu harika bir şeydir; Sevgi, koruma, şifa, bakım ve niyet gönderilebilir ve alınabilir Aşıklar cinsel ilişki içine girdiklerinde enerji alışverişi daha da artar ve birçok durumda bağ bir bağımlılık haline gelir.Bir aile üyeleriyle ya da yakın dostlukla paylaşılan bir bağ, bir ya da daha fazla üst spiritüel çakranın ve bazı alt çakraların bir bağlantısı olabilir.Biriyle çok güçlü bir entelektüel ilişki, diğerinin boğaz çakrası ile bağlanan fikirlerin ve zihinsel enerjinin değişimini temsil eden bir kablo olarak görülebilir (bu, öğrencilere öğretmenler veya eğitimciler için tipiktir).

Öğretmenler ve öğrenciler beşinci çakradan daha üst seviyede altıncı veya yedinci çakralara kablolanabilir( yüksek öğrenim merkezleri) Aşıklar sıklıkla dördüncü çakralar arasına bağlanır Rakipler, üçüncü şakra aracılığıyla itaatkar tipleri kontrol etmeye veya birbirlerine hakim olmaya çalışabilirler.
Aksine, başkasına güçlü bir cinsel ilişki (veya cinsel ilişki arzusu), cinselliği ve arzuyu temsil eden temel çakra veya 2. çakradan kaynak olarak algılanabilir.
Kordonlar fiziksel bir ilişki olmadan da oluşabilir. Enerji, basitçe birisini düşünmenin sizi enerjik alanına bağlayabileceği düşüncesini takip eder. Medyumlar ve gözlemcilerin, başkaları hakkında bilinçli olarak herhangi bir şey bilmeden bilgi toplamaları olayı budur. Düşünce niyeti kişinin adını duyunca gönderilirve sonra diğer kişinin aura ve çakra merkezlerine bağlanır ve böylece sezgisel bilgiler gelir. Hiç birini düşündüğümüz ve birkaç saniye sonra bizi aradığı bir durum yaşamadık mı?… Paylaşılan bağ tüm çakraların farklı zamanlarda bir bağlantısı olabilir. Paylaşılan bağın gücü, bağ yoluyla değiştirilen enerjiye bağlıdır ve dünya çapında veya bu boyutun ötesinde bir kaç metreden uzanabilir. Mistikler, çakra merkezleri aracılığıyla insanları birbirine bağlayan altın kordonlar olarak görülür. İnsanlar, onlara her zaman pozitif ve negatif enerji sağlayan binlerce (ya da milyonlarca) kodlamaya sahipler. 

Bir kordon temel olarak iki veya daha fazla varlığın astral ve eterik bedenleri arasındaki bir bağlantıdır ki bu da duygusal ve / veya eterik enerji alışverişine izin verir. Kordon fiziksel bir madde olmadığı ve mesafenin alakasız olduğu bu yüzden gezegenin öteki tarafında da etkili olduğu için, diğer kişinin ne kadar uzakta olduğu önemli değildir. Bazen paylaşılan bağ, eterik bir kordona dönüşebilir ve bu eterik kordonlar sağlıksız olabilir. Eterik kordonun gücü, kordondan çekilen enerjiye bağlıdır Tüm bebekler, fiziksel göbek kordonu kesildikten sonra göbeklerinden annelerine giden bir kordonla yine bağlıdırlar. Bazılarının, kalpten, güneş sinir ağından veya hatta başından annenin enerji bedeninin çeşitli yerlerine giden fazladan kordonları olabileceği belirtilir. Bebeklik döneminde var olan kordonlar veya kablolar birkaç yıl sürer ve çocuğun anneden daha bağımsız hale gelmesiyle giderek azalır ve zamanla bağlantıya artık ihtiyaç duyulmaz. İdeal olarak böyle olur, ama burada Dünya’da birçok insan duygusal sorunlara sahiptir ve bu da kordonların yetişkinliğe kadar süreceğini gösterir. 

Gerçekte birçok anne duygusal açıdan muhtaç durumda ve aslında kendisini bebeğin taze ve bol enerjisinden beslemek için bu kordonu kullanır (Tabii ki bu bilinçaltı )  Oysa bebek genellikle neler olup bittiğinin farkındadır ve hatta anneye istediği gibi kabloyla enerji ve duygusal destek vermektedir… Bebekler, bu aşamada, çok az miktarda astral enkarnasyon ve çok az ego yapısı ile çok saf ve sevecen varlıklardır bu nedenle, anne için ellerinden gelen her şeyi yapmak isterler.Ne yazık ki bebek büyüdükçe,bu tür metafiziksel algıları yavaş yavaş kaybettiği ve bu yüzden ipi unuttuğu belirtilir. Anneniz tarafından, negatif duygular ve duygusal isteksizlik ile kalınlaşmış ve brüt hale gelen bir kordon yoluyla, 30 yıl boyunca enerjiden kurtulduğunuzu hayal edin. Neler olup bittiğini tam olarak bilmiyorsun ama bir şekilde onun tarafından boşaltıldığını hissediyorsun. Gitmek için başka bir ülkeye taşınıyorsunuz ama nereye giderseniz gidin neredeyse sanki sizinle birlikte olduğu gibi hissediyor – sizi uzaktan boşaltıyor.Yakınlarımıza bağımlı olmak da negatif yönde bir eterik kordondur Bu durum sadece bir örnektir; Bir diğer ortak ip iki sevgili arasındadır. Her biri kendi enerjisini diğeriyle paylaşmak ister ve birliktelik esnasında bu güçlendirilir. 


18034153_1176860949103178_5717524924112542717_n1.jpg



Aşk ve paylaşım duyguları genellikle bir kablo kurmak için yeterlidir. Bu kordonlar genellikle karınlar arasında bulunur, ancak kalp ya da diğer bölgeler de olabilir. Kordonlar, herhangi iki kişi veya hatta duygusal ilişkileri olan insanların grupları arasında oluşturulabilir; Dostlar, iş arkadaşları, düşmanların hepsinin ipleri olabilir. Ya da diğer boyutsal varlıklar tarafından bizimle iletişime geçilip enerjimizi boşaltmak için kullanılabilirler. Bu enerji hatları fiziksel ve duygusal ilişkilerimizi yansıtan enerjik bir goblen yaratırlar Örneğin, hayatta kalma temelli (birinci çakra), cinsiyete dayalı (ikinci çakra), iletişim tabanlı (boğaz çakrası), görme esaslı (boğaz çakrası) gibi veya diğer çakraların neredeyse herhangi biriyle bağlantılı olan alışverişlere de dayanabilirler. (Üçüncü göz ya da manevi bazda taç çakra.)

Genellikle bunlar, ilişkilerimizin kendilerinin karmaşık doğasını yansıtır ve çoğunun birleşimidir. Çok sıklıkla, eşeysel birliktelik yaşadığımız insanlar bizin sakral (2 nci) çakramıza bağlanmıştır. Tartışmamızın olduğu insanlar ise solar pleksusumuza bağlanır. Üzüntü duyduğunuz/bizi mutsuz eden insanlar da kalp çakramıza bağlanır.
Acı verici ilişkiler yaşadığımız insanlar veya tüm yükü omuzlarınızda taşıdığımız bir ilişki yaşadığımız insanlar omuzlarımıza bağlanır. Kodlamanın kabul edilmesi gerekmez. Bununla birlikte, çok ince olduğu için, alıcı genellikle bunu fark etmeden gerçekleşir. Çakra sisteminizi aşırı yüklenmiş bir santral gibi sıkışan birçok insandan gelen kablolarla sonuçlanabilirsiniz. Aşırı derecede yorgun veya bunaltılmış hissedebilirsiniz Duygusal açıdan muhtaç kişiler, bağımlı olduklarını düşündüklerine kordonlar gönderirler. Bu, alıcıda yorgunluk veya boşalma hissi ile sonuçlanabilir. Öğretmenler, danışmanlar, ebeveynler ve sağlık çalışanlarının her türü bu biçimdeki strese yatkındır. Bazen de birini aklınızdan çıkaramazsınız. Uykunuzu, tanıdığınız birinin ya da bir gün önce yeni tanıştığınız birinin görüntüsüyle rahatsız bulabilirsin. 

Bu, genellikle, ilgili kişinin sizinle bir kablo aracılığıyla iletişim kurmaya çalıştığının bir işaretidir. Tanımak istediğimiz yabancı birine

bir kablo gönderilmesinin mümkün olduğu , bilinçli bir şekilde başka birine bir kordon oluşturmanın da mümkün olduğu belirtilir, ancak bu kara büyü alanı olarak nitelenir. Bir başkasının enerjisini kendi izniyle bilerek kontrol etmek veya etkilemek için psişik araçlar kullanmamalıdır. Bu kuraldan muafiyet yoktur ve karmik etkilerinin çok fazla olduğu belirtilir. Kordon zihinsel / duygusal enerjiden başka bir şey olmadığından ve enerji düşüncesinden yola çıkarak bazen kordonu koparmak için yeterli olabilir. Bununla birlikte, bazı kordonlar kötü bilinen bir şekilde yapışkantır ve yinelenebilir. Bazı kordonlar da ilgili kişi / mekan / şeyle olan karmik sözleşmeniz nedeniyle parçalanamaz.Buna ek olarak bir kabloyu kesmeye karar verebilirsiniz, ancak diğer kişi enerjik olarak kabloyu kesmek istemiyorsa tekrar tekrar dönebilir. Hatırlanması gereken önemli bir nokta, bu hatları dengelemek ve enerjik sınırları zorlamamaktır.

Bu konuyu yazdır

  Kendinizi bu 6 negatif insandan koruyun
Yazar: Emka - 19-05-2017, Saat: 10:16 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Bazen çevremizdeki insanlar farkında bile olmadan bizi incitiyor olabilirler, bu da onları geride bırakmamızı çok zor hale getirir. Problemin farkına varır varmaz, bu negatif kişilerle aranıza mesafe koyun.

Kendinizi, size eşlik etme konusunda pek de iyi olmayan insanların arasında bulmanız oldukça kolaydır.

Bu nedenle bazı insanların gerçekten hayatınızda olması gerekip gerekmediğini düşünmek için zaman ayırın.

Şüphesiz, olgunlaşmanıza yardımcı olan ve sizi takdir eden insanların hayatınıza olumlu etkileri vardır.

Bununla birlikte gerçekler, çoğu zaman ilerlememizi ve daha iyi bir hayata sahip olmak adına bazı insanlardan uzak durmamızı zor hale getirir.

Bunlar, kaçınılması gereken olumsuz insanlardan bazılarıdır:

1. Olumsuz eleştirenler

Hayatınızda şimdiye kadar olumlu ve olumsuz pek çok eleştiri almışsınızdır, ve bundan sonra da alacaksınız, bu son derece normaldir. Bununla birlikte, nasıl hareket ettiğinizi, ne dediğinizi ya da ne yaptığınızı eleştiren insanlardan uzak durmanız gerekir.

Birisi kendi hayatından memnun değilse, yaptıkları onları hiçbir zaman tatmin etmez ya da başarısızlığa uğramış gibi hissederler. Bu negatif insanlar, farkında olmadan sizi de kendi mutsuzluklarının içine çekmeye çalışırlar.

Bu insanlar, özsaygınıza ve özgüveninize zarar vererek ilerlemenizi ve hedeflerinize ulaşmanızı engellemeye çalışırlar. Eleştirici insanlar çoğunlukla acımasızdır ve incinip incinmediğinizi umursamazlar.


IMG_4558r2.jpg



2. Sizi yönetmeye çalışan insanlar

Uzak durmanız gereken bir diğer insan tipi ise manipülatörler, yani sizi yönetmeye çalışanlardır; ancak çoğunlukla bu insanları tespit etmek zordur.

Zordur çünkü bu insanlar istediklerini almak için kullandıkları taktiklerde usta olmuşlardır.

Genelde bunları iyi niyetle yaptıklarına sizi inandıracak şekilde konuşurlar. Kendinizi suçlu hissetmeniz veya bazı durumlarda kendinizi sorumlu hissetmeniz için duygularınızı manipüle etmeye çalışacaklardır.

Eğer nazik ve hassas biriyseniz bu onlar için çok daha kolay olacaktır çünkü sizi kendilerinden daha zayıf olarak göreceklerdir.

Bu tür insanlar sizi sürekli kendi dertleriyle meşgul ederek hayallerinizin peşinden gitmenizi engeller. Bu insanlardan en kısa sürede uzaklaşmanız ya da aranıza uygun bir mesafe koymanız gerekiyor.

3. Yalan söyleyenler

Her gün ufak yalanlar karşımıza çıkar ancak düzenli olarak yalan söyleyen birinin size saygı duymadığı aşikardır.

Zarar görmeden kendinizi kurtarmanız gereken bu tip insanlar, yalanlarının insanlar üzerindeki etkisinin büyüklüğünü tahmin etmekte sorun yaşarlar. Aslında, çoğu yalan söylediklerinin farkında bile değil.

Bu insanları hayatınızdan çıkarırken kendinizi suçlu hissetmeyin. Her şeyden önce, gerçeği saklamak onlar için bu kadar kolaysa, yalanlarına maruz kalmanın size zarar verdiğini anlamaları zor olmayacaktır.

4. Kötümser insanlar

Karamsarlık her durumda oluşan bir düşünce yapısıdır. Bu insanlar her şeyi şüphenin gölgesinde kalarak ve tüm kötü sonuçları öngörerek değerlendirir.

Karamsarlar, uzak durmak için elinizden geleni yapmanız gereken olumsuz insanlardır. Her şeyin kötü yanlarına odaklanırlar. Her zaman, sizi olası en kötü senaryoya sürükleyecek bir fikirleri vardır.

Daha da kötüsü, çoğunlukla bu pesimist halleri yüzünden başlarına kötü şeyler gelir. Siz binlerce çözüm önerisi sunsanız da, pesimist insanlar her zaman her şeyi olumsuz olarak düşünecektir.

5. Cimri insanlar

Cimrilik, bir insanın sahip olabileceği en kötü kusurlardan birisidir. Cimri insanlar her zaman ceplerinden bir şey çıkarmamak için bir bahane bulurlar.

En basite indirgersek, sadece başkalarına yardım etme niyetleri yoktur. Cimrilik çoğu zaman bencillik olarak adlandırılır ancak onlar bencil değillerdir.

Bunlar, daima başkalarının yardımına ihtiyaç duyan ve her durumda kendilerine kar edebilecekleri yollar arayan insanlardır.

Cimri insanlar sizinle dışarı çıkmayı çok sever ancak sıra hesap ödemeye geldiğinde, daima  para vermekten kaçacak bir yol bulmayı başarırlar.

6. Dedikoducu insanlar

Uzak durmanız gereken son insan grubu ise dedikodu yapanlardır. Başkaları hakkında konuşmayı sevmeleri, kendi içlerinde bir tür güvensizlik barındırdıklarının bir göstergesidir. Bu tür insanlar spekülasyonları ve yanlış anlaşılmaları nasıl ayırt edeceklerini bilmezler.

Eğer dikkat etmezlerse dedikoduları birçok insanı incitebilir. Dedikoduya yatkın biriyle vakit geçirmek, insanların size bakış açılarını zedeliyor. Bu durum sizin için sorun çıkarabilir, hatta gereksiz düşmanlara yol açabilir.

Dedikoducularla zaman geçirmezseniz sizin hakkınızda konuşamazlar.

6. Olumsuz insanlara dikkat edin

Yukarıda bahsettiğimiz 6 türün dışında, eğer dikkatli değilseniz size zarar verebilecek çok daha fazla olumsuz insan vardır. Bunu vurguluyoruz çünkü size çok ciddi zararlar verebilirler, bu yüzden de onları hayatınızdan çıkarmanız gerekir.

Etrafınızda bu davranışlardan herhangi birini sergileyen insanlar varsa, şimdi kendiniz ve etrafınızdakiler için bir şeyler yapma vakti.


Davranışlarınızı şimdi değiştirin ve gelecekte de yanınızda olacak iyi insanları üzmekten kaçının. 

Bu konuyu yazdır

  Aşkı taze tutmak için ayda sadece beş saat yetiyor!
Yazar: Emka - 18-05-2017, Saat: 15:27 - Forum: AŞK - Yorumlar (1)

Çiftlerin günde iki ila 20 dakika arası değişen aralıklarla, toplam beş saat ayırarak ilişkilerini yenileyebileceğini biliyor musunuz?

Monotonlaşan ilişkiniz için olumlu bir şeyler yapmak istiyorsanız bilimsel gerçeklere dayanan önerileri göz önünde bulundurabilirsiniz.

Hafta 168 saat. Sevdiğiniz kişi ile mutlu bir birliktelik için harcamanız gereken zaman ise yalnızca beş saat. DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Psikolog Zeynep Zat, aşkı canlı tutacak egzersizleri sizler için derledi…

Evlilikleri durağan ya da kötüye giden çiftlerle iyi gidenleri ayıran noktaları bulmak için yapılan bir araştırmaya göre eşler romantik akşam yemeği yiyerek ya da pahalı hediyelerle aşklarını canlandıramıyor.

Günlük yaşamda partnerleri ile kısa da olsa beraber zaman geçirenler mutluluğu yakalıyor. Aynı araştırmaya göre; haftada toplam beş saat süren bu aktiviteleri bir rutine oturtan ilişkilerinde mutluluk oranı giderek artıyor.

Psikolog Zeynep Zat, “Hollywood, aşk, tutku ve sevgi kavramlarımızı fena halde çarpıtmıştı. Humphrey Bogart’ın gözü yaşlı Ingrid Bergman’ı kollarının arasına alışını seyretmek yüreğimizi hoplatıyor; ancak gerçek yaşamda işler farklı yürüdüğünde de hayal kırıklığına uğrayıp bir türlü doğruyu bulamadığımıza inanıyorduk. Lakin kadınlar için de erkekler için de bugün mutlu birliktelik için günlük yaşamda olanlar bambaşka” diyor.

Haftada beş saat ayırarak ilişkiyi canlı tutacak egzersizlere dikkat çeken Zat, “Çiftler ilişkilerindeki problemli noktaları hayatlarından çıkartarak yerine sevginin iyileştirici gücünden yararlanabilecekleri pratik püf noktalarını koyabilir” diyor.

İşte Zeynep Zat’ın Sevgililer Günü öncesi sorunlu ilişkiler için derlediği aşkı canlı tutacak egzersizler…

102-Blog-Image-About-a-Twin-Flames-kiss.jpg


Beğendiklerini dile getirme ve takdir:

Tanışma hikayeleri sorulduğunda bazı çiftlerin yüzlerinin aydınlandığını görürüz. Çiftlerin bazen karşılıklı öfkeleri, kırgınlıkları hatta içten içe düşmanlıkları olsa da içlerinde hala ‘sevgi ve hayranlık sistemi’ olarak adlandırdığımız şeylerin izi görülür.

Bu da her iki eşin de kendisini diğerinin sevgi ve saygısına değer olduğuna dair temel bir duyguyu koruduğu anlamına gelir. Maalesef sevgi ve hayranlık kırılgandır. Bazen çiftler kendilerini birbirilerinin kişilikleri ya da davranışlarındaki kusurlarını eleştirmeye kaptırabilirler. Ancak hor görmenin panzehri sevgi ve hayranlıktır.

Partnerinize duyduğunuz saygı, ona öfkenizi ya da kırgınlığınızı dile getirirken tatsız davranışlarda bulunmanızı engeller. Sevgi ve hayranlığı canlandırmak ya da arttırmak hiç de karmaşık değildir.

Partneriniz ile onu neden sevdiğiniz üzerine bir konuşma yaparak başlayabilirsiniz. Bir çiftin birbirine verebileceği en büyük armağan tanındığını ve anlaşıldığını hissetme keyfidir. Oynayarak eğlenirken birbirini daha iyi tanıma çalışmaları yapılabilir.

Kendinizi ve birbirinizi tanımak bir ilk adımdır, buradan edinilen bilgilerle birbirinize olan sevginizi ve birbirinizin beğendiğiniz özelliklerini söyleyebilirsiniz. Bunun yanı sıra, her gün partnerinize duyduğunuz gerçek sevgi ve takdiri iletmenin bir yolunu bulun.

Süre: Günde 5 dakika*7 iş günü

Toplam: 35 dakika

Şefkat:

Uzaklaşmak yerine birbirine yakınlaşan eşler duygusal banka hesabına yatırım yapar. İşler zorlaşıp, çatışmalar arttığında bu birikim tampon görevi görür. Günlük yaşamın sıkıntı ve telaşesi içinde partnerinize kendisine değer verdiğinizi bildirmeniz kıymetlidir.

Örneğin, “İşlerin yoğunluğu yüzünden yakın arkadaşlarımı çoktandır ihmal ettim” diye yakınan partnerinize “Önceliklerini belirleyemeyen sensin.” demek yerine çözümün bir parçası olmaya gönüllü olduğunuzu göstermek için “Hafta sonu hep beraber bir plan yapmayı ister misin?” diyebilmek uzaklaşmak yerine yakınlaşmayı seçmek olacaktır.

Birlikte olduğunuz zamanlarda birbiriniz ile fiziksel ve duygusal temas halinde olun. Bunu gün boyu biriken önemsiz tedirginliklerden kurtulmanın bir yolu olarak da düşünün.

Süre: Günde 5 dakika*7 iş günü

Toplam: 35 dakika

***

Ayrılıklar:

Sabah güne başlamadan önce, o gün neler yapacağınızı partneriniz ile paylaşın, onun yapacaklarını da öğrenin. İşe gitmesi, dişçi randevusu, eski dostlarla bir araya gelmesi gibi… Bunu karşı tarafı sorgulamak ya da birbirine hesap vermekten öte, gün başlamadan önce kendisini planlarınızdan onu haberdar etmek için yaptığınızı unutmamalısınız.

Süre: Günde 2 dakika*5 iş günü

Toplam: 10 dakika

***

Günün sonunda:

Çiftler birbirinin duygusal ihtiyaçlarını çoğu zaman kötü niyetle değil, düşüncesizlik yüzünden göz ardı eder. Bu sıradan zamanların öneminin farkına varmak birbirine yaklaşmanın ilk adımıdır. Ayrıca sevginin kalıcılığının da işaretçisidir.

Sadece günlük etkileşimleri hafife almamalarını gerektiğini anlamak bile, birçok çiftin ilişkisinde fark yaratır. İş çıkışlarında, yöneticinizle, iş arkadaşlarınızla o gün içinde yaşadığınız sorunlar yüzünden ya da bir türlü bitmeyen işlerden bunalmış olmanız muhtemel.

Eve tüm işi getirmek ne kadar sağlıksız olsa da, aklınızdaki bu sorunları evin kapısından girerken bir anda bırakabilmek de öyle kolay olmuyor. Bunun için günü noktalarken partnerinizle mutlaka stresi azaltan bir konuşma yapın.

Süre: Günde 20 dakika*5 iş günü

Toplam: 1 saat 40 dakika

***

Haftalık buluşma:

Birbirine destek olmanın bile ilişkinin gücüne ve tutkusuna iki haftalık bir tatile çıkmaktan çok daha fazla katkıda bulunacağını aklınızdan çıkarmayın. Sadece ikinize ait olan iki saati sohbet ederek geçirmek de bağlı kalmanın gevşetici, alçak basınçlı bir yolu olabilir. Bu konuşmada hafta içinde yaşadığınız bir tartışmayı da sağduyunuzu kaybetmeden irdelemeniz mümkün.

Süre: Günde 2 saat*1 gün

Toplam: 2 saat


Genel Toplam: 5 saat

Bu konuyu yazdır

  Hayatımızda yeni kapılar açacak 6 öneri
Yazar: Emka - 17-05-2017, Saat: 15:22 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Ancak dert edindiğin bir şey hakkında beynini düşünmeye itebilirsin. Ona çözüm yolları arar, araştırır, yeni kapılar açarsın.Geçenlerde bir televizyon kanalında konuk olan bir sınıf öğretmeni sınıfa girdiği zaman tahtaya kocaman yazılarla “DERT EDİNİN” diye yazdığından bahsediyordu. Konu, yeni neslin gerçek dünyadan kopuk, teknolojiyle büyülenmiş beyinlerinin etraflarında ve dünyada gelişen olaylar karşısında tepkisiz kalmalarına ilişkin bir programdı. Bence bu yeni neslin değil, her yaştan kesimin vebası olmuş durumda. Teknolojiyle o kadar içli dışlı olmuş durumdayız ki gerçek dış dünyadan gelen uyaranlara karşı tepkilerimiz çok kısıtlı oluyor. Çoğu zaman hiç olmuyor. Çünkü beynimizin bu uyaranlara karşı düşünmesine izin vermiyoruz. Bunun yerine teknoloji, bizim için neyin önemli olup olmadığına karar veriyor.

Dert edinmeden öğrenemezsiniz!

Ben dert edinmenin insanoğlu için vazgeçilmez bir uyaran olduğunu düşünüyorum. Düşünün ki yalnızca öğrenmeye, çözümlemeye ve bunu senin yaşam koşullarına katarak hayatını kolaylaştırmaya adamış bir organımız olsun. Beyin. Bu yüzyılda bile bilim insanlarının yapay olarak icat edemediği bu mekanizma, sana insanlığın ilk tarihinden itibaren en mükemmel işleviyle organik olarak sunulmuş. Tek yapman gereken, bunu olabildiğince işlek halde tutmak.

1- Dert edinin!

Beynimizi işler halde tutabilmek için dert edinmemiz gerekiyor. Çünkü ancak dert edindiğin bir şey hakkında beynini düşünmeye itebilirsin. Ona çözüm yolları arar, araştırır, yeni kapılar açarsın. Bu nedenle bol bol dert edinin. Beyninizde her zaman sorunlar olsun, beyniniz bunlarla savaşsın. Ona sürekli yeni meydan okumalar yaratın. Beyninizi bir maden yeri olarak düşünün ve uzun süre boyunca kazı yapılmayan çalışma alanlarının başına gelenleri hayal edin. Çoğu geçitler kapanıp kullanılmaz hale geliyor ve işlevini yitiriyor. Yeniden aynı geçitleri açıp aynı kazıları yapman hem zaman kaybına hem enerji kaybına neden olurken o süre zarfında elde edebileceğin değerli madenlerden de mahrum kalıyorsun.

İnsan beyni, diğer canlı beyinlerine nazaran kendisini limitsiz olarak geliştirmeye en yatkın olan organ. Üzerimizden geçen yüzyıllar, organlarımızı kullanmamızı minimuma indirecek düzeyde seyir gösteriyor. Aslında kendimize yapay olarak yarattığımız çoğu pratik mekanizmalar insanın fiziksel ve ruhsal yaratılışına ihanet ediyor. Dengeyi kurmaya çalışmak tamamen bizim elimizde.

Dert edindiğiniz her unsur sizi sorgulamaya itiyor. Bu sorgulama aşamasında karşınızdaki sorunu tanımlamaya çalışırken kendinizi de yeniden tanımaya başlıyorsunuz. Çünkü, o sorun öncesi ve sonrasındaki kişi aynı kişi olmuyor.


hayat-yeni-kapilar-acan-oneriler.jpg


2- Karaya vuran balinaları dert edinin, çevrenizdeki içe kapanık sessiz dostunuzu dert edinin.

Amişlerin yaşamlarını dert edinin, size çok zıt gelen bir görüşü dert edinin. Karaya vuran balinaları araştırın, yaşam koşullarını, fiziksel özelliklerini öğrenin. Kendinizi buna bağlı bir yardım kuruluşuna hizmet ederken bulabilirsiniz. Çocuğunuza balinalar hakkında ilginç bilgiler aktarırken günün süper ebeveyni olabilirsiniz.

3- Çevrenizdeki içine kapanık sessiz dostunuzla iletişim yolları arayın.

Her insanın iletişime geçme frekansının farklı olduğunu göreceksiniz. Dostunuzu çözümlemeye çalışırken kendinizle ilgili bir şey öğrenebilirsiniz. İnsanlar arasındaki iletişim yüksek bir enerji alışverişidir. Doğada aynı canlı türlerinin birbirleriyle olan iletişimi farklı canlı türleriyle olan iletişimden daha yüksek frekanstadır. Çünkü karşında tanımlamaya çalıştığın canlı seninle aynı genleri ve ruhu taşımaktadır. Karşındaki hakkında elde edeceğin her yeni tecrübe sana senin hakkında bir ışık tutacaktır.

4- Amişlerin yaşamlarına bakın.

Yeni dünya düzenine ısrarla karşı gelmekte olan özgün bir halkın sade yaşamlarını araştırın. Sizden bir farkı olmayan ama aslında çok farkı olan bu insanların yaşamlarını hayal edin, kendinizi onların yerine koyun, hatta bir gün boyunca onlar gibi yaşamaya çalışın. Doğduğunuz andan beri alışmış olduğunuz habitatınızdan farklı bir yaşam ortamına geçtiğiniz takdirde beyniniz size alışık olduğunuzu sunmayı dert edinecektir. Yeni yollar arayıp yeni kapılar aşındırırken kendiniz hakkında yeni bilgiler edineceksiniz. Belki teknolojinin yardımı olmadan geçen yirmi dört saatin, işlerinizi yerin getirmede size yetmediğini görüp bu halkın hayatlarına merak salacaksınız. Belki ruhunuza detoks uygulamak isteyip onlarla bir hafta geçirecek ve hayatınız boyunca unutamayacağınız tecrübeler edineceksiniz.

5- Size zıt gelen bir görüşü düşünün, ilk önce bunun size neden zıt geldiğini yazın.

Daha sonra o zıt görüş hakkında derinlemesine bir araştırmaya koyulun. Kitaplarını okuyun, videolarını izleyin, o görüşü savunan insanların sözlerini kesmeden sonuna kadar dinleyin. Eğer hala görüş size zıt geliyorsa bunu yeniden not alın. Kendinizi ilk aldığınız nottan çok farklı bir noktaya taşımış olduğunuzu göreceksiniz. Eğer bu zıt görüş hakkında tutumunuz tamamen değiştiyse kendinize zıt gelen diğer görüşler için işe koyulun.

6- Zıtlıklarla ve sorunlarla savaşın.


Ama bunu savaş muharebesinde değil, beyin laboratuvarınızda yapın. Anlamaya çalıştığınız her şey size sizi yeniden anlatacak. İnsan hücreleri ölene kadar yenilenmekten vazgeçmez iken beynimizi, görüşlerimizi, düşüncelerimizi, duygularımızı, sevinçlerimizin ve üzüntülerimizin nedenlerini yenilemekten neden vazgeçelim?

Bu konuyu yazdır

  Bedenin yer çekimi: Yaşam gücü
Yazar: Emka - 17-05-2017, Saat: 15:20 - Forum: NOTLAR - Yorum Yok

Dünyanın yer çekimi var da sizin neden olmasın değil mi? Hem de her varlığın kendine has yer çekimi var. Sizin de vibrasyonunuza göre bir çekim gücünüz var.Sahip olduklarınıza bakarak hangi frekansta titreştiğinizi anlamanız ise çok kolay. Kendinize çektikleriniz size aynalık ediyor. Eviniz, eşyalarınız, çocuklarınız, eşiniz, arkadaşlarınız, kaleminiz, bilgisayarınız, e-postanıza gelen mesajlar bile titreşiminize uygun.

Günler, mevsimler boyu çalıştınız yaşam tarlasında. Gönlünüzün mevsimlerine göre tohum ektiniz, ayrık otu ayıkladınız, çapaladınız, gübrelediniz ve hasat zamanı da ürünlerinizi topladınız. Kimilerini depoladınız, kimilerini sattınız, kimilerini tükettiniz. Bakın bakalım hasattan sepetinizde kalanlar neler?

Hoşnutsuzluk yok. Önce kendinize, sonra sepetinize şefkat gösterin. Nice emekle biriktiler.

Yeni bir ekim mevsimindeyiz. İçinde olduğumuz ayın adı bile Ekim. Bahçe de sizsiniz. Önce suya ihtiyacımız var. Su “Yaşam Gücü”müzdür. Kendini neşe olarak ifade eden yaşam gücü, coşku olarak tezahür eder. Canlılık getirir, sağlık getirir, bolluk getirir, coşkunuzu arttıracak ilişkiler getirir. Ona izin verdiğinizde yağmur gibi kendiliğinden akar ve bahçenizi sular. Ona izin vermek için gülümseyin. Zorla olsa da. Gülümsemek, gülmeyi getirir. Gülmek de kahkahayı. Tüm bedeniniz sarsıla sarsıla kocaman bir kahkaha atın. Bütün blokajlar açılır inanın.


bedenin-yer-cekimi-yasam-gucu.jpg

Yaşam gücü, içsel zekanızdır. Hücrelerinizi ve organlarınızı besler.

O kadar zekidir ki bir yandan ölü hücreleri atarken, diğer taraftan kahkaha atabilir. Aynı zamanda yediklerinizi öğütürken, futbol oynayabilir. Manavda gözlerinizle meyveleri tararken, ihtiyacı olan vitamini yakalayarak, size onu aldırır. Bir şey düşünürken, düşündüklerinize uygun, onları çekebilecek titreşime sahip yeni hücreler yaratabilir. Yaşamın içinde hem akar hem yaşama hizmet eder.

Şifa dışarıdan gelmez, yaşam gücünüzün titreşiminde saklıdır. Siz bahçe hortumunuzun üstüne basıp suyun akmasını bekleyebilir misiniz? Peki neden yaşam gücünüzün sağlıklı akışını yediklerinizle, içtiklerinizle, duruşunuzla kesip, sepetinizdeki hasat ürünlerinden şikayettesiniz? Önce ayağınızı hortumdan çekin.

Yaşam gücü omurganızdan bütün bedene akar.

Tüm fonksiyonların sağlıklı olmasını hedefler. Eğer yaşam gücünüz kesintiye uğrarsa, şifa da kesintiye uğrar. Omurgayı düzeltmek, yaşam gücü akışınızı yeniden sağlar, beden kendini iyileştirmeye hazır olur. Başınız dik, çeneniz yukarda, göğsünüz ilerde durun, bakın kendinize güveniniz nasıl değişecek. Beyninizin iki lobu olduğu gibi, ona paralel aşağıda da iki kalçanız olduğunu unutmayın. Kalçanız üzerinde dengeli oturduğunuzda, omurganız düzelecek ve beyninizin iki lobu da dengeye girecektir.

Ve yaşam gücünüzün aktığı hortumu böylece düzelttiğimizde, coşku tüm hücrelerimize yayılarak, bizi şifa frekansına getirir. Suyu bahçeye saldığınızda, tohumun nasıl can bulduğunu, toprağı delip yukarıya çıktığını, nasıl koku verdiğini, nasıl renklendiğini bilmenize gerek yok. Evren, doğa ya da Tanrının işi o. Şifanın da nasıl can bulduğunu bilmenize gerek yok. Suyu salın ve bekleyin. Bütünün akışı içine geçeceksiniz, niyetiniz saflaşacak, sesiniz net ve saf titreşecek, stres sizden uzaklaşacaktır. Oluşturacağınız çekim alanı içinde hücreleriniz ihtiyacı olan mineralleri, elementleri, vitaminleri, bitkileri, aşkı, sevdayı, dostu kendine çekecektir. Ve hatta çevrenizde bunlar yoksa, ışık hızından hızlı bir hareket ve kabiliyetle onları size getirebilir, olmadı yakında olanları ihtiyacınıza göre dönüştürebilir. Özetle, kalbinizin istediği yere gitmek için uğraşmak yerine, kalbinizin istediklerini kendinize getireceksiniz.


İlahi özünüzün, ruhunuzun, gerçek benliğinizin size akmasını istiyorsanız ne olur, yaşam gücünüzün aktığı hortumun üstünden ayağınızı çekin. Omurganızı dik tutmakla başlayın işe derim. Sonrasında da bir kahkaha atın. Şifa olsun!

Bu konuyu yazdır

  Vücut Ağırlığınıza Göre Ne Kadar SU İçmelisiniz?
Yazar: Emka - 16-05-2017, Saat: 21:28 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Her insanın su ihtiyacı vücuduna bağlı olarak değişir, ancak genel bir deyişle, bir yetişkinin, metabolizma sırasında kullanılan sıvıdan dolayı, vücudunun nem oranını korumak için yaklaşık 2 litre (64 ons) suya  ihtiyaç duyduğu kabul edilmektedir. Vücudumuzun yaklaşık %60’ı sudan oluşur ve düzgün çalışabilmesi için bu oranın dengede tutulması gerekir.

Suyun kilo vermeye yardımcı olabileceği ve vücudu nemli tutmak için hayati olduğu doğrudur. Bununla birlikte, bazı insanlar, yarar sağlamak yerine sağlıklarını tehlikeye atabileceklerini bilmeden, vücutlarının işlevlerini yerine getirmek için ihtiyaç duyduğu miktardan daha fazla su tüketme hatasına düşerler. İşte bu nedenle size bugün bazı ilginç bilgiler vermek istiyoruz, böylece kilonuza göre tüketmeniz gereken su miktarını hesaplamayı öğrenebilirsiniz.


ne-kadar-su-i%25C3%25A7melisiniz.jpg

Kilonuza göre su için

Çok az insan bunu hesaba katsa da, gerçekte her insanın vücut ağırlığı günlük tüketmesi gereken su miktarı ile çok ilgilidir.

Örneğin, zayıf bir insanın kilolu bir kişi kadar suya ihtiyacı yoktur. Bununla birlikte, herkesin vücut ağırlığı farklı olduğundan, oldukça yararlı olabilecek bir formül mevcut.

Kilonuza göre tüketmeniz gereken su miktarını öğrenmek için vücut ağırlığınızın değerini libre olarak hesaplamanız ve ikiye bölmeniz gerekir. Bu matematiksel işlemin sonucu, vücudunuzun günlük ihtiyaç duyduğu suyun ons cinsinden miktarını verir.

Örneğin: 116 lbs (52 kg) olan birisinin kilosunu ikiye bölelim. Sonuç 58 ons (1,7lt), bu da 5 bardak suya denk geliyor.

Hatırlanması gereken formül: Libre cinsinden vücut ağırlığı/2 = Ons cinsinden günlük su tüketimi.

Hesaplama: 1 lbs yaklaşık 0,45 kg; 1 oz yaklaşık 30 ml olarak hesaplanabilir. Eğer birim dönüştürmekle uğraşmak istemezseniz, yaklaşık bir değer bulmak için kilonuzu 30a bölebilirsiniz. Yukarıdaki örneği tekrarlarsak: 52kg/30=1,73lt.

Özel durumlar

Ağır egzersizler ya da spor yapıyorsanız her 1 saatlik egzersiz için 1 litre daha fazla su içmelisiniz.

Eğer diyetinizde yeterince meyve ve sebze yoksa günde en az 2 litre su içmenizi öneriyoruz.

Hastaysak ya da bağışıklık sistemimiz zayıfsa yeterince su almamız gerekir. Bu durumda normalden fazla su içmenizi öneriyoruz.

Gün içinde gerekli miktarda su içmek için öneriler

Günde ne kadar su içmeniz gerektiğini hesapladıktan sonra gün içinde hidrasyonu sağlamak veya kilo vermek için uygun miktarda su tüketmeniz gerekir. Bir çok insan su içmeyi unuttuğu veya zor bulduğu için, aşağıda sizlere günlük amacınızı yerine getirmek için öneriler sunacağız.

İyi bir yöntem her öğünden önce bir bardak su içmektir, çünkü böylece bu iyi alışkanlığı unutmanız zorlaşacak ve yemekleri daha iyi sindireceksiniz.

Bir diğer yöntem ise sabahları boş mideye ve gece yatmadan önce bir bardak su içmektir. Ancak gün içerisinde içmeniz gereken orana ulaşmak için içmeyi de unutmamalısınız.

Suyu tadı olmadığı için içmiyorsanız, doğal aromalı ama şekersiz sular hazırlayın. İçine bitkiler, meyveler ve benzerlerini koyabilirsiniz.

Günde belli miktarda su içmeniz gerektiğini unutuyorsanız kendinize her gün için kutular çizdiğiniz bir takvim yapın ve her bir bardak içtiğinizde kutuları işaretleyin.

Yeterince su içtiğinizi nasıl anlarsınız?


Vücuda yeterince su alınıp alınmadığını anlamanın en iyi yolu idrardır. Bunun için ne sıklıkta tuvalete gittiğimizi ve rengini görmeniz önemlidir. Örneğin, idrarınız açık sarı ise yeterince su almışsınız demektir. Ancak koyu sarı ve yoğun kokulu ise daha fazla su içmelisiniz.

Bu konuyu yazdır

  DOĞUM TARİHİNİZE GÖRE HANGİ BİTKİSİNİZ?
Yazar: Emka - 14-05-2017, Saat: 10:52 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER - Yorum Yok

Ocak 1- 9 : Isırgan Otu
Ocak 10 – 24 : Ebegümeci
Ocak 25 – 31 : Dereotu
Şubat 1 – 5 : Bildiğimiz ot
Şubat 6 – 14 : Çimen
Şubat 15 – 21 : Maydanoz
Şubat 22 – 28 : Kıvırcık
Mart 1 – 12 : Sarmaşık
Mart 13 – 15 : Dereotu
Mart 16 – 23 : Ebegümeci
Mart 24 – 31 : Bildiğimiz ot
Nisan 1 – 3 : Isırgan Otu
Nisan 4 – 14 : Kıvırcık
Nisan 15 – 26 : Ebegümeci
Nisan 27 – 30 : Maydanoz
Mayıs 1 – 13 : Sarmaşık
Mayıs 14 – 21 : Çimen
Mayıs 22 – 31 : Dereotu
Haziran 1 – 3 : Ebegümeci
Haziran 4 – 14 : Maydanoz
Haziran 15 – 20 : Isırgan Otu
Haziran 21 – 24 : Sarmaşık
Haziran 25 – 30 : Bildiğimiz ot
Temmuz 1 – 9 : Ebegümeci
Temmuz 10 – 15 : Isırgan Otu
Temmuz 16 – 26 : Çimen
Temmuz 27 – 31 : Bildiğimiz ot
Ağustos 1 – 15 : Sarmaşık
Ağustos 16 – 25 : Ebegümeci
Ağustos 26 – 31 : Maydanoz
Eylül 1- 14 : Çimen
Eylül 15 – 27 : Bildiğimiz ot
Eylül 28 – 30 : Isırgan Otu
Ekim 1 – 15 : Sarmaşık
Ekim 16 – 27 : Maydanoz
Ekim 28 – 31 : Kıvırcık
Kasım 1- 16 : Dereotu
Kasım 17 – 30 : Bildiğimiz ot
Aralık 1 – 16 : Isırgan Otu
Aralık 17 – 25 : Sarmaşık
Aralık 26 – 31 : Çimen


10348375_303369456490854_8345724017174342879_n1.jpg


Isırgan Otu: Çekici ve popülersiniz. Kolayca arkadaş edinebiliyorsunuz. Kendinden emin tavırlarınızla grup içerisinde liderliğe yakışıyorsunuz. Eğer sizin liderliğinizi kabul etmiyorlarsa uygun bir yöntemle kabul ettiriyorsunuz. Yine de olmazsa simgeniz gibi ısırıyorsunuz ?

Bildiğimiz Ot: Utangaç ve sevimlisiniz. Tanımadığınız insanlarla konuşmayı sevmez ama arkadaşlarınızla her şeyi paylaşabilirsiniz. Arkadaş seçiminde oldukça dikkatlisiniz. Sevilen birisiniz. Doğayı çok seversiniz, işte o yüzden öylesine bir otsunuz.

Sarmaşık : Yerinde duramayan birisiniz. Her zaman kıpır kıpırsınız. Çok arkadaşınız var ve sosyal yaşamınız çok renkli. Sizi tanıyanlar sizin gibi biri daha olamayacağını düşünüyor. Dikkat çekmeyi çok seviyorsunuz.

Kıvırcık : Esrarengiz birisiniz. Ne zaman nasıl davranacağınız belli olmuyor. Bazen her şeye salata oluyorsunuz. Çoğu şeyden ilk sizin haberiniz oluyor bu yüzden çok ilgi görüyorsunuz.

Ebegümeci: Sessiz sakin ama çok zekisiniz. Dost canlısı, sevilmeyi bekleyen tavırlarınız ilgi çekiyor. Her yerde olmayan, insan sağlığına yararlı bir kişiliğe sahipsiniz. Küçük bir arkadaş grubu size yetiyor. Fazla popüler olmasanız da yakınlarının el üstünde tuttuğu birisiniz.

Dereotu : Siz lider olmak için doğmuşsunuz. Ama yapacak bir şey yok, bazı organizasyonlarda sadece değişik bir tat bırakıyorsunuz o kadar. Sözünü dinleten, dediğini yaptıran birisiniz. Kararlı tavırlarınız çevrenizdekileri etkiliyor. İnsanların arkadaş olmak isteyebileceği birisiniz.

Maydanoz : Uyumlu, her şeye maydanoz olmak buradan gelir, sıcakkanlı birisiniz. Size nasıl davranılmasını istiyorsanız siz de herkese öyle davranıyorsunuz. Sadık ve dürüstsünüz. Yapmacık insanlara ve dedikoduya karşısınız.


Çimen : Çok hassas ve narinsiniz. Kolay aşık oluyorsunuz. Ne çok utangaç ne de çok girişkensiniz. Arkadaşlarınız içerisinde kırılmaması için kollanan birisiniz.

Bu konuyu yazdır