Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,070
» Son Üye: damon
» Toplam Konular: 2,834
» Toplam Yorumlar: 3,065

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 1167 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 1167 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 330
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 307
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,012
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,135
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 25,078
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,007
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,150
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,524
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,286
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,173

 
  HER PARMAĞI 3 DAKİKA AVUÇ İÇİNİZLE SIKARAK DUYGULARINIZI İYİLEŞTİRİN
Yazar: Emka - 14-05-2017, Saat: 10:48 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Jin Shin Jyutsu kimdir? Antik dönem japon felsefecisi ve sanatçısıdır. O dönem alternatif tıp yöntemleri ile insanları iyileştirdiği söylenmektedir. Yöntem fiziksel ve duygusal refahı dengede tutmak için keşfedilmiştir. Bu bir dokunma terapisidir. Ağrıyı hafifletir ve hayati enerjiyi dengede tutmaya yardımcı olur. Tüm duygusal ve enerji noktalarının elden başladığına inanılır. Hafif uyumlu dokunmalar ile eldeki enerji hastalıkları iyileştirmede faydalı olur.

(Bu bir alternatif terapi yöntemidir. Lütfen herhangi bir rahatsızlığınızda önce uzman doktora başvurunuz)

İşte Jin Shin Jyutsu yönteminin faydalarından bazıları şunlardır:
Ağrı kesicidir ve gevşemeye yardımcı olur.
Stres ve kaygı etkilerini azaltır.
Kan dolaşımını ve konsantrasyonu arttırır.
Bağışıklık sistemini güçlendirir.
Cildi güzelleştirir ve cilt problemlerini azaltır.
Vücudun yenilenmesini arttırır.
Nefes solunumunu arttırır.
Toksinlerden arınmaya yardım eder.


ellerle-c59fifa2.jpg


BAŞ PARMAK:
Organlar: Mide ve dalak
Duygular: Duygusal baskı, endişe, üzüntü, keder, depresyon, anksiyete, stres, gerginlik,
Fiziksel Belirtileri:  Mide sorunları, cilt hastalıkları, baş ağrısı

İŞARET PARMAĞI:
Organlar: Böbrek ve mesane
Duygular: Korku, zihinsel karışıklık, hayal kırıklığı,
Fiziksel Belirtileri: Sırt ağrısı, diş eti sorunları, sindirim problemleri,

ORTA PARMAK:
Organlar:  Karaciğer ve kalın bağırsak
Duygular: Öfke, negatif düşünce, kızgınlık, sinirlilik, kararsızlık
Fiziksel Belirtileri: Baş ağrısı, adet sorunları, yorgunluk, kramplar, kan dolaşım sorunları

YÜZÜK PARMAĞI:
Organlar: Akciğerler ve Kalın bağırsak
Duygular: Anksiyete, endişe, reddedilme korkusu, olumsuzluk
Fiziksel Belirtileri: Cilt hastalıkları, sindirim ve solunum problemleri.

KÜÇÜK PARMAK:
Organlar: Kalp ve ince bağırsak
Duygular: Öz güven eksikliği, aile, güvensizlik, sinirlilik, yargılayıcı,
Fiziksel Belirtileri: Kan basıncı, boğaz ağrısı, şişkinlik.

Bu basit el egzersizini yapmak için
Jin Shin Jyustu göre 

> Elin her bölümü farklı bir organ ve ilgili duyguya bağlıdır. Yukarıdaki yazıda elin hangi bölümünde probleminiz olduğuna karar verebilirsiniz.

> İyileştirmek istediğiniz duygu durumu ve organ için o parmağa basılı tutun. Derin nefes alıp verirken, yaklaşık 3-5 dakika tutun.



> Eğer enerjiyi dengelemek ve vücut için uyum sağlamak istiyorsanız her parmağınıza yukarıdaki egzersizi tekrarlayın.



Huzur ve Sağlıklı bir yaşam için Bilgi Erdemdir

.

Bu konuyu yazdır

  7 GÜN İÇİNDE VÜCUDUN TÜM ŞİŞKİNLİĞİNİ VE YAĞLARINI ÇIKARTAN TARİF
Yazar: Emka - 14-05-2017, Saat: 10:42 - Forum: SAĞLIK - Yorum Yok

Vücutta metabolizma yoluyla kalori yakılır, bu nedenle uyurken bile metabolizmayı artırmak için ne yemeniz gerektiğini bilmek akıllıca olur. Bu içeceği yapın ve aynı anda daha hafif ve daha enerjik hissedin.

7 GÜN İÇİNDE VÜCUDUN TÜM ŞİŞKİNLİĞİNİ VE YAĞLARINI ÇIKARTAN TARİF

İçindekiler:

1 çorba kaşığı limon
1 çorba kaşığı salatalık
1 çorba kaşığı rendelenmiş zencefil
1 çorba kaşığı elma sirkesi(doğal)
1 çorba kaşığı maydanoz
1 bardak su


7-gun-icinde-vucudun-tum-siskinligini-ve...rif-b1.png


Hazırlık:
Bu sadece tüm karıştırın koyu bir karışım elde edene kadar bir blender veya meyve suyu sıkacağı veya elle karıştırın. Gece uyumadan önce içmek en iyisidir.

O nasıl çalışır?
Bu suyu bir bardak alarak yağın azaldığını, özellikle göbek yağdan hissedeceksiniz. Bu maddeler, uyurken metabolizmanın yağ yakmasına yardımcı olmak için bir araya geliyor.

Sağlığa yararları:
Salatalık yağla mücadelede çok güçlüdür. Maydanoz kalorisi çok düşüktür ve her ikisinde de antioksidanlar ve su tutma kabiliyetini azaltmada için çok güçlü olan vitaminler ve mineraller bulunur, böylelikle şişmiş bir karnı atmaya yardımcı olur.
Zencefil metabolizmayı hızlandırır ve aynı zamanda kabızlığı önler. Bu madde , uyurken inatçı karın yağını yakmanıza yardımcı olur.
Limon suyu vücutta biriken toksinleri temizlemek için çok etkilidir.
Elma sirkesi , kilo kaybı için son derece güçlüdür.
Su, kalori yakmak için gereklidir . Hidrasyon eksikse, metabolizma işinizi azaltır ve yapmanız gereken şekilde kalori yakamazsınız.
Bol su içerek metabolizmaya  güç verin.

Lütfen paylaşalım.

Bu konuyu yazdır

  Reptilian Beynimizi Taniyalim ve Kontrol Altinda Tutalim
Yazar: Spiritüeller - 12-05-2017, Saat: 17:23 - Forum: REPTİLİANLAR - Yorum Yok

Insanin kafatasisinin icinde uc ayri beyin ve akil vardir.Bu uc beyne kodlanmis uc ayri yasam tecrubesiyle dunyaya geliriz.Ama onceden bildigimiz bu hayatlar biz dogarken hafizamizdan sifirlanir ve unuturuz.Boylece  '0' Baslangicla bize yuklenen bu uc yasam formundan: yaptigimiz ozgur secimlerle tekamulumuzu belirleriz.

Uc beynimiz de birlikte calisir.Tek basina calisamazlar.Ancak onlarin bizi yonetmesine izin vermeden,bizim onlari yonetmeyi ogrenmemiz gerekiyor. Beyinlerimizi cok iyi tanirsak, onlari dengeli kullanmayi ogreniriz.

1.Yeni Beyin- Gorsel Beynimiz (Neocortex)
2-Orta Beyin-Duygusal Beynimiz (Mid Brain)
3-Eski Beyin-Reptilian Beynimiz (Reptilian)

ReptilianBrainFeature.jpg

1- Yeni Beyin-Gorsel Beynimiz (Neocortex)
Uretme,hayal kurma,dusunme,merak,mantik,ogrenme,problem cozme ve hareket etme gibi becerilerimizi yonetir. Bizi diger memeli canlilardan ayiran beynimizdir.Beynin en buyuk bolumudur.Enerjisi mor rengindedir. Ressam ve zaanatkarlarda, muzisyenlerde daha cok gelismistir.

2-Orta Beyin-Duygusal Beynimiz (Mid Brain)
Memeli canlilarin yuzde 98'inde bulunan beyindir. Insanlarin,kopeklerin,kedilerin ve yunuslarin ortak ozelligidir.Duygularimizi yonetir. Duygusal her hareketimizin kayitli oldugu yerdir.Mantikli karar veremez.Tamamen duygulariyla karar verir. Diger varliklarla iletisimimizi saglar. Hayvanseverlerde ve dogaseverlerde cok gelismistir.

3-Eski Beyin-Reptilian Beynimiz (Reptilian)
En eski beynimiz olup; beynin arka tarafindadir ve oradan ensemize dogru iner.Yapisi incelendiginde bu beynin kertenkele,dinazor ve tilkilerin beyin yapisiyla ayni oldugu gorulmustur. Yeme,icme,barinma,ureme, gibi kararlarda etkilidir. Dusunemez ve ogrenemez. Mantigi cok basittir. Hersey onun icin ya kotudur, ya iyidir.Savas yada kac takitigi uygular.Duygulari bilmez,sadece hayatta kalmakla ilgilenir. Bu beyin diger beyinlerimizle surekli catisma halindedir. Bu nedenle mutlu olmadigimiz bir iliskimizi hala surdurmemizi,istemedigimiz bir iste calismamizi saglar.Surungen beynimizin kontrolunde kalirsak,kendimizi icki icen,uyusturucu kullanan, kavgaci,bencil,kimseyi onemsemyen,cikarlari icin yakip yok eden, kibirli,saldirgan, para,guc,hirs ve nefsinin etkisinde bir insana donusebiliriz. Bu beyin en cok politikcilarda,unlu insanlarda,zenginlerde,asker ve guvenlik gorevlilerinde,ergenlik-lise  donemindeki genclerde,teroristlerde,katil ve tecavuzculerde cok gelismistir.Uremeyle ilgili oldugu icin, kadin erkek birlesmesi sonrasinda beynin arka kismindan enseye dogru inen sicaklik hissinin sebebidir. O sirada surungen beyin o aktiviteden enerji alarak beslenmektedir. Cok etkili oldugu insanlarda seks bagimliligi yapar. Bir cok tecavuzun sebebidir. Bugun butun tv programlarinda ve sinemalarda reptilian beynimizi besleyecek ve bizim uzerimizde etkili hale getirecek subliminal veya aciktan mesajlar verilmektedir. Insanlari hastalikli bireyler haline donusturerek kontrol etmek istiyorlar. Reptilian beynimiz, diger beyinlerimizin uzerinde kontrol sahibi olursa kendisini daha da guclendirir ve nefsine hakim olamayan, cikarlari icin herkesi ezip gecen birer birey haline donusturur. Sehvet duskunu yapar ve surekli cinsellik yada cok eslilik,para,guc, pesinde kosturur.

En tehlikelisi ise reptilian beynimiz cok guclendiginde, yeraltinda ve denizin altinda su anda yasamakta olan reptilian koklerine enerji gondererek  iletisime geciyor. Sonra da onlarin enerjisiyle kendini besleyip tamamen onlarin kontrolune giriyor. Beyni tamamen ele gecirip, insani,reptilianlardan gelen emirleri uygulayan birer  robota donusturuyor. Dunya su anda reptilian beyninin  kontrolunde olan bir grup insanin elinde. Bu kisler birakin kendi ulkelerini, tum Dunya uzerindeki ulkelerin yonetimlerini belirliyorlar. Bizler secim yapiyormus gibi kendi kendimizi kandiriyoruz. Aslinda yalan bir dunyada yasiyoruz.

Butun bunlari bilip, beyinlerimizi dengeli kullanmayi ogrenirsek, kontrolu ele aliriz. Aksi halde diger beyinlerimizle catisma halinde olan surungen beynimiz kontrolu ele gecirir.Insanliktan cikariz. Kirmizi et yemek en cok reptilian beyne yariyor. Balik ve tavuk eti orta beynimize, sebze-meyve ise yeni beynimize yariyor. Bu tur negative enerjili varliklar sadece dusuk frekansta gezerler. Onlardan kurtulmanin tek yolu frekansimizi yukseltmektir. Oda sevgiyle yasamakla olur. Seciminizi siz yapin.

 

Bu konuyu yazdır

  YÜZ OKUMA TEKNİKLERİ
Yazar: Spiritüeller - 12-05-2017, Saat: 16:27 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Çok kritik bir iş görüşmesinde ya da müzakere toplantısındasınız. Az önce tanıştığınız ve şu an sizinle ilgili bir karar verecek olan kişinin nasıl biri olduğunu bilmediğiniz için nasıl davranmanız gerektiği konusunda da pek bir fikriniz yok.

Yüzüne dikkatli bakın. Orada, nasıl konuşmanız, toplantı sırasında nelere dikkat etmeniz, sorularına ne şekilde cevap vermeniz gerektiğinin ipuçlarını yakalayabilirsiniz.

Yüz okuma teknikleri, sadece insanların yüzlerine bakarak, düşünce süreçlerini nasıl belirlediği, problemleri nasıl çözdüğü, iletişim kurma yöntemleri, iş hayatındaki davranışları, paraya verdiği önem, öğrenmeye açıklığı, strese dayanıklılığı gibi konularda ipuçları bulmanıza imkân tanıyor. Yüz okuma eğitimleri veren Murat Toktamışoğlu, “Bu yöntemle karşınızdaki kişiye nasıl davranmanız, konuyu ne kadar uzatmanız gerektiği gibi birçok konuda bilgi sahibi oluyorsunuz. Satış sırasında, ürünün nasıl anlatılması, nasıl iletişim kurulması gerektiği gibi detayları yakalayabilirsiniz” diyor.

Politikada, satışta etkili

1940´lı yıllarda Amerikalı bir hukuk adamı olan Edward Vincent Jones yüz okuma teknikleriyle ilgilenmekle kalmayıp, yüzün dilini araştırmak üzere bir enstitü kurmuş. Bunu izleyen yıllarda Robert L. Whiteside ve William F. Burtis´in yüz okumayla ilgili yapılmış kapsamlı çalışmasında 68 ana yüz özelliğini bin 200 denek üzerinde test etmiş ve sonuçların istatistik analizinde yüzde 93 oranında başarıya ulaştığını belirtmiş.

2zhqpf7.jpg

Yüz okuma tekniklerinin General Electric, MCI, American Airlines, Deloitte and Touche, Peoplesoft gibi dünyanın büyük kuruluşları tarafından insan kaynakları, politika, satış teknikleri geliştirme gibi alanlarda kullanıldığını söyleyen Toktamışoğlu, söyle konuşuyor:
“Birçok uluslararası kuruluş müzakerelerde, anlaşma masalarında yüz okuma uzmanlarını ekiplerine dahil ediyor. Politikacılar insan ilişkileri, iletişim stratejisi, rekabet stratejisi belirleme gibi konularda yüz okuma tekniklerinden yararlanıyor.”

Açılı kaşlar ve büyük burun liderlik özelliğine işaret ediyor

Yüz okuma eğitimleri veren, Toktamışoğlu yüz hatlarını şöyle yorumluyor:

KULAKLAR
Büyük: Dinleyici, iyi niyetli
Küçük: Kendine odaklı
Dışa doğru: Bağımsız hareket eden, ne yapacağı bilinmez

YANAKLAR
Çıkık: Güç sembolü
Dolgun: İletişime açık, organize etmede başarılı

AĞIZ
Küçük: İçe dönük
Açısı yukarı doğru: Olumlu
Çok ince dudaklar: Alıngan
İri ön dişler: İnatçı kişilik

ÇENE
İri çene kemiği: Kararlı, üstünlük kurma eğilimi
Çıkık: Son sözü söyleme eğiliminde, inatçı ve kararlı
Geride: Çatışmadan kaçınan, etik değerlere önemseyen

ALIN
Yuvarlak ve dolgun: Orjinal fikir üreten, katı kurallardan hoşlanmayan
Ters açılı: Güçlü bellek, görsel hafıza
Düz: Mantıklı ilerleme, düzenli bilgi akışı bekleyen, aceleden hoşlanmayan

KAŞLAR
Yay gibi: İnsan odaklı, pratik uygulamalara önem veren
Açılı: Kontrolü elinde tutmaya çalışan, liderlik özelliğ
Gözlere yakın: Hızlı düşünen sonuç odaklı, eleştiriye kapalı
Kalın ve çok tüylü: Sürekli düşünen, fikir üreten, aktif
Sürekli: Probleme odaklı

GÖZLER
Yukarı doğru açılı: Olumlu bakış açısı, yüksek hayal gücü
Aşağıya doğru açılı: Dinlemeye eğimli, hataları kabul eden
İçe girmiş: Gözlemci, ihtiyatlı, gerçeklere önem veren

BURUN
Büyük: Otoriteye sahip, işe katkıda bulunmak isteyen, liderlik özelliği
Kısa: Ayrıntılı işleri seven, destek pozisyonlarda verimli, çok çalışmaktan çekinmeyen
İç bükey: Desteklenme ve motivasyon ihtiyacı olan, başarıları duyguları ile ilişkili olan
Ucu aşağı doğru ve sivri: Kendine odaklı, acımasız olabilme eğilimi taşıyan rekabetçi ve kimi zaman baskıcı

Bu konuyu yazdır

  HAYATINIZI KONTROL EDEBİLİYOR MUSUNUZ?
Yazar: Spiritüeller - 12-05-2017, Saat: 16:22 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Bu soru karşısında pek çoğumuzun vereceği yanıt: “Evet, bunlar anne-babamız, öğretmenlerimiz, okullar, bir arkadaş (kız veya erkek) ve bağlı bulunduğumuz dinin yerine getirmekle yükümlü olduğumuz kurallar…” şeklinde olacaktır.

Ama bu yanıt aslında geçerli olamayacaktır. Neden mi? Çünkü kimse bizi arzu etmediğimiz bir şeyi yapmaya zorlayamaz ve zorlasa dahi bunda başarılı olamaz. Bu belki biraz şaşırtıcı oldu, ama doğrudur.

Bu noktayı biraz açalım. Yaptığımız işlerden ve kaderimizden sorumlu biri varsa o da yine kendimiziz. Ne olmayı arzu etmişsek şimdi oyuz; çünkü Tanrı insana bu serbest seçme hakkını vermiştir.

iyimserlik.jpg

BİR TERMOMETRE ROLÜ MÜ?

İnsanların çoğu bir termometre gibi davranırlar. Çevredeki ısıyı yansıtırlar adeta. Biraz canlı ve heyecanlı kişilerle birlikte iseler, kendi özel “ısıları” da yükseliverir!

Bir termometre, çevresindeki hiçbir şeyi kontrol edemez. Sadece yansıtır. İçinde bulunduğu şartlar doğrultusunda renk değiştiren bir bukalemun gibidir.

“Termostat” tipi insanlar biraz farklıdırlar. Onlar bağımsızdırlar. Isıyı onlar seçerler. Sıcak, soğuk ya da ılık bir odada bulunup bulunmamak onların seçimine bağlıdır. Böyle “termostat” tipi bir şahıs, yapacaklarını, hayatta yerine getireceği şeyleri kendisi seçer.

Bizler de bir “termostat” gibi davranabiliyor muyuz? Kendimizi kontrol edebiliyor muyuz?

Genellikle, bir topluluğa bağlanıldığında ve de bunun faaliyetlerine iştirak edildiğinde belli bir karşılık ödemek durumunda kalınır. Bağımsız olma ve kendine saygı halinden bir ölçüde vazgeçmek gerekir.

Örneğin, sizinle samimi ilişkiler kurmak arzusunda olan karşı cinsten bir arkadaşınızın bu konudaki fikirlerini ve ısrarlarını dinlerken bu kendi kendine duyulan saygı yitirilir. Ayrıca, uyuşturucu maddeler kullanıyorsanız, bir süre sonra bunların oyuncağı haline gelirsiniz ve bu saygınızı yitirirsiniz.

Sonuç olarak, iyi bir seçim yapmak hususundaki en önemli anahtarlardan biri, dostlarımızı bilgelikle seçebilmemizdir. O andaki etkileri derhal değerlendirmek bir yana, bu seçimin ilerideki neticelerini de aynı titizlikle saptayabilmek şarttır. Dostlarımızı, bu zamanımızın önemli bir bölümünü beraber geçireceğimiz kişileri hassasiyetle seçmek gerekir. Arkadaşlarımız, yaşamımızda -iyisiyle ve kötüsüyle- gerçek bir güç kaynağıdırlar.

SEÇİMLER BİZE AİTTİR

Seçim yapmak her insanın kendi elindedir. Kişi dilediği tarzda bir yaşam sürdürebilir. İnsanlara karşı sevgi dolu, merhametli, hoşgörülü, kardeşçe duygular besleyerek ve daima Yukarı’nın huzurunda bulunulduğunu hatırdan bir an bile çıkarmaksızın İlahi İrade Yasaları’na uygun bir hayat tarzını da benimsemek pekala mümkün.

Bu dünyaya geliş sebebinin, aynı tekamül gemisinde kendisiyle beraber seyretmekte olan diğer evrim yolcularının, insan kardeşlerinin gelişimine hizmet etmek olduğunun idrakiyle davranarak yaşamış nice varlık gelip geçti. Ve hala gelmekte olduğuna ve onlar da tüm insanlık adına bir örnek teşkil ettiğine göre bu iş, bu zor dünya hayatında da pekala mümkün demektir.

Geri seviyeli fakat nefse hizmet eden, ama hizmet ettikçe de çelmeler takıp tökezleten, insanı zaman zaman yerden yere vurup inim inim inleten tutkuların oyuncağı olmak veya yukarıdaki satırlarda sözü geçen “termostat” insan olmak… Birinden birini tercih etmek bize kalıyor.

Bu konuyu yazdır

  DOĞDUĞUNUZ GÜN KİŞİLİĞİNİZİ NASIL ETKİLER
Yazar: Spiritüeller - 12-05-2017, Saat: 16:06 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Küçükken rahmetli ananem, haftanın her günü kendine has işlerin yapıldığından bahsederdi. Örneğin, Salı gününe Salı sallanır der, çamaşır yıkanması ve temizlik işlerinin o güne denk gelmesinden hiç hoşlanmazdı. O zamanlar bu durumu batıl inançla bağdaştırır ve bu sözlerini katiyen dikkate almazdık. Yıllar geçip yetişkinliğe adım attığımda, aslında eskilerin bu tip latifelerinin tamamen mesnetsiz hurafelerle ilgili olmadığını hayretler içinde fark ettim. Hint Astrolojisi ile tanıştığım dönemde ise gerçekte haftanın her günün bir yöneticisi olduğunu ve günlerin enerjilerinin hangi gün doğduğumuzun bize olan özel yansımalarının olduğu ve bu nedenle o günün genel etkilerini yönlendirerek hareket etmek açısından önemli olduğunu şaşkınlıkla fark ettim ve sıklıkla ananemi sevgiyle yâd ettim J

Evet, Hint Astrolojisine göre haftanın her gününün kendine has bir enerjisi yani gezegeni vardır. Bu enerjilerin ne olduğunu bilirsek, en genel hali ile bu günlerde yapacağımız işleri de buna göre yönlendirme şansımız olur.

Pazartesi gününün İngilizce karşılığı bildiğiniz gibi “Monday” olarak geçer, Monday aslında Moon day den türetilmiş ve zaman içinde Monday olarak söylenmeye başlanmış bir kelimedir. “Moon” İngilizce AY demektir. “Day” ise gün. Dolayısı ile pazartesi günü aslında binlerce yıldır Ay günü, yani Moon day olarak adlandırılır.

burclar-ve-dogdugunuz-gunler.jpg

PAZARTESİ, Ay günüdür. Meşhur Pazartesi sendromunun bugüne denk gelmesi sadece haftanın ilk iş günü olmasıyla ilgili değildir. Zira Ay, astroloji anlamında gelgitli, iniş çıkışlı duygusal etkilere açık olduğumuz enerjilere sahip bir gezegendir. Bu nedenle pazartesi günü duygusal iniş çıkışlara daha yatkın oluruz. Diğer yandan Hint astrolojisinde Ay enerjisi iştah ve beslenme ile de bağlantılıdır. Bu nedenle Pazartesi günü bilinenin aksine diyete başlamak adına çok uygun bir gün değildir. Ayrıca bugünü yorucu fiziksel aktivitelerle de geçirmemek doğru olur. Temizlenmek, arınmak, dinlenmek, yemek yapmak için ise uygun bir gündür.

Pazartesi Günü Doğduysanız

Eğer Pazartesi günü doğduysanız, duygusal hassasiyetlere yatkın, ruhsal olarak bir durumdan diğerine çabuk geçebilen birisi olabilirsiniz. Aileniz ve muhtemelen anneniz sizin için önemli olacaktır. Su ile aranız iyi olabilir. Ya da suya yakın yerlerde yaşamak istersiniz. İnsanlarla, işlerinizle yani uğraşı alanlarınızla duygusal bağlantılar veya bağlanmalara eğiliminiz olacaktır. Beslenmek ve beslemek sevdiğiniz bir uğraşı olabilir. Depresif olmaya daha yatkın olacağınız için stres ve hassasiyetlere eğilimli olacağınızı bilin. Eviniz sizin için önemli olacaktır. Kendinizi evinizde rahat hissedersiniz. Duygusal olarak hassas birisinizdir.

SALI günü, Mars tarafından yönetilir. Mars, fiziksel olarak hareket ve enerji veren bir gezegendir. Bizim savaşçı ve mücadeleci tarafımızı temsil eder. Bu nedenle Salı günü fiziksel güç isteyen işlere yönelmek, spora başlamak, aktivasyon içinde olmak, hareket gerektiren işleri düzenlemek, teknik konulara eğilmek, tadilat ve tamirat yapmak, rekabet gerektiren işlerimiz varsa bu alanlarda adım atmak adına uygundur. Temizlenmek, arınmak enerjilerini desteklemez. Temizlik gününü Salı’ya denk getirmek pek uygun değildir anlayacağınız. Salı günü kırmızı ile temsil olur. Bugün özellikle fiziksel aktiflik gerektiren uğraşmanız gereken bir iş varsa, üzerinizde kırmızı bir giysi bulundurmak, aksesuar takmak iyi gelecektir. Salı günü ayrıca telaş ve adrenalin açısından enerjilerin yüksek olduğu bir gündür. Bu nedenle kazalara, dalgınlıklar veya fark etmemek kaynaklı sakarlıklara dikkat edin.

Salı Günü Doğduysanız

Aktif, mücadeleci, sportif bir yapınız vardır. Enerjisi yüksek birisiniz. Spor ile fazla enerjinizi dengelemek sizi rahatlatır. Siz monoton ve durağan işlerden, koşullardan çabuk sıkılan bir yapıda olabilirsiniz. Liderlik özellikleriniz yüksektir. Önde olmak, öne geçmek, ele aldığınız işlerde başkalarıyla rekabet etmeye içgüdüsel olarak yönelebilirsiniz. Fiziksel ve teknik işlerde, koşturma ve adrenalin isteyen alanlarda kendinizi daha rahat ifade edebilirsiniz. Hırslı ve savaşçı bir yapınız vardır, kolay pes etmezsiniz.

ÇARŞAMBA günü Merkür günüdür. İletişim, ticari bağlantılar, gençlerle ilgili konuları ele almak, görüşmeler yapmak adına bugün uygundur. İletişim açısından çözmeniz gereken bir işi, ticari bir bağlantıyı veya konuyu, gençlerle ilgili halletmeniz gerekenleri Çarşamba gününe alabilirsiniz. Eğer önemli telefon görüşmeleriniz varsa, haftalık planlarınız içinde haberleşme ve iletişim gerektiren konular bulunuyorsa, Çarşamba gününe almak doğru olur. Çarşamba günü Merkür günü olması nedeniyle, yazarlık, eğitmenlik, seminer ve konferans, basın ve reklam işleri adına da destekli bir gündür. Bugün yeşil giyinmek, üzerinizde yeşil bir takı, taş bulundurmak veya aksesuar takmak iletişim etkileriniz adına daha rahatlatıcı olacaktır.

Çarşamba günü doğduysanız

İletişime açık birisiniz. Kendinizi ifade etmek, yazılı veya sözlü yolla ortaya koymak sizin için önemli olacaktır. Gazetecilik, yazarlık, basın ve medya gibi alanlara doğal eğiliminiz olabilir. Satış ve pazarlama yönünüz kuvvetli olabilir. İfade alanlarına önem veren, konuşmayı, iletişim kurmayı seven birisi olabilirsiniz. Hızlı düşünen pratik çözümler bulan taraflarınız vardır veya bu yönlerinizi zamanla daha iyi kullanmayı öğrenirsiniz. Entelektüel bilgi veya bilgi sizin için önemlidir. Ticari alanlarda çalışmak, ticari konularla uğraşmak doğal yetenekleriniz arasında olabilir.

PERŞEMBE günü Jüpiter günüdür. Dini veya ruhsal çalışma yapmak adına bugün çok uygundur. Yoga, meditasyon, astroloji çalışmaları, ruhsal konular, dini toplantılar ve araştırmalar, eğitim konuları, seyahat ve benzeri planlamalar veya başlangıçlar adına Perşembe günü uygun etkiler barındırır. Ayrıca çocuklarla ilgili çözmeniz gereken işleri Perşembe günü ele alabilirsiniz. Eğer eğitim benzeri bir işe bağlayacaksınız, kişisel gelişim, astroloji ve benzeri konularda bir başlangıç yapacaksanız, Perşembe uygun bir gündür. Bugünü aşırı aktif ve agresyon içinde geçirmemeye bakın. Ruhsal konular veya daha zarif sakin işleri bugüne denk getirmeye, araştırma yapmaya ayırmaya gayret edin. Bugünün rengi sarıdır. Perşembe günü sarı aksesuarlar, takılar veya giysiler günün Jüpiter enerjisini daha da vurgulu yapacaktır.

Perşembe Günü Doğanlar

Ruhsal gelişime, dini konulara, spritüal alanlara doğal meraklarınız olabilir. Eğitim ve öğrenim sizin için önemlidir. Güler yüzlü, mutlu veya çevrenize dönük biri olarak bilinirsiniz. Paylaşmayı seversiniz, canlılara merhametlisinizdir. Bilgi ve öğrenmek, hayatı paylaşmak sizin için önemlidir. Çevrenize yardım eden, yol gösteren bir misyonunuz olabilir. Ruhsal alanlara doğuştan eğilimini vardır.

CUMA günü ise Venüs günüdür. Bugün eğlence, arkadaş toplantıları, aşk ve ilişkiler adına uygun enerjiler bulunur. Evlilik adına adım atmak en çok Cuma günü desteklenir. Diğer yandan Cuma günü alışveriş yapmak, takı ve benzeri alımlar, estetik ve kişisel bakımlar için yine çok uygundur. Bugün iş dışında sosyal alanlara dönebileceğiniz, kendinize zaman ayırabileceğiniz, keyifli işlere yönelmeniz gereken bir gündür. Aslında Cuma tam bir dinlenme günüdür ama günümüz koşullarında bunu uygulamak pek mümkün olmuyor. Yine de eğer imkânınız ve zamanınız varsa, Cuma gününü dinlenerek, kendinize vakti ayırarak geçirmeye gayret edin veya sosyal ilişkilerinize zaman ayırın.

Cuma Günü Doğanlar

Sosyal, keyfine düşkün, rahat yaşamayı seven, duygusal hayatına önem veren insanlardır. Geniş bir arkadaş çevreleri olabilir. Güzel arabalar, evler, çevrelerinde güzellikler görmek ilgilerini çeker veya onları mutlu eder. Kendileri ile barışıktırlar. Stresi, kavgayı, sorunları sevmezler. Gergin ortamlardan hiç hoşlanmaz, hemen o alandan çıkmak isterler. Her şeyin güzel olmasını isterler. Lükse veya iyi yaşama dönük olabilirler. Sosyal aktiviteler ve arkadaşları onlar için önemlidir. Çevreleri tarafından sevilen, karşı cinsin ilgisini çeken, flört veya ilişkilerini önemseyen bireylerdir.

CUMARTESİ günü, İngilizce de “Saturday” olarak geçer. Eskiden bugün Saturnday olarak adlandırılmış, yani Satürn günü. Dolayısı ile Cumartesi günü Satürn enerjisine sahiptir. Satürn kısıtlayan, öğreten etkilere sahiptir. Sabır ve metaneti temsil eder. Bugün sabır gerektiren işler, üretim alanları, büyük işletmeler, estetik ve duygusal konular yerine daha sağlam ve uzun vadeli konulara yönelmek daha doğrudur. Her durumda Cumartesi günü sonuçları uzun vadeye yayınlanacak işler ele alınabilir. Örneğin, nikâh ve düğünler sıklıkla Cumartesi planlanır. Normalde Satürn enerjisine ters gibi duran evlilikle ilgili her türlü adım, sonuçları uzun vadeye yayılacak önemli bir durum olduğu için Cumartesi başlangıcı yapılabilir. Cumartesi gününe kalıcı işleri denk getirmeye gayret edin. Diğer yandan bu konular hemen gelişme göstermeye bilir, sonucunu beklerken sabırlı olmanız gerekebilir.

Cumartesi Günü Doğanlar

Dayanıklı insanlardır. Dışarıdan ciddi, mesafeli görülebilirler. Ancak sağlam bir kişilikleri ve hayata karşı metanetli bir duruşları vardır. Birçok badire atlatabilir ama bir şekilde ayakta kalırlar. Olgundurlar. Etik ve doğrucu olurlar. Yaptıkları işi en iyi biçimde ele almak isterler. Bir anda birçok işi yapamayabilirler veya çok analitik bir bakışları olmaya bilir ama yaptıkları düzgün yapan, sonuç odaklı ruhsal olarak olgun bireylerdir. Prensipleri vardır ve oradan pek kolay ayrılmazlar. Çok esnek değillerdir.

PAZAR günü ise yine İngilizce de Sunday olarak aktarılır. Yani “Güneş” günü. Gerçekte Pazar günü tatil için uygun değildir. Yaşam enerjisini ve kariyeri temsil eden gezegen, bugün batı geleneklerinde tatil günü ilan edilmiş olsa da, aslında oldukça verimli bir gündür. Enerji isteyen konular, şifa çalışmaları, yönetsel işler, idari işler açısından uygun bir gündür.

Pazar Günü Doğanlar

Doğal liderdirler. İnisiyatif almayı seven, idari yetenekleri yüksek, insan kaynakları, yönetsel konular, üst düzey yönetim alanlarına uygun enerjileri bulunur. Önde olmayı severler. Kontrolcü bir yapıları vardır. Güneş enerjisi Marstan farklı olarak koruyan, bir anlamda baba figürünü de temsil ettiği için bu kişiler çevrelerine karşı korumacı olurlar. Otoriterdirler. Zayıflığa tahammülleri olmaz. Geride kalmayı herhangi biri gibi görünmeyi sevmezler. Yönetsel konulara doğal yatkınları vardır ve yönetmeyi, idare etmeyi severler. Bulundukları alanda tek yetkili olmaya dönüktürler. Yani tek kral onlar olmalıdır. Öte yandan genellikle işe ve kariyere dönük olurlar. Özellikle erkeklerde Pazar yani Güneşi temsil eden günde doğanlar iş ve çalışma ile mutlu olan bireyler olabilirler.

Bu konuyu yazdır

  İNSAN AURASINI ALGILAMAK
Yazar: Spiritüeller - 12-05-2017, Saat: 15:45 - Forum: Aura - Yorum Yok

Aura bildiğimizi düşündüğümüz normallerin tamamen dışındadır. 3 boyutlu düşünce sistemimizden ve fiziksel dünyanın limitlerinden öteye gider. Neden mi?

Çünkü hem içe hemde dışa doğru yayılır.

fdjfjf.jpg

Hiç bir şekilde çizgisel değillerdir, tam tersine “kıvrım” halindedirler. Bunu bilimsel bi şekilde açıklamak gerekirse “sicim teorisi” ni düşünün. Enerji her zaman hareket halinde, bilinç ise üretimdedir. Yani statik de değil, çizgisel de.. enerji, yayılma halindedir.

Vücudunuzun etrafındaki her yöne hareket eden duygular, düşünceler ve diğer bilinçaltı akışlardan oluşan elektromanyetik bir ağ gibi düşünün.

Kablosuz internet ağını ele alalım. Wi-fi, her yönde titreşerek, elektromanyetik dalgaları çeken, ufak bir kutu . Dışarıya doğru titreşirken, diğer kutulardan gelen datayı bizim, ekranda görebileceğimiz bir bilgiye dönüştürüyor.

Biz de tıpkı bu teknoloji gibiyiz. Hatta buna her zaman sahiptik. Sadece alıcılarımız kapalıydı, ama şu an onları yeniden açıyoruz.

anatomy

Aslında bütün gün sol beynin nasıl çalıştığıyla ilgili bilgiler verebiliriz, ama er yada geç, bilgiyi başka bir yerden almanız ve vücudunuzun başka bir kısmını çalıştırmanız gerektiğini anlayacaksınız.

Dinleyen kısım, hisseden kısımdır.

Samimi, bağlantıda ve diğerlerine açık olan kısımdan bahsediyoruz. “Diğerleri” derken, gerçekten başkalarından bahsediyorum. Uzayı başkalarıyla paylaşıyoruz, toplumu, sağlığı, varlığı, güzelliği bu konsept bir yandan, hem çok doğru, hem de bir o kadar da yanlış anlaşılmış.

Dinlemek ve hiisetmek, başkalarını değerlendirmek, kozmik bilinçle olan bağlantılarının farkına varmak… Bu noktada algınız üçe bölünebilir. İki farklı duygusal durumda, iki farklı insanı hissebilirsiniz. Bu iki durum hali yada varoluş birbirleriyle ve bizimle nasıl etkileşime geçer?

Bu konu hakkında birçok şey okuyabilirsiniz. Ama bunu gerçekten hissetmek isterseniz, tanıdığınız veya yeni tanıştığınız biriyle bir iletişim boşluğu oluşturarak deneyebilirsiniz. Ama enerjinizi iletişimde ve bağlantıda, tamamen ortaya koymazsanız, aklınızın ve vücudunuzun yarısını kullanıyor olursunuz. İzleyebilirsiniz, fakat bir mesafeden bakmak, sizi insanlarla iletişime geçirmeyecektir. Gerçekten deneyimlemek için, işin içine girmeniz gerekiyor.

AURA TÜRLERİ

5744929cf1a24.jpg

Bazı aura şekilleri halka veya vücudun etrafını saran ve çakralarla etkileşime geçen, tabakalar halinde gösterilir. Bunlar çok kısıtlandırılmış görsellerdir. Çünkü bir auranın gerçek görünüşü, ve kendini nasıl manifesto ettiği bizim görsel algımız dışındadır. Aura bu noktada gerçekten çakradır. Çakraların iletişimde olduğu içsel vücudumuz yani fiziksel bedenimizle, auralar yani dışsal bedenimiz etkileşim içindedir. Yani enerji nasıl içeri girerse, öyle dışarı çıkar.

Herşey enerjidir ve herşey bir anlam ifade eder. Bir kişi karşısındakine, sevgi verdiği zaman, bu diğer kişinin özü tarafından tamamen algılanır, o kişiyi yükseltir ve çok iyi hissetmesini sağlar. Aynı mantıkla başka biri kendini dış dünyaya kapadığı zaman, enerji akışını da kapatmış olur- bütün enerji durur, titreşim yada enerji levelında o kişiyle ilgili hissedilen bu durma hali olucaktır.

Aura, enerji bedenimizi tarif etmek için sadece bir yöntemdir. Bu şekilde düşünebilirsek, zihnimizi, kalbimizi ve hislerimizi de genişletmiş oluruz.

Bu konuyu yazdır

  DAĞINIKLIĞIN ENERJİYE ETKİSİ
Yazar: Spiritüeller - 11-05-2017, Saat: 19:25 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Dağınıklığın Enerjiye Etkisi!!!Daha Okurken Kafanız’ın Dağınıklığı Gidecek Mutlaka Okuyun!
Enerji durağanlaştığında dağınıklık yığılır, dağınıklık büyüdükçe de enerji durağanlaşır.

DAĞINIKLIK TIKALI ENERJİDİR
Dağınıklığın karşılığı olan “Clutter” sözcüğü, Ortaçağ İngilizcesindeki donma, pıhtılaşma anlamındaki “clotter” kelimesinden gelmektedir. Arttıkça sizi içine alması, yolunuzu tıkaması da aynı şeye işaret eder.

Dağınıklık arttığı oranda mekana düşük seviyeli enerjiler de çekilmiş olur.

Benzer benzeri çeker, prensibi burada da geçerlidir.

large (33)Bunu her insan bilir; Sokakta yürürken birinin bir kenara bir izmarit veya boş bir sigara paketi attığını görürsünüz. Ertesi gün aynı yerden geçerken bir de bakarsınız, izmaritin/paketin yanında daha başka atıklar da birikmiş. Çok geçmeden burada bir çöp tepesi oluşur. Dağınıklık evlerde de aynı şekilde çoğalır. Başta az bir şeyle başlar, derken büyüdükçe büyür, çevresindeki durağan enerji de ona bağlı olarak çoğalır ve yaşamınız üzerindeki durağanlaştırıcı etkisini hissettirir.

İnsan yaşamında yeni bir sayfa açmak istediği zamanlarda, ya da sıkıntı bastığında kendini, evindeki veya odasındaki dağınıklığı toparlarken ya da bazı eşyaların yerlerini değiştirirken bulabilir.

Fakat insanların büyük çoğunluğu dağınıklıklarıyla yaşamaya alışabilmektedirler. Tıkalı enerji son derece yapışkandır ve gerçekten silkelenip bir şeyler yapmak için esaslı bir çaba gerekir.

DAĞINIKLIK NEDİR?

Oxford sözlüğünde “düzensizce birikmiş nesne kalabalığı” olarak tanımlanan dağınıklık, dört sınıfta ele alınıyor:

* Kullanmadığınız ya da sevmediğiniz nesneler
* Dağınık ya da düzensiz eşya
* Çok küçük bir alanda çok fazla eşya
* Tamamlanmadan yarım bırakılmış her şey

KULLANMADIĞINIZ YADA SEVMEDİĞİNİZ NESNELER
İnsan sahip olduğu her şeye görünmeyen kılcal enerji damarlarıyla bağlanır. O eşyaya verilen değer, yüklenen anlam, onun hakkındaki düşünce ve duygular eşya ile insan arasında bir alışveriş meydana getirir. Pozitif anlamda kullanılan, yararlı olan, bir fonksiyon gören veya sevilen nesneler olumlu enerjinin yayılmasında yararlı olabilir. Bunun tersine evdeki kullanılmayan, bozuk, sevilmeyen, kurtulunmak isteyip de atılmayan, başkasına ait olan, bir kenarda unutulan her şey, enerjinin durağanlaşmasına yol açar.

Sizin için bir anlam ifade etmeyen, önemi olmayan, kullanılmayan şeylerden kurtulunduğunda insan kendini bedensel, zihinsel ve ruhsal olarak da hafiflemiş hissedecektir.

DAĞINIK YA DA DÜZENSİZ EŞYA
Sadece sevilen ve kullanılan eşyaları evde tuttuğumuzu varsayalım, eğer bu eşyalar dağınık duruyorlarsa, mekan dağınık sıfatını korur, aradığımızı bulmamız zorlaşır.
Neyin nerede olduğunu bildiğinizde yaşam kolaylaşır.

Örneğin hepimiz evimizde yatağımızın nerede olduğunu biliriz. İnsanın yatağıyla arasındaki enerji bağı dolaysız ve açıktır. Bir de ev anahtarınızı veya şemsiyenizi veya başka bir şeyi düşünelim. Yeri genellikle tam olarak biliyor muyuz, yoksa zihinsel olarak ortalığı ayağa kaldırdığımız oluyor mu? Ya yanıtlamamız gereken mektup, ya da zarfa koyup atılmayı bekleyen bir mektup? Bazen haftalar sonra gazetelerin arasından elimize geçebilir.

Neyin nerede olduğunu bilmekten kaynaklanan huzur ve açıklık, bu durumlarda stres ve karmaşaya dönüşür.

Cüzdanımız veya çantamız o an için önemli gelen ama birkaç gün sonra işlevini yitiren telefon, adres ve not kağıtlarıyla, gerekli gereksiz broşürlerle dolup taşıverir.
Ya ani bir itilimle otomatik olarak alınan veya toplanan şeyler…

Eve getirir, “Şimdilik şuraya koyayım da sonra kaldırırım.” deriz. Ancak koyduğumuz yerde kalır. Kimi zaman aylarca kimi zaman yıllarca kalabilirler. Akla geldikçe veya gördükçe zihnimizin bir köşesinde belli belirsiz bir bıkkınlık yaratırlar.

Burada önerilen elbette abartılı bir titizlik veya düzenlilik hastalığı değildir.

large (29)KÜÇÜK BİR ALANDA ÇOK FAZLA EŞYA
Kimi zaman sorun yerden kaynaklanabilir. Aile büyür veya eşyalar çoğalır ama mekan aynı kalır. Dağınıklık zamanla evde nefes almakta güçlük yaratan bir hal alabilir. Çözüm büyük bir yere taşınmak ya da evde ciddi bir ayıklama yapmaktır.

TAMAMLANMADAN BIRAKILMIŞ ŞEYLER
Dağınıklığın bu türünü görmek daha zor, bilmezden gelmek daha kolaydır. Ancak sonuçları birçok alana yayılır. Tamamlanmadan bırakılmış her şey fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal alanda dağınıklık ve tıkanıklık yaratır.

Evinizdeki veya çekmecenizdeki ele alınmamış şeyler, yaşamınızda ele almadan bıraktığımız şeyleri yansıtır ve sürekli olarak enerjimizi çeker. Kırık çekmecenin tamiri, bozuk bir saatin veya aracın onarımı, damlayan musluğun contasının değiştirilmesi gibi ufak tefek tamiratlar bile mekanın enerji akışında önemli roller görür. Ve mantal alanda da ümit ve uyanıklık hallerine ulaşmada yararlı olabilir.

Dikilecek düğmeler, aranması gereken telefonlar, koparılması gereken ilişkiler ve diğer her tür belirsizlik, dönüp yüzleşmediğimiz sürece ilerlememize engel olur. Eğer istenirse insandaki tevil ve savunma mekanizmaları bunları gayet güzel bastırıp kamufle edebilir, ama bunu yapmak için daima enerji tüketir. Bitmeyen her iş yaşam enerjimizden çalar, adeta bir enerji vampiri gibi bizi sömürür.

DAĞINIKLIK BİZİ NASIL ETKİLER?
Çoğu insan dağınıklıktan nasıl etkilendiğini bilmez. Dağınıklığıyla yaşamaktan memnunluk bile duyabilir. Dağınıklığın etkisi ancak ondan kurtulunduğunda duyulacak rahatlama ve huzur ile anlaşılabilir.

DAĞINIKLIK KENDİNİZİ YORGUN VE UYUŞUK HİSSETMENİZE NEDEN OLUR
Çoğu dağınık insan ortalığı toparlamaya hali olmadığını söyler. Kendilerini sürekli yorgun hissederler. Oysa yorgunluğun nedeni dağınıklığın çevresindeki durağanlaşmış enerjidir.

DAĞINIKLIK SİZİ GEÇMİŞE BAĞLI KILAR
Bütün boş alanlarımız dağınıklıkla dolarsa yaşamımıza girecek hiçbir yeniliğe yer kalmaz. Düşüncelerimiz geçmişe takılıp kalır. Bakışlar ileriye bakmaktan çok geriye çevrilir. Sorunlarla yüzleşip daha iyi bir gelecek yaratmak yerine, geçmişi suçlarız.

DAĞINIKLIK BEDENDE DE TIKANIKLIKLARA YOL AÇAR
Dağınıklık aşırı bir hale geldiğinde evinizin enerjisi tıkanır. Aynı şey bedenimiz için de geçerlidir. Dağınık kişilerde kabızlık ve hazım bozuklukları, ciltte donukluk ve bozulmalar gibi rahatsızlıklara daha sık rastlanır.

DAĞINIKLIK KİLONUZU ETKİLER
Yapılan gözlemler, aşırı kilolu insanların genellikle dağınık insanlar olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bir bayanın dediği gibi;

“Evinizi ıvır zıvırdan arındırdığınızda bedeninizi abur cuburla doldurmak da size artık doğru gelmiyor.”

DAĞINIKLIK ERTELEMEYE YOL AÇAR
Dağınıklık içinde yüzüyorsanız, işlerinizi yarına erteleme eğiliminiz olabilir. Dağınıklık enerjinin hareket yeteneğini azaltarak herhangi bir şeye girişmenizi zorlaştırır.

large (34)DAĞINIKLIK UYUMSUZLUĞA YOL AÇAR
Dağınıklık aileler, ev ve iş arkadaşları arasındaki tartışmaların nedenlerinden biri olabilir. Eğer siz gırtlağınıza kadar dağınıklığa gömülmüş olarak yaşıyor ya da çalışıyorsanız ama çevrenizdekiler sizin gibi değilse onların yaşama biçimi sizi engellemez ama sizinki onları kuşkusuz engeller.

DAĞINIKLIK YILGINLIK YARATIR
Dağınıklık enerjinizi aşağı çekerek kendinizi yılgın, depresif hissetmenize neden olur.
Depresyon türlerinin çoğu Yüksek Benliğinizin sizi, başka bir şey yapmanızın zamanı gelmiş olduğu için yapageldiğiniz şeye devam etmekten alıkoymasından kaynaklanır.

DAĞINIKLIK BAGAJ FAZLASI YARATIR
Eviniz aşırı dağınıksa, büyük olasılıkla yolculuğa çıkarken de yanınıza çok eşya alıyorsunuzdur. Dağınıklık bağımlıları “GEREKİRSE” diye peşlerinden sürükledikleri eşya için fazla bagaj ücreti ödemek durumunda kalırlar. Tatilden dönüldüğünde valizlerden bir yığın hiç giyilmemiş temiz ama buruşuk kıyafetler çıkar.
İnsan duygusal ve zihinsel açıdan da fazla bagaj taşımaya eğilimlidir.

Da%25C4%259F%25C4%25B1n%25C4%25B1kl%25C4...enerji.jpg

DAĞINIKLIK FAZLADAN TEMİZLİĞE NEDEN OLUR
Dağınık bir alanı temizlemek iki kat daha fazla zaman alır. Ne kadar dağınıksanız o kadar çok toz ve kir birikir, enerji o kadar durağanlaşır, temizlik yapmak isteği de azalır.

Yaşadığımız evin odalarını tek tek dolaşıp dağınıklık yaratan gereksiz ve kullanılmayan giyecek ve eşyaları gözlemleyip bunların evimizdeki fazlalık ve dağınıklıktaki payını ve işgal ettikleri alanı yüzdeye vurduğunuzda ortaya çıkan sonuç şaşırtıcı olacaktır.

Uzmanlar ortalama büyüklükteki bir evin odalara göre dağılımını şu şekilde yapmaktadırlar:

* Koridorlar yüzde 5
* Oturma odası yüzde 10 – 15
* Mutfak yüzde 30 – 40
* Yatak odası yüzde 40
* Banyo yüzde 15 – 20
* Kiler, depo, tavan arası, bodrum, kömürlük vs. yüzte 100 -200

Toplam : 220 – 250 Oda başına düşen ortalama dağınıklık yüzde 35 – 45 arasıdır.
Evinize ödediğiniz kira, elektrik, ısınma vs. masrafların neredeyse yarıya yakını boşuna hammallığı yapılan şeylere ödenmektedir. Bu alanları pozitif yönde sağlıklı işlerde kullanmak varken olumsuz enerjilerin çoğalmasında kullanmaktayız.

İNSAN NEDEN DAĞINIK YAŞAR?
Dağınıklığın altında görünenden çok daha derin nedenler yatmaktadır.
Çok meşgulüm, vaktim yok, benim için önemli değil, herkes kendi eşyasını toplasa ortalık dağılmaz? vs. gibi açıklamalar birer bahaneden öteye gitmez.

Lazım Olur Diye Saklamak
İnsanların başlıca biriktirme nedenleri budur. “Nasıl atayım ki” diye yakınırlar, “günü gelir lazım olur”. Bu noktada gerçekten ihtiyacımız olan şeylerle, olmayan şeyleri tüm bağımlılıklarımızı bir kenara atarak ayırdetmek gerekir.

Lazım olur diye eşya saklamak geleceğe güvensizlik işaretidir. Unutmayalım ki düşüncelerimizle kendi geleceğimizi biz yaratırız.

Uzmanların konu ile ilgili rastladıkları gerçek vakalardan birkaç örnek:

* Balık sevmeyen bir adamın tavar arasında on beş yıl boyunca saklanmış beş akvaryum.
* Yirmi yıl boyunca bahçede biriktirilmiş boş şişeler, yağ kapları, kavanozlar, yumurta kutuları.
* Geçmiş yıllara ait onlarca telefon rehberi.
Evimizi bu gözle araştıracak olursak bu listeye ilave edeceğimiz pek çok şey olacaktır.

KİMLİK
Sahip olduklarımıza sıkı sıkı tutunmamızın başka bir nedeni de kimliğimizin onlara bağlı olduğunu hissetmemizdir. Eşkoşmalar da diyebileceğimiz eşyayla olan aşırı bağlar insanın kendi hakkındaki yüzeysel fikrini ve imajını koruma çabalarından biridir. Bazı şeylerle öylesine özdeşleşmişizdir ki, onu attığımızda kendimizden bir parçayı koparırcasına bir hal yaşarız.

Çevremizdeki dağınıklığın görünmeyen nedeni, içinde bulunduğumuz duygusal ve zihinsel dağınıklıktır.

DAHA ÇOĞUN DAHA İYİ OLDUĞU İNANCI
Bugün hepimizin evlerinde eksiksiz mutfak setlerimiz var. (Gazeteler bile veriyor) Küçük şeyleri doğramak için küçük bıçaklar, büyük şeyleri doğramak için büyük bıçaklar, sivri uçlu, küt uçlu, hafif, ağır, et bıçağı, balık bıçağı, sebze bıçağı, meyve bıçağı vs. Bu setlere sahip olmamıza rağmen ev hanımlarının çoğu tüm bu işleri bir bıçakla hallederler.

Beynimiz tam tekmil bir bıçak setine ihtiyacımız olduğuna reklam devleri tarafından yıkanmıştır.

Daha çoğun daha iyi olduğu düşüncesi, mallarını satmak isteyen üreticilerin kafamıza nakşettiği bir yalandır.

EVİNİZDEKİ DAĞINIKLIK ALANLARI:

Ana Giriş Kapısı
Evinizin kapısının dış tarafı dünyaya bakışınızı, iç tarafı da kendi yaşamınıza bakışınızı temsil eder. Tıpkı insanlar gibi enerji de bu kapıdan içeri girer çıkar. Giriş kısmındaki darlık ve dağınıklık evinize taze enerjilerin giriş çıkışını engeller. Burası temiz ve düzenli durması gereken en önemli alandır. Askıda duran ve kullanılmayan paltolar vs., yerlerde duran ayakkabı, çizmeler vs., gereksiz kuru veya plastik çiçekler, şemsiyeler, bozuk paralar, fişler, telefon, elektirik faturaları, broşürler, eski gazete dergiler vs.

large (36)Kapıların Arkası
Kanca ya da kapı tokmaklarına asılı şeyler (giysiler, gecelikler, havlular, çantalar) olduğu kadar bütünüyle açılmasını engelleyecek mobilya, eşya, sepet vs. şeyleri de kapsar. Kapılarınız ardına kadar açılmazsa evinizde enerji serbestçe dolaşamaz, giriştiğiniz her iş için daha fazla çaba harcamanız gerekir.

Koridor ve Holler
Buralardaki dağınıklık yaşam taşıyıcı enerjinin evin içinde akışına engel olmaktadır.

Mutfak
Mutfak dolaplarınızın içinde neler gizleniyor? Ya bitmeden alınan yiyecekler…
Bütün dolaplarınızda esaslı bir ayıklama ve temizliğe girişin. Derin dondurucunuzla buzdolabınızı da unatmayın.

Yatak Odaları
Yatak odaları genellikle evde yer bulamadığımız şeyleri koyduğumuz bir odadır. Yatak odalarındaki dağınıklık çocuklar ve yetişkinler için de olmaması gereken bir şeydir.
Yatak odası evdeki en önemli odadır. Çünkü nerede ve nasıl uyuduğunuz yaşamınızı büyük ölçüde etkiler. Yaşamınızın üçte birini yatak odasında geçirirsiniz. Bu nedenle yatak odasının düzenli ve sade olması çok önemlidir.

Yatak altlarına itilen ıvır zıvırlar uyku kalitesine bile önemli etkide bulunmaktadır.
Örneğin tuvalet masalarının üstleri de kullanılmayan pek çok boş parfüm vs. şişeriyle doludur. Enerjinin yumuşak ve uyumlu dolaşımı için yatak odalarındaki yüzeylerin olabildiğince temiz ve boş tutulması önerilmektedir.

Dolap Tepeleri
Dolap tepelerine saklanan ve tıkılan şeyler… Evinizde göz hizasından yukarılara yığılmış dağınıklık genellikle bunaltıcı bir etki yaratır, hatta baş ağrısı bile yapabilir.

Dolap İçleri
Çoğu insan sahip olduğu giysilerinin yüzde 20’sini giyer. Bundan kuşkusu olanlar bir ay boyunca bir test yapabilirler. Bu oran sadece giysiler değil, sahip olduğunuz çoğu şey ve yaşamdaki çoğu etkinliğe de uyarlanabilir.

ZİHİNSEL DAĞINIKLIĞI GİDERMEK

Tasalanmaya Son Verin
Endişe sallanan ata benzetilir. Ne kadar hızlı hareket ederse etsin hiçbir yere gitmez. Endişe bütünüyle bir zaman israfıdır. Zihinde öylesine bir dağınıklık yaratır ki, hiçbir şeyi açıklıkla düşünemez olursunuz.

Endişelenmeyi bırakmayı öğrenmenin yolu, her şeyden önce dikkatinizi odakladığınız şeye güç kazandırdığınızı kavramaktan geçer. Bu nedenle bir konuda ne kadar endişe düşünceleri üretirsek, o şeyin ters gitme olasılığını da yükseltmiş oluruz.

“Korktuğum başıma geldi”
“Sakınılan göze çöp batar”
gibi sözler de bu mesajı insanlara vermek için söylenmiştir.

Endişe öyle derinlere işleyen bir alışkanlıktır ki, bundan kurtulmak için kendimizi bilinçli olarak eğitmemiz gerekir. Kendimizi endişe halinde fark ettiğimiz an durup düşünüp düşünceleri kontrol edip yönünü değiştirme egzersizleri yapmak gerekir. Bu konuda yakınlarımızdan yardım da isteyebiliriz.

Endişe ve tasa yaratan şeylerin listeleri çıkartılıp bunlar tek tek çözümlenebilir.

Eleştirmeye ve Yargılamaya Son Verin
Eleştiri ve yargılama insanda en büyük enerji kayıplarına neden olur. Biraz incelenirse, özellikle başkalarına yönelik eleştirileri ve yargılarımalarımızın altında merkez noktamızın kendi zevk ve alışkanlıklarımız, düşünce kalıplarımız olduğunu anlayabiliriz. Ayrıca kendimizde olup da hoşumuza gitmeyen yönlerimizi değiştirmek yerine bu memnuniyetsizliğimizi başkalarını eleştirerek hafifletmeye çalışırız.

Aslına bakacak olursak hiç kimseyi eleştirip yargılayacak durumda değiliz. Çünki varlıkların gerçek ihtiyaç ve kapasitelerini bilmediğimiz için yapacağımız değerlendirmeler son derece isabetsiz olacaktır.

Dedikoduya Son Vermek
Başkalarının yüzlerine söyleyemediğimiz düşünce ve yargılarımızı, onların olmadığı ortamlarda dile getirmek, bundan da bir zevk duymak da zihnimizde fazlasıyla dağınıklık ve enerji kaybı yaratır. Başkaların yüzüne söyleyemeyeceğimiz hiçbir şeyi onların arkasından da söylememeyi alışkanlık haline getirmeliyiz.

Ağlayıp Sızlanmaya, İsyan Etmeye Bir Son Vermeliyiz
Ağlayıp sızlamak, her şeyi ve herkesi suçlamak, problemlerin kaynağını ve sorumlusunu daima dışımızda aramak da düşüncelerimizide büyük dağınıklık yaratır.

Zihinsel Gevezeliğe Son Vermek
Psikologlar ortalama insanın aklından günde atmış bin düşünce geçtiğini tahmin ediyor. Ve ne yazık ki bu düşüncelerin % 95’i önceki günkü düşüncelerin aynısıdır. Bir önceki günküler ise daha önceki günki düşüncelerle aynıdır. Ve bu şekilde katlanarak sürüp gitmektedir.
Kısacası zihinsel faaliyetimizin büyük çoğunluğu verimsiz, tekrara ve alışkanlıklara dayalı, insanı hiçbir yere götürmeyen zihinsel gevezeliklerden ibarettir.

En son ne zaman farklı ve özgün bir düşünce ürettik?
Bizlere bunlar öğretilmiyor! Genellikle hepimiz belli düşünce kalıplarıyla yaşayıp, zihinlerimizi gündelik yaşamın yüzeysel akımlarıyla doldurmaktayız.

Eğerki gün içerisinde kendimizi tüm düşünce akımlarından uzak tutup çok değil beş on dakika ayırabilirsek, içsel gevezeliği dindirerek, şuurumuzu daha yüksek bir bilgeliğe açık hale getirip, yaşamımızda yol gösterici etkileri ayıklayıp seçebiliriz. Yaratıcılığımızı artırabiliriz.

large (31)Bu Gününün İşini Yarına Bırakmamak
“Bu günün işini yarına bırakma” sözünü yaşamımızda hayata geçirmeliyiz.
Örneğin size bir telefon numarası verecek arkadaşınızla konuşuyorsunuz. Numara yanındadır ama ertesi gün arayıp vermeyi önerir veya siz onu daha sonra arayıp öğreneceğinizi söyleyebilirsiniz. O an bitmesi gereken bir iş ertesi güne uzamıştır ve başka aksaklıkları da beraberinde getirecektir. Ertesi gün o numarayı aramanız gerektiğinde arkadaşınızı bulamayabilirsiniz. Ve o numara ile ilgili iş ertesi günlerde unutulur. Zincirleme olarak pek çok problem yaşanabilir.

Ertelenen işin akılda tutulması büyük bir enerji kaybıdır.

Telefon numarasını hemen orada alın, yaşamınızda yapılacak işler listesi bir madde eksilmiş olsun.

Yerine getirilmemiş sözler de büyük bir enerji kaybına ve zihinsel dağınıklığa neden olur.
Bir arkadaşımızla hafta sonu için bir program yaparız, fakat günler geçtiğinde o gün bizim için öncelik sırası daha yüksek olan bir durumla karşılaşabiliriz. En doğrusu meseleyi fazla uzatmadan arkadaşımızı aramaktır. Bir bahane bulmak, yalan söylemek ya da isteksizce buluşmak buluşma gününün öncesi ve sonrası ciddi enerji kayıplarına neden olacaktır.

RUHSAL DAĞINIKLIĞI GİDERME
Fiziksel, duygusal ve zihinsel dağınıklığın varlığın gelişimine en önemli olumsuz etkisi üzerinde durarak konuyu toparlamaya çalışalım. Dağınıklığın yaşamımızdaki farklı görünümlerinin sonucunda varlığımız, yaşam amacının farkındalığını yitirir.

Dünyaya gelirken beraberimizde getirdiğimiz özgün amacımızın yeniden yüzeye çıkıp anlaşılabilmesi için dağınıklıklarımızı temizlemeliyiz.

Hemen hemen tüm ruhsal ve felsefi bilgiler, içinde yaşadığımız çağın gezegenimiz tarihinde insan gelişimi bakımından en önemli zaman olduğu konusunda ortak bir noktada birleşmektedir. Dünyanın büyük bilgi kaynakları eskiden pek az insanın elindeydi. Çağımızda ise bu tam tersi durumdadır. İnsan istediği bilgilere küçük bir çaba ile ulaşabilir.
Bugün bulunduğumuz noktaya ulaşana dek varlığımızın yeryüzü okulunda teptiği sayısız yolları ve verdiği büyük mücadeleleri düşündüğümüzde, içinde bulunduğumuz durumun değerini anlayabiliriz.

İçsel varlığımızın sesini duyabilecek hale geldiğimizde bütün gereksinimlerimiz karşılanır.
Kendimizde, çevremizde ve yaşamımızda daha uyumlu, esnek, huzurlu ve başarılı olmak istiyorsak, basamak basamak dağınıklıklarımızı düzene sokmalıyız. Bunun aslında hareket noktası zihin olmalıdır. Bu nedenle daha fiziksel ve elle tutulur çözümler çağımız insanları tarafından daha fazla ilgi bulabiliyor.
Odamızın dağınıklığı zihnimizin dağınıklığının bir yansımasıdır. Fakat yapay bir şekilde sadece odamızı toplayarak veya bir yardımcı tutup temizleterek zihnimizdeki çöplerden kurtulabilir miyiz?

Hayır.

İçinde bulunduğumuz ikilemlerden, yargılamalardan, şikayetlerden, hoşnutsuzluklardan, güvensizliklerden ve endişelerden kurtulabilir miyiz?

Hayır. Eğer bu kadar kolay olsaydı, şeklen uygulanan pek çok öğreti dünyayı pozitif bir küreye çevirmeye yeterli olurdu.

Şekil değil öz önemlidir.

Elbette başlangıç için fizik boyuttan başlayabiliriz, fakat bunu o seviye ile sınırlı tutmamak gerekir. Fizikten başlayıp mantal seviyeye doğru hareket edebiliriz.

Günlük yaşam dediğimiz, insana sıradan ve anlamsız gibi gelen yaşamlarımızın içinde fark edilip öğrenilmeyi bekleyen sayısız dersler ve deneyimler saklıdır. Yaşamın bu yönlerini görebilmenin yolu ise bakış açımızı değiştirmeden geçmektedir. Aynı şekilde bakıldığında her şey aynı görünür. Bakış açısı değiştiğinde yaşamın muhteşem akışı ve değişkenliği fark edilebilir.

Bu konuyu yazdır

  BOYNUNUZUN BURASINA BİR BUZ KÜPÜ KOYUN MUCİZEYE ŞAHİT OLUN
Yazar: Spiritüeller - 11-05-2017, Saat: 18:56 - Forum: SAĞLIK - Yorum Yok

Vücudunuzun kendini tedavisi ve yeniden enerjiyle dolması ve sizi biraz daha genç ve enerji dolu yapmak için bir buz küpü 

kullanabileceğinizi düşünemezdiniz değil mi? Resimde gösterilen boyunla kafanın birleştiği noktaya koyacağınız bir buz küpü bunu gerçekleştiriyormuş. Bu teknik Çin akupunkturuyla bağlantılı, buz küpünü yerleştirdiğiniz noktanın adı Feng Fu ve anlamı “rüzgar evi”.

Sadece buz küpünü resimde gösterilen Feng Fu noktasında 20 dakika tutun. Doğal olarak başlangıçta biraz donacaksınız ancak otuz kırk saniye sonra sıcaklığı hissetmeye başlayacaksınız.

575ea01c7e277.jpg

Bunu her gün yaptığınız takdirde zindelikle dolduğunuzu hissedeceksiniz. Çünkü buz küpü endorfin hormonunun kanınıza salgılanmasını sağlayacak. Bununla beraber bu tekniğin birçok başka yararı olduğu da söyleniyor. 

  Örnek Olarak:

• Uyku düzeni;
• Daha iyi sindirme;
• Sık sık grip olmanın önüne geçmede;
• Daha az eklem, diş ve baş ağrısı;
• Daha iyi nefes alma ve daha iyi kardiovasküler sistem;
• Nörolojik rahatsızlıkların tedavisi ve omurgasal sorunlar
• Cinsel yolla bulaşan ve bağırsak hastalıkları;
• Tiroid bezi sıkıntıları;
• Hipo ve hiper tansiyon ve artrit;
• Astım
• Besinsizlik ve obezlik;
• Selülit;
• Cinsel soğukluk, iktidarsızlık, adet dönemi rahatsızlıkları;
• Uykusuzluk, kronik yorgunluk, depresyon, stres ve psiko-duygusal rahatsızlıkların yönetimi;

Bu metod söylenildiğine göre vücudun dengesini bulmasını sağlıyor, yani teknik olarak bir ilaç değil ancak tazeleme yöntemi. Sadece şizofreni, epilepsi (sara) hastaları, ve hamilelik döneminde tavsiye edilmiyor.

Bu konuyu yazdır

  KORKULAR VE ÇAKRALAR
Yazar: Emka - 11-05-2017, Saat: 16:13 - Forum: Çakra - Yorum Yok

Taç Çakrası: Kendini ilahi enerjiye açma korkusu

Üçüncü Göz: İçindeki sesten ve içgüdülerinden korkma

Boğaz Çakrası: Duygularını açıkça ifade etme korkusu


18198596_424446637908889_6410652325264884708_n1.jpg


Kalp Çakrası: Aldatılma ve ihanet korkusu

Solar Pleksus: Para, imkan ve maddi imkanlardan yoksun kalma korkusu

Sakral Çakra: Cinsel olarak istismar edilme korkusu


Kök Çakra: Zayıf ve çaresiz kalma korkusu

Bu konuyu yazdır